Forum Gerçek

AnasayfaForumları Okundu Kabul Et Bugünkü Mesajlar
Geri git   Forum Gerçek > Yaşamı Tamamlayan Uğraşılar > Avcılık > Kara Avcılığı


Yeni Konu aç  Cevapla
 
Seçenekler
Eski 09.11.2013, 11:18   #1
Çevrimdışı
Dilaver
Müdavim

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Avcılığın Tarihi

Avcılığın Tarihi


Bugünkü anlamda ilgi alanımız olan avcılığın, içinde yaşadığımız 4’üncü zaman dilimi içinde -özellikle denizlerde yapılan avcılık göz önüne alınırsa- hâlâ çok büyük boyutta yapılması ve beslenme alışkanlıklarının değişmemesi halinde avcılık eyleminin daha çok uzun seneler devam edeceginin somut bir göstergesidir.




Tüm bu bilgilerimizin ışığı altında, insanlaşmanın öyküsünün Doğu Afrika Serengeti savanlıklarında ve Afrika’nın muhtelif yerlerinde başlamış olabileceği varsayılmaktadır. Bu insanlara “yetenekli insan” anlamına gelen Homo-Habilis denilmektedir. Homo-Habilis’lerin günümüzden 2.6 ila 1 milyon yıl kadar önce yaşadıkları varsayılmaktadır.

Yeteneklerini geliştiren bu insanların geliştirdikleri aletlerin çoğunun, yaşadıkları yörelerde bolca bulunan bazalt, kuvars ve volkanik obsidyen taşlarından yapıldıkları görülmüştür. Bu insanlar, yaşayabilmek için doğal olarak avcıdırlar.

Ren Nehri yakınlarında bulundukları tespit edilen Neanderthaller’in ise yeni edinilen bulgular ışığı altinda zamanımızdan 300-250 bin yıl önce yaşamıs olabilecekleri saptanmıştır.

Gezegenimizin milyonlarca hatta milyarlarca yıl önce başlayan oluşumu içinde bizlerin somut olarak bildiği, sadece geçen son 10.000 yıllık süredir.

Bu süre ise, tüm dünya tarihini bir yıl olarak ele aldığımızda, birkaç saniyeden ibaret olacaktır. Ancak bu bağlamda, medeniyet tarihi içerisinde avcı insanın rolü, gerçekten önemlidir. Bu rolün üstlenilmesini sağlayan avcı ruhu geçmişte hep vardır, şimdi de var, gelecekte de mutlaka var olacaktır. Çünkü, avcı kimligimiz genetik yapımızın elle tutulmasa da ayrılmaz bir parçasıdır.


Dünya Tarihinde Jeolojik Dönemler

Bir milyon yıl kadar bir süre, önce sadece yaşamak için ihtiyacı kadar hayvanı öldüren atalarımızla hayvanlar arasında basit bir anlaşma vardı: Karnımız toksa ve bize bir zarar vermiyorsanız, biz de sizi rahat bırakırız. Bu, tek yanlı bir anlaşma olmasına rağmen zalim veya abartılı değildi. Kısacası hayvanlara, aç olmadığımız zaman müdahalesiz bir yaşamı öneriyorduk.

Avcılık, güçlü bir bölgecilik gelişimi, iş bölümü ve konuşma ile yeni bir üretim biçimi de doğurmuştu. Ancak avcılığın doğrudan yiyecek üretimi olmadığını da unutmamak gerekir. Halen, doğanın hazır sunduklarının peşinde koşulmaktadır.




İnsanlık alemi, toplayıcılıktan avcılığa, avcılıktan tarım toplumuna geçerek yerküre çapında büyük bir değişime uğramıştır. 20 bin yıl önce başladığı varsayılan iklim değişikliği sonunda tüm Avrupa’yı ve Asya’yı kaplamakta olan tundralar ve stepler ortadan kalkmıs, buzul tabakası kuzeye çekilmiştir. Avrupa, ormanlarla kaplanmıştır. Coğrafyada yaşanan bu köklü degişiklikler daha önce sürüler halinde avlanan av hayvanlarının avını hemen hemen olanaksız hale getirmiştir. Fiziki şartlar, artık sürek avının yapılabilmesine imkan vermemektedir. İklimsel değişikliklerle beraber yukarı paleolitik avcıların süreç içinde ortadan kalkmasına karşı, yaşama olanaklarının tümünü avcılığa dayandırmamış toplumlar için farklı sonuçlar ortaya çıkarmıştır.

Doğadan asalak biçimde yararlanma temeline dayanan avcılık ekonomisinin ötesinde, doğanın doğrudan üretim süreciyle döndürülmesi anlamına gelen hayvancılık ve tarımın geliştirilmesi işini, bu toplumlar gerçekleştirmişlerdir.

Bilindiği gibi bölgeden bölgeye, toplumdan topluma değişen şaşırtıcı boyutta birçok farklı özelliklere rağmen, şu anda yaşayan milyonlarca insandan her biri, -hemen hemen hepsi- aynı kalıtımsal özelliklere sahiptir.

Farklı şapkalar giyeriz ama aynı şekilde gülümseriz, gibi.

Herhangi bir doğal silahtan yoksun, ne zehirli bir sıvısı, ne keskin bir kemiksi uzantısı olmayan, bu pençesiz, zayıf memelinin tarihsel süreç içerisindeki baaşarısının öyküsü muhakkak ki dikkate değer. Bu öykünün kahramanı, avcıdır.
Avcılık eyleminin o dönemdeki kendine has zorluğu ve avcılığın yasam tarzı olmasından kaynaklanan zorunluluk, insanoğlunu yaşayabilmek için işbirligi yapmak zorunda bırakmıştır. Avlanma bizim biraz daha cesur, ihtiyaçtan dolayı daha çok işbirliği yapan, daha az bencil, uzun vadeli amaçlar üzerinde daha çok yoğunlaşabilen ve her seyden önce daha iyi beslenebilen insanlar olmamızı sağladı. Yani yüksek proteinli yiyeceklerle beslenmemiz, zekâmızın gelişmesine sebep oldu. İşbirligi yapmak zorunda olduğumuz avcılık, bizlerin daha konuşkan olmasını sağladı.
Böylece dilimizi geliştirdik.

Geçmiste hayvanları avlayan bir kabile avcısı, zamanımızda kentlerde mızrağı veya oku olmadan da yiyecek bulabiliyorsa, bu zamana erişinceye kadar geçen binlerce yıl yaşayabilmek için de tabii olarak avlanması gerekiyordu. Süper marketlerde bin bir çesit ürünün tüketiciye sunuldugu bir dönemde bu sorunları anlamak güçtür. Bir zamanlar, peşinde onca zahmetle koştuğumuz hayvanlar, artık paketlenmiş olarak raflarda hazır olarak bizleri beklemektedir. Kısacası, günümüzde yiyecek bulmak kolaydır.

- Başlangıçta içimizde varolan avcıya ne olmuştur?

-Avını kovalayıp yakalama dürtülerimiz, nereye yönelmiştir?

Bu soruları cevaplamadan önce bilmemiz gereken bazı gerçekler vardır. Bilinmelidir ki, etoburlarla otoburlar arasinda iki temel büyük fark vardır:

1. Evrim süreci içinde etçil beslenmeye göre organize olmus insan bedenini bitki diyeti ile yaşatmak çok zordur. Organizmanin sağlıklı gelişebilmesi için belirli ölçüler içerisinde hayvansal protein alması gerekir; örneğin bu miktar çocuklarda yetişkinlerin dört katı kadardır.

2. Biyomedikal uzmanlara göre, bize gerekli on aminoasiti (aslinda “yirmi aminoasiti”) üretmek için varolması gereken gen dizileri vücudumuzda artık bulunmamaktadır. 0-5 yaş arası çocuklar, gelişme dönemlerinde valin, lisin, izoleusin, triptofan, arjinin, histidin, lisin, metyonin, fenilalanin ve treoinin gibi, vücudun yapı taşları sayılacak “eksojen amino asitleri” dışarıdan alma zorunluluğu yaşarlar. Bu da zorunlu olarak hayvansal gıdalar ile karşılanır. Vücudun yapı taşları dediğimiz bu besinler, bebekler tarafından zamanında gerektigi kadar alınmaz ise, ileride sağlıklı bir vücut yapısı oluşamaz.


__________________

Tanrılar, erkeklerin ''balıkta'' geçirdiği zamanı ömründen saymaz. (Babil Atasözü)
  Alıntı ile Cevapla
Eski 09.11.2013, 19:03   #2
Çevrimdışı
Dilaver
Müdavim

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Avcılığın Tarihi

Avcılığın Özü





Avcılığın heyecan dolu evrensel bir etkinlik olduğunu, insan mutluluğuna bu denli katkısı olan bir eylemin nedenini araştırmak, onun şu veya bu konularla bağlantılarını değil, kendi içinde ne olduğunu anlamaya çalışmamız, bir başka deyişle avcılığı anlayabilmemiz için, öncelikle avcılığın “özünü” anlayabilmemiz gerekmektedir.

İnsanları ava iten neden, aslında insanın var olan öz yapısıdır.

İnsan yaratılışı itibari ile hepçil bir yaratıktır. Süreç içinde etçil yanı daha çok ön plana çıkmıştır. Öğütücü dişlerinin yanı sıra kesici (incisor) ve delici (canine) dişleri vardır. Bütün diğer etoburlar gibi gözleri mesafe tahmin edebilmek için yüzünün ön tarafında oluşmuştur. Dolayısıyla felsefi bağlamda insan, doğası itibariyle avcıdır ve biraz da abartı ile söylemek gerekirse, her an “saldırıya hazırdır”.

Buna karşılık, otobur hayvanların gözleri savunma esas kılındığıi için, yüzün her iki yanında yer almıştır. Aynı anda çift görüntü algılayabilir. Sistem, yine doğuştan “savunmaya” dönüktür. Avcılığı sadece etkinlik yada salt yarar sağlamak gibi geçici amaçları açısından tarif etmek, özünü anlayabilmek için yeterli değildir. Bunlar, olsa olsa onun çok eskiden beri uygulana geldiğinin, dolayısıyla kendi içinde tutarlı bir yapıya sahip olduğunun delilleridir.

Avcılığı, kendine özgü uygulama teknikleri ile de tanımlamak mümkün değildir. Çünkü bunlar pek çoktur ve birbirinden farklılıklar gösterir.

Kurt Lindner’in Prehistoric Hunting (Tarih Öncesi Avcılık) adlı yapıtında avcılığı “akıllı kovalamaca” olarak tarifi, eksik değilse de tam da değildir.

Çünkü mağara adamının tam anlamıyla akıllı olduğunu söylemek de zordur. Ayrıca, bu tanımlamalar günümüzün anlayışı içinde çok da anlamlı sayılmaz. Bizler yine tarihsel süreç içinde avlanmaktan beklenen nihai amacın öldürmek olmadığını da biliyoruz. Hayvanlari ehlileştirmek için canlı ele geçiren insanoğlunun bu davranışı, somut bir örnektir.

Zamana bağlı olarak, silahların etkinliği arttıkça insanoğlu, av hayvanlarının rakibi olarak, kendine özgür iradesi ile sınırlamalar getirmiştir. Avlayan ile avlanan arasında doğuştan var olan eşitsizliğin, en azından artmaması için hayvanların doğal savunma mekanizmalarını aşmamaya özen göstermiştir. Belirli bir sınırın aşılması halinde avcı-av ilişkisi, salt yok etme eylemine dönüşür ki, iste bu avcılığın özüne aykırıdır. Bilinmelidir ki, insanın, hayvanla karşı karşıya gelmesinde, kuralları insanlar tarafından konulmuş bir sınır vardır. Bu sınır, insanın akıl üstünlüğünün,insanın durması gereken noktadaki kurallarını içeren denetim mekanizmasıdır. Akıl gücü bu süzgeçten geçmez ve başı boş kalırsa, avlanmak, avcılık olmaktan çıkar.

Örnegin, balık yakalamak amacı ile derelere elektrik veren veya uyuşturucu maddelerle balık avlamaya çalışan bir balıkçının yaptığı eylemde, baştan akıl var gibi görünebilir. Halbuki bir veya birden fazla türün sonunu getirecek bu davranış aslında tamamen akıl dışıdır. Denetim mekanizmasinin, yeterince sağlıklı çalışmamasından ötürü akıl, kötü yönde kullanılmış, sayısal çokluğu temin için sınırlar yasa dışı yollarla aşılmıştır. Bu cürete karsı sadece bu tanımlama ile yetinmemiz mümkün de değildir. Bu davranış türü, aynı zamanda hakkından çok bir paya sahip olma arzusu taşıdığı için, en hafif tabiri ile ahlâkla da bağdaşamaz.

İste bu mantıkla, bu balıkçı, çok balık yakalamasına rağmen aslında avcı değildir.

Bıldırcın avlamak için, ses cihazı kuran, geceleri ışık yardımıyla tavşan veya bir diğer hayvanı avlamaya çalışan, ağır kış şartlarında yaban hayvanlarının fiziki imkansızlıklarını kendisine avantaj sayan, motorlu taşıtlarla av yapan, teknik imkanları zorlayarak geceleri gece görüş dürbünü kullanmak suretiyle av yapan, yasaların öngördüğü avlanma metotlarının dışında avlanmayı alışkanlık haline getiren, yaban hayvanlarının çiftleşme dönemlerinde (kasım aylarında) yabanil tepkilerin en düşük düzeye indiği anlarda av yapan, hayvanları, yeme alıştırmak suretiyle onların en zayıf yönünden istifade yoluna giden avci kılıklı, ahlâk yoksunu kişi, gerçek avcıların, dolayısıyla insanların yüzkarasıdır.

Genel anlamda avcılık; birinin etken, diğerinin edilgen olduğu, yani birinin avlayan diğerinin avlanan olduğu, farklı türler arasındaki olgudur.

Av, avcıdan çok daha hızlı veya güçlü olabilir. Ancak, hayati nitelikteki değer açısından sonunda avcı, avına karşı üstünlük sağlayacaktır. Bu eylemin adına avcılık diyebilmemiz için avlanılanın kaçıp kurtulma şansının olması ve kural olarak kaçabilecek güçte olması gerekir.

Merkez Av Komisyonu kararlarında; Zaman Yasakları ve Yasaklanan Avlanma Usul ve Şekilleri başlığı altında belirtilen tarihlerden, metotlardan çıkarılması gereken anlam ve arzulanan temel amaç budur.

Yani, yeni doğan yavruların ergin hale gelip kaçabilme şansını yaratabilmektir. Bu bağlamda; Başarılı sonuç, avın olmaz ise olmaz şartı değildir.
Eve bos dönmenin ayıbı veya yadsınacak hiçbir yani yoktur. (renter bredoville – eve eli boş dönmek-)

Avcılığın en güzel yanlarından birisi de, “her zaman sorunlu” olmasıdır. Bir yerde bir sorun var ise, bir de çözüm var demektir. Çözüm yollarını zorlamak, bir eylemi gerektirmektedir ki, bu da ünlü düşünür Aristo’ya göre “mutluluktur”. Kısacası, mutluluğa erişmenin doyurucu yolu, zoru başarmaktan geçmektedir.

İnsanoğlu hiç kuşkusuz kendisine göre bir alt tür olan hayvanlara kaçma şansını bilerek vermelidir. Sahip olduğu üstün yetenek ve olanakları sınırlayarak türlerin devamını sağlamak ve avcılığın temel yaklaşımlarından biri olmalıdır. Ancak bu sayede avcılık gelecek nesillere aktarılabilir. Avcılığın bir etkinlik olarak yapılması ve bu nitelikle herkes tarafından anılması istenecek ise, avcı kendi özgür iradesiyle insana has olan üstünlüğünden vazgeçebilmelidir. Avlanma olayı, türler arasından eşitsizliği aşırı boyutlara getirmemelidir. Aqula non capit muscas. Kısacası, “kartal, sinek avlamaz”.



Kaynak: avcimusti

Sürdürülebilir Avcılık için Temel Egitim Kitabı T.C. Orman Bakanlığı Milli Parklar ve Av-Yaban Hayatı Genel Müdürlügü Ankara-2001
Marx/Engels Seçme Yapitlar, Sol Yayinlari, Cilt I
Serol Teber/ Doganin Insanlasmasi –s. 105/ Sorun Yayınları
Bugs/ Frank Lowenstein/ Sheryl Lechner/ s.10 Könemann Yayınları
Serol Teber: Doganin insanlasmasi / Sorun Yayınları s.120
Desmond Morris/ Insa- Hayvan Sözlesmesi s. 78, Inkilap Yayınları
G. Childe, Tarihte Neler Oldu
Buhr A., Kosing, A.: Felsefe Sözlüğü, Konuk Yayınları
Desmond Morris, / insan Hayvan Sözleşmesi, s. 77-78-79
Ekolojik Yeni Düzen,
José Ortega y Gasset/ Avcılık Üstüne s.35 Yapı Kredi Yayınları/ Çeviren: Derin Türkömer
José Ortega y Gasset/ Avcılık Üstüne Yapı Kredi Yayınları/ Çeviren: Derin Türkömer
José Ortega y Gasset/ Avcilik Üstüne Yapi Kredi Yayinlari/ Çeviren: Derin Türkömer


__________________

Tanrılar, erkeklerin ''balıkta'' geçirdiği zamanı ömründen saymaz. (Babil Atasözü)
  Alıntı ile Cevapla
Dilaver'in Mesajına Teşekkür Etti
Cevapla

Bu Sayfayı Paylaşabilirsiniz

Etiketler
av ve avcı, avcılık, avcılık tarihi, kara avcılığı, tarihte avcılık


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hızlı Erişim


WEZ Format +3. Şuan Saat: 00:33.


Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Önemli Uyarı
www.forumgercek.com binlerce kişinin paylaşım ve yorum yaptığı bir forum sitesidir. Kullanıcıların paylaşımları ve yorumları onaydan geçmeden hemen yayınlanmaktadır. Paylaşım ve yorumlardan doğabilecek bütün sorumluluk kullanıcıya aittir. Forumumuzda T.C. yasalarına aykırı ve telif hakkı içeren bir paylaşımın yapıldığına rastladıysanız, lütfen bizi bu konuda bilgilendiriniz. Bildiriniz incelenerek, 48 saat içerisinde gereken yapılacaktır. Bildirinizi BURADAN yapabilirsiniz.