22.03.2020, 11:32 | #51 |
Çevrimdışı
|
Cevap: Fani'den Baki'ye...
Ölüm zulüm değildir
Sanki hasret gibidir Bugün varız yarın yok Sensizlik ölüm değil midir? Bir ben bir de sen var hayatta İkisi tamamdır toplamda Sen bensin ben de sen Gayrılık yoktur aslında. |
2 Üyemiz alkanaga'in Mesajına Teşekkür Etti. |
23.03.2020, 20:59 | #53 |
Çevrimdışı
|
Cevap: Fani'den Baki'ye...
Bir Düşünce , Bin Berekettir...
|
11.04.2020, 12:18 | #54 |
Çevrimdışı
|
Cevap: Fani'den Baki'ye...
KADIN
Sabah Perihan Hanım elinde bir çayla koltukta oturuyordur. Elindeki gazeteyi çevirir ve oturduğu koltukta geriye doğru yaslanır. Biraz daha gazeteyi karıştırdıktan sonra gazeteyi masaya bırakır ve televizyonu açar. Televizyonda şehit haberi vardır. Ardından terör gösterilerine dair haber başlar ardından kadına şiddet haberleri bunu takip eder ve Perihan Hanım sıkılıp televizyonu da kapatıp dışarı çıkar. Sahne değişir. Perihan Hanım Cadde kenarında kaldırımda yürüyordur. Karşı taraftan iki erkek yanından geçerken sırnaşık bir şekilde Perihan hanıma laf atarlar. 1.Erkek: Allah ne güzellikler yaratıyor bee… 2.Erkek: Hepsi senin mi canıımm.. Perihan Hanım çekingen bir şekilde başını diğer tarafa çevirip çantasına sarılıp, pusarak adımlarını sıklaştırır. Az daha yürüyüp otobüs durağına gelir. Durak kalabalıktır. Gelen otobüse ite kaka bir hücum başlar. Perihan Hanım ve durakta bekleyen iki bayan da kalabalıkta arada kalırlar. 1.Bayan: Ne yapıyorsunuz be! Ne sıkıştırıyorsunuz? 2.Bayan: Aaah! Kolum sıkıştı! Çekiştirmeyin… Perihan Hanım: Lütfen izin verin, biz bayanız. Kalabalıktan biri kızgın bir şekilde cevap verir. Kızgın adam: Ne yapalım bayansan? Çok biliyorsan binme Otobüse, taksiyle git! Perihan Hanım: Sana mı sorucam neyle gideceği mi? Terbiyesiz herif! Perihan Hanım otobüse binmeye başarır ve biletini basarak arkaya doğru ilerler. İçerisi tıklım tıklım dır. Bir kenarda ayakta kendine yer bulur ve ayakta dikilir. Otobüs çok kalabalık ve sıkışıktır. Arkasında ve önünde dikilen adamlardan rahatsız olur. Adamlar otobüs sallantısına getirip Perihan hanımı arada sıkıştırıyorlardır. Perihan Hanım: Terbiyesiz herifler, ne yapmaya çalışıyorsunuz siz? Alenen fortçuluk yapıyorsunuz be! Önündeki adam: Sabah sabah asabı mı bozma kadın, sen kim oluyorsun? Arkasında adam: O.. puya bak be, bizi suçluyor? Perihan Hanım: İmdaat, bu adamlar beni taciz ediyor. (Bağırır) Otobüsteki yolcular arasında bir homurdanma başlar. 1.yolcu: Yaff işe geç kalacaz kardeşim, ne olay çıkartıyorsunuz sabah sabah? 2. yolcu: Beğenmezsen inersin kardeşim, taksiye binersin. Perihan Hanım, inmek için durak butonuna basar ve otobüsten durakta hızlıca iner. Yine kaldırımda yürümeye başlar. Sahne değişir, Perihan hanım bir şirkette sekreterdir. Şirketin işyerinin kapısından girer, asansörün önüne gelir. Kafasını kaldırdığında “asansör bakımda” yazısını görür ve söylenir. Perihan Hanım: Tam da zamanını buldu bu asansör de haa! Doğruca merdivenlere yönelir ve birkaç kat çıkar. Nefes nefese kalmıştır. Çalıştığı kata geldiğinde patron kapıdadır ve suratı bozuk çalıyordur. Alaycı bir şekilde hitap eder. Patron(Şevket Bey): Ooo, Perihan hanım da teşrif etmişler. Neredeydiniz Perihan Hanım? Hiç gelmeseydiniz bari! Perihan Hanım çekingen bir sesle kekeleyerek cevap verir. Perihan Hanım: Kusura bakmayın efendim, otobüsten inmek zorunda kaldım. Yürüyerek geldim yarı yolu Patron Perihan hanımın sözünü keserek çalışanların yanında hiddetle bağırır. Patron(Şevket Bey): Bana ne kardeşim! Yok, yürümüşmüş de, otobüsten inmişte… Perihan Hanım mazeret istemiyorum. Herkes sizin gibi olsa ne olur bu şirket? Gidin, işinizin başına ve bunu tekrar etmeyin! Atılmak mı istiyorsunuz siz? Perihan Hanım başını önüne eğerek masasına doğru yönelir, masasının üzerindeki dosyaları ve karışıklığı toparlar, tam oturacağı sırada Patronun odasından üstünü başını düzelterek çıkan şirket çalışanı olduğu belli seksi kıyafetli bayan seslenir: Seksi Bayan: Perihan, patron seni çağırıyor odasına. Perihan eline bir kâğıt kalem alıp patronun kapısını çalar. Patronun içerden gelen sesi Patron(Şevket Bey): Gel! Perihan Hanım içeri girer ve kapıyı kapatarak patronun masasının önünde durur. Perihan Hanım: Buyurun, beni istemişsiniz Şevket bey. Patron(Şevket Bey): Perihan Hanım, şirkete gelirken giydiğiniz kıyafetlere daha dikkat edersiniz çok iyi olacak. Buraya birçok işadamı geliyor. İş yapıyoruz burada! Çalışanlarımın paspal paspal dolaşmasını istemem. Şevket bey ayağa kalkar ve Perihan hanımın yanına gelerek saçlarını koklamaya başlar. Patron (Şevket Bey): Azıcık kendine baksan fıstık gibi olursun. Perihan Hanım: Ne diyorsunuz Şevket bey? Şevket bey Perihan hanımın kollarından yakalayıp sıkıca sarılarak öpmeye çalışır, Perihan hanım ise çırpınarak kaçmaya çalışır ve bağırır. Perihan Hanım: Bırakııın! İmdaat! Tam bu esnada odanın kapısı açılır. Patronun babası gelmiştir. Patronun Babası (Rıza Bey): Bu ne gürültü böyle? Perihan’ı işaret ederek; Patronun Babası (Rıza Bey): Sen, çık dışarı! Perihan Hanım Elindeki kal ve kâğıdı yere atar: Perihan Hanım: Oğlunuz beni taciz etti ve saldırdı. Patronun Babası (Rıza Bey): Kuyruk sallamışsındır sen de. Defol, kovuldun! Perihan Hanım Bağırır: Allah belanızı versin sizin! Patronun Babası Rıza Bey, odanın kapısından dışarı seslenir. Patronun Babası (Rıza Bey): Güvenliği çağırın, bu kadını istemiyorum burada! Patronun Babası (Rıza Bey): Hadi kızım, hadi git aşağıda muhasebede hesabını kessinler yoksa güvenlikle attıracağım binadan seni? Sahne değişir. Perihan Hanım evindedir. Ellerini başının arasına almış koltuk üstünde düşünüyordur. Tam bu esnada kapı çalar. Perihan Hanım yerinden kalkıp kapıyı açar. Kapıyı açtığında gözü yaşlı olarak ablası karşısındadır ve yüzü gözü morluk ve yara içindedir. Perihan Hanım: Abla? Neleri geç oldu sana? Saliha (ablası): Perihan, enişten beni dövüp ev den attı. Perihan Hanım: Geç içeri geç! Kapıda anlatma! Ablası içeri geçer, Perihan kapıyı kapatır ve karşılıklı içerde otururlar. Perihan’ın ablası ağlayarak anlatıyordur. Saliha (ablası): Enişten iş bulamayınca bana sarıyor. 3 aydır işsiz. Biliyorsun Furkan (oğlu/Perihan’ın yeğeni) da var. O da liseye gidiyor babasına ve bana karşı asi! Çekemiyorum Perihan artık dayanamıyorum. Canımdan bezdim inan. Enişten iş aramaya çıkıyor sözde, ne yaptığı belli değil. Akşam eve de sarhoş geliyor zaten, ne desem azar, ne desem dayak. Bu sırada tekrar kapı çalınır. Perihan yerinden kalkar ve kapıyı açar. Kapıdaki kızgın eniştesidir. Direk içeri dalar. Ragıp (enişte): Nerede O? İçeri girdiği gibi Saliha hanımın üstüne çullanır ve dövmeye başlar. Ragıp (enişte): Nereye gittiğini sanıyorsun sen? Rezil ettin beni! Saliha (ablası): Vurma bana! Pislik Herif! Elin kırılsın inşallah! Perihan Hanım ablasını dayaktan kurtarmaya çalışır. Enişte dur yapma! Ne vuruyorsun kadına? Enişte, Perihan’ı ittirir ve Perihan yere düşerken kafasını sehpaya çarpar. Enişte eşi Saliha’yı dövmeye devam etmektedir. Perihan’ın Can’ı yanmıştır, başını ovuşturur ve düştüğü yerden kalkarak mutfağa gider. Tezgâhtan mutfak bıçağı alarak odaya geri döner. Ablasını döven eniştesine bıçağı arkadan saplar. Ragıp (enişte): Aaaahh… Diyerek geri döner ve Perihan’a yumruk atar. Perihan’da kendini korumak için tekrar eniştesini bıçaklar ve eniştesi kanlar içinde yere yığılır. Saliha (ablası): Perihan ne yaptın sen? Sahne değişir. Televizyonda haberlerde Perihan’ın resmi vardır ve spiker anlatır. Spiker: Sayın seyirciler, yine bir aile içi cinnet haberimiz var sırada. Araya fon müziği girer ve spiker anlatmaya devam eder…. |
alkanaga'in Mesajına Teşekkür Etti |
11.04.2020, 14:54 | #55 |
Çevrimdışı
|
Cevap: Fani'den Baki'ye...
SINAV
Dünya kurulduğundan beri insanlık hep bir rekabet içinde olmuş. Ahmet Mehmet’i beğenmemiş, Ayşe de Fatma’yı. Gelin görün ki bunca karmaşa içerisinde insanlık ilerlemiş teknoloji ile yüzgöz olmuş. Bu hikâye de bunla ilgili. Yıllar önce küçük bir şehirde yaşayan Aslan ismine bir çocuk varmış. Bu çocuğun tüm hayali iyi bir iş sahibi olmak, geleceğe güvenle bakabilmek, çevresinden saygı görmekmiş. -“ Ahhh… Keşke şöyle güzel bir iş sahibi olabilsem, annem ve babamın takdirini toplayım çevremde saygıyla anılsam” Deyip söylenip dururmuş. Derken bir gün, bir Gazete sayfasında sınavla memur alınacağı ilanını görmüş. İyice okuyup hayaller kurmuş. -“Bu sınava hazırlanmalıyım, hazırlanmalıyım ki iyi bir not olayım ve memur olabileyim” Var gücü ile sınava hazırlanmaya başlamış. Gecesini gündüzüne katmış, geceler boyunca uykusuz kalmış ve sınav günü gelmiş çatmış. Aslan sınav günü sınavın olacağı okula gidip itiş kakış sıraya geçmiş. Polis hepsini arayıp sırayla sınıflara yönlendirmiş. Aslan da sınavının geçeceği sınıfı ve sırsını bulup oturmuş. Sırayla soru ve cevap kâğıtları dağıtılmış. O kadar heyecanlıymış ki sanki yüreği ağzından kuş olup uçacak gibi gelmiş ona. Derken bir ses duyulmuş; -“ Evet, sınavınız tam bir saat ve şimdi sınav başladı” Tüm dikkatiyle sınava odaklanmaya çalışmış ama o da ne? Dışardan birileri sesleniyor. -“Süttçüüüü, süütçüüüü, sütçü geldi hanııımmm” Tabii araba kornası da cabası. Devam eden sesler tüm dikkatini dağıtmış. Kafası dağılınca dışarı daha da kulak büker olmuş. Sütçüye bağıranlar olmuş. Bir kadın, “Sütçüü, dur dur bekle ben aşağı geliyorum” Bir başka adam, “Ne bağırıyorsunuz içerde sınav oluyor!” Sütçü, -“Ekmek parası kazanıyoz burada, neden bağırmayayım?” Adam, “Git başka yerde bağır kardeşim!” Derken kavga gürültü, patırtılar, yolu tıkadıkları için kornolar birbiri içine geçmiş. Aslan yine dikkatini son bir gayretle toplayıp birkaç soruyu çözebilmiş, ama gürültü den ne hacet…. Aşağıda sınavın bitmesini bekliyen velilerden biri bir diğeri ile konuşuyor; “Yok, kız valla yok, kimseye söylemedik zaten. Oğlanı memur edelim diye buraya getirdik, zaten torpili hazır biz öylesine sınava da girsin burada görünsün istedik. Notu bulunsun da, nasıl olsa mülakatta varmış. Emmilere söyledik, onlarda tanıdıklarından falan güzel torpil bulmuşlar.” Derken Aslan yine beyninin içerisinde cebelleşmeye başladı, “Torpil mi? Mülakat mı? Yaff, gecemi gündüzüme katıp çalıştım herhalde olmaz bir şey…. Hikaye bu ya hayat geçip gider. Çalınan sorular, şaibeli mülakatlar sadece Aslanın değil Aslan gibilerin hayallerini, umutlarını da alıp gidiyor. Kısaca kul’un hakkı Kuldan soruluyor. |
12.04.2020, 18:56 | #56 |
Çevrimdışı
|
Cevap: Fani'den Baki'ye...
İnsanlar doğarken yapraklar gibi yeşildirler, zaman geçtikçe yapraklar gibi şekillenir farklılaşır, ayrı istikametlere, ayrı renklere bürünürler. Doğanın vermiş olduğu haz insanın iç güdüsel olan dürtüleridir. Bu içgüdüsel dürtüler bir terbiye ,bir ahlak yapısına oturmadığı müddetçe, o kişiyi hayvandan ayıran pek bir şey kalmaz geride.Terbiye, belli bir yönde istenilen alışkanlıkların kazanılması manasını taşır. Bu istenilen Ahlaki alışkanlıklar kazanılmadığı müddetçe,kişi ahlaktan ve erdemlerden yoksun kalır. Bu alışkanlıkların dimağlara kazınmasını talim sağlar. En büyük talim alanı, yaşanılan hayatın ta kendisidir. Hayatın getirileri ile yapılan talimler insana belli bir terbiye kazandırır. Baktığınızda etrafınıza bitkide, hayvan da, insan da yaşıyor.Yaşamak ise amaç hareket eden nefes alıp veren bin bir mahlukat var doğada. Amaç sadece yaşamak olsa neden bunca zahmete katlandı ki insanoğlu? Neden Binalar İnşaa etti, arabalar,gemiler üretti? Demek ki amaç sadece yaşamak değil. Peki gemiler Üreten, binalar inşa eden insan inşa ettikleri ile yaşamı ne hale soktu? Yaşama teknoloji girdi. Yaşama yoğun çalışma temposu, stres, bir çok ürettikleri kanun ve kural girdi. İnsanlar doğal olarak yaşamayı unuttular.Kimine göre yaşamak,bir bar da,pavyonda eğlenmek oldu,kimine göreyse gezmek. Kimine göre yaşamak evinde huzurlu zaman geçirmek iken, kimine göre de bir kayalığa tırmanmak, bisiklete binmek, parklarda yürümek oldu. Yaşam da farklılaştı kişilerle. Yaşamların farklılaşması, erdemlerde ve ahlaki anlayışlarda da farklılığa itti kişileri. Kimisi töre dedi, adet dedi uğruna kan döktü,hapis yattı ,can verdi. Kimisi vahşet dedi,geri kalmışlık dedi, tabu dedi, başka başka bağımlılıkların kucağına attı kendini. Ahlak,kendini bilen insanın bir süsüdür. Kendini bilmesi demek, almış olduğu alışkanlıkları fark etmesi,kendine ait huyları kişinin görebilmesi demektir. İnsanların önceden kestirilebilir haller ortaya koyması, o kişinin belli bir oturmuş karakteri olduğunu gösterir. Bununla beraber her hal ve durumda farklı farklı dengesiz haller göstermesi o kişinin bir arayışta, bir boşlukta, bir kararsızlıkta olduğuna işarettir. İnsan neleri seviyorsa veya nelerden hoşlanmıyorsa tavrını iyi belirlemeli ki,durumu meydana çıksın. Bazılarını da görürsünüz, biraz mal mülk , şan şöhret aldı mı hemen değişir. Yapmadığı ve hatta belki evvelden kendinin bile çok kızdığı hal ve davranışları sergilediğini görürsünüz böylelerinin.İşte bir noktada dengeyi,karakterini tam olarak bulamamış kişilikler bu hale düşerler. İnsan terbiye almadı mı, ne makam, ne şan, ne de şöhret fayda getirir.İnsanın terbiye alması, terbiyeli bir hal ve durumda yaşaması kişileri efendi kılar... |
4 Üyemiz alkanaga'in Mesajına Teşekkür Etti. |
08.05.2020, 23:46 | #57 |
Çevrimdışı
|
Cevap: Fani'den Baki'ye...
Zamanında çok zengin bir adam öldü ve serveti eşine kaldı. Eşi ise ölen kocasının şoförüyle evlendi. Şoför 'de şöyle mırıldandı; Daha önce patron için çalıştığımı zannediyordum meğer o bana çalışıyormuş...
Sözün özü şu ki; hayattayken güzel yaşa hayatını. Sonsuz olasılıklar aleminde bir son arayan cahil gibi dolaşma.... |
3 Üyemiz alkanaga'in Mesajına Teşekkür Etti. |
31.05.2020, 12:44 | #58 |
Çevrimdışı
|
Cevap: Fani'den Baki'ye...
Uzun bir süredir Ankara da yaşıyorum. Çok gri bir şehir burası, insanı bunaltıyor, sıkıyor. Eskiden yaşamış olduğum İzmir'i özlüyorum. Belki de oraya geri dönmeliyim. Memleketim olan Çanakkale'nin yeri ise ayrı. Boğazı, balığı, rakısı, tarihi ile ayrı bir güzelliği var. Kısacası belki de toprağı çekiyor.
İnsan güzel yaşamalı hayatta, her anın tadını çıkarmalı. Tabii maddi ya da manevi güçlükler oluyor ama yine de imkanlar ölçüsünde yapabilmeli bunu. Zira yaşadığımız hayatın bir geri dönüşü yok. Geçmişe dönüp "keşke" demek ise hiçbir şey kazandırmıyor pişmanlıktan başka. Şu aleme kattığımız şey yaşadığımız ve yaşattıklarımızdan ibarettir. Etkilediğimiz hayatlar ya da etkilendiğimiz yaşamlar ile ilerler zaman.Yaşadığımız ya hayal kırıklıkları ya da sevgi ve coşku olur. Tabi seçimlerimiz ve kararlarımız çok önemlidir bu konuda. Kişinin önce kendini tanıması, yani kendi güçlü ve zayıf yönlerinin farkında olması önemlidir.Zaten bu farkındalığı sağlayamayan kişi tesadüfleri yaşıyor, ne yaşadığını da bilmiyordur. |
2 Üyemiz alkanaga'in Mesajına Teşekkür Etti. |
17.05.2021, 00:19 | #59 |
Çevrimdışı
|
Cevap: Fani'den Baki'ye...
Şükür, teşekkür ‘dür. İnsanlar da birbirine teşekkür eder, minnet duyarlar. Bir işçi maaşı aldığında, bir usta işi bitirdiğinde, bir anne tüm ev işlerini sonlandırdığında akşam uyumadan önce şükreder yani aslında teşekkür eder.
Şükür, Allah’a şükret deyip, sorunları öteleyip hiçbir şey yapmamak, olana razı olmak, sabit kalmak demek değildir. Şükür için razılık gerekir. Gerçekten işini gönül razılığı ile sona erdirebilmek, vicdan huzurunla minnet duyabilmektir. Yarım işin şükrü olmaz. Yarım iş içinde yarım emek, yarım işleyiş, yarım bilgi vardır. Bu suretle doymamış karnın, yarım olan aklın şükrü söz konusu dahi değildir. Olsa olsa kandırmaca, riya ve ikiyüzlülüktür. İnsan duası tamam olunca şükreder. Duasının içerisinde emeği, bilgi ve tecrübesi yerince nice yaşanmışlıkları vardır. Gönlü ve vicdanı hür olanın şükrü makbul olur… |
4 Üyemiz alkanaga'in Mesajına Teşekkür Etti. |
Bu Sayfayı Paylaşabilirsiniz |
Etiketler |
baki, fani |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | |
|
|
Önemli Uyarı | |
www.forumgercek.com binlerce kişinin paylaşım ve yorum yaptığı bir forum sitesidir. Kullanıcıların paylaşımları ve yorumları onaydan geçmeden hemen yayınlanmaktadır. Paylaşım ve yorumlardan doğabilecek bütün sorumluluk kullanıcıya aittir. Forumumuzda T.C. yasalarına aykırı ve telif hakkı içeren bir paylaşımın yapıldığına rastladıysanız, lütfen bizi bu konuda bilgilendiriniz. Bildiriniz incelenerek, 48 saat içerisinde gereken yapılacaktır. Bildirinizi BURADAN yapabilirsiniz. |