Forum Gerçek

AnasayfaForumları Okundu Kabul Et Bugünkü Mesajlar
Geri git   Forum Gerçek > Maksat Muhabbet Olsun > Duygularımız


Yeni Konu aç  Cevapla
 
Seçenekler
Eski 03.02.2016, 23:15   #111
Çevrimdışı
Gülümsün
Yönetici

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Gülümsün Özel Sayfası


HAYAT MUCİZELERLE DOLUDUR ...






Hayat bazen üzerimize üzerimize gelir. Hatta yaşanmaz bir yal alır. Bizi kötümserliğe iter. Bir türlü mutlu, huzurlu olamayız. Dert üstüne dert de gelir ardı ardına. Kurtuluşumuz yok sanırız. Piskolojimiz allak bullak olur. Hayattan nefret ederiz. Yaşam çekilmez bir hal alır. Halbuki yaşamak kadar güzel şey yok şu dünyada. Hayat mucizelerle dolu. Şifreler bizlere sunuluyor. Bizler görmüyoruz. Ya da görmezden geliyoruz. Sonra da hayat çekilmez bir hal alıyor. Yaşanmaz hale geliyor. Etrafınızdaki olaylara bir bakın. İyice inceleyin. Mutlaka yanlışınızı, hatanızı bulacaksınız. Şöyle bir silkinin. Üzerinizdeki negatif düşüncelerden duygulardan uzaklaşın. Olumsuzlukları çıkarın hayatınızdan. Pozitif olun. Size sunulan sifreleri çözün. Unutmayın
HAYAT MUCİZELERLE DOLUDUR ...


Sevgiyle kalın. Mutlu kalın...


Gülümsün




__________________
  Alıntı ile Cevapla
5 Üyemiz Gülümsün'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 04.02.2016, 00:41   #112
Çevrimdışı
Gülümsün
Yönetici

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Gülümsün Özel Sayfası




" 40 yaş, bir kadın için, en önemli dönemeçlerden biri.
Artık, kendinizi gencim diye kandıramadığınız, ama olgunlaşmaktan haz ettiğiniz, azıcık da olsa, duyguya mantık kattığınız bir dönem.
40 yaş, kadın için ağır, hem de çok. Birileri sizi çok genç görse de, fiziksel olarak yaşınızın çok gerisinde olsanız da, fark etmiyor. Ruhunuz en az 40.
40 yaş, artık karar vermeliyim dönemi.
Yeterince duygularımla yaşadım, artık mantık lazım dönemi......
40 yaş, hiç bir kafese sığılamayacak bir dönem,
40 yaş, elden ayaktan düşmeden, tüm dünyayı gezecek dönem,
40 yaş, akıl ile akil arasındaki farkı algılayacak dönem,
40 yaş, başkalarını merkeze koymaktan kurtulup, kendine kıymet verilecek dönem,
40 yaş, onun için ne yapabilirim yerine, ne istiyorum denilecek dönem,
40 yaş bencilleşmek için harika bir yaş,
Seyahat etmek,
İstediğin yerde yemek,
İstediğin zaman uyumak, uyanmak, çalışmak ve aynı zamanda gönlünden geldiği gibi, ket vurulmadan yaşamak için karar mercinin sadece kendin olması gereken, kimseye uymayan, size has, başkaları için, çok feci bir dönem,
40 yaş, hayatındaki herkese, hey ben de varım dediğin bir dönem,
40 yaş, kırmak istemediğinden çok, kırılmak istemediğin bir dönem,
40 yaş, Çağlayan'ın tam tepesi,
Oraya kadar gelebilenlerin, o andan sonra, seninle aşağı atlayıp, atlayamayacağına karar vermesi gereken dönem,
40 yaş, sonbahar gelmeden, şortunla bahçede oturabileceğin son dönem.
Ya adam gibi, gönlünce, keyifle yaşarsın...
Ya, kış gelir, o baharı yana, yana ararsın.
40 yaş var ya 40 yaş...
Hata yapamayacağın kadar geç,
Dünyayı baştan yaratacak kadar güçlü,
Boyun eğmeyecek kadar sağlam,
Ama bir kez daha kırılmayacak kadar yorgun olursun,
Bir çok şey için erken, yeniden başlamak için, hata yapmak için geçtir 40...
Ama her şey içinde aslında, yeni bir başlangıç,
40 yaş, yorulmuş bir yüreğin, iyileşme zamanıdır aslında,
Atacağı her adımı doğru atmak için uğraşır,
40 yaşında bir kadın, hata yapmak istemez artık,
Yüreğinin götürdüğü yere gitmekten korkar,
Aklını dinlemeyi öğrenir,
Artık gidilen yol çok, varılacak yer az kalmıştır.
40 yaş, büsbütün, şekil değiştirdiğin bir noktadır aslında,
Karar verme zamanıdır.
Başkaları için değil, kendin için yaşama zamanıdır.
Başkalarının, seni düşünme zamanıdır.
Tek atımlık kurşunun vardır artık...
Zor zamandır, çok zor..."

Alıntı
__________________
  Alıntı ile Cevapla
4 Üyemiz Gülümsün'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 04.02.2016, 00:41   #113
Çevrimdışı
Gülümsün
Yönetici

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Gülümsün Özel Sayfası




Her şeyin olabilir..Evlerin, arabaların.. Bilgisayar vs…
Her türlü teknolojik imkanın, renk renk elbiselerin, pahalı parfüm ya da kremlerin ve pahalı alışkanlıkların…
Ve sen !.. Her şey olabilirsin…Güzel ya da çirkin.....Uzun ya da kısa olabilirsin.. Boylu poslu.. Gösterişli ya da gösterişsiz… Tombul yada zayıf…. Genç ya da yaşlı… Kadın ya da erkek olabilirsin… Anne, baba olabilirsin. Kardeş, ağabey, dost, arkadaş… Huzurlu ve huzursuz…Güler yüzlü ya da somurtuk.. Sakin ya da hareketli… Sabırlı, dayanıklı, heyecanlı, atak ve coşkulu olabilirsin.
Hatta her an içinde bulunduğun duruma göre bir şey de olabilirsin.
Sonra iş sahibi olabilirsin ya da işsiz…
Üniversite ya da lise ya da ilköğretim mezunu olabilirsin.
Bir meslek sahibi olabilirsin. Öğretmen, memur, işçi, doktor, mimar ya da avukat... Hatta mesleğinde üst seviyelere çıkabilir ve ünvanların olabilir… Bütün bu özelliklerin çevrende pek bir takdir görebilir, övgüler alabilirsin…Tüm bunlar iyidir hoştur, güzeldir… Büyüklerin dediği gibi adam bile olabilirsin. Ama asıl mesele insan olmaktır…
İnsan olmak başka bir şeydir…
Onun ne okunacak bir kitabı ne de ezberlenecek bir formülü vardır. İnsan olmak yukarıda saydıklarım ile saymadıklarımın tamamını kapsar… Eğer; İnsanları toplumsal alt kimliklerine göre ayırmadan, cinsiyetlerine göre kayırmadan, zengin, fakir ya da meslek ya da ünvanlarına göre değil önce insan olduğu için sevip sayıyorsan…
Ve çevrendekilere sahip olduklarına göre değil, (seninle paylaşmamış olsa bile çevresindekilerle…) paylaştıklarına göre önem, değer ve anlam verebiliyorsan. Verdiğin sözü tutuyor ve özün ile sözün birbirini tamamlıyorsa, iyi niyetli, samimi, merhametli, dürüst ve alçak gönüllü isen insan olmaya başladın demektir. Pek havalı sıfatların olabilir, ama en havalısı insan olmaktır. Kadın ya da erkek olmaktan, toplumsal sıfatlarından çok daha anlamlıdır. Ve tüm bunların yanına bir de erdem kattın mı insan oldun demektir. Ve insan olduğunda sen artık insanların yüzlerine değil ruhlarına bakmaya başlarsın...

Alıntı
__________________
  Alıntı ile Cevapla
5 Üyemiz Gülümsün'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 05.02.2016, 21:31   #114
Çevrimdışı
Gülümsün
Yönetici

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Gülümsün Özel Sayfası


Ben Seni Unutmak İçin Sevmedim Ki




“ Ben seni bir gün unutmak sevmedim oysa sen.....”

Bir akşamüstü yine seninle düşüyorum devrik cümlelerin satır aralarına. Gidişini yazıyorum yine. Ardında yetim kalan yüreğimi kanatıyorum her satırda.. Gittin ve geride sadece yokluğunla hayat arasında sıkışmış bir adam yaşamakta bıraktığın sokaklarda .. Evimizin sokağa bakan tahta penceresinde kurumayı bekleyen binlerce gözyaşım sana kanamakta...Yırtılmayı bekleyen onlarca mektup gözyaşlarımda çığlık çığlığa “ sana “ ağlamakta.. Şimdi sensizim...Oysa bu aşka dair ne hayallerim vardı. Küçücük ellerimle mutluluk adına ne resimler çizecektim mavi gökyüzüne...Oysa sevda adına nice yaşamayı arzuladığım – tertemiz - hayallerim vardı; nefesinle süregelecek bir hayatı senin ayak dibinde sonlandırmak.. Son nefesimi, gözlerimde solacak hayatı senin dizlerinin dibinde yetim martılara bağışlamaktı.....Olmadı...Başaramadık; belki de sadece ben başaramadım.. Gittin; cevaplarını en iyi senin bildiğin soruları bana bırakarak gittin.. Şimdi öznesiz cümlelerin içinde acıyı taşımakta her bir kelimem. Artık sensiz geçen hayatın içinde ne anlam ifade eder ki bir ikindi vakti sessizce ölmem ? Ne fark eder ki....


Şimdi sevgim dudaklarında pişmanlık kelimeleriyle yan yana anılırken; ben sensizliğin içinde yavaş yavaş kayboluyorum. Bu satırları yazarken yalnızlığın şakağına dayanmış bir mermi kadar soğuk ellerim... Bastığım her tuş ellerimden daha sıcak...Yoksun; bulutlarını kaybetmiş yağmur taneleri gibi çaresiz ve bir o kadar ıslak gözlerim.. Sen beni unutsan da, kapatsan da hatıra defterlerini; ben sensizlikte bile “ seni “ yaşayacağım sevgili. Çünkü ben seni bir gün unutmak sevmemiştim ki; ben seni “ içinde boğulduğun ve savaşmaktan öte hep kaçmayı yeğlediğin gerçeklerini bilerek” sevdim...Hem de seni “ senden çok “ severek sevdim...Seni ne kadar çok sevdiğimi- bir zamanlar Cenneti çizdiğim gözlerinin kenarlarına karakış habercisi olan yaşlılık çizgileri düştüğünde – anlayacaksın. Belki de son nefesini vermeden ayak uçlarına düşen kelebeğin gözyaşlarında fark edeceksin seni hangi duygularda sevdiğimi... Ama bir gün anlayacaksın....Şimdi tüm çığlıklarımı dindirip sensizliğe diz çökmek...Sensizlikte öznesi “ senin “ olmadığın cümleler kursam ne fark eder ki....


Hatırlar mısın senden önceki hallerimi ? Hayat mektebinde ayrılıktan sınıfta kalmış bir adamdım ben. Bedeni yamalı, yüreği yaralı bir cümleydim ben.. Pansumanı bitmemiş nice yaralar vardı sözlerimde...Tüm cümlelerim devrik.. Tüm sözlerim yarım...Kanadı kırık bir kuşun yaralarını sarıp yeniden kanatlanmak için kısa süreliğine dinlendiği sığıntı yeri değildi yüreğin.. Canım sıkıldığımda bir süre oynayıp hayatın acı ama gerçek yüzüne döndüğümde geçmişin duvarlarına fırlattığım bir oyuncak değildin sen....Sen benim geleceğe bakan yüzüm; sen benim mutluluğun altına düşülmüş koyu renkteki mührümdün. Sen benim kelimelere sığmayan ömrümdün...


Ben sana “ seninle bir ömür geçirmek için “ mülteci ettim; bedenine sahip olmak için değil. Eğer ben seni bedenin için seviyor olsaydım; gittiğin ve hiçbir zaman gelmeyeceğini bildiğim halde yine seni seviyor olmazdım....Seni sevdim hem de çok..Seni ne soyadına “ benliğimi “ nüfus ettirmek ne de bedeninin tazeliğine yamalı yüreğimi ilmeklemek için sevdim. Ben sadece hayatının önsözünde yer alan cümlenin tek bir satırı olmaya razıydım...Ya da mutluluk adına aldığın binlerce nefesten sadece biri olabilmekti....Olmadı / Ne dudaklarında bir cümle olabildim ne de gözlerinde mutluluğa akıtılmış gözyaşı...Ben sende hep öznesini yitirmiş bir hatıra olarak kalacağım...Yüreğinde hep kapanmaz bir yara olarak geçmişin raflarında tozlanacağım.. Çünkü sen hiçbir zaman bana ait olmadın ben hep sana ait olsam da...Evet ben sadece sana aitim./ Dudaklarınla mühürlendiğin dudaklarımda senden başkası olmadı ve hiçbir zaman da olmayacak.../ Sen buna bir türlü inanmasan da ben hep sende yaşayacağım / Sen beni yüreğinde öldürsen de hep sende yaşayacağım...

Ben seni sadece kendime yakın hissettiğim için, acılarım acılarına benzediğin için sevdim....Ben sadece öznesi “ senin olduğun cümlelerin yüklemi.. Ben sadece sırtına yüklenmiş acıları kendi yüreğinde taşımayı onur sayacak adamın gözyaşına sirayet etmiş solgun resmi....Belki de yüreğindeki mutluluğun ayak uçlarında umutsuzlukla savaşındaki kazanmaya en yakın duran sevginin tek galibiyeti.. Olmadı...Kazanamadık; belki de sadece ben kazanamadım. Gittin.. Ardında tüm yenilgileri bana bırakarak gittin.. Bir kaç cümleyi geçmeyen ayrılığın sonrası ağır yenilginin “ şeref “ madalyası duruyor sol göğsümün iç cebinde. Bir de ölüm duruyor sonsuza kadar çıktığın yüreğimin son nefesinde...Sadece sana ait olan dudaklarımda sensiz cümle kurmaktansa adının baş harfinde susmak arasında ne fark var ki ? Hayat ile ölüm arasında sen yoksan mutluluğun devrik cümlelerinde yüklem olmak ne fark eder ki ? Her ikisi de acıya mühürlü, sensiz kurduğum her bir cümlenin altı yalnızlığınla örtülü..


Şimdi yüreğinde bana ait ne varsa hepsini sök yerinden.. Unut yaşadıklarımızı.. Kurut ıslak gözyaşlarımızı...Artık sen bana ait değilsin...Artık senin yüreğinde yaşama hakkım yok...Yüreğinde bana ait tüm izleri silmesin birer birer.. Göm beni yalnızlığına.. Yeter ki sen göm beni hatıralara.. Unut ne olur.. Çünkü sen mutluluklara layıksın.. Varsın olsun ben “ sensiz “ yaşayayım. Varsın olsun sen başkasına ait olsan da ben hep sende mühürlü kalayım...Unut ne olur...Bir ikindi vakti vur beni.. Artık senin yüreğine yabancı olmuşken yüreğim, daha fazla acı çekmesin.. Hadi öldür ne olur...Artık benle yaşadıkların gölge etmesin yarınlarında yaşayacağın mutluluklara. Benimle yaşadığın pişmanlıkların dudaklarını ve yüreğini daha fazla kanatmasın.. Çünkü sen bana ait olmasan da en çok ben üzülürüm acılarına, kanayan yalnızlığına.. En çok üzülürüm mutsuz yarınlarına...Gelmeyeceğini bile bile seni beklerken, sen beni unut ne olur...Artık bana ait kurduğun tüm cümleler geçmiş zaman kipiyle kurulsun.. Ben senin tozlu geçmişim olayım.. Bugün’lerin ve geleceğin hep mutluluklar dolu olsun sevgili...

Unutmadan sevgili; başkasına ait kollarda olsan da yaşadığını bilmek mutlulukların en güzeli..Sen yaşadıkça ben hep nefes alıyor olacağım.. Uzağında da olsam yakında da olsam ne fark eder ki. Aldığın her nefes; acılara inat tutunduğum tek dal olarak kalacaktır...


Artık zamanı geldi...Sendeki beni öldürebilirsin..
Lakin bendeki “ sana “ dokunma...
Yüreğinde benden kalan tek bir iz varsa,
Gözyaşlarınla yıkamaya çalışma.
Çünkü; ben senin nefesindeyim....
Ben hep seninle var olacağım bunu sakın unutma....

“ Belki bir gün değil;
Ben seni bir ömür boyu yaşayacağım sevgili..Bir ömür boyu.....”

İsmail Sarıgene / S . İ . S

Sunum Gülümsün

__________________
  Alıntı ile Cevapla
5 Üyemiz Gülümsün'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 11.02.2016, 22:48   #115
Çevrimdışı
Gülümsün
Yönetici

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Gülümsün Özel Sayfası



Bu aralar kendimle konuşuyorum kimseyle konuşmadığım kadar..
Kaç tane ben varmış içimde..
Anne ben, çocuk ben, kadın ben, güçlü ben, bezgin ben,
Biraz mahsun, biraz deli,
Kaç tane ben?...
Seviyorum kendimle dertleşmeyi..
Kimse ben kadar tanımaz ki beni..
İyiliğimi, güzelliğimi, mahremimi,
Seviyorum bendeki benleri,
Her biri yaşanmışlıklarımın eseri..
Saç tellerimdeki aklar kadar sayın beni...

Alıntı
__________________
  Alıntı ile Cevapla
6 Üyemiz Gülümsün'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 11.02.2016, 22:57   #116
Çevrimdışı
Gülümsün
Yönetici

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Gülümsün Özel Sayfası







Geleceğime Not;
Yüksek sesle konuşma olur mu benimle? Fısılda yeter, duyarım ben, bağırma ne olur.. Ne kadar çok bağırırsam o kadar az anlaşılıyorum sanki, ama bu bir aile geleneğiydi. en çok babam bağırırdı anneme, ara sıra da annem babama. Öyle anlarda kendimi mutfağa kapatırdım ve seslerini duymamak için bağıra çağıra saçmalardım. (saçmalamaya meyyalim ta o zamanlardan miras olmalı) ama ne yaparsam yapayım duyardım. Ya ellerim çok küçüktü ya da kulaklarım çok büyük. Bir türlü tam olarak kapatamazdım. Mutfak kapısının altından sızan ses, kapatamadığım kulağımın içinden beynime girerek beni yiyip bitirirdi. hiçbir şey anlamazdım. neden kavga ettikleri hakkında da hiçbir fikrim yoktu. Onlar amaçsızca birbirlerine bağırırdı, ben de kendime. Yıllarca sürdü bu drama ve kulaklarımla ruhum arasındaki zar yavaş yavaş yırtıldı. Şimdi sen ne zaman benimle yüksek sesle konuşsan, kulağım değil ruhum titriyor sanki. Yapma olur mu? Bana bağırma, fısılda yeter, duyarım ben..
İnceliklerden pek nasiplendiğim söylenemez. Yıllarca kendimle ve herkesle girdiğim kavga bedenimde kirpi oklarının oluşmasına neden oldu. Şimdi sen elini uzattıkça canını yakacaklardır. normal.. Eğer istersen ve yeterince sabredebilirsen onları tek tek koparman mümkün. ama iyi düşünmelisin, eğer yarıda bırakacaksan hiç başlama ne olur. Ya tamamen yol at bütün dikenleri, ya da hiç uğraşma..
Beni anlamadığın zamanlar da olacaktır. Saçmaladığım, ne yaptığımı bilmediğim.. Anlamaya çalıştıkça ve anlayamadıkça sinirleneceksin. Ama şunu unutma, öyle anlarda ben de bilmiyorumdur neyi neden anlatamadığımı. Bana yardım et, beraber anlamlandıralım beni. Kırılma, küsme, kaçma.. Senin gücün benden sevilebilecek bir insan yaratmaya yeter, unutma..
Bir insan nasıl sevilir hatırlamıyorum. Öğret bana. Tut elimden, gözlerimin içine bak, okula başlamış çocuğa alfabeyi öğretir gibi, kırk yıllık budiste namaz kılmayı öğretir gibi, sabırla öğret bana seni sevmeyi. Merhameti ve şefkati elden bırakma. öyle bir bak ki bana, hırçınlığım gözlerinin buğusundan utanıp kendi kendini yok etsin..
İçimde herkesten gizlediğim küçücük bir çocuk saklı. İster tut elinden büyüt, istersen de öldürelim beraber. Ama ne olur onu kandırmaya kalkma..
Çok hayal kırıklığı yaşadım. Belki de geçen ömrümün özetidir kocaman bir hayal kırıklığı. Böyle olsun istemezdim tabi. Her yola çıktığımda güzel şeyler hayal ettim aslında. Ama işte iyi niyet iyi bir yaşantı için yeterli olamıyor. Şimdi yine bir kavşaktayım. Ve yine saflık derecesinde iyi niyetliyim. Hayal kurmaktan korkuyorum sadece bana yardım et, artık kırılmayacak hayalleri beraber kuralım. Doğru düzgün hayaller kurmayı öğret bana...


Sunum Gülümsün





,






Alıntı
__________________
  Alıntı ile Cevapla
5 Üyemiz Gülümsün'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 11.02.2016, 23:43   #117
Çevrimdışı
Gülümsün
Yönetici

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Gülümsün Özel Sayfası







Hayat bugündür..
Oysaki düşündüğümüz hep yarın…
Ömrümüz sürekli bir şeyleri yarına ertelemekle geçiyor..
Hayallerimizi, umutlarımızı, sevgi sözlerimizi...
Affetmeyi, inandıklarımızı gerçekleştirmeyi hep yarına erteliyoruz.....
Ama bir şeyi unutuyoruz..
Neyi mi?
Yaşanacak kaç yarınımız olduğunu bilmediğimizi, akıl etmeyi...


Sunum Gülümsün

Alıntı
__________________
  Alıntı ile Cevapla
6 Üyemiz Gülümsün'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 13.02.2016, 18:42   #118
Çevrimdışı
Gülümsün
Yönetici

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Gülümsün Özel Sayfası





14 Şubat Sevgililer Günü


''ONSUZ GECELER ISSIZ, SOKAKLAR ÖKSÜZSE...
AYRILIK ÖLÜME, VUSLAT SEHERE DENKSE...
HAYAT ONUNLA GÜZEL VE ONSUZ MÜPTEZELSE...
O HALDE BUGÜN SİZİN GÜNÜNÜZ!..''


Eğer...
Onu hatırladıkça başı göğe ermişçesine ya da asansör boşluğuna düşmüşçesine ürperiyorsa yüreğiniz...
Ömrü saatlere sıkışmış bir kelebek telaşıyla o hüzünden bu neşeye konup
kalkıyorsanız gün boyu nedensiz... Ve her konduğunuzda diğerini iple
çekiyorsanız bu hislerin...
Onunlayken pervaneleşen yelkovanlar, onsuz mıhlanıp kalıyorsa yerine, bir
akrep kadar hain...


Sınıfta, büroda, yolda, yatakta içiniz içinize sığmıyor, ondan söz edilince yüzünüz, sizden habersiz, mis kokulu bir ekmek dilimi gibi kızarıyor, mahcup somurtuyor veya muzip sırıtıyorsa ve o, her durduğunuz yerde duruyor, her baktığınız yerden size bakıyor, siz keyiflendikçe gülüp, hüzünlendikçe ağlıyorsa...



Dünyanın en güzel yeri onun yaşadığı yer, en güzel kokusu bedenindeki ter,
en dayanılmaz duygusu gözlerindeki kederse...
Hayat onunla güzel ve onsuz müptezelse...
Elmalar pembe, kiremitler pembe, gökyüzü, yeryüzü, onun yüzü pembeyse, kışlar ilkbaharsa, yazlar ilkbahar, güzler ilkbahar...



Her şiirde anlatılan oysa... Her filmin kahramanı o... Her roman ondan söz ediyor, her çiçek onu açıyorsa...
Bir anlık ayrılık, bir ömür gibi geliyor ve gider gitmez özlem saç diplerinizden çekiştirip beyninizi acıtıyorsa, iştahınız kapanıyor, iştahınız açılıyor, iştahınız şaşırıyorsa, iştahınız, hasret acısında bile karşı konulmaz bir tat buluyorsa...
Eliniz telefonda yaşıyor, işaret parmağınızla ha bire onu tuşluyor, dara düştüğünüzde kapıyı çalanın o olduğunu adınız gibi biliyorsanız...


Mütemadi bir sarhoşluk halinde, her çalan telefona o diye atlıyor, vitrindeki her giysiyi ona yakıştırıyor, konuşan birini dinlerken "keşke o anlatsa" diye iç geçiriyorsanız...
Kokusu burnunuzdan, sureti gözünüzden, sesi kulağınızdan, teni aklınızdan silinmiyorsa bir türlü...
Özlemi, sol memenizin altında tek nüsha bir yasak yayın gibi taşıyorsanız gün boyu...
Hem kimseler duymasın, hem cümlealem bilsin istiyorsanız...


Onsuz geceler ıssız, sokaklar öksüzse...
Ayrılık ölüme, vuslat sehere denkse...
Gamze gamze tebessüm de onun içinse, alev alev öfke de; bunca tavır, onca sabır ve nihayetsiz kahır hep onun yüzü suyu hürmetine...
Uğruna ödenmeyecek bedel, gidilmeyecek yol, vazgeçilmeyecek konfor yoksa...
Dışarıda yer yerinden oynuyor ve "içeri"de bu sizi zerrece ilgilendirmiyorsa...


Nedensiz küsüyor, sebepsiz affediyorsanız ve bütün bu hallerinize siz bile akıl erdiremiyorsanız...
Kaybetme korkusu, kavuşma sevincinden ağır basıyorsa ve aşk, gurura baskın çıkıyorsa bu yüzden her daim...
Gece yarısı kadim bir dost gibi kucaklayan tanıdık bir şarkı, bütün acı sözleri unutturmaya yetiyorsa...
Her gidişte ayaklarınız "Geri dön" diye yalpalıyorsa ve siz kendinize rağmen dönüyorsanız, sınırsız, sabırsız, doyumsuz bir tutkuyla...


O halde bugün sizin gününüz!..
"Çok yaşa"yın ve de "siz de görün"üz.



Can Dündar
Sunum Gülümsün
__________________
  Alıntı ile Cevapla
5 Üyemiz Gülümsün'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 16.02.2016, 22:37   #119
Çevrimdışı
Gülümsün
Yönetici

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Gülümsün Özel Sayfası






Ümidini kaybetme..
Yarını bilen var mıdır yaratandan başka
Sen gönlünü hoş tut,
Elbet, bir kapı açılır dua ile umuda.
__________________
  Alıntı ile Cevapla
4 Üyemiz Gülümsün'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 16.02.2016, 22:41   #120
Çevrimdışı
Gülümsün
Yönetici

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Gülümsün Özel Sayfası




"Hayatın havaya attığımız 5 topla oynanan bir oyun olduğunu
düşünelim: Bu toplar;
* İşimiz,
* sevdiğimiz,
* sağlığımız, ...
* dostluklarımız ve
* benliğimizdir.
Bu 5 top içinde bir tek "işimiz" lastik bir toptur.
Düşürürsek zıplatabiliriz.
Ancak diğer 4 top camdan yapılmıştır.
Düşerse kırılır, yerine konulamazlar.
Bunu fark etmeli ve hayatımızı bu dengeye göre kurmalıyız.
Oysa hepimiz o ilk lastik topu tutabilmek uğruna diğerlerini
kırıp dökmüyor muyuz?"

Can Dündar
__________________
  Alıntı ile Cevapla
5 Üyemiz Gülümsün'in Mesajına Teşekkür Etti.
Cevapla

Bu Sayfayı Paylaşabilirsiniz

Etiketler
gÜlÜmsÜn, Özel, sayfası


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hızlı Erişim


WEZ Format +3. Şuan Saat: 01:57.


Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Önemli Uyarı
www.forumgercek.com binlerce kişinin paylaşım ve yorum yaptığı bir forum sitesidir. Kullanıcıların paylaşımları ve yorumları onaydan geçmeden hemen yayınlanmaktadır. Paylaşım ve yorumlardan doğabilecek bütün sorumluluk kullanıcıya aittir. Forumumuzda T.C. yasalarına aykırı ve telif hakkı içeren bir paylaşımın yapıldığına rastladıysanız, lütfen bizi bu konuda bilgilendiriniz. Bildiriniz incelenerek, 48 saat içerisinde gereken yapılacaktır. Bildirinizi BURADAN yapabilirsiniz.