Forum Gerçek

AnasayfaForumları Okundu Kabul Et Bugünkü Mesajlar
Geri git   Forum Gerçek > Spor Dünyası > Futbol | Diğer Futbol Kulüpleri > Fenerbahçe

Fenerbahçe Ne Mutlu Seni Sevene


Yeni Konu aç  Cevapla
 
Seçenekler
Eski 26.01.2009, 08:03   #1
Çevrimdışı
uur
Tam Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Arrow İslam Çupi Köşesi

"Türkiye'de, Fenerbahçe Cumhuriyeti sağlıklı başarılı ve ilkse bu ülkede her şey mutlu ve huzurludur. Esnafın yüzü güler, parakendeci ve toptancıların tezgahında mal kalmaz. Tiyatrolar, sinemalar, sazlar, barlar meyhaneler fuldur. Stadlar Türkiye'nin her vilayetinde lebaleptir. Fenerbahçe gittiği her kente kendi ile birlikte büyük bereketini götürür, Fenerbahçe Cumhuriyeti ortalıkta yoksa, Türkiye yoktur, futbol yoktur, bolluk yoktur, insanlar yoktur, canlılar güç nefes alır ve bu ülke kısa süre sonra yaşayan yer olmaktan çıkıp, mezarlık olur. Fenerbahçe büyüklüğü ne şampiyonluk büyüklüğü, ne kupa büyüklüğüdür. Onun büyüklüğü başka bir büyüklüktür işte, adı konamaz..."

İşte bu unutulmaz sözlerin sahibi olan, Fenerbahçeliliği en iyi anlatan usta yazar İslam Çupi’nin yazılarından bir kısmını bu bölümde paylaşıyoruz. Sizlerde gerek büyük usta gerekse Fenerbahçeli olmakla ilgili düşüncelerinizi bu başlık altında paylaşabilirsiniz.


Hayatı Hakkında Kısa: (Milliyet'ten alıntı)

1932 yılında Tiran'da doğdu. Nadiye ve Allaman Çupi, oğullarına "İslam" dediler. Varlıklı ve soylu bir aileydiler. Ama Arnavutluk'taki rejim nedeniyletüm mallarını bırakıp, anavatana göçtüler ...1951 yılında bitirdi Vefa Lisesi'ni... Aynı zamanda futbola da gönül vermiş, Çapa takımının değişmez oyuncusu olmuştu. Ancak onun asıl aşkı, yazarlığı idi. 1957'de Günlük Spor Gazetesi'nde muhabir olarak gazeteciliğe başladığında, aşkıyla da evlenmiş oldu.
Son Havadis'te yazdı... Türkiye Spor'da yazdı... Yeni İstanbul'da, Akşam'da, Tercüman'da yazdı... 1981 yılında büyük saygı duyduğu, ölümünden sonra sürekli adını andığı, yazılarında özelliklerini anlattığı ve gençlere ilkelerini
öğretmeye çalıştığı Milliyet'in unutulmaz spor müdürü Namık Sevik'in çağrısını aldığında düşünmeden "Tamam" dedi. Ve o günden sonra hep Milliyet'te yazdı.


"İslam Çupi gibi olmak!"

Spor yazarlığına her başlayanın hedefi buydu. Hala da bu!...
Aralarından büyük gazeteciler, ünlü muhabirler, yazarlar, müdürler çıktı.
Ama hiç kimse "İslam Çupi" olamadı.
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti ve Türkiye Spor Yazarları Derneği yarışmalarında birincilikler kazandı. Gazetecilik yaşamı boyunca da değişik alanlarda 26 ödüle adını yazdırdı. Basın Şeref Kartı sahibi ve Türkiye Gazeteciler Cemiyeti üyesiydi. Bir dönem Türkiye Spor Yazarları Derneği Asbaşkanlığı görevini de üstlenmişti. Evliydi. Bir kızı ve bir torunu vardı.
Ve bu dünyadan göçtü, gitti. Ölümsüzlüğe doğru...........
  Alıntı ile Cevapla
Eski 26.01.2009, 08:03   #2
Çevrimdışı
uur
Tam Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: İslam Çupi Köşesi

''Türkiye'de Fenerbahçe Amerika'dir,öbür kulüpler bütün dünya...Bütün
dünyada darbeler bir kelle düşürüp yerine başka kelle koyabilir,
sosyalizm, komünizm beklenmeyen yumuşama resitalinin tuşlarına doğru
parmak uzatabilir, utanç duvari, özgürlük kuleleri, yıldızı tek ve
kırmızı saraylar yerle bir edilebilir, dünya döner, yaşam bir başka
biçimde çığlıklar atar sabahlara...Ama paranın tek sahibi giderse, hayat
biter. O zaman dünya rekabeti değil, dünya mezarlığı kurulur bu yaşı
başı belirsiz yuvarlak kürede...''


******

"
05-09-2000
...
Türkiye'de, Fenerbahçe Cumhuriyeti sağlıklı başarılı ve ilkse bu ülkede her
şey mutlu ve huzurludur. Esnafın yüzü güler, parakendeci ve toptancıların
tezgahında mal kalmaz. Tiyatrolar, sinemalar, sazlar, barlar meyhaneler fuldur.
Stadlar Türkiye'nin her vilayetinde lebaleptir. Fenerbahçe gittiği her kente
kendi ile birlikte büyük bereketini ***ürür, i...ler diye uğurlanmasına rağmen.
Fenerbahçe Cumhuriyeti ortalıkta yoksa, Türkiye yoktur, futbol yoktur, bolluk
yoktur, insanlar yoktur, canlılar güç nefes alır ve bu ülke kısa süre sonra
yaşayan yer olmaktan çıkıp, mezarlık olur. Fenerbahçe büyüklüğü ne şampiyonluk
büyüklüğü, ne kupa büyüklüğüdür. Onun büyüklüğü başka bir büyüklüktür işte,
adı konamaz... "


*****
"
19 Eylul 1985
...
Bordeaux Stadi kapali tribünlerine göz attığınızda, belki 17.yüzyılın barok
mimarisine benzeyen, sarkıklarla karşılaşırsınız. Bu sarkıklar, o tribünlerde
oturan insanlar icin, kafalarinin ustundeki bir kabara civisidir. Batabilir,
ama çarsamba akşamı Bordeaux karşısında izlediğim Fenerbahçe, o barok mimarisinin
sivri uçlu, kabaralarına temas etmeyecek kadar, sahada bir oyun yumuşaklığı kurdu.
Çok vuran Bordeaux forveti arasinda Yasar'ın akil almaz müdahaleleri tribünlerde bir arastırma konusu olurken, Fenerbahçe defansında Yaşar'ın ötesinde de kocamanlaşan devler vardi.

...
"Giresse, Tigana...ama, ondan sonrasi Fenerbahçe'nin altında karavana."
...
"Fenerbahçe'nin gücünü ve büyüklüğünü kabul etmek" isteği. Avrupa'da nerede olursak olalım, vatandaşlarımızın vizesiz adım atamadığı bir ortamda Fenerbahçe'nin Bordeaux sahasında adımlarını çok ustaca ve bilinçli şekilde atışı da Türk insanı icin başka bir gurur ve kişilik bulma belirtisiydi "
  Alıntı ile Cevapla
Eski 26.01.2009, 08:03   #3
Çevrimdışı
uur
Tam Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: İslam Çupi Köşesi

Bu bir FENERBAHÇE destanıdır.
(4 Mayis 1989 / Milliyet Gazetesi) Islam ÇUPİ
gs:3 - FB:4 ( 03.05.1989 )

Islam ÇUPİ

Bu 4-3 lük kupa destanını gören yaşı yirmilik Fenerbahçe taraftarı, bir 30 yıl, Galatasaray-Fenerbahçe rekabeti söz konusu olduğunda hep bu maçı anlatacaktır, böbürlenerek Fenerliliğini höpürdeterek.

Ve Fenerbahçeli şu destan maça şöyle bir kabadayılık asacaktır. Biz onlara ilk yarıda 3 gol avans verip, Galatasaray ı kupada paçavra ettik.

Ne müthiş, ne uyunamaz bir kabus devresi idi;Fenerbahçe için.

Baldırına çok iri bir bandaj geçirmiş bir Oğuz maç başlamadan önce çimene pek nazlı koyduğu sol ayağı ile Fenerbahçe için sakatlıktan sonra gelen bir mutlulukmuydu,yoksa hiç çözülmeyecek bir bilmecemiydi?

Fenerbahçe'nin mevsim başından beri bir türlü klas ve emek disiplinine sokamadığı geri dörtlü, Prekazi gibi umulmadık uzak goller vuran, Uğur gibi çok ters gol kontratakları çıkartan, Tanju gibi onsekiz dışı ve içi hareketlerde esrarengiz file senaryoları yazan rakipleri karşısın da, ne kadar başarılı bir defans grafiği çizeceklerdi?

Maç başladıktan sonra görüldü ki, Oğuz un sol ayağı Tanrıdan kendisine verilmiş bir sol ayak değil, sonradan takılmış tahta bir bacaktı sanki. En basit top kontrolünü yapamıyor, o sihirli ve rahat driplinglerine kişilik koyamıyor, oyunun Galatasaray orta sahasına doğru kaçışını çaresiz gözlerle seyrediyordu.

Oğuz kaybolmuştu, arkasından Fenerbahçe kaybedecekti belki de.

Çünkü alabora olan Fenerbahçe orta saha gemisinden sonra bu alanın gerisinde titrek bir filika gibi oynayan geri dörtlü, giderek kabaran ve haşinleşen Galatasaray denizinin üstünde fazla canlı olarak kalamayacaktı.

Ne oldu biliyormusunuz?

Fenerbahçe Galatasaray dan 3 gol yedi.

Biri acemi savunma hareketli Engin in penaltısından, ikincisi rakibe sunulmuş ters bir kafa vuruşundan, üçüncüsü yan hakeme göre nizami TV yayınına göre ofsayt ktirik bir hareketten.

Fenerbahçe ile alay ediyordu Galatasaray kale direkleri. 3-0 yenik bir Fenerbahçe nin Hasan ın ayağından çıkan volesi bile Galatasaray ın yan odunlarından birisine vuruyordu.

Ne vardı 3-0 dan sonra Galatasaray galerisinde? Tribünlerin hepsinde, vatandaş tribününde basın ve şeref tribünlerinde ciklet yerine Fenerbahçe yi çiğneyen alaylı şapurşupurlar ve rakibini küçümseyen dudak valsleri.

Avrupa kupasında final hayali görürken, kendi hayatını öldüren, Türkiye liginde ise bu yıl hiç doğmamış Mustafa Denizli nin ortalara çıkıp piste dikilip, kupanın hiç olmazsa yerlisinden yeni bir final hayatı yaratması ve bu hayatı yakaladığına inanması o kadar doğaldı ki.

Fakat o Galata kulesi dibi gibi eski Yahudi kılıklı eskiciye benzeyen,her maçtan önce güya Galatasaray ı ısıtan hamamcı görevini üstlenen o Alman kondisyoner pandomimcisi devre biterken, hangi top ilim ve irfanına sığınarak eli ile Fenerbahçe tribünlerine "beş, beş..." işareti yapıyordu?

O eli Fenerbahçe lavabona sokar sonra.

Bitmemiş bir maçın, en tehlikeli yanı güvenin dozudur.

Mustafa Denizli ve takımı maçın ikinci yarısına maçı kazanmış ekip güveni içinde çıkarken, kendi takımının bünyesine 5 yer değişikliği ile başka bir nefes ve hırs sokan Veselinoviç in Fener ihtarını, ne Galatasaray, ne de Mustafa Denizli ciddiye aldı.

Herhalde kazandığını düşünen bir takım, kaybetmeyi düşünmeyen bir ekiple yarışırken, ne onun kadar inançlı, ne onun kadar yırtıcı, ne onun kadar hırslı ne onun kadar onurlu olabilir.

Bir metafizik gol atan Aykut kaybetmeyi düşünmüyordu. İkinci devre boyunca Galatasaray yarı sahasında şeytanın bolerosundan figürler yapan Rıdvan kaybetmeyi düşünmüyordu. Galatasaray yarı sahasının sol tarafına hangi sarı-kırmızılı futbolcu gelmişse onları ayaklarından püskürttüğü eterle bayıltan Hakan kaybetmeyi düşünmüyordu.

Hele hele 90 dakikanın her dakikasında, sahanın her yerinde Galatasaray takımı ile tek adammış gibi mücadele eden, 3 muhteşem gol atan ve şimdilerde "Türkiye nin en iyi santraforu" fetvasını çıkartan Hasan, kaybetmeyi hiç mi hiç düşünmüyordu.

Bu maç basit bir maç değil, Fenerbahçe için bir tarih maçıdır.

Belki Fenerli bir şair, ileride bu maçın üstüne şöyle bir mısra düşecektir:

FENERBAHÇE YENİLMEZ..... BU FORMA İLE FAZLA DALGA GEÇİLMEZ!
  Alıntı ile Cevapla
Eski 26.01.2009, 08:04   #4
Çevrimdışı
uur
Tam Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: İslam Çupi Köşesi

ÇUPİ-Bordeaux
19 Eylul 1985

"Giresse, Tigana...Ama ondan sonra F.Bahce'nin altinda karavana..."

Municipale Stadi'ndan Istanbul'a donuyorum. Eli bos degil, Fenerbahce'nin Avrupa SAmpiyon Klupler Kupasi'nda ilk turda aldigi galibiyeti icine sindirerek, icimde yeserterek, Istanbul'a donuyorum.
Bordeaux Stadi kapali trıbunlerine goz attiginizda, belki 17. Yuzyilin barok mimarisine benzeyen, sarkiklarla karsilasirsiniz. Bu sarkiklar, o tribunlerde oturan insanlar icin, kafalarinin ustundeki bir kabara civisidir. Batabilir, ama carsamba aksami Bordeaux karsisinda izledigim Fenerbahce, o barok mimarisinin sivri uclu, kabaralarina temas etmeyecek kadar, sahada bir oyun yumusakligi kurdu. Cok vuran Bordeaux forveti arasinda Yasar'in akil almaz mudahaleleri tribunlerde bir arastirma konusu olurken, Fenerbahce defansinda Yasar'in otesinde de kocamanlasan devler vardi.

Cem, Eiffel Kulesi'ne benzeyen Reinders'i onden arkadan soluksuz birakirken, macin ne kadar tek adami ise, Ismail'in Giresse, Mujdat'in Tigana uzerindeki ustunlukleri Turk futbolu icin anlatilacak gercek degil, masaldi.

O bilardo masasina benzeyen zeminde o futbolu sanatlastirmaya uygun olan zeimnde Mujdat ve Ismail'in Bordeaux ustalarini ciraga ceviren oyunda Erdogan'in Pascal'i kontrol ederken gosterdigi komputera benzeyen sadakat ,Abdulkerim'in libero olarak tum Bordeaux kontrataklarina koydugu sogukkanlilik, Fenerbahce'nin zafer gecesini muthis hale getiren aktorlerdi.

Mactan sonra, Bordeauxlu taraftarlar tarafindan alkisla yikanan Fenerbahce orta sahasiyla da Bordeaux'un karsisinda oturan bir dersti. Pesic, Onder, Ilyas sonra da Huseyin'in katilmasiyla gerek oyunu tutmadaki becerisi, gerek topu kullanmadaki ustaligiyla L'Equipe gazetesinin mansetindeki sanati simgelediler.

"Giresse, Tigana...ama, ondan sonrasi Fenerbahce'nin altinda karavana."

Selcuk'la baslamak basarmak miydi? Basaramamak miydi? Bu soru Meszoly'nin kafasinda uc gun basinla karsi karsiya gelip, duvarlara vuran bir soruydu. Selcuk, bu soruya olaganustu bir ilk golle cok kesin bir cevap verdi... Oynamaliyim. Hucumda Senol'un bir traktore benzeyen homurtular icinde gittigi her noktadan ses cikarmasi Bordeaux tribunlerindeki seslerden cok daha carpiciydi. Attigi ikinci golun azim ve kuvvetten cikarilmis mayasi, Bordeaux cimlerine dusen bir baska gercekti.

3-2'lik Fenerbahce galibiyetinin hicbir dakikasinda ne sansa dayali, ne zaman calici, ne de oyunu geri paslarin tembelligine dayayan bir turk takimina tanik olmadik. Ilk defa bir Turk takiminin yenilgilerin sereflestirilmedigi, beraberliklerin kahramanlik gibi gosterilmedigi bir macin sonucunda bagira bagira bir 3-2'lik skoru Bordeaux sahasinda yazdigina tanik olduk.
Besyuz Turk'u tribunlere kapamis o gecede, Fenerbahce'nin o besyuz Turk'u ellibin Turk yaptigi, Bordeaux gibi buyuk isime sahip bir takimi saf disi edisi, Avrupa ajansinin telekslerine buyuk bir supriz olarak takilacakti. Aslinda Fenerbahce'nin 3-2'lik galibiyeti sans olaylarinin ruletinden cikan bir skor degil, sahada ortaya konan gercek bir futbolun sonucuydu. Erdogan'in Pascal ile yaptigi mucadelelerde Fenerbahceli futbolcunun yasliligiyla rakibin gencligi arasindaki o buyuk farkin Pascal lehine degil, Erdogan'in ayaklarinda kalan bir kilit olduguna tanik olup, bu oyun delice alkislar atacaktiniz.

Mactan sonra, 16 futbolcunun bindigi otobusun Bordeaux taraftarlari tarafindan cilgin alkislanisinin altinda (Bukemedigin bilegi opeceksin) gibi bir Turk atasozunun Fransizca'ya cevrilmis tercumesi vardi. 10 yildir maclardan cikan her Turk otobusu cenazeyi tasiyan bir arac sessizliginde yurur ve Turk takimlarinin bindigi vasitalar birer tabut eskizi cizerken, Bordeaux'daki otobusun icinde Fransizlarin dahi alkisladigi bir futbol hayati tasimak gercekten ilgi cekici. Fenerbahce bayraklari ve Fenerbahce rozetleri arkasindan bir samimi dliencilige cikan Bordeaux taraftarlarinin heyecanlarindaki temel istek suydu...

"Fenerbahce'nin gucunu ve buyuklugunu kabul etmek" istegi. Avrupa'da nerede olursak olalim, vatandaslarimizin vizesiz adim atamadigi bir ortamda Fenerbahce'nin Bordeaux sahasinda adimlarini cok ustaca ve bilincli sekilde atisi da Turk insani icin baska bir gurur ve kisilik bulma belirtisiydi.

Mactan sonra Bordeaux'un baskanindan teknik direktorune ,teknik direktorunden Giresse, Tigana gibi sohretlerine kadar uzanan bir itiraf Turk futboluna ve Fenerbahce'ye yakilmis olan en buyuk projektor isigidir.

"Biz Bordeaux diyorduk. Bordeaux'da, Bordeaux'dan daha iyi oynayan bir takimla karsilastik. Fenerbahce, bize yeniden futbolu ogrenme konusunda bir dersin hocaligini yapti."

Bordeaux sahasinda isiklar sondu. Carsamba gecesi muthıs aydinlik Bordeaux gecesi Fenerbahce'nin ani bir sigortaya parmak dokunmasiyla Avrupa Sampiyonu Fransa'nin Bordeaux denen pilonu sondu. Pilonu sonen Bordeaux'ya gecmis olsun da demeyelim, bu Bordeaux pilonunu saglam futbol soluklarıyla ufurup, sonduren Fenerbahce'ye de cok yasa demeyelim. Cunku 15 gun sonra Istanbul'da esrarengiz bir rovans var ve bu esrarengiz rovans Bordeaux'da kazanilan 3-2'lik galibiyetin bir vasiyetnamesi de olabilir
  Alıntı ile Cevapla
Eski 26.01.2009, 08:04   #5
Çevrimdışı
uur
Tam Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: İslam Çupi Köşesi

İki G.Saraylı kardeşin dramı

İslam Çupi 05-09-2000

Futbol Federasyonu üç yıl önce ihale ile Teleon'a verdiği Türkiye liglerinin naklen yayın hakkını aradan bu kadar süre geçmesine rağmen, şamatasız bir rotaya oturtamadı. Gün geçmiyor ki, bir taksit gecikmesi olmasın, veya mukavele gereği olarak öteki kanallara vermesi gereken görüntü özetlerinde mahkemeye düşecek şekilde ihtilaflar belirmesin.
Üç yıl önce futbol federasyonunun açtığı ihalede birinci lig yayın haklarını Teleon, o zaman rekor denecek bir fiyatla kazanmış herkesin kıskançlığını çekmekle kalmamış, bu işin altından nasıl doğrulacağını dosta düşmana merak ettirmiştir. Aradan iki ay geçmeden umulan dekoder sayısının çok altında kalan Teleon, ihale gereği yerine getirmesi gereken yasal yollardan ayrılarak öncelikle diğer kanallara vereceğini taahhüt ettiği özet görüntüleri durdurmuştur. RTÜK'e yapılan şikayetler, futbol federasyonuna intikal ettirilen sözlü ve yazılı yakınmalar, diğer mahkemelerin bu konuda verdiği olumlu kararlara rağmen, Teleon inadını ve kanunsuzluğunu sürdürmüştür. Teleon ile diğer TV kanalları arasında yayından başlayan ve etrafı iyice geren anlaşmazlık, ihale ile beliren taksitlerin ödenmemesi ile kulüplerin bütçelerine kadar sıçramış ve yayın ihalesinin tekrar yapılması noktasına getirmiştir işi...
İki Galatasaraylı evlat Cem ve Hakan Uzan üç yıl önce bu ihaleye girerken Fenerbahçeli babaları Kemal Uzan'a bu futbol ticaretinin her şeyini sormuşlar, konuyu her bakımdan didiklemişler, ölçüp biçmişler, ama serginin para edecek malını bulamamışlardır. Bu mal Fenerbahçe idi.
Galatasaray UEFA kupasını, Galatasaray arkasından süper kupayı kazanabilir. Sarı - Kırmızılı ekip Türkiye ligini üst üste dört kez müzesine ***ürerek güç bir yerli rekor kırabilir. Beşiktaş ve Trabzonspor bir takım yararlı futbol değişiklikleri yapabilir. Öteki lig takımları ne yaşar, ne yaşamaz. Asansördür Türkiye'de, biri iner biri çıkar.
Türkiye'de, Fenerbahçe Cumhuriyeti sağlıklı başarılı ve ilkse bu ülkede her şey mutlu ve huzurludur. Esnafın yüzü güler, parakendeci ve toptancıların tezgahında mal kalmaz. Tiyatrolar, sinemalar, sazlar, barlar meyhaneler fuldur. Stadlar Türkiye'nin her vilayetinde lebaleptir. Fenerbahçe gittiği her kente kendi ile birlikte büyük bereketini ***ürür, i...ler diye uğurlanmasına rağmen.
Fenerbahçe Cumhuriyeti ortalıkta yoksa, Türkiye yoktur, futbol yoktur, bolluk yoktur, insanlar yoktur, canlılar güç nefes alır ve bu ülke kısa süre sonra yaşayan yer olmaktan çıkıp, mezarlık olur. Fenerbahçe büyüklüğü ne şampiyonluk büyüklüğü, ne kupa büyüklüğüdür. Onun büyüklüğü başka bir büyüklüktür işte, adı konamaz.
Futbol federasyonu Teleon'un hiçbir vecibeyi yerine getirmeyişini kulüpler birliğine danışacağına yürürlükteki mukaveleyi geçersiz saymalı ve yeni bir ihale tarihi ve yeri ilan etmelidir. Çünkü Fenerbahçe Cumhuriyeti, Galatasaraylı Cem ve Hakan Uzan'ın üstüne lanetlerin en sunturlusunu atmıştır
.

  Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Bu Sayfayı Paylaşabilirsiniz

Etiketler
Çupi, islam, köşesi, İslam


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hızlı Erişim


WEZ Format +3. Şuan Saat: 23:38.


Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Önemli Uyarı
www.forumgercek.com binlerce kişinin paylaşım ve yorum yaptığı bir forum sitesidir. Kullanıcıların paylaşımları ve yorumları onaydan geçmeden hemen yayınlanmaktadır. Paylaşım ve yorumlardan doğabilecek bütün sorumluluk kullanıcıya aittir. Forumumuzda T.C. yasalarına aykırı ve telif hakkı içeren bir paylaşımın yapıldığına rastladıysanız, lütfen bizi bu konuda bilgilendiriniz. Bildiriniz incelenerek, 48 saat içerisinde gereken yapılacaktır. Bildirinizi BURADAN yapabilirsiniz.