Forum Gerçek

AnasayfaForumları Okundu Kabul Et Bugünkü Mesajlar
Geri git   Forum Gerçek > Türk ve Dünya Tarihi > Türk Tarihi


Yeni Konu aç  Cevapla
 
Seçenekler
Eski 25.03.2011, 13:49   #1
Çevrimdışı
MyStery
Gerçek Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Osmanlı Döneminde Minyatür Sanatı

Osmanlı Döneminde Minyatür Sanatı



Minyatürler ve minyatür sanatı,
Asya kökenlidir.Türk resim sanatının bir türüdür. Türk toplumları tarafından tarihi varlık alanına çıkarılmıştır. Zaman içerisinde Türk İslam toplumlarını, İran ve Mezopotamya ve bölgelerinietkilemiştir. İran, Arap, Hind kültür çevrelerinde yaygınlanmış, degişik üslup özelliklerine sahip olmuşlardır. Osmanlı İmparatorluğunun ilk üçyüz yılı içinde en gelişmiş bir düzeye ulaşmışlardır.




Bir Pers Minyatürü

Minyatür ve Gravürler, Resim sanatının türleridir. Kendilerine özgü duygu, düşünce ve yaklaşımları, çizim ve teknikleri vardır. Resim sanatının tarihi gelişiminde rol almışlar, etkinlik sağlamışlardır. Farklı coğrafyalarda tarihi varlık alanına çıkmışlar, çeşitli kültür çevrelerini temsil etmişlerdir. Minyatürler renklidir. Gravürler siyah beyazdır. Her iki sanat türünün ortak noktası, satıh sanatı oluşlarıdır. İçinde oluştukları veya ilgilendikleri toplumlumun siyasi, sosyal, iktisadi, kültürel, askeri hayatlarını ve değindikleri konuların sanat ve estetik güzelliklerini günümüze yansıtmaları benzer özellikleridir. Denilebilirki; bu sanat türleri, geçmişten günümüze ulaşan tarihi belgelerdir. İnsanlık tarihinin kültür kaynaklarıdır.Resim sanatının hazineleridir.


Şiir, şarap ve bağ, geç dönemin eserlerinin ortak unsuruydu. (1585)

Asya Türk Toplumlarında, resim sanatının ilk örnekleri M.Ö. 10.000-3000 lerde tarihi varlık alanına çıktı.Kaya resimleri, av ve ev eşyaları üzerine çizilen ve işlenen hayvan motifleri, balık sırtı şeklindeki süslemeler ilk örneklerdi. M.Ö. 2000 lerde çeşitli işaretler ve genellikle kartal motifleri resim ve süslemelerin başlıca temalarıydı. Bu dönemde boya üretimi gelişti. Kırmızı boya bulundu. Resimlerde, işlemelerde, kullanılmaya başlandı. Hun impratorluğunda ve özellikle Batı Hun Devletinde, Göktürklerde, Uygurlarda kökeni oymacılık ve süslemeye dayanan resim sanatı gelişti. Bu sanatlara \"Bediz\", ustalarına da \"Bedizci dendi. M.S. 8.yy. da Uygur freskleri Türk minyatür sanatının ilk örnekleriydi.İslam kültür çevresine giren Türk toplumlarının resim (Minyatüra) sanatı genelde Uygur kültür çevresinden etkilendi. Selçuklular zamanında yaygınlaştı. Yazma eserlerin süslemesinde ve konuların görüntü ile açıklanmasında kullanıldı. Bu sanatla ugraşanlara \"Nakkaş\" adı verildi. Aynüddevle, Şihabüddin Yavaşi, Hacı el-Mevlevi, Konyalı Ahmed, Anadolu Selçuklu devrinin ünlü nakkaşlarıydı. “Kitab\'al Haşa-iş\"-\"Kitab fimarifet el Hıyal el Hendesiye\"-\"Yarka ve Gülşah\"mesnevisi 12. ve l3.yy dan günümüze gelebilen minyatürlü yazmalardı.


"Havarnak Kalesinin Mimari"
(Kamāl ud-Dīn Behzād Herawī, Herat y. 1494 - 1495, Timur dönemi).


Osmanlı İmparatorluğunun siyasi, sosyal, kültürel, askeri ve teknolojik hayatını, padişahların özelliklerini, zaferlerini, dönemlerinde meydana gelen olayları genel olarak üç grup kaynak belirledi, yazdı ve insanlık tarihine sundu. Bunlar; Naima, Raşit ve Çelebizade Asım gibi vakanüvistler, Aşıkpaşazade, Peçevi ve Katip Çelebi gibi tarihçiler ve Evliya Çelebi gibi seyyahlar, Arifi, Eflatun, Lokman, Ali ve Talikzade gibi şehnamecilerdi. Nakkaşlarda bu yazarların eserlerini, onların anlattıkları veya doğrudan tanık oldukları olayları resimlendirirlerdi. Bu yaklaşımla bir olay, bir durum, bir konu hem tarihci tarafından anlatılmış, hemde ressam(Nakkaş) tarafından görüntülenmiş olurdu. Eserin gerçekle bağlantısı sağlanır, tarihi değeri artardı.Osmanlı Minyatürlerinin en belirgin özelliği ve kendine özgü niteliği, olayların belgelenmesi, Sultanların hayatlarındaki güç ve büyüklüğün sergilenmesi ve toplumun hayat tarzının ortaya çıkarılmasıydı. Açıklanan özellikler, her minyatüre tarihi bir belge değeri kazandırdı. Sanatın özendirilmesi, desteklenmesi, korunması Türk düşüncesinin sonucu ve töreler gereği idi.Osmanlı İmparatorluğunda ise, sanat bir kamu kurumu ve kamu hizmeti olarak kabul edilmiş, Saraya bağlı şekilde örgütlenmişti. \"Nakkaşhane\" yerli ve yabancı nakkaşların çalıştıkları yerdi. Bir usta veya ustalar grubu yönetiminde bulunan atölyelere ayrılmıştı. Minyatürler nakkaşhanede ekip çalışmasıyla üretilir, ender olarak yaratılan eser ustanın adı ile anılırdı. Türk minyatürleri ruh ve düşünceleri, konu ve teknikleri, renkleri. çizim ve motifleri bakımından diger islam ülkeleri minyatürlerinden ayrılırdı. Anlatım tarzları açık ve gerçekçi idi. Doğa ve insan eli ile yapılan eserleri (mimari gibi) toplumsal olay ve ilişkileri en ince ayrıntılarına kadar ele alıyorlardı. Cografi, tarihi durum ve konuları işlemeleri, haritalardaki topoğrafik stilleri tamamen kendine özgü bir uslup ve sanat yaratmıştı. Minyatür sanatı, imparatorluğun kuruluşundan başlayarak, güç ve gelişmesine paralel olarak çeşitli aşamalardan, evrelerden geçti. Padişahların, yöneticilerin ilgi ve destekleri ölçüsünde yaygınlaştı. Her aşamada özelliklerini korudu. Sinan bey, Matrakçı Nasuh, Nigâri, Nakkaş Osman, Seyyid Lokman, Nakkaş Hasan, Talikzade Subhi Çelebi, Nadiri, Levni, Abdullah Buhari Türk minyatür sanatının şaheserlerini günümüze kadar ulaştıran ünlü ustalardı.




Sultan 3. Mehmed Dönemi Türk Minyatürü
(1595 - 1603)

Sultan 3. Mehmed’in saltanat yıllarında Osmanlı resim sanatı Klasik dönemden kısmen farklı üslup özelliklerine sahiptir. Sultan Murad’ın isteği üzerine hazırlanmasına başlanan 6 ciltlik Siyer-i Nebi’deki yüzlerce minyatür bu kısa dönemdeki üslubun ilk örnekleridir. 3.Mehmed döneminde Nakkaş Osman’ın yerini Nakkaş Hasan almıştır. Sarayda, Enderunda yetişen Hasan çok çeşitli görevler yapmıştır. Bunların arasında kapıcılık, anahtar oğlanlığı, dülbent gül kapıcıbaşılık ve yeniçeri ağalığı bulunmaktadır.

Saki (Rıza Abbasi, 1609)
Moraqqa-e Golshan, İsfahan, İran; Gülistan Sarayı)


Hasan daha sonra Rumeli Beylerbeyi ve Kubbealtı vezirliği de yapmıştır. 1623 yılında ölen sanatçı Eyüb’deki türbesinde gömülüdür. Nakkaş Hasan’ın eserleri Klasik dönemin ünlü ustası Osman’dan oldukça farklıdır. Az sayıda figürün yer aldığı sade kuruluşlar, farklı renk kompozisyonları ve özellikle fon rengi olarak seçtiği turuncu-kırmızı arası renklerle tanınır. Nakkaş Hasan, Sultan 3. Mehmed döneminde saray şahnâmeciliği görevini yapan Talikizade Subhi Çelebi ile beraber çalışmıştır. Talikizade Sultan 3. Mehmed’in Eğri (Macaristan) seferini anlatan Türkçe Şahnâme olan Eğri Fetihnâmesi’nin resimlerini Nakkaş Hasan yapmıştır (Topkapı Sarayı Müzesi Ktp. H. 1609).

Heşt Beheşt Sarayı (İsfahan, İran, 1669)


Sultanın Egri Kalesi komutanlarını otağında kabulü, Haçova Meydan Savaşı, zaferle dönen padişah ve ordusunun Istanbul’da karşılanışını konu alan eserdeki üç resim karşılıklı yapraklar üzerine yapılmıştır. Hasan’ın eserdeki son resmi yazar Talikizâde, eserin hattatı ve kendisini çalışma anında gösteren bir minyatürdür.

Şahnâmeci Talikizade ve Nakkaş Hasan’ın işbirliği ile gerçekleşen dönemin diğer şehnameleri 12 minyatürlü Şahnâme-i Ali Osman (Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi A. 3592) ve Sultan 3.Murad’ın saltanatının 1593-95 yılları olaylarını anlatan 4 minyatürlü Talikizade Şahnâmesi’dir (Türk-Islam Müzesi No. 1965).
  Alıntı ile Cevapla
12 Üyemiz MyStery'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 25.03.2011, 14:39   #2
Çevrimdışı
MyStery
Gerçek Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Osmanlı Döneminde Minyatür Sanatı

17. Yüzyıl Türk Minyatürü




II. Mehmed'in Gentile Bellini tarafından yapılmış portresi

Yüzyılın ilk hükümdarı olan ve genç yaşta tahta çıkan Sultan 1. Ahmed (1603-1617) döneminde Türk minyatürü örnekleri değişik türde eserlerde karşımıza çıkar. Devrin vezirlerinden ve aynı zamanda başarılı bir vassale sanatçısı olan Kalender Paşa tarafından hazırlanarak genç Sultana sunulan Falnâme ve birkaç albüm bu dönem Türk kitap sanatının en önemli yapıtlarıdır. Alışılmışın dışında boyutlarda hazırlanan (47.5 X 34.5 cm.) Falnâme tam sayfa ölçüsünde 35 minyatür vardır. Kitabı hazırlayan Kalender Paşa eserin önsözünde, minyatürlerin karşı sayfasında yer alan metnin o minyatürü açan kişinin falı olduğunu belirtir. Resimler genellikle dinsel temaları işler. Uslup farkları çeşitli saray musavvirlerinin iş birliğini gösterir.


Günümüzde Sultanın adıyla tanınan Albüm ise tımarhane, kaplıcada yıkananlar, maskeli dansların yapıldığı gece eğlencesi gibi konuların işlendiği o dönem Osmanlı toplumunun çeşitli kesimlerindeki günlük yaşamı belgeleyen resimlerin yanı sıra, İran’da olduğu gibi Saray ve çevresindeki tiplerin tanıtıldığı tek figür çalışmalarını kapsar (Topkapı Sarayı Müzesi Ktp. B. 408).

Albümün önsözünde Kalender Paşa, resimleri toplayarak bir araya getirdiğini ve sultana sunduğunu yazar. Kalender Paşa albümün vassalelerini ve kaat’ı süslemelerini yapmıştır. Olasılıkla Kalender Paşa tarafından aynı dönemde hazırlanmış bir diğer minyatürlü albüm Dublin, Chester Beatty Kütüphanesi’ndedir.

Nakkaş Sinan Bey tarafından yapılan II. Mehmet resmi


Sultan 1. Ahmed dönemini anlatan bir Şahnâme olmamasına karşın Osmanlı tarihi ile ilgili minyatürlü yazmalar hazırlanmıştır. Bunlardan birisi olasılıkla 1604 yılında tamamlanan Vakayi nâme-i Ali Paşa’ dır (Süleymaniye Ktp. [ Ef. 612). Ikinci eser Hoca Sa’d ad-Din’in Taç ad-Tevarih adlı eserinin 1025 (1616 tarihli nüshasıdır (Paris Jacquement AndrĞNo. D. 262).

Sultan 2. Osman’ın kısa süren saltanat yılları (1618-1622) 17. yüzyıl Osmanlı minyatür sanatının en verimli dönemi olmuştur. Bu yıllarda saray Şahnâmeciliği görevini Nadiri yapmıştır. Nadiri Türkçe ve manzum olarak yazdığı Şahnâme-i Nadiri adlı eserinde Sultan Osman’ın saltanatının ilk yıllarından, Hotin seferinden Istanbul’a dönüşüne kadar olan olayları konu alır. Eser 1622 yıllarında, Sultanın öldürülmesinden önce tamamlanmış olmalıdır. Bazı sayfaları eksik olan bu şahnâme 20 minyatür saray nakkaşlarının işbirliği ile gerçekleştirilmiştir. Minyatürlerden ikisi bu dönemin ünlü nakkaşı Nakşi tarafından yapılmıştır.
Aynı yıllarda resimlendirilmiş bir diğer eser Tercüme-i Şekâik-i nu’mâiye’dir (Topkapı Sarayı Müzesi Ktp. H. 1263), Türk âlim ve şeyhlerinin biyografilerini konu alan eserdeki minyatürlerde bu ünlü kişilerin tek başına veya öğrencileriyle tasvirleri yer alır. Eserdeki 49 minyatür Nakşi tarafından yapılmıştır. En son minyatürde sanatkâr kendisini Sultan 2. Osman ve Mehmed Paşa ile birlikte tasvir etmiştir.

Bu dönemde Nakşi tarafından resimlendirilmiş bir diğer eser, Nadiri’nin şiirlerininde bulunduğu bir mecmuadır (Topkapı Sarayı Müzesi Ktp. H. 889). Nakşi’nin resimlerine rastlanan diğer eserler arasında Firdevsi Şahnamesinin Türkçe çevirisine ait üç nüsha (Uppsala, Üniversity Lib. Celsing 1; Paris Bibl. Nat. Suppl. Turc 326, New York, Spencer Coll, MS.I) yer alır.

Osmanlı minyatür sanatının ve 17. yüzyılın tarihi konulu minyatürlü eserlerinin sonuncusu Sultan 4.Murad döneminde yazılmış ve resimlenmiştir. Paşaname adli bu eserdeki 6 minyatürden bazılarında Nakşi’nin üslubunun etkileri görülür (Londra, British Museum add. 3584).

Yüzyılın ikinci yarısında imparatorluğun siyasal açıdan giderek zayıflaması, peş peşe yenilgiler ve Batı’nın etkisiyle yavaş yavaş değişen beğeniler sonucu Şahname yazarhğı ve tarihi ressamlık önemini tamamen yitirmiştir. 17. yüzyılın ikinci yarısından yok denecek kadar az minyatürün günümüze gelişini, sultanların Edirne Sarayı’nda oturmaları nedeniyle Istanbul Saray atölyelerinin himayesiz kalışına da bağlayabiliriz. Bu dönemde Edirne Sarayı gelişmiş ve önem kazanmıştır. Edirne Sarayı’nda bir nakkaşhane olduğu bilinmesine karşın faaliyetlerini gösterecek örneklere sahip değiliz. Bu dönemden günümüze gelen örnekler, padişah portreciliğinin devam ettirildiği şecere kitapları, günlük yaşamla ilgili albüm resimleri ve Avrupalı krallar için hazırlandığı sanılan kıyafet albümü türündeki eserlerdir.



18. Yüzyıl Osmanlı Minyatürü

18. yy\'ın ilk yarısı Osmanlı minyatürünün ikinci ve en parlak dönemi sayılabilir. Dönemin hükümdarı III. Ahmet gerçek bir sanat koruyucusudur. Kendisi de şair ve iyi bir hattat olan Sultan kitap ve minyatür sanatına büyük ilgi göstermiştir. Osmanlı tarihinde Lale Devri olarak anılan bu dönemde (1718-30) gerçek anlamda Batılılaşma hareketleri başlamıştır. Bu dönemde minyatür sanatı önemli bir gelişme göstermiştir. Dönemin en önemli nakkaşı Levni'dir. Asıl adı, Abdülcelil Çelebi'dir (Edirne- İstanbul,1732). II. Mustafa döneminde (1695-1703) Edirne'de nakkaşlık yaptı. Renkli ve renkle ilgili anlamına gelen Levni adı kendisine sonradan verildi. Çelebi unvanı onun okumuş, zarif, saygın bir kişi olduğunu göstermektedir. Levni'nin İstanbul'a III.Ahmet ile geldiği ileri sürülmektedir.

Mecnun, El Değmemiş Bölgede



İstanbul'da bir nakkaşın yanına girdi. Minyatürün yanı sıra musiki dersleri de aldı. Diploma aldıktan sonra saray atölyelerinde çalıştı ve hayatının sonuna dek Lale Devri'nin en önemli ve yetenekli saray nakkaşı oldu. Aynı zamanda halk şairi de ola
n Levni'nin 20 kadar şiiri olduğu bilinmektedir. Levni 'Atalar Sözü Destanı' adlı kitabında yalın bir dil kullanmıştır. Bu öğüt destanla her kesime seslenmeyi amaçlamıştır. III.Ahmet için de kasideler yazan Levni vefat ettiğinde Otlakçılar Camii yakınlarına gömülmüştür. Ancak sonraları açılan yollar nedeniyle mezarı kaybolmuştur. Levni'nin ilk büyük eseri Dimitri Kantemi'nin Osmanlı Tarihi'ni anlatan kitabı için II.Mahmut'a kadar 22 padişaha ait portreleridir. Bu resimlerin orijinalleri günümüze gelmediği için kitaptaki gravürlerinden bilgi edinilebilmektedir. Bu portrelerde padişahlar otururken gösterilmiştir. Levni'nin diğer önemli eserleri padişah portrelerinin yer aldığı Silsilename, sünnet düğününü anlatan Surname-i Vehbi'deki minyatürler ve tek tek sayfalar olan murakkalardır.



Leylâ ile Mecnun'un Nizami uyarlamasından bir sahne.




Devrin adını bilmediğimiz bir sanatçısı tarafından resimlendirilen bu nüshada 140 minyatür vardır. Bu sanatkar Levni’den daha çok yeni denemelere yer verir. Özellikle figür sıralamaları, doğa görüntüleri,boyamadaki yer yer tonlaşmalar Batı sanatına açık ve doğayı dikkatle gözlemeye yönelik bir sanatçı olduğunu gösterir. Renk kompozisyonları da Levni’den farklıdır. Levni’nin sarı renkleri olan eğilimine karşılık bu sanatçı yeşil, mavi tonları ve geleneklere bağlı kalarak bol gümüş yaldız kullanmıştır.



Sultan III. Ahmet (Levni)


Levni'nin Topkapı Sarayı Kütüphanesindeki Silsilename'sinde I.Osman'dan III. Ahmet'e kadar olan 23 padişahın portresi yer alır. Silsilename birbirine bağlı, birbiriyle ilgili şeylerin oluşturduğu dizidir. Levni'nin eserinde de birbirini izleyen padişah portreleri vardır. Kitaptaki portrelerin boyutları 14,5x23,5cm ve 17,5x25cmdir. 18. yy başının sanat anlayışının ve beğenisinin yansıtıldığı bu minyatürlerin metni SultanIII. Selim döneminde (1789-1807) şair Münib tarafından yazılmıştır. Levni metne bağlı olmadan portreleri hazırlamıştır. Portrelerde Nakkaş Osman'dan beri devam eden oturma biçimini görürüz. III. Ahmet portresi dışındakiler yastıklı minderler üzerinde rahat pozisyonlarda otururken, günlük giysileriyle, dörtte üç cepheden, başları hafif sağa ya da sola dönük olarak gösterilmişlerdir. Levni portrelerinde gerçeğe ve belgelere uygunluğa önem vermiştir. Levni III. Ahmet'in portresini diğerlerinden farklı bir şekilde betimlemiştir. Levni devrinde yaşadığı padişahı koltuk biçimli bir tahtta otururken resmetmiştir. Süslü tahtın yan kısmında Şehzade Süleyman ellerini kavuşturmuş , saygılı ve utangaç bir şekilde durmaktadır. Padişah ve oğlu içi kürklü gümüş kaftan giymişlerdir. Padişahın başında mücevherli bir sorguç vardır. Taht ve yer örtüsü devrin süsleme beğenisini yansıtan çiçekler, yapraklar ve çeşitli motiflerle bezelidir. Arka planda birbirinin aynı geometrik bezemelerle düzenlenmiştir. Padişahın badem gözleri, kemerli burnu, koyu sakalı, uzun yüzü, zarif duruşu ve bakışı gerçekçi bir portre olduğunu gösterir. Sultanın ayaklarını üzerine koyduğu yükseltide perspektif kullanımı göze çarpar.


Levni\'nin padişah portrelerinde de bazı değişiklikler gözlenir. Padişahın mekan içinde rahat oturması, portrelerin arkasında perde motifine yer vermesi yeni bir anlayışın örnekleridir. Modellerini ele alışındaki rahatlık ve daha yakından yaklaşarak kişisel ifade vermesi dikkat çekici özelliklerdir. Figürlerinin daha büyük ve hacimli olması ve parlak renklerin yerine pastel tonları kullanması üslupsal yeniliklerdir. Bunların dışında portre alanında fazla bir özelliğe rastlanmaz.
Dönemin padişahı III.Ahmet ve veziri Damat İbrahim Paşa sanata ve eğlenceye düşkündür. Levni'nin resimlediği III.Ahmet'in dört şehzadesinin sünnet düğününü ve şenlikleri anlatan Surname-i Vehbi dönemin en önemli albümüdür. Şair Seyyid Hüseyin Vehbi'nin yazdığı III.Ahmet'in dört şehzadesinin Okmeydanı'nda ve Haliç'te 15 gün 15 gece süren sünnet düğünlerinin anlatıldığı 175 sayfalı Surname-i Vehbi'de Levni'nin bazıları imzalı 137 minyatürü bulunmaktadır. 37x26cm boyutlarındaki levhalar halinde hazırlanan minyatürler dönemin toplumsal yaşamından örnekler verir. Şehzade düğünlerine oyuncular, hünerli kişiler, fişek ustaları, yazarlar, ressamlar, alim ve şairler katılırdı. Sünnet şenliklerinde törenler, av ve spor gösterileri, kandiller, fişekler, seyirlik ve dramatik oyunlar, şarkılar önemli yer tutuyordu.

Levni'nin eski saraydan düğünün Okmeydanı'na gidişle başlayan resimlerini, meydanda ve Haliç'te yapılan şenlik ve gösterileri, esnaf alaylarının geçitlerini konu alan resimleri izler. Eserin sonunda birbirini izleyen sayfalarda düğün alayının ve şehzadelerin saraya dönüşü ve sünnet törenlerini göstermiştir Levni'nin bu yazmadaki minyatürlerinde kullandığı renklerin uyumu, çizgilerindeki ritmik etki bırakan düzeni ve hareket halindeki figürleri dikkat çekicidir. Çizgi ve şekil güzelliği ve renk uyumu açısından diğer nakkaşlardan ayrılır. Renkleri kuvvetli ve parlak olmasa da etkileyicidir. En çok sarı, kırmızı renklere ve tonlarına yer verir. Diğer renklerden mor, yeşil,beyaz ve maviyi de giysilerde kullanır. Kompozisyonlarında birlik yerine birbirine bağlı olmayan ayrı sahneler dağınık bir şekilde yerleştirilmiştir. Figürler yalnızca bir yerde yığılıp kalmaz. Üst üste sıralanmış olsa da resmin içinde düzenli bir şekilde dağılırlar. Konu belli bir noktada toplanmaz, resmin bütününe yayılıp mekanı doldurur. Levni figürlere değişik yerlerden bakıp yakından tasvir etmeye ve yüzlerine değişik ifadeler vermeye çalışmıştır. Yüz ifadeleri anlamlıdır, vücut hareketlerinde belli bir amaç vardır. Levni geleneksel minyatür kurallarını sürdürse de çizgisel bir üslupla derinlik duygusu vermeye ve belirsiz perspektif denemelerinde bulunarak üçüncü boyut arayışlarına girişir…

Kompozisyonlarındaki figürlerin eğimli sıralanışı, fondaki doğa betimlemeleri ve kimi mimari ayrıntılarla resme belirli bir derinlik vermiştir. Kimi minyatürlerindeki köşkler ve bahçeler bir duvarın arkasına yerleştirilerek kompozisyona boyut kazandırmıştır. Manzara uzaklık belirtisi olarak ve derinlikte etkili olması nedeniyle kullanılmıştır. Manzarada tepelerin arasındaki açıklı koyulu yeşil ağaçların gölgeleri ve gökyüzünde uçan kuşları kompozisyonu boyutlandırır. Kayaların yerini yumuşak çizgili tepeler ve mavi gökyüzü almıştır. Doğa görüntüleri ile getirdiği yeniliklerden ve perspektif denemelerinden başka iri ve dolgun yüzlerdeki ifadelere önem vermesi ve hareketli figürleri de ona özgü özelliklerdir. Yüz ifadeleri ile yumuşak ve etkileyici bir üslup oluşturur. Kompozisyonlarında geniş mekanlar ve perspektif görülmekle beraber dekoratif öğe de kendini belli eder. Manzara olmadığı zamanlarda minyatür kuralları devam eder.





Rengarenk lalelerin donattığı bahçelerde çeşitli eğlencelerin düzenlendiği bu zevk ve sefa dönemini bize resimleriyle aksettiren Levni’nin diğer önemli çalışmaları bir albümde toplanmıştır. Sanatçı bu albümde saray çevrelerine yakın çeşitli giysiler içinde tek kadın ve erkek tasvirleri yapmıştır (Topkapı Sarayı Müzesi Ktp. No. H. 2164). Albümde Iranlı ve Avrupalılar’ı kıyafetleriyle yansıtan çalışmaları da yer alır. Sanatçı bütün bu resimleri imzalamıştır. Dans eden saç tuvaleti yapan, sokak ve ev giysileri içinde genç kadınlar, günün modasına göre giyinmiş ellerinde Lale veya karanfil tutan zarif erkekler, eğlenceleriyle ünlü bu dönemin saray çevresindeki giyim kuşam düşkünlüğü hakkında bilgi verebilecek niteliktedir. Boyasız fon üzerindeki bu tek figür çalışmalarında Levni’nin gözlemciliği, çizgi ve nakış ustalığı, pastel tonlardan oluşan renk beğenisi açıkça belirir. Bu dönem Osmanlı resminde padişahları ve kazanılan zaferleri konu alan Şahnâme ve tarih kitaplarına rastlanmaması doğaldır. Osmanlı Saray çevresindeki eğlence düşkün lüğü ve yeni beğenilerin ağır bastığı yaşam kitap sanatına da yansımıştır.

Türk minyatür sanatının son parlak dönemi olan bu yıllarda sevilerek resimlendirilen eserlerden birisi de Atat’nir Mesnevileridir. Eserin 18. yüzyılda hazırlanmış çeşitli resimli nüshalarından en önemlisi 1141 (1728) tarihlidir (Topkapı Sarayı Müzesi Ktp. R. 816). Özenle hazırlanmış 43 minyatür Surname-i Vehbi’nin vezir-i azam İbrahim Paşa için hazırlanan nüshasını resimlendiren, adını bilmediğimiz sanatçının elinden çıkmış olmalıdır.


Levni (17. yüzyıl sonları, Edirne- 1732, İstanbul)




Şair Vehbi’nin, III. Ahmed’in şehzadelerinin
1720′deki sünnet düğünün anlatan
Surname’sini süsleyen minyatür







  Alıntı ile Cevapla
9 Üyemiz MyStery'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 25.03.2011, 14:53   #3
Çevrimdışı
MyStery
Gerçek Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Osmanlı Döneminde Minyatür Sanatı

Matrakçı Nasuh (d. ? - ö. 1564), Türk minyatürcü, tarihçi ve matematikçi. Doğum tarihi bilinmeyen Matrakçı Nasuh'un Saraybosna'da doğduğu sanılmaktadır. Enderun’da eğitim görmüştür. Sopalarla oynanan ve bir tür savaş oyunu olan matrak adlı sporda ustalığında dolayı matrakçı lakabıyla anılmıştır. Değişik silahları kullanmaktaki ustalığı da bilinmekte olup bu konuda Tuhfetü'l-Guzât adlı bir kitap da yazmıştır.

Matrakçı Nasuh'un minyatür-harita karışımı kendine has bir üslubu vardır, eserlerinde yeryüzünün kuşbakışı görünümünü resmeder. Buna karşın şekilleri tepeden değil, sanki karşıdan görüyormuş gibi çizer. Bu resimlerde kuş ve tavşan gibi hayvanlar olsa da insanlar asla belirmez. Şehirlerdeki binalar tek tek seçilebilir.

Geometri ve matematik alanındaki çalışmaları neticesinde uzunluk ölçülerini gösteren cetveller hazırlamıştır. I. Selim zamanında ona adadığı Cemâlü'l-Küttâb ve Kemalü'l- Hisâb kitaplarını yazmıştır.

Tarih alanında da çalışan Matrakçı Nasuh, Taberî Tarihi'ni Mecmaü't-Tevârih adıyla Türkçeye çevirmiştir. 3 nüsha olarak yayınlanan Süleymannâme kitabında 1520-1537, 1543-1551 ve 1542-1543 yıllarını anlatmıştır. 1537-1538 yıllarında yazdığı Fetihname-i Karabuğdan, Kanuni Sultan Süleyman'ın İran seferini anlatır. Bu kitaplarda, yol boyunca ordunun geçtiği şehirlerin minyetür şeklinde haritalarını çizmiştir.

Nasuh, Kanuni'nin Fransa kralı I. François'ya destek amacıyla Barbaros Hayrettin Paşa komutasında gönderdiği donanmaya katıldı. Yol boyunca donanmanın uğradığı limanları resmetti.

Kanuni'nin Gençliği , Minyatür (Nakkaş Osman )



Nakkaş Osman Onaltıncı yüzyıl yarısı sonrası Osmanlı İmparatorluğu dönemi baş minyatürcüsü. Doğum ve ölüm tarihleri hakkındaki bilgiler zayıf olmakla birlikte onun çalışmalarının çoğu onaltıncı yüzyılın dördüncü çeyreğinin sonlarına tarihlenir.

Nakkaş Osman'ın en iyi bilinen çalışması 1560- 1570 yılları arasına dayanan Pers elyazması ile yapılan Firdawsis Shahnama nin Türkçe'ye tercümesidir. Resimlerle süslediği çalışmaları içinde Zafername (Book of Victories), the Şahname-ı Selim Han (Book of Kings) ve the Şehinşahname (Book of King of Kings) sayılabilir O ayrıca Siyer-i Nebi'yi resimlerle süsleyen sanatçılardan biridir. 1388 yılında Muhammed'i destansı bir şekilde anlatan eser daha sonra 1595 yıllarında resimlerle tasvir edilmiştir.

Viyana Kuşatması (Nakkaş Osman 1588)

Osman'ın tasvir stili "kolay anlaşılabilir, buna rağmen idrak türünden" olarak tanımlanır. Onun illüstrasyonları en küçük detaylara bile dikkat çeker ve olayları gerçekçi bir şekilde gösterir. Onun çalışmaları sonraki jenerasyon olan Osmanlı İmparatorluğu saray ressamlarını kendi çalışmalarından kaynaklanan önemli işler ile etkiledi.

Sultan Selim II (1512-1520) -Nigari



“Galatalı lakabıyla tanınmıştır. 16. yüzyılın şair, nakkaş ve denizcileri arasında “Nigari” mahlasıyla ayrı üne sahip olan Haydar Reis yurt içinde ve yurt dışında, tanınmış bir Türk büyüğü olarak sanat tarihlerine geçmiştir.

Büyükbabası satrançta Abdülkadir adıyla ün yapmış, devrinin satranç oyununda meşhur bir satranç ustası olup, bu konuda bir risale yazmıştır.Haydar Reis, 16. yüzyılda minyatür sanatında değişik bir üslup yaratmış, batılılar da kendisini “Türk Ekolünün Ressamı Haydar Bey” ve “Muhteşem Süleyman’ın Ressamı Haydar Bey” adı ile kaynaklarına geçirmişlerdir. Bilhassa Kaptan-ı Derya Hızır Hayrettin (Barbaros) Paşa’nın devrinde, onun portresini yapan ilk Türk denizci sanatkar olarak da ayrı bir üne sahiptir.Sultan II. Selim daha şehzadeliği sırasında Haydar Reis’in denizcilikteki ününün yanı sıra minyatür, tezhip, hat sanatlarında da devrin ünlü sanatkarları arasında bulunduğunu, ayrıca iyi bir portre ressamı ve şair olduğunu öğrenince, kendisini yanına almıştır. Daha sonra tahta çıktığında da (1556) ona ünlü minyatürünü yaptırmıştır.


Süleymaniye (Nakkaş Osman)

Yavuz Sultan Selim’in (Saltanatı:1512-1520), Nakkaş Nigari tarafından yapılmış portresinin aslı bugün Paris’te Bibliotheque Nationale’de bulunmaktadır. Sultanın gençlik yıllarını belgeleyen çok başarılı bir minyatürdür. Kanuni Sultan Sultan Süleyman’ı (Saltanatı:1520-1566) arkasında kendisini takip eden iki genç silahtarı ile birlikte resmettiği minyatürü de sanatkarın üstün bir sanat eseridir. 29,5 x 40 cm. boyutlarındaki minyatür Topkapı Sarayı Müzesindedir.“Sarı” lakabıyla anılan Selim7'in bu minyatürü Nakkaş Nigari’nin ne kadar başarılı olduğunu göstermektedir. Minyatürde padişahın arkasında bulunan silahtar ağasının sağ elinde karanfil, sol elinde birkaç ok bulunmaktadır.


Surname-i Hümayun, Nakkaş Osman

Kaptan-ı Derya Hızır Hayrettin (Barbaros) Paşa’nın portresi de Topkapı Sarayı Müzesinde bulunmaktadır.20 x 27 cm. ebadında olan minyatür, 29 x 46 cm. ebadında bir kağıt üzerine yapılmıştır.

Aslı Topkapı Sarayı Müzesi’nde bulunan “Süleymanname” adlı yazma eserde de tasvir edilmiş olan ünlü denizci, Kanuni Sultan Süleyman’ın huzurunda, kendisine oturma izni verilmiş olarak, beyaz sakallı ve yaşlı hali ile görülmekte, her iki minyatür arasında bariz benzerlikler bulunmaktadır.




Yüzyılın Levni’den sonra en önemli sanatçısı Abdullah Buhari'dir. 1728-1745 tarihleri arasında eserler veren Buhari tek figür çalışmaları ve çiçek resimleriyle tanınır. Sanatçının imzasını taşıyan, devrin giysilerinin tüm ayrıntılarıyla izlenebildiği genç erkek ve kadın tasvirlerinin çoğu bir albüm içinde toplanmıştır (Ist. Universite Ktp. T. 9364). Ayrıca çeşitli koleksiyon ve albümlere dağılmış tek figür ve çiçek çalışmaları vardır. 18. yüzyılın ikinci yarısında Batı sanatının etkisiyle kitap resmi giderek önemini yitirmiştir. Bu dönemde resimlendirilen eserler, padişah portrelerinin yer aldığı albümler, kıyafetnameler ve şiir mecmualarını süsleyen manzara, çiçek resimleridir.
  Alıntı ile Cevapla
8 Üyemiz MyStery'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 25.03.2011, 15:17   #4
Çevrimdışı
MyStery
Gerçek Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Osmanlı Döneminde Minyatür Sanatı

Osmanlı Minyatürürlerinin Evreleri

El sufinin yazdığı yıldızlar üzerine Kiitab Suvar el Kevakib el Sabita, Mardin de 1135 de Arapça olarak basılmıştır. 12. yy da mühendis el –Cezeri, teknolojik buluşlarını El-hiyel el-Hendisiye adlı kitapta toplamıştır. Kitapta yer alan buluşlar hidrolik güçle ve dişlilerin hareketiyle çalışırlar. Bunlar otomatik özdevinimli çalışan insanlar, hayvanlar, fiskiyeli havuzlar, kilit ve benzeri teknik buluşlardır.

Osmanlı Donanması'nın 1543 kışında Fransa'nın
Toulon şehrinde kışlamasını gösteren minyatür.


Kitap 1205-06 Tarihli Arapça’dır. Burada resimler, teknik çizimler olmasına karşın, ayrıca sanat değeri de taşır. Anadolu kökenli hekim dioskoridis’in Materia Medica adlı botanik ve zooloji kitabının da 600 bitki ve 200 ü aşkın insan ve havyar tasviri vardır. 13. yy da Konya ‘da resimlenmiş Varka ve Gülşah 11. yy şairlerinden Ayubi, Farsça yazmış ve Gazneli Sultan Mahmut ‘a sunmuştur. Ressam, bu aşk öyküsünü anlatırken, insanları, bitkileri, hayvanları yapmıştır.
Bilinen örnekler Anadolu resim sanatının ilk örneklerinin bilimsel içerikli olarak Diyarbakır ve yöresinde Artuklu emirlerin ve Konya da seçkin sınıfın desteği ile 12 ve 13. yy da ortaya çıktığını göstermektedir. Osmanlılar da kültürel zenginliğin Sultan Orhan döneminde (1326-62) önce İznik’te başladığı sonra bursa da sürdüğü ve Edirne de sanatın her dalına önem verildiği görülmüştür.

15.yy Timur la birlikte bilim adamı, yazar, sanatçı Anadolu ya geldiği bunu izleyen yıllarda Şiraz, Tebriz, Semerkand gibi merkezlerde gerçek bir kültür alışverişinin ve sanatçının dolaşımının başladığı görülür.

Matrakçı Nasuh'un 1533 yılında yaptığı
ve İstanbul'u betimlediği minyatür




  • Osmanlı Minyatür sanatının gelişimi altı evrede almıştır.

1. II.Mehmed, II.Beyazıd ve I.Selim (1451-1520) : Oluşum Evresi;

2. 1.Süleyman ve II.Selim dönemi (1520-1574) : Geçiş Evresi;

3. III.Murad ve III.Mehmet dönemi (1574-1603) : Klasik Evre;

4. 17.yüzyıl (1603-1700) : Geç Klasik ve Durakla Evresi;

5. III.Ahmet dönemi ve 18. yüzyılın ilk yarısı (1700-1750) : İkinci Klasik Evre ya da Neo-Klasik Evre

6. 19.yüzyılın sonuna kadar (1750-1900); 1750’den sonrası: Osmanlı minyatürünün sonu.




Oluşum Evresi (1451 - 1520)


I.Murad ve I.Beyazıd döneminde bursa kültür gelişiminde merkez haline geldi. Bursa’ da ve iznik’ te üretilen kitap ciltlerinde İznik çinilerinde dokuma alanında Osmanlı çizim renk ve teknik gelişimine ince zevkine sahipti. II.Murad döneminde kültür atılımı Amasya, Bursa ve Edirne’de yoğunluk kazandı, 15.yüzyıl minyatürlerinden günümüze kalanlar.

Ahmeti’nin iskendernamesi 1416’da Amasya’da yapılmıştır.

Nizami’nin Hamse’si 1442 yılında yapılmıştır.

Külliyat-ı Katibi de Abdullah Nişaburi’nin kasideleri vardır. Minyatürleri Dilsuznameye benzer. Edirne’de yapılmıştır.

Dilsuzname 1455-1456 da Edirne’de yapılmıştır.

Cerrahiyyetü’l-haniye 1456-66 yıllarında Amasya’da hazırlanmıştır.



Dünya tarihinin çizgisini değiştiren ender hükümdarlardan birisi olan Fatih Sultan Mehmet’in kimliği ve sanat koruyuculuğu minyatür sanatı açısından büyük önem taşır. İstanbul kenti ve Topkapı sarayı gerçek anlamıyla bir sanat ve kültür merkezine dönüşmüştür. Arap ve Katalan haritalarından Avrupa gravürlerine, Nizami ve Cami’nin eserlerinden İnciller’e ve orta Asya resimlerine kadar çok farklı dillerde ve farklı köklerden gelmiş eserlerden oluşan zengin kitaplığı bunun kanıtıdır. Costanzo da Ferrara Fatihin büst portresinin yer aldığı bir madalya hazırlamış ve çizimler yapmıştır. Ancak yabancıların yaptığı en ünlüsü Gentile Bellini’ninkidir. Yerli ustalar tarafından da benimsenen portrecilik anlayışı Osmanlı resminde 19. yy la kadar sürmüştür. Fatih dönemindeki minyatür ise, 14.yüzyıl Türk yazarı Ahmedi nin Büyük İskender’in hayatını içeren ve Osmanlı tarihine ilişkin ayrı bir bölümünde bulunduğu eseri İskendername’dir. Yüzyıllar boyu sürecek tarih ve hanedan bilincinin Fatih’le başladığı görülür. Burada önceki padişahların tahta çıkışını, seferlerini savaşlarını anlatan sahneler Osmanlı tarihinin ilk kez bu döneminde resimlendiğini gösterir.


  • II. Bayezıd döneminin minyatürlü yazmaları şunlardır.
Kelile ve Dinme Bidpay’ın bu ünlü eserinin Farsça çevirisinin minyatürlü yazması. 1495 tarihlidir. 14.yy İran şairlerinden Emir Husrev-i Dehlevi’nin Hamse(sinden Peşt Bihişt mesnevisi değişik üsluplarda 28 minyatür içermektedir. 15 yy şairlerinde Latifi’nin Şirin ü Hüsrev mesnevisinin 1498-99.

Osmanlı giysilerini belirgin olmaya başladığı Osmanlı karakterinin oturduğunu görürüz. Bu dönemde Şiraz ve Herat çığırı minyatürleri Osmanlı minyatür sanatında önemli adımlar atılmıştır.

I. Selim (1512_20) Oluşum Evresi’nin üçüncü sultanıdır. Selim döneminde 2 minyatürlü yazma olmasına rağmen Yavuz sultan selim kitap sanatına katkısı çok önemlidir. Memluk’ta gölge oyunu 11.yy’dan beri biliniyordu, kendisine sunulan oyunu çok beğenmiş sanatçıları İstanbul’a davet etmiştir.

I. Selim İstanbul’a 600 Mısırlı ile döner. Dışarıdan sanatçı ve değerli sanat eserleri getirmek gelenek olmuştur.

Hamedan haritası, İran







Geçiş Evresi (1520 - 1574)

Bu dönemde üretilmiş 50 minyatürlü eser vardır. Büyük bir kısmı Kanuni döneminde (1520-66) II. Selim nakkaşhane ye destek olmuştur. Sarayda dışarıdan gelen nakkaşlardan Şiraz-tebriz –safevi üsluplarını minyatürlere yansıtmışlardır. Batılı sanatçılar içinde kimin hangi ülkeden geldiği gösteren takma adı vardır. Örneğin Macar nakkaş Pervane. Macaristan hakkındaki minyatürleri onun yaptığı büyük olasılıktır. Bu evrede edebi eserlerin çoğunluğu İran klasikleri çok sayıdadır. Nizami Hamse, Leyla ile mecnun, iskendername gibi mesnevilerden oluşur. Firdevsi- Tusi, Şehname çok sayıda minyatürlü yazması bulunmaktadır.

Harita



Bu evrede edebi eserler sayıca çok olmakla sultanların yaşamlarını etkinliklerini anlatan şehnameler, seferleri anlatan gazavatnameler önem kazanmıştır.


Bunların ilki Şükri’nin Selimname adlı mesnevi biçimdeki manzum eseridir. Bu minyatürde Osmanlı ordusunun Safevi ordusunun karşılaşması gösteriliyor.

Tebriz haritası


Kanuni Sultan Süleyman dömeminin en önemli sanatçısı Matrakçı Nasuh tur. Tarihçi, Matematikçi, sporcu, silahşör, hatta ve nakkaştır. İnsansız kent resimleriyle minyatür sanatında yeni bir tür yaratmıştır. 1534-35 İran ırak seferini anlatan 128 minyatür vardır. Ordunun İstanbul Tebriz arasındaki duraklanan kentlerin 16.yy’da ki gerçek görüntülerini çizmiştir. Diğer bir eseri Süleymanname Nice, Cenova gibi kalelerin Barbaros komutasındaki Osmanlı minyatürlerini yapmıştır. Diğer eseri Tarih-i sultan Beyazıt Osmanlı donanmasına ait gemileri kale ve kentlerin minyatürünü yapmıştır.



Ka
nuni döneminde saray nakkaşlarının albümlerde yaptıkları tasvirler çok akıcı, çok ince çizgi ve figürlerle sanat eseridir. Albüm ressamlığında tezhipçi Karamemi, Şah kulu’nun ortak eseri bu inceliğin en seçkin örnekleridir. Yeni bir üslup saz yaprağı, saz yolu mürekkep ve fırça ile boyasız yada sönük boyalarla yapılan resim tekniğidir. Bu yolda pek çok albümde resimleri bulunan bir başka nakkaş 16.yy sonları Veli Can'dır.

  Alıntı ile Cevapla
9 Üyemiz MyStery'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 25.03.2011, 15:30   #5
Çevrimdışı
MyStery
Gerçek Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Osmanlı Döneminde Minyatür Sanatı

Klasik Evre
(1574 -1603)


Osmanlı minyatürü kendine özgü kişiliğine kavuşmuştur. Seyid Lokman ile Nakkaş Osman işbirliği ile III. Murat dönemi minyatür sanatının altın çağı olmuştur. III. Murat şairdi. Nitekim oğlu Şehzade Mehmet için 52 gün görkemli şenlik düzenlemiş ve bu şenliği anlatan Surname-i Hümayun 437 minyatürle resimlenmiştir. Hiçbir yazmada bir cilt içinde bu kadar çok minyatür yoktur.

Sultaniye, Zanjan, İran



Seyid Lokmanın önemli eserlerinden biri Zübdetü’t-Tevarih’tir. Evrenin yaratılışından başlar, Hz.Adem ve ondan sonra gelen Peygamberler’i , İslam tarihini anlatır. Seyid Lokmanın 2 ciltlik Hünername adlı anıtsal eseri bu dönemin en önemli eserlerinden biridir.

Diyarbakır


Gazavatname türü eserlerde vardır. Metin ve minyatür bakımından en önemlisi Gelibolulu Mustafa Ali’ nin Nusretnamesidir. Bu eser Lala Mustafa’nın komuta ettiği Osmanlı ordusunun Gürcistan, Azerbeycan ve Şirvan’ın fethindeki olayları incelemiştir. Gelibolulu Mustafa Ali bu eseri sefere katılarak oluşturmuştur. 1580-81 de tamamlamıştır. III.Murat 1595 yılına doğru İslam’ın erken dönemi ve Hz. Muhammed’in yaşam öyküsünü resimleyip yazılmasını istemiştir, uygun metin Erzurumlu Darir’in Siyer-i Nebi Anıt değerinde eşsiz bir eserdir.



Geç Klasik ve Duraklama Evresi
(1603 - 1700)

Minyatür sanatında nicelik ve nitelik bakımından bir düşüş göstermiştir. 17.yy başlarında Sultan I.Ahmet döneminde vezirlik yapan aynı zamanda kitap sanatı üzerinde çalışan Kalender Paşa sultan için normal boydan büyük Falname hazırlatmıştır.

Melekler, cinler, vakvak ağacı gibi. Çok renkli ve kalın fırça ile yapılmıştır. Safevi etkisi görülür. Hazırladığı bir başka eserde, I.Ahmet albümüdür, bu Albümde yeniliklerde bir örnek oluşturmaktadır. Her konuda minyatürlere yer verilmiştir. Sıradan insanları, günlük yaşamları, tek figürlü kadınları gösteren minyatürlerdir.

Âlim Şemseddin Ahmed Karabaği, Seyyid Lokman, Nakkaş Osman

ve kâtiplerin meclisi (Şahname-i Selim Han, 1581)







İkinci Klasik Evre veya Neo - Klasik Evre
(1700 - 1750)


18 yy ilk yıllarında başlayarak Levni, Abdülcelil Çelebi durumu olumlu yönde değiştirmiştir. Onun çağı II.Mustafa, III.Ahmet ve Sadrazam İbrahim Paşanın çağıdır. Levni üslubu Lale devri diye adlandırılan çağın renkli, sanat incelikleriyle dolu eğimlerine çok uymaktadır.

Çadır Şehir -Surname-i Vehbi (1720)


Levni’ nin önemli yapıtı Surname-i Vehbi’ dir. III Ahmet şehzadeleri Süleyman, Mehmet , Mustafa ve Beyazıd’ın 15 gün süren sünnet şenlikleri anlatmaktadır. Sanat tarihçisi Esin ATIL Levi’ nin 137 minyatürle resimlediği Surname-i Vehbi’yi çok iyi incelemiş, ABD bugüne kadar yayımlanmamış doktora tezi yapmıştır.

Köçekler - Surname-i Vehbi (1720)



Levni’nin Surname için yaptığı minyatürler bu alanda büyük yenilik getirmiştir. Daha önce gördüğümüz 1582 deki şenliği anlatan Surname-Hümayun’ın mekanı hiç değişmeyen durağan 472 minyatürüne karşın, Levni’nin 137 minyatürü mekan değişikleriyle kalabalık düzeni, büyük Vanlılık getirmiştir.

Mehter - Surname-i Vehbi (1720)



I.Mahmud döneminde en önemli nakkaş Abdullah Buhari’dir. Tek kadın ve erkek minyatürleri vardır. Batı resim anlayışına daha çok giyim kuşamdaki yeniliklerle yaklaşmıştır. Levni de olduğu gibi Buhari’ninde pek çok minyatürü özel koleksiyonlardadır. Bu evrede çiçek minyatürlerinden oluşan albümlerde yapılmıştır. Ali üsküdarı gül, sümbül, menekşe, karanfil, Leylak Lale erguvan çiğdem Çiçeklerde gölgeleme ve renk tonlamasıyla batı resmine yaklaşmıştır.

Kadın Müzisyenler -Surname-i Vehbi (1720)







1750’den Sonrası Osmanlı Minyatürünün Sonu
Lale devrinden sonra matbaanın yaygınlaşmasıyla minyatürlü el yazması yapımının giderek azıldığı görülmüştür. Geleneksel minyatür yerini duvar resmi ya da Albüm resimlerine bırakmıştır. Fazıl Enderu’nin yazdığın 18.yy ilk çeyreğinde minyatürlenen Hubanname ve Zenanname çeşitli dünya ülkelerinden kadın ve erkeklerin kıyafetlerini gösterir. Bu evrede saray koleksiyonlarındaki albümlerde Rafael, Konstantin, Iistrati gibi ressamlar tek figür çalışmıştır. Levni’nin yaptığı portre albümünden sonra, III.Selim Kostantin Kapıdağlı ya portresini yaptırmış tüm Osmanlı padişahlarının portresini sipariş etmiştir.
Teknik ve içerik bakımından yeni türler gelişmiş, tutkallı boyalarla yapılan geleneksek minyatürler suluboya ya da guaj resimlere dönüşmüştür. Perspektif, ışık-gölge ve renk değer arayışları girmiştir. 18.19.yy minyatür sanatında izlenen yenilikler tuval resminin oluşumunda önemli rol oynamıştır. 19. yy ikinci yarısında Avrupa’da eğitim görme olanağı bulan Türk ressamları ve akademi mezunları figüre dayanan batı resmine gerçek anlamıyla ayak uydurabilmiş ve Türk resmini günümüze getirmişlerdir.
  Alıntı ile Cevapla
12 Üyemiz MyStery'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 24.08.2014, 14:48   #6
Çevrimdışı
ReaL
Deniz Sevengillerden

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Osmanlı Döneminde Minyatür Sanatı

Piri Reis'in Kitab-I Bahriyesinden

Bazı Haritalar



Çanakkale Boğazı'nın girişi





Çanakkale Boğazı ve Saros Körfezi





Lesbos ve Ayvalık





Ege Denizi





Atina





Selanik





Otranto




__________________



Tüm katılımcı arkadaşların okumasını rica ediyorum... Lütfen Tıklayınız..
* * *
  Alıntı ile Cevapla
6 Üyemiz ReaL'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 16.10.2014, 23:09   #7
Çevrimdışı
Dilaver
Müdavim

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Osmanlı Döneminde Minyatür Sanatı

Müthiş konu..

Foruma bu konuyu kazandırdığınız için teşekkürler MyStery
__________________

Tanrılar, erkeklerin ''balıkta'' geçirdiği zamanı ömründen saymaz. (Babil Atasözü)
  Alıntı ile Cevapla
2 Üyemiz Dilaver'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 11.01.2016, 13:48   #8
Çevrimdışı
Dilem
» Angel Fall «

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Osmanlı Döneminde Minyatür Sanatı

Bilgiler için teşekkürler ellerinize sağlık

Bodrum Kalesi içinde Minyatür sanatının örneklerini görmüştüm. Kalenin bir bölümünde duvarlara bu tarz da resimler yapılmıştı.
Eğlenceleri simgeleyen, insanların zeytin yağı yapması ve çömlek yapımıyla ilgili örnekler hatırlıyorum.
  Alıntı ile Cevapla
2 Üyemiz Dilem'in Mesajına Teşekkür Etti.
Cevapla

Bu Sayfayı Paylaşabilirsiniz

Etiketler
minyatür, sanatı


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hızlı Erişim


WEZ Format +3. Şuan Saat: 17:06.


Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Önemli Uyarı
www.forumgercek.com binlerce kişinin paylaşım ve yorum yaptığı bir forum sitesidir. Kullanıcıların paylaşımları ve yorumları onaydan geçmeden hemen yayınlanmaktadır. Paylaşım ve yorumlardan doğabilecek bütün sorumluluk kullanıcıya aittir. Forumumuzda T.C. yasalarına aykırı ve telif hakkı içeren bir paylaşımın yapıldığına rastladıysanız, lütfen bizi bu konuda bilgilendiriniz. Bildiriniz incelenerek, 48 saat içerisinde gereken yapılacaktır. Bildirinizi BURADAN yapabilirsiniz.