Forum Gerçek

AnasayfaForumları Okundu Kabul Et Bugünkü Mesajlar
Geri git   Forum Gerçek > Türk ve Dünya Tarihi > Türk Tarihi


Yeni Konu aç  Cevapla
 
Seçenekler
Eski 13.11.2022, 20:14   #1
Çevrimdışı
Canan
Çiçekci kız

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart ''Vatan Millet Sakarya'' Lafı Nereden Doğdu. 238 Yıllık Türk Geri Çekilmesi

''Vatan Millet Sakarya'' Lafı Nereden Doğdu. 238 Yıllık Türk Geri Çekilmesinin Durdurulduğu Savaş


“Vatan, Millet, Sakarya” lafının doğduğu, 238 yıllık Türk çekilmesinin durdurulduğu Sakarya Meydan Muharebesi’ni sosyal medya fenomeni Con Sinov, sosyal medya hesabında anlattı.

“Vatan, Millet, Sakarya” lafının doğduğu, 238 yıllık Türk çekilmesinin durdurulduğu Sakarya Meydan Muharebesi’ni sosyal medya fenomeni Con Sinov, sosyal medya hesabında anlattı.

Atatürk’ün kaburga kemikleri kırık olmasına rağmen bizzat cephede olduğu, klasik savaş kurallarını alt üst ederek çığır açtığı, dünyanın en uzun meydan savaşı olan Sakarya Meydan Muharebesi’nin üzerinden 101 yıl geçti.

Twitter fenomeni Con Sinov isimli hesap, Sakarya Meydan Muharebesi’nin özetini sosyal medya hesabından paylaştı.

Atatürk’ün üç kaburgası kırık olmasına rağmen bizzat cephede olması bir kez daha herkesin O’na hayran olmasını sağlamıştı.

Atatürk’ün muharebede eski bir Türk savaş geleneği olan ricat taktiğini uygulaması ise Yunan ordusunu şoke uğratmıştı.

Türk ordusu çekilmek yerine en uygun ilk noktada savunma hattı kurmuştu. Üstelik savunma hattı kaybolmuştu. Birlikler birbirinden kopuktu.

General Papulas bu habere inanamadı.

Atatürk ise tüm orduya tarihe kazınan o emrini verdi.

“Hatt-ı müdafaa yoktur, sath-ı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır.”

Artık hat savunması yoktu. Topraklar kanla sulanmadıkça terk edilmeyecekti. Birlikler, hattı korumayı bırakacak, çekilmeleri halinde bulundukları ilk bölgede tutunarak direnmeye devam edecekti.

"Vatan, millet, Sakarya" lafının doğdu an ise bu andı.

Con Sinov’un Sakarya Meydan Muharebesi’ni şu sözlerle anlattı:

Kütahya-Eskişehir bölgesinde yapılan savaşta Türk ordusu ciddi bir yenilgi aldı. Asker sayısı azdı. Cephane yetersizdi. Ordu tam olarak kurulamamıştı.

Atatürk, radikal bir kararla orduyu Sakarya'nın doğusuna çekmeye karar verdi. Büyük bir bölge Yunan'a bırakıldı.

Ricat kararı üzerine mecliste kıyamet koptu. Mustafa Kemal'e duyulan güven sarsıldı. Anadolu toprağının düşman tarafından çiğnenmesinin sorumlusu ilan edildi. Muhalifler onun ordunun başına geçmesi ve sorumluluğu kabul etmesini istedi.

Oysa onun yaptığı, eski bir Türk savaş geleneği olan ricat taktiğini uygulamaktan ibaretti. Türk ordusu çekildikçe, Yunan ordusu kendi merkezinden uzaklaşacak, ikmal hatları uzayacaktı.

Atatürk "Düşmanı vatanın harim-i ismetinde boğacağım" diyordu.

Mustafa Kemal, yıllar önce tedavi için gittiği Karlsbrad'da not defterine şöyle yazmıştı:

Kumandanlar, üstün düşman taarruzu karşısında karar vermekten korkarlar ve ricatı kabahat olarak görürler.

Şimdi de öyle oluyordu. Ricat etmesi nedeniyle kabahatli görülüyordu. Oysa Atatürk, Filistin Cephesi'nde başarılı ricat uygulayarak askerlerin imha olmasını engellemişti. Ve o askerlerle Milli Mücadele'nin temeli atılmıştı.

Şimdi yine ricat uyguluyordu.

Yunan General Metaksas, Anadolu içlerine girmeyi büyük bir tuzak olarak görüyordu. Fakat Yunan ordu komutanı General Papulas Anadolu fatihi olarak Ankara'ya girmek ve meclisi dağıtmak hayaline düştü. Tarihe geçmek istiyordu. Ama büyük bir tuzağa yürüyordu.

Yunan ordusu hızlı bir şekilde Türklerin peşine düşüp Sakarya ırmağına kadar yürüdü. İzmir'den uzaklaşmışlardı. Üstelik Anadolu'nun yolları savaşlara uygun değildi. Yunan ordusu zor şartlar altında 22 Ağustos'ta taarruz emrini verdi.

Ve dünyanın en uzun meydan savaşı başladı.

General Papulas'ın temel hedefi, Türk savunma hattını yarmak ve çekilmesini sağlamaktı. Asırlardır uygulanan klasik savaş doktrinine göre bir ordunun ip gibi dizilmiş savunma hattı yarıldığında, ordu geri çevrelenip imha olmamak için çekilmek zorunda kalırdı.

Papulas, Türklerin savunma hattının yarılması halinde nereye çekileceğini dahi düşünmüştü. Kayseri'ye doğru çekileceğini tahmin ediyordu. Haksız sayılmazdı. Aynı hesabı Türk ordusu da yapmıştı.

Papulas, Türklerin savunduğu hakim tepelere doğru saldırmaya başladı. İşler planlandığı gibi gidiyordu. Tepeler birer birer düşmeye başladı. Önce Duatepe ve Kartaldağ düştü. Yunan topları artık Polatlı'ya varıyordu. Kent boşaltıldı. Ertesi gün 31 Ağustos'ta Karadağ da düştü.

Yunan ordusu bitirici vuruşu yapmak için 1 Eylül'de koca bir tümenle Çaldağı'na saldırdı. Çaldağı düşerse, hat kırılırdı. 2 Eylül'de çatışmalar tüm gün sürdü. Ve Çaldağı, gece vakti düştü.

Haber Papulas'ın çadırında coşkuyla kutlandı. Türk hattı yarılmıştı.

Şimdi olması gereken şey, Türk ordusunun büyüklüğü nispetinde geri çekilmesiydi. Böylece Yunan orduları Ankara'ya girecek, TBMM basılacak, Milli Mücadele başarısızlığa uğrayacaktı. Sevr dayatılacak ve Anadolu elden gidecekti.

Ama Türkler son hamlesini henüz yapmamıştı.

Başkomutan Mustafa Kemal Paşa en başından beri #SakaryaMeydanMuharebesi'ni bizzat cepheden idare ediyordu.

Kolunu paltoya sokmadan, hafif eğik oturarak... Çünkü üç kaburgası kırıktı...

Ertesi sabah Çaldağı'nı tutan Yunan askeri büyük şaşkınlığa uyandı. Türk ordusu çekilmek yerine en uygun ilk noktada savunma hattı kurmuştu. Üstelik savunma hattı kaybolmuştu. Birlikler birbirinden kopuktu.

General Papulas bu habere inanamadı.

Söz Atatürk'te:

Savunma hattına çok ümit bağlamak ve onun kırılmasıyla geri çekilmek gerektiği teorisini çürütmek için direnerek şiddet göstermeyi gerekli buldum.

Atatürk tüm orduya tarihi emrini verdi. Artık hat savunması yoktu. Topraklar kanla sulanmadıkça terk edilmeyecekti. Birlikler, hattı korumayı bırakacak, çekilmeleri halinde bulundukları ilk bölgede tutunarak direnmeye devam edecekti.

İşte, "vatan, millet, sakarya" budur.

General Papulas ve Başkomutan Mustafa Kemal Paşa'nın harp okulunda okuduğu kitaplar buraya kadar olanları yazıyordu. Ama bundan sonrası yoktu. Klasik savaş kuralları geride kalmıştı.

Artık boğuşma vardı.

Türkler kaybettiği tepeleri geri almak için saldırıyor, geri alıyor, çekilen Yunanlar tekrar saldırıyor, tepeler Yunan ordusuna geçiyordu. Mustafa Kemal emir üzerine emir yağdırıyordu:

Bir asker her yerde savaşır. Tepenin üstünde, tepenin altında, derenin içinde de savaşır!

Savaşın başlangıcında Ankara önlerinde "Kuzey - Güney" hattında geçen savaş öyle bir hal almıştı ki artık ordular yerlerinden oynamış ve "Doğu - Batı" hattında geçen bir savaş halini almıştı.

Mehmetçik yaralanıyor, şehit oluyor ama yine de toprağını bırakmıyordu.

General Papulas çıkmaza girmişti. Artık atması gereken tek bir adım kalmıştı. Bu planı devreye soktu. Ya kazanacaktı ya kaybedecekti. Kumar oynamıştı.

Papulas'ın hamlesinden bir süre sonra İsmet Paşa, Atatürk'ün çadırına girdi. Atatürk, kaburga ağrıları nedeniyle yatarak dinleniyordu.

İsmet Paşa çadırdaki sedire oturdu. Ellerinde evraklar vardı. Gözlerinden yaşlar akıyordu. "Eyvah" dedi.

Atatürk ne olduğunu sordu. İsmet Paşa "İki taze Yunan fırkası sol kanadımıza doğru ilerliyor" diyebildi. Durum kötüydü. Hiç savaşmış iki Yunan birliği savaşın dengelerini değiştirebilirdi. Bilgi, Harekat Şubesi'nden gelen istihbarata dayanıyordu.

İsmet Paşa "İki taze kuvvet böyle gelebiliyorsa karşı koyacak kuvvetimiz kalmamıştır. Vaziyet böyle vahim. Genel çekilme emri vermek lazımdır" dedi. Atatürk kabullenmek istemedi. "Tüm raporları" istedi.

Geceden sabaha kadar tüm raporları incelemeye başladı.

Raporlardaki bilgileri inceleyerek savaş alanını adeta zihninde yaşıyordu. Bulmak istediği o ufak ihtimali raporlarda bulmak istiyordu. Gelen taze kuvvetlerin nereden geldiğini anlamaya çalışıyordu.

Sabah olduğunda bulmak istediği şeyi bulmuştu.

Harekat şubesi, istihbaratı yanlış değerlendirmişti. Yunan ordusu birlik getirmiyordu. Birlik kaydırıyordu. Gelen birlikler taze birlik değil, savaşan birliklerdi. Yani Yunan ordusu güçlenmiyordu, aksine güçsüzleştiği için birlikleri merkezde topluyordu.

Atatürk, görmesi gereken gerçeği raporların satır aralarında görmüştü. General Papulas kumar oynamıştı. Rest çekmişti. Atatürk ise Papulas'ın elini görmüştü. Şimdi rest sırası Türklerdeydi.

Atatürk, 10 Eylül günü kırık kaburgasıyla Duatepe'ye ilerleyip savaş hattına girdi.

Yunan ordusunun birlik kaydırdığı bölgelerdeki Türk askerleri de merkeze kaydırıldı. Yunan ordusu yorulmuştu. Gereğinden fazla ilerlemişlerdi. Destek noktaları çok geride kalmıştı. Taarruzun tam sırasıydı.

Atatürk, genel taarruz emri verdi.

Papulas, bu taarruz karşısında kumarı kaybettiğini anladı. Savunma pozisyonuna geçebilmek için Beylik Köprüsü'ne çekildi. Türkleri doğudan bekliyordu ama Türkler güneyden geliyordu.

Süvariler Mangalköy'e gizlice girerek güneyden düşmanı hilal gibi sardı.

Papulas neye uğradığını şaşırmıştı. Artık yapabileceği tek şey Sakarya Irmağı'nın hemen gerisine çekilerek bir sonraki meydan savaşı için savunma hattı oluşturmaktı. Aksi halde Afyon'a kadar çekilmek zorunda kalır ve kazandıklarının büyük bölümünü kaybederdi.

Fakat Atatürk, Papulas'ın böyle hareket edeceğini biliyordu. Buna fırsat vermemek için Türk ordusu yeni bir taarruz daha başlatarak Yunan ordusuna mevzilenmesine izin vermedi.

13 Eylül günü, Yunan ordusu Afyon'a çekilme kararı aldı. Papulas kaybetti. Atatürk kazandı.

22 gün süren meydan muharebesi bitti. Türkler düşmanı kovmuştu. 13 Eylül 1683'te başlayan Türk çekilmesi 13 Eylül 1921'de durdurulmuştu. Anadolu bayram yeriydi. Tüm Anadolu'da şenlik vardı.

Mustafa Kemal, savaş kurallarını ters düz etmiş ve düşmanı mahvetmişti.

Sakarya Zaferi'nden sonra Fransızlar Türklerin yenilmeyeceğini anlayarak savaştan çekilme kararı aldı. Güney Cephesi kurtulmuştu.

Sakarya Meydan Muharebesi, sıradan bir zafer değildir! Sakarya zaferi, kahraman Türk milletinin, 22 gün 22 gece vatanı için, kaybetmeye başladığı bir savaşta, yok olmak pahasına direnip, yeniden kazanmak ve düşmanı kovmak demektir.

İşte VATAN, MİLLET, SAKARYA budur!


Atatürk, savaştan sonra kaburga kemiklerinin kırılmasını ve savaş esnasında sabit kalmasını büyük bir şans olarak niteledi:

"Birçok tehlikeli vaziyetler oldu. Ben oraya koşardım. Başka yerde bir şeyler olurdu. Beni bulamazlardı. Hayırlı oldu böyle olması."

"Efendiler! Böyle evlâtlara ve böyle evlâtlardan oluşmuş ordulara sahip bir milleti istiklâlinden mahrum bırakmaya kalkışmak hayal ile uğraşmaktır."

Mustafa Kemal Atatürk!










































KAYNAK
__________________
  Alıntı ile Cevapla
Canan'in Mesajına Teşekkür Etti
Cevapla

Bu Sayfayı Paylaşabilirsiniz

Etiketler
çekilmesi, doğdu, geri, lafı, millet, nereden, sakarya, türk, vatan, yıllık


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hızlı Erişim


WEZ Format +3. Şuan Saat: 10:46.


Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Önemli Uyarı
www.forumgercek.com binlerce kişinin paylaşım ve yorum yaptığı bir forum sitesidir. Kullanıcıların paylaşımları ve yorumları onaydan geçmeden hemen yayınlanmaktadır. Paylaşım ve yorumlardan doğabilecek bütün sorumluluk kullanıcıya aittir. Forumumuzda T.C. yasalarına aykırı ve telif hakkı içeren bir paylaşımın yapıldığına rastladıysanız, lütfen bizi bu konuda bilgilendiriniz. Bildiriniz incelenerek, 48 saat içerisinde gereken yapılacaktır. Bildirinizi BURADAN yapabilirsiniz.