Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
|
Tamara de Lempicka (1898 - 1980) | Polonyalı Ressam
Ressam Tamara de Lempicka'nın biyografisi ve Resimleri
Tamara de Lempicka, 16 Mayıs 1898’de Maria Górska adıyla, Varşova’da zengin bir Polonyalı anne ve Rus tüccar bir babanın kızı olarak doğar. 1907 yılının kış aylarını büyükannesiyle birlikte, İtalya ve Fransa’da geçiren sanatçı, Rönesans ustalarının resimleri ile ilgilenir. O yıllarda sokak ressamına yaptırdığı resmi beğenmeyip kendisinin daha iyisini yapabileceğini düşünerek o resmi yırtıp atması, bu konudaki iddiasının daha çocuk yaşlarda başladığını gösterir.
The Sleeper - (1932)
Sanatçı, 1913 yılında annesi ikinci evliliğini yapınca kendi hayatını kurmaya karar verir ve üç yıl sonra Rus avukat Tadeusz Lempicki ile evlenir. 1917 yılında Rus Devrimi nedeniyle Paris’e taşınan çift, ekonomik sıkıntı çekmeye başlar. Bir yıl sonra resimlerinin her yaşta modeli olacak kızı Kizette de Lempicka dünyaya gelir.
Kizette de Lempicka
Lempicka, tüm sıkıntılara rağmen , Maurice Denis ve Andre Lhote’den resim dersleri alır. 1925 yılında sponsoru Emanuela di Castelbarco sayesinde Milan’da dikkat çekici bir sergi açar. 6 ay gibi kısa sürede yaptığı 28 portreyle yüksek sosyetede tanınır hale gelir. Bu yılların yaşam biçimi bohem hayatı onun da ilgisini çeker. Ne de olsa Pablo Picasso, Jean Cocteau, Andre Gide gibi sanatçılarla arkadaştır. Aynı zamanda Violet Trefusis, Vita Sackville-West ve Colette gibi lezbiyen ve biseksüel yazar ve sanatçı grubu ile sıkı ilişkiler kurmaya başlar.
Madonna, c.1937
Lempicka, çizdiği kadın imajlarında seksi, kendine güvenen güzel kadınların yanında, kızına ait resimlerde masumiyet ve şefkat gibi hayatındaki eksik duyguları arar gibidir.
Printemps - (1928)
De Lempicka, güzelliği, verdiği partiler ve hem kadın hem de erkeklerle yaşadığı aşk ilişkileri ile dikkat çeken bir kişilik olur. Kocası bu skandallar karşısında 1927’de Tamara’yı terk eder ve 1928 yılında boşanırlar. Bohem hayat içerisindeki sanatçının kızı Kizette’yi, büyükannesi Malvina büyütür. Bu ihmalkarlık, ruhunu rahatlatmak nedeniyle kızına ait bir grup resim yapmaya iter.
Tamara de Lempicka, Selbstbildnis im Grünen Bugatti - (1929)
Alman moda dergisi Die Dame’nin (The Lady) sipariş ettiği bu resim, derginin Temmuz 1929 sayısı kapağında kullanılır. Bu en tanınan resminde, o dönemin popüler bir otomobili içinde (Grünen Bugatti) kendisini tasvir eden Lempicka’nın André Kertész’in haftalık Vu adlı dergisinde, 3 Ekim 1927’de yayınlanan fotoğrafından esinlendiği düşünülmektedir. Bu fotoğrafta Macar fotoğrafçı, spor araba kullanan genç bir kadını hava aracı şapkasıyla ölümsüzleştirmiştir. Resimde, kırmızı dudaklar, kısa saçlar ve yarı kapalı göz kapaklarıyla izleyiciye bakan güzel ve özgür kadın araba kullanmaktadır. Araba kullanan bir kadın, elbette 1920’lerde rastlanan bir durum değildir. Ancak sanatçı hiçbir zaman yeşil bir Bugatti’ye sahip olmamıştır. Söz konusu çalışması için, “Ben her zaman araba gibi pahalı, stil sahibi ve göz alıcıyım, araba da benim gibi…” der.
De Lempicka, 1929 yılında bir sergi için Amerika’ya gider ve burada çok para kazanır. Fakat ne yazık ki kazandığı tüm parasını 1929 ekonomik krizinde kaybeder. Buna rağmen işlerini kısa zamanda yoluna koyar ve tabloları müze koleksiyonlarına girmeye başlar. 1933 yılında Chicago’ya giderek Georgia O’Keeffe, Santiago Martinez Delgado ve Willem de Kooning ile çalışır. Aynı yıl bohem hayattan sıkılıp tekrar aristokrat bir yaşam süreceği Baron Kuffner ile evlenir.
Boya kullanımındaki yetkinliği resimlerine adeta yeni bir boyut katar. Metalimsi boru şekline kollar, bacaklar ve yüz, sade yalın çizgiler, kıvrık saten kumaşlar, arkada kent görünümü, parlak ve canlı renkler onun resimlerinin ana özelliklerini oluşturur. Lempicka’nın resimlerinde bilindik şekillerin abartılarak yansıtılması, modern yaşamın çizgileri, döneminin gözlemleri ve figürlerindeki keskin hatlar açıkça görülür.
Adam und Eva

De Lempicka Adem ile Havva’yı, insanlığın en eski hikayesi olsa da bu eserde modern bir bakış açısıyla yorumlanmıştır. Karşılarına çıkan yılan tarafından afallamış ve oyuna gelmiş bir Adem ve Havva yerine, modern dönemin yarattığı gelişimi reddederek insanlığın özüne, duygusallığa ve cinselliğe geri dönen iki aşığı resmetmeyi tercih etmiştir. Arka planda görülen yüksek çelik-beton binalar yığını karanlık, kasvetli ve katı bir görünümle dönemin sanayi ve teknoloji etkisi altında değişen yaşam tarzını çağrıştırır. Buranın Lempicka’nın bir dönem yaşadığı New York olduğu düşünülebilir. Bu donuk arka planın aksine, önde yer alan erkek ve kadın figürleri sıcak, samimi ve doğaldırlar.
Bir yanda klasik Adem ve Havva teması ile insanlığın başlangıcı çağrıştırılırken, diğer yanda görülen binalar insanlığın ulaştığı son noktayı temsil eder. Modern teknolojinin binalarda gösterilen tehditkar gölgeleri ve figürleri içine çekecekmiş gibi yansıtılmış perspektifi, kadın ve erkeğin birbirine dolanmış huzur dolu pozu sayesinde göründüğü kadar etkili algılanmamaktadır.
Sanatçının bu resminde klasik ve modern unsurları harmanladığını görürüz. Kadın figür, duruşu ve enstrümanı ile Rönesans dönemi resimlerini anımsatır. Arkasında duran gökdelenler, saç ve makyajıyla döneminin modern kadınını tasvir eder.
Tamara De Lempicka eşi ile birlikte 1939’da Beverly Hills’e taşınır. Komşuları ünlü Hollywood yönetmeni King Vidor’dur ve bu sayede Hollywood sanatçılarının da gözde ressamı haline gelir. 1962 yılında kocası kalp krizinden ölünce, Tamara kendisi için çalışan kızıyla birlikte yaşamaya başlar.
1950’lerden sonra, tarzının modası geçince, değişik üsluplar dener, hatta soyut çalışmalar yapar, ancak eserleri ilgi çekmez. De Lempicka, 1962 yılından sonra bir daha sergi açmaz. 1970’lerde açılan retrospektif sergi ile, ona olan ilgi yeniden artar.
Sanatçı, 1978 yılında Cuernavaca Meksika’ya taşınır. 1980’de burada uykusunda kalp krizi geçirerek 82 yaşında hayata veda eder, yakılıp külleri Popocatépetl volkanına saçılır.
|