Forum Gerçek

AnasayfaForumları Okundu Kabul Et Bugünkü Mesajlar
Geri git   Forum Gerçek > Eğitim | Öğretim > Uyuşturucu Maddeler ile Mücadele

Uyuşturucu Maddeler ile Mücadele Testi kırılmadan...


Yeni Konu aç  Cevapla
 
Seçenekler
Eski 18.02.2009, 00:54   #1
Çevrimdışı
Kartal
Müdavim

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Çocuklarda Uyuşturucu İle Mücadele-Mülakat

Defne Sarısoy: Türkiye’de uyuşturucu kullanımı yaşının oldukça düştüğüne dikkat çekiliyor. Sizin kliniğinize başvuran hastalar hangi yaş grubunda yoğunlaşıyorlar?

. Kültegin Ögel: Bizim kliniğimiz daha çok 18 yaş ve altı çocukları kabul ediyor. Fakat uyuşturucu kullanımının kaç yaş sınırına kadar düştüğü ile ilgili olarak, uyuşturucuya başlama yaşı maddeye göre değişkenlik gösteriyor. Örneğin, 7-8 yaşları civarında sigara, 9-10 civarında alkol, 11 civarında uçucu maddeler olan tiner ve bali gibi yapıştırıcılar. Esrar daha çok 13 -15 gibi görülüyor, extasy de 15, 16, 17 diyebilirsiniz. Her yaşa uygun ayrı bir uyuşturucu var.

Defne Sarısoy: Uçucu madde kullanımı ve bağımlılığı neden bu derece küçük yaşlara kadar düştü?

Kültegin Ögel: Birinci olarak, aile yapımız bozuluyor. Ancak bu “aile yapımız bozuluyor” argumanını ileri götürmemek lazım; çok rahatça telaffuz edilen bir yargı ama doğru irdelemek lazım. Aile yapısı bozuluyor şu anlama geliyor; geniş aileden çekirdek aileye dönüyoruz. Bu dönüşüm kentleşmenin doğal bir sonucu. O zaman kentleşmeyelim mi? Dolayısıyla, aile yapısı bozuluyor esasen havada kalan bir savunma. Ama çekirdek aileye ve kentleşmeye döndüğümüz zaman, ailenin çocuğun üzerindeki kontrolü de değişime uğruyor. Küçük çocuklar daha rahatlıkla dışarıya çıkabiliyorlar. Aile çocuklarını arkadaşlarına karşı denetleyemiyor, çünkü çocuk yan mahalleye gidiyor. Halbuki köy ortamında bunu kontrol etmek çok daha kolay; çocuk tarlada ya da bahçede büyük ailenini bireyleri arasında. Kent ortamında ise ailenin tanımadığı insan sayısı çok daha fazla ve bir çocuğun daha çok sayıda arkadaşı oluyor. Dolayısıyla, kent ortamında çocuklar üzerindeki kontrolün azalması uyuşturucu yaşınını düşmesinin nedenlerinden bir tanesi.




Defne Sarısoy: İlk bağımlılık evreleri nelerdir? Uyuşturucunun ilk kullanımından itibaren vücutta ne gibi değişimler gözleniyor? Esrar gibi maddelerin bağımlılık yapmadığı söyleniyor, hatta bu yüzden de bazı Batı ülkelerinde serbest bırakıldığı söyleniyor. Bunun doğruluk payı nedir?

Kültegin Ögel: Her madde bağımlılık yapıyor. Ama maddelerin bağımlılık yaratma şiddetleri farklıdır. Örneğin, eroin ve kokainin çok yüksek bir bağımlılık şiddeti vardır. Esrarın bağımlılık potansiyeli eroine göre daha düşüktür. Yurt dışında serbest kalmasının sebebi de insanları mümkün mertebe eroin ve kokainden uzak tutmak için esrara yöneltilmesi politikasıdır. Hollanda serbest bıraktı, şimdi İsviçre’de de serbest oluyor. Ama bu esrarın bağımlılık yapmadığı anlamına kesinlikle gelmiyor. Şu anda Hollanda esrar bağımlılığıyla mücadele ediyor. Prensip olarak bu ülkeler eroin ve kokainin olan ilgiyi azaltmak ve kişileri bağımlılık riski daha düşük maddelerde tutmak amacıyla esrarı serbest bıraktılar. Esrarı yeterince yaygın tutup, bağımlılık riski taşıyan kişilerin eroin ve kokaine geçmesini engellemek istiyorlar.

Defne Sarısoy: Bağımlılığın ilk oluşma sürecinde vücudun verdiği fiziksel ilk tepkilerden biraz bahseder misiniz? Maddeyi birkaç kez kullandıktan sonra vucütta neler değişiyor?


Kültegin Ögel: “Esrarı satıcısı size ‘bak onu artık bırak, sana çok daha iyi bir şey vereceğim, daha iyi kafa yapacak’ dediği andan itibaren çocuk yeni bir dünyaya giriyor. Bağımlılıkta bir basamak yukarı çıkıyor.”

Aslında bir kez kullandıktan sonra beyni etkileyen maddeler beyindeki hücrelerin yapısını değiştiriyor. Beyindeki kimyasal yapı değiştikçe, bağımlı bu maddeden daha fazla istemeye başlıyor. Ve o “doyum” etkisi sağlanınca alışıyor. Dolayısıyla da giderek doyma sınırı yükseliyor, aynı sınıra ulaşmak için daha fazla maddeye gereksinim duyuyor ve giderek düzenli olarak uyuşturucu istiyor.

Defne Sarısoy: Belli bir aşamadan sonra daha yüksek doz veya daha yüksek ağırlığı olan, bir maddeye geçişte vücudun verdiği bir tepkiler nelerdir?


Kültegin Ögel: Bir kere işin içine girdikten sonra, önünüze değişik alternatifler çıkıveriyor. Esrarı aldığınız satıcı size “bak onu artık bırak, sana çok daha iyi bir şey vereceğim, daha iyi kafa yapacak” dediği andan itibaren çocuk yeni bir dünyaya giriyor. Bağımlılıkta bir basamak yukarı çıkıyor. Ancak sigara içen herkes esrar da kullanır diye bir kural yok. Ama küçük yaşta sigara içmeye başlayanların bir kısmı esrara geçiyor, bir kısmı tinere geçiyor.

Defne Sarısoy: Uyuşturucuyu alan bir bünyede, ilk safhalardan daha ileri aşamalara kadar bu uyuşturucunun ruh üzerindeki etkilerini dışarıdan gözlemlemek mümkün mü?


Kültegin Ögel: Birincisi, kullandığı maddenin dozunun giderek artıyor olması. İkincisi, maddeyi bıraktığı zaman bazı dengesizliklerin ya da fiziksel şikayetlerin ortaya çıkıyor olması, uykusuzluk, keyifsizlik, tatsızlık, sinirlilik gibi.

“Bernard Shaw’un güzel bir sözü var; diyor ki ‘sigarayı bırakmak çok kolaymış, ben yüz kere bıraktım’.”

Bir diğer bağımlılık etkisi de, tasarladığından fazla madde kullanmaya başlamak. Bir kadeh içeyim derken oturup 5 kadeh içmeden kalkamamak gibi. Bir diğer belirti günlük rutinlerini yerine getirememek ve sosyal çevresine karşı hassasiyetsizlik göstermek, ailesine bakamamak, okuluna gidememek, arkadaşlarıyla ilişkilerinin bozulması gibi. Bilinen fiziksel şikayetlere rağmen madde kullanımında ısrar etmek de bir diğer bağımlılığın arttığına dair bir işarit. Örneğin, ülser oldum ama alkol içmeye devam ediyorum. Okuldan atıldım, ama esrar içmeye devam ediyorum.
Son olarak da, önemsiz gibi gözükse de başarısız bırakma deneyimleri de bağımlılığın habercisi; ben Ramazan diye içmiyorum, deyip de ondan sonra bayramda içkiye yeniden başlayan biri örneğin. Bernard Shaw’un güzel bir sözü var; diyor ki “sigarayı bırakmak çok kolaymış, ben yüz kere bıraktım”.

Defne Sarısoy: Bu noktada biraz da tedavi sürecine değinmek gerekirse, uyuşturucu tamamen tedavi edilebilir bir bağımlılık mı?


Kültegin Ögel: İki birbiriyle ilintili unsur var. Madde kullanımı ve madde bağımlılığı. 5 ya da 10 kez esrar kullanmış bir çocuğa o maddeyi bıraktırma ve tedavi etme şansımız çok yüksek.


Ama bağımlılığa geçtikten sonra tedavi şansımız azalıyor. Çünkü bazı fiziksel oluşumların yanı sıra kişilik de buna göre değişime uğramış oluyor; tedavide sadece madde bağımlılığı ile değil aynı zamanda bozuk bir kişilik yapısı ile de mücadele ediyoruz. Yeniden bağımlılığa başlamak riski hep var ne yazık ki. Yerleşen bazı kişisel bozuklukların tamiri uzun süreler alıyor. Maddenin tabiatı ve vücutta bırakacağı tahribat gücü de burada önemli rol oynuyor.

Bu kural şeker hastalarında da görülür. Şeker hastası şeker yemez ise hastalığı başgöstermez. Ancak, 10 yıl sonra bir şeker aldığı anda hastalık yine nükseder. Tansiyon hastaları de keza düzenli olarak tuz yemez ise düzelir ancak tuz alması durumunda tansiyonu altüst olur.

Bu açıdan da baktığımız zaman aslında uyuşturucu bağımlıları tansiyon hastalarına göre daha başarılı oluyorlar. Neden? Tansiyon hastalarının sık sık tansiyonları yükseliyor, çünkü dayanamıyorlar rejimlerini bozuyorlar. Uyuşturucu bağımlılarında ise, eğer kişi kullandığı maddeyi bırakırsa düzelir, zira bağımlılık şeker veya tansiyon gibi doğal bir düzensizlik değil, ancak buradaki fark şu uyuşturucu bağımlısının irade göstermede aksaklıkları olabilir.

Defne Sarısoy: Kliniğinize bir madde bağımlısı olarak gelmiş bir çocuğa ilk uygulanan önlemler nelerdir? Ondan sonra nasıl süreç devam ediyor?


Kültegin Ögel: Madde kullanıyorsa ve eğer birkaç kez kullandıysa bunu genelde biz bir başka durumun belirtisi olarak görüyoruz. Çocuğun ya anne baba sorunları vardır, ya okul ile sorunları vardır, ya da kişilikle ilgili gelişim sorunları vardır. O zaman değerlendirmede biz madde kullanımından ziyade bu arkaplan sorunları üzerinde çalışıyoruz. Bu sorunları halledersek zaten biz o zaman madde kullanımınına ihtiyaç yaratan psikolojik durumu da ortadan kaldırırız. Artık bu sorunlar ayrı bir kulvarda, bağımlılığın kendisini ayrı bir kulvarda inceliyoruz. Çok kola içerseniz ülser olursunuz. Ülser olduktan sonra kola içmeseniz de ülseriniz vardır, kola içmemek zorundasınız. Aynı şekilde ne yapıyoruz? Öncelikle maddeyi kestikten sonra çocuğun yaşamındaki olumlu gelişmeleri takip etmek ve bunların sekteye uğramamasını gözlemlemek lazım.



Arkasından kişinin tekrar madde kullanmaması üzere neler yapması gerektiğine yönelik ciddi bir eğitime tabi tutulması lazım. Tedavinin en önemli bölümü, bağımlılığa vesile yaratan yaşamını değiştirmek üzerine kurulu, bunun içinde uyuşturucuyu bulan arkadaşlarıyla ilişkiyi kesmek de dahil. Örneğin ben extasy bağımlısıyım, her gece bara gidiyorum extasy içiyorum, o zaman ekstaziyi bırakmak için bara da gitmemek gerek. Bağımlılık yollarını kesmek çok önemli ve uyuşturucu maddeye varan yolları kestiğimiz zaman, bağımlının yaşamı da değişmeye başlıyor.

Defne Sarısoy: Bağımlılık tedavisinde ilaç kullanılıyor mu?

Kültegin Ögel: İlaçla yapılan tedaviler var. Örneğin huzursuzluğu, uykusuzluğu kaldıracak rahatlama sağlayıcı ilaçları vererek, bağımlılık yaratan maddenini eksikliğinin yol açtığı nahoş fiziksel durumları bastırıyoruz.

Defne Sarısoy: Tedavi süreci ortalama olarak ne kadar sürüyor?

Kültegin Ögel: Bizim kliniğimizde tedavi süreci, kişiden kişiye değişiyor. Eğer aile desteği varsa, sosyal desteği varsa o zaman yatırmıyoruz. Yatırmak da her zaman iyi sonuç vermiyor. Aksine, çocuklar haftada iki gün buraya geliyorlar. Ve bu süreç içinde hem kendi tedavilerini hem de ailelerinin tedavilerini yapıyoruz.

Defne Sarısoy: Çocuk ile aileyi bir bütün olarak ele alıyorsunuz.

Kültegin Ögel: Evet, tabii. Yoksa zaten başarı sağlamak olanaksız olurdu.

Çocuğun bireysel bazı sorunları varsa onları tedavi etmenin yolu aile ile işbirliğinden geçiyor. Ancak kişisel bozukluklar bağımlılık düzeyindeyse ve aileden gelen desteğiniz de istenen ölçüde gerçekleşemiyorsa, çocuk uyuşturucuyu kendi başına bırakamaz, işte o zaman kliniğimize yatırıyoruz. Ama aynı anne baba haftanın her günü buraya geliyor, zira burayı ziyaret ederek onlar da çocuğun yaşamını değiştirmeyi öğreniyorlar.

Burada çocuklar yaşamlarını değiştirmeyi öğreniyorlar diyebiliriz. Sabah erken kalkıp akşam erken yatmayı, iş yapmayı, sorumluluklar üstlenmeyi öğreniyorlar. Biz onlara düzenli olmayı bir yaşam biçimi olarak kazandırmaya çalışıyoruz. Bunu da başarana dek tedaviyi sürdürüyoruz.

Defne Sarısoy: Çocuklar burada kaldıkları sürede zamanlarını nasıl geçiriyorlar?


Kültegin Ögel: Sabahları erken kalkıyorlar, yataklarını topluyorlar, yataklarını toplama alışkanlığını hepsine aşılamaya çalışıyoruz, bunun onlara kişinin kendisine saygısının bir biçimi olduğunu öğretiyoruz. Sabah kahvaltısında dünya haberleriyle, gündemle ilgili toplantıları oluyor, onlar konuşuyorlar konuları tartışıyorlar. Arkasından çevre temizliğine katılıyorlar bahçede. Daha sonra psikolojik grup tedavilerine katılıyorlar. Hem madde kullanmamayı öğreniyorlar hem de geliştiremedikleri sosyal iletişim becerilerini kazanıyorlar.

Onlara bir yaşam eğitimi veriyoruz. Bu örneğin sağlık eğitimi, elini yıkamasından tutun beslenmesine kadar nasıl sağlıklı yaşayabilir bunun eğitimini veriyoruz. Yemeğini yedikten sonra bulaşıklarını yıkama becerisi gibi. Okuma yazmalarını güçlendiriyoruz. Kısaca bir taraftan da sosyal bir tedavi ile bireysellik kazandırmaya çalışıyoruz.

Defne Sarısoy: Çocuklarda ne gibi psikolojik bozukluklar gözleniyor?


Kültegin Ögel: Tedavinin tümü zaten bir psikolojik destek süreci. Temelde bağımlının davranışlarında sorunlar var, örneğin geçmişte yaşadığı bir dayağın, tacizin, tecavüzün ya da istismarın sonucu bir travma olayı olabilir.

“Burada çocuklar sabah erken kalkıp akşam erken yatmayı, iş yapmayı, sorumluluklar üstlenmeyi öğreniyorlar. Yemeğini yedikten sonra bulaşıklarını yıkama becerisi gibi. Okuma yazmalarını güçlendiriyoruz. Sosyal bir tedavi ile bireysellik kazandırmaya çalışıyoruz.”

Kimi zaman kişiye özel spesifik bir ruhsal bozukluk olabilir hiperaktivite gibi. Bunların tedavileri zaten uzun süreli ve bağımlılık ile beraber değerlendiriliyor. Fakat burada bitmiyor; sürekli devam eden tedavi yöntemleri var.

Defne Sarısoy: Klinikte bir süre geçiren ve daha sonra taburcu olan çocuğun buradan çıktıktan sonra tedavisi nasıl sürüyor? İlaç tedavisi olarak devam eden süreçler var mı?


Kültegin Ögel: Çok etkili ilaçlar yok bu konuda. Dolayısıyla sadece şikayete uygun ilaçlar veriyoruz. Uyku sorunu varsa uyku ilacı öneriyoruz. Ama onun dışında, biz çocuğu muhakkak sık sık buraya çağırıyor ve onu izlemeye devam ediyoruz. Hiçbir çocuğu aniden taburcu etmiyoruz. Önce hafta sonu bırakıyoruz, sonra dışarda geçirdiği süreyi 4 güne çıkarıyoruz, sonra 5 güne çıkarıyoruz. Ve bu süreç esnasında eğer sivil hayata geçişi düzenli ve sorunsuz olarak tamamlıyor gibi ise serbest bırakıyoruz.

Defne Sarısoy: Taburcu olması kademeli bir geçiş oluyor.


Kültegin Ögel: Tabii, çünkü bu noktada endişemiz dışarda tekrardan aynı uyuşturucu kanallarına bulaşması. Uyuşturucuya yeniden başlayabilir, çocuk aile ile sorun yaşayabiliyor, bunların hepsini gözlemeye ve gerekirse de çözmeye çalışıyoruz, o nedenle geçiş süreci kademeli olmak durumunda.

Defne Sarısoy: Tedavi gördükten sonra uyuşuturucuyu uzun süre madde kullanmayan, ama sonrasında tekrar başlayan vakalar olduğu biliniyor. Geri dönme ihtiyacı neden başgösteriyor? Vücuttaki birtakım değişikliklere adapte olamamak mı yoksa daha çok psikolojik, ruhsal sebepler mi rol oynuyor?


Kültegin Ögel: Tansiyon hastasının tuz yemesi ya da şeker hastasının şeker yemesi gibi bir durum söz konusu.

“Gençlere dediğimiz şu; bağımlı olabilirsiniz, böyle bir tehlike var. Tüm gençler “ben bağımlı olmam” diyerek başlıyorlar. Maddeyi kullanıp da bağımlı olmayan yok.”

Vücut özellikle ilk bir iki ay daha çok ister. Ama ikinci aydan sonra fiziksel istekten çok, uyuşturucuya dönüş genelde psikolojik etkenlere bağlı olarak başlar. Şöyle düşünmek lazım; bu bir hastalıksa eğer tekrarlayan türden bir hastalık.

Defne Sarısoy: Beyindeki uyarıcılar normale dönemiyorlar mı?


Kültegin Ögel: Tekrar başlamada ilk 4 - 5 adet çok fazla etkilemez gibi gözükse de, 4-5 adet sonrasında eski bağımlı kaldığı yerden yeniden içmeye başlıyor. Sigara bağımlılığı gibi görebiliriz. Önceleri günde iki paket sigara içen biri sigarayı bırakabilir. Ama daha sonra yeniden başladığında, yeniden günde iki paket içmeye döner.

Defne Sarısoy: Yurt dışında bir takım terapi grupları oluşturuluyor. Türkiye’de de madde bağımlılığından kurtulmuş kişilerin biraraya gelip kurdukları tedavi sonrası destek amaçlı oluşumlar var mı?


Kültegin Ögel: Var tabii. Anonim alkolizm grupları var. Bu kişiler birbirleriyle gayet iyi anlaşabiliyorlar.

Defne Sarısoy: Biraz da uyuşturucu maddeyi edinme kanallarına geçelim. Uyuşturucu satıcıları daha çok gençleri hedefliyor. Son yıllarda lise öğrencileri hedef haline geldi. Sizin gençlere ve anne babalara verebileceğiniz en önemli tavsiyeler neler olabilir? Bir gencin takibi en doğru şekliyle nasıl olmalıdır?


Kültegin Ögel: Gençlere dediğimiz şu; bağımlı olabilirsiniz, böyle bir tehlike var. Tüm gençler “ben bağımlı olmam” diyerek başlıyorlar. Maddeyi kullanıp da bağımlı olmayan yok. Dolayısıyla bu bağımlılık bir piyango, kimisi bir seferde, kimisi 10 seferde bağımlı olur. O yüzden kimse deneme riskine atılmamalı. Anne baba ise önce uyuşturucunun ne olduğunu nasıl etkilediğni bilmeli. Anne babalar hiçbir bilimsel bilgiye sahip değiller. Örneğin, çok enteresan bir olay yaşadım. Esrar için argoda ‘joint’ de denir. Bir anne anlatıyordu, çocuğu arkadaşıyla konuşurken “joint lazım mı getireyim mi?” diye soruyormuş. Annesi de çocukların düzgün bir konuşma içinde sanarak müdahale etmemiş.

Defne Sarısoy: Bir çocuğun uyuşturucu kullanmaya başladıktan sonra davranışlarında ne gibi değişimler gözlemleniyor?


Kültegin Ögel: Çocuk odasına kapanır, arkadaş çevresi değişir, daha çok para harcamaya başlar, banyoda daha uzun süre kalmaya başlar. Okul başarısında düşüş gözlenir. Sinirlilik ve huzursuzluk artar. Ama bunların hiçbiri de tam olarak tespit etmek için yaramayabilir. Gençler arkadaşlarını her zaman değiştirebilirler. İzlemek, çaktırmadan izlemek ve iyi iletişim kurmak için yakın davranmak gerekli. Ama çocuğa sigara içtiğini görürsem bacağını kırarım dediğiniz zaman, uyuşturucu yolunu açıyorsunuz.



Defne Sarısoy: Satıcılar da hep arkadaş gibi yaklaştığı için.


Kültegin Ögel: Aslında bu yanlış bir yaklaşım, zira satıcı kavramı öyle sanıldığı gibi yabancı bir adam, tanınmayan bir kişilik değil.

“Çocuklar hangi klinikte daha iyi hizmet verildiğini çok iyi bilirler. Bu onların uyuşturucu dünyalarının bir parçası. Kendileri araştırır bize gelirler, ama çok da kolay gelmezler.”

Uyuşturucu ben sizden alıyorum, siz de başka bir arkadaşınızdan. Uyuşuturucu bir “arkadaş silsilesi” içerisinde dağılıyor. Bu zincirin en sonunda bir satıcı, argoda “torbacı” denen bir kişi vardır. Ancak biz araştırmalarımızda çocukların uyuşturucuya yüzde 90 oranında arkadaş vesilesiyle başladıklarını görüyoruz. Geri kalan yüzde 10’da ailenin bir büyüğü, ağabeyi, dayısı gibi bir akrabasıyla başlamış. Bir yabancıdan satın alınarak uyuşturuya başlama oranı yüzde 1’den düşük.

Defne Sarısoy: Okulun kapısında bekleyip çeviren satıcı tipi çok gerçekçi değil o halde.


Kültegin Ögel: “Arkadaş kurbanı” daha gerçekçi. Çocuk arkadaşından istiyor, arkadaşı da temin ediyor. Kimse kimseyi zorla uyuşturucu bağımlısı yapmaz. O yüzden anne babadan önce suçu kendimizde görmemiz gerekiyor. Bizim bir şeyler yapabileceğimizi bilmemiz lazım.

Defne Sarısoy: Bünyenizde bir de sokak çocuklarını madde bağımlılığından kurtarmaya yönelik özel bir klinik var. Biraz da oradaki çalışmalardan bahseder misiniz, “sokak çocukları” tabir edilen gençleri buraya nasıl getiriyorlar?


Kültegin Ögel: Bu özel klinikteki çocuklarımız daha çok Sosyal Hizmetler Kurumu’nun yürüttüğü çalışmalar sonunda veya olursa da kendi istekleriyle geliyorlar. Onlar da rehabilitasyona tabi yaşıyorlar.

Defne Sarısoy: Ailesiz olmalarında dolayı onların tedavilerinde teknik farklılıklar oluyor mu?


Kültegin Ögel: Sosyal destekleri çok düşük, eğitim düzeyleri yok denecek kadar az. Tümü de hiperaktif, söz dinlemeyen, anlama yetenekleri gelişmemiş çocuklar. Kullanmış oldukları maddeye bağlı olarak normal zihni gelişimlerini tamamlayamamışlar. Dolayısıyla onların durumları birazcık daha ağır, onlara yönelik tedaviler belki temelde aynı ama uygulama da farklar var. Onların durumu biraz daha özel olduğu için özel ilgi göstermemiz, gerekirse daha yakından takip etmemiz söz konusu oluyor.



Defne Sarısoy: Tiner ve bali gibi maddeleri de diğer esrar ve eroin gibi aynı kategoride değerledirebilir miyiz?


Kültegin Ögel:

“İzlemek, çaktırmadan izlemek ve iyi iletişim kurmak için yakın davranmak gerekli. Ama çocuğa sigara içtiğini görürsem bacağını kırarım dediğiniz zaman, uyuşturucu yolunu açıyorsunuz.”

Tabii, tiner ve bali çok hızlı “kafa” yapan ve diğerlerine göre beyin hasarı daha yüksek olan uyuşturuculardır ve teminleri çok kolaydır. Hatta bu tür uyuşturucuların uyuşturma tesirlerinin uzun sürdüğünü ve beyinde bıraktıkları tahribatın tedavisinin de daha uzun bir süre gerektirdiğini de söylemeliyim.

Defne Sarısoy: Biraz önce çocuklar kendi istekleriyle geliyor dediniz. Gerçekten de çocuklar bu klinikleri araştırıyor mu? Bu hayattan kurtulmak için kendi araştırmaları ve çabaları mı var?


Kültegin Ögel: Tabii ki var. Neyin nerede nasıl olduğunu, hangi klinikte daha iyi hizmet edildiğini, hangi kurumda neler yapıldığını çok iyi bilirler. Bu onların uyuşturucu dünyalarının bir parçası. Kendileri araştırır gelirler bize ama çok da kolay gelmezler.

Defne Sarısoy: Tekrar ikinci veya üçüncü sefer geldiklerinde, uyuşturucuya karşı hep aynı bağımlılık derecesinde mi geliyorlar. başlamış olarak geliyor. Çocuk dışarı çıktıktan ve sonra buraya yeniden dönmek zorunda kalırsa, herşeye en baştan mı başlanıyor?


Kültegin Ögel: Hayır bu bir süreç. Hiçbir zaman baştan başlama olmuyor. Bir önceki geldiğinde kapıyı tekmeyle açıyor, ikinci geldiğinde kapıyı vurarak açıyor, ama üçüncü geldiğinde sert açıyor, dördüncüde kapıyı önce çalarak açıyor. Basamak basamak çıkıyoruz bireyselleşme merdivenlerini. Ama kimi çocuk için 10 kat çıkmak gerekiyor, kimi çocuk için 5’inci basamakta iş bitiyor. Ama tedavide kazandığı deneyimler boşa gitmiyor; boşa gidiyor gibi gözükse de çocuklar onlar için verilen eğitim ve ilginin farkındalar ve bunu alıyorlar.




Defne Sarısoy: Kliniğinizin halihazırdaki kapasitesi nedir? Aileler ile ilgili mesajlarınız ve tavsiyelerini nelerdir?


Kültegin Ögel: 40 yatak kapasitemiz var. Onu 20 yatağa düşürmek daha doğru olacak. Çok sayıda çocuğun bir arada bulunduğu ortamda tedavinin verimi düşüyor. Onlara kişisel olarak birebir yaklaşma, direkt iletişim kurmamız zorlaşıyor.

“Çocuğun ya anne baba sorunları vardır, ya okul ile sorunları vardır, ya da kişilikle ilgili gelişim sorunları vardır. Bu arkaplan sorunları halledersek, madde kullanımınına ihtiyaç yaratan psikolojik durumu da ortadan kaldırırız.”

Yine kendimizden bir örnek düşünelim, sigarayı bırakmak çok zor bir iş. Aynı şekilde onlar için de uyuşturucuyu bırakmak çok zor bir iş. Ama maddeyle olan bağımlılıklarını aşmak için yaşamlarını değiştirmemiz gerekiyor. Onların zorluğu kendi yaşamlarını değiştirme zorluğu.

Aileye karşı bir güvensizlik yaşıyor, eş olabilir, anne baba olabilir. Bunları aşması gerek, bunun için ayrı kişisel gelişim tedavileri uygulanıyor.

Uyuşturucu ile mücadelede bizim için anne babanın eğitimi de çok önemli. Velileri çocuklarına karşı doğru yaklaşım nedir konusunda eğitim seminerleri yürütüyoruz. Şimdiye dek 26 bin anne babaya ulaştık. İstanbul dışındaki illerde de böyle bir eksiklik olduğunu biliyoruz. Velilerin ve okul öğretmenlerinin eğitilmesi de başlı başına bir eğitimcinin işidir. Polisin ya da güvenlik güçlerinin görevi değildir.
Biz aslında eğitimcileri eğitiyoruz. Bizim eğittiğimiz kişiler daha sonra diğer öğretmenleri, anne babaları eğitiyor. Ücretsiz olarak verdiğimiz bu uyuşturucu ile mücadele eğitim seminerleri için kişilerin bir günlerini ayırmaları yeterli. Biz etkili bir mücadelenin çocuğun çevresini de kapsadığını düşünüyoruz. Bilinçli bir mücadele için ailelerin de uyuşturucu konusunda bilgilendirilmeleri ve bilinçlendirilmeleri gerekiyor.
__________________
  Alıntı ile Cevapla
Kartal'in Mesajına Teşekkür Etti
Cevapla

Bu Sayfayı Paylaşabilirsiniz

Etiketler
mücadelemülakat


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hızlı Erişim


WEZ Format +3. Şuan Saat: 00:54.


Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Önemli Uyarı
www.forumgercek.com binlerce kişinin paylaşım ve yorum yaptığı bir forum sitesidir. Kullanıcıların paylaşımları ve yorumları onaydan geçmeden hemen yayınlanmaktadır. Paylaşım ve yorumlardan doğabilecek bütün sorumluluk kullanıcıya aittir. Forumumuzda T.C. yasalarına aykırı ve telif hakkı içeren bir paylaşımın yapıldığına rastladıysanız, lütfen bizi bu konuda bilgilendiriniz. Bildiriniz incelenerek, 48 saat içerisinde gereken yapılacaktır. Bildirinizi BURADAN yapabilirsiniz.