13.11.2010, 22:26 | #51 |
Çevrimdışı
|
Cevap: Başkentler Başkenti Yeditepe İstanbul (Türkiye)
Bir ay ertelemek zorunda kaldım İstanbul'a gidişimi. Kadıköy ve Üsküdar dışındaki yerlere gitmeyi tercih ederim. Çünkü bıraktığım gibi kalmamışlar. Diğer yerlere pek gitmediğim için, orada ki değişiklikleri pek yadırgamam diye düşünüyorum.
__________________
Tanrım, Bana değiştirebileceğim şeyleri değiştirmek için CESARET, Değiştiremeyeceğim şeyleri kabul etmek için SABIR, İkisi arasındaki farkı bilmek için AKIL ver….... |
21.11.2010, 00:10 | #52 |
Çevrimdışı
|
Cevap: Başkentler Başkenti Yeditepe İstanbul (Türkiye)
Harika paylaşımlar yapıyorsunuz yemin ederim ya.
Ben hiç bir forumda bu forumda oldugu kadar böyle emek verilmiş paylaşımlar görmedim. Yazısı, resmi, her şeyi var diyecek bir şey bulamıyorum. Eline koluna sağlık. |
21.11.2010, 18:48 | #53 | |
Çevrimdışı
|
Cevap: Başkentler Başkenti Yeditepe İstanbul (Türkiye)
Alıntı:
Bende diyecek birşey bulamıyorum...
__________________
|
|
29.11.2010, 11:30 | #54 |
Çevrimdışı
|
Cevap: Başkentler Başkenti Yeditepe İstanbul (Türkiye)
İstanbul'a gitmeme gerek kalmadı, Lilim sayesinde tanıyoruz İstanbul' demi
|
29.11.2010, 11:44 | #55 |
Çevrimdışı
|
Cevap: Başkentler Başkenti Yeditepe İstanbul (Türkiye)
Ellerine sağlık Lilium, teşekkürler paylaşım için
|
29.11.2010, 19:22 | #56 | |
Çevrimdışı
|
Cevap: Başkentler Başkenti Yeditepe İstanbul (Türkiye)
Alıntı:
*** Lilim öyle güzel bir konu olmuş ki bu, çıkamıyorum bu sayfadan ne zamandır. Çok çok büyük emeklerle hazırlanmış, belli. Ellerin dert görmesin canım, çok beğendim İstanbul... Birçok şeyimi alan, sonra aldıklarını farklı şeyler olarak bana geri veren ve gelecekteki güzel günlerimi yaşayacağım, yaşamak istediğim o mükemmel şehir... Denizini kirletseler de, İstanbul'da sonbahar halen güzel
__________________
"Dostlar bizi hatırlasın..."
|
|
09.12.2010, 22:50 | #57 |
Çevrimdışı
|
Cevap: Başkentler Başkenti Yeditepe İstanbul (Türkiye)
Ahhh istanbul ahh içindeyken nefret ettiğim ama başka şehire gittiğimde çok özlediğim şehir...
İstanbul o kadar güzel bir şehir ki o kadar uğraşmamıza rağmen hala güzelliğini kaybetmedi.....
__________________
ForumGerçek Türkiye'nin Forumu |
09.12.2010, 22:53 | #58 | |
Çevrimdışı
|
Cevap: Başkentler Başkenti Yeditepe İstanbul (Türkiye)
Alıntı:
Her hali güzel benim şehrimin |
|
13.01.2011, 21:20 | #59 |
Çevrimdışı
|
Cevap: Başkentler Başkenti Yeditepe İstanbul (Türkiye)
Ağa Camii
Havsalam almıyordu bu hazin hali önce Ah, ey zavallı cami, seni böyle görünce Dertli bir çocuk gibi imanıma bağlandım; Allahımın ismini daha çok candan andım. Ne kadar yabancısın böyle sokaklarda sen! Böyle sokaklarda ki, anası can verirken, Işıklı kahvelerde kendi öz evladı var... Böyle sokaklarda ki, çamurlu kaldırımlar, En kirlenmiş bayrağın taşıyor gölgesini, Üstünde orospular yükseltiyor sesini. Burda bütün gözleri bir siyah el bağlıyor, Yalnız senin göğsünde büyük ruhun ağlıyor. Kendi elemim gibi anlıyorum ben bunu, Anlıyorum bu yerde azap çeken ruhunu Bu imansız muhitte öyle yalnızsın ki sen Bir teselli bulurdun ruhumu görebilsen! Ey bu caminin ruhu: Bize mucize göster Mukaddes huzurunda el bağlamayan bu yer Bir gün harap olmazsa Türkün kılıç kınıyla, Baştan başa tutuşsun göklerin yangınıyla! Nazım Hikmet Alınyazısı Saati (İstanbul) Yeryüzüne ayı indir o bir şehir olsun Yaklaştıkça büyüyen Ayrıntıları setleri bahçeleri Yumuşak çizgileriyle ortaya çıkan İşte ben o şehri yaşadım yıllarca İstanbul’da parça parça Çeşmelerinde ayı yaşadım Servilerinde ayla birlik bölündüm Ayla birlik yaralandım İstanbul mezarlıklarını aydınlatan ayla Soludum bölük bölük ahiretin Keskin çizgili özgürlüğünü Kanlı canlı özgürlüğünü ay kesmesi İçtim sıcak bir yaz günü içilen buz gibi bir vişne şurubu benzeri Kutsallığın ballı biberli çilekli çile kevserini İstanbul’dur bu otuz yıl kana kana yaşadığım Taşlarına adeta resmim işledi Ben İstanbul’da dağıldım zerre zerre İstanbul damla damla içimde birikti Mermer tozu gelip gelip içimde oluştu bir şehir Bu yeryüzünden ve gökyüzünden ötedeki şehirdir O bir kılıçtır Doğudan Batıya uzanıp Çin ipeğinden örülmüş şeytan kozasını bölen Darbeleriyle Batı çeliğini lime lime eden O Tanrı’nın kılıç halindeki hilali İslam ruhunun kristalleşmiş heykeli İçimin sesi rüyamın öfkesi merhametimin şehri İstanbul’a gel oruç günleri gez gör ve dinle derinden Taştaki oymalarını incele bir er gözüyle Semerkant’tan kalkıp gelmiş erlerin gözüyle gör her yeri Camileri mezarlıkları çeşmeleri ve sebilleri Git Sümbülefendi’ye servilerden sor olan biteni Merkezefendi’de tüket maddeyi yırt maddeciliğin kefenini Bağdat’ta ebedi bağı ruhun ve ilahi hikmetlerin Şam’da son sınırı manevi medeniyetlerin Kozmik bakış metafizik sezgi Bağdat’tan dal, Şam’dan yaprak Diyarbekir’den çizgi Hep İstanbul’da kırık dökük Parçalanmış silinmiş sönmüş Hayaletler gibi kaçmış gizliliklere Loş boşluklara sığınmış kan rengi bir huzur arzusu Sabah Karacaahmet’te öte şafak kırmızısında savaş borusu Sökün eder her sabah ufkun bir ucundan yeniçeriler Su şırıltısından gök gürültüsüne değin Bütün seslere düzen vermiş ebedi mehter Yok olduysa bu şehir ruhu ruhuma sindi Ben yaşadıkça o yaşayacak bende Kimbilir belki o da dirilecek benimle İslam Milletinin dirilişinde O yeniden güneşin güneş ayın ay ve dünyanın dünya İnsanın insan olduğu o günde Ölümün biliyorum ey İstanbul diriliş içindir Öyleyse indir ruhunun teslim bayraklarını indir göm toprağa Doğrul ve kalk ayağa Kemiklerinle etin arasında Sonsuz güç topla korku ve muştuyla Mucize muştusuyla Yüreğim yırtılıyor çınlıyor ağlıyor yüreğim Fırtına yaprak yaprak dökülüyor Gecenin tüyleri savruluyor havaya Ölümümü kutlayan Arz oğullarıyla Mübarek toprağın anlamından bile yoksun Taşın demirin mermerin ve tozun metafizik kadrine bile düşman Kabus ruhumu çalmak isteyen hırsız Madde dönüşür binbir şeye ama ruh kaybolmaz Altın madeni gibi pırıl pırıl kalır ve solmaz Ve ben kardan geldim ama denizi üstlendim Denizi yüklendim adeta denizle evlendim Denizle yaşadım denizle öldüm Öldükten sonra denizin gözlerini gördüm Denizden denize yükseldim Birliğin şarkısını işittim dinledim derinliklerinde Sedeflerinden yapılmış İstanbul camilerinin taşları Beyaz güvercin kanadı köpüklerinde kubbelerini gördüm camilerin -Ama gizleyerek saklayarak itiraf etmeyerek- Bursa’dan gelen yeşil bu denizi boyadı gökten sonra Ve trenler şifreli düdükleriyle trajedileri perdelerken Dönüp bir köşeden ötede kaybolurken Ben kayalarını denizin ahenkleştirdiği kıyılarda Gerçeği koğaladım hayal meyal görünen kelimeler arkasında Ve derken birden karaya sıçradım Ayasofya Padişah türbeleriyle örtülmüş maskelenmiş şehzade mezarlarıyla Kayboldu o deniz o kentle birlikte Rabbim bildir bana olup biteni O yeşil ötesi ışığı o güneşi tahlil eden su çizgisini Ve sen ey Avrupa yerin dibine batacaksın bitmez tükenmez suçlarına karşılık Ve derken Ayasofya yüzüme çarpan karanlık Serin ve kilim nakışlı kızıl gözlü dev bir cam gibi Ve kılıcımın ucunda Ayasofya küçük bir bilya gibi Uçuyorum göklerin kubbesine bir ikram gibi Gök sofrasında bir çeşni bir garnitür gibi Kalk ve kavra ruhum bir kadavra gibi solan bu göksel yapıyı Bir kartal taşırken yere düşmüş Ve kalakalmış kaldığı yerde Sonra karanlıklardan çıkan kartallar tünemiş üstüne Yemişler ötesini berisini Ey kozmiğin kemirdiği bir kent gibi yükselen yapı Ey Allah’a açılan ve kapanan ulu kapı Bir at gibi soluyorsun kulelerinle Deniz öfkenin köpükleriyle benekli Gel barışın köprüsü ol içimizde dışımızda Yeniden sularından içelim kana kana Savaşabilirim bugün bütün dünyayla Gerekirse Ruhumuzun susadığı hakikat olan Evrensel İslam Barışının zaferi için Aşk için Tanrı hakikati aşkı için Göğe çıkan İsa yere insin diye -Fazla çıkardılar göğe- Gel ey Muhammed ve İsa hakikati Burada sizi bekleyen bütün bir insanlık var Bulutlar yaralı insanlar zehir saçan fırtınalar Kara-düşünce fırtınalarıyla yüklü kurşun levha havaları Savaşırım doğudan daha doğu Doğrudan daha doğru olanı bulmak için Zulme karşı savaşabilirim İnsan başı yalnız Tanrı önünde eğilecektir Ebedi hakikat budur Bunun için savaşırım ben Bunun için kanım helal olsun Şehrimin altına özgür Tanrı aşkını yazmak İstanbul’u yeniden Tanrı şehri yapmak Bunun için savaşırım ben Servi için savaşırım çınar için savaşırım Tozlanmamış gün doğuşu için Yıldızlar geceleri yeniden görünsün diye Tuz deniz damlasında gülsün Çam denizle gülüşsün Su tenimizle barışsın Ruhumuzla ışısın diye Savaşçıyım ben atalarım gibi İstanbul için savaşırım Bağdat’ın dervişlik ortağı Şam’ın kılıç kardeşi Olan İstanbul için Benim güneşimden öteye kimse gidemez Benim güneşimin üstüne doğmadığı hayat hayat değil “Benim duvarımdan yüksek duvar haraptır” Gerçek özgürlüktür kölelik değil Tanrı’ya kulluk İstanbul olacak yine gerçek özgürlüğün türküsü Kıyamete kadar söylenecek türkü Sezai Karakoç At Kokusu Son evi gösterin bana İstanbul` da vapur sesinin duyulduğu ki kapısını çalıp söyleyeyim içindekilere daha çok kedi yavrusu ezilsin diye eski iskeleleri sahil yoluyla ayırdıklarını denizden Karşılığında ben de size kanaryası ölüp kuaför salonuna dönüşmeyen kaç mahalle berberinin kaldığını söylerim ya da kaç fötr şapkanın tutsak olduğunu köhne bir konağın askısında Kaç faytoncunun artık taksicilik yaptığını da bilirim ama söylemem onu da siz bulun dikiz aynasına takılı boncuklardaki at kokusundan Sunay Akın Bahar Sarhoşluğu İlk sevgilinin gülüşüne benzer Bir Nisan havası değil mi esen? Zincirlere, kelepçelere inat, Kanatlarımı açmak zamanıdır; Allaha ısmarladık kaldırımlar. Giyenler düşünsün dar elbiseyi, Ölçülü sözü, hesaplı adımı Ben kurtuldum kafeste kuş olmaktan; Saltanat sürer gibi uçuyorum, Erik ağacı gelin olduğu gün. Hayranım bu şehrin bacalarına İrili ufaklı hep bir ağızdan. Nasıl derinden bu gökyüzüne doğru Bir türkü söylüyorlar öyle sessiz! Dumanın daim olsun güzel baca! Yuvası saçakta kalan kırlangıç, Yavrusu dallara emanet serçe, Derken camiler üstünde güvercin Minareler katından geçiyorum Gökyüzü mahallesi İstanbul’un Süt beyaz bir martıyım açıklarda Gemilere ben yol gösteriyorum, Buğday ve ilaç yüklü gemilere Bir kanat vuruşta bulutlardayım; Bir süzülüşte vatanım dalgalar! Cahit Sıtkı Tarancı Bayram Gelin de bayramı Fatih’te seyredin, zira Hayale, hatıra sığmaz o herc ü merc-i safa, Kucakta gezdirilen bir karış çocuklardan Tutun da, ta dedemiz demlerinden arta kalan, Asırlar ölçüsü boy boy asalı nesle kadar, Büyük küçük bütün efrad-ı belde, hepsi de var! Adım başında kurulmuş beşik salıncaklar, İçinde darbuka, teflerle zilli şakşaklar, Biraz gidin; Kocaman bir çadır... önünde bütün, Çoluk çocuk birer onluk verip de girmek için Nöbetle bekleşiyorlar; acep içinde ne var? “Caponya’dan gelen insan suratlı bir canavar!” Geçin: sırayla çadırlar, önünde her birinin. Diyor: “Kuzum, girecek varsa durmasın girsin.” Bağırmadan sesi bitmiş ayaklı bir ilan, “Alın gözüm buna derler...” sedası her yandan. Alettirikçilerin keyfi pek yolunda hele: Gelen yapışmada bir, mutlaka o saplı tele, Terazilerden adam eksik olmuyor; birisi İnince binmede artık onun da hemşerisi: “Hak okka çünki bu kantar... Frenk icadı gıram Değil! Diremleri dörtyüz, hesapta şaşmaz adam.” “Muhallebim ne de kaymak! “Şifalıdır macun!” “Simit mi istedin ağa!” “Yokmuş onluğun, dursun.” O başta: Kuskunu kopmuş eğerli düldüller Bu başta: Paldımı düşmüş semerli bülbüller Baloncular, hacıyatmazlar, fırıldaklar, Horoz şekerleri, civ civ öten oyuncaklar; Sağında atlıkarınca, solunda tahtırevan Önünde bir sürü çekçek, tepende çifte kolan Öbek öbek yere çökmüş kömür çeken develer... Ferag-ı bal ile birden geviş getirmedeler, Koşan, gezen, oturan, maniler düzüp çağıran. Davullu zurnalı “dans” eyliyen, coşup bağıran, Bu kainat-ı sürurun içinde gezdikçe, Çocukların tarafındaydı en çok eğlence, Güzelce süslenerek dest-i naz-ı maderle, Birer çiçek gibi nevvar olan bebeklerle Gelirdi safha-i mevvac-ı ıyde başka hayat.. Bütün sürur u şetaretti gördüğüm harekat, Onar parayla biraz sallandırdılar... derken, Dururdu “Yandı!” sadasiyle türküler birden, - Ayol, demin daha yanmıştı a! Herif sen de, - Peki kızım, azıcık fazla sallarım ben de. “Deniz dalgasız olmaz Gönül sevdasız olmaz Yari güzel olanın Başı belasız olmaz! Haydindi mini mini maşallah Kavuşuruz inşallah....” Fakat bu levha-i handana karşı, pek yaşlı, Bir ihtiyar kadının koltuğunda gür kaşlı, Uzunca saçlı güzel bir kız ağlayıp duruyor. Gelen geçen “Bu niçin ağlıyor?” deyip soruyor. - Yetim ayol... Bana evlat belasıdır bu acı Çocuk değil mi, ‘salıncak’ diyor... - Salıncakçı! Kuzum, biraz da bu binsin... Ne var sevabına say... Yetim sevindirenin ömrü çok olur... - Hay hay! Hemen o kız da salıncakçının mürüvvetine Katıldı ağlamıyan kızların şetaretine. Mehmed Akif Ersoy Beyazıt Meydanı'ndaki Ölü Bir ölü yatıyor on dokuz yaşında bir delikanlı gündüzleri güneşte geceleri yıldızların altında İstanbul`da, Beyazıt Meydanı`nda. Bir ölü yatıyor ders kitabı bir elinde bir elinde başlamadan biten rüyası bin dokuz yüz altmış yılı Nisanında İstanbul`da, Beyazıt Meydanı`nda. Bir ölü yatıyor vurdular kurşun yarası kızıl karanfil gibi açmış alnında İstanbul`da, Beyazıt Meydanı`nda. Bir ölü yatacak toprağa şıp şıp damlayacak kanı silâhlı milletimin hürriyet türküleriyle gelip zaptedene kadar büyük meydanı. Nazım Hikmet Beyoğlu Kestanecisi İstiklal caddesi ağlıyordu... Sınırsızca koşmalarımızı özlemişti. Ayak seslerimiz, Her gün düşlerin başladığı yerlere, Umarsızca yankılanıyordu. Şimdi... Sensizlik dökülüyor caddede, Hergeçen gün silüetin karşıma çıkıyor Kışları almadan geçmediğimiz kestanecide.. Ne kadar çok severdin, sıcak sıcak Ağzımla açıp avuçlarına bırakırdım Şeker gibi, yanakların gibi kestaneleri... Şimdi... Senin payını sokak çocuklarına veriyorum. Ama size kestane açamam diyorum, Aniden uzaklaşıyorlar yanımdan.. O paramparça kestaneler, Paramparça yalnızlığıma dönüşüyor... İstanbul 2006 Emrah Ceylan |
13.01.2011, 21:41 | #60 |
Çevrimdışı
|
Cevap: Başkentler Başkenti Yeditepe İstanbul (Türkiye)
Fotoğrafların her biri ayrı bir güzel...
Konu herhalde eşsizdir net aleminde... Ellerine sağlık Lilium. |
Bu Sayfayı Paylaşabilirsiniz |
Etiketler |
ilçeleri, istanbul, istanbul'un tarihi, tarihi, yeditepe, yerleri, yerleşim |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|
Önemli Uyarı | |
www.forumgercek.com binlerce kişinin paylaşım ve yorum yaptığı bir forum sitesidir. Kullanıcıların paylaşımları ve yorumları onaydan geçmeden hemen yayınlanmaktadır. Paylaşım ve yorumlardan doğabilecek bütün sorumluluk kullanıcıya aittir. Forumumuzda T.C. yasalarına aykırı ve telif hakkı içeren bir paylaşımın yapıldığına rastladıysanız, lütfen bizi bu konuda bilgilendiriniz. Bildiriniz incelenerek, 48 saat içerisinde gereken yapılacaktır. Bildirinizi BURADAN yapabilirsiniz. |