Forum Gerçek

AnasayfaForumları Okundu Kabul Et Bugünkü Mesajlar
Geri git   Forum Gerçek > Müzik > Grup ve Müzik Adamlarının Biyografileri > Yabancı Grup ve Müzik Adamları


Yeni Konu aç  Cevapla
 
Seçenekler
Eski 23.01.2011, 23:15   #1
Çevrimdışı
Lilium
Müdavim

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Franz Joseph Haydn (1732 - 1809)



1732 yılının bir nisan günü dünyaya gelen Franz Joseph, o güne kadar hiç duyulmamış olan Haydn ismini bütün dünyaya tanıtarak insanlığı şaşırttı. Neşeli, şakacı, yaramazlıktan hoşlanan sevimli bir çocuktu. Haydn’ların fakir yuvalarında da neşeye gerçekten büyük ihtiyaç vardı. Avusturya’nın Rohrau kasabasındaki bu tek katlı köy kulübesinde keder ve ölüm devamlı misafirdi. Haydn’ın babasının ilk eşinden olan oniki çocuğundan altısı daha bebekken ölmüşlerdi. Baba Haydn’ın ikinci evliliğinden olan beş çocuktan da biri olsun yaşamadı. Tabiat, o bitmek tükenmek bilmeyen denemelerinde bir şahaser meydana getirmek için pak çok yarım eseri bozup mahvetmeyi daima göze almıştır.

Annesiyle babasının Sepperl adını verdikleri Franz Joseph daha küçük yaşta olağanüstü müzik kabiliyetiyle dikkati çekmişti. Müzik öğretmenliği yapan bir akrabasının sayesinde Haydn Rohrau’nun oniki mil kadar ilerisindeki Hainburg Katolik Kilisesinin korosuna girdi.

Altı yaşındaki yaramaz koro üyesi için “büyük şehir” müzik, yaramazlık ve açlık karışımı bir yerdi. Çeşitli ilahiler öğrenerek müzik bilgisini ilerletmeye bakıyordu ama koro çalışmaları sırasında önünde duran çocukların peruklarını çekerek onları kızdırmak da en belli başlı eğlencesiydi. Suçüstü yakalandığı zamanlar bir güzel dayak yiyordu. Haydn kısa bir zaman içinde birbirleriyle geçinmelerine hiç imkan olmayan iki komşuyu bir çatı altında birleştirmeyi başardı. Bu geçimsiz komşular “boş mide” ile “neşeli, kaygısız bir gönül” dü.

Bir gün Hainburg caddelerinde yapılacak bir törene hazırlanırken şehir bandosunun davulcusu hastalandı. Tören günü davulcunun yerini Haydn almıştı. Fakat Haydn öyle ufak tefekti ki davulun altında kayboluyordu. Sonra bu çalgının nasıl çalındığını da hiç bilmiyordu. Fakat bütün bunlar Haydn’ın davulu çalmasını önleyemedi. Davul fazla ağır ve büyük geldiği için Haydn’dan daha iri ve güçlü kuvvetli bir çocuk davulu taşıyordu. Haydn da elinde tokmaklarıyla yanında yürüyüp davulu çalıyordu.

Kısa bir süre sonra Haydn’ın müziğe olan kabiliyeti Viyana’da St. Stephen Katedralinin Koro şefi Johann Georg Ruetter’in de dikkatini çekti. Hainburg’a kabiliyetli çocuklar aramak için gelmiş ve bu davul hikayesini duymuştu. Bu arada Haydn’ın bir de şarkı söyleme kabiliyetini ölçtü. Aldığı sonuç onu şaşırtmıştı. Yalnız sesini titreterek şarkı söyleyememesini garipsemişti. Çocuğa bunun sebebini sordu. Haydn da :

- “Benim öğretmenimin yapamadığı işi ben nasıl yapabilirim” cevabını verdi.

Reutter, bu zeki bakışlı, sevimli çocuğu Viyana’ya götürdü, ona ülkenin en büyük kilisesinin korosunda ilahi söyletmek için gerekli çalışmaları yaptırttı. Bu kilisenin korosunda çalışan çocukların her türlü ihtiyacını kilisede karşılıyordu. Onlar da matematik, din, müzik, yazmak ve okumaktan başka hiç bir şeyle ilgilenmiyorlardı. Ara sıra çocuklar Viyanalı zenginlerin evlerine konser vermeye gönderiyorlar, burada ev sahibinin cömertliği tutarsa çocuklara mutfakta sofradan arta kalmış yiyecekler veriliyordu. Kilisede ise çocukların ancak açlıktan ölmelerini sağlayacak miktarda yiyecek veriliyordu. Doğrusunu söylemek gerekirse Avusturya’nın en büyük kilisesinin korosunda çalışan çocuklar burada sefil ve perişan bir hayat sürmekteydiler. Haydn, onyedi yaşındayken Reutter ile arasında çıkan bir anlaşmazlık yüzünden koroyu terketti. Kimsesi yoktu, cebinde beş kuruşu da kalmamıştı. Üstelik kış da yaklaşıyordu. Haydn’a başını sokacak bir yer lazımdı. Rohrau’ya dönmeyi düşünmedi değil. Fakat orada da babası günden güne kalabalıklaşan ailesinin ağır yükü altında ezilmekteydi. Haydn Viyana’da kalıp, açlıktan ölmeyi tercih etti. Fakat iyi tesadüfler onu ölümden korudu . Eski arkadaşlarından tenor Spangler’e rastlamıştı. Bu genç adam da çok fakir olmasına rağmen Haydn’a evinde yatacak yer gösterdi ve biraz para kazanıncaya kadar yiyecek verdi.

Haydn’ın kendini kurtarması zor olmadı. O devirde Viyana bir müzik şehriydi. İş saatleri sona erince halk sokaklarda şarkı söylüyor, geç saatlere kadar dansediyordu. Genç, yaşlı herkes eline bir çalgı alıp sokak sokak dolaşmayı adet edinmişti. Haydn da eline bir keman alıp caddelerde dolaşmaya başladı. Kalabalık grupların yanına sokulup onlara keman çalıyor, böylece cebine birkaç kuruş giriyordu. Genç kızlar onun çevik hareketlerine, keman çalışına hayrandılar. Kış aylarında da keman çalarak, zenginlerin baloları için dans parçaları besteleyerek para kazanıyordu.

Galiba Haydn’ın doğduğu gece uğur getiren yıldızlardan biri gökte parlamış olmalıydı. Bu yıldız, genç adamı daima doğru yola götürüyordu. Altı yaşındayken onun kabiliyetini keşfeden öğretmenle, karşılaşmıştı, sekiz yaşında Reutter’in himayesine girmişti, onun sayesinde müzik bilgisini artırmıştı. Onyedi yaşında Spangler’le karşılaşmış onun yardımıyla ölümden kurtulmuştu. Yirmi iki yaşında da Viyana’nın ünlü öğretmenlerinden Nicolo Porpora ile tanışmıştı. O güne kadar Haydn ciddi bir müzik eğitimi görmemişti. Öğretmenlerinin köklü bilgileri olmadığı için Haydn’ı gelişigüzel yetiştirmişlerdi. Ama şimdi durum tamamen değişiyordu. Nicolo Porpora ona müzik hakkında bilmediklerinin hepsini öğretebilirdi. Haydn’ın bu ciddi öğretmene ders ücretini ödemesine imkan yoktu, onun için yanına uşak olarak girmek zorunda kaldı. Haydn, öğretmeninin elbiselerini fırçalıyor, perukasını tarıyor, öfkeli zamanlarında onu yumuşatmaya çalışıyor küfürlerini duymamazlıktan gelip onun müzik bilgisini kapmaya bakıyordu.

Porpora’nın yardımıyla Haydn kendisine çok faydalı olacak başka bir dost edindi. Avusturyalı asilzade, Baron Karl Joseph von Fürnberg, oda müziğine meraklıydı. Genç Haydn’ı da besteci ve kemancı olarak yanına aldı. Haydn Baronun emrinde çalışırken yaylı sazlar için onsekiz kuartet bestelemişti. Bu müzik çeşidini Haydn yeni keşfetmişti. Daha sonra da kuartetler onun ünlü senfonilerine temel olacaktı.

Haydn gene uğur yıldızının yardımıyla Baron von Fürberg’den Kont Maximilian Morzin’den sonra da Prens Esterhazy’nin yanında çalışmaya başladı. Bu son görev genç bestecinin meslek hayatını sağlam temeller üzerine kurmasını sağlamıştı.

1760 yılı, Haydn’ın müzik ve his hayatında bir dönüm noktası oldu. O yıl genç adam hem iyi bir patron, hem de bir iş bulmuştu. Bir süreden beri Viyana’nın ünlü perukacılarından Johann Peter Keller’in genç ve güzel kızıyla ilgileniyordu. Fakat Haydn ona evlenme teklifinde bulununca genç kız manastıra girmeyi kararlaştırdığını söyleyerek bu teklifi geri çevirmişti. Keller, besteciye büyük kızının onunla evlenmeyi kabul edebileceğini söylemiş, böylece Haydn, sevdiği kızın ablasıyla evlenmek üzere hazırlıklara başlamıştı. Fakat maalesef Keller’in kızı, Hayd’ın ince ruhunu anlayacak, onun dehasını takdir edecek özelliklere sahip değildir. Bu bakımdan Haydn’ın evlilik hayatı hiç de mutlu olmadı. Besteci, yıllar yılı anlayışsız bir kadınla hayatını paylaşmak zorunda kaldı.

Şimdi Haydn’ın evindeki huzursuzluğu bir kenara bırakıp Esterhazy’nin sarayına dönelim. Haydn buraya geldiği zaman kendini tamamen Prensin emirlerine adamayı kabul etmişti. Sarayda oturacak, Prensin istediği eserleri besteleyecek, o ne zaman emrederse konser verecek, yemeklerini de diğer uşak ve hizmetçilerin yanında yiyecekti. Bütün bu fedakarlıklara karşılık olarak da Haydn sessiz, sakin bir çalışma odasına kavuşmuştu.

Besteci, Esterhazy ailesinin yanında tam otuz yıl kaldı, hayatının en parlak, en verimli devresini burada geçirdi. Hayd, Esterhazy’lerin sarayına yerleştikten bir yıl sonra Prens ölmüş, yerine kardeşi Şahane Nicolas geçmişti. Genç Prens, Haydn’ı kendi sarayına aldı, ücretini artırdı, orkestrasını geliştirmesini sağladı. Orkestra üyeleri daima yanında bulunduğu için Haydn yeni bestelediği eserlerin denemesini hemen yapabiliyordu. Hangi sazların hangi notaları çalmasının uygun olacağını bulması da kolay oluyordu. Bu şekilde çalışmak, Haydn’ın pek hoşuna gitmişti. Kısa zamanda her bakımdan kusursuz eserler meydana getirebilmesini de orkestra üyelerinin hep beraber olmasına borçluydu. Sosyal durumunun kötülüğünü ise evliliği gibi boyun bükerek kabullenmiş “kaderin bir cilvesi” olarak benimsemişti. “Bir başkasının kölesi olmak gerçekten çok acı ama” diyordu, “Tanrının isteğine de karşı gelemem.” Zaten Esterhazy ailesinin fertleri müzikle uğraşan kölelerine daima çok iyi davranımlarıyla şöhret yapmışlardı. Nicolas Esterhazy, Hayd’na durmadan eser bestelemesini emrediyordu. “Zamanın bacaklarını kırmalısın” diye de nasihatte bulunuyordu. Prens Nicholas da “bariton” adı verilen bir telli sazı çalmakta ustaydı. Bu saz madeni ve bağırsak tellerin birbirleriyle titreşim yapmalarından meydana gelen tatlı sesler çıkaran bir sazdı. Haydn bu saz için iki yüze yakın eser bestelemişti.

Estarhazy, Haydn’ın ücretini artırdıktan başka onun sarayında özel dersler vermesine de ses çıkarmıyordu. (Öğrencilerinden bir de genç Beethoven’di.)

Haydn, müziği seviyordu, durumundan memnundu, hepsinden önemlisi o bütün insanları seviyordu.

Orkestrasında çalışanlara bir baba gibi davranıyordu. Onlar da besteciye “Baba Haydn” demeyi adet edinmişlerdi. Hayd, basit bir hayat sürüyordu. Boş zamanlarında balık tutuyor, yürüyüş yapıyor, ara sıra da ava çıkıyordu. Akrabalarına, dostlarına sık sık para gönderiyor, karısının kaprislerine gülümseyerek boyun eğiyordu. Bu arada eser bestelemekten geri kalmıyordu.


Canlılığına, oynaklığına rağmen Haydn’ın bestelediği eserlerde insanın kalbini acıyla burkan kederli bir hava vardı. Altın kafeste şarkı söyleyen bir bülbülün yalvarışlarını andırıyordu onun besteleri... Haydn, seyahat etmeyi pek sevdiği halde patronu onun Viyana’ya kadar gitmesine bile izin vermiyordu. Bir keresinde Haydn, Prens’ten Viyana’ya gitmek için izin istemiş, patronu isteğini geri çevirmişti. Haydn bu üzüntüyle eline kağıdı kalemi alıp ünlü “veda senfonisi” ni besteledi.

Kış mevsimi gelmek üzereydi. Orkestra üyelerinin hepsi evlerini ailelerini özlemişlerdi. Fakat prens inadından vazgeçmiyor, onları sayfiye sarayında bir süre daha hapsetmeye kararlı görünüyordu. Bir akşam da dostlarını konsere davet etti. Konserin son parçası, Haydn’ın yeni bestelediği “Veda Senfonisi” ydi. Dinleyiciler, senfoninin o güne kadar dinledikleri eserlere hiç benzemediğini farkederek şaşırmışlardı. Ama onları eserin sonunda daha büyük bir sürpriz bekliyordu. Eserin birinci bölümü kederli bir hava için sürüp gitti. Nefesli sazlardan çıkan sesler dertli bir insanın acı iç çekişlerini andırıyordu. Üçüncü bölümde ise sazlar birden coşup öfkeli bir kimsenin çevresindekilere isyan edişini hatırlatan ilgi çekici bir melodiyi çalmaya başlamışlardı. Sonra birden ire sazların hepsi susuverdi ve yine ağır bir parçaya başladılar.

Bu son parçada işleri biten müzikçiler, sazlarının başındaki mumu söndürüp yavaşça salondan çıkıyorlardı. Sonunda salonda iki kemancıyla Haydn kaldı. Kemancılar da gidince Haydn başını nota sehpasına dayanıp sessizce oturdu, beklemeye koyuldu. Prensin bu jesti nasıl karşılayacağını pek merak ediyordu. Biraz sonra da Prens, senfoninin manasını anladığını, ertesi gün tatile başlayabileceklerini söyledi.

Haydn’ın Viyana’ya yaptığı ziyaretler, cenneti ziyaret etmekten farksız oluyordu. Güzel yiyecekler, güzel müzik ve iyi dostlar arasında geçen günler ona bir rüya gibi geliyordu. Bazen sarayda yalnızlıktan, kimsesizlikten de bunaldığı olmuyor değildi. Viyana dönüşlerinde sarayın havasını yadırgıyor, bu hayata daha fazla dayanamayacağını sanıyordu, fakat bu da geçiciydi tabii...

Kısa bir süre içinde Haydn, sarayın sessizliğine de kendini alıştırmaktan güçlük çekmedi. Yeni eserler bestelemek Haydn’ın sıkıntılarını unutmasına yetiyordu. Şakalarını bile müziğin yardımıyla yapmaya kendini alıştırmıştı. İşte mesela konserlerinde dinleyicilerin çoğu zaman uyukladıklarını farketmiş, onları uykudan uyandırabilmek amacıyla “sürpriz senfonisi” ni bestelemişti. Başından sonuna kadar ağır, uyku verici bir tempoda devam eden senfoninin son kısmında sazlar müthiş bir gümbürtüyle yeni bir bölüme geçiyorlardı. Bu kısımda en derin uykuya dalmış bir kimsenin bile yerinden sıçramaması imkansızdı.

Bazı çevrelerde Haydn için “senfoninin babasıdır” derler. Bu pek de doğru sayılmaz. 1744 yılında, Haydn daha oniki yaşında bir çocukken Paris’de senfoni besteleyen müzikçiler vardı. Ertesi yıl da Alman bestecileri bu yeni müzik çeşidini benimseyivermişlerdi. O devirde senfoni üç bölümden meydana geliyordu. Birkaç yıl sonra ise senfoniye dördüncü bir bölümün eklenmesi uygun görüldü. Haydn olgunluk çağına eriştiği zaman Avrupanın büyük şehirlerindeki besteciler yüzlerce senfoni bestelemişlerdi. Haydn ise bu yeni müzik çeşidini geliştirmek, daha sevilir bir şekle sokmak için çalışmış ve bunu başarmıştır. Ama Haydn’ın binbir itinayla bestelediği senfoniler bile Mozart, Beethoven gibi bestecilerin senfonilerinin yanında sönük kalır.

Belki Haydn, senfoninin babası değildi ama Mozart’ın müziğinin isim babası sayılırdı. Mozart da çocukluk yıllarında “Baba Haydn” ın müziğine hayran olmuş, onun izinden yürümek istemişti. Daha sonra Estarhazy’nin sarayındaki konserlerde o da piyano çalmış, ilk bestelerinden bir kısmını Haydn’a ithaf etmiştir. Haydn’a gelince, o da bu genç hayranını bir evlat gibi seviyor, onu desteklemek istiyordu. Mozart’ın genç yaşta ve en verimli çağında hayata gözlerini kapayıp fakirler mezarlığına gömülmesine de pek üzülmüştü. Başlangıçta Mozart, Haydn’ın bestelerinin etkisi altında kaldığı halde sonradan Haydn Mozart’ın eserlerinden ilham alarak yeni eserler meydana getirmiştir.
Haydn, her sabah, işe başlamadan önce Tanrı’ya o gün kendisine kabiliyet bağışlaması için dua ederdi. Çalışmaları iyi giderse Tanrının o günkü duayı kabul ettiğine, kötü giderse, Tanrının o günkü duayı kabul etmediğine inanırdı. Tanrının onu işlemiş olduğu günahlardan ötürü cezalandırdığını düşünürdü. Ömrünü Tanrıya ve Prens Estarhazy’ye hizmet ederek geçirmeyi çok istiyordu. Fakat 28 Eylül 1790 tarihinde Prens Estarhazy’nin ölümü üzerine Haydn da saraydaki görevini kaybetti. Bereket ki, prens ona yılda beş yüz dolar tutarında bir para ödenmesini vaziyet etmişti. Haydn, iki kere Londra’ya gitti. Oxford Üniversitesinden fahri doktorluk ünvanını aldı.
Gençlik yıllarında olsa bu başarı onu herhalde çok sevindirirdi ama Haydn’ın artık böyle şeylerden zevk alacağı yaşı geçmişti. Besteci, altmış altı yaşındayken ünlü ingiliz şaiiri Milton’un “Kaybolan Cennet” isimli şiirinden ilham alarak “Yaratılış” oratoryosunu besteledi. Dünyanın, güneşin, yıldızların oluşunu anlatan bu dev eser Haydn’ın son oratoryosuydu.

Hayd’ın yetmiş altıncı yaş gününde dostları besteciye güzel bir kutlama töreni hazırlamışlardı. Artık yürüyemeyecek halde olan besteciyi tekerlekli sandalyesine oturtup “Yaratılış” oratoryosunun özel temsiline götürdüler. Dinleyiciler arasında Haydn’ın öğrencilerinden Beethoven de vardı. Haydn salona girerken dinleyicilerin hepsi birden ayağa kalktılar, besteciyi çılgınca alkışladılar. Konserin sonunda gene tekerlekli sandalyesiyle dışarı çıkarken Beethoven Haydn’ın elini öptü.

Bestecinin uzun, sükün dolu hayatı artık sona ermek üzereydi. Fakat kader, onu sessiz sedasız ölmesine imkan bırakmayacaktı. “Sürpriz Senfonisi” nin bestecisine sürprizli bir ölüm yakışacaktı mutlaka.

10 Mayıs 1809’da Napolyon’un orduları Viyana kapılarına gelmişti. Şehir bombalanırken biri Haydn’ın evinin yakınına düştü. Bombardımandan sonra Haydn da yatağa düştü. Üç hafta sonra her şey bitmişti. Besteci, ölüm döşeğinde : “Şu berbat savaş benim de sonumu getirdi” diyerek söyleniyordu.



__________________
  Alıntı ile Cevapla
8 Üyemiz Lilium'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 24.01.2011, 15:09   #2
Çevrimdışı
Lilium
Müdavim

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Franz Joseph Haydn (1732 - 1809)



Eserleri:


Eserlerinin çoğunun hikâyesi vardır. Örneğin 45 numaralı senfonisi, Veda Senfonisi olarak bilinir. Eserin dördüncü bölümünde 2 ya da 3 müzisyen kendi bölümlerini bitirir ve müzik halen sürürken sahneyi terk eder; bu, sahnede şef ve tek bir kemancı kalana kadar sürer. Bu senfonide Haydn ve müzisyen arkadaşlarının kış mevsiminde şehirdeki ailelerinin yanına dönmek istediklerini Prens Esterházy’e anlatmak istedikleri hikâye edilir. Prens mesajı almış ve onlara izin vermiştir. Sürpriz Senfonisi denilen 94 numaralı senfonisini ise akşam yemeği sonrasındaki konserlerde dinleyicilerinin çoğunun uyuduğunu anladığında bestelediği söylenir. Haydn’n çoğu senfonisi gibi canlı birinci bölümle başlayıp; yumuşak, yavaş tempolu ikinci bölümle devam eden senfoni dinleyicilerin uykuya daldığı sırada davullar ve çok yüksek sesli telli çalgıların melodisi ile onları uyandırır.

Franz Joseph Haydn, hayatı boyunca 800'ün üzerinde besteye imza atmış, bunların yanında 450'nin üzerinde şarkının düzenlemesini yapmış klasik müzik tarihinin en verimli sanatçılarından biridir.



Oratoryoları

  • Die sieben letzten Worte unseres Erlösers am Kreuz - 1796
  • Die Schöpfung - 1798
  • Die Jahreszeiten - 1780
  • Die Deutsch ist Spitze


Operaları

  • La Canterina-1766
  • II Mondo della Luna-1777
  • L'isola disabitata-1779
  • La fedelta premiata-1780
  • Armida-1783
  • Lé Enessé


Senfonileri


  • No.6 Sabah (Le Matin)
  • No.7 Öğlen (Le Midi)
  • No.8 Akşam (Le Soir)-1761
  • No.22 The Philosopher-1764
  • No.45 Farewell-1772
  • No.49 La Passione-1786
  • No.59 Feuer-1778
  • No.73 La Chasse-1781
  • No.92 Oxford-1789
  • No.94 Surprise-1791
  • No.100 Military, Clock-1794
  • No.104 Londra-1795
__________________
  Alıntı ile Cevapla
9 Üyemiz Lilium'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 24.01.2011, 15:42   #3
Çevrimdışı
LaLe
Ne Mutlu Türküm Diyene

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Franz Joseph Haydn (1732 - 1809)

Bu hafta forumda klasik müzik haftası.

Kulaklarının pasının açılmasını isteyenler dinlesin, pasları ile yaşamaya devam etmek isteyenler kaçsın



Ellerine sağlık Lilium, teşekkürler paylaşımın için.
  Alıntı ile Cevapla
6 Üyemiz LaLe'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 24.01.2011, 15:47   #4
Çevrimdışı
Dolunay
Tam Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Franz Joseph Haydn (1732 - 1809)

Ne güzel olmuş. Ben dinleyin derim. Eline sağlık Lilium.
__________________






Gözümü Boyamaya Çalışma !

Benim Dünyam Zaten Rengarenk !!
  Alıntı ile Cevapla
5 Üyemiz Dolunay'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 24.01.2011, 16:15   #5
Çevrimdışı
FısıLtı
Tam Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Franz Joseph Haydn (1732 - 1809)

Klasik müzik..

Herzaman rahatlatmıştır beni..

Emeğine sağlık Lilium
__________________

Bütün solaki ve salaki tilkiler
Döne döne dolaşıp
Tıpış tıpış gelirler sonunda
'KEMALİZM' dükkanına
Ve siroz olurlar!.
  Alıntı ile Cevapla
4 Üyemiz FısıLtı'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 28.04.2011, 22:11   #6
Çevrimdışı
ReaL
Deniz Sevengillerden

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Franz Joseph Haydn (1732 - 1809)

Ellerine sağlık, teşekkürler Lilium..
__________________



Tüm katılımcı arkadaşların okumasını rica ediyorum... Lütfen Tıklayınız..
* * *
  Alıntı ile Cevapla
4 Üyemiz ReaL'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 29.10.2011, 04:05   #7
Çevrimdışı
SuLTaN
Fosforlu

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Franz Joseph Haydn (1732 - 1809)

Alıntı:
Haydn, müziği seviyordu, durumundan memnundu, hepsinden önemlisi o bütün insanları seviyordu.


Sanatçılar insanları hep sevmişlerdir ama insanlar onları sevmeyi beceremiyorlar maalesef...

Büyük öğretmen Haydn, Beethoven'ın rehberi; onu Mozart'a yönlendiren kişi.

Teşekkürler bu güzel konu için Lilyumcuğum.
__________________
"Dostlar bizi hatırlasın..."
  Alıntı ile Cevapla
SuLTaN'in Mesajına Teşekkür Etti
Cevapla

Bu Sayfayı Paylaşabilirsiniz

Etiketler
1732, 1809, franz, haydn, joseph


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hızlı Erişim


WEZ Format +3. Şuan Saat: 00:59.


Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Önemli Uyarı
www.forumgercek.com binlerce kişinin paylaşım ve yorum yaptığı bir forum sitesidir. Kullanıcıların paylaşımları ve yorumları onaydan geçmeden hemen yayınlanmaktadır. Paylaşım ve yorumlardan doğabilecek bütün sorumluluk kullanıcıya aittir. Forumumuzda T.C. yasalarına aykırı ve telif hakkı içeren bir paylaşımın yapıldığına rastladıysanız, lütfen bizi bu konuda bilgilendiriniz. Bildiriniz incelenerek, 48 saat içerisinde gereken yapılacaktır. Bildirinizi BURADAN yapabilirsiniz.