Forum Gerçek

AnasayfaForumları Okundu Kabul Et Bugünkü Mesajlar
Geri git   Forum Gerçek > Teknoloji | Bilgisayar > Oyun Dünyası


Yeni Konu aç  Cevapla
 
Seçenekler
Eski 11.03.2013, 01:40   #1
Çevrimdışı
Heliosaga
Cehennem Yolcusu

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Exclamation Sekizinci Sanat : Bilgisayar Oyunları

Adında “oyun” kelimesi geçtiği için çocuk dünyasını çağrıştıran bu oluşuma bir türlü ısınamayan yetişkinler bile bugün dünyanın her yerinde on milyarlarca dolar harcayarak “oyun” oynuyor.

Akıllarında hala şüpheleriyle yaşayanlara ve “ay acaba oynarsam eşe dosta rezil olur muyum?” diye endişelenenlere hatırlatmak isterim.

Renkli plastikten oyuncak kum kamyonlarının damperine plastik oyuncak küreklerle kum doldurup “inşaatçılık” oynamaktan bahsetmiyoruz. Onlarca sanatçının, yazarların, ressamların, müzisyenlerin, grafikerlerin bir araya gelip aylar hatta yıllar boyunca oluşturdukları tasarımların, hayal dünyalarının, matematikçiler tarafından programlanıp, bilgisayar diline uyarlanıp monitörlerimize yansıtıldığı sanat eserlerinden bahsediyoruz.


Oyun teorisi

“Oyun” kelimesini küçümseyip, bilgisayar oyunlarına burun kıvıranlara bugün dünya ekonomisini, sosyal hayatı ve dünyanın dengesini belirleyen ilkelerin elli yıl önce herkesin dalga geçtiği, içinde oyun kelimesi bulunduğu için alaya aldığı, “oyun teorisi” isimli bir matematik kuramına dayandığını hatırlatmak gerekir. Belki de, oyun kelimesi, büyümek ve erişkin olmak takıntısıyla sigaraya bile başlamamıza neden olan komplekslerimizi korkularımızı tetikleyen anahtar sözcük olduğu için 25 yıldır bilgisayar oyunları hep küçümsendi ve hor görüldü. Oysa yaşam büyük bir oyunken ve hepimiz bu oyunun içinde farklı roller üstlenmiş küçük oyuncularken çok komik kalan o aşağılama artık yerini hayranlığa ve ilgiye bırakıyor. Bilgisayar oyunları hak ettikleri değeri görmeye başlıyor. Eğer bilgisayar oyunlarına yabancıysanız ve hatta bu kavrama ön yargılı yaklaşanlardansanız bugün dünyada neler olduğunu anlatmaya çalışıp vereceğim örnekler, bir an için elinizdeki sigara zıkkımını klavyenin yanındaki tablaya koymanıza (süper insanlarınız siz, hayranım size) ve yazıdaki linklere tıklayıp yargılarınızın haksız olabileceğini düşünmenize neden olabilir.

Mayıs ayında, dünyanın en büyük video oyun fuarı E3, Las Vegas’da düzenlendi ve oyunların hayatımızın ne kadar önemli bir parçası olduğu, hatta olacağı ortaya çıktı. Dünya çapında onlarca milyar dolarlık bir pazar oluşturan oyun endüstrisi, daha bir kaç sene öncesine kadar milyar dolar ifadesini büyük bir dikkatle kullanıyordu ancak bugün bilgisayar oyunlarının bütçeleri Hollywood’u bile kıskandıracak düzeye çıkabiliyor.

Bilgisayar oyuncusu: “kalın gözlüklü, sivilceli suratlı, asosyal”

Eğlence sektöründe sinemaya rakip olarak görülen bilgisayar oyunları büyük bütçeli yapımlara dönüşünce işin içine artık sanatçılar da giriyor. 25 sene önce “kalın gözlüklü, sivilceli suratlı, asosyal” (oyun severler yıllarca bu tanımlamayla anıldı) gençlerin yatak odalarındaki bilgisayarın başına kapanıp, makine diline gömülüp kodladıkları “bip bip-ciuv ciuv” sesleri çıkartan ilk nesil oyunlardan bu yana köprülerin altından çok sular aktı. Artık ciddi bir senaryo çalışmasıyla başlayan bilgisayar oyunlarının yapım sürecinde hikaye örgüsünü, diyalogları ve oyun evrenini geliştirmesi için ünlü yazarlara teklifler götürülüyor. Burnundan kıl aldırmayan ressamlar, müzisyenler bu projelerden birinde çalışmak için menajerlerini oyun yapımcılarının kapısında yatırıyorlar. Sinemada, tiyatroda izlediğiniz, alkış yağmuruna tuttuğunuz ünlü oyuncular bazen prestij için, bazen büyük paralar karşılığında bilgisayar oyunlarında “rol” alıyorlar. Ortaya çıkan sonuç ise, onca sanatçının ve matematikçinin bir araya gelip, aylarca birlikte çalışıp ürettikleri bir sanat eseri oluyor. Bir yazarın kelimelerinden esinlenen ressamlar çizimleriyle, renkleriyle kelimeleri görüntüye dönüştürüyor. Müzisyenler oluşan atmosferi seslendirip müzikle yorumluyor. Hatta seslendirme sanatçıları, tiyatrocular haftalarca stüdyolara kapanıp karakterleri dilendiriyor, konuşturtuyor, binlerce satırlık diyalogları okuyorlar. Son olarak ise matematikçiler, yazılımcılar, dijital dünyanın dilinden anlayan uzmanlar oluşturulan evreni alıp kodluyor, bilgisayarın anladığı makine diline tercüme edip monitörlerimize yansıtıyorlar. Dolayısıyla bilgisayar oyunları ile meşgul olmak artık, oyuncak kum kamyonu ile plajda inşaatçılık oynamak değil, bir resim galerisi gezmek, onlarca müzisyenin kendi enstrümanlarının payına düşen sesleri icra edip oluşturduğu etkileyici bir senfoniyi dinlemek veya koltuğumuza gömülüp içinde kaybolduğumuz sürükleyici bir romanı okumak gibi, sanatsal haz aldığımız bir aktiviteye dönüşmüş durumda.

Beğendiğimiz filmlerin, ki bunların mutlaka bol patlamalı Hollywood yapımları olması gerekmiyor, oyunları piyasaya çıktığında o senaryonun, kurgunun içinde rol alma şansı yakalıyoruz. Hatta sinemada yansıtılamayan çoğu detay oyunların içine ekleniyor ve beğendiğimiz filmin içinde geçtiği hikayenin öncesini, sonrasını takip edebiliyor, zaman ve maliyet kıstasları nedeniyle perdeye aktarılmayan detaylarla bilgisayarın monitöründe karşılaşabiliyoruz. Oyunu yaratan yazarların, ressamların, müzisyenlerin monitörümüzün içine sakladıkları zekice bilmecelerle karşılaşıyor onların yaratıcı zekalarıyla etkileşime girdiğimizi hissederek keyif alabiliyoruz. 25 yıl boyunca çocuk oyuncağı olarak küçümsenen bilgisayar oyunlarının aslında nasıl keyifli bir tecrübeye dönüştüğünü tahmin ediyor olmalısınız.

Elbette, bilgisayar oyunları sadece eğlence anlamıyla veya sinemayla yaşadığı rekabet sonunda sekizinci sanat olma iddiasıyla değil, Hollywood’un pembe afişli duygusal komedilerinin karşısında dünya üzerindeki kültürel çeşitliliğin sağlıklı sürdürülebilmesi açısından da çok daha önemli bir rol üstleniyor. Unutmayın ki onlarca yıldır, Hollywood sayesinde ABD’nin dünyada kültürel bir hegemonya kurduğundan şikayet edildi. Karşısında durulamayacak kadar büyük imkanlara sahip olan Hollywood’un romantik pembe komedileriyle, atlamalı patlamalı akla zarar aksiyonlarıyla, dünyayı kendi istediği şekilde pasifleştirdiği, uyuşturduğu, kendi ürettiği malları ve politikları satın alan beyni yıkanmış gençlerle doldurduğu görüldü. Oysa bugün bilgisayar oyunları sayesinde büyük sermayelere ihtiyaç duymadan aklını çalıştırabilen, zekasını kullanabilen herkes Hollywood’a karşı durabiliyor. İstanbul Laleli’de, Aksaray’da, sarı koli bantlarına sarılı siyah poşetlerinin üzerine oturup kurnaz esnafın üçkağıtları arasında ticaret yapmaya çalışan, kimisi bedenini sermaye yapmış, Karadeniz’de Nataşa denilip yüzüne tükürülen, ülkelerindeki on dolarlık asgari ücretten yakınan insanlar, Ruslar, Çekler, eski demir perde ülkeleri, aklını kullanan genç yazarların, çizerlerin, yazılımcıların yeteneklerini birleşip düşük bütçeli ama sürükleyici oyunlar üretmesi sonunda Hollywood’u alt etmiş durumdalar. Bugün oyun piyasasında en çok beklenen, takip edilen, sevilen oyunların yapımcıları bu ülkelerden çıkıyor ve her oyun sürükleyici bir roman, etkileyici bir sinema eseri gibi, hayranlıkla tüketiliyor.

Oyunseverlerin yaş ortalaması da giderek büyüyor. 25 sene önceki “biip biip-ciuv ciuv” sesleri çıkartan ilk nesil oyunları beğenerek oynayan küçük çocukların bugün yetişkin olması da bu gelişmenin bir sebebi ancak bilgisayar oyunu ifadesinden nefret eden yetişkinler bile hayal dünyalarına hitap eden bir oyunla karşılılaştıklarında, elbette bilgisayar kullanmaya da aşina iseler, oyun dünyasının çekiciliğine kapılmaktan kendilerini alamıyorlar. Kitap okumayı sevmeyen, kitap okumayan, kitap kelimesini duyunca son sınıfta terk ettiği veya zar zor mezun olduğu lisede edebiyat hocasının zorla, kafasına vura vura okuttuğu “Yaban”ı ve Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nu hatırlayıp travmaları nükseden koca koca adamların ileri yaşlarında, ilgi duydukları alanlar hakkında yazılmış bir kitapla veya sürükleyici bir romanla karşılaşıp kitap kurdu olduklarını mutlaka görmüşsünüzdür.
Böyle bir arkadaşım vardı ve izninizle lafın arasına onun hikayesini sıkıştırmak istiyorum. Kendisini geçmiş zaman kipi ile anıyorum çünkü, yıllar önce, bir oyun dergisinin yönetmenliğini üstlendiğim sırada bilgisayar oyunlarını “çocuk işi” diye tanımlayıp yaptığımız işi küçümser, ülkenin en çok satan dört beş dergisinden birini hazırladığımız gerçeğini de görmek istemez, kim okuyor ki bunları diye laf atardı. Gelin görün ki, o arkadaşımla artık sık karşılaşamıyoruz ve kendisini anarken geçmiş zaman kipi kullanmak zorunluluğunu hissediyorum çünkü kendisi oyun dünyasının içindeki büyüyü, o zengin atmosferi fazlasıyla keşfetti ve kırkından sonra azanı teneşir paklar misali, işini, gücünü, bırakıp, yine eskiden nefret ettiği, çocukça bulduğu Star Wars’ın online oyun evreni olan Star Wars Galaxies’in içinde yaşamaya başladı. Benim de üyesi olduğum, işten güçte zaman bulup oynayamadığım için çoğu zaman hayıflandığım online bir oyun olan “Star Wars Galaxies”, (http://starwarsgalaxies.station.sony.com/) bütün dünyadan yüzbinlerce oyuncunun internet üzerinden aynı anda bağlanıp, Star Wars fantezisinin içinde rol yaparak oyun oynadıkları, birbirleri ile etkileşebildikleri bir Devasa Online Oyun. Yaklaşık 7 sene önce, yurt dışında “Massively Multiplayer Online Game” (MMOG) olarak adlandırılan bu oyun türünü Türkçe’ye yerleştirmek için Devasa Online Oyun ifadesini ortaya atıp kocaman puntolarla derginin kapağına koyduğumda günlük hayatı etkileyen çok daha önemli İngilizce kelimeler varken MMOG ifadesini Türkçeleştirmenin bir anlamı ve değeri olmayacağı, kimsenin de bu ifadeyi kullanmayacağı eleştirileri gelmişti ancak bugün Türkiye’den onbinlerce oyunsever Star Wars Galaxies veya Everquest gibi dünyaca ünlü online oyunları, Devasa Online Oyun olarak anıyor ve Türkiye’deki oyun dağıtıcısı firmalar da basın bültenlerinde Devasa Online Oyun ifadesini kullanıyorlar. (Bizden yıllar önce bankalar, yüksek frekanslı reklamlar vasıtasıyla Online kelimesini halka kabullendirdikleri ve alıştırdıkları için Online kelimesini Türkçeleştirme çabasının boşa çıkacağını görmüştük zira “Devasa Bağlı Oyun” gibi ifadeler bize bile anlamsız geliyordu.)

Aynı, Türkçeleştirme çabamızın boşa çıkacağı söylemleri gibi, devasa online oyunların yapıları itibarıyla zayıf senaryoya sahip olmaları yüzünden hiç bir zaman eğlence sektöründe önemli bir yer kazanamayacağı iddiaları da bugün çürüyüp gitti. Dünya çapında milyonlarca insan her gün internete girip, sinema filmi görselliğinde ve sürükleyiciliğindeki bu oyunların içinde kendi fantezilerini yaşıyor, aynı zevkleri paylaşan insanlarla iletişim kurup, gruplar oluşturup, Sith avına çıkıyor, kaçırılan bir prensesi kurtarıyor, gezegenleri yok edecek şeytani güçleri durduruyor, ışın kılıçlarını çekip düellolar yapıyor veya savaşa, çatışmaya bulaşmadan barışçıl bir yaşam sürüp, kendileri için düşmanla savaşan savaşçı karakterlerin yaralarını sarıyor, onlar için daha güçlü zırhlar, kalkanlar geliştirmek için deneyler yapıyorlar. Oyun içinde isterse tüccar, isterse bilim adamı, isterse bir dansçı veya doktor, ya da artık sizin aklınıza hangi meslek geliyorsa o işi meslek edinebiliyorlar. İnsanlar yüzlerce sanatçının geliştirmek için her gün sabah 9 akşam 5 mesai harcadıkları dinamik evrenlerin bir parçası olmanın tadını çıkartıyorlar.

Elbette, işini gücünü bırakıp hayatını bu oyunlara adamak sağlıklı bir durum değil ve kimsenin bahsini ettiğim arkadaşım gibi hayattan kopup sanal evrenlerin içinde yaşamasını istemem ama eğer oyunları küçümsüyorsanız, başınıza gelebilecekleri anlatabilmem için bunun iyi bir örnek olduğunu düşünüyorum. Zira, devasa online oyunlarda karşılaştığım pek çok oyuncu da, yaşını başını almış hatta çocuk sahibi yetişkinler. Batıda, eşleri ve çocukları ile akşamları bu oyunlara girip, televizyon seyredeceklerine bir kaç saat oyun evreninde zaman geçiren o kadar çok aile var ki... Avrupa’dan ve Amerika’dan yayın yapan mecmualar artık yetişkinlerin çocuklarını “bilgisayarda oyun oynayacağına git ders çalış,” diye uyarıp, cihazın fişini çektikleri dönemin geçtiğini ve çocukların “gündüzleri annem, akşamları babam yüzünden bilgisayarımda oyun oynamıyorum,” diye yakınmaya başladığını yazıyor.

Sanal aktörler ve aktrisler, naz yapmayan starlar

Mayıs’ın ikinci yarısında Los Angeles’ta düzenlenen E3 video oyun fuarında, yakın gelecekte bilgisayar oyunlarının hayatımızı nasıl etkileyeceğini gördük. Bu güne kadar daha çok joystick ve oyun padleri ile oynanan dövüş ve boks oyunları ile dolu oyan Playstation gibi markaların geliştirdiği yeni nesil oyun konsolları (ve elbette evlerimizdeki PC’ler) teknolojinin gelişmesi sayesinde çok sürükleyici ve gerçekçi görünümlü, sağlam senaryolu macera oyunları ile insanların hayatında televizyondan daha çok yer kaplama iddiası ile karşımıza çıkacak. Mutlaka görmenizi istediğim Killzone 2 (Videosunu şu linkten indirebilirsiniz: http://www.gamespot.com/ps3/action/killzone2/media.html) isimli oyunun video tanıtımı bile büyük tartışmalara neden oldu çünkü fotogerçekçi görüntülerle geliştirilen bu oyun o kadar “gerçekçi” görünüyordu ki, bu gelişmenin bir adım sonrasının dijital oyuncularla yaratılacak sinema filmleri çağının açılması olacağı ve gerçek oyuncuların, tiyatrocuların bu dijital oyuncularla başa çıkamayabileceği tartışmaları hemen internet forumlarını sardı. Final Fantasy isimli tamamen dijital aktörlerle yaratılmış bilim-kurgu filmini veya bir yönetmenin (Al Pacino) bilgisayar teknolojisi ile yarattığı dijital bir aktris hakkındaki gerçeği herkesten saklama çabasını konu alan S1m0ne (Simone) isimli filmi hatırlıyor olmalısınız (www.s1m0ne.com). İşte bir kaç yıl önce o filmlerin işaret ettiği geleceği bugün yaşıyoruz, yaşamaya başladık ve bilgisayar oyunları, bu başlangıca giden kapıyı açan anahtarlardı. Bilgisayar oyunlarını çocuk oyuncakları olarak görüp küçümseyenlerdenseniz modanızın geçtiğini hatırlatmak isterim. Artık sizin gibi düşünenlerin sayısı hızla azalıyor ve bilgisayar oyunları sekizinci sanat olarak her geçen gün daha çok saygı görüyor.

Cem Şancı.
__________________
Never fade away...
  Alıntı ile Cevapla
2 Üyemiz Heliosaga'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 22.04.2016, 21:22   #2
Çevrimdışı
nurideniz34
Uzman Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Thumbs up Cevap: Sekizinci Sanat : Bilgisayar Oyunları

Paylaşım için teşekkürler...
__________________
....................................
  Alıntı ile Cevapla
nurideniz34'in Mesajına Teşekkür Etti
Eski 22.04.2016, 21:25   #3
Çevrimiçi
Banemin
» » » Çapulcu « « «

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Sekizinci Sanat : Bilgisayar Oyunları

@SerseriGezgin kişisi bu makalede resmen beni harcamışlar ve sen de paylaşmışsın.

Pis kınadım seni.
__________________
Ben hiç insan kaybetmedim...
Sadece zamanı geldiğinde, vazgeçmeyi bildim...

  Alıntı ile Cevapla
Banemin'in Mesajına Teşekkür Etti
Cevapla

Bu Sayfayı Paylaşabilirsiniz

Etiketler
bilgisayar, için, oyun, oyunları, sanat, sekizinci


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hızlı Erişim


WEZ Format +3. Şuan Saat: 08:47.


Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Önemli Uyarı
www.forumgercek.com binlerce kişinin paylaşım ve yorum yaptığı bir forum sitesidir. Kullanıcıların paylaşımları ve yorumları onaydan geçmeden hemen yayınlanmaktadır. Paylaşım ve yorumlardan doğabilecek bütün sorumluluk kullanıcıya aittir. Forumumuzda T.C. yasalarına aykırı ve telif hakkı içeren bir paylaşımın yapıldığına rastladıysanız, lütfen bizi bu konuda bilgilendiriniz. Bildiriniz incelenerek, 48 saat içerisinde gereken yapılacaktır. Bildirinizi BURADAN yapabilirsiniz.