Forum Gerçek

AnasayfaForumları Okundu Kabul Et Bugünkü Mesajlar
Geri git   Forum Gerçek > Gezelim & Görelim > Buram Buram Türkiye'm > Karadeniz


Yeni Konu aç  Cevapla
 
Seçenekler
Eski 11.02.2009, 16:10   #1
Çevrimdışı
KaLiNKa
Gerçek Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Doğu Karadeniz Tarihi süreçleri

Rize İli’nin de içinde bulunduğu Doğu Karadeniz Bölümü, herhangi bir medeniyete merkezlik yapmadığı gibi, ilk çağda doğup gelişen medeniyetlerin ve bu çağda kurulan devletlerin de etki alanı dışında kalmıştır. Doğu Karadeniz’in başka bir özelliği ise güneyden zor geçit veren yüksek dağlarla çevrilmiş olması ve batıdan doğuya, doğudan batıya geçişi engelleyen ve zorlaştıran derin vadiler ve her mevsim bol sulu akan ırmaklarla kesilmiş olmasıdır. Buna karşılık yapılan yüzey araştırmaları bölgenin yontma taş çağından sonra iskan gördüğünü ortaya koymuştur. M.Ö. 8. yy’dan başlayarak bölge Milet ve Fenikeli denizciler tarafından sıkça ziyaret edilmiş bu arada kolonileşmeler başlamıştır. M.Ö. 650-550 yılları arasında Milet’lilerin Karadeniz kıyılarında 100’e yakın koloni kurdukları bilinmektedir.

Doğu Karadeniz’in gerçek anlamında işgal edilmediği, Pontus dönemine kadar bölgede şehir devletleri yönetiminin sürdüğü kimi kaynaklardan anlaşılmaktadır. M.Ö. 547 yılından itibaren bu bölge dahil Anadolu’nun bütünü Perslerin yönetimi altına girmiştir. Bu dönemde Trabzon-Rize ve çevresi Pont satraplığına bağlanmıştır. M.Ö. 334 yılında İskender’in doğu seferi ile Pers hakimiyeti sona ermiş ve alan Pont satraplığının devamı olan Pontus Devleti sınırları içinde kalmıştır. Rize ve Çamlıhemşin ile ilgili tarihi gelişim şöyle özetlenebilir.

Pontus Krallığı Dönemi: Büyük İskenderin ölümünden sonra bugünkü Doğu Karadeniz’i içine alan Pontus Krallığı kuruldu.

Pontus Krallığın dört bölgeye ayrılmıştı. Bu bölgelerden biri Kıyı Bölgesi Valiliği idi.Trabzon ve Rize Bölgesi Sannika adıyla bu valiliğe bağlı bulunuyordu. Pontus Krallığı döneminde sürekli yaşanan Pontus-Roma İmparatorluğu savaşlarının sonlarında ortaya çıkan halk ayaklanması üzerine kendini kölesine öldürten VI. Mithradedes hayatına ve imparatorluğuna son verdi. İmparatorluğun bütün toprakları M.Ö. 64 (veya M.Ö. 63) yılında Romalıların eline geçti

Roma Dönemi: Çeşitli kaynaklara göre Roma İmparatorluğu döneminde Trabzon ve çevresi yarı bağımsız bir eyalet olarak yönetilmiştir. Trabzon’un doğusunda Roma’ya bağlı Lazika Krallığı bulunuyordu. Lazika sınırları Kafkas Dağlarından Sürmene’ye kadar uzanıyordu.

Roma İmparatorluğu’nun M.S. 395 yılında ikiye bölünmesiyle Rize ve çevresi Doğu Roma İmparatorluğu (Bizans)’nun sınırları içinde kaldı.

Bizans Dönemi: Doğu Roma İmparatorluğu’nun ilk yıllarında Trabzon ve havalisi Polemaniaus Vilayeti içinde yer alıyordu. Bugünkü Rize Vilayeti’nin batı kısımları bu vilayete bağlı idi. Lazika Krallığı İmparatora vergi vermiyor fakat imparatorluğun doğu sınırlarını koruyordu. Lazika Krallığı İran’da Part İmparatorluğu yerine kurulan Sasani İmparatorluğu’na (224-651) Bizanslılar tarafından verilen haraçlar karşılığı Bizans tarafında kaldı. Bu sırada Hıristiyanlık da yayılmaya başlamıştı.

Selçuklular Dönemi: 1071 yılında Selçuklu İmparatorluğu’nun Bizanslılara galibiyeti ve bunun ardından Süleyman Şah’ın Anadolu’ya yayılma hareketi ile birlikte Malazgirt Savaşını izleyen yıllarda Karadeniz kıyıları ve Rize yöresi Türklerin egemenliğine girdi. Ancak bu geliş kalıcı olamamış ve kimi kaynaklarda 1075 yılında Trabzon’un geri alınmış olduğu ancak yaylalardaki Türkmenlerin buralardan uzaklaştırılamadığı söylenmektedir.

Trabzon İmparatorluğu Dönemi: 1204 yılında İstanbul Latinler tarafından işgal edilince Kafkasya’ya kaçan Alexios Komnenos, Gürcülerden yardım alarak bölgede bağımsız Trabzon İmparatorluğu’nu (Pontus Devleti ) kurdu. Trabzon İmparatorluğu bir süre Selçuklulara vergi ödeyerek varlığını sürdürdü.

Trabzon ve Rize Dağlarının güney kesimleri kimi zaman Türk beyliklerinin kimi zaman da Gürcülerin elinde bulunuyordu. Akkoyunlu Türk Devleti zamanında (1350-1502) Rize’nin güney kesimlerine, Hemşin’e birçok Türk boyu yerleşmişti. Aşağı Çamlıca (Viçe) ve Ülküköy koç heykelleri bunun en açık delilleridir. Benzer koç heykellerinin Orta Asya kültür çevrelerinden geldiği bilinmektedir. Rize ve çevresinin Osmanlılara geçişi 1461’de Fatih’in Trabzon’u almasıyla olmuştur.


Osmanlı İmparatorluğu Dönemi: Rize ile ve bu araştırmaya konu olan Çamlıhemşin ve çevresinin Osmanlılara geçmesi 1509’da gerçekleşti. Rize, Osmanlı Devleti zamanında da liman, nahiye ve kaza merkezi olarak önemini korumuştur. Fetihten sonra bölgeye Çorum, Amasya, Tokat, Sivas, Karaman ve Maraş’tan getirilen müslüman Türk ahali yerleştirilmiştir. Rize merkezinden başka Pazar kazasının 30 köyü, Hemşin İlçesinin ise 34 köyü bulunuyordu. Hemşin’in üç beldesi (nahiyesi) Hemşin, Karahemşin ve Eskanos (Kaptanpaşa)’idi ve iki kalesi vardı: Kale-i Bala (Varoş) ve Kale-i Zir (Aşağı Kale: Zil Kale). Yukarı kalede 40 nefer aşağı kalede ise 30 nefer bulunuyordu.

Osmanlı İmparatorluğu döneminde çeşitli yönetim statüleriyle yönetilen Rize ve çevresi Osmanlıların son dönemlerinde Lazistan Sancağı olarak mecliste temsil edildi. I. Dünya Savaşında 6 Mart 1916 da Rize Ruslar tarafından işgal edildi. Erzincan Mütarekesi’nin imzalanmasıyla (18 Aralık 1917) Ruslar Rize’den çekilmeye başladılar. 2 Mart 1918 de Türk askerleri Rize’ye girdi.

Cumhuriyet Dönemi: İstiklal Savaşı kazanılıp Türkiye Cumhuriyeti kurulunca Rize bir ara Artvin ile birleşerek Çoruh Vilayeti adını aldı. 1924 de çıkarılan yasa ile Sancak örgütü kaldırıldı. Lazistan Sancağı da kaldırılarak 20 Nisan 1924 tarihinde Rize tek başına vilayet oldu. Şimdiki Çamlıhemşin’in yukarı köyleri Pazar-Hemşin Nahiyesi’ne, aşağı kesim köyleri ise Ardeşen Nahiyesine bağlı idi. Ardeşen 1953 yılında ilçe olunca, Çamlıhemşin köylerinin Viçealtı bölümü Çamlıca adıyla Ardeşen’e bağlı bir nahiye oldu. Çamlıca, 27 Haziran 1957 yılında yürürlüğe giren 7033 sayılı Kanunla 1 Nisan 1961 tarihinde ilçe yapılarak Çamlıhemşin adını aldı.
__________________

Kendini sevmek, hayatı sevmektir!

  Alıntı ile Cevapla
3 Üyemiz KaLiNKa'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 11.02.2009, 16:11   #2
Çevrimdışı
KaLiNKa
Gerçek Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Doğu Karadeniz Tarihi süreçleri

Yaylacılık tüm Doğu Karadeniz’de olduğu gibi Çamlıhemşin’de de geçmişten günümüze kadar ulaşan ekonomik bir etkinliktir. Son yıllarda toplumun ekonomik ve sosyal değişimlerinin de etkisiyle yeni geçim kaynaklarının bulunması ve göç nedeniyle yaylacılık, ekonomik bir aktiviteden sosyal ve turistik bir etkinliğe dönmüştür. Bu sürece bağlı olarak geleneksel yayla biçimleri de tamamen olmasa da şekil değiştirerek yeni bir tatil (rekreasyon) biçimine dönüşmüştür. Ancak eski geleneksel yaylacılık bir bölüm Hemşin’li tarafından sürdürülmekte ve yaylacılığı bir tatil etkinliği olarak sürdürenler de bu sürece dinlenme amacıyla belli süreler için eşlik etmektedirler. Yaylacılık geleneği çeşitli aşamalardan oluşmaktadır.

Yayla göçü öncesi yapılan çalışmalar mevsimsel durumla çok ilgili bulunmaktadır. Çıkılacak yayla ve civarındaki meraların hayvan otlatmaya uygun olup olmadığına karar vermek üzere öncelikle yaylaya bir temsilci gönderilir ve kişinin vereceği rapora göre göçün başlangıç tarihi belirlenir. Günümüzde çoğu yaylaya araç yolu ulaştığı için çok zaman durum tespiti göçe çıkacak kişilerce de kolaylıkla yapılmaktadır. Yaylaya çıkış zamanı, genellikle çıkılacak olan yaylanın yüksekliğine bağlı olarak değişmekle birlikte Kaçkar Dağları’nda bulunan yaylalar için 15 Nisan tarihinden itibaren başlamaktadır. Ancak son 25 yıldır özellikle sahil kesimlerinden gelen insanların yayla çıkış zamanları bir başka ekonomik uğraşı olan çayın ilk sürgününün satılmasının ardından başlamakta ve buna göre yaylaya çıkışlar 20-25 Mayısa kadar uzayabilmektedir. Alçak yaylalarda 1-2 haftalık kalıştan sonra, daha yüksekteki meraların yeteri ölçüde ot tutmalarının ardından yüksek yaylalara çıkılır. Araba yolu olan yaylalarda göç eskisi gibi toplu halde çalgılı oyunlu değil, kamyonetlerle yapılmaktadır. Yüksek yaylalarda yerel halkın “göç kovan” ya da “vargit” adını verdikleri acı çiğdemlerin (Colchicum speciosum) açması ise geri dönüş işareti sayılmaktadır. Artık havalar yeteri kadar soğumuştur ve tekrar alçak yaylalara ya da köye dönüş zamanı gelmiştir. Ancak dönüş vaktini belirleyen etmenlerin başında çocukların okul açılış tarihleri gelmektedir. Bu yüzden yaylalarda son günlere kadar hep yaşlılar kalmaktadır. Yüksek yaylalardan dönüş, Ekim ayı ortalarını bulmaktadır.

Yayla halkı eskiden yayla göçlerinin ve dönüşlerinin topluca yapılan, yıl boyu beklenen bir şölen olduğunu, sığırların süslendiğini, insanların en güzel yayla giysilerini giydiklerini anlatmaktadırlar. Ancak günümüzde benzeri özel törenlerin artık olmadığı söylenmektedir.


Yayla Yaşamı

Yaylada göze çarpan belirli bir işbölümü olmasına rağmen Karadeniz’in diğer yörelerinde olduğu gibi günlük işlerin ağırlıklı bölümü kadınlar tarafından yapılmaktadır. Evin tüm işleri (yemek, temizlik ve çamaşır yıkama) ve sığırların sağımı ve bakımı kadınlara aittir. Çoğunlukla kadınlar aynı zamanda elde edilen sütü işleyerek yağ, peynir, çökelek gibi süt ürünlerinin üretilmesi işini de üstlenmişlerdir. Erkekler ve çocuklar daha çok hayvanların otlağa yayılması ve akşam geri getirilmesinden ve yayla evlerinin bakımından, onarımından sorumludur. Bazen sağım işlerine de yardım etmektedirler. Hayvanı olmayan yayla sakinlerinin erkekleri ise yayla kıraathanesinde zaman geçirmektedirler. Akşam saatleri ise, hava şartlarının izin verdiği ölçüde eğlence ve horonla geçirilmektedir.

Yaylada özellikle de orman üstünde bulunan yaylalarda yakıt önemli bir sorun durumundadır. Tüpgaz, yemek pişirme için kullanılmakla birlikte ısınmak için çevrede bulunan orman güllerinden ya da ormanlardan faydalanılmaktadır. Yüksek yaylaların çoğunda ise “tezek” halen en geçerli yakıt olma özelliğini korumaktadır. Sıraköy, Ortaköy, Ortaklar, Palovit, Tirovit, Hacıvanak, Hastaf, Dübe, Amlakit, Yukarı Kavron, Apivanak, Verçenik ve Başyayla gibi yerleşimlerde tezek kullanılmaktadır. Ancak tezek temel enerji kaynağı durumunda değildir. Kırsal yerleşmelerin temel özelliklerinden olan doğal kaynaklara bağımlılık, çalışma alanında en fazla orman kaynakları üzerinde baskı ögesi olmaktadır. Orman içi yerleşimlerde ormana olan baskılar orman sınırının hemen üzerindeki yaylalarda ormangülü topluluklarına yönelmiştir. Aşırı odun tüketimi alanda yerleşik kuş topluluklarından olan ur keklik ve dağ horozu habitatlarına büyük zararlar vermektedir. Orman güllerinin aşırı kesimi aynı zamanda çığ oluşumlarını da kolaylaştırmaktadır.



Giyim Kuşam Özellikleri

Hemşin Yöresi kadın giysileri, zamanla içerisinde farklı çizgiler kazanmış olmakla birlikte temel özelliklerini yakın yıllara kadar korumuştur. Dizlik, gömlek (köynek), bellik (etek), yelek, önlük (koknoç), horosan kuşağı, puşi, ve gön (çarık)’den oluşan geleneksel giyim artık neredeyse terkedilmiş ve sadece “baş bağlama” değişmeden günümüze ulaşabilmiştir. Araştırma alanında aslında değişen zaman ve kent kültürünün yaygınlaşması yöresel giyimin yerini almıştır. Ancak Hemşin Halkında en özgün süs donanımı kadınların başlarında görülen “puşi” ya da “şay (şar)” adı verilen ipek şaldır. Bu şallar İran kökenli bir örtüdür ve siyah zemin üzerine sarı ya da kırmızı benekli bir deseni vardır. Bu baş donanımı Hemşin kökenli kadınların iş zamanı dışında kullandığı bir donanımdır.

Ayrıca gurbette olan Çamlıhemşinli bayanlar yöreye geldiklerinde genci yaşlısı modern giysilerinin üstüne hemen bu şaldan başlık bağlamakta ve eski geleneği yaşatmaktadırlar. Bu şallar ve bağlama şekli Çamlıhemşin’de turistlerin en fazla ilgi gösterdikleri hediyelik eşya konumundadır. Erkek giyiminde ise herhangi bir geleneksel yerel giysi bulunmamaktadır.


Yöresel El Sanatları

Çalışma alanının içinde bulunduğu yöre, özellikle dokuma, marangozluk ve taş işliği ile tanınan bir bölgedir. Ayrıca çeşitli amaçlar için değişik şekillerde sepet üretimi de kayda değer bir el sanatı ürünüdür.Yerel kaynaklardan elde edilen yün, eğirildikten sonra özellikle şal, peştamal, atkı, eldiven, patik ve en yaygın olarak da çorap örmek için kullanılmaktadır. Alanda üretilen çorapların en geleneksel olanı ise keçi kılından yapılan uzun, dizaltı çoraplardır. Bu çorapların kar tutmaması ve ıslanmaması, kullanımda büyük kolaylıklar sağlamaktadır. Çorap ve patiklerin örülmesinde ise özel siparişler dışında “orlon iplik” kullanılmakta ancak geleneksel desenler tüm ürünlerde korunmaktadır.

Yusufeli-Yaylalar Köyü’nde ise eskiden koyun yününden eğirilerek elde edilen ipliklerin el tezgahlarında dokunmasıyla elde edilen kumaşlardan ceket, pantolon yapıldığı söylenmektedir. Hatta Çoruh Nehri kıyılarında şimdi pirinç tarlası olarak kullanılan alanlarda pamuk ekildiği, aynı zamanda ipek böcekçiliği de yapıldığı bilinmektedir. O dönemlerde Peterek Köyü’nde “kuy” adı verilen ilkel dokuma tezgahlarında ipek ve çok ince eğrilmiş pamuk iplikten oluşan “kecili leçek” adı verilen bir tür kumaş üretilmekteymiş. Yine Yusufeli köylerinde çok ince eğrilmiş saf yünden yapılmış “erham” adı verilen kumaşın son derece rağbet gördüğü ve düğünlerde şal ya da baş örtü olarak kullanıldığı bugün bile anlatılmaktadır
__________________

Kendini sevmek, hayatı sevmektir!

  Alıntı ile Cevapla
3 Üyemiz KaLiNKa'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 16.06.2016, 02:11   #3
Çevrimdışı
nurideniz34
Uzman Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Thumbs up Cevap: Doğu Karadeniz Tarihi süreçleri

Bu güzel paylaşım ve emeğiniz için teşekkürler....
__________________
....................................
  Alıntı ile Cevapla
nurideniz34'in Mesajına Teşekkür Etti
Cevapla

Bu Sayfayı Paylaşabilirsiniz

Etiketler
doğu, karadeniz


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hızlı Erişim


WEZ Format +3. Şuan Saat: 10:05.


Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Önemli Uyarı
www.forumgercek.com binlerce kişinin paylaşım ve yorum yaptığı bir forum sitesidir. Kullanıcıların paylaşımları ve yorumları onaydan geçmeden hemen yayınlanmaktadır. Paylaşım ve yorumlardan doğabilecek bütün sorumluluk kullanıcıya aittir. Forumumuzda T.C. yasalarına aykırı ve telif hakkı içeren bir paylaşımın yapıldığına rastladıysanız, lütfen bizi bu konuda bilgilendiriniz. Bildiriniz incelenerek, 48 saat içerisinde gereken yapılacaktır. Bildirinizi BURADAN yapabilirsiniz.