Forum Gerçek

AnasayfaForumları Okundu Kabul Et Bugünkü Mesajlar
Geri git   Forum Gerçek > Gezelim & Görelim > Buram Buram Türkiye'm > Güneydoğu Anadolu


Yeni Konu aç  Cevapla
 
Seçenekler
Eski 05.08.2013, 00:20   #1
Çevrimdışı
Basakca
Müdavim

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Güneydoğu Anadolu'da Görülmesi Gereken 10 Güzel Yer



Güneydoğu Anadolu'da Görülmesi Gereken Yerler










Hasankeyf - (Batman)



Hasankeyf’in ne zaman ve kimler tarafından kurulduğu bilinmiyor. Ancak şehir ve etrafındaki binlerce mağara insanların buraya çağlar öncesinden yerleştiğini gösteriyor.

Hasankeyf, insanlığın en eski yerleşim yerlerinden biri olan Mezapotamya bölgesinde yer almaktadır. Hem içinden Dicle nehrinin akıp gitmesi, korunmaya müsait coğrafi yapısı, mesken olarak kullanılan binlerce mağarası hep dikkatleri çekmiş ve çağlar boyunca stratejik önemini korumuştur.

Yekpare taştan meydana gelen kalesi nedeniyle “Hısn Keyfa” adını almıştır. Ancak başka isimler de kullanıldığı bilinmektedir. Kuzeyden güneye kıvrılıp giden Dicle nehri üzerinde yer alması ve o günlerde ticaretin önemli bir kısmının nehir yoluyla yapılması nedeniyle Hasankeyf, ticari ve ekonomik olarak da gelişti.

Hasankeyf’i Artuklular’dan alan (1232) Eyyubiler, henüz bölgeye tam hakim olamadan Moğol istilasi ve harabiyeti ile karşılaştı. Birçok yerleşim yeri gibi burası da altüst oldu.
Eyyubiler, Moğol şokunu atlattıktan sonra 14. yüzyıl başlarından itibaren Hasankeyf’i yeniden imar etmeye başladı. Özellikle bugün Hasankeyf’te bulunan birçok eserde imzası bulunan Eyyubiler’in, Sultan Süleyman zamanında bu imar faaliyeti zirveye ulaştı. Hasankeyf, bu yıllarda tarihinin en parlak dönemlerinden birini yaşadı. Nihayet Osmanlılar’ın gücüne karşı direnemeyen, Safeviler’in baskıları ve iç hesaplaşmalarla iyice yıpranan Eyyubiler, 1515 yılında burayı Osmanlılar’a bıraktı. Bu tarihten itibaren şehir, tarihi önemini kaybederek günümüze geldi.






Halilürrahman Camii ve Çevresi - (Şanlıurfa)



Balıklıgöl, (Aynzeliha ve Halil-Ür Rahman Gölleri) Şanlıurfa şehir merkezinin güneybatısında yer alan ve İbrahim Peygamberin ateşe atıldığında düştüğü yer olarak bilinen bu iki göl, kutsal balıkları ve çevrelerindeki tarihi eserler ile Şanlıurfa'nın en çok ziyaretçi çeken yerlerindendir.

Urfa’nın balıklı gölü dünyaca meşhur rivayetlerle destekleniyor.

Urfa’da anlatılan efsanelerin içinde en özel yere sahip olan, kuşkusuz ki Hz. İbrahim’in ateşe atılma öyküsü. Tek tanrıcı üç din olan İslamiyet, Musevilik ve Hıristiyanlık tarafından tanınan ve bu dinlerin kutsal kitaplarında adı geçen Hz. İbrahim’in Urfa’da doğduğu rivayet edilir. Öykü bu doğumun olduğu bölgenin Kralı Nemrut ile Hz. İbrahim arasında geçer.

İbrahim Peygamber, devrin zalim hükümdarı Nemrut ve halkının taptığı putlarla mücadele etmeye, tek tanrı fikrini savunmaya başlayınca, Nemrut tarafından bugünkü kalenin bulunduğu tepeden ateşe atılır. Bu sırada Allah tarafından ateşe "Ey ateş, İbrahim'e karşı serin ve selamet ol"' emri verilir. Bu emir üzerine, ateş suya odunlar da balığa dönüşür. İbrahim bir gül bahçesinin içersine sağ olarak düşer. İbrahim'in düştüğü yer Halil-ür Rahman gölüdür. Rivayete göre Nemrut'un kızı Zeliha da İbrahim'e inandığından kendisini onun peşinden ateşe atar. Zeliha'nın düştüğü yerde de Aynzeliha Gölü (Zeliha’nın Gözü) oluşmuştur. Her iki göldeki balıklar halk tarafından kutsal kabul edilerek yenilmemekte ve korunmaktadır.

Bugün her iki gölün karşısındaki tepenin üzerinde mancınık olarak kullanıldığına inanılan iki sütun hâlâ ayaktadır. İnanışa göre bu sütunların birinin altında “bitmeyen su”, diğerinin altında ise “bitmeyen altın” bulunuyor; biri yıkılırsa Urfa altına, diğeri yıkılırsa Urfa için altın kadar değerli olan suya gömülecek kent. Balıklı Göl’ün hemen yanı başında yer alan ve Eyyubiler Devleti’nin kurucusu Salahaddin Eyyubi’nin yeğeni Melik Eşref tarafından 1211 yılında yaptırılan Halil-ür Rahman Cami ise, gölün doğal güzelliğine mimari estetik katıyor.

Halilürrahman Camii: Döşeme Camii adıyla da anılan yapı Halilürrahman Gölü'nün güneybatısında. 1211'de Salaheddin Eyyubi'nin yeğeni Melik Eşref Muzaffereddin Musa tarafından yaptırılan caminin doğusunda türbeler bulunuyor. Dikdörtgen planlı yapının batısındaki medrese odaları 1871'de yaptırıldı. Hz. İbrahim'in ateşe atıldığında düştüğü yer olarak kabul edilir.







Halfeti - (Şanlıurfa)



Halfeti, büyük kısmı Birecik Baraj gölünün suları altında kalan Şanlıurfa’nın küçük bir kasabası. Dünyada siyah gülün yetiştiği tek yer olarak kabul edilen Halfeti, sakin ve huzur veren özelliği ile de biliniyor.


Halfeti Şanlıurfa ilinin bir ilçesidir. M.Ö.855 yılında Asur kralı III. Salmanassar tarafından zapt edildiği zaman Şitamrat adını taşıyordu. Yunanlılar bunu değiştirerek Urima adını vermişlerdir. Süryaniler ise Kal’a Rhomeyta ve Hesna the Romaye adlarını kullanmışlardır. Şehir Arapların eline geçtikten sonra Kal’at-ül Rum adı takılmıştır. II. yüzyılda Bizanslıların eline geçince bu kez Romaion Koyla adını almıştır.

1280 yılında Beysari komutasındaki Memluk ordusu tarafından kuşatılmış, sonuç alınamayınca şehirdeki Hıristiyan mahalleleri beş gün süreyle yağmalandı. 1290 yılında bu kez Memluk Sultanı Eşref tarafından feth edildi. Ve son kez Memlükler tarafından tamir edilen şehre Kal’at-ül Müslimin adı verildi. Yavuz Sultan Selim zamanında Osmanlılara geçen şehir, zamanımızda da kullanılan Urumgala ve Rumkale adlarını alarak 1954 yılında ilçe haline getirilmiştir.

Halfeti ilçesinin il merkezine uzaklığı 120 Km’dir. Yukarı Göklü adlı bir kasabası 35 köyü ve 34 mezrası vardır. Arazisinin büyük çoğunluğu Birecik Barajı suları altında kaldığından ilçenin yeni yerleşim alanı olarak Karaotlak bölgesi tesbit edilip ilçe yeniden inşa edildi. Şu anda, Eskihalfeti denen, bir kısmı sular altında kalmış bölge, yavaş yavaş turistik bir bölgeye dönüşüyor.

Halfeti’nin eski bir tarihe sahip olduğu bilinmekle birlikte Romalılar öncesine ait bilgiler yetersizdir. Ancak yakınındaki yerleşim yerleri ile aynı tarihe sahip olduğu sanılmaktadır.





Nemrut Dağı- (Adıyaman)



Adıyaman ilinin, Kahta ilçesinde bulunan ve içinde Kommagene Krallığı'nın bir antik kentini barındıran milli park ve ören yeri. Adıyaman il merkezinde Kahta'ya bağlantı sağlayan karayolu ile ulaşım sağlanmakta olup, Milli Park Adıyaman il sınırları içerisindedir. Adıyaman hava alanından ulaşım oldukça rahat ve kolaydır. Adıyaman ve Kahta ilçesinden Nemrut dağına ve diğer tarihi yerlere servisler vardır.


Nemrut Dağı ve Kommagene Kralı Antiochos'a ait Tümülüs ve kutsal alanlar, Milli Park'ın ana özelliğini teşkil etmektedir.

Antiochos'un tümülüsü ve dev heykelleri, Arsameia (Eskikale), Yenikale, Karakuş Tepe ve Cendere Köprüsü Milli Park içerisinde kalan kültürel değerlerdir. Eski çağlarda Komagene olarak anılan bu bölgede, I.Mithradates tarafından bağımsız bir krallık kurulmuş, krallık onun oğlu I. Antiochos (M.Ö. 62-32)un egemen olduğu yıllarda önem kazanmıştır. MS.72 yılında da Roma'ya karşı yapılan ve kaybedilen savaş ile krallığın bağımsızlığı sona ermiştir.

Nemrut Dağı doruğundaki kalıntıları yerleşme yeri olmayıp Antiochos'un Tümülüsü ve kutsal alanlardır. Tümülüs, 2150 metre yüksekliğinde, Fırat Nehri geçitlerine ve ovalarına hakim tepe üzerinde bulunmaktadır. Kralın kemiklerinin ya da küllerinin anakayaya oyulmuş odaya konulduğu ve 50 metre yüksekliğinde ve 150 metre çapındaki tümülüs ile örtüldüğü düşünülmektedir. Girişi kuzeyden olup doğuda ve batıda dini törenlerin yapıldığı teras şeklindeki avlular yer almaktadır.

Her iki terasta da aslan ve kartal heykelleri arasında yüksekliği 7 metreye ulaşan oturur vaziyette dev heykeller sıralanır, bunlar yazıtları ve kabartmaları olan ortostad (dik olarak konulan büyük taş bloklar)'la çevrilmiştir. Eski Kahta Köyü yakınında Kommagene'nın başşehri Arsameia yer alır. Burada, Mithridates'in kutsal alanı bulunmaktadır.

Kahta Çayı'nın bir kolu olan Cendere Çayı'nın daraldığı yerde iki ana kaya üzerinde tek kemerli olarak yapılan Cendere Köprüsü yer almaktadır. Köprü sütunları üzerindeki kitabeye göre Kommagene şehirleri tarafından Roma İmparatoru Septimus Severus (MS 193-211) ile karısı ve oğulları onuruna yaptırılmıştır. Arsameia'nın 10 km. güneybatısında 21 metre yüksekliğinde krallık kadınlarının gömüldüğü Karakuş Tepe Tümülüsü bulunmaktadır.





Mor (Aziz) Gabriel Manastırı - (Mardin)





Süryanilerin anayurdu olarak bilinen Turabdin bölgesinin kalbi konumundaki Mor Gabriel Manastırı, Midyat ilçesi'nin 23 km. güneydoğusunda, meşe ağaçlarıyla örtülü tepelerin doruk noktalarından birinde, 1616 yıllık uzun tarihi boyunca yaşadıklarını sergileyerek kendisine gelen konukları büyüleyerek karşılar.

Manastır, 397 yılında Mor Şmuel (ö.409) ve Mor Şemun ( ö. 433 ) tarafından kurulmuştur. Ancak, kısa zamanda Manastır o kadar ünlenmiş ki, ünü o dönemde İstanbul ve Roma'da oturan imparatorların kulağına kadar gitmiş. Roma İmparatorları Arcadius (395-408) ve Honorius'un (395-423) bağışlarından sonra II. Theodosios (408-450) ve Anastasius'un (491-518) bağışlarıyla Manastır'da yapılan bazı önemli yapılar günümüzde halen ayaktadır.

Manastır'ın 5 ve 6. yüzyıldan kalan muhteşem yapıları, Bizans dönemi nadir mozaikleri, kubbeleri, abbaraları, çan kuleleri, hareketli terasları, kapıları ve Midyat kesme taşlarından yapılan kapı ve yapılardaki motif ve süsleri ile herkesi büyüleyen Manastır, aynı zamanda Süryani Kilisesi'nin en önemli dini merkezlerinden biridir.


Dünyanın en eski ve faal Hıristiyan manastırlarından biri olma özelliğine sahip olan Mor Gabriel Manastırı aynı zamanda 16 asırdır (zaman zaman savaş ve karışıklıklar nedeniyle boş kaldığı dönemler hariç) manastır yaşam tarzı ve geleneğini yaşatabilen ender manastırlardandır. Bu nedenle Mor Gabriel Manastırı, hem Türkiye'miz hem de dünya tarih ve kültür mirasının en değerli ve görkemli yapıtlarından biridir.

Manastır'ın farklı mimari tarzları içinde barındıran yapılara sahip olmasının nedeni, yapılarının farklı dönemlerde yapılmış olmasından kaynaklanır. Manastır'ın birinci katını oluşturan, tarihsel değeri büyük ve gelen konukların da ziyaret ettiği yapıların çoğu 5 ve 6. yüzyıldan kalmadır. Manastır'ın ikinci ve özellikle üçüncü katını oluşturan ve idari bölümleri barındıran yapılar ise 20. yüzyılın ikinci yarısından sonraki dönemlerde, duyulan ihtiyaçların karşılanması için yapılan yeni binalardır.

  Alıntı ile Cevapla
Eski 08.08.2013, 03:54   #2
Çevrimdışı
Basakca
Müdavim

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Güneydoğu Anadolu'da Görülmesi Gereken 10 Güzel Yer

Sur ve Burçlar - (Diyarbakır)



Çin Seddi'nden sonra en uzun sur olması ile ünlenen Diyarbakır Surları 5.5 km uzunluğunda ve 7-8 m yüksekliğinde. M.Ö. 349 yılında Bizans İmparatoru Costantinus tarafından yenilenen surların yapılış tarihi tam olarak bilinmiyor. 16 kalesi ve 5 çıkış kapısı olan siyah bazalt surlar, kentin en ilgi çekici yeri. Ortaçağ askeri mimarisinin muhteşem örneğini oluşturan bu surlar yazıtlar ve kabartmalarla süslenmiş.

Yapısı, sağlamlığı, taşıdığı yazıtlar, kabartmalar ve şekillerle surlarda 12 uygarlığın kitabelerini okumak mümkündür.

Kalenin ik yapılış tarihi bilinmemekte, ancak M.S.349 yılında Roma imparatoru Konstantinus tarafından genişletilerek bazı kısımları onarılmıştır. Kalede 4 kapı bulunmakta ve bunlar 4 ana yöne açılmaktadırlar. Daha sonra şehrin gelişmesiyle surlarda yeni kapılar açılmıştır.

Surlar 5.5 kilometre uzunluğunda ve şehri bir kalkan balığı gibi kuşatmaktadır. Duvar yüksekliği 12 metre, genişliği 3-5 metre olan surların 82 adet burcu ve 16 kalesi vardır.

Bunlardan en önemlileri; Keçi Burcu (Birca Keçikê), Yedi Kardeş Burcu, Ulu (Evli) Beden Burcu ve Nur Burcu’dur. Dış Kale’nin dört yöne açılan, mimarlık tarihi açısından birbirinden önemli, dört kapısı vardır. Kuzeyde Dağkapı (Harputkapı), batıda Urfakapı (Rumkapı), güneyde Mardinkapı (Telkapı), doğuda Yenikapı (Dicle veya Sukapı) yer alır.

5.600 yıl, her türlü saldırı ve istilaya karşı varlığını koruyan surlar 1932 yılında dönemin valisi tarafından, Derê Çiyı civarındaki surlar “kentin hava akışını engellediği” gerekçesiyle yıktırılır. Bu trajik yıkımı gören Fransız araştırmacı, arkeolog Albert Louis Gabriel, durumu telgrafla merkezi idareye bildirir ve yıkımın önüne geçer. Böylece “hava akışını engellediği” gerekçesiye yıktırılan Surlar, şimdiki haliyle tarihin eksik bir parçası gibi durmaktadır.

Araştırmacı, arkeolog A. Gabriel ''Diyarbakır Surları tek başına kitabeler müzesi sayılabilir'' demiştir.







Zeugma Antik Kenti ve Arkeoloji Müzesi- (Gaziantep)





Zeugma M.Ö. 300 civarında Büyük İskender'in generallerinden Selevkos Nikador tarafından kurulmuş bir antik şehirdir. Bugün, Gaziantep ilinin Belkis şehri eteklerindedir.

İlk olarak kurucusu adına Fırat'lı Selevkos anlamına gelen " Selevkaya Euphrates" olarak anılan şehir Roma İmparatorluğu tarafından ele geçtikten sonra köprü anlamina gelen "Zeugma"ismiyle anılmaya başlandı. Antioch (Antalya) Çin arasında Fırat yoluyla oluşan geçitte liman olarak büyük bir ticari değer kazandı.

Yapılan kazı çalışmalarında A, B ve C olarak üç bölümde incelenen şehrin villaları ve çarşılarının bulundugu A ve B bölümleri bugün Birecik Hidroelektrik Baraj gölü altında bulunmaktadır. Henüz kazı yapılmamış C bölümünde ileride bir açık hava müzesi oluşturulması planlanmaktadır. Antik şehir, Roma döneminden kalan mozaikleri ile dünyaca ünlüdür.

2005 yılından beri, Zeugma antik şehrinde bulunan villalardan çıkartılan mozaikler, Arkeoloji müzesinde sergilenmektedir.

Gaziantep Arkeoloji Müzesi ise 1944 yılında cumhuriyet döneminin ilk arkeologlarından Sabahat Göğüş tarafından kurulmuştur. Başlangıçta Nuri Mehmet Paşa Camii’inde hizmet veren müze, 1969 yılında küçük bir kent müzesi niteliğindeki binasına taşınmıştır; 2005 yılında ise ek binası hizmete girmiştir.

Gaziantep Arkeoloji Müzesi 2011 yılında, 1700 metrekarelik mozaik ile Dünya'nın en büyük mozaik müzesi olma özelliğini taşıyan Zeugma Mozaik Müzesi'ne taşınmıştır.








Kale - (Gaziantep)





Gaziantep Kalesi, Gaziantep'te Alleben deresinin kenarında, kısmen doğal kayalık, kısmen de höyük üstüne kurulmuştur. Kente hakim bir konumdadır. İç ve dış kaleden oluşmakta olup, yaklaşık dairevi planlıdır. Anıtsal giriş kapısından dış kaleye girince, kalenin iç kesimlerine ve üstüne doğru açılan iki yol vardır. Sola açılan yoldan, demir kaplamalı anıtsal ikinci bir kapıyla ve buradan asma köprüyle geçilen yolla iç kaleye ulaşılır. İç kale kapısının doğrultusunda 150m. uzunluğunda ışıklandırılmış bir galeri yer almaktadır.

Aralıklarla mazgal pencerelerinin yerleştirildiği bu galeriden burçlara çıkılmaktadır. Bedeninde on iki burcun olduğu iç kalede 13. Yüzyıla ait bir hamam ve mescit kalıntısı mevcuttur. Kale çevresinde, eni 30 m., derinliği ise 10 m. olan bir hendek bulunmaktaydı. Buradan kaleye geçiş köprü ile sağlanmaktaydı. Bu özellikleriyle Antep kalesi; çevresinde kentsel sit dokusunun korunduğu eski Antep evlerini, hanları, hamamları ve camileri v.b. mimarinin oluşturduğu eski şehrin bütünlüğünün, en güzel ve anlamlı izlendiği seyringah özelliği taşımaktadır.

Gaziantep kalesinin yapım tarihi kesin olarak bilinmemekle birlikte, höyük olduğu sanılan yükseltinin üzerinde Roma döneminde bir veya birkaç gözetleme kulesi bulunduğu düşünülmekte olup. M.S. VI. yy' da, Bizans imparatoru Jüstinianus tarafından Sasanilere karşı büyütülerek bir kale haline getirilmiştir. Bu haliyle yaklaşık 100m çapında ve çevresi 1200 m dir. Bizanslılardan sonra sırasıyla, Emeviler, Abbasiler, Selçuklular, Moğollar, Dulkadiroğulları, Memlukler ve Osmanlılar'ın yönetimine girmiştir.

Gaziantep kalesi 1481' de Mısır Sultanı Kayıtbay tarafından ikinci defa onarılmıştır. Ana kapı üzerinde yer alan kitabeden ise, Osmanlı imparatorluğu döneminde Kanuni Sultan Süleyman tarafından 1557' de tamir edildiği anlaşılmaktadır. Melik Salih Ahmet bin Melik Süleyman, kaleye yeni burçlar ilave ettirmiş cami ve köşkler yaptırmıştır. Kale bedenleri üzerinde 12 adet kule yer almakta olup, dördü değişik padişah ve emirler tarafından yaptırılmıştır. 17. Yüzyılda Evliya Çelebi kalede cami, hamam, Gazalinin makamı ve evler olduğundan bahsetmiştir.





Zincirli Bedesten - (Gaziantep)




1781 yılında Darendeli Hüseyin Paşa tarafından yaptırılan Zincirli Bedesten, halk arasında "Kara Basamak Bedesteni" olarak da bilinir.
Bedestenin güney kapısındaki dört dizelik kitabeyi devrin şairlerinden Kusuri yazmıştır. Bedesten kuzeyden güneye ve doğudan batıya uzanan iki ayrı bölümden meydana gelmiş olup, her iki bölüm kuzeydoğuda kesişmektedir.

Üstü kapalı ve tek katlı bir yapıdır. Daha sonraları üzerine bir kat daha yapılarak Adliye olarak kullanılmışsa da 1957 yılındaki yangında bu bölüm tamamen yok olmuştur.

Bir süre et ve sebze hali olarak kullanılan bu bedesten, Vakıflar Gaziantep Bölge Müdürlüğü'nce restorasyon işleri tamamlanarak, Gaziantep'lilerin istifadesine sunulmuştur.

Çatısı oval şekilde yapılmış olan bedestenin, doğu ve batı bölümlerinde ikişer girişi bulunmakta ve içerisinde 72 dükkan bulunmaktadır.

Günümüzde bedesten, iş yeri olarak kullanılmaktadır.






Ravanda Kalesi - (Kilis)





Kilis İli Polateli İlçesi Belenözü köyü yakınındaki Ravanda Kalesi, Kilis kent merkezine 24 kilometredir.


Kalede arkeolojik bir çalışma yapılmadığından aidiyeti hakkındaki bilgiler yoruma ve yörenin ilk sahiplerine dayanmaktadır. Yesemek’teki Hitit Heykel İşliği yöreye yakın olduğundan kalenin Hitit yapısı ya da Hititler tarafından kullanıldığı görüşü oldukça yaygındır.

Ravanda Kalesi’ne ait basılı kaynaklara dayalı bilgiler XI.Yüzyıla ve bu yıllardaki Haçlı Seferleri’ne dayanmaktadır. 1097 yılından itibaren adından sıkça söz edilen kale, I.Haçlı Seferleri’ ne katılan Baudoin’le anılmaya başlandı ve giderek ünlendi.

XII.Yüzyıldan XVI.Yüzyılın başlarına kadar çeşitli beylik ve devletlerce (Selçuklu, Artuklu, Eyyübi, Memluk/Kölemen) kullanılan Ravanda Kalesi, 1516 yılından sonra Osmanlı İmparatorluğu’nun eline geçmiştir.

İslam kaynaklarında “er-Ravendan” , Haçlı kaynaklarında “Ravendel / Ravandal / Ravenel” , Ermeni kaynaklarında da “Aréventen” olarak geçen kale, tarihsel süreç içersinde bölgeye egemen tüm beylik ve devletlerce garnizon olarak kullanılmıştır. Özellikle VII.Yüzyılın ortalarında bölgede yaşanan Hıristiyan – Müslüman çatışmasında “Avasım, Sügur” adı verilen bölge içinde kalan Ravanda Kalesi, İslam devletlerince Hıritiyan Bizans’a karşı verilen savaşlarda önemli bir askeri üs olmuştur.

Ravanda Kalesi görüş açısı oldukça geniş, yüksek konik bir tepe üzerine inşa edilmiş ve tepenin yamaçları da çıkışı engelleyecek kadar diktir.

Kaleye ait tüm yapılar zirvedeki düzlükte olup, düzlük sularla çevrilidir. Surları, köşeli ve yarım yuvarlak burçları, su sarnıcı ve oldukça büyük bir yapıya ait olduğu sanılan yapı kalıntısı kaleden günümüze kalan mimari başlıca mimari değerlerdir.



  Alıntı ile Cevapla
Eski 09.08.2013, 11:52   #3
Çevrimdışı
ReaL
Deniz Sevengillerden

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Güneydoğu Anadolu'da Görülmesi Gereken 10 Güzel Yer

Deniz olmayan bölgelerimiz en az seyahat edilen bölgeler oluyor haliyle.. Ben de bu bölgeden görmediğim bir çok yer olduğunu gördüm..

* * *

Ellerine sağlık, teşekkürler Başakça..

__________________



Tüm katılımcı arkadaşların okumasını rica ediyorum... Lütfen Tıklayınız..
* * *
  Alıntı ile Cevapla
11 Üyemiz ReaL'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 09.08.2013, 14:30   #4
Çevrimiçi
Canan
Çiçekci kız

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Güneydoğu Anadolu'da Görülmesi Gereken 10 Güzel Yer

Bunlardan Adıyaman'daki Nemrut Dağını gördüm ve çıktım, Şanlıurfa'daki Halilürrahman Camii ve Çevresi, Gaziantep'deki Zincirli Bedesten ve daha bazı yerlerini gördüm. Gerçekten de görmeye değer yerler...

Güneydoğu Anadolu'ya gitmek isteyenlere tam bir rehber olmuş bu konu.

Teşekkürler Başakça ve ReaL, ellerinize sağlık
__________________
  Alıntı ile Cevapla
10 Üyemiz Canan'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 09.08.2013, 14:33   #5
Çevrimdışı
Basakca
Müdavim

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Güneydoğu Anadolu'da Görülmesi Gereken 10 Güzel Yer

İnsanlar bütün yıl çalışıp yoruluyorlar. Haliyle de tatillerini deniz, kum, güneş, bikinili kızlar ve tam pansiyondan yana tercih ettikleri için bu bölgelerimizdeki güzelliklerden mahrum kalıyoruz.

Gerçi yaz mevsiminde sıcaklık oranını düşünürsek bu taraflara gitmek pek akıl karı değildir. Mayıs ve haziran aylarının başları daha çok tercih ediliyor. Edenler ise genelde emekli olan Japonlar ve kültür gezilerine meraklı olanlar.

Ama şu da var ki, ölmeden önce buraları adım adım gezmek, insanıyla birlikte fotoğraflayarak bir sergi açmak isterim. Kısmet olur mu bilinmez ama sergimin yeri de hikayesi ile birlikte burada olacağı kesindir.

Konudaki yardımlarından dolayı teşkkür ederim Real.


  Alıntı ile Cevapla
10 Üyemiz Basakca'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 09.08.2013, 15:05   #6
Çevrimiçi
Canan
Çiçekci kız

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Güneydoğu Anadolu'da Görülmesi Gereken 10 Güzel Yer

Bizim gittiğimizde, hava sıcaklığı 4o ve üzerinde dercelerde olup, çekilecek gibi değildi. Durum böyle olunca da, öğle sıcaklarını atlattıktan sonra çıktık gezmelere; pek faydası olduğu da söylenemez ya

Nemrut'a sabahın çok erken saatlerinde çıktık ki, güneşin doğuşunu seyretmenin bir başka olduğunu söylemişlerdi.
__________________
  Alıntı ile Cevapla
10 Üyemiz Canan'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 10.08.2013, 22:22   #7
Çevrimdışı
Dilaver
Müdavim

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Güneydoğu Anadolu'da Görülmesi Gereken 10 Güzel Yer

Hani fotoğrafları görünce hemen gidip göresim geldi desem yanlış olmaz.. En çok Nemrut Dağına çıkmak isterim..Güneşin doğuşu hiç bir yerde Nemrut' ta ki kadar güzel değildir olarak biliyorum..

Gerçi Canan;
Nemrut'a sabahın çok erken saatlerinde çıktık ki, güneşin doğuşunu seyretmenin bir başka olduğunu söylemişlerdi, yazmış ama bu söylentinin doğru olup olmadığına dair bir izlenimini paylaşmamış bizimle.. Bilmek isterdim doğrusu..

Elinize sağlık Basakca, güzel konu oluşturmuşsunuz yine.. Teşekkürler
__________________

Tanrılar, erkeklerin ''balıkta'' geçirdiği zamanı ömründen saymaz. (Babil Atasözü)
  Alıntı ile Cevapla
9 Üyemiz Dilaver'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 12.08.2013, 08:37   #8
Çevrimdışı
Türkü
...> Ata'm İzindeyiz <...

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Güneydoğu Anadolu'da Görülmesi Gereken 10 Güzel Yer

Türkiye'nin öylesine çok görülmeyi hak eden yerleri var ki. Kimi zamansızlıktan, kimi parasızlıktan kimi de ilgisini çekmediğinden gitmiyor-gezmiyor. Bizlerin vermediği değeri yabancı turistler veriyor.


Teşekkürler Başakça ,Güneydoğu gezisine çıkmaya niyeti olanlara güzel bir kaynak oluşturmuşsun.
__________________
  Alıntı ile Cevapla
9 Üyemiz Türkü'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 15.08.2013, 12:22   #9
Çevrimiçi
Canan
Çiçekci kız

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Güneydoğu Anadolu'da Görülmesi Gereken 10 Güzel Yer

Alıntı:
Gerçi Canan; Nemrut'a sabahın çok erken saatlerinde çıktık ki, güneşin doğuşunu seyretmenin bir başka olduğunu söylemişlerdi, yazmış ama bu söylentinin doğru olup olmadığına dair bir izlenimini paylaşmamış bizimle.. Bilmek isterdim doğrusu..
Dağın tepesinde güneşin doğuşunun, güzelin de ötesinde bir güzelliği var Dilaver.

Önce ufukta muazzam bir kızıllık başlıyor. Yavaş yavaş o kızıllık, çeşitli renklere bürünüyor ve... Geniş bir alana yayılırken, güneş büyük bir sini kadar muhteşem yüzünü gösteriyor.

Erken kalkıp, dağ yollarına düşmeye değiyor doğrusu..
__________________
  Alıntı ile Cevapla
8 Üyemiz Canan'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 15.08.2013, 12:40   #10
Çevrimdışı
Gündönümü
Tam Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Güneydoğu Anadolu'da Görülmesi Gereken 10 Güzel Yer

Lisans bitirme tezim Şanlıurfa konuluydu. Gerçekten doğasıyla, kültürel özellikleriyle, mimarisiyle, yaşam tarzıyla apayrı bir dünya. Hayatımın 20 yılı güneydoğuda geçtiği için bölgenin özelliklerini gözleme fırsatım oldu. Ama şu an bence en dikkate değer kültürel miras dünyanın en eski yerleşmesi özelliği arkeoloji otoritelerince de kabul edilen Göbekli Tepe.
Paylaşım için teşekkürler Başakça.
__________________
  Alıntı ile Cevapla
7 Üyemiz Gündönümü'in Mesajına Teşekkür Etti.
Cevapla

Bu Sayfayı Paylaşabilirsiniz

Etiketler
10 yer, 10yer, batman, en güzel, en güzel yerleri, gezilecek, görülecek, güney, güney doğu anadolu, güney doğu anadolunun, güneydoğu, halfeti, kilis, mardin, onyer, ravanda kalesi, süryaniler


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hızlı Erişim


WEZ Format +3. Şuan Saat: 22:19.


Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Önemli Uyarı
www.forumgercek.com binlerce kişinin paylaşım ve yorum yaptığı bir forum sitesidir. Kullanıcıların paylaşımları ve yorumları onaydan geçmeden hemen yayınlanmaktadır. Paylaşım ve yorumlardan doğabilecek bütün sorumluluk kullanıcıya aittir. Forumumuzda T.C. yasalarına aykırı ve telif hakkı içeren bir paylaşımın yapıldığına rastladıysanız, lütfen bizi bu konuda bilgilendiriniz. Bildiriniz incelenerek, 48 saat içerisinde gereken yapılacaktır. Bildirinizi BURADAN yapabilirsiniz.