Forum Gerçek

AnasayfaForumları Okundu Kabul Et Bugünkü Mesajlar
Geri git   Forum Gerçek > Sağlığımız ve Hastalıklar > Psikoloji

Psikoloji Psikoloji, psikiyatri ve kişisel gelişim


Yeni Konu aç  Cevapla
 
Seçenekler
Eski 28.11.2015, 04:08   #101
Çevrimdışı
Suzim
Müdavim

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Psikoloji ile İlgili Makaleler

HAYAL VE YARATICILIK





"Bir hayalin gerçek olması kadar hayal kırıcı bir şey yoktur."

Sözü size ne düşündürüyor ?


Hayallerin gerçekleşmesi o hayalleri kurduğumuz anlarda hissedeceğimizi düşündüğümüz tatminden neden daha yavan geliyor bizlere acaba, hiç düşündünüz mü?


Hatta gerçekleşen bir hayalinizi hatırlayın hemen şimdi, neler ummuştunuz, hayaliniz gerçek olunca ne buldunuz karşınızda, duygularınız sizi hayal kırıklığına mı sevk etti?


Çok mu karamsar bir tablo çizdim, artık hayal kurmayın mı demek istedim acaba ! Hayır sevgili dostlar, lütfen okumaya devam edin.

Hayal kurma eylemine farklı bir açıdan bakalım; hayal, hedef ve yaratıcılık arasındaki ilişkiye…

Hayal kurmak beyni o hayali gerçekleştirmek için fikir üretmeye sevk eder ki bunun bir adı da yaratıcılıktır. Yaratıcılık için temel olarak; merak duygusuna, zekaya ( IQ ve EQ beraber tabii ki), üretme isteğine ( çalışkanlığa ) ve espri yeteneğine ihtiyaç duyarız ama bunlar yetmez hayalimizi hedefimiz haline getirebilmeye…


Hayalle hedef arasındaki fark nedir?

EYLEMDİR…
Hayalin bizi zorlaması gerekir hedefe ulaşabilmek yani başarabilmek için...
Peki başarınca ?
Eğer onun kadar güçlü yeni bir hayal ( hedef ) bulamazsak, işte o zaman sorun çıkar; bizi yaşama bağlayan, üretime iten gücümüzü yitiririz.
Hayal yoğun değilse yaratıcı olmaya gerek duymaz beynimiz. Eyleme geçmeye üşenir, acaba neden?

Hepimizin beyninde “Retiküler Korteks” diye adlandırılan özel bir organ var. Bu organın işlevi duyularımız tarafından algılanan her bilgiyi beynimizin ilgili kısımlarına dağıtması.


Retiküler Korteksimizde özel bir faaliyete geçirme sistemi bulunur. Retiküler Korteksimize belirli bir hedef için mesajı gönderdiğimizde, beynimiz radarını o hedef için açar.


Bizim hedeflerimize ulaşmamız için algımızı hedefimiz yönünde çalıştırır. Günlük aktiviteler içinde biz unutsak dahi hayalimizi gerçekleştirecek fikirleri aramaya devam eder. Hedefimizle ilgili bir bilgi veya fırsatla karşılaştığında anında bizi uyarır, hatta beyni alarma geçirir.


Maalesef bu inanılmaz organın küçük bir sorunu var, Retiküler Korteksimize ve bilinç altımıza yeterince açık talimatlar vermezsek ne aradığını bilemiyor, bilmeyince algılayamıyor, algılayamayınca bizi uyaramıyor. Bizde hep bir şeyleri hayal ediyoruz ama çok ayrıntılı, renkli ve coşkulu hayaller kurmadığımız için gerekli “ara-bul” komutunu vermemiş oluyoruz bu değerli organa.


Demek ki yapılacak işlem çok basit, hayalimizi çok ayrıntılı, renkli, gerçekleşebilecek boyutlarda, zaman kısıtları koyarak senaryolaştıracağız ( düşünsel olarak filme çekeceğiz ) Beynimizde bu filmi ara sıra oynatıp düzeltmeler yapacağız ki buna “görselleştirme” deniyor. Bazı spor takımları hiç antrenmana çıkmadan sadece bu teknik ile çalışıyor ve antrenmana çıkanlar kadar hatta fiziksel antrenmanda yapmışlarsa diğerlerinden çok daha iyi sonuçlar alıyorlar.


Şimdi gözlerinizi kapatın ve düşünün ulaşmaya değer bir hayaliniz var mı?

Bu hayali hedef haline getirmeye hazır mısınız?


Zor değil, bir kez başlayın gerisini beyniniz halledecek ama emrin sizden gelmesi lazım.
Ne zaman geleceğini bilmeyi istemediğimiz o son ana kadar hayal kurmaktan vazgeçmeyelim ve başardığımız her hedeften sonra onun yerini alacak ondan daha zorlu bir hedef ( hayal ) yaratalım.


Gökkuşağı renklerinde hayallerimiz, başarmaya değecek hedeflerimiz, bizi yaşama bağlayacak umutlarımız hiç bitmesin. Barışın, demokrasinin, insana ve fikre saygının tam anlamıyla temel değerler olarak kabul edildiği bir dünyada yaşama hayalimizi hiç yitirmeyelim.

Dostçakalın,


Dilek Uçay
Yönetim ve Eğitim Danışmanı

__________________
''Türkiye, Atatürk'ü Allah'a borçlusun, geriye kalan her şeyi de Atatürk'e...''
  Alıntı ile Cevapla
3 Üyemiz Suzim'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 28.11.2015, 04:17   #102
Çevrimdışı
Suzim
Müdavim

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Psikoloji ile İlgili Makaleler

Düşünme Öğrenilebilir mi?




Bazıları düşünmenin yalnızca bir zekâ işi olduğuna inanırlar. İyi düşünür olmak için de yüksek bir IQ gerektiğini sanırlar. Bir araba düşünün. Son model. Motor gücü çok yüksek. Eğer kötü bir sürücü iseniz, araba hiçbir işe yaramaz. İyi bir sürücü iseniz arabanız 2., 3. el bir araba da olabilir. Arabayı iyi kullanacaksınız demektir. Çok yüksek IQ çok nitelikli bir arabaya benzer. Ama iyi bir sürücü değilseniz, düşünme becerileriniz zayıf ise yüksek IQ (ya da son model araba) işe yaramayacaktır.

Arabanın motor gücü gibi, zekâ da saklı bir güçtür. Düşünme ise insanın zekâsını kullanıp, yönettiği kişisel bir beceridir.

İyi bir sürücü olmayı herkes ister ama nasıl?

İsteyen herkes düşünme becerisini çok üst düzeylere çıkarabilir. Bu biraz çaba harcamayı gerektirir. Düşünme alanında kişisel becerilerinizi geliştirme konusunda okullardan fazla bir şey beklememelisiniz. Okullarda ağırlıklı olarak inceleme ve eleştirel düşünce öğretilir. Elbette bu da yararlıdır. Ama düşünme eyleminin yalnızca bir bölümünü oluşturur. Düşünme bir üçgene benzetilebilir.

En iyi yapabildiğimiz şeylerden biri düşünceleri eleştirmektir. Çünkü okullarda yapılan eğitim, toplumsal düşünme gelenekleri, münazara teknikleri bize eleştirel düşünmeyi fazlasıyla öğretir. Eleştirel düşünce çok gereklidir. Ancak yeterli bir dozda kullanılmalıdır. Nasıl bir gıdanın gereğinden fazlası alındığında vücudumuza zarar veriyorsa, gereğinden fazla eleştirel düşünme de düşünce sistemimize zarar verir.

Yapıcı ve yaratıcı düşünme alanlarında birçoğumuz oldukça kötüyüzdür. Çünkü bize sunulan bir fikri sadece eleştirmek, aklımıza gelen ilk yol üzerine odaklaşarak, bu fikrimizde ısrar etmek hepimizin yanlış düşünce alışkanlıklarındandır.

Dr. Edward de Bono kavramsal ve yaratıcı düşünce alanında ve düşüncenin bir beceri olarak geliştirilmesi konusunda önde gelen uluslararası bir otorite olarak kabul edilmektedir. Dr. De Bono, okullarda düşünmenin öğretilmesinde kullanılan ve pek çok ülkede uygulanan CoRT Düşünce Programı’nın yaratıcısı ve uygulayıcısıdır. Bu program 6 yaş çocuğundan yetişkinlere kadar her yaşa düşünmeyi öğretmek üzere hazırlanmış bir programdır. 6 basamaktan oluşur.



  • Düşünmenin derinleştirilmesini hedefleyen temel düşünme becerileri,
  • Yaratıcı düşünme ve yazma becerileri,
  • Genel amaçlı düşünme,
  • Eleştirel düşünme,
  • İnteraktif düşünme,
  • Kapsamlı düşünme.
Dr. de Bono çeşitli teknik ve araştırmalarla düşünmeyi eğlenceli bir spor olarak görmemizi ve ondan tat almamızı öneriyor.



Özellikle düşünme sistemindeki yanlışlıklar çocuklarımızın önce okul, daha sonra da iş ve hayat başarılarını olumsuz etkiler. Çocuklar ve gençler düşünme becerilerini artırdıkça okul çalışmalarında ve sınavlarda bunun güçlü etkisini hissederler. Düşünme alanında ustalaşan biri özel yaşantısı ile ilgili konularda ve işlerinde de bundan yararlanacaktır. Düşünmeyi öğrenen kişi, ne yapması gerektiği kendisine söylenmeden de girişimlerde bulunabilir. Düşünmeyi bilen kişi, işe yarayacak seçenekler üretebilir, karar verebilir, sorun çözebilir, ileriye dönük planlar yapabilir.

İşte yaşamımızın çeşitli evrelerinde odaklandığımız ana hatlar:


  • 0 – 5 yaş “Neden?”,
  • 5 –12 yaş “Neden olmasın?”,
  • 12-75 yaş “Çünkü...” (bahane üretme yıllarıdır.)
Düşünmenin özellikle yaratıcı düşünmenin öğrenilebileceği en uygun yaşlar 15-12 arasındadır.


Olcay Güner
Klinik Psikolog
DBE Davranış Bilimleri Enstitüsü
Çocuk ve Genç Bölümü


__________________
''Türkiye, Atatürk'ü Allah'a borçlusun, geriye kalan her şeyi de Atatürk'e...''
  Alıntı ile Cevapla
3 Üyemiz Suzim'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 28.11.2015, 04:22   #103
Çevrimdışı
C.Doğan
Uzman Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Psikoloji ile İlgili Makaleler

Suzim her paylaşımında olduğu gibi bu konu başlığı altında ki paylaşımlarında müthiş. Paylaşımlarının içeriğini değil başlıklarını bile okumaya yetişemiyorum.

İyi varsın. Bence bu konu başlığına ihtiyaç varmış. Ve sen bu boşluğu doldurdun.

Emeklerine, yüreğine sağlık. Teşekkürler.
__________________
  Alıntı ile Cevapla
3 Üyemiz C.Doğan'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 28.11.2015, 04:27   #104
Çevrimdışı
Suzim
Müdavim

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Psikoloji ile İlgili Makaleler

Alıntı:
Orjinal Mesaj Sahibi C.Doğan Mesajı göster
Suzim her paylaşımında olduğu gibi bu konu başlığı altında ki paylaşımlarında müthiş. Paylaşımlarının içeriğini değil başlıklarını bile okumaya yetişemiyorum.

İyi varsın. Bence bu konu başlığına ihtiyaç varmış. Ve sen bu boşluğu doldurdun.

Emeklerine, yüreğine sağlık. Teşekkürler.

Bende acaba iyimi ediyorum diye kendi kendime soruyordum .
Güzel mesajından sonra rahatladım sağol

__________________
''Türkiye, Atatürk'ü Allah'a borçlusun, geriye kalan her şeyi de Atatürk'e...''
  Alıntı ile Cevapla
3 Üyemiz Suzim'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 28.11.2015, 04:49   #105
Çevrimdışı
C.Doğan
Uzman Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Psikoloji ile İlgili Makaleler

Alıntı:
Orjinal Mesaj Sahibi Suzim Mesajı göster
Bende acaba iyimi ediyorum diye kendi kendime soruyordum .
Güzel mesajından sonra rahatladım sağol
Çok kimse böyle konulara girmek istemez. Ya korkar, ya kafası almaz, ya da yakınlarında rahatsızlıkları olanlar vardır. Bazıları da gereksiz görürler.
İyi ediyorsun, iyi.
__________________
  Alıntı ile Cevapla
3 Üyemiz C.Doğan'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 28.11.2015, 04:53   #106
Çevrimdışı
Suzim
Müdavim

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Psikoloji ile İlgili Makaleler

Alıntı:
Orjinal Mesaj Sahibi C.Doğan Mesajı göster
Çok kimse böyle konulara girmek istemez. Ya korkar, ya kafası almaz, ya da yakınlarında rahatsızlıkları olanlar vardır. Bazıları da gereksiz görürler.
İyi ediyorsun, iyi.

Bende kaygı ve endişe olayı var işim çok zor bu yüzden psikoloji ile ilgim .

Bir kaç tane daha varda neyse

__________________
''Türkiye, Atatürk'ü Allah'a borçlusun, geriye kalan her şeyi de Atatürk'e...''
  Alıntı ile Cevapla
2 Üyemiz Suzim'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 10.12.2015, 01:39   #107
Çevrimdışı
Suzim
Müdavim

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Psikoloji ile İlgili Makaleler

Bipolar Bozukluk Nasıl Tedavi Edilir?






Bipolar bozukluk ne zaman başlar? Bipolar bozukluk ne kadar sıklıkta görülür? Hastalık nasıl seyreder? Bipolar bozukluğun nedeni nedir? Bipolar bozukluk genetik, yani kalıtsal mıdır? İşte Cevaplar

ÖNEMLİ - Bu çalışma manik depresif hastalık, iki uçlu ya da iki kutuplu "duygudurum" bozukluğu olarak da adlandırılan bozukluk hakkında hasta ve ailelerine bilgi vermek amacıyla hazırlanmıştır. Hekim görüşmesi yerine geçmez, bu bozukluğun tedavisi için hekiminizle düzenli aralıkla görüşmeniz gerekmektedir.
Doç. Dr. Fisun Akdeniz ve Psk. Dr. Müge Alkan
Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı Affektif Hastalıklar Birimi
Günlük yaşamda herkesin duygusal dünyasında inişler-çıkışlar olur. Duygularımız öfke, sevinç, üzüntü, coşku, keder, huzursuzluk ve endişe arasında gidip gelir. Ancak bipolar bozuklukta yaşamsal olaylarla kısmen veya tamamen ilişkisiz olarak uzun süren ve yoğun duygudurum değişimleri olur. Bu değişimler düşünceleri, duyguları, fiziksel sağlığı, davranışları ve kişinin işlevlerini, yaşamını etkiler. Yani bipolar bozukluk duygularda, düşüncelerde, enerjide ve davranışlarda aşırı değişikliklerle giden ve tedavi edilebilen bir ruhsal bozukluktur.
  • Mani/hipomani nedir?
Temel belirtiler aşırı neşeli, bazen öfkeli, coşkulu bir duygudurum; düşünce, konuşma ve hareketlerde hızlanma ve benlik kabarmasıdır. Belirtilerin en az 4-7 gün sürmesi gerekir; belirtileri gün boyu sürer ve kişinin ilişkilerini ve işlevlerinin bozulmasına yol açar.
  • ☺ Kişi kendini aşırı mutlu ve taşkın, enerjisini artmış hisseder, bazen de aşırı öfkeli olabilir.
  • ☺ Az uykuya rağmen çok fazla enerjiktir.
  • ☺ Diğerlerinin yetişemeyeceği kadar hızlı konuşur.
  • ☺ Düşüncede hızlanma olur, zihninde düşünceleri hızla akmaya başlar.
  • ☺ Konsantrasyon kaybı vardır, dikkati çabuk dağılır.
  • ☺ Kendine güveni artmıştır.
  • ☺ Kendini güçlü, önemli, diğerlerinden üstün görür.
  • ☺ Fazla para harcama, hediyeler alma, ısmarlama, cinsel aktivitede artma, alkol kullanımında artma, hızlı araba kullanma, kumar oynama, aşırı miktarlarda iş yapma (planlar ve projeler) gibi davranış değişiklikleri görülebilir.
Bu durum bazen sanki hastalık değilmiş gibi gelir; "gerçek kişiliğine şimdi kavuşmuş" gibidir. Daha ağır durumlarda gerçekte olmayan sesler duymak, nesneler görmek gibi halüsinasyonlar ve dış gerçeklikle ilişkisiz yanlış inanışlar ve düşünceler (şüphecilik, takip edildiğini düşünmek, kendini önemli ve üstün özellikleri olan biri zannetmek vb.) görülür.
Hipomani maninin daha hafif formudur. Hipomanik dönemde kişi aşırı keyiflidir, her zamankinden daha iyi hisseder, bu dönemde daha üretkendir. Belirtiler hasta veya yakınları tarafından farkedilebilir ancak manide olduğu kadar hayatı güçleştirmez. Kişi genelde bu durumundan hoşnuttur ve ilaçlarını bile kesebilir. Bu dönemden sonra birden mani veya depresyon gelişebilir.
  • Depresif dönem nedir?
  • Temel belirtiler çökkünlük, derin üzüntülü bir duygudurum; düşünce, konuşma ve hareketlerde yavaşlama ve durgunluk; değersizlik, güçsüzlük, isteksizlik, karamsarlıktır. Belirtiler en az 2 hafta sürmelidir; hemen hemen her gün ve gün boyu sürmesi ve kişinin ilişkilerini ve işlevlerini bozması gerekir. Duygu alanında çökkünlük, üzüntülü durum; sinirlilik; uyumak isteme; sosyallikte azalma; kendine güvende azalma, değersizlik, suçluluk duyguları; zevk-haz alamama; halsizlik, yorgunluk vardır. Düşünce alanında karamsar düşünceler; alınganlık; kararsızlık; dikkat dağınıklığı; özkıyım düşünceleri, girişimleri vardır. Davranış alanında uyku bozukluğu; iştah değişikliği; enerji azlığı; günlük işleri sürdürmede güçlük; çevreden uzaklaşma, içe kapanma görülür.
  • Belirtileri özetleyecek olursak:
  • ☻ Üzgün, kederli hisseder veya normalde zevk aldığı şeylere karşı ilgisini kaybeder.
  • ☻ Kendine bakımı azalır.
  • ☻ Çok uyumaktan veya hiç uyuyamamaktan, sabah çok erken uyanmaktan yakınır.
  • ☻ İştah kaybı veya artışı görülür.
  • ☻ Dikkatini toplamada veya karar vermede güçlükler yaşar.
  • ☻ Unutkanlıktan şikayet eder.
  • ☻ Kendini değersiz, suçlu hissedebilir.
  • ☻ Enerji kaybı vardır. Halsizlik ve yorgunluk hisseder.
  • ☻ İntihar, ölüm düşünceleri olabilir.
  • Karma (ya da mikst) dönem nedir?
Gün içinde sıkça değişen mani ve depresyon belirtilerinin aynı anda yaşanmasıdır. Bazı hastalar bu dönemlerin hepsi ile zaman zaman karşılaşırken, bazı hastalar sadece manik dönem veya depresyon ve hipomani dönemleri yaşıyor olabilir.
  • Bipolar bozukluk ne zaman başlar?
Her yaşta görülebilir (7-77'ye) ama en sık 20'li yaşların başında başlar.
  • Bipolar bozukluk ne kadar sıklıkta görülür?
Her 100 kişiden 1-2'sinde görülür. Tüm dünyada benzer sıklıkta görülmektedir. Kadın erkek arasında görülme sıklığı açısından fark yoktur.
  • Hastalık nasıl seyreder?
İlk hastalık dönemi mani ya da depresyon dönemi olabilir. İlk hastalık dönemi ile ikincisi arasında "sessiz" dönem olabilir, 3-10 yıllık ara gibi. Hastaların % 90'ında hastalık dönemleri tekrarlar. Hastalık dönemlerinin süresi, sıklığı ve şiddeti kişiden kişiye değişir. Alkol ve yasak madde kullanımı hastalık seyrini kötü etkiler, ya hastalık dönemi uzar veya ataklar sıklaşır. Düzensiz ilaç kullanımı da hastalık seyrini olumsuz etkiler. Özellikle koruyucu ilaçların, örneğin lityum gibi, aniden kesilmesi yeni bir hastalık dönemini öne çeker. Hastalık tekrarlama riskini artırır.
  • Bipolar bozukluğun nedeni nedir?
Tek bir nedeni yoktur. Yapılan bilimsel çalışmalarda nörotransmiter denilen beyin kimyasallarının dengesinde ve iletiminde sorun olduğu gösterilmiştir. Hastalığın kesin nedeni bilinmiyor olsa da genetik, biyokimyasal ve çevresel nedenlerden kaynaklanan bir hastalık olduğu kabul edilir. Bipolar bozukluk her yaşta ve her cinsiyette ortaya çıkabilir, kişilerin psikolojik yapıları, sosyal durumları ile ilişkili değildir. Stres ve yaşam olayları hastalığın tetiğini çekebilir.
  • Bipolar bozukluk genetik, yani kalıtsal mıdır?
Akrabalarının hiçbirinde bipolar bozukluk olmayanlarda hastalık görülme olasılığı % 1-2 iken, birinci derece bir akrabasında (anne-baba veya kardeşlerinde) bipolar bozukluk varsa görülme olasılığı % 7-8'dir. Tek yumurta ikizinde bipolar bozukluk varsa diğer ikizde hastalık görülme olasılığı % 45-60'dir, yani sadece kalıtım tüm hastalığı açıklayamamaktadır.
  • Bipolar bozukluğun tanı ve tedavisinin olabildiğince erken başlatılması neden önemlidir?
Bipolar bozukluk sıklıkla depresyon dönemi ile başlamakta, manik dönemler sonraki yıllarda ortaya çıkmaktadır. Bu yüzden hastalar doğru tanı ve doğru tedavi ile karşılaşana kadar yıllar geçebilir. Ancak erken tanı ve uygun tedaviyle aşağıdakiler önlenebilir:
  • -Okul, evlilik ve iş sorunları
  • -Alkol/madde kullanımı
  • -İntihar girişimleri
-Tedavide karşılaşılabilecek sorunlar: Kişi tedavi öncesi ne kadar çok hastalık dönemi yaşadıysa, sonraki atakların tedavisi de o kadar güç olur.
-Yanlış, uygunsuz tedavi: Kişi bipolar bozukluk yerine örneğin sadece depresyon tedavisi görürse, sonuçta manik atak gelişimine neden olunabilir. Depresyon yani çökkünlük tedavisi için kullanılan antidepresif ilaçlar tek başına kullanıldıklarında maniye yol açabilir.
  • Bipolar bozukluk nasıl tedavi edilir?
Tedavinin Basamakları: Akut tedavi (hastalık belirtileri başladığı sırada) ve Koruyucu tedavi (yeniden hastalanmayı engelleme).
  • Tedavinin İçeriği: İlaç, Eğitim ve Psikoterapidir.
En önemli tedavi ilaç tedavisidir. İki tedavi stratejisi vardır: İlk önce var olan hastalık döneminin (mani ya da depresyonun) tedavi edilmesi gerekir ve beraberinde hastalık yinelemesini önlemek için koruyucu tedavi planlanır. Sadece hastalık dönemlerinin tedavi edilmesi yeterli değildir. Çünkü bipolar bozukluk tekrarlayan bir ruhsal bozukluktur.
Bipolar bozuklukta tedavinin asıl amacı uygun ilaç kullanımının sağlanması ve yaşam şartlarının hastalık dönemlerini azaltacak şekilde düzenlenmesidir.
  • Bipolar bozukluk tedavisinde kullanılan ilaçlar:
Mani tedavisinde kullanılan ilaçlar: 1.Lityum (Lithuril); 2.Valproat (Depakin, Convulex); 3. Karbamazepin (Tegretol, Trileptal); 4. Antipsikotikler (Zyprexa, Rexapin, Oferta, Seroquel, Cedrina, Risperdal, Abilify, Zeldox, Norodol, Largactil, Clopixol gibi ilaçlar); 5. Yeşil reçeteli olanlar (Ativan, Rivotril, İmovane)
Bu ilaçlar uykusuzluk ve psikolojik ya da fiziksel huzursuzluğun (yerinde duramama, öfkeli davranışlar vb.) azaltılması için kullanılır. Ciddi manik dönemin tedavisinde ya da hasta tedaviyi reddediyorsa, ilaçların iğne formları ile tedavi devam ettirilebilir.
  • Depresyon tedavisinde kullanılan ilaçlar: Lityum, lamotrijin gibi duygudurum dengeleyici ilaçlarla birlikte antidepresan ilaçlar kullanılır. Ancak antidepresif ilaçların tek başına kullanımları, bipolar bozuklukta hipomani veya mani gelişmesine neden olabilir. Antidepresif ilaçlar etkilerini birkaç haftada gösterir, sabırlı olmak gerekir. Etkisi görülene kadar, uykusuzluk, kaygı, huzursuzluk için doktorunuz yatıştırıcı ilaç ekleyebilir. Depresyondan çıktığınızda, doktorunuz ilacınızı uygun şekilde kesecektir. Bazen antipsikotik ilaçlar da kullanılmaktadır.
  • Koruyucu amaçlı kullanılan ilaçlar: Bipolar bozukluğun belirtilerini kontrol etmekte en önemli ilaçlar duygudurum dengeleyicileridir. Bunlar lityum, valproat, karbamazepin, lamotrijin, antipsikotiklerdir.
  • Hangi ilaçların kan düzeyi bakılmalıdır ve neden bakılmalıdır?
Lityum, valproat ve karbamazepinin kan düzeylerinin belli aralarla (lityum için en çok 2-3 ayda, valproat ve karbamzepin için en çok 6 ayda bir) kontrol edilmesi gerekir. Çünkü bu ilaçlar belirli kan düzeyleri arasında tedavi edicidir. Lityum için kan düzeyi 0.60-0.80 (hastalık döneminde 0.80-1.20), valproat için 50-150, karbamazepin için 6-12'dir. Düşük kan düzeylerinde etkili olmazlarken yüksek kan düzeylerinde istenmeyen yan etkilere ortaya çıkabilir.
  • Kan düzeyi bakılırken dikkat edilmesi gerekenler: Kan düzeyi bakılacağı zaman özellikle son bir haftadır eksik ya da fazla ilaç içmediğinizden emin olun yoksa kan düzeyi doğru olmayacaktır. Akşam hangi saatlerde ilaç alındıysa 12 saat sonra sabah aç karna kan verilmelidir. Kan düzeyi bu şekilde bakılmaz ise güvenilir olmayacak ve doktorunuzu yanlış yönlendirecektir.
Lityum tedavisi başlarken doktorunuz böbrek ve tiroid işlevlerinizi kanda kontrol edecektir. Kadın hastaların ilaç kullanırken hamile kalmaması gerekir. Hamileliğin özellikle ilk 3 ayında ilaçların bebek üzerine istenmeyen yan etkileri olabilir. Çocuk planlayan kadın hastaların mutlaka doktorları ile görüşmesi gerekir.
Lityumun günlük dozu doktorunuz tarafından kan düzeyine göre ayarlanacaktır. Kendi başınıza ilaç dozunu artırmayın ve azaltmayın. Lityum genellikle günde 2 ya da 3 dozda alınır. Çoğu kişi ilacı yemekle birlikte almayı tercih etmektedir. Bulantıyı önlemek için tok karna ilaç içmenizi öneririz.
Lityum kullanan kişilerde su ve tuz alımı çok önemlidir. Lityum yan etkisi nedeniyle sık idrara çıkarır, bu nedenle susuzluk hissedilir. Sık idrara çıkmamak için su almayı azaltırsanız lityum kan düzeyi artacak ve lityumun böbreklerden atılımı yavaşlayacaktır. Sağlığınız için tehlikeli olabilir. Tuz ile ilgili olarak tuz alımınız çok azaltırsanız (her zamankinden belirgin olarak azaltırsanız) yine lityum böbreklerden daha yavaş atılacaktır ve lityum kan düzeyi artacaktır. Zehirlenme belirtileri ortaya çıkabilir.
  • Lityumun yan etkileri nelerdir?
Susuzluk hissi ve sık idrara çıkma; bulantı hissi; ellerde titreme; hafif uyku hali (özellikle yüksek kan düzeylerinde); hafif kas güçsüzlüğü; hafif kilo alımı; ağızda metalik tat; aknelerde artış görülebilir. Lityum böbreklerden atılarak bedeni terk ettiği için 6 ay- yılda bir böbrek tahlillleri yapılmalıdır. Özellikle kadın hastalarda tiroid bezi bozuklukları daha sık görülebildiği için kanda tiroid hormonları 6 ayda bir bakılmalıdır.
  • Lityum zehirlenmesi belirtileri:
Lityum kan düzeyi çok yükseldiği zaman (fazla ilaç alınması, su ve tuz kısıtlaması veya bazı ilaçların birlikte kullanımı nedeniyle) ısrarlı ishal (günde 3-4 kezden fazla), bulantı - kusma, ellerde ve bacaklarda şiddetli titreme, kas krampları, görme bulanıklığı, uyku hali ve denge bozukluğu görülür. Bu belirtiler ortaya çıkarsa hemen doktorunuza ya da en yakın hastaneye baş vurunuz.
  • Lityum kan düzeyini artıran ilaçlar: ağrı kesiciler (nonsteroid antienflamatuvarlar), antihipertansifler (idrar sökücüler ve ACE inhibitörleri) ve bazı antibiyotikler. Başka doktorlar size ilaç reçete ettiği zaman doktorunuzu arayınız ve ilaç etkileşimi olup olmadığını sorunuz.
  • Karbamazepin ya da valproat başlarken doktorunuz karaciğer işlevlerinizi ve hemogramınızı kontrol edecektir. 6 ay ile yılda 1 kez benzer tahlillerinizin tekrarlanması gerekir. Kadın hastaların bu ilaçları kullanırken hamile kalmaması önemlidir. Hamileliğin ilk 3 ayında herhangi bir ilaç kullanımı bebeğe istenmeyen etkiler oluşturabilir. Lityuma benzer şekilde ilaç doktorun önerdiği dozlarda kullanılmalı ve ilaç dozu azaltılıp çoğaltılmamalıdır.
  • Valproatın yan etkileri: bulantı, kilo alımı, uyku hali, ellerde titreme ve geçici saç dökülmesidir. 20 yaş altında kızlar kullandığı zaman adet kanamalarının düzeni izlenmelidir.
  • Karbamazepinin yan etkileri: uyku hali ve çift görme olabilir. Uzun süre karbamazepin kullanılacak ise kemik erimesine karşı kalsiyum ve D vitamini eklenmesi gerekebilir.
Lamotrijini doktounuzun tavsiye ettiği şekilde kullanınız. Hızlı doz artırılması deri döküntülerine yol açabilir. Deri döküntüleri ortaya çıkarsa doktorunuza başvurunuz.
Bazı antipsikotik ilaçlar (Zyprexa, Risperdal, Leponex ve Seroquel) kilo alımına yol açabilir. Bu nedenle ilaç kullanımı sırasında 1-2 kilo aldığınızda kilo alımını kontrola başlamanız gerekir. Kilo alımı şeker ve kalp hastalığı riskini artırdığı için çok önemlidir. Bu ilaçları kullanmaya başlamadan ve başladıktan 3 ay sonra ve her yıl kan şekeri ve kan yağlarını (kolesterol ve trigliserit) kontrol etmek gerekir.
Doktounuzun tavsiyesi dışında ilaç kullanmayın, ilaçların dozunu artırıp azaltmayın. İstenmeyen etkiler ortaya çıkarsa doktorunuza başvurunuz.
Neden yan etki ortaya çıkar?

Her ilacın en az bir yan etkisi mutlaka vardır. İlaçların yol açtığı yan etkiler şunlara bağlıdır:
  • -Kullandığınız ilaç ve dozu
  • -Vücut kimyanız
  • -Yaşınız
  • -Kullandığınız diğer ilaçlar
  • -Diğer hastalıklarınız
Akut tedavide yüksek doz ilaç kullanımı veya birkaç ilacın bir arada kullanımı yan etkileri arttırabilir. Bazı hastalarda görülen ciddi yan etkiler yüzünden ilaç değişikliği yapmak gerekebilir. Eğer yan etkiler sizin için sorun çıkarıyorsa, doktorunuz şunları önerebilir:
1- Aldığınız ilaç miktarını azaltmak
2- Başka bir ilaca geçmek
3- İlacınızı akşam almak
4- Yan etkiyi azaltacak başka bir ilaç eklemek
  • Unutmayın: ilacınızı kendi kendinize değiştirmeniz çok tehlikeli sonuçlar doğurabilir! !
  • Elektrokonvülzif tedavi (EKT, Elektroşok) nedir?
Halk arasında hakkında oldukça olumsuz düşünceler ve yanlış inanışlar var olmasına karşın EKT özellikle şiddetli depresyonda hayat kurtarıcı, güvenilir ve etkili bir tedavidir. Özellikle önceden başarısızlıkla sonuçlanmış antidepresif ilaç kullanımı varsa, antidepresif ilaçlarla birlikte sakıncalı olabilecek başka ilaçlar kullanılmaktaysa, ayrıca gebelerde ve yaşlılarda EKT güvenle uygulanabilir. Bazen ilaçlara yanıt alınamayan manik dönemde de kullanılabilir. Tedaviye yanıt vermeyen bipolar hastaların koruma tedavisinde de yeri olduğu gösterilmiştir.
  • Ne zaman hastaneye yatmak gerekir?
Manik hastaların genelde içgörüsü yoktur (hasta olduklarını kabul etmezler). Maddi ve manevi zararları önlemek ve ilaç tedavisinin düzenini sağlamak için hastaneye yatış gerekir. Eğer intihar girişimi riski varsa yine hastaneye yatış gereklidir. Manik ve depresif dönemlerin erken tanı ve tedavisi, hastaneye yatış olasılığını azaltır.
İlaç tedavisinin süresi nedir?
İlaç tedavisini kestiğinizde hemen ilk günlerde hastalık belirtileri başlamayabilir ama mutlaka yineleyecektir. Tedaviniz hayat boyu olmasa da çok uzun sürecektir. Yapılan çalışmalarda düzenli olarak 5 yıl boyunca koruyucu tedavi kullanan ve bu dönemde hiç hastalanmamış kişilerin önemli bir bölümünde bile ilaç tedavisi kesildikten sonra hastalığın tekrarlamaya başladığı ortaya konmuştur.

Bipolar bozukluğun tedavisinin başarıyla sürmesi için sizin ve ailenizin hastalık ve tedavisi gibi konularda hem ilgili hem de bilgili olması gerekir. Bazen ilaç tedavinizi kendiliğinizden kesmek isteyebilirsiniz:
  • 1) Kendinizi iyi hissedebilirsiniz ve artık ilaca gerek kalmadığını düşünebilirsiniz
  • 2) Coşkulu olan ve kendinizi çok iyi hissettiğiniz dönemlerinizi özleyebilirsiniz
  • 3) İlaçların yan etkilerinden rahatsız olabilirsiniz.
  • 4) Bu hastalığın sadece hayatınızdaki stresli olaylarla ilişkili olduğunu düşünüp, bunlardan uzak durarak veya farklı şekillerde başa çıkmaya çalışarak, hastalığı kendi başınıza önleyebileceğinizi düşünebilirsiniz.
  • Hangi sıklıkla doktorla görüşmek gerekir?
Hastaneye yatmadan, ayakta geçirilen mani veya depresyon dönemlerinin tedavisinde belirtileri gözden geçirmek, ilaç dozunu kontrol etmek, yan etkileri konuşmak için haftada en az 1 kez, gerektiğinde her gün doktorunuzla görüşmelisiniz. Düzelme sağlandığında birkaç ayda bir görüşebilirsiniz.
  • Eğer aşağıdakiler varsa, randevunuz olmasa da doktorunuzu aramalısınız:
  • -İntihar düşüncesi veya şiddet hissi olduğunda,
  • -Duygudurumunuzda, uykuda, enerjide değişiklik olduğunda,
  • -İlaç yan etkilerinde değişiklik varsa,
  • -Başka ilaçlar kullanmanız gerektiğinde,
  • -Ani cerrahi müdahale kararında, dişle ilgili cerrahi girişim öncesinde.
  • Bipolar bozukluk tedavisinda ilaç dışı tedaviler var mı?
Bipolar bozukluğun ilaç tedavisi ile olumlu sonuçlar elde edilmektedir. Ancak bazı durumlarda ilaç tedavisi tek başına hastaların tüm gereksinimlerini karşılayamamaktadır. Bu nedenle son yıllarda, hastalık belirtilerinin yanı sıra yaşadıkları psikolojik ve sosyal sorunlar da tedavinin bir parçası olarak ele alınmaya başlamıştır. Bu psikolojik tedavilerin amacı, hastanın bağımsız olarak yaşamını sürdürmesine destek olmak ve yaşam kalitesini yükseltmektir.
  • En önemli psikolojik tedavi hastanın ve ailenin hastalık hakkında bilgilenmesidir.
Psikoterapinin ilaç tedavisinin yerine geçmediği ve ilaçla birlikte uygulandığı unutulmamalıdır. Psikoterapi hastanın iyilik döneminde uygulanır.
  • Hastalık dönemlerinden korunmak için hastaların yapabileceği şeyler var mı?
Kesinlikle var. En önemlisi hastalık hakkında doğru bilgi edinmektir. Ancak sadece bilgi edinmek yeterli değildir, hastalığa uyum sağlamak için kendinize ve yakınlarınıza zaman tanıyın. İlacınızı doktorunuzun önerdiği şekilde kullanmak ve uykunuza dikkat etmek diğer önemli konulardır. Hastalık dönemini başlatabilecek riskler ve sizi koruyacak etkenleri şöyle sıralayabiliriz:
1. İlaç tedavisini kesmeyin: En önemli risk etkenidir. İlaç tedavinizi doktorunuzun önerdiği şekilde uygulamanız gerekir. İlaç tedavisi hakkında sorularınız varsa bunları daima doktorunuzla konuşun.
2. Stresli yaşam olayları sırasında uykunuza dikkat edin: Herkesin yaşamında stresle karşılaşması kaçınılmazdır. Bipolar bozukluğu olan hastalarımızın stresli yaşam olayları ile karşılaştığında dikkat etmeleri gereken en önemli konu, başta uyku düzeni olmak üzere günlük yaşamlarındaki düzeninin bozulmamasını sağlamalarıdır.
3. Alkol ve madde kullanımından kaçının: Alkol, "sosyal içicilik" dediğimiz en fazla haftada bir kez ufak bir kadeh alkolu aştığında hem uykunuzu hem de günlük düzeninizi bozar, bazı ilaçlarla olumsuz etkileşime girer. Bu nedenle alkolden ve esrar gibi maddelerden uzak durulmalıdır.
4. Uyku düzeninde değişiklik yapmayın: Bipolar bozukluğu olan hastaların en çok dikkat etmeleri gereken konulardan birisi düzenli yaşam ve uykudur. Vardiyalı çalışma düzeni, farklı saatlerde uyumak ve uyanmak gibi günlük yaşamdaki düzensizlikler önemli risklerden birisidir.
5. Günlük yaşamınızı düzenleyin: Günlük yaşamınızdaki programınızın düzenli olması, benzer saatlerde uyanmak, dışarı çıkmak, yemek yemek daha önce de vurguladığımız gibi önemli koruyucu etkenlerden birisidir.
6. Aile ya da arkadaş sorunlarını çözümlemeye çalışın: Aile, evlilik ve arkadaş sorunlarını konuşurken öfke, eleştiri ifadelerinden kaçınmakta yarar vardır. Sorunlarınızı ve beklentilerinizi "ben" dilini kullanarak, yani kendi duygu ve beklentilerinizi anlatarak çözümlemeye çalışın.
7. Duygudurumunuzu gözleyin: Hergün nasıl hissettiğinizi kaydetmeniz, duygudurumunuzu ve hastalığınızın gidişini gözlemeyi ve izlemeyi sağlayan, hem siz hem doktorunuz için çok yararlı bir araçtır. Bu amaçla geliştirilen Duygudurum Günlüğü'nü ekte bulabilirsiniz.
8. Sosyal desteklerinizi harekete geçirin: Sıkıntılarınızı paylaşabileceğiniz, hastalandığınızda ne yapılması gerektiğini bilen, size destek olduğunu hissettiğiniz yakınlarınızın olması koruyucu etkenlerden birisidir. Bu nedenle varolan yakın ilişkilerinizi geliştirmenizi, yeni ve yakın ilişkiler geliştirmenizi önerebiliriz.
9. Acil durum planı hazırlayın: Hastalandığınızda kimin ne yapması gerektiğini aile bireyleri ve doktorunuzla önceden konuşmanız hastalık dönemlerinde size ve özellikle de hasta yakınlarına büyük kolaylık sağlamaktadır. Hastalık dönemlerinde hastalıklarını kabul etmedikleri için hastaları hastaneye getirmek çok güç olabilir, kimi zaman yakınları zorla getirmek zorunda kalabilirler. Hasta iyilik dönemindeyken, hastalanınca hastaneye gelmek istemese de onu hekimine götürmek konusunda onay alınmalıdır. Hastaneye getirme konusunda kimden yardım alınabileceği hastayla konuşulup belirlenmelidir. Özellikle manik dönemde hsatalarımız en yakın oldukları kişilerle daha fazla sorun yaşamaya yatkın oldukları için bu kişinin hastanın onayladığı aile büyüğü ya da saygı ve güven duyduğu bir kişi olabilir.
Özellikle manik dönemde hastalarımız bütçelerinin çok ötesinde alışveriş yapmak, hızlı araba kullanmak, cinsel ilgide artışa bağlı olarak hastalık dışında uygun görmedikleri ilişkilere girmek gibi davranışlarda bulunabilirler. Bu davranışları önlemek için yine iyilik dönemindeyken, hastalandığınız takdirde kredi kartlarının, araba anahtarlarının aile bireylerine verilmesinin ve hastaneye yatışınızın onayını vermenizde yarar vardır. Aksi takdirde hastalık döneminde gerek aile bireyleri gerekse hastalarımız istemeden hastaneye getirilmekten rahatsızlık duymakta ve ilişkilerini olumsuz etkileyebilmektir. Bu dönemde amacımızın hastayı korumak olduğu unutulmamalıdır.
  • "Uzun zamandır hastalanmadım, ilacımı kesersem ne olur?"
Bipolar bozukluk tedavisindeki en önemli sorunlardan birisi hastanın kendi kendisine ilacını kesmesi ya da doktor önerisinden farklı dozlarda kullanmasıdır. İlaçlarınız sizi sadece hastalık dönemlerinde iyileştirmekle kalmaz, aynı zamanda sizi yeni hastalık dönemlerinden korur. Bu nedenle uzun zamandır hastalanmasanız bile ilaçlarınızı düzenli kullanmanız gerekir.
İlacınızı kesme düşünceleri aklınıza geldiğinde bunu mutlaka doktorunuzla konuşun ilacınızı asla kendi kendinize kesmeyin. Hastalarımızın ilacı kesme nedenleri çok çeşitlidir. Kimi hastalarımız toplumun psikiyatrik hastaları etiketlemesinden kaçınmak için, kimi hastalarımız ise hastalığını kabullenmekte güçlük çektiği için ilacını kesmek isteyebilir.
Bipolar bozukluk belirtileri tüm hastalarımızda benzer olmakla birlikte tedavi ekibi için aslında her hasta farklıdır ve her hastanın ilaca bakışı değişiklik gösterebilir. Bipolar bozukluk biyolojik kökenli bir hastalık olduğu için hastaların ilaç tedavisi olmadan iradeleriyle yenebilecekleri bir hastalık değildir. Bazı hastalarımız ilacı kesmeye doktorunun izin vermeyeceğini düşünerek genellikle kendi kendilerine keserler. İlacın kesilmesi hastalık dönemlerinin başlamasının en başta gelen nedenidir. Yapılan çalışmalar hastalık dönemlerinin yinelemelerinin % 75'inin nedeninin ilacı kesmek olduğunu göstermiştir. Bu nedenle ilacı kesme düşüncesi aklınıza geldiğinde, bunu mutlaka doktorunuzla konuşun.
  • Psikiyatrik bozukluğum olduğu için toplum beni etiketleyip dışlar mı?
Hastalarımız zaman zaman toplumda psikiyatrik hastalara ayrımcılık yapıldığından hatta dışlandıklarından yakınmaktadırlar. Ne yazık ki, her ülkede olduğu gibi bizim ülkemizde de psikiyatrik hastalığı olan kişileri etiketleyen kişiler vardır, ancak hastalarımızın çoğu etrafındaki kişilerle ilişkilerinin etkilenmeden sürdüğünü ifade etmektedir. Ruhsal bozukluğu olan kişileri etiketleme sadece bizim toplumumuzda değil tüm dünyada karşılaşılan ve mücadele edilen bir sorundur.
Son yıllarda toplumun etiketlemesinin yanı sıra, hastaların kendilerini etiketlemesi üzerine de odaklanılmıştır. Kliniğimizde toplumun hastalarımızı etiketlediği gibi hastalarımızın da kendi kendilerini etiketlediği ve sosyal ortamlardan kaçındıklarını ve dışlanmaktan endişe ettiklerini görmekteyiz. Bu endişe zamanla toplumdan uzaklaşmaya ve yalnızlık duygularına neden olabiliyor.
Gerek toplumsal etiketleme gerek hastaların kendilerini etiketlenmesi ile mücadele etmek için hastalarımızın hastalıklarını herkesle değil güven duydukları kişilerle paylaşmalarını önerebiliriz.
  • Sonsöz
Bipolar bozukluk, uzun süreli, yineleyici ve kişinin yaşantısını olumsuz yönde etkileyebilecek hastalık dönemleri olan bir bozukluktur. Ancak hasta, hasta yakını ile tedavi ekibinini işbirliği sağlandığında tedavide olumlu sonuçlar elde etmek ve hastamızı günlük yaşantısına geri döndürebilmek mümkün olabilmektedir. Hastalıkla ilgili bilgi edinmek, ilaç tedavisine uymak, günlük düzeni sürdürmek, destek veren yakınlarla çevrelenmek hastalığa karşı koruyucu etkenlerden bazılarıdır. Bu hastalıkla birlikte yaşamayı öğrenerek yaşamını sürdüren birçok çalışanın, evhanımının, öğretmenin, işadamının, hekimin, şairin, ressamın olduğu unutulmamalıdır.
  • BİPOLAR BOZUKLUĞU OLAN HASTALARIN YAKINLARINA ÖNERİLER
Bipolar bozuklukla yaşayan hastalarımız kadar yakınlarının da hastalıkla ilgili güçlükleri olabilir. Hasta yakınlarımızın da hastalığa alışmaları zaman alabilir. Hastalıkla baş etmenin ilk adımı yakınınızın hastalığı hakkında doğru bilgi sahibi olmanızdır.
Önce yakınınızın hastalığını tanıyın. Hastalığın nedenleri, belirtileri ve tedavisi hakkında bilgi sahibi olun. Hastanızın doktoruyla konuşun, aklınıza takılan soruları, bilgi edinebileceğiniz kaynaklarını sorun. Hastalıkla ilgili her şeyi bir gün içinde öğrenmek yerine öğrendiklerinizi sindirmek için kendinize zaman verin.
Bir hastalık tanısını almak ve buna uyum sağlamak hem hasta için hem de yakını için kolay değildir. Hastalığa uyum sağlama sürecinde kişi kendisinde ya da yakınında hastalık olduğunu kabul etmeyebilir, üzüntü duyabilir, öfkelenebilir. Hastalığa alışmak ve uyum sağlamak için kendinize ve hastanıza zaman verin.
Özellikle hastalık döneminde hastaya destek olmak ve yardım etmek bedenen ve ruhen yorucu olabilir. Kendinize zaman ayırın. Gerektiğinde siz de yakınlarınızdan, gerekli gördüğünüzde bir hekimden yardım ve destek alın.
Bazı hasta yakınları, özellikle anne babalar ve eşler hastalığın ortaya çıkışı ile ilgili olarak kendilerini suçlayabiliyorlar, ya da suçlanabiliyorlar. Bipolar bozukluk biyolojik temelleri olan bir hastalıktır. Hastalığın ortaya çıkmasında çevresel etkenler de etkili olmakla birlikte, çocukluk yaşantıları ya da kötü bir evlilik tek başına bipolar bozukluğu ortaya çıkarmaz. Bipolar bozukluğun ortaya çıkmasında anne-babaların ya da eşlerin bir suçu yoktur.
Bizim toplumumuzda aile ve arkadaşlık ilişkileri oldukça yakın ve sıcak olduğu için şanslıyız. Aile üyeleri ve arkadaşlar hastalarını koruyorlar ve destekliyorlar, ancak aşırı koruyuculuktan kaçınmak gerekmektedir. Örneğin, hasta üzülecek ve hastalanacak korkusuyla bazı olayları saklamak, hastanın yerine getirebileceği sorumlulukları üzerinden almak hastanın kendine güvenini azaltabilir. Hastanızın kendi başına yapabileceği şeyleri onun yerine yapmayın.
Hasta, hasta yakını ve tedavi ekibi işbirliği herkesin işini kolaylaştırır. Hasta yakınları, hastalık ve iyilik dönemlerinde hem hastanın ve hem de tedavi ekibinin en önemli yardımcısıdır.
Hastalık döneminde nelere dikkat etmeliyiz?
Her zaman olduğu gibi manik dönemde de hastaların ilaçlarını düzgün bir şekilde kullanmaları çok önemlidir. Hastalar bu dönemde hastalıklarını ve tedaviyi reddedebildikleri için hasta yakınlarının ilaç kullanımını denetlemeleri gerekebilir. Bu dönemin belirtilerine karşı (aşırı para harcama, cinsel ilgide artış, tehlikeli davranışlar) hastayı ve aileyi korumak için bazı sınırlar belirlemek gerekebilir.
Manik dönemde hastalar yakın oldukları kişiyle uğraşabilir, onunla kırıcı konuşabilir. Bunun hastalığın bir belirtisi olduğunu bilmek, hasta yakınlarının bu davranışı kişiselleştirmemesine yarayabilir. Ayrıca, bu dönemde hastaya karşı kışkırtıcı olmamak ve etrafındaki uyaranları azaltmak gereklidir.
Depresyon dönemindeki en önemli konu intihar riskidir. Depresyon döneminde hastanın intihar düşüncelerine karşı uyanık olmak, daima ciddiye almak ve derhal doktoruna iletmek gerekir. Depresyondaki bir hastanın yakınlarının sosyal desteğine ve yüreklendirmesine ihtiyacı vardır.
Hastalık dönemlerinin, özellikle depresyon dönemi uzun sürmesi, hasta kadar hasta yakınları için de zorluklar yaratır. Zorlandıklarını hissettiklerinde hasta yakınları da yardım almalı ve kendilerine zaman ayırmalıdır.
Hastalık dönemleri önemli kararların verilmesi ve önemli konuların konuşulması için uygun değildir, bunlar iyilik dönemine ertelenmelidir.
  • Hasta iyileşirken nelere dikkat etmeliyiz?
Hastalık döneminin ardından her hasta yaşamına kendi temposunda geri dönecektir. Hastadan beklentiler düşük ya da yüksek olmamalıdır. Hastalar eski yaşamına hemen dönmek için zorlanmamalıdır. Diğer taraftan, aşırı koruyucu da olmamak gerekir. Hastanın yapması gereken işleri onun için değil, onunla birlikte yapmalıdır. Böylece kendilerine güvenlerini geri kazanacaklardır. Amacımız hastalarımızın iyilik dönemlerinde kendi ayaklarının üzerinde durmalarıdır, bu konuda onları yüreklendirmek gerekir.
Hasta iyileştikten sonra ona her zamanki gibi davranmak, ancak uyarı belirtilere karşı uyanık olmak gerekir. Hastalığın yinelediğini ya da alevlendiğini hastadan önce hasta yakını fark edebilir. Gerektiğinde hastalığın belirtilerine dikkat çekmek ve birlikte doktoruyla görüşmeyi önermek gerekebilir.
Hasta her sevindiğinde ya da her üzüldüğünde hastalanıyor diye düşünüp paniklemek hem sizi hem de hastanız endişelendirir. Hastanızın günlük keyifliliği ile hipomanisi, kötü bir günü ile depresyonu arasındaki farkı tanımaya çalışın. Bipolar bozukluğu olan hastaların da herkes gibi kendilerini iyi ya da kötü hissettikleri, ancak hastalık düzeyinde olmayan günleri vardır.
  • İyilik döneminde nelere dikkat etmeliyiz?
Hastalık dönemlerinden hemen önce hastanızın gösterdiği belirli davranışlar hastalığın uyarı sinyalleridir. Yukarıda da söz edildiği gibi, hastanız iyilik dönemindeyken bu uyarı sinyallerini gördüğünüzde neler yapacağınızı hastanızla birlikte planlayın. Gelecekte yaşanabilecek hastalık dönemlerinde bazı önlemleri almak için hastanın onayını alın. Örneğin, manik dönemde aşırı harcama yapmaması için kredi kartlarını, tehlikeli araba kullanmaması için araba anahtarlarını almak için onay alın ve bu konuyu konuşun. Hastaneye yatış gereken durumlarda yatmak istemezse yardım alabileceğiniz kişileri birlikte kararlaştırın.
Hastanızın ilaçlarını doktorun önerisi doğrultusunda kullanıp kullanmadığını gözleyin. İlaçlarını düzensiz kullandığını ya da kestiğini fark ettiğinizde birlikte doktoruyla görüşün.
Bazen hasta yakınları da toplum içinde ruhsal bozukluğu olan kişilerin etiketlendiğinden yakınabilirler. Etiketlenmekle baş etmek için yakınınızın hastalığını herkese anlatmak zorunda hissetmeyin, ancak güvendiğiniz ve yakınlığınız olan kişilerle paylaşın.
  • ÇOCUKLAR…
Eğer hasta bir ebeveynse, hastalık dönemi ister hastanede, ister evde geçsin çocuğunun güven duyduğu bir yetişkin tarafından, çocuğun anlayabileceği bir dilde açıklama yapılması gerekir. Ebeveynin hastalanmasında ne çocukların ne da hastanın bir suçu olmadığı anlatılmalıdır.
Daha fazla bilgi edinmek için şu internet sitelerini önerebiliriz.
http://www.bipolaryasam.org
İngilizce internet sitesi: http://www.nimh.nih.gov/health/publications/bipolar-disorder/summary.shtml
__________________
''Türkiye, Atatürk'ü Allah'a borçlusun, geriye kalan her şeyi de Atatürk'e...''
  Alıntı ile Cevapla
4 Üyemiz Suzim'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 17.05.2016, 01:12   #108
Çevrimdışı
nurideniz34
Uzman Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Thumbs up Cevap: Psikoloji ile ilgili Makaleler

Alıntı:
Orjinal Mesaj Sahibi Suzim Mesajı göster
Beynin Güzel Yanı




Aslında beynimin aptal yanı bana sonsuz olanaklar tanır. Bir hayal yaratıp keyfimi kaçırabiliyorsa başka bir hayal yaratıp keyfimi getirebilir. Biz bu beceriyi zaten günlük yaşamımızda her dakika uygularız. Psikoloji takıldığımız durumlarla ilgili olarak bu değişimi sağlayacak yığınla teknik geliştirdi.
Şimdi biraz bu ilginç dansın nerelere uzanabildiğini görelim.
Yeni üretilen bir ilacın gerçekten etkili olup olmadığını anlamak için ‘placebo’ deneyleri yapılır. Yani bir grup hastaya gerçek ilaç başka bir grup hastaya da şeklen ona benzeyen bir ilaç verilir. Her seferinde gerçek olmayan ilacın iyileştirici bir etkisi görülür. Gerçek ilaç işe yarıyorsa etkisinin diğerinden farklı olması gerekir. Buna da araştırma dilinde ‘placebo etkisi’ denir. Neredeyse tüm hastalıklarda bir placebo etkisi görülür.
Örneğin 1950’lerde koroner kalp rahatsızlıklarında göğüs ağrısını önlemek için yeni bir ameliyat türü denenmeye başlandı. Ameliyat göğüsteki bir damarı bağlamayı içeriyordu. Damarı bağlanan hastaların %40’ında ağrılar yok oldu %65-75’inde ise büyük ölçüde ilerleme kaydedildi. Ancak bazı araştırmacılar iyileşmenin fizyolojik bir temeli olmadığını düşündüler ve bir araştırma yapmaya karar verdiler. Kalp hastaları iki gruba ayrıldı. Bir kısmının damarı bağlandı. Diğer grubun ise göğsü açıldı ve sanki ameliyat yapılmış gibi dikilip bakıma alındılar. Sonuçta ameliyat yapılmayan grubun da ağrıları yok oldu. Bunun üzerine ameliyat artık yapılmaz oldu ama o güne kadar da 10.000 ameliyat yapılmış oldu.
Rahatlama teknikleri ile yüksek tansiyonu düşürmeyi amaçlayan bir araştırmada bir gruba "rahatlama tekniklerinin ilk seansta etkili olduğu" diğer gruba da "üçüncü seanstan sonra etkili olacağı" söylenmiş. Birinci grubun tansiyonu ikinci gruba göre ilk seansta yedi misli daha fazla düşmüş.
Çoğumuzun yaşamında bedenimizin bir yerinde bir siğil çıkmıştır. Siğiller yakılır asit dökülür dondurulur ameliyat edilir ama yine çıkar. Zurich’li Dr. Bruno Bloch "‘siğil doktoru" olarak tanınıyor. Ofisinde de bir "siğil yok etme" makinesi var. Kocaman bir şey. Gürültüyle çalışıyor ışıklar yanıyor ve bir takım "ışınlar yaydığı" söyleniyor. Dr. Bloch bu makineyle tedavi gören hastaların %31’inin siğillerinin yok olduğunu söylüyor. Daha sonra hipnozla yapılan kontrollü çalışmalarda gerçekten de siğillerin "git" dendiğinde gittiği görüldü. Örneğin A.H.C.Sinclair-Gieben ve D. Chalmers siğilleri tüm bedenlerine yayılmış olan hastalara hipnoz sırasında bedenlerinin sağ ya da sol tarafındaki siğillerin yok olacağını söylüyor ve öyle de oluyor.
Amerika’da süpervizörüm Paul Watzlawick bir seansta siğilli çocuğa sormuştu: "Siğilini kaça satarsın?". Çocuk 40 dolardan başladı ve sonuçta 15 dolara anlaştılar. Ertesi hafta siğili yok eden çocuk 15 dolarını aldı.
Bu siğil meselesi niye önemli? Önemli çünkü siğil bir virüsün yol açtığı bir tümör. Herkeste siğil oluşmadığına göre bağışıklık sistemi bir biçimde insanları koruyor. Psikolojik yöntemlerin işe yarıyor olması muhtemelen ya bağışıklık sisteminin harekete geçmesiyle ya da siğili besleyen damarların büzülüp kan akışını durdurmasıyla mümkün.

Alıntı
.....................................

Emeğinize sağlık...
__________________
....................................
  Alıntı ile Cevapla
2 Üyemiz nurideniz34'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 26.05.2016, 01:20   #109
Çevrimdışı
Suzim
Müdavim

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Psikoloji ile ilgili Makaleler

Alıntı:
Orjinal Mesaj Sahibi nurideniz34 Mesajı göster
.....................................

Emeğinize sağlık...


Bakan , okuyan gözlerinize sağlık

__________________
''Türkiye, Atatürk'ü Allah'a borçlusun, geriye kalan her şeyi de Atatürk'e...''
  Alıntı ile Cevapla
Eski 26.05.2016, 14:12   #110
Çevrimdışı
nurideniz34
Uzman Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Thumbs up Cevap: Psikoloji ile ilgili Makaleler

Alıntı:
Orjinal Mesaj Sahibi Suzim Mesajı göster
Bakan , okuyan gözlerinize sağlık
Çok teşekkür ederim.
__________________
....................................
  Alıntı ile Cevapla
nurideniz34'in Mesajına Teşekkür Etti
Cevapla

Bu Sayfayı Paylaşabilirsiniz

Etiketler
ilgili, makaleler, psikoloji


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hızlı Erişim


WEZ Format +3. Şuan Saat: 12:17.


Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Önemli Uyarı
www.forumgercek.com binlerce kişinin paylaşım ve yorum yaptığı bir forum sitesidir. Kullanıcıların paylaşımları ve yorumları onaydan geçmeden hemen yayınlanmaktadır. Paylaşım ve yorumlardan doğabilecek bütün sorumluluk kullanıcıya aittir. Forumumuzda T.C. yasalarına aykırı ve telif hakkı içeren bir paylaşımın yapıldığına rastladıysanız, lütfen bizi bu konuda bilgilendiriniz. Bildiriniz incelenerek, 48 saat içerisinde gereken yapılacaktır. Bildirinizi BURADAN yapabilirsiniz.