Forum Gerçek

AnasayfaForumları Okundu Kabul Et Bugünkü Mesajlar
Geri git   Forum Gerçek > Görsel ve İşitsel Sanat Yapıtları > Resim | Fotoğraf | Heykel > Türk Ressamların Biyografileri

Türk Ressamların Biyografileri Türk ressamların biyografi ve eserlerinden örnekler


Yeni Konu aç  Cevapla
 
Seçenekler
Eski 18.11.2010, 19:44   #1
Çevrimdışı
ReaL
Deniz Sevengillerden

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Osman Hamdi Bey - Türk Arkeolog, Müzeci ve Ressam (1842 - 1910)






Osman Hamdi, (d. 30 Aralık 1842, İstanbul - ö. 24 Şubat 1910 İstanbul) Türk arkeolog, müzeci ve ressam.


Osmanlı sadrazamlarından İbrahim Ethem Paşa’nın oğlu, müzeci Halil Ethem Bey ve nümizmat İsmail Galip Bey’in ağabeyidir.



İlk Türk arkeoloğu kabul edilir. En önemli arkeolojik kazısı 1887-1888’de gerçekleştirildiği Sayda Kral Mezarlığı (Lübnan) kazılardır. Bu kazılar sırasında dünyaca ünlü İskender Lahidi’ni bulmuştur.

Çağdaş Türk müzeciliğinin kurucusudur. İstanbul Arkeoloji Müzesi'ni kurmuş, 29 yıl müdürlüğünü yapmış ve müzeyi dünyanın sayılı müzeleri arasına sokmuştur.

Günümüzde varlığını Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi olarak sürdüren Sanayi-i Nefise Mekteb-i Alisi'nin kurucusudur. İlk Türk ressamlarından birisidir ve Türk resminde figürlü kompozisyon kullanan ilk ressam olarak tarihe geçmiştir.




Osman Hamdi Bey Silah Taciri İsimli
Eseri Üzerinde Çalışırken (1908)





Ressam Osman Hamdi Bey'in Yaşamı
30 Aralık 1842’de İstanbul’da dünyaya geldi. Ülkenin ilk maden mühendislerinden olan babası İbrahim Ethem Bey, 1877’de sadrazamlığa kadar yükselen bir devlet adamıydı. Ailenin ikisi kız altı çocuğundan en büyüğü Osman Hamdi’dir. Erkek kardeşlerinden Mustafa Bey İstanbul gümrük müdürü, İsmail Galip Bey Türkiye’de nümizmatik biliminin kurucularından biri, Halil Ethem Bey ise müzeci olmuştur.



Osman Hamdi, ilkokul öğreniminin ardından, 1856 yılında Maarif-i Adliye okuluna başladı. Oğullarının yurtdışında öğrenim görmesini isteyen babası onu birkaç yıl sonra hukuk öğrenimi için Paris'e gönderdi. Paris’te kaldığı 12 yıl boyunca hukuk öğrenimini sürdürürken o dönemin ünlü ressamlarından olan Jean Léon Gérôme (1824 - 1904) ve Boulanger'in atölyelerinde çıraklık yaparak iyi bir resim eğitimi aldı.
Onun Paris’te bulunduğu dönemde Osmanlı Devleti resim öğrenimi için Şeker Ahmet Paşa ve Süleyman Seyyid’i Paris’e göndermişti. Bu üç kişi, Türk resim sanatının ilk kuşağını oluşturdu. Osman Hamdi Bey, 1867 Paris Dünya Sergisi’ne bugün nerede oldukları bilinmeyen “Çingenelerin Molası”, “Pusuda Zeybek “ve “Zeybeğin Ölümü” adlı üç yapıtını gönderdi. Paris’te tanışıp evlendiği Marie adlı eşi ile 10 yıl evli kaldı, Fatma ve Hayriye adlı iki kızları oldu.



Yurda döndükten sonra devletin farklı kademelerinde görev aldı. İlk görevi Bağdat İli Yabancı İşler Müdürlüğü idi. Mithat Paşa’nın Bağdat’a vali olması nedeniyle geldiği bu şehrin çeşitli görünümlerini yansıtan tablolar yaptı, Bağdat tarihi ve arkeolojisi ile ilgilendi. O sırada vali Mithat Paşa’nın yardımcısı olan, geleceğin ünlü romancısı Ahmet Mithat Efendi ile tanışıp dost oldu.

İstanbul’a döndüğünde Saray Protokol Müdür Yardımcısı olan Osman Hamdi, bu sırada Viyana’da düzenlenen Uluslararası Sergi’ye komiser olarak katıldı. Viyana’da iken tanıştığı adı Marie olan bir başka Fransız hanımla ikinci evliliğini yaptı. Naile Hanım adını alan ikinci eşinden Melek, Leyla, Ethem, Nazlı adlı çocukları dünyaya geldi.



Osman Hamdi Bey ve Kızı


Osmanlı-Rus Harbi’nden sonra devlet memurluğundan ayrılan Osman Hamdi Bey, 1881'de Müze-i Hümayun (İmparatorluk Müzesi) müdürü Anton Dethier’in ölümü üzerine padişahın şahsi emri ile müze müdürlüğüne atandı.

1 Ocak 1882’de padişah II. Abdülhamit, tarafından bir başka göreve daha atandı. Türkiye’nin ilk güzel sanatlar okulu olan Sanayi-i Nefise Mektebi’nin müdürlüğü ile görevlendirilmişti. Okul binasını Mimar Vallaury ile birlikte tasarladı. Binanın inşası ve akademik kadronun kurulmasının ardından okulu 2 Mart 1883’te öğretime açtı.
Müze-i Hümayun müdürü olarak ilk işi eski eserlerin yurt dışına götürülmesini yasaklayan bir tüzük hazırlamaktı.



Yürürlükte bulunan 1874 tarihli “Asar-ı Atika Nizamnamesi"ni 1883 yılında yeniden düzenledi ve yürürlüğe soktu. Bu yeni düzenleme ile Batılı ülkelere Osmanlı topraklarından eski eser kaçırılmasını önledi.

Müze müdürlüğü sırasında ilk Türk bilimsel kazılarını başlatan Osman Hamdi Bey, Nemrut Dağı, Lagina (Muğla, Yatağan) ve Sayda (Lübnan)'da arkeolojik kazılar gerçekleştirdi. Sayda’da yaptığı kazılarda bulduğu antik eserler arasında arkeoloji dünyasının başyapıtlarından sayılan İskender Lahiti de bulunmaktadır. Söz konusu eserler, İstanbul Arkeoloji Müzesi'nde sergilenmektedir.



Sidon (Sayda) kazılarında İskender Lahti'nin
Mezar Odasından Çıkarılışı (1887)



Osman Hamdi Bey Nemrut Kazıları Sırasında
(1883)



Osman Hamdi Bey, ona uluslar arası ün getiren bu kazılarla ilgili olarak arkeolog Salomon Reinach ile birlikte “ Une necropole a Sidon (Sayda Kral Mezarlığı)” adlı bir kitap yazmış ve 1892’de Paris’te yayımlatmıştır.
Osman Hamdi Bey, yakın çevresini de çeşitli kazılarda görevlendirmişti. Oğlu Mimar Ethem Bey’in Tralles natik kentinde (Güzelhisar, Aydın) yaptığı kazılarda Roma tanrısı Artemis'e atfedilmiş bir tapınağın frizleri ile daha birçok eser ortaya çıkarıldı ve Müze-i Hümayun’a getirildi. Aydın’da Alabanda ve Sidamara antik kentlerindeki kazılarının başında kardeşi Halil Ethem Bey’i görevlendirdi. Müze Memurlarından Makridi Bey, Rakka, Boğazköy, Alacahöyük, Akalan,Langaza, Rodos, Taşöz ve Notion kazılarını yürüttü.

Osman Hamdi Bey, kazılar neticesinde artan eserleri sergileyebilmek için yeni bir bina arayışına girdi. Eserler, Aya İrini’den sonra Çinili Köşk’e taşınmıştı ancak burası da yetersiz gelmekteydi. Devrin yöneticilerini ikna ederek bugünkü İstanbul Arkeoloji Müzesi binasını inşa ettirdi. Üç aşamada tamamlanan müze binasının ilk kısmı 1899'da, ikinci kısmı 1903'de, üçüncü kısmı 1907 yılında ziyarete açıldı. Müzenin içinde fotoğrafhane, kütüphane, modelhane yaptırdı.

Müze-i Hümayun, arkeoloji ağırlıklı bir müze olmuştu. Koleksiyondaki silahlar ve askeri teçhizatlar Aya İrini’de bırakıldı ve "Esliha-i Askeriye Müzesi" adıyla düzenlendi. Bugünkü Askeri Müze’nin temeli olan bu yeni müze, 1908’de ziyarete açıldı. Osman Hamdi Bey’in İstanbul dışındaki kentlerde kurdurduğu eser depoları ilerde kurulacak bölge müzelerinin temeli oldu. Sanayi Nefise Mektebi öğrencilerinin eserlerini mektebin büyük salonunda toplayarak Güzel Sanatlar Müzesi’nin çekirdeğini oluşturmaya başladı. Tüm bu çabaları, onu çağdaş türk müzeciliğinin kurucusu yapmıştır.

Osman Hamdi Bey, müzecilik ve arkeoloji çalışmalarını sürdürürken resim yapmayı hiç bırakmadı. Resimlerini genellikle Eskihisar, Gebze’deki evinde geçirdiği yaz aylarında yaptı. Türk resminde ilk kez figürlü kompozisyonu kullanan ressamdı. Resimlerinde okuyan, tartışan, özlemini duyduğu Türk aydın tipini ve dışarıya açılmış kadın imgesini ele aldı. Dekor olarak tarihi yapıları, aksesuar olarak tarihi eşyaları kullandı. "Kaplumbağa Terbiyecisi" (1906), "Silah Taciri" (1908) Osman Hamdi’nin en ilgi çeken ve özgün eserlerindendir. Birçok resmi İstanbul Resim ve Heykel Müzesi, Londra, Liverpool ve Boston müzelerinde sergilenmektedir.

Sanatçı, 24 Şubat 1910 tarihinde Kuruçeşme’de (İstanbul) yalısında hayatını kaybetti. Ayasofya’da kılınan cenaze namazının ardından müzenin bulunduğu Çinili Köşk’e getirilen cenazesi, vasiyeti üzerine Eskihisar’a götürülerek defnedildi. Mezarının başına Bakanlar Kurulu kararıyla iki isimsiz Selçuklu taşı kondu. Sanatçının Eskihisar' daki köşkü 1987’den bu yana müze olarak hizmet verir.




Osman Hamdi Bey'in Albümünden










Önemli Eserleri

  • Kahve OcağıI(1879)
  • Kahve OcağıI II (1879)
  • Haremden (1880)
  • İki Müzisyen Kız (1880)
  • Kuran Okuyan Kız (1880)
  • Çarşaflanan Kadınlar (1880)
  • Vazo Yerleştiren Kız (1881)
  • Gebze Manzara (1881)
  • Kız-Tevfika (1882)
  • Gezintide Kadınlar (1887)
  • Türbe Ziyaretinde İki Genç Kız I
  • Türbe Ziyaretinde İki Genç Kız II (1890)
  • Bursa’da Yeşil Camii’de, 1890
  • Mihrap (1901)
  • Âb-ı Hayat Çeşmesi, 1904
  • Silah Taciri II, 1908
  • Feraceli Kadınlar (1904)
  • Pembe Başlıklı Kız (1904)
  • Kaplumbağa Terbiyecisi (1906)
  • Mimozalı Kadın (1906)
  • Silah Taciri (1908)
  • Şehzade Türbesi’nde Derviş, 1908 (Detay)
  • Beyaz Entarili Kız (1908)
  • Kahvedeki Bozayı (1908)

  Alıntı ile Cevapla
Eski 18.11.2010, 19:44   #2
Çevrimdışı
ReaL
Deniz Sevengillerden

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Osman Hamdi Bey - Türk Arkeolog, Müzeci ve Ressam (1842 - 1910)

Kahve Ocağı (1879)


Tuval / Yağlıboya
50 x 38 cm.
Leon Grünberg Koleksiyonu

Osman Hamdi Bey’in resimleri ikonografik açıdan çözümlendiğinde karşımıza çıkan ve artık bir sorun teşkil eden yegâne nokta, onun Oryantalizm’i ve bu Oryantalizm’i farklı bir zemine oturtma, handiyse meşru kılma çabalarıdır. İşte Osman Hamdi Bey’in “Kahve Ocağı” adlı tablosu da bu bağlamda değerlendirildiği takdirde, bu çabaların en azından Osman Hamdi’nin her tablosu için geçerli olmadığı görülebilecektir.





Haremden (1880)

Tuval / Yağlıboya
56 x 116 cm.

"Kahve Ocağı" için geçerli olan "Oryantalizm damgası"nı, Osman Hamdi Bey'in "Haremden" adlı resmi için de gündeme getirmek mümkündür. Nedenine gelince…

Öncelikle resmin isminden başlamakta yarar var: "
Haremden". Resmin isminden başlamak, araştırmacıların Osman Hamdi Bey'in Batılı Oryantalistler ile aynı temaları farklı içeriklerle sunduğunu düşünmelerine ve bu yolla Osman Hamdi Bey'in Batılı Oryantalistleri sorgulayarak, resimleriyle onlara yanıt verdiğini belirtmelerine neden olacaktır.

İkinci Açıklama
“Kahve Ocağı” için geçerli olan “Oryantalizm damgası”nı, Osman Hamdi Bey’in “Haremden” adlı resmi için de gündeme getirmek mümkündür. Nedenine gelince… Öncelikle resmin isminden başlamakta yarar var: “Haremden”. Resmin isminden başlamak, araştırmacıların Osman Hamdi Bey’in Batılı Oryantalistler ile aynı temaları farklı içeriklerle sunduğunu düşünmelerine ve bu yolla Osman Hamdi Bey’in Batılı Oryantalistleri sorgulayarak, resimleriyle onlara yanıt verdiğini belirtmelerine neden olacaktır. Acaba durum bu kadar basit midir? Batılı Oryantalistlerin neredeyse her birinin an az bir kez işlediği “Harem” konusunu ele alalım. Nedir bir haremde karşımıza çıkan? Erotizmin had safhaya vardığı, her an hazır bir halde bekleyen kadınların sunulduğu bir oda(cık). Bir de Osman Hamdi Bey’in “Harem’den” adlı resmine bakalım. Burada, Haşim Nur Gürel’in de belirttiği gibi birbiriyle iletişimsiz, belki sadece en sağdaki kadın figürünün bakışlarıyla diğer kadınlarla bir ilişki kurma içerisinde olduğu söylenebilir, dünyalarından bezmiş, asık suratlı ve erotizmden arındırılmış dört kadın figürü bulunmakta. Bu kadın figürleri, sıradan bir harem sahnesinden farklı olarak, bir çalışma anının sonrasında dinlenirken resimlenmiş gibiler. Üstelik sağ arka planda asılı olan peştamallar buranın bir çamaşırhane mi yoksa bir harem mi olduğu sorusunu akla getirmiyor değil. Tam da bu noktayı bir miktar deşecek olursak, işte Oryantalizm damgasını vurmaktan neden kaçınmadığımız da anlaşılacaktır. Bu kadınların, sağ planda asılı olan eşyalar hamamda kullanılan eşyalar olduklarına göre, hamamdan çıkıp pür-i pak bir biçimde seçilmeyi beklediklerini düşünmek de olasıdır. Kaldı ki, Haşim Nur Gürel’in dikkati çektiği noktayı, dört sayısının, İslam dininde eş iznine karşılık geldiğini de göz önünde bulunduracak olursak, bu kadınların bekleyen kadınlar olduklarını düşünmemiz olasıdır ve Osman Hamdi Bey’i bir Oryantalist olarak değerlendirmemek için de hiçbir nedenimiz yoktur. Başta da belirtildiği gibi, şayet bu mekanı bir çamaşırhane olarak düşününlmüyorsa!?



İki Müzisyen Kız (1880)


Tuval / Yağlıboya
Suna – İnan Kıraç Koleksiyonu

Osman Hamdi Bey’in Paris’te resim eğitimi aldığı yıllarda Jean- Leon Gérôme’un ve Gustave Boulanger’nin öğrencisi olması ve onların etkisiyle Oryantalist konulara yönelmesi, Türk resminde figür geleneğini başlattığı gibi, fotoğraf - resim ilişkisinin de yeniden gündeme gelmesini sağlamıştır. O halde Osman Hamdi Bey’in Oryantalist bir ressam olup olmadığını şimdilik bir kenara bırakıp onun resimlerinde fotoğrafla olan ilişkiye bakmak da yararlı olacaktır. “İki Müzisyen Kız” adlı resmi de bu bakış açısına imkân tanımakta.


  Alıntı ile Cevapla
Eski 18.11.2010, 19:45   #3
Çevrimdışı
ReaL
Deniz Sevengillerden

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Osman Hamdi Bey - Türk Arkeolog, Müzeci ve Ressam (1842 - 1910)

Kur'an Okuyan Kız (1880)


Tuval / Yağlıboya
Özel Koleksiyon

Osman Hamdi Bey’in “Haremden” adlı tablosuyla aynı tarihli olan “Kuran Okuyan Kız” tablosuna baktığımızda da, durumun pek farklı olmadığını, diğer bir deyişle Osman Hamdi Bey’i diğer Oryantalistlerden ille de farklı kılmak gibi bir tutum içine girmemizin gereksiz olduğunu anlamamız mümkün. Zira, bana kalırsa Osman Hamdi Bey’in burada işlediği konu, kadının kendisi olup, bu kadını muhakkak diğer Oryantalistlerin kadınlarıyla karşılaştırmamız gerekmemekte.


Osman Hamdi Bey’in, resimlerinde figürlerini değişik mekânlarda betimlediği ve bazen aynı mekânları kullandığı bilinen bir gerçektir. Osman Hamdi Bey’in resimlerine fon oluşturan mimari arka planlarda Osmanlı ya da Selçuklu, dolayısıyla da İslam dekorunun yer aldığı da hemen hemen tüm resimlerinde görülebilmektedir. Osman Hamdi Bey, resimlerinde gerek mimari arka planlarda gerekse figürlerinin ya da aksesuarlarının büyük çoğunluğunda, ayrıntılı bir fon yaratmak ve figürlerinde de kostüm detaylarına yer vermek amacıyla kareleme yöntemiyle büyüttüğü fotoğraflardan yararlanmış bir sanatçıdır. Osman Hamdi Bey’in resimlerinde fotoğrafı bir araç olarak kullandığı, muhtemelen Bursa Yeşil Camii içinde resimlediği “İki Müzisyen Kız” tablosunda görülmektedir.



Vazo Yerleştiren Kız I (1881)


Tuval / Yağlıboya
55 x 37 cm.
Özel Koleksiyon

Osman Hamdi Bey’in fotoğrafik gerçekçiliğe bağlı kaldığı resimlerinden biri de, “Vazo Yerleştiren Kız I”. Adından da anlaşılacağı gibi, bu bir dizi ve bu resmin ikincisi ve belki bilgisine sahip olmasak da üçüncüsü ve dördüncüsü de bulunuyor. “Vazo Yerleştiren Kız I”, çoğu yorumda karşımıza çıkan, Osman Hamdi Bey’in resimlerinde fotoğrafik gerçekçilikten kaynaklanan kuru bir havanın bulunduğu yolundaki görüşleri tersine çeviriyor. Bunu, duvardaki sarı tonlarına ve kadın figürünün sarı giysisine düşen ışık huzmeleri kanıtlamakta. Ev içindeki yaşamdan bir enstantanenin sunulduğu resimde dikkati çeken bir nokta ise, kadının çıplak ayakları… İşte burada Osman Hamdi Bey’in kadınlarında erotizmin olmaması ve bu nedenle de onun diğer Oryantalistlerden ayrıldığını ileri süren görüşlere dönmemiz gerekmekte. Osman Hamdi Bey, bir iç mekânda betimlediği bu kadın figüründe kadının jestlerini sunmak yoluyla kadının erotizmini vurgulamış durumdadır aslında. O halde, onu diğer Oryantalistlerden ayıran, erotizmi örtük bir biçimde vurgulaması mıdır?




Gezintide Kadınlar - (1887)


Tuval / Yağlıboya
84 x 132 cm.
Yapı Kredi Bankası Koleksiyonu

"Gezintide Kadınlar"a geldiğimizde yine Osman Hamdi Bey ve Oryantalizmi üzerine yapılan yorumlara dönmemiz adeta bir zorunluluk ve burada Edhem Eldem'in bu tabloyu da anarak sorduğu soruyu tekrarlamak da öyle…

"Gezintide Kadınlar"a bakışımız, 19. yüzyıl sonu ve 20. yüzyıl başındaki Avrupalı seyyahların işledikleri "
oryantalist" temaların başlarında rengarenk feraceler giymiş yaşmaklı İstanbul güzellerinin muhakkak yer aldığı sokak sahneleri geldiğinde değişebilir mi? (Edhem Eldem, "Osman Hamdi ve Oryantalizm", Dipnot, S.2, Kış-Bahar 2004, s. 52.)

  Alıntı ile Cevapla
Eski 18.11.2010, 19:46   #4
Çevrimdışı
ReaL
Deniz Sevengillerden

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Osman Hamdi Bey - Türk Arkeolog, Müzeci ve Ressam (1842 - 1910)

Sultanahmed Camii Girişinde Kadınlar (1890)


Tuval / Yağlıboya
Özel Koleksiyon

“Gezintide Kadınlar” için söylediklerimiz, Osman Hamdi Bey’in muhtemelen aynı tarihlerde gerçekleştirdiği “Sultanahmed Camii Girişinde Kadınlar” adlı resmi için de geçerlidir. Osman Hamdi Bey’in bu kez, önlerindeki güvercinlerle ilgilenen ve yine farklı pozlar sergilediği beş kadın figürü, yine davetkar fakat bir o kadar da kontrollü bakışlara sahiptirler. Arka planda, üçlü ve ikili kadın figürlerini ayırırcasına konumlandırılmış olan dilenci figürü ise, Batı’nın görmek istediği Doğu’dan enstantane sunmaktadır. Dolayısıyla Osman Hamdi Bey’in kadınları, en azından “Gezintide Kadınlar” ve “Sultanahmed Camii Girişinde Kadınlar” adlı resimlerine odaklandığımızda, Batılılaşma döneminin ev içinden dış dünyaya yönelen elit kadınından farklıdır. Evet, bu kadınlar dışarıdadır ama “öteki” tarafından görülmek üzere oradırlar. Belki de, Vasıf Kortun’un sözünü ettiği “entelektüel şizofreni” işte tam da burada devreye girmektedir. (Vasıf Kortun, “Osman Hamdi Üzerine Yeni Notlar”, Tarih ve Toplum, S.41, Mayıs 1987, s.281-282.)



Bursa’da Yeşil Camii’de (1890)


Tuval / Yağlıboya
81 x 59 cm.

Kitap, Osman Hamdi Bey’in resimlerinin büyük çoğunluğunda karşılaşılan öğelerden biridir ve Osman Hamdi Bey’in resimlerinde kitaba yer vermesi, genellikle onun dinin dogmatik yönünü sorgulaması olarak yorumlanır. Ancak bu başka bir biçimde de sorgulanamaz mı? en azından “Bursa’da Yeşil Camii’de” adlı resimde (ve birkaç resminde daha olduğu gibi) dikkati çekilmesi gereken nokta, kitabın Osman Hamdi Bey’in elinde oluşudur.




Mihrab (1901)


Tuval / Yağlıboya
210 x 108 cm.
Özel Koleksiyon


Osman Hamdi Bey'in belki de üzerinde en çok tartışılan resimlerinden biridir "Mihrap". Gerek döneminde gerekse döneminden neredeyse 100 yıl sonra sergilendiğinde eleştirilerin hedefi olmuş ve sadece eleştirilmekle de kalmayıp saldırılara dahi hedef olmuştur? O halde "Mihrab"ı bu kadar eleştirel kılan nedir ya da bir başka deyişle "Mihrab"ın bu denli tepki çekmesinin nedeni ne olabilir?



Âb-ı Hayat Çeşmesi (1904)


Tuval / Yağlıboya

“Âb-ı Hayat Çeşmesi” de yine Osman Hamdi Bey’in kendisini kitap okurken betimlediği resimleri arasındadır. Âb-ı Hayat Çeşmesi, bir yaşam kaynağı olarak düşünüldüğüne göre, Osman Hamdi Bey burada, kitabı ve kitap okumayı yaşamın ana kaynağı olarak mı görmektedir? Yoksa bu kitaplar yine “Bursa’da Yeşil Camii’de” adlı resminde de söz ettiğimiz gibi, Osman Hamdi Bey’in, ressamlığından, Sanayi-i Nefise Mektebi Âlisi kuruculuğuna ve müdürlüğüne, Asar-ı Atîka Nizamnamesi’ni çıkarmasına ve yaptıkları kazılara kadar uzanan çok yönlülüğüne mi işaret etmektedir?

  Alıntı ile Cevapla
Eski 18.11.2010, 19:47   #5
Çevrimdışı
ReaL
Deniz Sevengillerden

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Osman Hamdi Bey - Türk Arkeolog, Müzeci ve Ressam (1842 - 1910)

Silah Taciri II (1908)


Tuval / Yağlıboya
175 x 130 cm.

"Silah Taciri" resminde Osman Hamdi Bey'in kendisini ve oğlunu bir arada resimlediği görülür. Bu baba-oğul ikilemi, akla kuşakları, kuşak çatışmalarını, soyağaçlarını ve soyun sürdürülmesi bağlamında da ölümü getirir. Osman Hamdi Bey, resimde onun Arkeoloji Müzesi'nin kuruculuğuna da gönderme yapan bir sütun başlığı üzerinde otururken ve el jestinden anlaşıldığı kadarıyla oğluna öğütler verirken görülür. Kafasında sarıklı bir fes, elinde ve yanında miğfer ve hem yanında hem de resmin ön planında silahlar yer alır. Osman Hamdi'nin hemen yanında ayakta duran oğlu ise, kınından çektiği kılıcı ile görülür ve gençliği simgeler. Sağ arka planda ise, bir eli çenesinde olan ve bir eliyle de kucağındaki kapalı kitabı tutan yaşlı adama bir bezirganın bir parça bez uzattığı görülür. Bu arka plandaki iki figür, Osman Hamdi Bey'in bu resminde gençlik-yaşlılık, yaşam-ölüm dualitelerini işlediği fikrini daha da güçlendirir.

Özellikle de bezirgan figürünün yaşlı adama uzattığı bez, bir kefen bezi olarak düşünülecek olunduğunda, Osman Hamdi Bey'in artık, silahlarla, gösterişle ilgilenme çağını çoktan geride bıraktığını ve misyonunu oğluna devrettiğini bu resimle ilan ettiği görülür. Nitekim Osman Hamdi Bey, resmin yapılış tarihinden iki yıl sonra yaşama veda eder ve böylelikle de bu resim bir anlamda onun vasiyeti olarak görülebilir.




Şehzade Türbesi’nde Derviş (1908)

Tuval / Yağlıboya
122 x 92 cm.
MSGSÜ İRHM



“Şehzade Türbesi’nde Derviş” de, Osman Hamdi Bey’in, tıpkı “Silah Taciri II” gibi ölümünden iki yıl önce gerçekleştirdiği yapıtlarından biri. Aslında bu tablo için söyleyeceklerimiz de, baştan beri söylediklerimizin bir tekrarı niteliğinde olacaktır. Örneğin, resimde, kapı kanadından, duvar çinilerine, hatlara ve kandillere dek uzanan Türk-İslam mimarisi ve dekoruna ilişkin öğelerin büyük bir titizlikle işlenmesi, Osman Hamdi Bey’in bir eli göğsünde diğer eli havada and içercesine verdiği pozu, türbe içerisinde yer alan, Osman Hamdi Bey’in pek çok resminde karşımıza çıkan ve ayrı bir konu olarak da ele aldığı Şehzade lahitleri… Belli ki, Osman Hamdi Bey son yıllarında, yıllardır desen defteri ya da fotoğraf dağarcığında oluşturduğu notları “Şehzade Türbesi’nde Derviş” adlı resminde de bir araya getirmiştir.




Cami Kapısı Önünde Konuşan Hocalar

Tuval / Yağlıboya
140 x 105 cm.
MSGSÜ İRHM



“Cami Kapısı Önünde Konuşan Hocalar” adlı yapıtı da Osman Hamdi Bey’in, yayınlarda çok sık anılan resimlerinden biridir. Resim, konusu gereği adından çok söz edilen bir resim olduğu gibi, teknik anlamda da Osman Hamdi’ye dair pek çok ipucu vermektedir.

Öncelikle konunun nerede geçtiğini ele alırsak, başvuru kaynağımız Belgin Demirsar’ın Osman Hamdi Tablolarında Gerçekle İlişkiler adlı yayını olacaktır. (Kültür Bakanlığı Yayınları, 1989, s.161-62.) Belgin Demirsar, konunun geçtiği yeri, Karaman Hatuniye Medresesi’nin kışlık dershanesi olarak belirlemiştir ve MSGSÜ İRHM Arşivi’nde de bu mekana ait bir fotoğraf bulunmaktadır. Bunun yanı sıra resimde Konya Alaeddin Camii’ne ait bir minber kapı kanadı ve Gebze Çoban Mustafa Paşa Külliyesi’nden gelen bir kandil kullanılmıştır. Bunlar İstanbul Türk-İslam Eserleri Müzesi’nde kayıtlı olduğuna göre, Osman Hamdi Bey, bu öğeleri ya tek tek etüd etmiş ya da fotoğrafladıktan sonra kompozisyonuna aktarmıştır.

Figürlere gelecek olursak, kompozisyonda yer alan figürlerin de Osman Hamdi Bey’in kendisi olduğu ve dahası, “Bursa’da Yeşil Camii’nde” adlı resminde de aynı pozla yer aldığı görülecektir. Söz edilen figür, bir elini çenesine koymuş olan ve elinde kapalı bir kitap tutarak karşısındaki, sarıklı-cübbeli ve elindeki açık kitaptan ona bir şeyler okuyan Osman Hamdi’yi dinleyen Osman Hamdi figürüdür. Kompozisyonda aslında olay, bu iki Osman Hamdi figürü arasında geçmektedir fakat onların gerisinde, göğsünde kapalı bir kitap duran ve kollarını sıvamakta olan bir Osman Hamdi Bey daha yer alır.

Osman Hamdi Bey’in “Cami Kapısı Önünde Konuşan Hocalar” adlı tablosu, henüz tamamlanmamış bir tablodur ve bu nedenle de bu tabloda yer alan figürlere ilişkin yorumlarda bulunmak şu aşamada bana “aşırı yorum” yapmak gibi görünmekte. Belki Osman Hamdi Bey tablosunda, konuştukları mı yoksa tartıştıkları mı üzerine tartışılan figürlerini tamamlamıştır; onlara ekleyeceği bir şey yoktur. Ama ya varsa?...Yarım kalan bu yapıtında figürlerden birini değiştirecek, örneğin geri planda yer alan ve kolunu sıvayan figürün de eline bir obje tutuşturacaksa… O zaman burada yapacağımız yorumlar aşırı yorum olmaz mı?


  Alıntı ile Cevapla
Eski 18.11.2010, 19:48   #6
Çevrimdışı
ReaL
Deniz Sevengillerden

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Osman Hamdi Bey - Türk Arkeolog, Müzeci ve Ressam (1842 - 1910)

Kaplumbağa Terbiyecisi (1906 ve 1907 Versiyonları)



1.
versiyon Osman Hamdi Bey, 1906 Tuval üzerine yağlıboya, 222 × 122 cm Pera Müzesi, İstanbul

2. versiyon Osman Hamdi Bey, 1907 Tuval üzerine yağlıboya, 136 × 87 cm Belma Simavi Koleksiyonu

Osman Hamdi Bey'in 1906 ve 1907 yıllarında iki farklı versiyonunu çizdiği tablosudur. Osmanlı Ressamlar Cemiyeti tarafından çıkartılan gazetenin on yedinci sayısında tablonun adı Kaplumbağalar ve Adam olarak geçer, ancak tabloya daha sonra yaygın olarak bilinen Kaplumbağa Terbiyecisi adı verilmiştir.

Osman Hamdi Bey'in bu tablosu, özellikle ilham kaynağına dair net bilgilerin olmadığı dönemde, geri kalmış bir toplumu çağdaşlaştırmaya çalışan bir aydının yorgun hâlini anlattığı şeklinde yorumlanmıştır. Kaplumbağaların esin kaynağının, Lale Devri'ndeki Sadabad eğlenceleri sırasında, hava karardıktan sonra sırtlarına mum dikilerek serbest bırakılan kaplumbağalar olduğu öne sürülmüştür. Bu yoruma göre, Sanay-i Nefise, Asar-ı Atika Müzesi, Duyun-u Umumiye gibi birçok kurumu kurmak ve yönetmek görevini üstlenen Osman Hamdi Bey, tabloda kendini terbiyeci, kendi iş yapış biçimine uyum gösteremeyen astlarını ise yemeğe ulaşmaya çalışan kaplumbağalar olarak göstererek, onları hicvetmektedir.

1869'da Tour du Monde isimli dergide yayınlanan Charmeur de tortues isimli gravür, Kaplumbağa Terbiyecisi'nin esin kaynağı olabilir.



Ressam: L. Crépon Üretim Tarihi: (1869)



Başka yorumlara göre, düşünceli biçimde dikilen adam, sabır gerektiren zor bir iş olan kaplumbağaları terbiye etme işini, elindeki ney ve sırtındaki nakkareyi çalarak başarmayı ummaktadır. Bu yoruma göre de terbiyeci Osman Hamdi Bey'in kendisidir. Terbiyecinin zorlu işi elindeki müzik aletleriyle halletmeye çalışması, Osman Hamdi Bey'in de değişime direnen bir toplumu sanat yoluyla çağdaş seviyeye getirmeye çalıştığını, bu yüzden sanat okulu ve müze açma girişiminde bulunduğunu vurgular.

Terbiyecinin, kaplumbağaları eğitmekte kullanacağı neyi üfleyemeyip arkasında tutması, Osman Hamdi Bey’in neyi üfleme, yani kaplumbağalar ile temsil edilen halkı eğitme kaygısından artık vazgeçtiği, çünkü derviş sabrının bile bir sonu olduğu şeklinde de yorumlanmıştır. Ayrıca tablodaki kablumbağaların ilham kaynağının, Osman Hamdi Bey'in Paris'teyken sokaklarda dolaştıklarını gördüğü, Charles Baudelaire'in Modern Hayatın Ressamı kitabında da bahsi geçen kaplumbağalar olduğu da öne sürülmüştür.

Tablonun ikinci versiyonunun, 2009 yılında Sakıp Sabancı Müzesi'ndeki bir sergide sergilenmesi sırasında, tablonun ilham kaynağına dair yeni bir iddia öne sürülmüştür. Buna göre Osman Hamdi Bey, Tour du Monde isimli Fransızca bir derginin 1869 tarihli sayılarından birinde gördüğü bir gravürden esinlenerek bu tabloyu çizmiştir.L. Crépon tarafından bir Japon gravüründen esinle çizilmiş olan bu resim, dergideCharmeur de tortues (Kaplumbağa Terbiyecisi) adıyla basılmıştır. Resimde, Osman Hamdi Bey'in tablosundaki terbiyeciye benzer şekilde giyinmiş yaşlı bir terbiyeci, elindeki ufak davulu çalarak bir grup kaplumbağanın bir masanın üzerine çıkmasını sağlamaya çalışmaktadır. Osman Hamdi Bey, 13 Temmuz 1869'da Bağdat'tan babasına gönderdiği mektupta, "bana yollamış olduğunuz Tour du Monde'u okudum" demektedir. Osman Hamdi Bey muhtemelen 1869 yılının ilk cildini okumuştur ve Kaplumbağa Terbiyecisi'ni çizerken bu gravürden etkilenmiş olabilir.



Kaplumbağa Terbiyecisi Tablosunun Versiyonları


Kaplumbağa Terbiyecisi 1906 Versiyonu



İşadamı Erol Aksoy'un bir milyon dolar karşılığında satın alarak İktisat Bankası koleksiyonuna dahil ettiği tablo, uzun süre bu koleksiyonda kaldı. Erol Aksoy'un varlıklarına İktisat Bankası kaynaklı borçları sebebiyle TMSF'nin el koymasıyla geçici süre devlete geçti. Eser Aralık 2004'te 1,95 trilyon lira muhammen bedelle açık arttırmaya çıkarıldı. Pera Müzesi ile İstanbul Modern'in rekabeti ile geçen açık artırma sonucunda Pera Müzesi resmi, Türk resim sanatında bir esere verilen en yüksek fiyat olan 5 trilyon lira (yaklaşık 3,5 milyon dolar, sıfır atılmış lira ile 5 milyon TL) karşılığında satın aldı. Tablo halen Pera Müzesi'nde sergilenmektedir. Nisan 2009 itibarıyla tablonun değerinin yaklaşık 10 - 15 milyon TL (6,2 - 9,3 milyon dolar) olduğu tahmin edilmektedir.


Kaplumbağa Terbiyecisi 1907 Versiyonu


Daha önce İstanbullu Levanten bir aileye ait olan tablonun 1907 versiyonu, 1984 - 1986 yılları arasında Londra'daki bir müzayedede Erol Simavi tarafından 100 bin dolar karşılığında satın alındı. Halen Belma Simavi koleksiyonunda bulunan tablo,Sakıp Sabancı Müzesi'nde 2009'da düzenlenen Batıya Yolculuk - Türk Resminin 70 Yıllık Serüveni isimli sergide halka açık biçimde sergilendi. Nisan 2009 itibarıyla tablonun değerinin yaklaşık 4 - 6 milyon TL (2,5 - 3,7 milyon dolar) olduğu tahmin edilmektedir.


Farklar

Diğer Oryantalist ressamlar gibi Osman Hamdi Bey'in de herhangi bir tablosunu birden fazla defa çizmiş olması normal görülmektedir. Bir yıl arayla çizilen tabloların genel kompozisyonu oldukça benzerdir. İkinci versiyonda ilkinden farklı olarak beş yerine altı kaplumbağa bulunur. Ayrıca terbiyecinin sağındaki duvarda çerçeveli bir hat ile cam kenarında bir testi durmaktadır. Bu versiyonda ayrıca, resmin Ahmet Muhtar Paşa'ya ithaf edildiğine dair, ressamın el yazısıyla yazılmış bir not da vardır.

1869'da Tour du Monde isimli dergide yayınlanan Charmeur de tortues isimli gravür, Kaplumbağa Terbiyecisi'nin esin kaynağı olabilir.

Türkçe: "Charmeur de tortues (Kaplumbağa Terbiyecisi)", bir Japon gravüründen esinle L. Crépon, Tour du Monde, 1869. Bu gravür, Osman Hamdi Bey'in Kaplumbağa Terbiyecisi tablosunun muhtemel esin kaynağıdır.

  Alıntı ile Cevapla
Eski 18.11.2010, 21:27   #7
Çevrimdışı
ReaL
Deniz Sevengillerden

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Osman Hamdi Bey - Türk Arkeolog, Müzeci ve Ressam (1842 - 1910)

Ressam Osman Hamdi Bey’in Gizleri

“Hamdi Beyefendi hazretlerinin çalışma köşeleriyle resimhaneleri (atölye) Kuruçeşme’deki yalılarındadır. Kendileri her gün gayet erkenden kalkıp doğru Müze-I Hümayun’a gelip oranın işleriyle meşgul olur. Oradan da Düyun-u Umumiye İdaresine giderler. Evlerinden ayrılmadan yetişebilmek için gayet erkenden Kuruçeşme’ye geldik. Fotograf makinemiz ve fotoğraf camlarımız da yanımızda idi…”
“ Sonra, yalının üst katında, pencereleri kuzeye bakan ve bu haliyle de ışık durumu resim yapmaya uygun düşen atölyeye çıktık. Burası gayet geniş bir yer olduğu halde, her tarafı, resim çalışmalarına ait örnekler, çeşitli elbiseler ve sair eşyalarla dopdolu idi. Bir kenarda ünlü ve büyük ressamın bu sene yaptığı büyük tablo bitmemiş halde duruyordu. Bu tabloyu – Hamdi Bey’in Silah Taciri tablosu önünde çalışırken çekilmiş fotografı – dergimize koyduğumuz fotograflar arasında görüyorsunuz. Orada gördüğünüz merdiven başı çarşı içerisinde eski bir handa Hamdi Bey’in bizzat gidip yaptıkları bir etütten büyütülmüştür. Doğulu elbiseler giymiş delikanlı ise, tablonun desenlerinin çizimi yapıldığı zaman şu içinde bulunduğumuz atölyede giydirilip örnek ittihaz edilen modeldir.

Atölyenin bir köşesindeki büyük yazıhanenin üstünde, İstanbul’un memleketin bazı şehirlerinin muhtelif köşelerinde resmedilmiş , sonradan böyle büyük tablolara zemin olmak üzere hazırlanmış etüdler, duvara dayanmış bir çok tablolar. Rafların üzerini doldurmuş çeşitli elbise, eşya ve malzeme… Kenarlarda kutularda boyalar, fırçalar.

İşte sayın üstad, Avrupa güzel sanatlar sergilerine kabul edilip takdir gören tablolarını, gözler önünde canlandırmaya çalıştığımız şu atölyede meydana getirmişlerdir.”
“Artık ayrılma zamanı gelmişti. Değerli ellerini bir daha büyük saygı ile öptükten sonra müsaadelerini istedik.
- İhsan, ben yarın Eskihisar’a gidiyorum. Havalar çok güzel, gelmeyecek misin? buyurdular.


Eskihisar, Gebze’nin eteğinde İzmit Körfezi’nin kıyısında en ruh okşayıcı bir mevkidedir. Hamdi Bey burasını resmi ve ilmi çalışmalarından sonra bir istirahat yeri olarak seçmiştir. Orada sayın üstadı bazen elinde bahçe makası ve aşı çakısı ile kendi yetiştirdiği nadide meyva ağaçları, üzüm bağları ve gül fidanları içinde görürsünüz. Bazen balık kayığı içinde elinde olta balık tutar bulursunuz. Kendilerini devamlı çalışmalarından Eskihisar’da tamamen sıyrılmış halde görürsünüz.”(*)
Osman Hamdi Bey’in 100 adet yapıtının listesi incelendiğinde, özellikle büyük boyutlu önemli yapıtlarının ikişer adet gerçekleştirildikleri dikkati çekmektedir… Bu ressamın resim etkinliğinin yurtiçine olduğu kadar yurtdışına da odaklı olmasından kaynaklanmaktadır diye yorumlanabilir. Ne var ki, yukarıdaki röportaj ile çizilen Osman Hamdi Bey portresi, zamanını çok farklı ilgi ve mekanları arasında bölen bir yaşam tarzının da altını çizmektedir. Yüz yıl öncesinin ulaşım koşullarını da göz önüne alırsak; ressamın bu program çerçevesinde nasıl hem Sanay-i Nefise Müdürlüğü, Düyun-u Umumiye yöneticiliği, Arkeoloji Müzesi kuruculuğu, yöneticiliği ve kazı komiserliği faaliyetleri ile bu ince emek isteyen resim yapıtları listesine bir yaşam süresine sığdırabildiği merak konusu olunması gereken bir noktadır…

Bu konuda ileriye sürülebilecek çok fazla varsayım yoktur:

A - Osman Hamdi Bey resimlerinin üretiminde yardımcı veya yardımcılar kullanmış olabilir. Yukarıda alıntılanan röportaja eşlik eden fotograflarda görülen insan figürlerinin olmadığı mekan resimleri veya eskizlerini Hamdi Bey yardımcılarına etüt ettirmiş olabilir.

B - İki veya daha çok sayıda gerçekleştirilen aralarında çok az fark olan yapıtların birincisi gerçekleştirildikten sonra, sonrakilerin önemli bölümünü yardımcısı veya yardımcıları gerçekleştirmiş, Hamdi Bey figürlerin yüzlerini ve yapıta son dokunmaları yapmış olabilir…

C - 19. Yüzyılda Corot ve aynı kuşaktan ressamların yaygın olarak asistan kullandıklarını düşünürsek, 12 yıl Paris’te öğrenim görmüş olan ve her alanda önemli ölçüde Fransız geleneklerini benimsemiş bir tavır sergileyen ressamın yardımcı kullanmayı dışlamayacağı da düşünülebilir.

D - Ressamın kendisine atfedilen yapıtlarının tümü bir arada değerlendirildiğinde boyut, malzeme ve yağlıboya tekniği olarak çok değişken bir çizgi sergilediği görülmektedir; bu da bazı yapıtların en azından bazı aşamalarının veya bölümlerinin onun elinden çıkmamış olabileceğini veya bazı yapıtların hiç ona ait olmayabileceğini düşündürtmektedir.

Osman Hamdi Aile bireylerinin ve ailenin gündelik yaşamının parçası olmuş insanların portrelerini bir araya getiren “
Osman Hamdi’nin Aile Portreleri ” sergisi yukarıdaki soruların tartışılmaya başlanmasının bir ilk adımı olarak da düşünülmüştür. Bazı aile fertlerinin birden çok kez portresinin yapılış olması ve yanlarına yazılı ıthaflar ve tarihler bu yapıtların ressamın kesinlikle kendisi tarafından ve hangi tarihte gerçekleştirildiklerini net olarak ortaya koymaktadır. Bu resimlerin özelliklerini ayrıntılı biçimde – grafolog, restorasyon uzmanlarının ve sanat tarihi araştırmacılarının ortak çalışması ile ve en gelişmiş teknolojik olanakları kullanarak- ortaya çıkaracak bir çalışma diğer Osman Hamdi Bey yapıtlarının sorgulanmasında “maymuncuk” görevi yapabilir; ressamın bugüne kadar gölgede kalmış gizlerini çözümleyebilir. Bu küçük ancak anlamlı serginin ve ona eşlik eden yukarıdaki soruların Osman Hamdi Bey’in ressam kimliğinin daha ayrıntılı ve doğru biçimde çözümlenmesini sağlamakla kalmayıp diğer önemli ressamlarımızın yapıtlarının incelenmesi için de yol gösterici olabileceğini düşünüyoruz.

Haşim Nur Gürel, 31.10.2002, Levent

(*) Ahmed İhsan(Servet-i Fünun dergisinin sahibi ve başyazarı), Servet-I Fünün Dergisi 1906 Kasım, Osman Hamdi Bey’in müze müdürlüğüne tayinin 25. Yıldönümü dolayısıyla yazdığı yazıdan…






Osman Hamdi Bey’in Yapıtlarının Listesi

1. Memluk Harabeleri, 1870 - Kağıt / Suluboya
2. Bağdat’tan Manzara, 1870 - Kağıt / Suluboya
3. Vazoda Çiçekler, 1876 – Tual/Yb. Sabancı Müzesi
4. Venedikten Manzara, 1878 – Tual /Yb., İ.R.H.M.K.
5. Kahve Ocağı, 1879 – Tual/Yb. Özel Koleksiyon
6. Çiçek Satan Kız, 1879 – L’Art Ottoman’dan
7. Kavuklu Genç, 1879 - Sabah Joalier Fotografları
8. Çalgıcı Kızlar, 1880 – Sabah Joalier Fotografları
9. Ressam Çalışırken – Sabah Joalier Fotografları
10. Haremden, 1880 – Tual/Yb.
11. İki Müzisyen Kız, 1880 – Tual/Yb., Suna Kıraç Kol.

12. Sultan II. Selim Türbesi, 1880 – Tual/Yb.
13. Kuran Okuyan Kız, 1880 – Tual/Yb., Özel Koleksiyon
14. Mezar Ziyareti, 1880’ler
15. İranlı Halıcı, 1880’ler – L’Art Ottoman’dan

16. Vazolu Kız, 1880’ler – Tual/Yb.
17. Cami Kapısında, 1880’ler – L’Art Ottoman ve Osmanlı Ressamlar Cemiyeti Gazetesi’nden
18. Gebzeden Manzara, 1881 – Tual/Yb.
19. Vazo Yerleştiren Kız I, 1881 – Tual/ Yb.,
20. Vazo Yerleştiren Kız II, 1881 – Tual/ Yb.
21. Kahve Getiren Kız, 1881 - Sabah Joalier Fotoğrafları
22. Saçlarını Taratan Genç Kız, 1881 – Tual/Yb.
23. Cami Kapısında Feraceli Kadınlar, 1881
24. Leylak Toplayan Kız, 1881 – Tual/Yb.
25. Kahve Getiren Kız, 1881 - Sabah Joalier Fotografları
26. Sultan Ahmed Cami Girişinde Kadınlar – Tual/Yb., E.K.A.Kol.
27. Bursa’da Yeşil Cami’de - L’Art Ottoman
28. Müzisyen Kızlar, 1882 – L’Art Ottoman’dan

29. Genç Kız Portresi(Tevfika), 1882 – Tual/Yb. Zeynep Kunt Kol.
30. Saçlarını Taratan Genç Kız, 1882 – Tual/Yb., Dolmabahçe Sarayı Kol.
31. Çekik Gözlü Kız(Tevfika), 1882 – Tual/Yb.
32. Fesli Çocuk, 1882 – Kontrplak/ Yb.(İ.R.H.M.K.)
33. Yeşil Türbe’de Dua, 1882 – Tual/Yb., Kudret Türksan Kol.
34. Küçük Kız – E.K.A. Koll
35. Yeşil Türbe’de Rahle Önünde Dua Eden Kız - Sabah Joalier Fotoğrafları
36. Yeşil Türbede Dua, 1881 - Sabah Joalier Fotografları
37. Genç Kız Portresi(Hamdi Bey’in Kızı Nazlı) – Tual/Yb. İ.R.H.M.K.
38. Bağdat’tan Manzara, 1884 – Tual/Yb.Özel Koleksiyon
39. Hamdi Bey’in Yeğeni Mübarek’in Gençliği, 1884 – Tual/Yb.
40. Ayakta Genç Kız, 1884 – Tual/Yb. Özel Koleksiyon
41. Genç Kız Portresi(Tevfika), 1886 – Tual/Yb.
42. Kadın Portresi (Naile Hanım), 1886 Tual/Yb.İ.R.H.M.K.
43. Kadın Portresi (Naile Hanım) – Tual/Yb. (Oval), Cenan Sarc Koll.
44. İftardan Sonra, 1886 – Tual/Yb. Türkiye İş Bankası Koleksiyonu
45. Gezintide Kadınlar, 1887 – Tual/ Yb.Yapı ve Kredi Bankası Koleksiyonu
46. Camiden Çıkan Sultan I 1887 – Tual/Yb. Çolakoğlu Koll.
47. Camiden Çıkan Sultan II – Tual/Yb., N. Akçağlılar Koll. (Bitmemiş resim)
48. Cami Önünde Arzuhalci – Tual/Yb., S.Sabancı Kol
49. Türbe Ziyaretinde İki Genç Kız II, 1890 - (M.Taviloğlu Koll.)
50. Türbe Ziyaretinde İki Genç Kız I, 1890 sonrası – Tual/Yb.

51. Genç Kız Portresi (Hamdi Bey’in Kızı Leyla), 1891 – Kontrplak/Yb.
52. Bursa’da Yeşil Cami’de, 1890 – Tual/Yb., L’Art Ottoman’dan
53. Kadın Portresi – Tual/Yb. EKA Koll.
54. Genç Çocuk Portresi(Hamdi Beyîn oğlu Edhem), 1894 – Tual/Yb., İ:R.H.M.K.
55. Şapkalı Çocuk(Edhem), 1897 – Kontrplak/Yb., İ.R.H.M.K.
56. Yemenili Kız, 1897 – Tual/Yb.
57. Genç Kadın Portresi(Naile Hanım), 1897 – Kontrplak/Yb.
58. Kadın Portresi(Naile Hanım), 1897 – Tual/Yb.
59. Kurdeleli Kız(Hamdi Bey’in torunu Nimet) – Kontrplak/Yb.
60. Türbe Kapısı Önünde İki Kadın, 1897 – Tual/Yb., M.Akpınar Koll.
61. Okuyan Genç Emir, 1898 – Tual/Yb., Sabah Joalier Fotoğrafları
62. Cami Kapısında – Tual/Yb., Sabah Joalier Fotografları
63. Kadın Portresi(Naile Hanım), 1899 – Tual/Yb., Osman Kerman Kol.
64. Portre(Hamdi Bey’in yeğeni Tevfik), 1899 – Tual/Yb., EKA Koll.
65. Okuyan Kız – Tual/Yb., 108 x 206 cm.
66. Mihrab, 1901 – Tual/Yb., 210 x108 cm.(İki versiyon), Demirbank Koll.

67. Kadın Portresi(Kayınvalidesi), 1901- Tual/Yb.
68. İki Siyah Çocuk Arasında – Tual/Yb. İ.R.H.M.K.
69. Bir İtalyan Kızı, – Tual/Yb., 34 x 23 cm., İ.R.H.M.K.
70. Okuyan Kız, – Tual/Yb., 108 x 206 cm. ,L’Art Ottoman
71. İlahiyatçı, 1902 – Tual/Yb., 90 x113 cm.(İki versiyonu olduğu biliniyor)

72. Tavla Oynayan Zeybekler, 1890 – Tual/Yb., E.K.A.Kol.
73. Zeybekler (Bitmemiş) – Tual/ Yb. E.K.A.Kol.
74. Şehzade Lahitleri – Tual/Yb.,, İ.R.H.M.K.
75. Feraceli Kadınlar, 1904 – Tual/Yb., İsmail Cem Koleksiyonu.
76. Pembe Başlıklı Kız(Nazlı), 1904 – Tual/Yb., Cenan Sarc Koll.
77. Portre(Hamdi Bey’in Yeğeni Tevfik), 1904 – Tual/Yb., İ.R.H.M.K.
78. İsmail Hakkı Bey’in Portresi(Mimar Sedat Hakkı Eldem’in Babası),1904- Tual/Yb.
79. Ab-ı Hayat Çeşmesi, 1904- Tual/yb., L’Art Ottoman’dan (İngiltere’de)
80. İhtiyar Balıkçı İsmail Ağa, 1905 – Tual/Yb., Çolakoğlu Kol.
81. Rüstem Paşa Camii Önünde, 1905 – Tual/Yb., İ.R.H.M.K.
82. Okuyan Genç Emir, 1905 - Tual/Yb., Sabah Joalier Fotoğrafları

83. Kuran Okuyan Hoca – Tual/Yb. S.Sabancı Kol.
84. Mimozalı Kadın (Naile Hanım), 1906 – Tual/Yb. İ.R.H.M.K.
85. Çeşme Başında, 1906 – Tual/Yb.,Demirbank Kol.
86. Kokona Despina, 1906 – Tual/Yb., Özel Kol.
87. Kaplumbağa Terbiyecisi, 1906 – Tual/Yb, Kültür Bakanlığı Kol.
88. Sultanahmet Camii Girişinde Kadınlar – Tual/Yb., Sabah Joalier Fotoğrafları
89. Okuyan Genç Emir, 1906 – Tual/Yb., Sabah Joalier Fotografları, Walker Art Center
90. Kaplumbağa Terbiyecisi, 1907 – Tual/Yb, Özel Kol.
91. İlahiyatçı, 1907 – Tual/Yb., 90x113 cm., Feyyaz Berker Kol.
92. Genç Erkek (Oğlu Edhem) Portresi , 1907 – Tual/Yb., İ.R.H.M.K.
93. Silah Taciri, 1908 – Tual/Yb.-Ankara Resim ve Heykel Müzesi
94. Enver Paşa, 1908 – Tual/Yb. Özel Koleksiyon
95. Şehzade Türbesi’nde Derviş, 1908 – Tual/Yb., İ.R.H.M.K.
96. Beyaz Entarili Kız, 1908 – Kontrplak/Yb. Özel Kol.
97. Yeşil Türbe’de Dua, 1908 – Tual/Yb., (Amerika’da)
98. Cami Kapısı Önünde Konuşan Hocalar – Tual/Yb. İ.R.H.M.Kol.(Bitmemiş)
99. Çarşaflanan Kadınlar – Tual/Yb.

100. Sarı Kurdeleli Kız(Hamdi Bey’in kızı Nazlı), 1909 – Kontrplak/Yb.

Not: Sanatçının özellikle büyük boyutlu ve birden çok sayıda üretilmiş olan yapıtları listede “turuncu” renkli olarak belirtilmişlerdir.

sanalmuze.org



  Alıntı ile Cevapla
Eski 18.11.2010, 22:14   #8
Çevrimdışı
LaLe
Ne Mutlu Türküm Diyene

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Osman Hamdi Bey - Türk Arkeolog, Müzeci ve Ressam (1842 - 1910)

Osman Hamdi Bey hakkında bu kadar detaylı bilgileri, belki fırsat olmadığından, ki tablolarını çok beğenirim, okumamıştım.

Okudukça tablolarına olan hayranlığıma tüm icraatlarıda katıldı. Çağdaş bir insanın ince ruhluğu ile, o günden bugünümüze katmış oluğu eserler takdir edilmeyecek gibi değil.

Yabancı ressamların sitelerinde her türlü bilgilere ulaşma imkanı varken, Osmanhamdibey.gov sitesinde bile bu kadar detaylı bir anlatım yok maalesef.

Birkez daha forumumuzun sadece eğlenmek için biryer olmadığını anlamış bulunuyorum.

Bu kadar bilgiyi (burada olanlar sadece bir kısmı, devamı gelecek herhalde) araştırıp, konuyu oluştururken ne kadar uğraştığını biliyorum.

Emeklerin için teşekkür ederim ReaL, ellerine sağlık.
  Alıntı ile Cevapla
16 Üyemiz LaLe'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 18.11.2010, 22:15   #9
Çevrimdışı
Basakca
Müdavim

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Osman Hamdi Bey - Türk Arkeolog, Müzeci ve Ressam (1842 - 1910)




Osman Hamdi Bey ve eserleri...Detaylı ve doyurucu bilgilerle dolu harika bir konu olmuş.Tuvale çizilmiş bir biyografi...

Teşekkürler ReaL..
__________________
"Ey egosu boyundan büyük insan..
Bir gün ölüp toprak olacaksın. Bir tohum filizlenecek ot olacaksın, bir öküz seni yiyecek ve atık olacaksın.. Yani hep aynı kalacaksın."

  Alıntı ile Cevapla
15 Üyemiz Basakca'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 18.11.2010, 22:16   #10
Çevrimdışı
Banemin
» » » Çapulcu « « «

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Osman Hamdi Bey - Türk Arkeolog, Müzeci ve Ressam (1842 - 1910)

Valla yaptığı resimlere yorum yapacak bir yetiye sahip değilim. Ama gördüğüm kadarıyla çala fırça yerine daha çok çizerek yapmış gibi resimleri.

Biyografisi ise dolu dolu yaşamış ve hayata çok şey katmış birine ait

Bense bu resime taktım... O tarihlerde yaşamış ve kendi albümünden yansıyanlarla birlikte birleştirdiğim bu fotoğrafta ki kişinin modernliğine ve hayata bakışına hayran oldum...


Teşekkür Real...

Bir tek kaplumbağa terbiyecisi resmini bilirdim. Ama şimdi bunun ressamını ve yaptıklarının çoğunuda biliyorum.


Zaman içinde unutacağım bir kısmını yine ama aklımda kalacaklar için bile binlerce kez teşekkürler...
__________________
Ben hiç insan kaybetmedim...
Sadece zamanı geldiğinde, vazgeçmeyi bildim...

  Alıntı ile Cevapla
17 Üyemiz Banemin'in Mesajına Teşekkür Etti.
Cevapla

Bu Sayfayı Paylaşabilirsiniz

Etiketler
1842, 1910, arkelolog, arkeolog, biyografisi, eserleri, hamdi, hamdi bey, kaplumbağa, müzeci, osman, osman hamdi bey, painter, painting, resimleri, ressam, silah, terbiyecisi, tüccarı, türk, türk arkeolog


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hızlı Erişim


WEZ Format +3. Şuan Saat: 08:12.


Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Önemli Uyarı
www.forumgercek.com binlerce kişinin paylaşım ve yorum yaptığı bir forum sitesidir. Kullanıcıların paylaşımları ve yorumları onaydan geçmeden hemen yayınlanmaktadır. Paylaşım ve yorumlardan doğabilecek bütün sorumluluk kullanıcıya aittir. Forumumuzda T.C. yasalarına aykırı ve telif hakkı içeren bir paylaşımın yapıldığına rastladıysanız, lütfen bizi bu konuda bilgilendiriniz. Bildiriniz incelenerek, 48 saat içerisinde gereken yapılacaktır. Bildirinizi BURADAN yapabilirsiniz.