Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
|
Cevap: Doğu Karadeniz Tarihi süreçleri
Yaylacılık tüm Doğu Karadeniz’de olduğu gibi Çamlıhemşin’de de geçmişten günümüze kadar ulaşan ekonomik bir etkinliktir. Son yıllarda toplumun ekonomik ve sosyal değişimlerinin de etkisiyle yeni geçim kaynaklarının bulunması ve göç nedeniyle yaylacılık, ekonomik bir aktiviteden sosyal ve turistik bir etkinliğe dönmüştür. Bu sürece bağlı olarak geleneksel yayla biçimleri de tamamen olmasa da şekil değiştirerek yeni bir tatil (rekreasyon) biçimine dönüşmüştür. Ancak eski geleneksel yaylacılık bir bölüm Hemşin’li tarafından sürdürülmekte ve yaylacılığı bir tatil etkinliği olarak sürdürenler de bu sürece dinlenme amacıyla belli süreler için eşlik etmektedirler. Yaylacılık geleneği çeşitli aşamalardan oluşmaktadır.
Yayla göçü öncesi yapılan çalışmalar mevsimsel durumla çok ilgili bulunmaktadır. Çıkılacak yayla ve civarındaki meraların hayvan otlatmaya uygun olup olmadığına karar vermek üzere öncelikle yaylaya bir temsilci gönderilir ve kişinin vereceği rapora göre göçün başlangıç tarihi belirlenir. Günümüzde çoğu yaylaya araç yolu ulaştığı için çok zaman durum tespiti göçe çıkacak kişilerce de kolaylıkla yapılmaktadır. Yaylaya çıkış zamanı, genellikle çıkılacak olan yaylanın yüksekliğine bağlı olarak değişmekle birlikte Kaçkar Dağları’nda bulunan yaylalar için 15 Nisan tarihinden itibaren başlamaktadır. Ancak son 25 yıldır özellikle sahil kesimlerinden gelen insanların yayla çıkış zamanları bir başka ekonomik uğraşı olan çayın ilk sürgününün satılmasının ardından başlamakta ve buna göre yaylaya çıkışlar 20-25 Mayısa kadar uzayabilmektedir. Alçak yaylalarda 1-2 haftalık kalıştan sonra, daha yüksekteki meraların yeteri ölçüde ot tutmalarının ardından yüksek yaylalara çıkılır. Araba yolu olan yaylalarda göç eskisi gibi toplu halde çalgılı oyunlu değil, kamyonetlerle yapılmaktadır. Yüksek yaylalarda yerel halkın “göç kovan” ya da “vargit” adını verdikleri acı çiğdemlerin (Colchicum speciosum) açması ise geri dönüş işareti sayılmaktadır. Artık havalar yeteri kadar soğumuştur ve tekrar alçak yaylalara ya da köye dönüş zamanı gelmiştir. Ancak dönüş vaktini belirleyen etmenlerin başında çocukların okul açılış tarihleri gelmektedir. Bu yüzden yaylalarda son günlere kadar hep yaşlılar kalmaktadır. Yüksek yaylalardan dönüş, Ekim ayı ortalarını bulmaktadır.
Yayla halkı eskiden yayla göçlerinin ve dönüşlerinin topluca yapılan, yıl boyu beklenen bir şölen olduğunu, sığırların süslendiğini, insanların en güzel yayla giysilerini giydiklerini anlatmaktadırlar. Ancak günümüzde benzeri özel törenlerin artık olmadığı söylenmektedir.
Yayla Yaşamı
Yaylada göze çarpan belirli bir işbölümü olmasına rağmen Karadeniz’in diğer yörelerinde olduğu gibi günlük işlerin ağırlıklı bölümü kadınlar tarafından yapılmaktadır. Evin tüm işleri (yemek, temizlik ve çamaşır yıkama) ve sığırların sağımı ve bakımı kadınlara aittir. Çoğunlukla kadınlar aynı zamanda elde edilen sütü işleyerek yağ, peynir, çökelek gibi süt ürünlerinin üretilmesi işini de üstlenmişlerdir. Erkekler ve çocuklar daha çok hayvanların otlağa yayılması ve akşam geri getirilmesinden ve yayla evlerinin bakımından, onarımından sorumludur. Bazen sağım işlerine de yardım etmektedirler. Hayvanı olmayan yayla sakinlerinin erkekleri ise yayla kıraathanesinde zaman geçirmektedirler. Akşam saatleri ise, hava şartlarının izin verdiği ölçüde eğlence ve horonla geçirilmektedir.
Yaylada özellikle de orman üstünde bulunan yaylalarda yakıt önemli bir sorun durumundadır. Tüpgaz, yemek pişirme için kullanılmakla birlikte ısınmak için çevrede bulunan orman güllerinden ya da ormanlardan faydalanılmaktadır. Yüksek yaylaların çoğunda ise “tezek” halen en geçerli yakıt olma özelliğini korumaktadır. Sıraköy, Ortaköy, Ortaklar, Palovit, Tirovit, Hacıvanak, Hastaf, Dübe, Amlakit, Yukarı Kavron, Apivanak, Verçenik ve Başyayla gibi yerleşimlerde tezek kullanılmaktadır. Ancak tezek temel enerji kaynağı durumunda değildir. Kırsal yerleşmelerin temel özelliklerinden olan doğal kaynaklara bağımlılık, çalışma alanında en fazla orman kaynakları üzerinde baskı ögesi olmaktadır. Orman içi yerleşimlerde ormana olan baskılar orman sınırının hemen üzerindeki yaylalarda ormangülü topluluklarına yönelmiştir. Aşırı odun tüketimi alanda yerleşik kuş topluluklarından olan ur keklik ve dağ horozu habitatlarına büyük zararlar vermektedir. Orman güllerinin aşırı kesimi aynı zamanda çığ oluşumlarını da kolaylaştırmaktadır.
Giyim Kuşam Özellikleri
Hemşin Yöresi kadın giysileri, zamanla içerisinde farklı çizgiler kazanmış olmakla birlikte temel özelliklerini yakın yıllara kadar korumuştur. Dizlik, gömlek (köynek), bellik (etek), yelek, önlük (koknoç), horosan kuşağı, puşi, ve gön (çarık)’den oluşan geleneksel giyim artık neredeyse terkedilmiş ve sadece “baş bağlama” değişmeden günümüze ulaşabilmiştir. Araştırma alanında aslında değişen zaman ve kent kültürünün yaygınlaşması yöresel giyimin yerini almıştır. Ancak Hemşin Halkında en özgün süs donanımı kadınların başlarında görülen “puşi” ya da “şay (şar)” adı verilen ipek şaldır. Bu şallar İran kökenli bir örtüdür ve siyah zemin üzerine sarı ya da kırmızı benekli bir deseni vardır. Bu baş donanımı Hemşin kökenli kadınların iş zamanı dışında kullandığı bir donanımdır.
Ayrıca gurbette olan Çamlıhemşinli bayanlar yöreye geldiklerinde genci yaşlısı modern giysilerinin üstüne hemen bu şaldan başlık bağlamakta ve eski geleneği yaşatmaktadırlar. Bu şallar ve bağlama şekli Çamlıhemşin’de turistlerin en fazla ilgi gösterdikleri hediyelik eşya konumundadır. Erkek giyiminde ise herhangi bir geleneksel yerel giysi bulunmamaktadır.
Yöresel El Sanatları
Çalışma alanının içinde bulunduğu yöre, özellikle dokuma, marangozluk ve taş işliği ile tanınan bir bölgedir. Ayrıca çeşitli amaçlar için değişik şekillerde sepet üretimi de kayda değer bir el sanatı ürünüdür.Yerel kaynaklardan elde edilen yün, eğirildikten sonra özellikle şal, peştamal, atkı, eldiven, patik ve en yaygın olarak da çorap örmek için kullanılmaktadır. Alanda üretilen çorapların en geleneksel olanı ise keçi kılından yapılan uzun, dizaltı çoraplardır. Bu çorapların kar tutmaması ve ıslanmaması, kullanımda büyük kolaylıklar sağlamaktadır. Çorap ve patiklerin örülmesinde ise özel siparişler dışında “orlon iplik” kullanılmakta ancak geleneksel desenler tüm ürünlerde korunmaktadır.
Yusufeli-Yaylalar Köyü’nde ise eskiden koyun yününden eğirilerek elde edilen ipliklerin el tezgahlarında dokunmasıyla elde edilen kumaşlardan ceket, pantolon yapıldığı söylenmektedir. Hatta Çoruh Nehri kıyılarında şimdi pirinç tarlası olarak kullanılan alanlarda pamuk ekildiği, aynı zamanda ipek böcekçiliği de yapıldığı bilinmektedir. O dönemlerde Peterek Köyü’nde “kuy” adı verilen ilkel dokuma tezgahlarında ipek ve çok ince eğrilmiş pamuk iplikten oluşan “kecili leçek” adı verilen bir tür kumaş üretilmekteymiş. Yine Yusufeli köylerinde çok ince eğrilmiş saf yünden yapılmış “erham” adı verilen kumaşın son derece rağbet gördüğü ve düğünlerde şal ya da baş örtü olarak kullanıldığı bugün bile anlatılmaktadır
__________________
Kendini sevmek, hayatı sevmektir!
|