![]() |
![]() |
#1 |
Çevrimdışı
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]()
Böyle bir köşeyi buraya açıyorum ama uygun değilse taşıyanlara şimdiden teşekkür ediyorum
![]() Başlığı öyle koydum... Ama diğer 6 güne haksızlık olmasın yinede. İsteyen iliştirsin birşeyler. Alıntı olur, yazdığınız olur ne bileyim ya sizden geldiyse güzel olur işte. Ben ilkini yollayayım bari.
__________________
Ben hiç insan kaybetmedim... Sadece zamanı geldiğinde, vazgeçmeyi bildim... |
![]() |
![]() |
#2 |
Çevrimdışı
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]()
Bekir Coşkun...
DÜN baktım, arka bahçedeki ağaç bu baharın ilk tomurcuklarını vermiş, bir hamile kadının karnı gibi tombul tombul... Rengi değişmiş gibi... Yanakları al al... Nazlı ve hüzünlü, aşeren anne sanki... Ağaçlar bize benziyor usta... Dibine düşen tohumlardanız... Hani başta “fidan gibi” derler ya... Cılız, narin... Sonra... Sonra her birimiz kendi soyumuza-sopumuza çekeriz. Suratlarımız yapraklar gibi farklılaşır... Bedenlerimiz ağaç gövdeleri gibi değişir... Kimimiz kayın gibi sert, kimimiz ladin gibi dayanıklı, kimimiz ıhlamur gibi narin... Meyve verenlerimiz-vermeyenlerimiz... Tatlısı-acısı... Kimimiz irili ufaklı teknelere omurga oluruz, kimimiz bakarsınız zalim arabacının kamçısı.. Her birimiz bir yana... Kimimiz pis düzenin kalıp tahtası... Olmadı, kazma sapı... Ben en çok kavak ağaçlarını severim... Yüce oluşlarını... Dümdüz, dimdik... Ama narin ve kırılgan... Savaş aleti ya da zindanlara kapı olmaz ondan... En çok yoksul evlerine çatı olurlar, bir de bebeklere beşik yaparlar kavak ağacından... Dışarıda ağaçlar tomurcuklarını vermeye başladılar, iyi bakın eski bir öykü gizlidir kavak ağacında... Boyun eğdi mi?.. Eğilip büküldü mü?.. Dimdik durmadı mı, doğru, özgür ve onurlu... Bir kara-isli ocakta... Kül olur... Yakarlar usta...
__________________
Ben hiç insan kaybetmedim... Sadece zamanı geldiğinde, vazgeçmeyi bildim... |
![]() |
![]() |
#3 |
Çevrimdışı
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]()
Hayatın ve varlığın bütün sırlarını; güneşin doğuşu ve batışı arasında bulabilirsin.
Aradığın herşeyde bugün vardır. Dün rüya yarın hayaldir. Rüyayı mutlu, yarını umutlu yapan bugündür. Öyleyse bugüne iyi bak, sabahın selamını al.. Bu uydumu bu sayfaya bilmem.. Konunu ve yazdıklarını çok beğendim Banemin, haberin olsun, kesik kesik girebiliyorum foruma, takipteyim. ![]() |
![]() |
![]() |
#4 |
Çevrimdışı
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]()
Uymaz mı Böcüm?
Tam aradıklarımdan yakalamışsın. Teşekkür ederim ![]()
__________________
Ben hiç insan kaybetmedim... Sadece zamanı geldiğinde, vazgeçmeyi bildim... |
![]() |
![]() |
#5 |
Çevrimdışı
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
#7 |
Çevrimdışı
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]()
Selahaddin Duman'ın pazar yazılarını çok keyifli bulurum . Pazar yazısı deyince Banemin konunu başlığına, aklıma S.Duman geldi hemen buldum bi yazısını attım iyi okumalar ...
Evlenme teklifi için en doğru on mekân ![]() Hem “erkek egemen toplumda” yaşıyorlar hem de erkeğe aykırı ne kadar âdet varsa icat ediyorlar.. Kadınlık davası güdenlerin son numarası “evlenme teklifi için doğru mekân” seçimi.. Yanlış okumadınız.. Eğer evlenecek kadar gözünü karartmışsan, bunu önceden plânlayıp seni cırtım cırtım yönlendiren müstakbel eş adayına söylemek için bir de yer beğeneceksin.. Kadınlık dünyası son icadı olan bu evlenme teklifi ritüelini internet marifetiyle zihinlere sokuyor.. Evet, başımızda tüy bırakmadıkları gibi “erkek hakları bakımından” kelleşmiş tepemizde bir de internet çıbanı çıkardılar.. Elimiz kolumuz bağlı.. *** Anadolum’un yiğit evlatları şaşmış durumda.. Eskiden yaşanırdı.. Erkek bir şeye sinirlenip elini havaya sallar, kadın da erkeği zor durumda bırakmak için kafasını sallanan elin geçiş yoluna uzatır.. “Şaaak!” diye bir ses çıkar.. Sonra kadın “Vay bana tokat attı..” diye dövünür.. Durduk yerde erkeği suçlar.. Böyle durumlarda en fazla konu komşu girerdi araya.. Haydi bilemedin kadının kardeşleri, emmioğulları filan yetişsin.. Şimdi öyle değil.. Şaplağın sesi duyulur duyulmaz internet üzerinden kırk elli site, bir o kadar da blog birden feryat ediyor.. İnternet duydu mu medya da duyuyor.. Her gazetenin kadrolu yedi sekiz kadın tetikçisi var.. Ayıkla pirincin taşını.. FIRSAT BUDUR! “Erkek egemen toplum” modelinden “Erkeği ruh hastası eden toplum” modeline geçiş sürecinde başımıza ne geliyorsa çoğu internet üzerinden.. Çıkardıkları yeni icat da böyle bir şey.. Fakir fukara için dert değil ama parası olan için baş ağrıtıcı.. Dünya üzerinde en iyi evlenme teklif edilecek yer, deyip on adres bulmuşlar.. Evleneceksen gelin adayını buralara götürüp teklif edeceksin ki şanın yürüsün.. Veya arkandan konuşup seni rezil etmesinler.. Anlayacağınız düğünden sonra “Gelin ile damat balayı için Bali Adası’na gittiler..” fiyakası “out” oldu.. Şeysel Adaları’nın romantizmini turizm şirketleri tur üzerine tur düzenleyip zaten berbat etmişti.. Derken Bali de gitti elden.. Şimdi gözde olan yerler başka başka.. Temsil.. Palazzo Barbarigo.. Bu dedikleri Venedik’te on sekiz odalı bir otel.. Evlenme teklif edilecek doğru yerlerin başında geliyormuş.. Allah Allah! Kim tespit etmiş? Otel kanalın dibinde olduğundan bir gondol çağıracakmışsın.. Gitti iki yüz euro.. Kızı bindirecek, gezinirken evlenme teklifini yapacakmışsın.. Kabul ediyorum, hissi bir ortam.. Ancak kızın kabul etmeme durumu da var.. O zaman kanal erkeğe avantaj sağlıyor.. Kızı tutup kanala atabiliyorsun.. Veya otelde bırakıp, hesabı ödemeden şehri terk ediyorsun.. (Bu akıllar, kadınları fiştikleyen internet sitelerinde yazmıyor.. Benden çıkma, otantik..) *** Onluk listeden seçiyorum.. Noir D’Ivorie de bir otel.. Fas’ın Marakeş şehrinde.. İdeal teklif mekânı.. Düşünüp durdum üzerine.. Neresi ideal, diye.. Efendim keten süsleri ve geniş yatak sizi mest edecekmiş.. Geniş yatak olayını anlamış değilim.. Potansiyel çiftler oraya güreş tutmaya mı gidiyor? Fiyakalı evlilik teklifi yapmaya mı? Ayrıca yatak olayını önceden halletmişlerse ortada bir “teklifsizlik” durumu vardır ki her türlü seyahat masrafını gereksiz kılıyor.. Teklifin bizzat kendisi gereksiz kalıyor.. Haaa! Fas Müslüman ülkedir, imam nikâhı için münasiptir diyorlarsa o başka.. Listede yer alan Espanzo Adacığı’nı da gözüm tutmadı.. Okyanusun ortasında bir yerde.. Özelliği çok ıssız olması, konukların kendini ıssız adada hissetmesiymiş.. SEYREDİN BENİ Olayı parlatırken “Lambadan çıkan cine benzeyen uşak” tan söz edilip, her ihtiyacınızı karşılayacak deniyor.. Yani orta yerde sürekli röntgenlenme hali var.. Bu kötü tarafı.. İyi tarafı ise uşağı iş üzerinde yakalayıp hakkından gelirseniz polis sizi hemen yakalamıyor.. Adaya gelene kadar üç beş gün geçiyor.. Avustralya’daki Wilson Adası da bu kalemde bir yer.. Geçelim.. Evlenecek adam Butan’daki Amankora Tapınakları’nın bulunduğu yeri neden seçsin, sorusu üzerine düşünelim.. Gelin adayının yiğidimizi sinirlendirip dinden imandan çıkarma ihtimali mi göz önüne alındı acaba? Şaraplarının güzelliği açısından Avustralya’nın Barossa vadisindeki The Louise Otel ile Güney Afrika’daki La Residence Otel’i bu listedeki olumsuzluklardan ayırıyorum.. En azından erkeğe içip içip unutma fırsatı veriyor.. İlerisi için de yatırım.. On on beş sene sonra yakın çevre “Nereden aklına esti de evlendin?” diye sorguladı mı “Sarhoştum.. Ne yaptığımı bilmiyordum..” savunmasına geçebilirsin.. Listede zırvalık ile gerzeklik yarışıyor.. Yeni Zelanda’daki Mollies Otel mesela.. Taaa Kamboçya’daki Hotel de la Paix mesela.. New York’taki Crosby Street Otel mesela.. *** Listeyi sallayıp sallayıp yaparken özellikle New York’takine dişe gelir bahane bulamamışlar.. Otelin on birinci katından güney Manhattan’ı seyredebilirmişsiniz.. Yani kırmızı kiremitten yapılma kutu kutu evlerin tüten bacaları “manzara niyetine” öneriliyor.. Daha diyecek laf bulamıyorum.. Ammaaa! Gözüm sosyete dergilerinde, cemiyet haberlerinde.. Yarın, öbür gün erkek kısmından biri çıkıp da bu akıllara uyarsa.. Burnu estetikli bir kıza evlilik teklifi için dünyanın taaa öbür ucuna giderse.. O zaman seyredin beni.. Genç iş adamı bile olsa fark etmez.. TÜSİAD’tan attırırım.. O kadar da değil yani.. *****
__________________
Hayat dediğiniz 1 çay İnsan ise sadece 1 şeker Karıştırdıkça hayattan tat aldığını sanırsın Oysaki; Hayatın seni erittiğini çay bitince anlarsın.. |
![]() |
![]() |
#8 | |
Çevrimdışı
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() Alıntı:
Çok güldüm buraya... Yaklaşım güzel ama kızın o kanaldan kurtulma ihtimali yüksek. Hem dar (Kenarlardan yardım alabilir) hem de yeterli derinlik yok çoğu yerde. İşi sağlama almak için geliştirilmeli bu plan. ![]() Emel çok hoş, neşeli ve bence çokta doğru bir yazı. Teşekkürler ![]()
__________________
Ben hiç insan kaybetmedim... Sadece zamanı geldiğinde, vazgeçmeyi bildim... |
|
![]() |
![]() |
#9 |
Çevrimdışı
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]()
Mahmut Sadi anlatıyor...
"Yıl 1923...İstanbul Üniversitesi'nde öğrenci olduğum sıralar. Okul duvarlarında bir ilan görüyorum. 'Avrupa'ya talebe yollanacaktır.' 'Allah Allah' diyorum, ülke yıkık dökük yıl 1923..Avrupa'ya talebe! Lüks gelen bir şey, ama bir şansımı denemek istedim. 150 kişi içerisinden 11 kişi seçilmişiz. Benim ismimin yanına Atatürk 'Berlin Üniversitesi'ne gitsin' diye yazmış. Zaman geldi.Sirkeci Garı'ndayım,ama kafam öyle karışık ki gitsem mi, kalsam mı orada ben unutulur muyum, para yollarlar mı, gurbet ellerde ne yaparım? Bir an gitmemeye karar verdim, döndüm. O sırada bir müvezzi ismimi çağırdı: "Mahmut Sadi, .Mahmut Sadi bir telgrafın var." Telgrafı açtım aynen şunlar yazıyordu: "Sizleri birer kıvılcım olarak gönderiyorum; alevler olarak geri dönmelisiniz." "Var mı böyle bir şey? 11 öğrencinin nere,ne zaman,ne düşünebileceğini hesap eden bir lider,dünya lideri olmasın da ne olsun! Yıl 1923, biz evimizde bir çocuğun huyunu değiştiremiyoruz, bir huyunu.Tüm ülkenin huyu değişiyor.Bununla uğraşan bir insan,yolladığı 11 öğrencinin nerede, ne zaman, ne düşünebileceğini hissedebiliyor." Mahmut Sadi devam ediyor: "Gel de gitme, git de orada çalışma, dön de bu ülke için canını verme!" diyor.
__________________
Ben hiç insan kaybetmedim... Sadece zamanı geldiğinde, vazgeçmeyi bildim... |
![]() |
![]() |
#10 |
Çevrimdışı
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]()
Ateş dediğin,yanmak için değil;yakmak içindir.Olduğu yerde,hararetiyle başbaşa kalan,sadece yakan ateş,kıymetsizdir.Sonu bellidir;kül olup rüzgarda kapılmak.
Ateş dediğin,yakacak ki işe yarasın.Bana dersin ki,yarimin yüreği neden yanmıyor? Sana derim ki,kabahat yakamayanındır!" |
![]() |
![]() |
Bu Sayfayı Paylaşabilirsiniz |
Etiketler |
yazıları |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | |
|
|
Önemli Uyarı | |
www.forumgercek.com binlerce kişinin paylaşım ve yorum yaptığı bir forum sitesidir. Kullanıcıların paylaşımları ve yorumları onaydan geçmeden hemen yayınlanmaktadır. Paylaşım ve yorumlardan doğabilecek bütün sorumluluk kullanıcıya aittir. Forumumuzda T.C. yasalarına aykırı ve telif hakkı içeren bir paylaşımın yapıldığına rastladıysanız, lütfen bizi bu konuda bilgilendiriniz. Bildiriniz incelenerek, 48 saat içerisinde gereken yapılacaktır. Bildirinizi BURADAN yapabilirsiniz. |