Forum Gerçek

AnasayfaForumları Okundu Kabul Et Bugünkü Mesajlar
Geri git   Forum Gerçek > Gezelim & Görelim > Müzeler

Müzeler Ülkemiz ve Dünyadaki önemli müzeler


Yeni Konu aç  Cevapla
 
Seçenekler
Eski 10.01.2011, 19:23   #1
Çevrimdışı
OkyanusunKalbi
WoodStock

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Ulucanlar Cezaevi | Ulucanlar Cezaevi Müzesi (Ankara)


Ulucanlar Cezaevi



Ulucanlar Merkez Kapalı Cezaevi,Ankara'nın Altındağ ilçesinin Ulucanlar semtinde bulunmaktadır. 1925 yılında kurulan cezaevi tahliye edildiği 2006 yılına kadar, ülkemiz demokrasi tarihine ve pek çok önemli döneme şahit olmuştur. 81 yıllık bu süreçte gazetecilerin, yazarların, politikacıların, aydınların devrimcilerin, yaşamlarına, hikayelerine gencecik isimlerin , yürek acıtan idamlarına , isyanlar ve isyanların bastırıldığı kanlı operasyonlara yakınen tanıklık etmiştir.


Başbakan Bülent Ecevit'ten, Osman Bölükbaşı'na, Nazım Hikmet'ten, Necip Fazıl'a, Deniz Gezmiş'ten, Muhsin Yazıcıoğlu'na hepimizin bildiği ve tanıdığı pek çok ismin yolu Ulucan'lardan geçmiştir.
1 Temmuz 2006'da kapatılan cezaevi, Altındağ Belediyesi tarafından restore edilerek Ulucanlar Cezaevi Müzesi Kültür ve Sanat merkezine dönüştürülmüştür.

İçerik bakımından Türkiye'nin ilk Cezaevi Müzesi ve Ankara'nın ilk şehir müzesi olan Ulucanlar Cezaevi Müzesi'ne gerek yurtiçinden, gerekse yurtdışından çok yoğun ilgi gösterilmektedir.

Ulucanlar Cezaevi, Ulus tarihi kent merkezinin kıyısında, Ankara kalesinin doğusunda bulunan bir tepe üzerine konumlanmaktadır. Cezaevinin ana girişi Ulucanlar Caddesi üzerinde, Dikimevi'nde metro ve banilyo hatları ile Altındağ Belediyesi ve tarihi kent merkezini birbirine bağlayan kent aksının bir parçasıdır. Gerek Ankara Kalesi ve tarihi kent merkezi, gerekse yeni kent ile güçlü bir görsel bağa sahiptir.


Cezaevi'nin ilk adı Cebeci Tevkifhanesi'dir. Daha sonraki dönemlerde ise, Cebeci Umumi Hapishanesi, Cebeci Sivil Cezaevi, Ankara Merkez Kapalı Cezaevi ve son olarak Ulucanlar Cezaevi isimleriyle hizmet vermiştir.
Ulucanlar'ın bir Cezaevi olarak inşa edilme kararı, 1924 yılında Charlottenburglu Carl Chistopher Loercher'e göre, planlama alanının sınırında kalan arazinin, plan dışındaki tarım arazileriyle ilişkisi burayı cezaevi inşası için elverişli kılmıştır.



Plan raporunda bu durum; ''özellikle etrafında sürülecek arazi ve tarlaların olması mahpusları faydalı bir çalışmaya sevketmek ve çalışmayla ıslah olmalarını sağlamak ve topluma tekrar kazandırmak için, mahallenin meskûn ilişkisi uygun görülmüştür'' şeklinde açıklanmıştır.

Loercher planına göre; Ankara Başkent olmadan önce Osmanlı yerleşimi alanlarından biri olan ve Ulus'un güneydoğusunda yer alan Hamamönü / Ulucanlar Bölgesi, konut yerleşimi ve etrafındaki ekili arazilerden oluşmaktadır. Bunun yanında bazı kaynaklarda, Ulucanlar Cezaevi'nin konumlandığı tepenin, Cumhuriyet dönemi öncesinde mezarlık alanı olarak kullanıldığı belirtilmektedir.



Cumhuriyetimizin kuruluş yıllarında inşaedilen bir yapı olması, Ulucanlar Cezaevi'ne değer katan, Cezaevi'nin tarihi, kültürel, sosyolojik anlamda önemini arttıran bir husustur. Ulucanlar, Cezaevi olarak kullanıldığı 1925 -2006 yılları arasında Türkiye Cumhuriyeti'nin yakın tarihindeki birçok önemli döneme yakından tanıklık etmiş, medya, sanat, edebiyat ve siyaset dünyasından pek çok tanınmış ismin yolu Ulucanlar'da geçmiştir. 2006 yılının Ağustos ayında, Sincan'da yeni Cezaevi kampüsünün tamamlanmasıyla birlikte boşaltılma kararı alınan Ulucanlar Merkez Kapalı Cezaevi Altındağ Belediyesine devredilmiş ve Belediyemiz tarafından şimdiki Ulucanlar Cezaevi Müzesi'ne dönüştürülmüştür
Ulucanlar Cezaevi Müzesi, Cezaevi Müzeciliği alanında içerik olarak Türkiye'de bir ilk olma özelliğini taşıması ile birlikte, Ankara'nın da İlk Şehir Müzesidir.



Peter Gabriel - The Feeling Begins
[MEDIA]http://st4.divshare.com/launch.php?f=26724808&s=6f9[/MEDIA]
  Alıntı ile Cevapla
18 Üyemiz OkyanusunKalbi'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 10.01.2011, 21:56   #2
Çevrimdışı
OkyanusunKalbi
WoodStock

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Ulucanlar Cezaevi | Ulucanlar Cezaevi Müzesi (Ankara)

Bülent Ecevit



Bülent Ecevit 28 Mayıs 1925 tarihinde İstanbul'da doğdu. Bülent Ecevit 1944 yılında Robert Koleji'nden mezun oldu ve aynı yıl içinde çalışma hayatına Basın Yayın Genel Müdürlüğü'nde çevirmenlik yaparak başladı. 1946 yılında okul arkadaşı Rahşan (Aral) Ecevit ile hayatını birleştirdi. Önce Ankara Hukuk Fakültesi sonra da Dil Tarih Coğrafya Fakültesi'ne kayıt yaptırmasına rağmen yüksek öğrenimine devam etmedi. 1946-1950 yılları arasında Londra Elçiliğinin Basın Ateşeliği'nde kâtip olarak çalıştı. 1950 yılında Cumhuriyet Halk Partisi'nin yayın organı olan Ulus Gazetesi'nde çalışmaya başladı. Ulus Gazetesi Demokrat Parti tarafından kapatılınca Yeni Ulus ve Halkçı gazetelerinde yazar ve yazı işleri müdürü olarak görev yaptı.
1954 Ocak ayında CHP Çankaya Ocağı'na kaydoldu. 1955 yılında ABD'nin Kuzey Karolina eyaletinin Winston-Salem kentinde, The Journal and Sentinel'de konuk gazeteci olarak çalıştı. 1957'de Rockefeller Foundation Fellowship Bursu ile yeniden ABD'ye gitti, Harvard Üniversitesi'nde sekiz ay sosyal psikoloji ve Orta Doğu tarihi üzerine incelemeler yaptı. Bu sırada Ecevit'in sürekli "Hocam" diye bahsettiği Henry A. Kissinger Harvard rektörü idi. Harvard'da 1957 yılında, 1950-1960 arasından verilen antikomünizm seminerlerine sürekli Olof Palme, Bertrand Russell gibi kişilerle katıldı. 27 Ekim 1957 seçimlerinde CHP'den milletvekili olarak siyasete girdi. Biri ABD'de Rumlar tarafından olmak üzere siyasi hayatında 6-7 kere suikaste uğradı. 1946 yılında okul arkadaşı Rahşan (Aral) Ecevit ile hayatını birleştirdi. Önce Ankara Hukuk Fakültesi sonra da Dil Tarih Coğrafya Fakültesi'ne kayıt yaptırmasına rağmen yüksek öğrenimine devam etmedi.

1985 yılında Bülent Ecevit'in siyasete girme yasağı devam ederken eşi Rahşan Ecevit'in başkanlığında Demokratik Sol Parti kuruldu. 1987 yılında yapılan referandumla eski siyasi liderlerin siyaset yasağı kaldırılınca Bülent Ecevit DSP'nin başına geçti. Eski Başbakanlardan Bülent Ecevit'te Ulucanlar Cezaevinde zorunlu misafirlik yaptı.


12 Eylül 1980 darbesinden sonra Milli Güvenlik Kurulu'nun 52 sayılı bildirgesiyle liderlere getirilen konuşma ve yazı yasağına uymadığı için 3 Aralık 1981 Bülent Ecevit, dört aylık hapis cezasını çekmek üzere Ankara Kapalı Cezaevi'ne konuldu, Hilton ve revirde kaldı. Bülent Ecevit'in özgürlüğü uzun sürmedi. Daha sonra diğer bütün partilerin ileri gelenleriyle birlikte 10 yıl süreyle siyasete girmesi yasaklandı. Bu dönemde gazetecilik yaptı. Arayış dergisini çıkardı. 1981'de çıkan dergi 1982'de askeri rejim tarafından kapatıldı. Tahliye olduktan sonra yabancı bir basın organına demeçler veren Ecevit bu kez Ankara 2 No'lu Sıkıyönetim Mahkemesi tarafından 6 Temmuz 1982'de Ulucanlar Cezaevinde hapis yattı. Ecevit 1 ay 27 gün hapis cezası almıştı ama şartlı salıverme süresi dolmadığı için erken tahliye edildiği bir ay da cezasına eklendi. Kısa süren özgürlüğün ardından Ecevit'e bir kez daha Ankara Merkez Kapalı Cezaevi'nin yani Ulucanların yolu göründü.

Ecevit 20 Ağustos 1982 sabahı ikinci kez mahpuslukla tanıştı. Ecevit tam 56 gün hapis yattıktan sonra 15 Ekim 1982 akşama doğru kimseye haber vermeden Ulucanlar Cezaevi'nden özgürlüğüne çıktı. Bülent Ecevit bitkisel hayata girdikten 172 gün sonra 5 Kasım 2006 pazar günü saat 20:40'da Gülhane Askeri Tıp Akademisi'nde dolaşım ve solunum yetmezliği sonucu vefat etti.


****


Osman Bölükbaşı



Osman Bölükbaşı,(1913, Mucur -6 Şubat 2002 Ankara) lakapları: Nazar Boncuğu, "TIRT Osman") uzun ömrü, renkli kişiliği, hazır cevaplılığı ve sürekli muhalefet anlayışı ile Türkiye siyasetinde iz bırakmış bir siyasetçidir. Halk arasında Anadolu Fırtınası lakabıyla tanınmıştır .

1913'te Hasanlar Köyü'nde doğdu. Orta öğrenimini İstanbul Erkek Lisesi'nde tamamladı. Yüksek öğrenimini Fransa'daki Nancy Üniversitesi Fen Fakültesi Matematik Bölümü'nde yaptı. Buradan 1937'de mezun oldu. 1938'de Türkiye'ye dönerek Kandilli Rasathanesi'nde asistan olarak çalışmaya başladı. 1940'ta Haydarpaşa Lisesi'nde öğretmenlik yapmaya başlayan Bölükbaşı, 1946'da Demokrat Parti'ye (DP) girdi. Parti genel müfettişliğine atandı. Ancak, Cumhuriyet Halk Partisi iktidarına karşı sert bir politika izlenmesini isteyen bir grubun içinde 1947'de DP'den ayrıldı.

Temmuz 1948'de Millet Partisi'nin kurucuları arasında yer alan Bölükbaşı, 1949'da İsmet İnönü ve Celâl Bayar'a komplo düzenlemek iddiasıyla tutuklandı, ancak kısa bir süre sonra serbest bırakıldı. 1950 Genel Seçimleri'nde Millet Partisi'nin tek millet vekili olarak Kırşehir'den TBMM'ye girdi. Millet Partisi laikliğe aykırı politika ürettiği gerekçesiyle 1953'te kapatıldı.

Bölükbaşı bunun üzerine Şubat 1954'te bir grup eski Millet Partisi üyesi ile birlikte Cumhuriyetçi Millet Partisi'ni kurdu. Bu partinin genel başkanlığına getirilen Bölükbaşı, 1954 Genel Seçimleri'nde bu ilin neredeyse bütün oylarını alarak (tulum yaparak) yeniden Kırşehir milletvekili seçilince, Demokrat Parti hükümeti Kırşehir'i ilçe yaptı ve Nevşehir'e bağladı. Kırşehir 3 yıl boyunca ilçe olarak kaldı. Bu dönemde hükümete sert eleştiriler yönelten Bölükbaşı da Temmuz 1957'de TBMM'ye hakaretten tutuklandı. Kırşehir, Haziran 1957'de yeniden il durumuna getirildi, ancak eski kazalarından Avanos, Kozaklı ve Hacıbektaş Nevşehir’de kaldı. Osman Bölükbaşı’nın köyü Hasanlar köyü de yeniden il olan Kırşehir’e bağlanmayarak Nevşehir’e bırakıldı. Bu durumda, Ekim 1957 Genel Seçimleri'nde Bölükbaşı, seçilen Cumhuriyetçi Millet Partisi'nden seçilen 4 milletvekilinin arasında yer aldı. Seçim günü hapiste olduğu için milletvekili yeminini Ankara Merkez Cezaevi 10. Koğuşu’nda mahkûmların önünde yaptı.

1958'de DP'ye karşı güçbirliği oluşturmak amacıyla CMP'nin Türkiye Köylü Partisi ile birleşmesiyle kurulan Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi'nin (CKMP) Genel Başkanlığına getirilen Bölükbaşı, 1959'da 10 ay hapis cezasına çarptırıldı.

27 Mayıs Darbesi'nden sonra Kurucu Meclis üyeliğine seçilen Bölükbaşı, 1961 Genel Seçimleri'nden sonra uzlaşmaz bir tutum takınarak koalisyon hükümetine katılmayı reddetti. Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi Haziran 1962'de, İsmet İnönü'nün kurduğu II. koalisyona katılınca, 28 milletvekiliyle birlikte partiden ayrılarak ikinci kez Millet Partisi'ni kurdu. Bölükbaşı bu partinin genel başkanlığına getirildi. Millet Partisi, Şubat 1965'te Suat Hayri Ürgüplü başkanlığındaki koalisyon hükümetine katıldı ancak Bölükbaşı, kabinede görev almadığı gibi hükümete açık eleştiriler de yöneltti.

Bölükbaşı, 1972'de Millet Partisi genel başkanlığından ayrıldı. Siyaseti bırakmasının sebebi parti içerisindeki ayrılıklar ve son olarak aktif siyaset arkadaşı olan Hasan Koçdemir'e parti içerisinde yapılan haksızlıklar.İçeride geçen bir olay yüzünden önce Osman Bölükbaşı daha sonra Hasan Koçdemir partiyi bırakmışlardır. Yerine eski Genelkurmay Başkanı Cemal Tural geçti. 9 Eylül 1973'te de, 1961'den itibaren Ankara'dan seçildiği milletvekilliğinden istifa ederek aktif siyasetten çekildi.

Renkli kişiliği, dürüstlüğü ve açıksözlülüğü, hitabet gücü, nüktedanlığı, hazırcevaplığı, enerjik yapısı, heyecanlı mizacı ile halkın sevgisi kazandı Anadolu Fırtınası şeklinde anıldı. Konuşkan insanlar için Bölükbaşı çene deyimi ona atfen yerleşti. Konuştuğu meydanlar hep dolu oldu ama konuşmalarını dinlemeye gelenler oylarını her zaman ona vermediler. 6 Şubat 2002'de Ankara'da vefat etti.Büyükelçi ve milletvekili Deniz Bölükbaşı'nın babasıdır.


****


Cüneyt Arcayürek



1928'de
Ankara'da doğdu. Türk gazeteci yazardır. Gazetecilğe 1947'de Cumhuriyet Halk Partisi'nin yayın organı olan Ulus gazetesinde başlamıştır. Sırasıyla Ankara akşam haberleri, Kudret, Vatan, tekrar Ulus, Anka Haber Ajansı, Akis, Hürriyet, Tercüman, Milliyet ve Güneş gazetelerinde çalışmıştır. Milliyet gazetesinde ve Metin Toker'in gazetesinde hem yazarlık hem de genel yayın müdürlüğü yapmıştır.Büyük yankılar uyandıran, çeşitli soruşturma ve davalar açılmasına yol açan ancak kendine Yılın Gazetecisi ünvanını kazandıran Johnson'un Mektubu haberiyle ün sağlamıştır. Barış Harekatından önce Kıbrıs'a ilk giren gazeteci olmuştur.

Cumhuriyet gazetesinin başsayfasında Güncel isimli köşenin yazarıdır. Kanaltürk'te Tuncay Özkan'la birlikte Pazar günleri yayınlanan Politika Durağı isimli programı sunmuştur. Süleyman Demirel'in Cumhurbaşkanlığı Dönemi'nde eski danışmanıdır. 20 Mayıs 1955 : Akis dergisi yazı işleri müdürü Cüneyt Arcayürek tutuklandı.



****



Hasan Hüseyin Korkmazgil (1927- 1984)




Toplumcu - gerçekçi şiirin önde gelen temsilcilerinden biri olan Türk şair.
1927'de Sivas'ın Gürün ilçesinde doğan Hasan Hüseyin, Adana Erkek Lisesi'ni 1948'de, Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü'nü 1950'de bitirdi. Öğretmenliği Göksun'da başladı. Siyasi eylemleri gerekçesiyle öğretmenlikten atıldı, tutuklandı, hüküm giydi. 1955-1960 yılları arasında Gürün ve Sivas'ta arzuhalcilik, tabela ve portre ressamlığı, inşaat işçiliği yaptı.

1960'da İstanbul'a, sonra Ankara'ya yerleşti. Akis dergisinde çalıştı. Bir süre de Forum dergisinin sanat sayfalarını yönetti (1968-1970). Kızılırmak kitabı nedeniyle hakkında 142. maddeden dava açıldı, yargılandı, aklandı.

Lise yıllarında şiir yazmaya başlayan Hasan Hüseyin'in ilk şiiri 1959'da Dost dergisinde çıktı. Bu yıllarda mizahi hikâyeleri de yayımlandı. Kavel (1963) adlı kitabı ile 1964 Yeditepe Şiir Armağanı'nı, Kızılkuğu (1971) ile TRT'nin 1970 Sanat Başarı Ödülü'nü, Filizkıran Fırtınası (1981) ile 1981 Ömer Faruk Toprak Şiir Ödülü'nü ve Nevzat Üstün Şiir Ödülü'nü aldı.

Şair 1983'te beyin kanaması geçirdikten sonra bir yıl bitkisel hayatta yaşadı. 26 Şubat 1984'te evinde yaşama gözlerini yumdu. Ayrıca Hasan Hüseyin Korkmazgil'in eşi Azime Korkmazgil'den "Bir Oğlum Olacak Adı Temmuz" şiirinde adı geçen Temmuz Korkmazgil (1965) isimli bir oğlu vardır.


****


Ahmet Emin Yalman (1888 - 19 Aralık 1972)




Gazeteci ve yazar. Ahmet Emin Yalman 1888 yılında Selanik'te doğdu. İstanbul Alman Lisesi'ni bitirdi. 1907 yılında İstanbul Hukuk Fakültesinde öğrenciyken Sabah gazetesinde çalışmaya başlayarak gazeteciliğe ilk adımını attı. 1910 yılında Hukuk Fakültesi'nden mezun oldu ve ABD'ye giderek New York kentindeki Columbia Üniversitesi'nde gazetecilik ve felsefe dallarında doktora yaptı. 1914 yılında İstanbul'a dönerek İstanbul Üniversitesi'nde Ziya Gökalp'in yanında sosyoloji asistanlığı yaptı ve 1916-1920 yılları arasında Siyasal Bilgiler Fakültesinde ders verdi. 1917 yılında Mehmet Asım Us'la birlikte Vakit gazetesini çıkarmaya başladı. Ancak 1920 yılında İstanbul'u işgal eden İngilizler tarafından yazılarından dolayı Malta'ya sürüldü.

Cumhuriyet'in ilanından sonra 1923 yılında Vatan gazetesini çıkardı. Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası yanlısı yazılarından dolayı 1925 yılında İstiklal Mahkemelerinde "yargılandı" ve Çorum'a sürgüne gönderildi. Vatan gazetesi kapatıldı. Yalman 1925-1935 yılları arasında diğer Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası yanlıları gibi siyasetten uzaklaştı. 1936 yılında Zekeriya Sertel'le birlikte Tan gazetesini satın alarak bir süre çalıştırdı. Diğer Tan gazetesi sahipleriyle olan görüş ayrılığından dolayı gazeteden ayrıldı. 1940 yılında tekrar Vatan gazetesini çıkarmağa başladı. II. Dünya Savaşı sırasında müttefikleri öven ve Nazileri yeren yazılar yazdı. Vatan'ın tirajı 100.000'e kadar ulaştı.

Ahmet Emin Yalman 1952 yılında bir suikaste hedef oldu. Henüz bir lise öğrencisi olan Hüseyin Üzmez Malatya'yı ziyaret etmekte olan Ahmet Emin Yalman'ı ateş ederek ağır yaraladı. Üzmez suikastten sonra teslim oldu ve 20 yıl hapse mahkûm edildi. Ölümden dönen A.E.Yalman, Hüseyin Üzmez'i cezaevinde ziyaret etti. Ahmet Emin Yalman Demokrat Parti'nin ilk yıllarında DP yanlısıydı. Ancak sonraki yıllarda DP'yi eleştiren yazılar yazmağa başladı. O yüzden 1959 yılında 15 ay hapse mahkûm oldu. 27 Mayıs Darbesinden sonra serbest bırakıldığında ABD'deki California ve Georgia Üniversitelerinden Great Courage Award (Büyük Cesaret) ödülü aldı. Darbeden sonra Vatan'ın tirajı azaldı. 1961'de bir süre Hür Vatan gazetesini çıkarmayı denedi. Ama yeterince okuyucu bulamayınca 1 yıl sonra bu gazeteyi de kapattı. 1961'sonra çeşitli gazetelerde köşe yazıları yazmakla yetindi. 1967 yılında devlet kültür ödülünü aldı. Yaşamının son yıllarında hatıralarını 4 ciltlik bir kitapta toplayarak Yakın Tarihimizde Gördüklerim ve Geçirdiklerim adıyla yayınladı. 19 Aralık 1972 tarihinde İstanbul’da öldü.


****


Cevat Rıfat Atilhan




1892 senesinde İstanbul'da Vefada dünyaya gelmiştir. Babası Rifat Paşa Şam mutasarrıfıdır. Çocukluğunun ilk yılları Şam'da geçmiştir. Daha sonra İstanbul'a gelerek Fatih İptidaisine (İlkokul) başlamıştır. İlkokulu bitirdikten sonra baba mesleği olan askerliğe tercih ederek Kuleli Askeri Lisesine girmiştir.

Teğmenliğinin ilk günlerinde ilk vazifesini alarak Arnavutluk harekatına iştirak etmiştir. Edirne muhasarasında esir düşerek başlayan, iki sene sürüp giden Bulgar esareti..
Birinci Dünya Savaşının başlaması ile Mersinli Cemal Paşanın emrine verilerek Sina ve Filistin Cephelerinde yaptığı kahramanlıklarla tebarüz etmiştir. Bu cephelerde gösterdiği kahramanlıklar neticesi dördüncü ordu zat işleri müdürlüğü vazifesi ile taltif edilmiştir.

Birinci cihan harbinin aleyhimize neticelenmesi üzerine Mersinli Cemal Paşa ile Konya'ya gelerek Milli cephenin kuruluşunda büyük faydaları oluyor. İlk milli temsilci olarak Halife Sultan Vahidüddin ile görüşüyor. Halifenin makamından ayrılışında Ferit Paşa kabinesinin bir komplosuna gelerek tevkif ediliyor. Bekir Ağa bölüğüne hapsedilerek idama mahkum ediliyor. Takdiri ilahinin büyük bir lütfü keremi olarak Mersinli Cemal Paşa'nın Ferit Paşa kabinesini devirerek harbiye nazırı olması neticesinde iki saat farkı ile idamdan kurtularak harbiye nazırının yaveri oluyor.

Kurtuluş savaşında büyük vazifesini alarak Zonguldak- Bartın ve Havalisi Cepheleri kumandanlığına terfiyen tayin ediliyor ve muntazam Fransız ordusunu olduğu yerde mıhlayarak üzerine verilen vazifeyi muvaffakiyetle başarıyor. Kurtuluş savaşının zaferle neticelenmesi üzerine ordudan ayrılarak yazı hayatına intisap etmiştir. Ölümüne kadar devam edecek olan hayatının bu ikinci döneminde pek çok ızdıraplı günler geçirmiştir.

1942 yılında zamanın hükümeti tarafından hükümet darbesi hazırlanıyor gerekçesi ile tevkif edilerek 11 ay hapsediliyor. Mareşal Fevzi Çakmak'ın bizzat yaptırdığı tahkikat neticesi masum olduğu kesin olarak anlaşılarak serbest bırakılıyor. 1952 yılında ise Malatya'da yahudi dönmesi Ahmet Emin Yalman'a yapılan suikastın sanki sorumlusu olarak tekrar tevkif edilerek 11 ay 15 gün süren ikinci mevkufiyetini tamamlıyor. Yazı hayatını 74 dev eser ve onbinleri aşkın makaleleri ile süsleyerek idealistleri arasında Ortadoğunun Hitler'i olarak tanınıyor.

1964 yılı ağustos ayında Somali'de toplanan İslam Devletleri Kongresine davet edilerek Kongrenin İcra Komitesi başkanlığına seçiliyor. Bu vazife merhumun son büyük vazifelerinden olmuştur.
4 Şubat 1967 günü geçirdiği kalp krizi neticesinde vefat etmiştir.


****


Erdoğan Tokatlı (1932 - 2001)



1932 yılında doğan Erdoğan Tokatlı, Ankara Ün. İletişim Fakültesini bitirdikten sonra Ulus, Halkçı, Yeni Gün, Milliyet ve Öncü gazetelerinde çalışmıştır.
8 Mayıs 1958, Erdoğan Tokatlı Yeni Gün gazetesi yazı işleri müdürü iken, tezkip metnini yayınlamadığı için 34 gün yatmak üzere Ankara Merkez Kapalı Cezaevi'ne girdi. Hilton koğuşunda yatmıştır.


****


Fethi Giray (1918 - 1970)




Söğüt'te doğdu. Baba tarafı 90 harbbinde Kırım'dan göç ederek gelmişti. Eskişehir'de liseyi Adana Erkek Lisesi'nde tamamlamış, Ankara Ajansı'nda ve Hürses gazetesinde çalıştı. 1953'te Ankara telgraf, 1960 - 66 yılında da Kudret gazetesini yayınlamıştı. Gazetenin kapanışından sonra, Ankara Telgraf Basımevi'ni işletti. 26 Ocak 1959'da Ankara Telgraf gazetesinin sahibi ve yazı işleri müdürü iken bir olaydan ötürü hükümet aleyhine konuştukları için tutuklanarak Ankara Kapalı Cezaevi'ne gönderildi. Kısa süren cezaevi misafirliğini 10 Koğuş (Hilton) 'da tamamladı.


****



Kurtul Altuğ (1935 - ...)


1935 yılında İzmir'de doğdu. Ankara'da hukuk öğrenimini sürdürürken ''Son Posta'' gazetesinde gazeteciliğe başladı. 1958'de 23 yaşındayken AKIS dergisinin yazı işleri müdürlüğüne getirildi. Göreve baladıktan üç ay sonra,
Ankara Cezaevi'ne girdi. Hilton'da kaldı. 1960'ların bunalımlı günlerinde sürekli mahkeme koridorlarındaydı. 27 Mayıs'la birlikte özgürlüğüne kavuştu. Yassıada Duruşmalarında bir numaralı tanık olarak dinlendi. Altuğ daha sonra Hürriyet gazetesinin Ankara Bürosu'nda çalışmaya başladı. Nihat Erim Hükümeti sırasında bir süre basın başdanışmanlığı yaptı ve ardından 7 Gün dergisini çıkardı. 1997'den itibaren TRT'de yayınlanan Politikanın Nabzı programında siyasetçileri konuk etti. Bir süre Tercüman gazetesinde de yazan Altuğ, köşe yazılarını halen Gözcü gazetesinde sürdürüyor.


****


Mehmet Zekeriya Sertel (1890 - 1980)



Selanik'e bağlı Uşturumca'da 1890 yılında doğdu. İlk öğrenimini doğduğu yerde, orta öğrenimini Selanik ve Edirne Lisesi'nde tamamladıktan sonra Selanik'teki Hukuk Mektebi'nde devam etti. Gazeteciliğe , Selanik'te hukuk öğrenimini görmekte iken, İttihat ve Terakki'nin yayın organı Rumeli'de başladı. Gazetenin yöneticisi Yusuf Nadi ile ilk defa Rumeli gazetesinde birlikte çalışma olanağı bulmuştur.


Tasvir-i Efkar Gazetesinde çalışmaya başladı ve İstanbul Hukuk Mektebi'nde hukuk öğrenimine devam etti. 1923 yılında Basın Yayın Genel Müdürü olarak görevlendirildi. Matbuat Müdürlüğü yayını olarak Ayın Tarihi adlı bir dergi çıkardı. Türk Basın Tarihinin önde gelen isimlerinden biridir. Cumhuriyet öncesinde Selanik'te başlayan gazetecilik yaşamına, Cumhuriyet devrinde Cumhuriyet gazetesinin kurucularından (7 Mayıs 1924)birisi olarak devam etmiş ; devrin en önemli dergilerinden birisi olan Resimli Ay'ı yayınlamış ve bu dergi aracılığıyla Nazım Hikmet'i Türk okurlarla buluşturmuştur. Ülkenin ilk ansiklopedisi olan Hayat Ansiklopedisi'ni hazırlayan II. Dünya Savaşı yıllarında yüksek tirajlı ve faşizm karşıtı bir gazete olan Tan Gazetesi'ni çıkaran kişidir.

4 Aralık 1945 günü on binlerce CHP yanlısı gençler tarafından yağmalanması, Tan Baskını ile sonuçlandı. Tan Olayı'ndan sonra olayın sorumlusu olarak tutuklanan Sertel,
Ankara Merkez Kapalı Cezaevi'nin Hilton Koğuşunda eşi ile birlikte 3 ay tutuklu kaldıktan sonra beraat etti. Bu olaydan sonra Tan Gazetesinin yayını sona erdi. Mart 1977'de İstanbul'a dönen Sertel, yurtta büyük ilgi ile karşılandı. Cumhuriyet ve Vatan gazetelerinde yazılar yazdı. Nazım Hikmet'in son yılları yazı dizisinden ötürü eleştirilere uğradı. İlk Türk gazetecilerinden Sabiha Sertel (Derviş) 'in eşidir. 11 Mart 1980 günü Paris'te yaşamını yitirdi.


****


Muzaffer İlhan Erdost (1932 - ...)




18 Eylül yılında Tokat, Artova'da doğdu. 1956'da Veteriner Fakültesi'ni bitirdi. 1956 - 1958 yılları arasında Pazar Postası'nı yönetti. Erdost, şiir, öykü, deneme ve eleştiriler yazdı. Yazılarında toplumsal sorunlar, Türkiye ve Osmanlı tarihi, tarım, faşizm ve demokrasi konularında daha ağırlıklı eğildi. Kardeşi İlhan Erdost'un 12 Eylül 1980 askeri darbesinden sonra Mamak Askeri Cezaevi'nde dövülerek öldürülmesinin ardından, adına kardeşi İlhan'ın adını ekleyerek, Muzaffer İlhan Erdost ismini kullanmaya başladı. Erdost, Sol - Onur yayınlarının sahibi ve yönetmenidir. Türk şiirinde Garip akımından sonra ortaya çıkan İkinci Yeni akımının isim babasıdır. Türkiye İnsan Hakları Kurumu (TİHK) girişimci ve kurucu üyesidir. İlk defa 14 Mayıs 1960 ve daha sonra Şubat 1966 yılında Soğukkuyu Askeri Cezaevinde daha sonra Şubat 1966'da üç dört gün ve 1973 yılında Ulucanlar Cezaevinde 9. ve 10 Koğuşta kaldı.



****

Mümtaz Faik Fenik (1904 - 1974)


Gazeteci yükseköğrenimini İstanbul Hukuk Fakültesi'nde tamamladı. (1934) Milliyet gazetesinde ve daha sonra uzun yıllar Ulus'ta yazı işleri müdürlüğü yaptı. 1949'da Zafer gazetesini kurdu. 1950'den sonra Demokrat Parti'den milletvekili seçildi. Vatan, Vakit, Tan ve Cumhuriyet gazetelerinde de çalışan Fenik, Ankara Gazeteciler Cemiyeti'nin kuruluşunda bulundu. Radyoda iç ve dış siyaset konularında konuşmalar yaptı. 1950'de Ankara'da çıkan Zafer Gazetesinin başyazarı olan Mümtaz Faik Fenik 1950 yılında
Ankara Merkez Kapalı Cezaevi'nin Hilton'unda kalmıştır. Yazı yaşamını 1965'ten sonra dan sürdürdü. Son havadis ve İrade gazetelerinde başyazılar yazdı.


****


Nahit Duru (1945 - ...)


1945'te Samsun'da doğdu. İlkokulu Samsun'da, ortaokulu Sivas'ta okudu. Liseye İstanbul'da başladı. 1964'te Ankara Atatürk Lisesi'nden mezun oldu. İlk olarak
Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ne girdi, bir yıl sonra İktisat Fakültesi'ne geçti. İktisat Fakültesi'nde bir yıl öğrenim gördü sonra ayrılıp Dil Tarih Coğrafya Fakültesi Tiyatro Bölümüne başladı. Bir yıl sonra oradan ayrıldı ve Özel Gazetecilik Halkla İlişkiler Yüksek Okulu'ndan mezun oldu. Gazeteciliğe 1966 Ulus Gazetesinde başladı. Barış, Ankara Telgraf, Hürriyet gazeteleri, Toplum, Yedi Gün Dergileri, Politika Gazetesi, Flash Gazetesinde çalıştı. Parlamento Muhabirliği yaptı. Dünya gazetesinde görev aldı. 1980 sonrası Arayış Dergisinin Yazı İşleri Müdürlüğünü yaptı. 1981 yılında yazı işleri müdürü olduğu Arayış Dergisinde yazdığı bir yazı yüzünden iki ay 15 gün Ulucanlar Cezaevi'nde hapis yatmış olan gazeteci Nihat Duru Hilton koğuşunda kalmıştır. Ardından Türk Haberler Ajansına girdi. Güneş gazetesinin genel yayın yönetmenliği dahil çeşitli kademelerinde çalıştı. 1994'te Best Fm'de genel koordinatörlük yaptı. CNBC-E Üniversitesi'nin sahibi olduğu BTV'yi kurmuştur.


****


Nahit Subaşı (1915 - 1997)

1915 yılında İstanbul'da doğdu. İlk tahsilini Kadıköy okulunda yaptıktan sonra, orta tahsilini Kadıköy okulunda yaptıktan sonra, orta tahsilini Bursa Lisesi'nde tamamlamıştır. 1936 yılında liseyi bitirince Ankara'ya gelmiş, iki yıllık bir aradan sonra Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Fransız Dili ve Edebiyatı Bölümü'ne yazılmıştır. 1939 yılında İnönü Ansiklopedisi'ne girmiştir. Daha sonra Sivas'ta 1 yıl Ülke gazetesinde çalışmıştır. Ulus gazetesinde akşam haberleri sekreterliği yapmıştır. Yeni Ulus, Halkçı, Tercüman gazetelerinde çalışmıştır. Ulus gazetesi yazı işleri müdürüyken, 5 Haziran 1958 yılında 8 aylık, 6 Mayıs 1958 yılında 8 aylık hapis cezasını yatmak üzere cezaevine girdi. 6 Haziran 1958 yılında basına baskılar sürüyordu. Ankara Merkez Kapalı Cezaevi'nde Hilton Koğuşunda bulunan Şinasi Nahit Berker'le Nihat Subaşı 4'er ay hapis cezasına çarptırıldı.

1965 yılında Ankara Üniversitesi Siyasi Bilimler Fakültesine bağlı olarak Basın Yayın Yüksekokulu'nda basımevi kurulmasından öğretim görevlisi Subaşı ve arkadaşları çalışmalara başlamıştır. 1979 yılında üretime geçen basımevi Nihat Subaşı'nın da aralarında bulunduğu ilk gazetelerini 30 Mayıs 1980 yılında Deneme Gazetesi başlığıyla ve sonrasında Görünüm adıyla çıkarmışlardır. Nihat Subaşı, 1977 yılında vefat etmiştir.


****


Ratip Tahir Burak (1904 - 1976)

:
1904'te İstanbul'da doğdu. Burak Tüksek Deniz Ticaret Okulunu bitirdi. (1921) İlk karikatürleri Aydede dergisinde yayımlandı.(1922) 1925'te denizciliği bırakarak tümüyle karikatüre yöneldi. Resim öğrenimi için gittiği Paris'ten dönüşte (1928) Kabataş Erkek Lisesi resim öğretmenliğine atandı ; Karikatür, Karagöz, Amcabey, Akbaba gibi dergi ve gazetelere karikatürler çizdi.


1936'da Ankara'ya yerleşti ve Ulus gazetesinde çizmeye başladı. 1950'de tekrar İstanbul'a döndü. Hürriyet gazetesinin Pazar ilavesinde tam sayfa karikatürleri yayınlandı. 1956'da Halk gazetesini çıkardı.; aynı yıl karikatürü nedeniyle Ankara Kapalı Cezaevi'nde Hilton Koğuşunda 18 ay hapise mahkum oldu.

27 Mayıs sonrasında Kurucu Meclis Üyeliğine seçildi. 1961'de CHP İstanbul milletvekili olarak TBMM'ye katıldı. Daha çok, ünlü Türk denizcilerinin yaşamını ve kahramanlıklarını konu edindiği çizgi romanlarında, resimli roman estetiğini ön planda tuttu; tarihsel olayları abartısız çizgilerle resimli romana aktardı. Tarihsel konulu resimli geleneğinin önde gelen temsilcilerinden sayılan Burak'ın yayımlanmış birçok karikatür albümü ve tarihsel çizgi romanı vardır. Tarihsel konulu çizgi romanlarıyla tanınan karikatürist Recep Tahir Burak 28 Ekim'de İstanbul'da öldü.


****


Süleyman Ege

Bilim ve Sosyalizm Yayınları'nın kurucu ve yöneticisi 1931 doğumlu. 1948 Köy Enstitüsü mezunu. Yayıncılığa başlamadan önce öğretmenlik ve gazetecilik yaptı. 1965 Mayısında Bilim ve Sosyalizm Yayınları olarak çıkardığı ilk kitap Bernal'iin Marx ve Bilim adını taşıyan bir incelemesiydi. Daha ikinci kitabın yayınlanmasıyla kitapta komünizm propagandası yaptığı ileri sürülerek Ceza Yasası'nın 142. maddesine aykırılıktan mahkemeye verildi. Sonra da bu sanıklık durumu bir daha yakasını bırakmadı.

Marx ve Engels'in Komünist Manifestosu, Len'in Devlet ve İhtilali yayınevinin o yıllarda yayın olayı olan kitaplarıdır.

1970 Martı'nda Bütün Ülkenin İşçileri Birleşiniz adını taşıyan belgesel bir kitap nedeniyle tutuklanan Süleyman Ege, dört ay içerde kaldıktan sonra tahliye edilmişse de 12 Mart darbesi koşullarında, 17 Haziran 1971'de yeniden tutuklandı; 4 kitaptan 30 yıl ağır hapis ve 16 yıl sürgün cezasına çarptırıldı. Beraatla sonuçlananları da içinde yayınevinin bütün kitaplarına el kondu. Hapishane'de hastalanıpta Ankara Numune Hastanesinin mahkumlar koğuşuna kaldırıldığında hasta yatağında zincire vuruldu.(1972)

Uluslararası Af Örgütü'nün o zaman Ege'yi Dünya'nın En Ağır Fikir Suçlusu ilan etmesi, 12 Mart rejiminin kırdığı dünya rekorunu işaret ediyordu.
Ankara ve Adana Cezaevleri'nde 37 ay yatan Ege, meclisin 141. ve 142. madde hükümlülerini içerde bırakan af yasasını incelemesi sonucu Anayasa mahkemesinin kararıyla 1974 Temmuzunda tahliye edildi. Sonra herşey yeniden, elde birtek kitabı bırakılmamış, ardından başka herşeyi yok edilmiş yayınevini diriltme çabası. Yeni çeviriler, yeni mürekkep kokuları, yeni kitaplar ve yine 142. madde, yine yargılamalar, sürüp giden bir hukuk düşünce özgürlüğü savaşımı...

12 Eylül darbesi, Ege'yi tümüyle kesinleşmiş takipsizlik ve beraat kararlı kitaplarıyla buldu. Darbecilerin yasal olarak yapabilecekleri birşey yoktu. Ama onların derdi yasallık değildi. 1982 Ağustosu'nda Bilim ve Sosyalizm Yayınları'nın bütün kitaplarına el kondu. 133 bin 607 kitap 7 kamyonla Mamak'taki Sıkıyönetim Karargahı'na götürüldü ve 28 Mayıs 1985'te verilen bir imha emriyle yakılarak yok edildi. Tabi bunun hesabı soruldu. Darbenin tozu dumanı içinde olayla birlikte anında başlatılan zorlu bir hukuk savaşımıyla, Danıştay Onuncu Dairesinin oybirliği kararıyla sıkıyönetimin eylemlerinden sorumlu olarak Başbakanlık 133 bin Marksist kitabın bedelini ödemeye mahkum ettirildi. 12 Mart'ın ve 12 Eylül'ün karanlığında nice unutulmaz anılarla yüklü bu savaşımını Ege, Kitabın Ateşle Dansı ve Komünist Manifestosu ve Türkiye'deki Öyküsü adlarını taşıyan belgesel kitaplarında anlatıyor.


****


Şinasi Nahit Berker (1920 - 1996)

1920 yılında İstanbul'da doğan
Ankara Gazi Lisesi'nden mezun olan, 1935'de 15 yaşında tarih öğretmeni Enver Behnan Şapolya'nın teşvikiyle Alexix Wicart'ın Lorateur (Hitabe Sanatı ) kitabını tercüme ederek yazı hayatına başlayan Berker, Gazi Lisesi'nde arkadaşlarıyla birlikte çıkardıkları Filiz adlı dergide yazdı. 1941 yılında Ulus Gazetesinde gazeteciliğe başladı.

Anadolu Ajansı ve Ankara Telgraf Gazetelerinde çalıştı. 1954 - 1971 yılları arasında Ulus gazetesinde fıkralar yazdı. 7 Mayıs 1958 yılında Ulus gazetesi yazarı Şinasi Nahit Berker 8 ay yatmak üzere Ankara Merkez Kapalı Cezaevi'ne girdi. Hilton Koğuşunda kaldı. 6 Haziran 1958 yılında basına baskılar sürüyordu. cezaevinde bulunan Şinasi Nahit Berker'le Nihat Subaşı'da 4 ay hapis cezasına çarptırıldı.

Kalburüstü ve Hopdedik dergilerini çıkardı. Cumhuriyet ve Güneş gazetelerinde küçük fıkralar yazmaya devam etti. Berker, 12 Şubat 1996 yılında befat etti.


****


Ülkü Arman (1934 - 1982)




1934 yılında Eylül ayında Ankara'da doğdu.
Ankara Atatürk Lisesi ve AnkaraÜniversitesi Hukuk Fakültesi'nde okudu. Ülkü Arman 1959'da yargılanıp 16 ay hapse mahküm edildi. Cezasını çekmek için gönderildiği ve o zamanlar Ankara Hilton adı takılan Ankara Merkez Cezaevi'nin 10 koğuşunda Metin Toker, Beyhan Cenkçi gibi isimlerle beraber kaldı. Arman ancak, 27 Mayıs 1960 darbesi olduğunda cezaevinden çıkmıştır. 1982 tarihinde vefat etmiştir.
  Alıntı ile Cevapla
15 Üyemiz OkyanusunKalbi'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 10.01.2011, 22:48   #3
Çevrimdışı
OkyanusunKalbi
WoodStock

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Ulucanlar Cezaevi | Ulucanlar Cezaevi Müzesi (Ankara)


Yılmaz Güney
(1977 - 1984)





1 Nisan 1937'de Adana'nın Yenice köyünde doğmuştur. İlk ve Ortaöğrenimini Adana'da tamamlamıştır. Öğrenimi sırasında ailesinin maddi zorlukları yüzünden pamuk işçiliğinden gazoz ve simit satmaya kadar birçok işte çalışmak zorunda kalmıştır. Aynı zamanda öyküler yazıyor, edebi birikimini hızlandırıyordu.
Ankara Hukuk Fakültesi'nde okurken yönetmen Atıf Yılmaz'la tanışmasında mesleğinde ilerlemesinde önemli bir basamağı oluşturmuştur. Atıf Yılmaz'ın desteğiyle sinema çalışmalarına başlamıştır. Yeni Ufuklar ve On Üç gibi dergilere de öyküler yazan Güney, bir öyküsünde komünizm propagandası yaptığı gerekçesiyle yargılanmış ve 1961 yılında 1 buçuk yıl hapis cezasına mahkum olmuştur.

Yılmaz Güney'in 1974 yılında Adana'da Endişe adlı filmi çekerken karıştığı bir olay sırasında bir yargıcı vurarak öldürmesi Ulucanlar Cezaevi'nin 7 nolu koğuşunda uzun bir hapishane hayatının başlangıcı olmuştur. (27 Eylül 1974) 25 Ekim'de Ankara 1. Ağır Mahkemesi'nde yargılamaların sonucunda 13 Temmuz 1976'da 19 yıl hapis cezasına çarptırılmıştır. Ekim 1981'de Isparta Cezaevi'ne geri dönmeyip, geri kalan yaşamını Fransa'da sürdüren Yılmaz Güney yurda dönme çağrılarına uymaması sebebiyle 1983'te Türk yurttaşlığından çıkarılmıştır. Kanser nedeniyle 9 Eylül 1984'te Paris'te vefat etmiştir.


****



Hüseyin İnan (1949 - 1972 )



1949'da Kayseri Sarız ilçesine bağlı Bozhüyük köyünde doğmuştur. İlk ve ortaokulu Pınarbaşı'nda, liseyi Kayseri'de okumuştur. 1966'da ODTÜ İdari Bilimler Bölümü'ne kayıt olmuştur. Sosyalist Fikir Bölümü ve bu derneğin bağlı olduğu Dev-Genç'e üye olmuştur. Gerek İstanbul ve
Ankara, gerek İzmir ve diğer illerdeki Anti - emperyalist eylemlere aktif rol almıştır; Abd 6. filo'suna yönelik eylemin düzenleyicilerinden olmuştur.
1966 -1967 öğretim yılında gerçekleşen ODTÜ hazırlık boykotunun örgütlenmesine önderlik etmiştir. Hüseyin İnan, 1968'de TIP ve daha sonra MDD (Milli Demokratik Devrim) ayrılıklarda giderek belirginleşen gizli ve dar örgüt fikri doğrultusunda çekirdek bir oluşturulup, kir gerillası yoluyla anti - emperyalist mücadele verme düşüncesini getirmeye çalışmıştır. Ulucanlar Cezaevi'nde 1. koğuşta kalmıştır. Ankara 1. No'lu Sıkıyönetim Askeri Mahkemesi tarafından 9 Kasım 1971'de idam'a mahkum olmuştur.

İdamlar'ın önlenmesi için gerek Meclis'te, gerek Kamuoyunda ve gerekse örgüt arkadaşları tarafından çeşitli girişimlerde bulunulmasına rağmen Yusuf Aslan Deniz Gezmiş'le birlikte 6 Mayıs 1972'de Ulucanlar Cezaevi'nde idam edilmişlerdir. Mezarı Ankara Karşıyaka Mezarlığı'nın L - 17 parselinde bulunmaktadır.


****



Yusuf Aslan (1947 - 1972)




1947 yılında Yozgat'în bir köyünde doğmuştır. İlk ve ortaöğrenimini burada tamamladıktan sonra 1966'da ÖDTÜ'ye girmiştir. Bir yıl kalmadan ÖDTÜ Sosyalist Fikir Klübü'nun üyesi oldu, Dev - Genç içinde çalışmaya başlamıştır. Bu dönemden itibaren önce hazırlık okulunda, sonra da mühendislik fakültesinde patlak veren boykotların ve hemen ardından ODTÜ İşgalinin önde gelen örgütçülerinden olmuştur.


İlk yargılandığı eylem CİA ajanı, Amerikan Büyükelçisi Commer'in arabasının yakılmasıydı. Ulucanlar Cezaevi'nde 3 No'lu koğuşta kalmıştır. 1969 yılında arkadaşlarıyla birlikte Filistin'e gitmiştir. Burada helikopter ve uçak pilotluğunu öğrendi. Traktörden helikoptere kadar her türlü aracı büyük bir ustalıkla kullanıyordu. 1970 yılında kurulan THKO'nun kurucusu ve önderlerinden olan Yusuf Aslan, Deniz Gezmiş'le beraber Nurhak'a dağdaki gerilla grubuna katılmaya giderken, Sivas Şarkışla'da yaralı olarak yakalanmıştır. Ankara 1. No'lu Sıkıyönetim Mahkemesi'nde yargılanmasının ardından idama mahkum oldu. 6 Mayıs 1972'de Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan'la birlikte Ulucanlar Cezaevi'nde idam edildi.


****


Muhsin Yazıcıoğlu (1954 - 2009)



1954 yılında Sivas'ın Şarkışla ilçesi Elmalı köyünde doğdu. İlk ve ortaöğrenimini Şarkışla'da Üniversite eğitimini
Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi'nde yapmıştır. Muhsin Yazıcıoğlu üniversite eğitimi için Ankara'ya geldikten sonra, Ülkü Ocakları Genel Merkezi'nde görev yapmaya başlamıştır. Siyasi nedenlerden dolayı 1975'de Ulucanlar Cezaevi'nin 1. kısım 2. Koğuşunda kalmıştır.

Daha sonra sırasıyla Ülkü Ocakları Genel Başkan Yardımcılığı ve Ülkü Ocakları Genel Başkanlığı'nda bulunmuştur (1977 - 1978) Yazıcıoğlu 1978'de faaliyete geçen Ülkücü Gençlik Derneği'nin kurucu Genel Başkanı oldu. 1980 yılına kadar MHP'de Genel Başkan Müşavirliği görevinde bulunan Muhsin Yazıcıoğlu, 12 Eylül 1980'den sonra MHP ve Ülkücü Kuruluşlar Davası'nda yargılandı. 7,5 yıl Mamak Cezaevi'nde kalan Yazıcıoğlu, bu davadan herhangi bir ceza almadan berat etti. Burada Üşüyorum adlı şiir yazmıştır. Yazıcıoğlu cezaevinden çıktıktan sonra, cezaevindeki ülkücüler ve onların ailelerine yardım amacıyla Sosyal Güvenlik Eğitim Vakfı'nın başkanlığını yapmıştır. Yazıcıoğlu 1987'de Milliyetçi Çalışma Partisi'ne (MÇP) girdi ve Genel Sekreter Yardımcılığı görevinde bulundu.

20 Ekim 1991 Milletvekili Genel Seçimleri'nde, Refah Partisi (RP), Milliyetçi Çalışma Partisi (MÇP), Islahatçı Demokrasi Partisinin (IDP) oluşturduğu İttifak bünyesinde milletvekili adayı olan Muhsin Yazıcıoğlu Sivas'tan milletvekili seçildi. Muhsin Yazıcıoğlu 29 Ocak 1993'de MÇP'den ayrılan bir grup arkadaşı ile beraber Büyük Birlik Partisi'ni (BBP) kurdu ve partinin Genel Başkanı oldu. Başkanlığını sürdürürken geçirdiği helikopter kazasında 25 Mart 2009'da vefat etmiştir.


****


Fikri Arıkan (1950 - 1982)





Çorum'un Alaca kazasında doğmuştur.
Ankara'da cereyan eden bir takım olaylara karıştığı iddiasıyla tutuklanarak Mamak Cezaevi'ne kapatılmıştı. Yargılandığı 12 Eylül Mahkemeleri'nde idam'ına karar verildi. 27 Mart 1982 günü, sabahın ilk saatlerinde Mamak Cezaevi'nde kaldığı ölüm hücresinden çıkarılarak götürüldüğü Ulucanlar Cezaevi'mde idam edildi. Cenazesi, Ankara Karşıyaka Mezarlığı'na defnedildi.


****



Mustafa Pehlivanoğlu (1958 - 1980)

Ülkücülük suçundan cezaevine girmiş ve idam cezasına mahkum edilmiştir. Mamak Askeri Cezaevi'nde yatarken bir fırsatını bulup kaçmayı başardıysa da kısa bir müddet sonra tekrar yakalanmıştır. 12 Eylül cuntası tarafından, idam edilmesi için verilen emir, 7 Ekim 1980 tarihinde Ulucanlar Cezaevi'nde yerine getirilmiştir ve sabahın erken saatlerinde asılmak suretiyle idam edilmiştir. Cenazesi,
Ankara Karşıyaka Mezarlığına defnedilmiştir.


****


Adnan Cemgil (1909 - 2001)

1909 yılında İstanbul'da doğdu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü'nden mezun olan Cemgil, yurt dışına gidip, Paris ve Moskova'da Fransızca ve Rusça öğrendi. 1938 yılında Türkiye'ye dönen Cemgil,
Ankara'da öğretmenlik ve çeviriler yapmaya başladı. Diderot'dan Zola'ya varan geniş bir yelpazede bir çok çeviri yaptı. Bu süreçte ve öğrenciliğinde Milli Türk Talebe Birliği'nde filizlenen siyasi düşünceleri belirginlik kazandı.

1941 yılında öğretmen Nazifle Hanım'la evlendi. 29 Temmuz 1950 yılında Türk Barışseverler Derneği kurucusu olarak Kore'ye asker gönderilmesini protesto eden bildiri dağıttığı için tutuklanarak Ankara Merkez Kapalı Cezaevi'ne gönderildi. Bir dönem Emekli Sandığı Reklam Bölümü'nde çalışarak takma adla şiir ve yazılar yazdı. İstanbul Şehir Tiyatrosu'nda figüranlık yaptı. 1961 yılında eşiyle birlikte Evren Yayınevi'ni kurup, ansiklopedi çıkardı. 27 Mayıs Darbesi'nin ardından Türkiye İşçi Partisi'ne girdi, sendikal çalışmalar yaptı. Seçimler sırasında 1965 yılında Bursa'da Komünizmle Mücadele Derneği'nin yönlendirdiği bir grubun saldırısına uğradı.

31 Mayıs 1971 tarihinde oğlu Sinan Cemgil'i kaybeden yazar; çevirilerini sürdürdü. Cumhuriyet gazetesi ve Yeni Ortam'da yazılar yazdı. 21 Kasım 2001 yılında İstanbul'da vefat etti.


****



Osman Yüksel (1917 - 1983)


1917 yılında Akseki'de doğdu. Asıl adı Osman Zeki Yüksel'dir. İlkokulu Akseki'de, ortaokulu yatılı öğrenci olarak Antalya'da okudu.
Ankara'da Atatürk Lisesi'ni bitirdikten sonra girdiği Dil ve Tarih - Coğrafya Fakültesi'nde 2. Sınıf öğrencisi iken Mayıs 1944'te meydana gelen olaylara karıştığı için öğrenimi yarıda kaldı. Bir süre tutuklu kaldı. Serbest bırakılınca fakülteye başvurarak öğrenimine devam etmek istediyse de kendisine izin verilmedi. Bunun üzerine dönemin Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel'e hitaben çok sert bir yazı kaleme aldı.

Osman Yüksel yeniden hapishaneye gönderildi. Hapisten çıkınca ünlü Serdengeçti dergisini çıkarmaya başladı. Pek çok sayısı toplatılan bu dergide çıkan yazıları nedeniyle hakkında çok sayıda dava açıldı ve sık sık tutuklanıp serbest bırakıldı. Başlığının altında Allah, Vatan, Millet Yolunda cümlesi sürekli yer alan dergideki yazılarında sık sık kullandığı ''Açın lan kapıları Osman geliyor'' sözü yeni tutuklanmalara hazır olduğunu bildiriyordu. Kendisine Serdengeçti ünvanını kazandıran bu dergi, sık sık kapanması ve çıkan yazılarından dolayı çok sayıda mahkumiyet kararı çıkması nedeniyle 33 sayı çıkabilmişti. (1947 - Şubat 1962). 1952 yılında Bağrı yanık adlı bir mizah gazetesi çıkardı. Başlığı altında ''Hak yolunda bağrı yanık yolcular'' sözü yer alan bu yayınında mücadelesini zengin esprilerle dolu yergileriyle sürdürdü. 8 Mart 1953 yılında Ankara Merkez Kapalı Cezaevinde 11 ay kalan Serdengeçti, daha sonra gelen Necip Fazıl ile yan yana kalmışlardır. İkinci Kısım 1 numaralı hücresinde kalmıştır.

Daha sonra politikaya atılan Serdengeçti, A.P. listesinden Antalya milletvekili seçilerek, parlamentoda görev yaptı (1965 - 1969). Partisinin politikası ve parti ileri gelenlerine yönelttiği eleştiriler yüzünden A.P.'den ihraç edildi. Son olarak Yeni İstanbul gazetesinde ''Selam'' başlığı altında günlük fıkralar yazdı. Yakalandığı Parkinson hastalığından kurtulamayarak, 10 Kasım 1983'te Ankara'da vefat etti.



****

Yusuf Ziya Ademhan (1928 -1991)

1928'de Kemaliye'nin Akçalı (Sesik) köyünde doğmuştur. İlkokulu köyünde, ortaokulu Kemaiye'de bitirdi.
Ankara, Altındağ Lisesi'nden mezun oldu. Ankara Ulus Gazetesi'nde yazılar yazmış. Metin Toker ile çıkardığı Akis Dergisi'nde çıkan yazı Basın Kanunu'na aykırı bulunduğundan ceza almıştı. Akis Dergisi yazı işleri müdürüyken; 14 Mayıs 1958 yılında 1 yıl hapse, 28 Mayıs 1958 yılında 3 yıl (dergi 3 ay kapatılmıştı ), 20 Mart 1959 yılında da 12 ay Ankara Merkez Kapalı Cezaevi'nin Hilton koğuşunda hapis cezasına mahkum edilmiştir.(dergi 1 ay süreyle kapatıldı).

Ankara Gazeteciler Cemiyeti'nden emekli oldu. Sürekli basın kartı sahibiydi. Kendisini doğa fotoğrafçılığına adamıştı. Aynı zamanda şairdi. Köy köy, dağ dağ dolaştı. Erzincan ve Kemaliye yöresinde çektiği fotoğraflarıyla anılarda yerleşti. 6 Temmuz 1991'de Kemah ilçesi Koçkar köyü yaylalarına doğru gittiği birgün, dört - beş saatte döneceğini söylediği halde, bir daha dönmedi ve aylarca aranmasına rağmen bulunamadı.


****

Fakir Baykurt (1929 - 1999)



1929'da Burdur'un Yeşilova İlçesi Akçaköy'de doğdu. 1948'de Gönen Köy Enstitüsü'nü bitirdi, 1955'te
Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü'nden mezun oldu. 1962'de ABD İndiana Üniversitesi'nde Türkiye Öğretmenler Sendikası'nın (TÖS) kuruluşunda görev aldı ve Türkiye Öğretmen Dernekleri Milli Federasyonu (TÖMFED) Genel Başkanı oldu. 1950 - 1970 döneminde etkili olan ''köy edebiyatı hareketinin'' önde gelen temsilcisi olmuştur.

Baykurt, bu etkinliklerinden ötürü 1971'de ordunun yönetime el koyması ile başlayan sıkıyönetim döneminde iki kere gözaltına alınmıştır. Kitaplarının yeni basımları yapılırken yazar 8 aydır tutuklu kaldığı Mamak Askeri Cezaevi'nden 31 Aralık 1971'de Ulucanlar Cezaevi'ne aktarıldı. Memurlar Koğuşu diye de bilinen Onuncu Koğuş'ta kalmıştır. 11 Ekim 1999 Pazartesi günü, Almanya'da vefat etmiştir.


****


Metin Toker (1924 - 2002)

1924 yılında İstanbul'da doğmuştur. Galatasaray Lisesi'nden mezun olmuştur. İstanbul Üniversitesi'nde Fransız Filolojisi okuduktan sonra Fransa'ya giden Toker, siyaset bilimi okumuştur. Türkiye'nin İkinci Cumhurbaşkanı İsmet İnönü'nün kızı Özden İnönü ile evlendikten sonra politik arenada adı daha çok duyulur olmuştur. Toker siyaset üzerine yazmaya başlamıştır. 1943 yılında Cumhuriyet yazarı olan Toker, 1954 yılında Akis dergisini kurmuş ve 1968 yılına kadar bu dergiyi yönetmiştir.


Metin Toker, Demokrat Parti(DP) İstanbul Milletvekili ve eski Devlet Bakanı Mükerrem Sarol ile Akis dergisi arasındaki davadan dolayı hapis cezasına çarptırılmış 11.02.1957 yılında tutuklanarak Ankara Merkez Kapalı Cezaevine gönderilmiştir, 12. Koğuşta(Hilton) cezasını tamamlamıştır.

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı İsmet İnönü,'' Damadımın tutuklanması haberine üzülmedim, bu şerefli bir mahkumiyettir '' demiştir.


Ardından 29 Mayıs 1958 yılında Metin Toker 1 yıl hapis cezasına çarptırıldı ve dergi kapatıldı. 30 Kasım 1958 yılında ise Toker, Akis Dergisi'ndeki bir yazıdan dolayı ikinci kez bir yıl hapis cezasına çarptırıldı. 1977 - 1980 yılları arasında kontenjan senatörü olarak görev yapan Toker, seksenli yılların başında siyaset yapmayı bırakıp tekrar siyaset üzerine yazmaya başladı. Milliyet'te uzun yıllar köşe yazarlığı yaptı. 18 Temmuz 2002'de vefat etti.


****


Hüseyin Cahit Yalçın (1875 - 1957)

Yazı hayatına Serveti Fünun döneminde edebiyatçı olarak başlamış, II. Meşrutiyet, Atatürk, İsmet İnönü ve DP dönemlerinde her daim sert kalemiyle yazdığı polemik ve eleştirilerle ve aynı zamanda da kültürün yaygınlaşmasına destekleriyle akıllarda kalmış, gazeteci, yazar, siyaset adamıdır.

1908'de II. Meşrutiyet'in ilanı ile edebiyatı bırakmış ve politikaya girmiştir. Ağustos 1908'de Tevfik Fikret ve Hüseyin Kazım ile birlikte Tanin Gazetesini kurdu, İttihat ve Terakki'nin siyasi alanda bir nevi kalemşoru oldu. Aynı yıl, 1908 - 1912 Osmanlı Meclisi Mebusan'a İstanbul milletvekili seçildi. 1911'de Düyunu Ümumiye Dayinler vekili oldu. 1913'ten sonra tek parti haline gelen İttihat ve Terakki'yi eleştirmeye başladı. Hükümete yönelttiği ağır eleştiriler ve eski İttihatçıları savunması dolayısıyla 1923'te İstiklal Mahkemesi'nde yargılandı. 1925'te müebbet sürgün cezası ile Çorum'a gönderildi. Bu tarihten sonra Atatürk'ün ölümüne kadar politikanın dışında kaldı.

1933'te Akşam gazetesinde yazılar yazmaya ve Türk kültür hayatının önemli yayın organlarından biri olan Fikir Hareketleri dergisini yayımlamaya başladı. Atatürk'ün ölümünden sonra, İsmet İnönü'nün teklifiyle tekrar politikaya döndü. 1939 - 1954 yılları arasında Çankırı, İstanbul ve Kars milletvekilliği yaptı. Hüseyin Cahit Yalçın, Başbakan Adnan Menderes'e hakaret ettiği iddiasıyla tutuklandı. Yalçın, 26 ay 20 gün hapis cezası aldı. Paşakapısı Cezaevinde hastalanan 80 yaşındaki ünlü gazeteci, hastaneye kaldırıldı. Cumhurbaşkanı Celal Bayar, hapis cezasını kaldırdı. 1957 yılında ölmüştür.


****


Halim Büyükbulut (1931 - 1967)

1931 yılında İstanbul'da doğdu. Karikatüre küçük yaşlarda merak sarmış ve askeri okuldan ayrılarak kendini karikatür çizmeye adamıştı. Ulus ve yeni İstanbul gazeteleri ile, Dolmuş, Taş ve Taş - Karikatür dergilerinde çalıştı.


1957 yılında Ulus gazetesinde yayımlanan bir karikatürü yüzünden, devrin iktidarı tarafından tutuklanarak Ankara Merkez Kapalı Cezaevine gönderilmiş, 14 ay 12. Koğuşta(Hilton) cezasını tamamlamıştır. Bu cezayı devrin diğer karikatüristi Ratip Tahir Burak ile birlikte çekmişti. Cezaevinden çıktıktan sonra bir süre daha İstanbul basınında çalışan çizer, Almanya'ya yerleşmiş, burada Tv kameramanlığı öğrenimi yapmıştı.Bir yandanda da bu ülkede çeşitli dergiler çizmiş ve bir de ödül kazanmıştı. 1965 yılında Türkiye'ye döndü, Yeşilçam'da TRT'de kamaramanlık yaptı. Sanatçı meslek hayatının en verimli çağlarındayken 1967 yılında kalp krizi sonucu vefat etmiştir.

****




Ahmet Arif (1927 -1997)

21 Nisan 1927'de Diyarbakır'da doğdu. Diyarbakır Lisesi'nden mezun olunca
Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Felsefe Bölümü'nde okudu. Üniversite eğitimi sırasında iki kere TCK 141'ye muhalefetten tutuklandı.

1952'de gizli örgüt kurma iddiasıyla yine tutuklandı. 2 yıl hüküm giydi. Cezaevi günleri sona erince Ankara'ya yerleşti. Bir süre plan kopya teknisyeni olarak çalıştı. Ankara'daki gazeteler ve dergilerde teknik işlerle uğraştı. Gazetecilikten emekliye ayrıldı. 1940 - 1955 yılları arasında değişik dergilerde yayınladığı şiirlerinde kullandığı kendine has lirizmi ve hayal gücüyle Türk - Kürt edebiyatındaki yerini aldı. Şiirlerinde her zaman Anadolu'da yaşayan halkların kardeşliğine vurgu yapar. Şiirleri Kurmançi ve Zazacaya çevrilmiştir.

Şiirlerinin toplandığı tek kitabı 1968'de yayınlandı. Türkiye'de en çok basılan kitaplar listesindedir. Hasretinden Prangalar Eskittim adlı şiiri Ahmet Kaya tarafından şarkı haline getirilmiştir. Ayrıca Cem Karaca tarafından da bir çok şiiri bestelenmiştir. 2 Haziran 1991 yılında geçirdiği kalp krizi sonucu 2 Haziran 1991 yılında yaşamını yitirdi.

****



Beyhan Cenkçi (1953 - 1993)

3 Temmuz 1935 yılında Bursa'da doğmuştur. İlk ve orta öğrenimini Ankara'da tamamladıktan sonra Kastamonu Lisesini bitirdi. İngiltere'de gazetecilik, ABD'de St. John's College'de Toplum Yönetimi Eğitimi görmüştür.


Bir süre Yeni Gün ve Ulus gazetelerinde çalışmıştır. 30 Haziran 1959 yılında Yedek Subay Okulundan Y.d. P. Asteğmen rütbesiyle mezun olmuştur. 13 Haziran 1959 yılında Ankara Savcılığına teslim edilmiştir. Daha sonra Ankara Merkez Kapalı Cezaevinin 10. Koğuşuna( Hilton) gönderilmiştir. 27 Mayıs 1960 da Silahlı Kuvvetlerin ülke yönetimine el koymasıyla Milli Birlik Komitesi tarafından serbest bırakılmıştır. 15 Ağustos 1961'de Gazeteciler Cemiyetindeki görevine dönmüştür.

1 Haziran 1971'den itibaren Ankara Ekspress Gazetesinde çalışmıştır. 1 Nisan 1972'de Anadolu Ajansı Genel Müdür Danışmanlığına atanmıştır. 15 Şubat 1973'te Basın İlan Kurumu Genel Üyeliğine seçilmiştir. 1 Ekim 1975 - 1 Ocak 1978 arası Dünya Gazetesinde yöneticilik ve yazarlık yapmıştır. Söz Dergisini yayınlamıştır. Gazeteciler Cemiyetinin 25 yıllık başkanlığını yapmıştır. Cenkçi, 17 Mart 1993'te İstanbul'da vefat etmiştir.


****


Talat Aydemir (1917 - 1964 )

1917 yılında Bilecik'te doğmuş. 1939'da Harp Okulu'nu ve 1945'te Harp Akademisi'ni bitirmiştir. 1956 - 1959 yılları arasında DP iktidarına karşı darbe yapmak için örgütlenen cuntada çalışmış, 1959 yılında Kore'ye gitmiştir. 1960 Haziranına kadar orada kaldığı için 27 Mayıs 1960 hareketine katılamamış, yurda dönünce Milli Birlik Komitesi'nce Kurmay Albay rütbesindeyken Harp Okulu'nun komutanlığına atanmıştır. Albay Talat Aydemir 22 Şubat 1962'de yapılan atama ve tutuklamalara karşı, askeri öğrencilerin de desteğini alarak hükümete karşı direniş hareketini örgütlemiştir.


Bu direniş hükümetle uzlaşma ile sonlandırılmış ve Aydemir emekli edilmiştir. Ankara Merkez Kapalı Cezaevinde 9 gün gazeteciler için yapılan 10. koğuşun ikinci katında (Hilton Yayla) kaldıktan sonra 10 Mayıs 1962'de çıkarılan özel af yasasıyla serbest bırakılmıştır. Cezaevinde kaldığı günlerde '' Ben tarihe İsmet İnönü'yü öldüren adam olarak geçmek istemem sözleri İnönü'nün kulağına kadar gitmiştir.

Talat Aydemir, 20 Mayıs 1963'de Anayasa'da öngörülen reformların gerçekleştirilmediği gerekçesiyle ikinci darbe girişiminde bulunmuş ve başarılı olamamıştır. Yapılan yargılamalardan sonra Süvari Binbaşı Fethi Gürcan ile birlikte idama mahkum edilmiştir. 27 Haziran 1964 günü sabaha karşı hücresinden alınarak infaz hazırlığı için cezaevi müdürünün odasına getirilmiştir ise de avukatın yaptığı bir son dakika başvurusu ile infaz ertelenmiştir.

Bu son hukuki girişimlerin de etkisiz kalmasının ardından hüküm, 8 gün sonra 5 Temmuz 1964 yılında Ankara Merkez Kapalı Cezaevi'nin avlusunda infaz edilen Albay Talat Aydemir, idam edildiğinde 43 yaşındaydı.


****


Fethi Gürcan (1922 - 1964)

Süvari Binbaşı Fethi Gürcan 1922, Konya'da doğdu. Asker ve binici idi. Kurtuluş savaşı kahramanı alaylı Yüzbaşı Mehmet Hamdi bey ve Halime Hanım'ın dört çocuğundan biriydi. Harp Okulu'nu süvari göstererek 1954 yılında binicilik milli takımına seçilmişti.

1956 yılında Viyana konkurhipliklerinde, birgün içinde dresaj ve engel atlama dalında iki birincilik birden kazandı. Kara Harp Okulu Komutanı Alb. Talat Aydemir yönetimindeki 22 Şubat 1962 ayaklanmasına katıldığından, binbaşı rütbesiyle, direnişe katılan diğer genç subaylarla birlikte ordudan tard edildi.

20 Mayıs 1963 ayaklanmasının da öncüleri arasında yer almış ve Mamak Askeri Mahkemesi'nde yargılanarak idama mahkum edilmişti. Fethi Gürcan 42 yaşındayken, 27 Haziran 1964 Cuma günü sabaha karşı saat 02:55'de hücresinden alınarak Ankara Merkez Kapalı Cezaevinin avlusunda idam edildi.


Süvari Binbaşı Fethi Gürcan'ın Son Mektubu
27 Haziran 1964 Cuma saat 02: 55

''Canım karıcığım ve yavrrularım. Ölümümden dolayı üzülmeyiniz. Bu benim alın yazımmış. Kalben müsterih olarak öteki dünyaya göç ediyorum. Kendimi vatana ve millete adamış insanların gönül rahatlığı içindeyim. Size şerefimden başka bir miras bırakmadığım için üzgünüm. Bu emanetimi sonuna kadar muhafaza edeceğinizden eminim. Yavrularım annenizi üzmeyiniz. Tahsilinize devam edin. Vatana ve millete yararlı insanlar olmak için çalışın. Allah sizi fena insanlardan korusun. Hepinizi önce Allah'a sonra asil Türk milletine emanet ediyorum. Hepinizi ayrı ayrı kucaklar son defa gözlerinden öperim. Sizi çok seven babanız Fethi Gürcan. ''


****


Nail Bey ( ? - 1926 ) :

Eski İttihatçı, Enver Paşa'nın yaveri ve Mütarekede Maltepe Atış Okulu Kumandanı, İlk Mecliste bir dönem İstanbul mebusluğu yapan Yenibahçeli Şükrü bey'in (Oğuz) kardeşidir.


Yenibahçeli Nail olarak tanınmıştır. İttihatçıların fedai takımındandır, Teşkilat - ı Mahsus'a ve karakol Cemiyetinde de bulunmuştur. Trablusgarp'ta gönüllü olarak savaşmıştır. İttihat Terakki'nin Eskişehir katip - i mesulü olarak görev yapmıştır.

İttihat ve Terakki Partisi'nin sorumlu sekreterlerinden Nail Bey, Anayasayı değiştirmek, kaldırmak, TBMM'ni devirmek ve zorla görev yapmasını önlemekten idama mahkum oldu. O zamanki adıyla Cebeci Tevkıfhanesinde tek kişilik koğuşlarında kalan Nail Bey, 26 Ağustos 1926 günü idam edildi.


Son Sözleri

''Millet sağ olsun, vatan payidar olsun diyerek sandalyeye oturdu. Ayağa kalkması hatırlatılınca gülerek ; Daha evvel asılmadığım için bilmiyorum. Yalnız düğümü arkaya getirin'' diyebildi.

Oğlu için hatıra defterine yazdığı satırlar gazete sayfalarına yansıyacaktı.


''Annenin ve kardeşlerinin gözlerinden öperim. Amcanız size babalık yapacaktır. Mahkeme reisini kınamayız. Beni Dr. Fikret Beyin bir sözü yaktı. Reis ve Kılıç Ali Bey'lere mahsus selam söyleyin, adaletin hükmünü ifa ediyorlar. Kendilerine dargınlığım yoktur. '' Fırtınalı günlerin adamı Nail Bey çocuklarını ağabeyi Yenibahçeli Şükrü'ye (Oğuz) emanet ederek gidiyordu.


****


İskilipli Atıf Hoca (1875 - 1926)


1875 yılında İskilip'in Tophane köyünde doğdu. İlk tahsilini köyde yaptı. 1893'te İstanbul'a gelip medrese tahsili yaptı. 1902'de icazet alarak Darü'l Fünunun ilahiyat fakültesine girmiş, 1903'de fakülteyi bitirip Fatih Camiinde kürsüye çıkmıştı. 31 Mart vakasından sonra Sinop'a sürülmüş, oradan Sungurlu'ya gönderilmiş ve daha sonra yanlışlık olduğu söylenerek serbest bırakıldı. Yunanlılar İzmir'e çıktığında ilk tepkiyi, kurduğu Teal -i İslam Cemiyeti vasıtası ile yaptı.

Kısa zamanda toparlanan Anadolu, işgalcileri, halkça gavur - İslam dışı olan insanları çıkarmayı başardı. İskilipli Atıf Hoca da İslam'a bağlı örnek bir şahsiyet olarak bu dönemin sıkıntılarından payını alıyordu. Sürgün ve hapis ülkedeki batılılaşma hareketine karşı Frenk Mukallitliği ve şapka adlı eserini 1924'te yazdı. Kitapta, batıyı çevresindekilere anlatıyordu. İskilipli Atıf Hoca bir buçuk sene önce yazdığı Frenk Mukalitliği isimli kitabından dolayı tutuklandı. Giresun İstiklal Mahkemesinde yargılanarak suç bulunamaması nedeni ile İstanbul'a gönderildi. Ancak bir süre sonra yeniden tutuklandı.

26 Aralık 1925 'de arkadaşları ile beraber 13 kolluk kuvveti gözetiminde Ankara'ya gönderildi. 26 Ocak 1926 Salı günü Ankara İstiklal Mahkemesinde yargılandı. Savcı, İskilipli Atıf Hoca için 3 yıl hapis cezası istedi. Mahkeme müdafaa için birgün sonraya bırakıldı. Ertesi gün mahkeme reisi Kel Ali, İskilipli Atıf Hoca için alınan idam kararını açıkladı. 51 yaşındayken, 4 Şubat 1926 günü Cebeci Tevkıfhanesi'nin avlusunda idam edildi. İskilipli Atıf Hoca'nın idam sehpasındaki son cümleleri ise '' Zalim ve katillerle elbette mahşer günü hesaplaşacağız '' oldu.

****


Maliye Nazırı Cavid Bey ( 1875 - 1926)
1875 Selanik'de doğdu. Selanik tüccarlarından Recep Naim Efendinin oğlu olan Mehmed Cavid Bey, Rumeli'ye olan aşkını hiçbir zaman unutmamış şair ruhlu bir Makedonya çocuğudur. Selanik Şemsi Efendi Mektebi ve Feyz - i Sıbyan Rüşdiyesinden sonra, İstanbul'a gelerek Dersaadet İdadisi ve Mekteb - i Mülkiye - i Şahane'yi bitirmiştir. (1896) Hüseyin Cahid, Süleyman Kani (İrtem), Aynizade Hasan Tahsin ile Mülkiye sıralarında başlayan arkadaşlıkları ölene kadar sürmüştür.

İlk memuriyetine Ziraat Bankası muhasebe kaleminde başlamış ve sonra Maarif Nazereti Mektubi Kalemi İstatistik Şubesine, oradan da aynı nezaretin Rüşdiye idaresi Kalemine nakledilmiştir. (1899) Bu arada Ayasofya ve Merkez Rüşdiyesi ile Darü'l Muallimin -i Ali'de ilm - i servet (ekonomi) ve maliye dersleri okutmaya başlamıştır (1898) Kendi ifadesine göre İlm -i İktisad isimli kitabı bu sıralarda yayınlanır görüşleri nedeniyle Yıldız Sarayına jurnal edilince görevine son verilmiştir (1901)

Görevinden uzaklaştırılan Cavid Bey, doğum yeri Selanik'e dönerek yeni açılan özel Fevziye Mektebine müdür olmuştur (1902) Cavid Bey, İttihat ve Terakki liderlerinden olup, II. Meşrutiyer döneminde Maliye Nazırlığı yapmış bir siyasetçidir. 1925'de İzmir Suikastı hadisesi sonrasında İstiklal Mahkemesi tarafından yargılanarak tek kişilik hücrelere konulmuş, 51 yaşındayken hakkında verilen infaz kararı ile 26 Ağustos 1926 tarihinde saat 23: 15'te Cebeci Tevkifhanesinin avlusunda idam edilmiştir.


Son Sözleri


''Bundan sonra kulaklarıma bile siyaseti kapatacağım. Hüseyin Cahit buradadır, selam söyleyiniz. Evladımın ve Refıkamın gözlerinden öpsün. Allah'ın zulmü zalimin üzerine olsun, zalimlere bir gün dedirir kudreti Mevla, Taallah - i Lakat eserek Allahü Aleyna ''


****


Tarık Halulu (1927 - 2009)

10 Temmuz 1927 yılında İzmir Karşıyaka'da doğdu. Eğitimini İzmir'de tamamladıktan sonra üniversite okumak için
Ankara'ya gelmiştir. Yüksek öğrenimini Ankara İktisadi ve Ticari Bilimler Akademisinde görmüştür. Bu dönemde hem okumuş hem çalışmıştır. Siyaset ağır bastığı için 2. sınıftayken okulu bırakıp gazeteciliğe başlamıştır.

Akis, Tanin, Ulaşım dergisi, Olay gazetesi gibi yayınlarda çalışmıştır. 9 Mayıs 1958 yılında Akis dergisi bir ay kapatılmıştır. Yazı işleri müdürü olan Tarık Halulu tutuklanarak Ankara Merkez Kapalı Cezaevinin 10. Koğuşuna (Hilton) gönderilmiştir. 16 ay hapis cezasını burada tamamlayarak tahliye edilmiştir. 4 Mart 2009 gününde ise vefat etmiştir.
  Alıntı ile Cevapla
15 Üyemiz OkyanusunKalbi'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 10.01.2011, 23:32   #4
Çevrimdışı
OkyanusunKalbi
WoodStock

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Ulucanlar Cezaevi | Ulucanlar Cezaevi Müzesi (Ankara)


Deniz Gezmiş (1947 - 1972)



1947'nin Şubat ayının sonunda Ankara'nın Ayaş ilçesinde doğdu. İlk ve ortaöğrenimini Sivas'ta, liseyi İstanbul'da okudu. Henüz lise öğrencisiyken sol düşüncesiyle tanıştı ve kendini dönemin eylemleri içinde buldu. 1965'ten sonra, Türkiye'de gelişen gençlik hareketinin önderlerinden ve Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu (THKO) 'nun kurucu ve yöneticilerinden Deniz Gezmiş, 1965'de Türkiye İşçi Partisi (TİP)'nin Üsküdar ilçe başkanlığına üye oldu.


7 Kasım 1966'da İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesine girdi. 30 Ocak 1968'de Devrimci Hukukçular Örgütünü, Sinan Cemgil ve Hüseyin İnan'la birlikte de THKO'yu kurdu. Mahkemesi 16 Temmuz 1971 günü Altındağ Veteriner Okulu binasında Tuğgeneral Ali Elverdi başkanlığında Baki Tuğ savcılığında Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı 1 No'lu Mahkemesi'nde başladı ve 9 Ekim 1971 günü bitti. Deniz ve arkadaşları 16 Temmuz 1971'de başlayan THKO - 1 Davası'nda TCK'nin 146. maddesini ihlal ettiği gerekçesiyle, 9 Ekim 1971'de 146 / 1 idam cezasına çarptırıldı. Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan ile birlikte 6 Mayıs 1972 tarihinde, gece 1:00 - 3:00 arası, Ulucanlar Cezaevi'nde asılarak idam edilmiştir. Deniz Gezmiş idam edildiğinde 25 yaşındaydı.

****



Nazım Hikmet (1902- 1963)




Kendisinin yazdığı Otobiyografi : (Eylül 1961 - Doğu Berlin)

1902'de doğdum doğduğum şehre dönemedim bir daha.. geriye dönmeyi sevmem. Üç yaşımda Halep'te paşa torunluğu ettim. On dokuzumda Moskova'da komünist. Üniversite öğrenciliği kırk dokuzumda. Yine Moskova'da Teseka - Parti konukluğu. On dördümden beri şairlik ederim. Kimi insan otların, kimi insan balıkların çeşidini bilir, ben ise ayrılıkların, kimi insan ezbere sayar yıldızların adını.. Ben ise hasretlerin, hapislerde de yattım, büyük otellerde de açlık çektim açlık grevi de içinde ve tatmadığım yemek yok gibidir.


Otuzumda asılmamı istediler, kırk sekizimde Barış madalyasının bana verilmesini, verdiler de.. Otuz altımda yarım yılda geçtim dört metre kare betonu, elli dokuzumda on sekiz saatte uçtum Prag'tan Havana'ya, Lenin'i görmedim hiç, nöbet tuttum tabutunun başında...

1924'te 961'de ziyaret ettiğim Anıtkabiri kitaplarıdır partimden koparmaya yeltendiler beni sökmedi. Yıkılan putların altında da ezilmedim. 1951'de bir denizde genç bir arkadaşla yürüdüm üstüne ölümün. 1952'de çatlak bir yürekle dört ay sırtüstü bekledim ölümü. Sevdiğim kadınları deli gibi kıskandım, şu kadarcık haset etmedim. Şarlo'ya bile, aldattım kadınlarımı konuşmadım arkasından dostlarımın, içtim ama akşamcı olmadım hep alnımın teriyle çıkardım ekmek paramı.. Ne mutlu bana. Başkasının hesabına utandım yalan söyledim yalan söyledim. Başkasını üzmemek için ama durup dururken de yalan söyledim. Bindim tirene uçağa otomobile çoğunluk binemiyor operaya gittim çoğunluk gidemiyor adını bile duymamış operanın çoğunluğunun gittiği kimi yerlere de ben gitmedim.

21'den beri camiye, kiliseye, tapınağa, havraya, büyücüye ama kahve falıma baktırdığım oldu yazılarım otuz kırk dilde basılır. Türkiye'mde Türkçemle yasak kansere yakalanmadım daha yakalanmam da şart değil başbakan filan olacağım yok meraklısı da değilim bu işin.. Bir de harbe girmedim sığınaklara da inmedim. Gece yarıları yollara da düşmedim. Pike yapan uçakların altında ama sevdalandım altmışıma yakın sözün kısası yoldaşlar bugün Berlin'de kederden gebermekte olsam da insanca yaşadım diyebilirim ve daha ne kadar yaşarım başımdan neler geçer daha kim bilir.

Nazım Hikmet 13 Haziran 1938 günü, Ankara Merkez Komutanlığı Cezaevi'nden Cebeci Tevkıfhanesine aktarılarak ikinci kulede bulunan koğuşa konulmuştur. Tam bu günlerde gene Adalet Bakanlığı'ndan Cezaevi Müdürlüğü'ne gelen bir emirle şairin sürmekte olan bir davası nedeniyle İstanbul'a gönderilmesi gerektiği bildirildi. Bir yıl önce, 21 Haziran 1937'de aklanmayla sona eren gizli örgüt kurma davası, Yargıtay'dan bozularak geri dönmüş, İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi'nde yeniden başlamıştır. Böylece Nazım Hikmet Cebeci Tevkıfhanesinden alınarak İstanbul'da Sultanahmet Tutukevi'ne sevk edildi.


****



Ali Bülent Orkan (1957 - 1982)

1957 yılında Samsun'da doğmuştur. İnfaz edildiğinde 25 yaşında olup, İncirli lisesi gece bölümü öğrencisiydi. 1980 öncesinde meydana gelen bazı olaylar sebebiyle yargılandığı 12 Eylül Sıkı Yönetim Mahkemelerinde idam cezasına çarptırıldı.


Mamak Askeri Cezaevi'ndeki ölüm hücresinden 13 Ağustos 1982 Cuma günü sabaha karşı alınarak götürüldüğü Ulucanlar Cezaevi'nin infaz bahçesinde idam edildi. Cenazesi Ankara Karşıyaka Askeri Mezarlığına defnedildi.


****



Necip Fazıl Kısakürek ( 1904 - 1983)



Necip Fazıl (Ahmed Necib) Kısakürek, 26 Mayıs 1904'te, Çemberlitaş'taki bir konakta, dünyaya geldi. Necip Fazıl Gedikpaşa Fransız ve Kumkapı Amerikan Kolejlerinden başlamak üzere, Emin Efendi Mahalle Mektebi, Gebzedeki Aydınlı köyü ilk mektebi ve Heybeliada Numune mekteplerinde okur. 1916'da girdiği Mekteb - i Fünun - u Bahriye -i Şahane'de Yahya Kemal, Aksekili Ahmed Hamdi ve Hamdullah Suphi gibi hocalardan ders alır ve tasavufla ilk teması da bu okuldaki edebiyat hocası İbrahim Aşki(Tanık) Bey'in kendisine verdiği Semerat - ül Fuad (Gönül Verimleri) ve Divan - ı Nakşi eserleri vasıtasıyla gerçekleşir.
Bu esnada, mektepte Nihal isimli el yazması bir dergi çıkarmaya başlar.

Necip Fazıl, hazırlık sınıflarından sonra 3 yıl daha okuduğu Bahriye Mektebi'ne bir sene daha eklenince okulu bırakmaya karar verir ve ilk 3 seneyi bitirdiğini gösteren diplomasıyla Darülfünun Edebiyat Medresesi Felsefe Şubesi'ne girer. Bu esnada, ilk şiirlerini 13 - 14 yaşlarındayken Yeni Mecmua'da yayınlatarak edebiyat dünyasında sesini duyurur. Takip eden yıllarda her biri edebiyat çevrelerinden büyük takdirler toplayan ilk dönem şiirlerini yazmaya devam eden Necip Fazıl 1924'te açılan bir sınavı kazanarak 4 arkadaşı ile beraber Paris Sorbonne Üniversitesine devlet bursuyla gönderilir. Burada Henry Bergson'un derslerine girme fırsatı da bulan Necip Fazıl, okulu bırakmak durumunda kalır ve 1925'te Türkiye'ye geri döner. Necip Fazıl bu yıllarda Bohem hayatını sürdürmekte, aynı zamanda bankacılık ve gazete muharrirliği gibi işlerle de ilgilenmektedir.


Necip Fazıl, 1936 yılında 17 sayı çıkan Ağaç isimli bir edebiyat dergisi çıkarır. 17 Eylül 1943 tarihinden itibaren ise Büyük Doğu dergisini çıkarmaya başlar. Büyük Doğu'lar; 243 günlük gazete ve 328 dergi olmak üzere 571 sayı, 16 devir ve 35 yıl boyunca çıkarılır. Bu dergiden dolayı toplamda yaklaşık 3 yıl 8 ay hapis yatacaktır. Tekrar çıkarmaya başladığı Büyük Doğu'larda, Rıza Tevfik Bölükbaşı tarafından kaleme alınan Sultan Abdülhamit Han'ın Ruhaniyetinden İstimdad adlı şiiri yayınlayışından dolayı Türklüğe Hakaret suçlamasıyla, askerliği döneminde siyasi yazı yazdığı için 40 gün Üsküdar hapishanesinde tutuklu kalır. 1952'de, Hüseyin Üzmez tarafından gerçekleştirilen Malatya suikastiyle hiçbir bağı olmadığı halde, suikaste uğrayan Ahmet Emin Yalman hakkında yazdıkları bahane gösterilerek önce Ocak ayının sonunda girdiği ve 38 gece 36 gün kaldığı Malatya Hapishanesinden daha sonra 8 Mart 1953'te Ankara Merkez Kapalı Cezaevine sevkedilir.

Cezaevinin revir bölümünde kalır. Aynı dönemde Ankara Kapalı Merkez Cezaevinde Osman Zeki Yüksel, Cevat Rıfat Atilhan ve Hüseyin Üzmez ile beraber kalır ve bir yılın akabininde, suçsuzluğuna hükmedilerek cezaevinden tahliye edilir. Takip eden yıllarda, Necip Fazıl, günlük gazete ve dergi olarak çıkardığı Büyük Doğu ile mücadelesini sürdürür ve takibatlara, mahkumiyetlere, baskılara uğramaya devam eder. Necip Fazıl günlük makalelerine, şiirlerine, piyeslerine, Büyük Doğu Dergisine, kitaplarına, mücadelesine kaldığı yerden devam etmiştir. 1982'de ise Yazarlar Birliği tarafından, Batı Tefekkürü ve İslam Tasavvufu adlı eseri sebebiyle yılın fikir adamı ilan edilir. 25 Mayıs 1983'te vefat etmiştir.
****



Ahmet Say


1935'te İstanbul'da doğdu. Küçük yaşta özel dersler alarak piyanoya başladı. Ortaokul ve lise öğreniminin yanı sıra, 1946'da Ferdi Statzer'in isteği üzerine girdiği İstanbul Belediye Konservatuarı'nda, 1945 - 50 yılları arasında Verda Ün ile piyano, Demirhan Altuğ ile teori ve Raşid Abed ile armoni çalıştı. İstanbul Erkek Lisesi'ni bitirdikten sonra Almanya'ya gitti, 1954 - 60 yılları arasında bu ülkede basın - yayın öğrenimi yaptı. Bir yandan da müzikolog Kurt Köhler'in özendirmesiyle müzikolojiye ilgi gösterdi. 1960'da Türkiye'ye dönünce Bingöl ilimize giderek büyük bir istekle öğretmen, halk eğitimcisi ve amatör folklorcu olarak görev yaptı. Türkü, ağıt, masal ve destanlar derledi, halk müziği koroları, halk dansları toplulukları kurdu ( 1960 - 64)


Ahmet Say, Türkiye'de gerçek demokrasinin hayata geçmesi yolunda ilkeli bir aydın olarak verdiği mücadele dolayısıyla özellikle 1971 askeri darbesinde, daha sonra 1980 askeri darbesinin insan haklarına ayrkırı tutumu ve düşünce özgürlüğünü yok eden yasakları nedeniyle 12 Mart 1971 yılında Ulucanlar Cezaevi'nin 2 No'lu koğuşunda 17 ay tutuklu kalmıştır.

Yazarın ''Kocakurt'' adlı romanı, bu zor koşullar altında tanıdığı ilginç insanlardan birinin serüvenlerini konu alır. 1977'de Türkiye'nin önde gelen edebiyatçı arkadaşlarıyla '' Türkiye Yazıları'' adlı aylık edebiyat dergisini yayımlamaya başlayan Say, derginin yayımını 1980 askeri darbesini izleyen iki yılda da sürdürdü. Türkiye'de konservatuarlar, üniversitelerin müzik eğitimi bölümleri, müzikçiler ve müziksever aydınlar tarafından ilgiyle karşılanan kitaplar yazdı.


****



Ahmet Tevfik Ozan

1953 Harput'ta dünyaya geldi. İlk, orta ve lise öğrenimini Elazığ'da yaptıktan sonra; 1971 yılında Hacettepe Üniversitesi'ne girdi. Bir süre siyasi nedenlerden dolayı okulundan uzak kalan Ahmet Tevfik Ozan 8 Kasım 1974 yılında Ulucanlar Cezaevi'nin 1. kısım, 2. koğuşunda kaldı. Öğrenimini Erzurum ve Kayseri'de tamamlayarak 1986 yılında tıp doktoru oldu. Zorunlu hizmetini, 1986 - 1989 yılları arasında Balıkesir'de yaptı. Kayseri'de de bir müddet çalıştıktan sonra, memleketi Elazığ'a döndü. Halen Fırat Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde öğretim üyesi olarak görev yapmaktadır. Türkiye genelinde, sosyal ve kültürel hizmet yapan birçok vakif ve dernekte aktif görevlerde bulundu.

Şair Ahmet Tevfik Ozan'ın şehircilik ve kentleşme üzerine bilimsel çalışmaları da bulunmaktadır.
Ahmet Tevfik Ozan, şiire lise yıllarında başladı. 1971'de başlayan yazın yaşamı, şiir, düzyazı, makale, karikatürlerle çeşitli dergi ve gazetelere yansıdı. Türk Edebiyatı, Töre, Doğuş, Boğaziçi, Devlet, Divan, Yağmur, Erciyes, Kültür ve Sanat, Yeni Düşünce, Konevi, Erguvan, Hedef, Gözyaşı, Mina, Hasret, Çağrı, Nizam - ı Alem, Ana, Gergef, Ülküm, Bozkurt, Liseli Genç gibi çeşitli dergilerde üç yüzü aşkın şiiri yayınlandı. Yazarlar Birliği ve İLESAM'ın kayıtlı üyesidir. Halk şiirinin söyleyiş güzelliği içinde '' sevda, aşk, hasret ve ölüm '' gibi temaları işleyen şairin şiirlerinde Vatan ve Allah sevgisi de öne çıkar.


****

Ali Rıza Hoca ( ? - 1926)

Babaeski müftüsü Ali Rıza Hoca hakkındaki şapka kanunu ihlal etmekten yargılanmıştır. 1926'nın Ocak ayı başında İskilipli Atıf Hoca ile birlikte tutuklu olarak trenle Ankara'ya gönderilirler. Bu defa durak Cebeci Cezaevi'dir. 3 Şubat 1926 günü mahkeme heyetiyle tekrar karşı karşıya gelmiş ve savunmalarını yapmışlardır. Daha sonra mahkemenin bittiği bildirilmiş ve mahkeme heyeti kararları tesbit için duruşmaya ara vermiştir.


Bir müddet sonra mahkeme reisi Ali Çetinkaya elindeki kararı zabit katibine vererek okutmuştur. Kararlar içinde şu satırlar mahkeme salonunda yankılanmıştır. Babaeski müftüsü Ali Rıza ile müderrislerinden İskilipli Atıf Hoca'nın idamına! karar verildi. 1926 yılında 3 Şubat'ı 4 Şubat'a bağlayan gecesi idamlıklarına kapatıldığı hücrede sabaha karşı Atıf Hoca, Babaeski Müftüsü Ali Rıza Efendi ile yanyana Eski meclis binası yakınlarındaki Karaoğlan çarşısında kurulan sehpaya çıkarılır.

Gazeteler şapka için işlenen bu idamları üç beş satırlık bir haberle geçiştirirler. Haber aynen şöyledir : ''İrtica kitapları müellifi olup İstiklal mahkemesince idama mahkum olan İskilipli Atıf Hoca ile Babaeski müftüsü Ali Rıza Hoca hakkındaki idam kararı bu sabah infaz edilmiştir ''


****


Behice Boran (1910 - 1987)

1 Mayıs 1919'da Bursa'da doğmuştur. Orta öğrenimini Arnavutköy Amerikan Kız Koleji'nde yapan Boran, Michigan Üniversitesi'nde (ABD) sosyoloji doktorasını tamamladıktan sonra 1939'da Türkiye'ye döndü ve Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya Fakültesi (DTCF) sosyoloji bölümüne doçent olarak atanmıştır. Aynı dönemde '' Yurt ve Dünya ve Adımlar'' dergilerinin yayın faaliyetine katılmıştır. 1946'da Nevzat Hatko ile evlenen Boran, 1948'de siyasi görüşleri nedeniyle üniversiteden uzaklaştırılmıştır.


1950 yılında kurucusu ve başkanı olduğu Barışseverler Cemiyeti, Menderes hükümetinin Kore'ye asker göndermesini kınayan bir bildiri yayımlayınca 15 ay hapis cazası almıştır. 1962'de Türkiye İşçi Parisi'ne üye olan Boran, 1965 seçimlerinde Urfa'dan milletvekili seçilmiştir. Birkaç dönem Avrupa Parlamentosu'nda Türkiye'yi temsil etmiştir. 1970 yılında Türkiye İşçi Partisi'nin kurultayında genel başkan seçilmiştir. 12 Mart 1971 muhtırası ile birlikte tutuklanmış ve partisi kapatılmıştır. Boran, 15 yıl hapis cezası almıştır. 1974 yılında ilan edilen genel aftan yararlanarak serbest kalmıştır. 1975'te tekrar kurulan TİP'in genel başkanı seçilmiştir.

12 Eylül 1980 darbesinin ardından kısa süre ev hapsinde tutulan Boran, daha sonra Kasım 1980'de yurtdışına çıkmıştır. 16 Şubat 1981 tarihinde tutuklanıp 8 yıl, 9 ay Ankara Merkez Kapalı Cezaevi'nin Kadınlar Koğuşunda kalmıştır. 1981'de yurttaşlıktan çıkarılmış, yurtdışında iken TKP ile TİP'in birleşme kararı aldıklarını duyurduktan iki gün sonra Boran, TBMM ve İstanbul'da vefat etmiştir. Cenazesi Türkiye'ye getirilen Boran, TBMM ve İstanbul'da düzenlenen törenlerin ardından Zincirlikuyu Mezarlığına defnedilmiştir.


****




Bülent Tanık (1949 - )

Bülent Tanık, 1949 yılında Niğde'de doğdu. Adana Erkek Lisesinden sonra Orta Doğu Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Şehir ve Bölge Planlama Bölümünü 1976 yılında bitirdi. Bülent Tanık çalışma hayatına İller Bankası Genel Müdürlüğünde Şehir Plancısı olarak başladı. Kamu görevleri deneyimi, Banka'daki çeşitli görevlerden sonra da gelişmeye devam etti. 1978 - 1979 yıllarında Yerel Yönetim Bakanlığında Bakan Danışmanı olarak görev yaptı.
1982 yılında 2 ay Ulucanlar Cezaevinde 8. koğuşunda kaldı.

1992 - 1994 yılları arasında oluşturduğu şirketle, Toplu Konut İdaresinin Kentsel Projelerine müşavirlik hizmeti sundu. Kamu alanındaki yöneticilik deneyimi, meslek örgütlerinde seçildiği görev ile devam etti. 1981 - 1985 yılları arasında TMMOB Genel Başkanlığı, 1985 - 1988 yılları arasında TMMOB Genel Sekreterliği görevlerinde bulundu, Dünya Yerel Yönetim ve Demokrasi Akademisi (WALD) Başkanlığı yaptı.



Yerel Yönetimler hakkında yayıncılık sektöründe, bu konudaki deneyim ve birikimini paylaşmak üzere Ada '' Yerinden Yönetimden Gazetesi'' ve Ada Kentliyim'' dergilerini yayınladı ve yönetti. Diğer yandan Çankaya, Muğla,Çanakkale, Aliağa, Foça, Değirmendere, Çayırova Belediyeleri için Danışmanlık yaptı. Evli ve 2 çocuk babasıdır.

****


Cevat Şakir Kabaağaçlı (1890 - 1973 )

Cevat Şakir, 16 Nisan 1890 yılında babası tarihçi, yazar ve vezir Mehmet Şakir Paşa Girit'te yükek komiserlik görevinde iken Girit'te dünyaya geldi. Annesi İsmet Hanım'dır. Çocukluğu babasının elçilik yaptığı Atina'da geçti. 1904 Robert Koleji'ni tamamladığı ve yüksek öğrenimini 1908 İngiltere'de Oxforf Üniversitesi Yeni Çağlar Tarihi Bölümü'nde yaptı. 1913'te evlendiği İtalyan eşiyle İtalya'da kaldı. Bu sırada resim dersleri aldı, İtalyanca ve Latince öğrendi. 1914'te babası Mehmet Şakir Paşa, Cevat Şakir'in tabancasından çıkan bir kurşunla Afyon'da ölünce Cevat Şakir 14 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Cezasının yedi yılı geçtikten sonra yakalandığı verem hastalığından dolayı affedilip tahliye oldu.


Bir süre tekkeye devam etti. 1910 - 1925 arasında Resimli Ay ve İnci gibi dergilerle yazılar yazdı; kapak resimleri, süslemeler, karikatürler çizdi. Zekariya Sertel'in çıkardığı Resimli Hafta'da Hüseyin Kenan takma ismiyle yazdığı ''Hapishane İdama Mahkum Olanlar Bile Bile Asılmaya Nasıl Giderler'' isimli öykü yüzünden Ankara İstiklal Mahkemesi'nde yargılandı önce Cebeci Cezaevi'nde kendi anlatımıyla birkaç katlı bir binada daha sonra Bodrum'da 3 yıl sürgün cezasına çarptırıldı.(1925) Bir buçuk yıl sonra cezası affa uğrayınca İstanbul'a dönmedi, çok sevdiği Bodrum'da kaldı. 1947'de İzmir Karataş'a yerleşerek hayatını gazetecilik ve turist rehberliğiyle kazandı. 1973 yılında kemik kanserinden İzmir'de hayatını kaybetti.

''Kabaağaçlı'nın idadesiyle Cebeci hapishanesi yeni yapılmıştı, birçok odalarının mı diyeyim, hücrelerinin mi diyeyim, daha tavanı bile yoktu. Hapishaneye varınca beni Zekeriya'dan ayırdılar. Ayrı bir odaya koydular. Odanın kaçıncı katta olduğunu hatılamıyorum şimdi. Ama epeyce yüksekteydi, çünkü pencereden bakınca dağ yamacı ta aşağıda kalıyordu. Sonra penceresinde demir filanda yoktu. Beni ilk katta parmaklıksız bir odaya tıkmazlardı ya ''..


****

DR. Nazım Bey (1872 - 1926)

1872 Selanik'te doğdu. Mahalle mektebi ve rüştiyeye devam etti. İstanbul Askeri Tıbbiye İdadisi'ne girdi. Askeri Tıbbıyeyi Şahane'ye (Askeri Tıp Fakültesi) devam ederken İttihadi Osman - i Cemiyetine girdi. Sorbonne Üniversitesi Tıp Fakültesine kaydoldu. Paris'te Ahmed Rıza ile birlikte Osmanlı Terakki ve İttihat cemiyetini (İttihat ve Terakki) kurdu. Örgütün yayın organı olan Meşveret'in ilk sayısını 1 Aralık 1895'te yayımladı.
Aynı yıl, fakülteden jinekolog doktor olarak mezun oldu. Paris hastanesinde göreve başladı.

İkinci Abdülhamit'in 1896 yılında İttihat ve Terakki örgütünün darbe yapacağına ilişkin istihbarat alması üzerine, Osmanlı hükümetinin baskılarıyla Paris hükümeti Doktor Nazım ve arkadaşlarını sınır dışı etti. Belçika'da eylemlerine devam eden örgüt, yine ikinci Abdülhamit'in ısrarlarıyla sınır dışı edilerek İsviçre'ye geçti. Burada Tunalı Hilmi Abdullah Cevdet gibi isimlerin de aralarında bulunduğu aydınları örgüte kazandırdıktan sonra Paris'e gitti.

1902 tarihinde İstanbul'da hakkındaki ilk idam kararı verildi.
31 Mart isyanı sırasında örgütün genel sekreteriydi. Hürriyet ve İtilaf fırkasının iktidar olmasıyla başlayan İttihatçı avı sırasında 9 Kasım 1912'de Yunanistan'da yakalandı. Babıali Baskınının ardından iktidara gelen ittihatçıların çabalarıyla serbest bırakıldı ve yurda döndü.



5 Temmuz 1919'da ikinci kez idama mahkum edildi. 1922'de İzmir'e yerleşen Doktor Nazım siyasetten çekildi. 1926 İzmir suikastı'nın ardından tutuklandı. İstiklal Mahkemesi'nde yargılandı. Üçüncü kez idama mahkum edildi. Cebeci tevkifhanesinde tek kişilik hücrede kalan Dr. Nazım bey, 26 Ağustos 1926'da Cebeci Umumi Hapishanesinde idam edildi.

****


Erdal Eren ( 1964 - 1980)

25 Eylül 1964 yılında Giresun'nun Şebinkarahisar ilçesinde doğdu. Ankara Yapı Meslek Lisesi öğrencisiydi. Erdal Eren, Sinan Suner'in öldürülmesini protesto etmek için 2 Şubat 1980 günü düzenlenen gösteride gözaltına alınanlar arasındaydı.


Gösteri sırasında çıkan çatışmada er Zekeriya Önge'yi öldürdüğü iddiasıyla tutuklanan Erdal Eren, yargılanarak 19 Mart 1980 tarihinde idama mahkum edildi. Gazetelere yaşı büyültülerek idam edilen isim olarak geçti. Milli Güvenlik Konseyi tarafından onaylanan karar, 13 Aralık 1980 'de Ulucanlar Cezaevi'nin avlusunda infaz edildi. Yaşı büyültülerek infaz edilen Erdal Eren idam edildiğinde 16 yaşındaydı.


****


Esat Bütün (1955 - )

1955 yılında Kahramanmaraş Elbistan'da doğdu. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih - Coğrafya Fakültesi Eski Türk Edebiyatı Bölümü'nü bitirdi. Öğrenci olduğu dönemde siyasi olaylardan dolayı 1975 yılının Mart ayında tutuklanarak Ulucanlar Cezaevinin 2. Koğuşuna gönderildi.


Serbest Tüccarlık, 1991'de MÇP kontenjanından Refah partisinden Kahramanmaraş milletvekili seçildi. Milletvekili yemin töreninden iki gün sonra Alparslan Türkeş ve 17 milletvekili ile birlikte MÇP'ye tekrar döndü. 1992 yılında Muhsin Yazıcıoğlu ve 4 milletvekili ile Milliyetçi Çalışma Partisinden ayrılıp, Büyük Birlik Partisinin kurucularından biri oldu, sonrasında BBP'nin Anavatan Partisi ile ittifakı dolayısıyla tekrar Kahramanmaraş milletvekili seçildi. 18 Nisan 1999'a kadar Anavatan Partisi mensubu olarak milletvekilliğini sürdürdü. Serbest ticaretle uğraşan Esat Bütün, yaşamını Ankara'da devam ettirmektedir.

****


Eski Ankara Valisi Abdülkadir Bey ( ? - 1926)

Antepli oluşu nedeniyle Abdülkadir Antep olarak da tanınır. 1908 öncesinde önemli siyasi faaliyetleri bulunmuştur. Selanik'ten Mustafa Kemal'in arkadaşıdır. Ankara Valiliği yapmış, pontusçularla çarpışmış, İstiklal Savaşına katılmış, doktor Nazım ve Cavid Beylerle beraber asılmıştır, Milli Mücadelenin dışında kalmıştır. İzmir'de Atatürk'e düzenlenecek suikastta adı geçenlerdendir.


İstiklal Mahkemesinin 13 Temmuz 1926 günkü duruşmasında, Şeyh Said İsyanı'ndan başlayarak bir siyasi değerlendirme yapıldıktan sonra karar açıklanmıştır. İkisi ( eski İaşe Nazım Kara Kemal ve Eski Ankara Valisi Abdülkadir Bey) gıyabında olmak üzere 15 kişiye, cumhurbaşkanına suikast düzenlemekten değil, Anayasanın bir kısmını veya tamamını ve Meclis'i kaldırmaya çalışanlara veya bu işi cemiyet kurarak yapanlara idam cezası verilir diyen Ceza Kanunu'nun 55. ve 57. maddeleri uyarınca idam cezası verilmiştir.

Bütün yurtta aranan eski Ankara Valisi Abdülkadir, resmi tarihe göre 21 Ağustos 1926'da Yunanistan'a kaçmak üzereyken Çerkez Köy'de Çilingöz Çiftliğinde köylülerin ihbarı üzerine yakalanmıştı. Kimse suikastten arandığını bilmiyordu. Orman Müfettişi Cafer Tayyar Bey'in durumdan şüphelenmesiyle gerçek kimliği ortaya çıkmıştı. Önce İstanbul Emniyet Müdürlüğü'ne, ardından Ankara İstiklal Mahkemesi'ne çıkarılmıştır. Yenilenen yargılaması sonunda yine idama mahküm edilmiş ve cezası 31 Ağustosu 1 Eylül'e bağlayan gece saat 23:00'de Ankara Umumi Hapishanesi önünde infaz edildi.


Eski Ankara Valisi Abdülkadir, İttihat - Terakki'nin Meşrutiyetten evvelki fedailerindendir. Askerdi. Bizim sınıftandır. '' Abdülkadir Antep'' diye tanırız. Son derece enerjik ve kararlı bir adam. Temiz bir adam. Çetin bir ihtilalci, ihtilal arkadaşlarına, ihtilal fikirlerine bağlı. Meşrutiyetten önce en güç zamanlarda İttihat - Terakki'nin en gözde, en güvenilir fedaisi. Böyle bir adam. Abdülkadir, Milli Mücadele'ye karışmadı. Uzaktan takip ediyor. Bilmiyorum belki bu esnada, arkadaşlarıyla bir macera içinde bulunmuş olabilir. İzmir suikastçıları içinde Abdülkadir bulunsaydı, vaziyet çok tehlikeli olurdu. Bir defa tertibi bu kadar dağıtmayacaktı. Tek başına da yapabilirdi. Tertip önden gelseydi bu işi mutlaka bitirirdi.


****


Fahri Erdinç ( 1917 - 1986 )

1 Ocak 1917'de Akhisar'da doğdu. Babası Ankara kökenli Çandıroğulları ailesinden, öğretmen Halil Yaşar'dı. 1930'da Balıkesir Öğretmen Okuluna girdi. 1936 - 1937 ders yılında baba mesleğini bırakarak sınavını kazandığı Ankara Devlet Konservatuarı Tiyatro Bölümü'nde öğrenci oldu. Bu bölümde öğretim üyesi olan Sabahattin Ali ile tanıştı. Aynı yıl yazmaya başladığı ilk öykülerinde, onun örgütlerinden çok yararlandı. Erdinç, konservatuardaki öğrenimini bıraktıktan sonra, yeniden mesleğine döndü. 1943'te mesleğinden tamamen ayrıldı. İlk yazı denemelerinde toplumun tabanındaki insanların yazgısını konu edinen Erdinç, onları köyde, kışlada, kentte, ve iş yaşamında yakından tanımış oluyor, gözlem ve izlenimlerini arttırıyordu. 1946'da Ankara'da sınavını kazandığı devlet radyosuna geçti.


Temsil kolunda üç yıl çalıştı. Bu arada Şen Olasın Halep Şehri ( İstanbul - 1945) adlı şiir kitabından sonra Ankara'da Seçilmiş Hikayeler Dergisi (1948 sayı 8) onun öyküleriyle özel sayı çıkardı. Erdinç, 1947'de kendisini devlet başkanına dille hakaret etmiş durumuna düşüren bir çatışma yüzünden tutuklandı ve aklanmayla sonuçlanan yargılaması boyunca Ankara Kapalı Cezaevinin 10 Koğuşunda ( Hilton) kaldı.

Ankara Cezaevinde yazgılarını konu edindiği insanların kimilerini daha yakından tanıma fırsatını buldu. Kısa bir süre sonra, 1949 Eylül'ünde, Erdinç, iki arkadaşıyla ( Ziya Yamaç ve Tuğrul Deliorman ) birlikte, Bulgaristan'a geçti. Fahri Erdinç, 1986'da (11 Kasım) Sofya'da vefat etti.



****


Faruk Taşkıran (1920 - 1988)
24 Haziran 1920 yılında Bursa'da doğdu. 1943 yılında Bursa Postası gazetesinde çalışmaya başladı. İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi Resim Bölümü mezunu olan Taşkıran, Ant, Ulus, Hürses, Yeni Ulus, Halkçı, Son Havadis, Hakimiyet, Ankara Ticaret Postası, Hareket, Bugün Gazetelerinde Muhabir, Yazı işleri Müdürü, İstihbarat Şefi, Sekreter, Genel Yayın Müdürü olarak çalıştı.

Hakimiyet Gazetesi Yazı İşleri Müdürü iken tezkip metnini yayınlamadığı için 12.5.1958 yılında Ankara Merkez Kapalı Cezaevinde 15 gün Hilton koğuşunda hapis ve 1999 lira para cezasına çarptırılmıştır.

Bugün Gazetesi ve Hürses Gazetesinin sahipliğini de yapan Taşkıran uzun bir süre Gazeteciler Cemiyetinin başkanlığını da yapmıştır. Sana Doğru adlı bir şiir kitabı vardır. 1 Nisan 1988 vefat etmiştir.

****


Feride Çiçekoğlu
1951 yılında Ankara'da doğdu. Maarif Koleji ve Orta Doğu Teknik Üniversitesi'nde okudu. Mimar olarak Fullbright bursu ile, Pennsylvania Üniversitesi'nde doktora tezini yazdı. Gazi Üniversitesi'nde öğretim üyesi olarak görev yapan Çiçekoğlu, 12 Eylül askeri darbesinin ardından 4 yıl Ulucanlar Cezaevinde kadınlar koğuşunda kaldı. Cezaevinde tanıdığı bir çocuğun yaşamını anlattığı ilk kitabı Uçurtmayı Vurmasınlar filme alındı. Filmin çok beğenilmesi yeni kitapları yazmasına ve yeni filmllerin yolunu açtı. Feride Çiçekoğlu, halen İstanbul Bilgi Üniversitesi Sinema TV Bölümü'nde öğretim üyesidir ve aynı bölümün yüksek lisans programını yönetmektedir.


****

Tunalı Hilmi Bey (1885 - 1926)

Artvin Şavşat ilçesinde doğdu. Filibeli Mustafa Efendi'nin oğludur. İlk ve orta öğrenimini memleketinde tamamladıktan sonra Harbiye Mektebine girerek piyade teğmen rütbesiyle mezun oldu. Yüzbaşı iken ordudan ayrıldı. İttihat ve Terakki Fırkasında aktif politikaya girdi. Zaman içinde Artvin ve Şavşat'ta tarım ve ticaretle meşgul oldu. TBMM'nin birinci Dönemi için yapılan seçimlerde Anavatan'a katılan Ardahan'dan milletvekili seçilerek 30 Temmuz 1921'de Meclise katıldı.

İçişleri ve İrşad Komisyonlarında çalıştı. Birinci dönemde milletvekilliği sona erince Şavşat ve İstanbul'da ticaret hayatını sürdürdü.Bu arada İttihat ve Terakki Fırkasının yeniden toplanıp iktidara gelmesi için eski İttihatçılar tarafından kurulan gizli örgütte yer aldı.

14 Haziran 1926'da ortaya çıkarılan Atatürk'e suikast girişimi olayı ile ilişkisi olduğu iddiasıyla tutuklandı. Cebeci tevkıfhanesinde tek kişilik koğuşlarda kaldı. Ankara İstiklal Mahkemesinde yapılan yargılaması sonunda suçu sabit görülerek 26 Ağustos 1926'da ölüm cezasıyla cezalandırılmasına karar verildi. Hüküm, o gece asılmak suretiyle yerine getirildi.


Son Sözleri ; ''Müsaade ederseniz bir iki söz söyleyeceğim. Fakat menfi söylemeyeceğim dedi ama arkası gelmedi. Kendini cellada teslim ederken son sözü şu oldu : ''Vazifenizi yapınız. Beni asanlara hakkımı helal ediyorum. Allaha ısmarladık ''


Hilmi Bey asılırken, darağacının ipi uzun bırakıldığı için, sehpanın ayakları açılarak devrilmişti. Hilmi Bey yüzüstü yere düştü. Cellat Hilmi Bey'i kaldırıp yüzündeki kanları sildi.

****


Hüseyin Üzmez (1931 - )

Malatya'da doğdu. Yazar ve avukattır. 1952 yılında 17 yaşında bir lise öğrencisiyken, Malatya'yı ziyaret etmekte olan yazar Ahmet Emin Yalman suikastıyla adını duyurmuş, ateş ederek ağır yaralanmıştır. Suikasttan sonra teslim oldu ve 20 yıl hapse mahkum edildi.

Ölümden dönen Yalman, Hüseyin Üzmez'i cezaevinde ziyaret etti. 10 yıl süren hapis cezasının 1,5 yıllık süren bölümünü yazar Necip Fazıl Kısakürek ve bir dönem Antalya Milletvekilliği yapan şair ve yazar Ankara Merkez Kapalı Cezaevinde 1953 yılında Necip Fazıl ve Osman Yüksel Serdengergeçti ile birlikte İkinci Kısım 5 Koğuşta yer aldı.
  Alıntı ile Cevapla
14 Üyemiz OkyanusunKalbi'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 10.01.2011, 23:53   #5
Çevrimdışı
OkyanusunKalbi
WoodStock

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Ulucanlar Cezaevi | Ulucanlar Cezaevi Müzesi (Ankara)

İbrahim Doğan :
31 Ağustos 1947 Yozgat'ın Akdağ Akçakışla köyünde doğmuştur. İlkokulu köyde bitirdikten sonra Kayseri'de ortaokula başlamış ve o yıl Nuhnaci köylü talebe yurdunda kalmıştır. Lise 2. sınıfa kadar Yozgat'ta okumuş, 3. sınıfta iken de Ankara Yıldırım Beyazıt lisesinde devam etmiştir. Yıldırım Beyazıt lisesinde iken Milli duyguların güçlüğünden dolayı Kıbrıs olayları ile ilgilenmeye başlamış, Milli Türk Talebe Birliğinin Kıbrısla ilgili faaliyetlerine başlamıştır.

1965 - 1966 yıllarında A.Ü. Tıp Fakültesine girmiş ve 1968 yılında Ülkü Ocaklarının kuruluşlarına katılmıştır, arkadaşlarıyla beraber A.Ü. Tıp Fakültesi Ülkü Ocaklarını kurmuştur. Üniversitelerin ülkü ocakları birleşerek birlik oluşturmuşlar ve yapılan ilk incelemede de başkanlığa seçilmiştir. 13 Nisan 1970 Tarihinde tıp fakültesinde meydana gelen bir çatışmada müessif bir olay sonucu (Dr. Necdet Güçlü'nün ölümü) cezaevine girmiş 6. Koğuşta, 11. koğuşta ve 2. koğuşta kalmıştır. Cezaevi süreci içerisinde daha çok idari kısımda görev yapmış , 1974'deki genel af kanunuyla da tahliye olmuştur.

Tahliye olduktan sonra, A.Ü 3. sınıftan tekrar başlamış 1979 yılının Ocak ayında doktor olmuştur. Bugün ise Kulak - Burun - Boğaz doktoru olarak TBMM'de çalışmaktadır.

****

İpek Çalışlar (1947 -)

İstanbul'da doğmuştur. Üsküdar Amerikan Kız Lisesi ve Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi mezunudur. Gazeteciliğe TRT Haber Merkezinde başladı. 12 Eylül'de TRT'den ayrıldı. Mahkemede atmış olduğu slogan sebebiyle tutuklanarak Ulucanlar Cezaevi'nin Kadınlar Koğuşuna gönderildi.


Bir müddet Ulucanlar'ın misafiri olan ipek Çalışlar, 1974 yılında Kıbrıs çıkartmasından birgün önce afla tahliye edilmiştir. 1980 yılında Nokta dergisinin haber müdürlüğünü yaptı. Söz gazetesiyle patronsuz dergi olarak bilinen Sokak dergisinin kurucularından biridir. 1990 - 92 yılları arasında Hamburg'ta yaşadı. Eşcinsellik, Kadın ve İslam konularını araştırdı.

Türkiye'ye dönünce, Cumhuriyet gazetesinin haber müdürlüğünü üstlendi, ardından on yıl süreyle Cumhuriyet Dergisini çıkarttı. Mustafa Kemal Atatürk'le 2,5 yıl evli kalan Latife Hanım'ın hayatını araştırıp yazdığı Latife Hanım 2006'da yayımlandı. Gazeteci Oral Çalışlar ile evli olup, hayatını İstanbul'da devam ettirmektedir.


****


Mahmut Esat Güven (1953 -)

12 Şubat 1953 yılında Kars'ta doğdu. Ankara Devlet Mühendislik Mimarlık Akademisi İnşaat Mühendisliği Bölümü'nü bitirdi. Bir süre serbest olarak İnşaat Mühendisliğini sürdürdü.
Siyasi olaylardan dolayı (19977 yılının Ekim ayında tutuklanarak Ulucanlar Cezaevi'nin 9. Koğuşuna gönderildi.

Mahmut Esat Güven, 12 Eylül'de idam edilen Necdet Adalı ile Ulucanlar Merkez Kapalı Cezaevinde ve Mamak Askeri Cezaevinde aynı koğuşta kalmıştır. Güven ve Adalı 12 Eylül'e kadar kadar Ulucanlar Cezaevi'nin 9. Koğuşunda bulunmuşlardır. 12 Eylül'de darbe olunca önce Güven, daha sonra da Adalı, Mamak Cezaevinde gönderilmişlerdir.

2007 yılında yapılan erken genel seçimler de 13. Dönem Ak Parti Kars Millet vekili seçilen Mahmut Esat Güven, halen Ak Parti, milletvekili olarak görevine devam etmektedir.


****


Metin Peker (1950 -)

1950 yılında Ankara'da doğdu. İlk, Orta, Lise ve Yüksekokulu Ankara'da okudu. Gazi Üniversitesi Mamak Fakültesi'nden mezun oldu. Yurtiçi ve yurtdışında(Libya) mimarlık mesleğini icra etti.


Karikatüre 1965 yılında Turhan Selçuk'a Akşam gazetesinde görüştükten sonra başladı. Çizgi, Yokluk ve Kök isimli üç karikatür albümü vardır. 1972 yılında bir süre Ulucanlar Cezaevi'nin 9. Koğulunda kalmıştır.


****


Muharrem Şemşek (1949 -)
1949'da Çorum'un Kınık Köyünde doğdu. İlkokulu köyünde, ortaokulu ve Öğretmen Okulunu Çorum'da tamamladı. Ankara Yüksek Öğretmen Okulu Hazırlık Lisesine seçilerek bitirdi. Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi ve Ankara Yüksek Öğretmen Okulu'ndan mezun oldu. Hasanoğlan Öğretmen Enstitüsünde bir süre öğretmenlik yaptı. T.C Başbakanlık Atom Enerjisi Kurumu, Ankara Nükleer Araştırma Merkezinde uzman olarak çalıştı. Yayıncılık ve çeşitli gazete dergilerinde yazarlık yaptı. '' Milli Eğitim ve Kültür '' isimli ilmi araştırma inceleme dergisinin sahipliğini yürüttü.
Siyasi olaylardan dolayı öğrenciliği sırasında 12 Eylül 1980'den sonra yazdığı yazılardan ötürü tutuklanarak Ulucanlar Cezaevinin 9. Koğuşuna gönderildi.

Milliyetçi Hareket Partisi Gençlik Kolları, Genel Başkan Vekilliği, Ülkü - Bir - Teşkilat Genel Sekreterliği yaptı. 1979 yılında vatani görevini yaparken terör örgütleri tarafından saldırıya uğrayarak yaralandı. 12 Eylül sonrası bugünkü Milliyetçi Hareket Partisi ( Muhafazakar Parti - Milliyetçi Çalışma Partisi ) kuruculuğunu yürüttü.


Milliyetçi Hareket Partisinin Genel Başkanı Yardımcılığı ve Merkez Yürütme Kurulu üyeliklerinde bulundu. 19. Dönem Milliyetçi Hareket Partisi Çorum Millatvekilliği TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu üyeliği görevlerini yürüttü. Serbest ticaretle uğraşan Şemşek, yaşamını Ankara'da sürdürmektedir.


****


Mustafa Bağışlayıcı :

1951'de Samsun'da Haftalık Büyük Cihad dergisini çıkardı. Derginin 14 Mayıs 1952 tarihinde yayınlanan 53. sayısında şöyle yazıyordu. Bir daha bu milletin başına Siyonist ve Farmasyonu Hakim Kılmayacağız'' Bir çok yazarın ilk yazıları bu dergide yayınlandı.
Malatya Hadisesi'nden Mart 1953 yılında Ankara Cezaevinde tutuklananlar arasındadır. Samsun'da kitapçılık yaptı. MHP'ye yakınlık duydu. Kurultay ve toplantılarda Alparslan Türkeş'in yanında yer aldı.


****


Mustafa İslamoğlu (1960 -) :

1960 senesinde Kayseri'nin Develi ilçesinde doğdu. İlk ve orta öğrenimini doğduğu ilçede yaptı. Kendisi ilk hocasının babası olduğunu, ilk Arapça ve İslami ilimlerini ondan aldığını söyler. Yüksek Öğrenimine ilk önce Kayseri Kayseri Yüksek İslam Enstitüsü'nde başlamış, akabinde İlahiyat Fakültesi'nde sürdürmüştür. Yazın hayatına edebiyatla başlamış ilk makalelerini 1980'de Milli Gazete'de daha sonra 1982 - 83 yılları arasında Yeni Devir Gazetesinde yayınlamıştır.


Mustafa İslamoğlu bir gazetede yazdığı makale nedeniyle 1 yıl Ankara'da kapalı bir forumda sunduğu Kürt Sorununa İslami Çözüm başlıklı tebliğinden dolayı ise 1,5 yıl olmak üzere toplam 2,5 yıl hüküm giymiştir. Gölcük Cezaevi'nde başlayan Mahkumiyetinin kalan kısmını ise Ulucanlar Cezaevinin revir ve yarı açık bölümünde tamamlamıştır. Ulucanlar Cezaevinde Macar Oryantalis t. Ignaz Goldziher in De Riehtungen der İslamichen Koranauslegung adlı eserini, Arapça tercümesinden Türkçe'ye çevirmiştir. 1997 yılında Human Rights Watch Helmann - Hamet 1997 ödülünü almıştır. Özel bir vakıfta görev yapan İslamoğlu, hayatını İstanbul'da sürdürmektedir.


****


Necdet Adalı (1958 - 19890) :

1958 yılında doğdu. 1977 yılında Ankara'da Yıldırım Beyazıt Lisesi'nde öğrenciyken Ankara İsmet Paşa'da bir kahvehanenin taranması olayıyla ilgili olarak tutuklandı ve yargılandı. Ulucanlar Cezaevinin 9. Koğuşunda kaldı.


Bu sırada gerçekleştirilen bir firar eylemine nasıl olsa suçsuzluğunun anlaşılacağını ileri sürerek katılmadı. 12 Eylül rejiminin idam ettiği ilk kişidir. Adalı, 8 Ekim 1980 tarihinde Ulucanlar Cezaevinde asılarak idam edildi.


****


Oral Çalışlar (1946 -):

14 Aralık yılında Tarsus'ta doğdu. Lİseyi Tarsus Amerikan Koleji ve Tarsus Lisesi'nde tamamladı. Orta Doğu Teknik Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü'nde bir yıl okuduktan sonra (1966) İstanbul İktisadi Ticari İlimler Akademisi'ne geçti. 1968 Haziran işgallerinde Deniz Gezmiş ve arkadaşlarıyla birlikte İstanbul Üniversitesinin işgaline katıldı. İstanbul İktisadi Ticari İlimler Akademisi'nin işgal komitesi başkanı oldu. 29 Ekim ve 10 Kasım 1968 tarihleri arasında Deniz Gezmiş, Kazım Kolcuoğlu, Doğu Perinçek ve Cengiz Çanda gibi isimlerle Samsun'da Ankara'ya '' Tam Bağımsızlık için Mustafa Kemal Yürüyüşü'' e katıldı.


1968 yılında Ankara Üniversitesi Siyasi Bilgiler Fakültesi'ne girdi. Bu okulun Sosyalist Fikir Klubü Başkanlığı'nı, Ankara Üniversitesi Öğrenci Birliği Genel Sekreterliğini ve Devrimci Gençlik Merkez Yürtüme Kurulu üyeliğini yaptı. 1967'de yayına başlayan Türk Solu, 1968'de yayına başlayan dergilerinde yazılar yazdı. 12 Mart 1971 darbesinden sonra tutuklandı. 1974 yılında çıkarılan af kanununa kadar üç yıl Ulucanlar Cezaevi'nde İkinci kısım 4. Koğuşta hapis yattı.

1978'de yayınlanan günlük Aydınlık gazetesinin genel yayın yönetmeniydi. Türkiye İşçi Köylü Partisinin başkanlık kurulu üyesi oldu. 12 Eylül 1980 askeri darbesiyle yeniden tutuklandı. Kaçaklık hapis günlerinden sonra Ağustos 1988'de serbest bırakıldı. 1990 ve 1992 yılları arasında Hamburg Senatosu'nun davetiyle Hamburg'da Cumhuriyet gazetesinde çalıştı. Çeşitli televizyon programları hazırladı. 15 Haziran 2008 tarihinde Radikal gazetesinden yazmaya başladı.


****


Ramiz Ongun ( 1947 -) :

17 Mart 1947 tarihinde, Adana'nın Kozan ilçesi Kale köyünde doğdu. İlk ve orta öğrenimini Adana'da tamamladı. Sonra Bursa İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi İktisat Bölümü'nü ve Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi'ni bitirdi. Alparslan Türkeş ile 1964 yılında Adana Türk Ocağı'nda verdiği bir konferansta tanıştı. Aynı dönemde CKMP'ye girdi.


Türkiye'nin öğrenci eylemleriyle ilk tanıştığı 1969 - 1971 yılları arasında Ülkü Ocakları Genel Başkanlığı döneminde Ulucanlar Cezaevi'nin Birinci Kısım 1 No'lu Koğuşunda kalmıştır. 1974 - 1975 yıllarında MHP Gençlik Kolları Genel Başkanlığı ve MHP Genel İdare Kurulu Üyeliği, 1975 - 1978 yılları arasında MHP Gençlik Teşkilatları ve Yan Kuruluşları ( Ülkü - Tek, Ülküm, Ülkü - Bir, Ülkücü - İşçiler, Ülkü - Köy gibi) Sorumlu Genel Başkan Müşavirliği, 1978 - 1980 yılları arasında MHP Genel Merkez Eğitimciler Birimi Merkezinde Koordinasyon Başkanlığı yaptı. Ayrıca 12 Eylül 1980 öncesinde Gün Sazak'ın Gümrük ve Tekel Bakanlığı döneminde oluşturduğu Gümrük Kontrolörleri Kurulu Başkanlığı'nı vekalletten yürüttü.

12 Eylül 1980 darbesinden 13 ay sonra, yurt dışına gitti. Almanya'da üniversiteden sınıf arkadaşı Nesrin Hanım'la (Eski Hıfzısıhha Başkan Vekili) evlendi. 1989 yılında, yurda döndü. 12 Eylül 1980 İhtilalini Müteakip MHP ve Yan Kuruluşlar hakkında açılan davadan yargılandı ve beraat etti. 1922 yılından itibaren, Türk Ocakları Merkez Yönetim Kurulu üyesi'dir. Ölümünden 1 ay önce (1 Mart 1997) Türkeş tarafından MHP kadrolarını yeniden canlandırmakla görevlendirildi. Üç kez genel başkanlığa aday oldu, seçilemedi. Evli, ikisi kız, biri erkek, üç çocuk sahibidir.


****


Sabiha Sertel ( 1895 - 2 Eylül 1968 ) :

1895 yılında Selanik'te doğdu. Ortaöğrenimini Selanik İnas Lisesi ve bir Fransız Okulu'nda tamamladı. Selanik'in Yunan İşgaline uğraması üzerine 1912 yılında ailesiyle İstanbul'a göçtü. 1915'te gazeteci Mehmet Zekeriya( Sertel) Bey ile evlendi. Gazeteciliğe eşi ile birlikte Büyük Mecbua adlı haftalık dergiyi çıkararak başladı. Halide Edip'in başyazarı olduğu ve Falih Rıfkı, Köprülüzade Fuat, Reşat Nuri, Faruk Nafiz, Ömer Seyfettin gibi aydınların yazılar yayınladığı Büyük Mecmuada da, yüksek tahsili için eşi ile birlikte ABD'ye gitti.


Columbia Üniversitesi'nde sosyoloji öğrenimi 1924 - 1931 yılları arasında eşiyle beraber Resimli Ay dergisini çıkardı. Cevat Şakir'in dergide yayımlanan yazısı yüzünden eşinin Sinop'ta kalebentliğe mahkum edilmesi üzerine 3 yıl dergiyi tek başına yönetti. 1929 yılında dergide yayımladığı Savulan Geliyorum başlıklı yazısı nedeniyle mahkemeye sevkedildi ve neşriyat yüzünden mahkemeye sevkedilen ilk Türk kadını oldu. 1927 - 1928 yılları arasında eşi Mehmet Zekeriya Bey ve Faik Sabri ( Duran) Bey ile Çocuk Ansiklopedisi hazırladı. 1932 yılında Cumhuriyet Gazetesinin çıkardığı Hayat Ansiklopedisi'nde çalıştı.

1935 yılında Resimli Herşey adlı bir haftalık dergi çıkardı. İlk sayısı 28 Eylül 1935'te çıkan derginin yazı kadrosu Nazım Hikmet ve arkadaşlarından oluşuyordu. Bu derginin kapatılmasının ardından 1936 yılının Mart ayında Projektör adlı aylık bir fikir dergisi çıkardı. Dergi ilk sayısında kapatıldı. 1936 yılında eşiyle birlikte Tan gazetesini kurdu. Sabiha Sertel, 3 Eylül 1945 günü Tan Gazetesi'nde yayımlanan Muvafakatin Feryadı başlıklı yazısı nedeniyle tutuklandı.

II. Dünya Savaşı sonrasında Görüşler adlı dergiyi çıkardı. 1 Aralık 1945 günü okura sunulan dergide iki yazısı yer aldı. Görüşler'in okurla buluşmasından 3 gün sonra, 4 Aralık 1945 günü gerçekleşen Tan Olayı, Tan Matabaası'nın yerle bir edilmesi, Serteller'in linç girişimine maruz kalması ile sonuçlandı. Bu olaydan sorumlu tutularak eşi ile birlikte Ankara Merkez Kapalı Cezaevi'nde 3 ay Kadınlar Koğuşunda tutuklu kaldıktan sonra beraat etti. 2 Eylül 1968 Bakü'de hayatını kaybetti.


****


Sami Cebeci (1951 -) :

15 Mayıs 1951 yılında Karadeniz Ereğli'de doğdu. İlkokul, ortaokul ve lise tahsilini aynı yerde yaptı. 1973 yılında Ankara'ya yerleşti. 1994'ten beri Yeni Asya Gazetesinde yazarlık ve yönetim kurulu üyeliğini sürdürmektedir.


2005'te Ulucanlar Cezaevi'ne giren Sami Cebeci, 27 saat tecritte kaldıktan sonra serbest bırakıldı. Evli ve iki çocuk sahibidir.


****


Selahattin Şenliler (1955 - ):

Yozgat'ta doğdu. İlk, Orta ve Lise öğrenimini Yozgat'ta tamamladı. 1974 yılında Maliye Bakanlığı Bütçe ve Maliye Kontrol Genel Müdürlüğü'nde memur olarak göreve başladı. 1974 yılında kurulan Ülkücü Memurlar Derneği'nin kurucuları arasında bulunan Selahattin Şenliler, aynı yıl Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi, Bankacılık ve Sigortacılık Yüksek Okulu'nda yüksek öğrenime başladı.


Selahattin Şenliler, 1976 yılında devlet memurluğundan istifa ederek, Serbest Muhasebeciliğe başladı. 1976 - 1980 arasında Ülkücü hareketinin çeşitli gençlik teşkilatlarında yönetici olarak görevlerde bulundu. 1976 - 1979 yılları arasında tutuklanarak Ulucanlar Cezaevine gönderildi. Cezasını Birinci Kısım 1. Koğuşta tamamlamıştır.

1980 yılında Yozgat'ta Serbest Muhasebeci - Mali Müşavirliğe devam eden Selahattin Şenliler, 78'ler de yarım kalan tahsilini, 1984 yılında Özal Hükümetinin çıkardığı öğrenci affı ile tamamlayarak, 1985 yılında şimdiki adı Gazi Üniversitesi olan Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi'nden mezun oldu. 1922 yılında Büyük Birlik Partisi'nin kuruluş aşamasında görev alan Selahattin Şenliler 1993 yılında yapılan Olağan Kurultay'ında Büyük Birlik Partisi'nin Yüksek Disiplin Kurulu (YDK) üyeliğine seçildi.
Selahattin Şenliler 2000 ve 2002 yıllarında yapılan Büyük Birlik Partisi Kurultaylarında partinin Merkez Karar Yürütme Kurulu (MKYK) üyeliğine seçildi. 3 Kasım 2002 tarihinde yapılan 22. dönem milletvekilliği seçimlerinde Yozgat'tan 1. sıra milletvekili adayı oldu.

1995 yılından beri Yozgat'tan Yeminli Mali Müşavir olarak çalışan Selahattin Şenliler, 1997 yılından bu yana Bozok Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi'nde Vergi Muhasebesi ve Uygulamaları. Vergi Hukuku, Muhasebe Denetimi, Türk Vergi Sistemi ve Maliyet Muhasebesi konularında Öğretim Görevlisi olarak ders vermektedir. Selahattin Şenliler, 24 Mayıs 2009 tarihinde yapılan Büyük Birlik Partisi Olağanüstü Kurultay'ında Merkez Karar Yürütme Kurulu (MKYK) üyeliğine tekrar geçilerek yapılan ilk MKYK Toplantısında Mali işlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı görevine getirilmiştir. Selahattin Şenliler, Yozgat'ta halen Yeminli Mali Müşavir olarak çalışmaktadır.


****


Sırrı Süreyya Önder ( 1965 -) :

1962 yılında Adıyaman'da doğmuştur. 1978 yılında Adıyaman Lisesinde öğrenciyken Maraş Katliamını protesto ettiği için tutuklanarak cezaevine giren Önder, tahliye olduktan sonra Ankara Üniversitesi Siyasi Bilgiler Fakültesi'ni kazandı. Üniversite öğrencisiyken 12 Eylül darbesiyle birlikte tutuklanarak 12 yıl hüküm giydi ve 7 yıl cezaevinde kaldı. Cezasının bir bölümünü 1982 yılında 11 ay olarak Ulucanlar Cezaevinin Birinci Kısım 4. Koğuşunda tamamladı. Çok çeşitli işlerde çalışmış olan Sırrı Süreyya Önder, 2004 yılından beri profesyonel olarak sinemayla uğraşmaktadır. Yazar ve yönetmen olarak meslek hayatına devam etmektedir.


Önder'in yönettiği ve birçok ödül olan Beynelminel filmi, 1982 yılında Adıyaman'da bir grup yerel müzisyenin başına gelen trajikomik olayları anlatmaktadır. Başarılı yönetmen Sırrı Süreyya İstanbul 'da yaşamaktadır.


****


Taner Akçam (1953 -) :

1953 yılında Ardah'ın Ölçek köyünde doğdu. ODTÜ İdari İlimler Fakültesi'ni bitirdi. 1973'ten sonra ODTÜ - DER ADYÖD gibi derneklerin kurucuları arasında yer aldı. 1975'te yayına başlayan Devrimci Gençlik Dergisi'nin sorumlu yazı işleri müdürü olarak dergide komünizm ve Kütrçülük propagandası yapıldığı iddiasıyla yargılandı ve 1976'da tutuklandı 1977'de 9 yıl hapis cezasına çarptırıldı.
12 Mart 1977'de Ulucanlar Cezaevi 8. koğuşta kazdıkları tünelle cezaevinin dışına çıktılar. Grup arkalarında duvara yazdıkları '' O duvar / o duvarınız/ vız gelir bize vız '' dizelerini bıraktı. İkinci kısım 4. koğuşta kaldı.

1978 - 1995 yılları arasında Almanya'da siyasi mülteci olarak yaşadı. 1988 yılında Hamburg Sosyal Araştırmalar Enstitüsü'nde çalışmaya başladı.
1995'te Hannover Üniversitesi Sosyoloji Bölümü'nde '' İttihat ve Terakki Yargılamaları ve Ermeni Kırımı '' konulu doktora çalışmasını tamamladı. Aynı üniversitede profesörlük tezini hazırladı. Akçam, Minnesota Üniversitesi için Tarih Bölümün'de görev yapıyor.


****


Turan Güven (1950 - ) :

1950 yılında Kadirli'nin Sarıdanışmanlı köyünde doğmuştur. İlk ve Orta okulu Kadirli'de bitirmiş, Mersin Öğretmen Okulunda iki yıl okuyarak başarılı öğrenciler arasına girmiş, Ankara Yüksek Öğretmen Okuluna seçilme hakkı arasında Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi ve Ankara Yüksek Öğretmen Okulunda tamamlamıştır. Yüksek Lisans (1975) ve Doktorasını (1979) Ankara Üniversitesi Fen Fakültesinde tamamlamıştır.


Aynı Fakültede 24 yıl çalıştıktan sonra Fırat Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesinin kuruluş aşamasında Biyoloji Bölümüne Misafir Öğretim Üyesi olarak derslere girmiştir. Kendi isteği ile 1984 - 1985 öğretim yılında Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümüne geçici görevle görevlendirilmiştir. Kırıkkale Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesinde 3 yıl (1997 - 2000) Biyoloji Bölümü Başkanlığı yapmıştır. Milli Eğitim Bakanlığı'na yazmış olduğu ders kitapları, 1986 - 1997 yılları arasında, Türkiye'nin bütün liselerinde okutulmuştur. Biyolojide özel çalışma alanı '' Hücre Biyolojisi '' ve '' Elektron Mikroskop''tur.

Siyasi olaylardan dolayı, 1970 yılında 2 defa tutuklanarak Ulucanlar Merkez Cezaevinin Birinci Kısım 2. Koğuşunda kalmıştır. Turan Güven kendi neslinden cezaeviyle tanışan ilk kişidir. Kendi alanı ile ilgili bilimsel çalışmaların yanı sıra ülke ve dünya sorunları ile ilgili sosyal içerikli yazılarda yazmaktadır. Şimdilerde çeşitli mesleki sivil örgütlerde Genel Başkanlık yapmış ve yapmaktadır. Halen Gazi Üniversitesi Gazi Eğitim Fakültesinde öğretim üyesi olarak görevini sürdürmektedir.


****
Turhan Dilligil ( 1920 - 1997) :
1920 yılında Kafkasya'da doğdu. Lise mezunu olan Dilligil'in ilk eseri 1941 yılında yayınlandı. 11. 11. 1946 tarihinde Tiyatro Dergisi'ni yayınlamaya başladı. Paraşüt ve planör eğitimi gören, bir süre İzmir Şehir Tiyatrosu'nda çalışan Turhan Dilligil daha sonra İzmir'de Ege Güneşi adlı gazetenin yazı işleri müdürlüğünü yürüttü.

Ankara'da İstiklal, Türkiye İktisat ve Zafer Gazetesi Yazı İşleri Müdürlüğü Yaptığı gerekçesiyle tutuklanarak Yassıada'ya gönderildi. 180 gün kaldıktan sonra tahliye oldu. 1962 - 1985 yılları arasında sahibi ve kurucusu olduğu Adalet Gazetesinde, Sokaktaki Adam rumuzuyla yazılar yazdı.

Yazılarından dolayı 60 gün Kızılcahamam, 811 gün Ankara Merkez Kapalı Cezaevinin Hilton Koğuşunda yatan Dilligil 13 Kasım 1960 yılında tahliye olmuştur. 1965 - 1969 döneminde Adana Milletvekili olarak Parlamentoda bulundu. 1969 ve 1970 yıllarında Yılın Gazetecisi seçilen Dilligil, 26.3.1997 yılında Ankara'da vefat etmiştir.
  Alıntı ile Cevapla
14 Üyemiz OkyanusunKalbi'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 11.01.2011, 00:36   #6
Çevrimdışı
OkyanusunKalbi
WoodStock

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Ulucanlar Cezaevi | Ulucanlar Cezaevi Müzesi (Ankara)


****


Hilton Koğuşu

Cezaevinde mahkumlar arasında Hilton olarak adlandırılan 9. ve 10. koğuşlar, ilk kez 1957 yılında dönemin milletvekili sayın Osman Bölükbaşı'nın tevkifi üzerine özel olarak yaptırılmıştır. Ankara manzaralı Hilton daha sonraki yıllarda dönemin Başbakanı sayın Bülent Ecevit'in tutukluluk sürecine tanıklık ettiği gibi daha birçok önemli gazeteci ve yazarın yoluda Ulucanlar'dan geçmiştir.


4. Koğuş

Balmumu heykellerinin sergilendiği, kuş kafesinden tahta telek rafına, ahşap yemek masasından, orjinal duvar yazılarına, eski radyosundan, naylon maşrapasına, duvardaki sazına, asılı halısına kadar birçok orjinal eşyanın muhafaza edildiği koğuşlardan bir

5. Koğuş

Ulucanlar Cezaevinde kalmış mahkumların biyografilerinin sergilendiği, bunun yanında teneke sobası, tel dolabı, eski paslı ranzaları, bakır güyümü, orjinal duvar yazıları, mahkum el yapımı duvar resimlerinin özenle korunduğu koğuşlardan bir tanesidir.

****

Hamam

Ulucanlar'ın hamam bölümü cezaevindeki mahkumların banyo ihtiyaçlarını karşıladıkları yer olmanın dışında nice kaçış planlarına da tanıklık etmiştir.


****


Mescid



Belirli aralıklarla Diyanet İşleri Bakanlığı tarafından dini görevli aracılığı ile bilgilendirilen tutukluların ibadetlerini yaptıkları bölümdür.

****


Tecritler




Cezaevlerine şüpheli olarak getirilmiş tutukluların cezası kesinleşinceye kadar bekletilip, cezası kesinleştikten sonra, ilgili yerlere gönnderilmek üzere barındırıldıkları veya cezası tamamen kesinleşip, hücre cezası çarptırılmış kişilerin kaldıkları bölümlerdir.

****

Zindanlar







****



Toplum içerisinde yüz kızartıcı (tecavüz, cinayet, taciz) gibi suçlardan veya koğuşlarda sıkıntı yaratıp uyarı cezası aldığı halde aynı davranışlara devam eden hükümlülerin gönderildiği çok karanlık, soğuk ve sıkıntı veren, tek kişilik küçük odalardır.

****

Darağacı






Darağacını Müebbete Mahkum Ettik !

Ulucanlar Cezaevi'nin bahçesinde dimdik yükselen kavak ağacının, hemen yanında olan orjinal darağacı, sadece darağacı olmanın ötesinde Türkiye'nin dünü ile bugünü arasındaki geçişin aslında tam ortasında duruyor...

  Alıntı ile Cevapla
13 Üyemiz OkyanusunKalbi'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 11.01.2011, 00:53   #7
Çevrimdışı
OkyanusunKalbi
WoodStock

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Ulucanlar Cezaevi | Ulucanlar Cezaevi Müzesi (Ankara)

Ulucanlar Müzesi



Ulucanlar Cezaevi, idamlarla, işkencelerle hafızalardaki yerini aldı. Şimdi ise bir müze...
Ulucanlar Cezaevi, 81 yıllık faaliyet süresi içinde İskilipli Atıf Hoca, Deniz Gezmiş, Necdet Adalı, Hüseyin İnan ve Mehmet Pehlivanoğlu'nun da bulunduğu 19 kişinin idam edilmesiyle, işkencelerle hafızalardaki yerini aldı. Altındağ Belediyesi, çoğu kişinin hatırlamak dahi istemediği bu mekanı, aslına uygun olarak dizayn ederek “hoparlörlerinden çığlık seslerinin” duyulduğu, koğuşlarda balmumundan mahkumların bulunduğu, o günlere yaşamak isteyenlere bir süre için de olsa “mahkumluğu yaşatacak” tecrit odalarının yer aldığı müzeye dönüştürdü.


Aslına uygun şekilde düzenlenen cezaevi koğuşlarına ve tecrit odalarına balmumundan yapılan 22 mahkum heykeli yerleştirilirken, müzenin koridorlardaki hoparlörlerinden tecrit odalarındaki işkenceleri yansıtan çığlık sesleri yankılanıyor. Cezaevi avlusundaki mahkumların dilek ağacının dallarına ise bir dönem Ulucanlar'da tutuklu kalan Necip Fazıl Kısakürek, Nazım Hikmet Ran, Muhsin Yazıcıoğlu, Osman Bölükbaşı, Osman Yüksel Sedengeçti, Bülent Ecevit, Fakir Baykurt, Hüseyin Cahit Yalçın, Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan, Ali Bülent Orkan, Mustafa Pehlivanoğlu, Fikri Arıkan, Cevat Şakir Kabağaçlı, Yılmaz Güney, Necdet Adalı, Erdal Eren'e kadar bir çok ismin fotoğrafları asıldı.
Ziyaret edenleri özellikle idamların, işkencelerin yaşandığı dönemlere götüren türkülerin yankılandığı müzede, Muhsin Yazıcıoğlu'nun seccadesi ve süveteri, Hüseyin İnan'ın idamdan sonra üzerinden çıkarılan fanilası, Deniz Gezmiş'in sigarası, ders notları gibi kişisel eşyaları da sergileniyor.


Ankara
'nın Altındağ ilçesinin Ulucanlar semtinde bulunan, “Cebeci Tevkifhanesi, Cebeci Umumi Hapishanesi, Cebeci Sivil Cezaevi, Ankara Merkez Kapalı Cezaevi ve son olarak Ulucanlar Merkez Kapalı Cezaevi” olarak adlandırılan cezaevi, kurulduğu 1925 yılından kapatıldığı 2006'ya kadar Türk demokrasi tarihine ve pek çok önemli döneme şahit oldu.
81 yıllık süreçte gazetecilerin, yazarların, politikacıların, aydınların yaşamlarına, hikayelerine, idamlarına, isyanlar ve isyanların bastırıldığı operasyonlara tanıklık eden Ulucanlar, Altındağ Belediyesi tarafından meşakkatli bir sürecin ardından”Ulucanlar Cezaevi Müzesi Kültür ve Sanat Merkezi” yapıldı.
Eski başbakanlardan Bülent Ecevit'ten Osman Bölükbaşı'na, Nazım Hikmet'ten Necip Fazıl'a, Deniz Gezmiş'ten Muhsin Yazıcıoğlu'na pek çok ismin yolunun geçtiği, Türkiye'nin çalkantılı dönemlerine şahit olan Ulucanlar, ziyaretçilerini tarihi bir yolculuğuna çıkarıyor.



Cezaevinin kontrol noktasından müzeye giren ziyaretçiler, Adnan Menderes Bulvarı'ndan geçerek mahkumların manzarasından dolayı “Hilton koğuşu” adını verdikleri, 9. ve 10. koğuşlara geliyor. Ranzalar ve biyografilerin yer aldığı Bülent Ecevit ve Osman Bölükbaşı'nın kaldığı bu koğuştan çıkan ziyaretçiler, daha sonra ağır suçluların cezalandırıldıkları tecrit odalarının bulunduğu alana ulaşıyorlar.




****

Mahkumların Kişisel Eşyaları




Özel seslendirme ve ışıklandırmayla; işkenceler ve mahkumların çığlıklarının, gardiyanların bağırma seslerinin yankılandığı, balmumu heykellerin gerçeklerini aratmadığı odaları görme fırsatı bulan ziyaretçiler, ardından yine balmumu heykellerle çay ocağından ağasına kadar tüm unsurlarının yer aldığı 4. koğuşa geliyor.



Ardından 5. koğuşa gelen ziyaretçiler, Ulucanlar'da kalan tanınmış isimlerin ranzalara asılan biyografilerini görebiliyor. 6. koğuşta ise yine biyografiler ile Yılmaz Güney'in kravatı, Bülent Ecevit'in şapkası ve kravatı, idam edilen Fikri Arıkan'ın elbisesi, Mehmet Pehlivanoğlu'nun kardeşine yazdığı, Ak Parti Grup konuşmasında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın okuduğu orijinal mektup, ayakkabısı takım elbisesi, Deniz Gezmiş'in kendi el yazısıyla Roma hukuku ders notları, sigarası ve üzerinden çıkan paraları, Yusuf Aslan'ın kaşkolu, Hüseyin İnan'ın idamın ardından üzerinden kesilerek çıkarılan fanilası, Muhsin Yazıcıoğlu'nun namaz takkesi, seccadesi, süveteri gibi kişisel eşyaları yer alıyor.

6. koğuşun duygusal ortamından çıkan ziyaretçiler, mahkumların cezalandırıldıkları zindanlardan geçerek büyük avluya çıkıyorlar. Büyük avluda mahkumların banyo yaptıkları hamamın ardından, Ulucanlar'da kalan kişilerin resimlerinin yer aldığı ağacı görebiliyor.



Ziyaretçiler, İskilipli Atıf Hoca, Necdet Adalı, Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan, Mehmet Pehlivanoğlu'nun da aralarında bulunduğu 19 kişinin idam edilerek cezaevinden çıkabildiği “Dar ağacı”nı da görerek müzeden ayrılıyorlar.

****


Duvarlardaki Yazılar Bile Duruyor
Ulucanlar Cezaevi Müzesi Proje Genel Koordinatörü Deniz Yavuz AA muhabirine yaptığı açıklamada, Ulucanlar Cezaevi'nin 2006 yılında tahliye edilerek Altındağ Belediyesi'ne devredildiğini, ardından da müze restorasyon ve içerik araştırma çalışmalarının başladığını söyledi.



Cezaevinin arşivinin 2 kez yangın geçirmesi nedeniyle ellerinde kesin bir kayıt olmadığını anlatan Yavuz, uzun ve titizlikle yürütülen çalışmaların ardından mahkumların ve idam edilen isimlerin aileleriyle görüştüğünü belirterek, şunları kaydetti:
“Müzemiz açılış için gün sayıyor. Süreç uzun ve yorucuydu. Mahkumlarla, aileleriyle görüştük. Onları ikna ettik. Başta bize itimat etmiyorlardı. 'Eski defterleri açmayın, kapatın' diyorlardı. Aileler eşyaları bize güvenerek müzemize bağışladılar. Çok ciddi bir projeydi. Ankara için çok iyi bir kazanım oldu Ulucanlar Cezaevi Müzesi. Ulucanlar'da kalmış mahkumların yazdıkları kitaplar ve Türkiye'nin geçirdiği siyasi dönemleri anlatan kitaplar ve mahkeme tutanaklarının bulunduğu kütüphanesi, film platoları, açık hava fotoğraf sergileri, balmumu heykellerin sergilendiği koğuş ve tecritler, mahkum özel eşyalarının sergilendiği koğuş, avlularında duyulan seçilmiş cezaevi türkü ve şiir sistemi, hamamı, ziyaretçi görüş mahalli, tecritlerde yankılanan mahkum-gardiyan konuşmaları ses ve efekt sistemleri, hatıra ürünleri satış bölümü, orijinal darağacı ve orijinal yağlı urgan, mahkumların yazdıkları orijinal duvar yazıları, yağlı boya tabloları özenle muhafaza ediliyor.”
Yavuz, müzedeki eşyaların tamamının orijinal olduğuna dikkati çekerek, şöyle devam etti:

“Ranzalar burada kullanılmış, posterler, radyolar var. Tamamı orijinal. Hiçbir şekilde dışarıdan girme yeni bir eşya yok. Duvarlardaki yazılar bile duruyor. Bunların Hepsi uzun süre bir çalışmanın ardından ortaya çıktı. Cezaevinin önemli unsurlarından biri fareleri. Müzemizde farelere de yer verdik. Çok anlamlı çok duygulandırıcı bir müze. Müzede özel olarak seçtiğimiz müzikler ziyaretçilere eşlik ediyor. Burayı gezenler çok duygulu anlan yaşayacaklarına inanıyoruz. Aileler bize güvendiler. Hiç kimsenin üzerini çizmedik bu projede, es geçmedik, atlamadık. 1925'ten kapandığı güne kadar düşünceleri, yaptıkları ve söyledikleri için hüküm giymiş, idam edilmiş ne kadar insan varsa hepsine yer verdik. Biz objektif davrandık. Başkanımız Veysel Tiryaki de çalışmaları yakinen takip etti. Çok hassas davrandı bu konuda çok özverisi vardır. Sonuçta güzel bir çalışma ortaya çıktı.”

****

Yoklama defteri, telsizi ve copuyla infaz koruma memuru



****


Özel Tecrit Odası

Müzede vatandaşlardan gelen istek üzerine özel bir bölüm oluşturduklarını vurgulayan Yavuz, “Tecritlerin üst bölümünde, gelen talep üzerine, tamamen cezaevi koşullarını daha iyi algılayabilmeleri adına bir tecrit odası oluşturduk. Burada ortamı görmek isteyen kişiler, cüzi bir ücret ödeyerek 15 dakika veya 1 saat kalacak. Üzerlerindeki saat, telefonları alınacak. Cezaevi ortamını yaşayacaklar. Kelepçelenecekler, gardiyan eşliğinde hücreye konulacaklar. Süreleri dolmadan çıkarılmayacaklar. Tutsaklıkla özgürlük arasındaki farkı anlayacaklar. Bunu tamamen vatandaşlardan gelen talep üzerine oluşturduk” diye konuştu.

Yavuz, Ulucanlar için “Tevkıfhane'den Müzeye Ulucanlar” ismiyle bir kitap ile 1925-2006 yılları arasını kapsayan bir belgesel hazırladıklarını kaydetti.
Kaynak
  Alıntı ile Cevapla
13 Üyemiz OkyanusunKalbi'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 19.01.2011, 09:05   #8
Çevrimdışı
Nazlı
Süper Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Ulucanlar Cezaevi | Ulucanlar Cezaevi Müzesi (Ankara)

Teşekürler OkyanusunKalbi.
__________________
  Alıntı ile Cevapla
8 Üyemiz Nazlı'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 19.01.2011, 10:47   #9
Çevrimdışı
Kardelen26
Müdavim

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Ulucanlar Cezaevi | Ulucanlar Cezaevi Müzesi (Ankara)

Teşekkürler Okicim kalbicim
__________________
  Alıntı ile Cevapla
10 Üyemiz Kardelen26'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 20.01.2011, 23:16   #10
Çevrimdışı
Basakca
Müdavim

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Ulucanlar Cezaevi | Ulucanlar Cezaevi Müzesi (Ankara)

Konuyu okurken müzik eşliğinde kulağma Can Dündar'ın seslendirmesi geldi.Bir Yudum İnsan...Bir Yudum Ulu Canlar...

Cezaevi adıyla, içinde yapılanlarla ne kadar da zıt kutuplarda...Can olduklarını unutup,akla hayale gelmeyecek işkençeler ve can almalar...

Şimdide günah çıkartır gibi.........

***

Ellerine sağlık...Teşekkürler Oki'ciğim...
__________________
"Ey egosu boyundan büyük insan..
Bir gün ölüp toprak olacaksın. Bir tohum filizlenecek ot olacaksın, bir öküz seni yiyecek ve atık olacaksın.. Yani hep aynı kalacaksın."

  Alıntı ile Cevapla
8 Üyemiz Basakca'in Mesajına Teşekkür Etti.
Cevapla

Bu Sayfayı Paylaşabilirsiniz

Etiketler
ulucanlar cezaevi, ulucanlar cezevi müzesi


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hızlı Erişim


WEZ Format +3. Şuan Saat: 00:26.


Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Önemli Uyarı
www.forumgercek.com binlerce kişinin paylaşım ve yorum yaptığı bir forum sitesidir. Kullanıcıların paylaşımları ve yorumları onaydan geçmeden hemen yayınlanmaktadır. Paylaşım ve yorumlardan doğabilecek bütün sorumluluk kullanıcıya aittir. Forumumuzda T.C. yasalarına aykırı ve telif hakkı içeren bir paylaşımın yapıldığına rastladıysanız, lütfen bizi bu konuda bilgilendiriniz. Bildiriniz incelenerek, 48 saat içerisinde gereken yapılacaktır. Bildirinizi BURADAN yapabilirsiniz.