26.01.2019, 18:17
|
#1
|
Çevrimiçi
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
|
İmam Hatip Liselerinin Askeri Liselerle Gözden Kaçan Benzerliği
İmam Hatip Liselerinin Askeri Liselerle Gözden Kaçan Benzerliği
İmam Hatip Liseleri ve Askeri Liseler kendine özgü özellikleri olan okullardır. Zira imam hatip dediğinizde kabaca “ruhaniyet “ kavramı ilk akla gelir. Askerlik denice de “disiplin” kavramının ön planda olması gibi.
"Sağlam çocuklar yetiştirmek, bozulmuş yetişkinleri düzeltmekten kolaydır."
Yıl 1976. Haziran ayı sonları. 14 yaşında bir çocuk. Denizle ilk buluşması… İlk kez bir yosunun kendine has bir kokusu olduğunu fark ediyor. Martıların üzerinde süzüldüğü ikiz kuleler adeta büyülüyor. Görkeminden ürküyor taş duvarların,”beni buraya almazlar!” diye geçiriyor içinden.
Geri dönmek istiyor. Ama dönemez... Ailesinin en okumuşu olan ortaokul mezunu polis amcası sabah bırakıp gitmiş,”seni akşam yine buradan alırım” demiş. Hem olmaz da 1000 km’lik yoldan gelmiş.Bir çoğunun ailesi yanında. Ailelere imrenerek bakıyor. Giyim, kuşam ve tavırlar oldukça farklı. O yalnız. Hem bir o değil; yanık ve kavruk tenlilerin birçoğu yalnız.
Çaresiz bir şekilde anonslara dikkat kesilip ilk sınava giriyor. Bu sınavdan ürkmüyor. Sonuçta atlayıp, zıplayacak, koşacak ve barfiks çekecek. Zira bu sınav bedeni yeterlilik sınavı. Bu konuda oldukça kondisyonlu. Yazları sığır peşinden koşup orak tutmanın ilk kez faydasını görüyor. En çok korktuğu ise mülakat sınavı. Şivesinin ve kavruk teninin kendisini ele vermesinden korkuyor. Yazılı sınav mı? Halka tatlısı satarak almış olduğu test kitabını adeta ezberlemiş. Çok parlak bir öğrenci olmasa da ailesi ve çevresi tarafından fark edilen birisi.
Her üç sınava da girip memleketine dönüyor. Yazılı sınavı iyi geçse de pek umudu yok. Habire “beni oraya almazlar!” ı içinden tekrar edip duruyor. Zira gördüğü ikiz kule, deniz, yosun, martılar, aileler ve sınavdaki kalabalık gün geçtikçe umudunu daha da yoruyor.
Bir gün köyün biraz okumuşu olan Bağban Şinasi elinde tuttuğu Hürriyet gazetesini sallayarak babasının yanına geliyor. “Müjdemi isterim! Senin oğlan Kuleli Askeri Lisesini kazanmış.” Babası gazeteyi alıp gururla Oğlu’na koşuyor: “Bak gazetede ismin var.” Gerçekten de ismi var.466 asil aday içerisinde 272 sırada kazanmış görünüyor.
Bu kez babası yalnız bırakmıyor. Birlikte İstanbul’a gelip Gümüşsuyu Asker Hastanesi’nden sağlık raporu alıp okula kaydını yaptırıyor. Çocuk bir müddet bunu bir rüya zannediyor.
Bu bir rüya mıydı peki? Değil. Çünkü o dönem bir örgütün soru çalma, mülakatta elemek için kasti sorular sorma, çürüğe sağlam sağlama çürük raporu verme gibi bir imkân ve yeteneği henüz gelişmemişti. Sadece GDO’su bozuk tohumu filizlenme aşamasındaydı.
14 YAŞINDAKİ BİR ÇOCUĞUN BEKLENTİLERİ BİR ÇIRPIDA NASIL YOK EDİLEBİLİR?
O çocuk Kuleli Askeri Lisesi’ni bitirdikten sonra Kara Harp Okulu’na devam etti. Sonra Kara Kuvvetlerinde 20 yıl bilfiil hizmet yaptı. Bu süreçte İstanbul Hukuk Fakültesi’ni bitirdi. Sonra emekliliğini isteyip serbest avukatlık ve çeşitli üniversitelerde öğretim görevliliği yaptı. Bu arada Ergenekon ve Balyoz davalarında savunma avukatlığı yaparken duruşmalarda FETÖ mensubu hâkimlerce 3 kez ayrı ayrı hakkında suç duyurusunda bulunuldu. Adalet bakanlığı 17/25 Aralık sonrası bir zahmet(!) uyanınca soruşturma izni vermedi ve yargılanmaktan kurtuldu.
Ve… O çocuk şu an bu satırları yazıyor.
Nerden mi geldi aklıma? Gazetelerde “Milli Savunma Üniversitesi’ne Subay ve Astsubay alınacak” ilanını görünce ister istemez bir geçmiş turu kaçınılmaz oldu.
Bu gün Kuleli, Işıklar ve Maltepe ve Deniz Lisesi gibi Askeri Liseler artık yok. Malumunuz 31 Temmuz 2015 tarih ve 669 sayılı kanun hükmünde kararname ile bu okullar kapatıldı. Bu kanun hükmünde kararname sonucunda Harp okulları, Astsubay meslek okulları ve Askeri Liselerde okuyan bütün öğrenciler almış oldukları puanlara göre düz liselere veya üniversitelere yönlendirildi. Hatta 4. Sınıfı bitirmiş ve ağustosta rütbe takacak teğmen adaylarına dahi rütbe verilmedi. Bu yüzden 2016 ve 2017 nasıplı subay Türk Ordusunda artık mevcut değil.
Bu boşluğu doldurmak için fakültelerin 1,2 ve 3. Sınıflarından adeta yatay geçişle alınan sivil öğrenciler 1,2 ve 3 yıllık eğitimden sonra teğmen olarak mezun edilerek bu fark kapatılmaya çalışıldı. Oysa bunların hali hazırdaki ağabeylerinin/komutanlarının birçoğu 4 yıl Askeri Lise ve 4 yıl Harp Okulu olmak üzere 8 yıl askeri eğitim almışken yeni teğmenler 1,2 ve 3 yıllık askeri eğitimle birlikte sisteme dâhil edildiler. Umarım bu uyum süreci kurumun şahsına münhasır yapısından ötürü uzun sürmez. Zira hali hazırdaki harp okulu öğrencileri ile ilgili özellikle sosyal medyada yer alan bazı tuhaf haber ve görseller böyle bir endişeyi öne çıkarmaktadır.
Kapatılan bu okulların veya öğrenimine son verilen askeri öğrencilerinin tamamı mı bu örgüte mensuptu? Buna bir hukukçu olarak “evet” dersem ayıp olur. Örgüt ile iltisaklı olanların yüzdesi nedir? Buna objektif bir şekilde cevap verecek birileri olduğunu da zannetmiyorum. Ancak, FETÖ bu okulları suiistimal etmiş ve yuvası haline getirmiş miydi? Kesinlikle “evet.” Bu örgüt hala bir tehlike arz ediyor mu?Hem de nasıl..
Fakat biz, birleri sistemi istismar etti diye hemen sistemden vazgeçtik. Asıl problem bu. Özellikle 14-18 yaş grubu içerisinde binlerce Askeri Lise öğrencisinin tamamına adeta örgüt üyesi muamelesi yaparak bunları sistem dışına ittik. Daha doğrusu buradaki kamu yararı sorgulanmadan, kişi hakkı ve kamu yararı dengesi kurulmadan bu işi yaptık. Oysa bir kovuşturma bir yana bir soruşturmaya dahi gerek görülmeden atılan bu adımın ismi kimse kusura bakmasın ama “toptancı yaklaşım”dır.
Şimdi bu öğrencilerin devlet ile muhabbetlerinin eskisi gibi sıcak olduğunu söyleyebilir miyiz? Hiç mi bir küskünlük yok? Sınavla girmiş, ileride üzerinde taşıyacağı üniformanın hayaliyle tutuşan 14 yaşındaki bir çocuğun beklentileri bir çırpıda nasıl yok edilebilir?
İMAM HATİP LİSELERİ İLE ASKERİ LİSELERİ MUKAYESE EDERSEK…
Empati kurmak gerekir. Hangimiz bulunduğu ortam kötü diye çocuğunu evden atmıştır? En fazla onu ikaz edip, kontrolümüzü daha sıkı tutmuşuzdur. Karşımızdaki 14-18 yaşları arasında bir çocuk, biz ise devletiz. Devlet anadır, devlet babadır. Devlet şefkat göstermekle yükümlüdür. Nihayetinde Devletin bakım ve gözetim sorumluluğu da vardır. Devlet 14-18 yaşındaki bir çocuğu hasım olarak göremez; görmemeliydi de… Çünkü “Sağlam çocuklar yetiştirmek, bozulmuş yetişkinleri düzeltmekten kolaydır.” der Dostoyevski? Neden bu kadar ucuz ve kolay yola girildi? Bunun ileride doğacak hukuki boyutu ise ayrı bir mesele.
Şimdi de bu okulların “ihtiyaç kalmadığı için kapatıldığı” söyleniyor. Eyvallah ihtiyaç yoksa tabi ki kapatılır. Ancak bu söylemi yer ve zaman itibariyle çok rasyonel bulmadığımı belirtmek isterim. Zira bir yığın meslek liselerine hala ihtiyaç duyulup eğitimine devam edilirken yine bir meslek lisesi olan Askeri Liseler’e ihtiyaç yok şeklindeki bir değerlendirme maalesef objektif değil.
Kapatılan Askeri Liseler bugünkü meslek liseleri gibi çok teknik liseler değildi. Yani el, beden vs. becerisi sağlamak için erken yaş kriteri bu okullarda geçerli değildi. Dolayısıyla Askeri Liseleri bu kategoride değerlendirmemek gerekir. Ancak yine bir meslek lisesi olduğu halde teknik lise olmayan ve kendine has bir özelliği olan İmam Hatip Liseleri ile Askeri Liseleri mukayese edersek daha sağlıklı bir sonuca varırız.
DEVLETİN KODLARI İLE BU KADAR ÇABUK OYNAMAYALIM
İmam Hatip Liseleri ve Askeri Liseler kendine özgü özellikleri olan okullardır. Zira imam hatip dediğinizde kabaca “ruhaniyet “ kavramı ilk akla gelir. Askerlik denice de “disiplin” kavramının ön planda olması gibi. Her iki kavram da ileri yaşlarda öğrenilen veya doğuştan sahip olunan kavramlar değildir. Her iki kavramın da altında yatan “adanmışlık” duygusudur. Bunun yanında biri için “hatiplik ve dil eğitimi” öne çıkarken, bir diğerinin olmazsa olmazı “dirayet ve cesaret” kavramlarıdır.
Harp Okulu öğrencisi iken ingilizce askeri bir kitapta bir subayla ilgili ”a tough, intelligent and daring officer of Army” şeklinde tanım okumuştum. Yani “dirayetli, bilgili, cesur” kavramlarıydı bunlar. Bir eğitimci değilim. Hatta onlardan da özür dilerim; ama bu özelliklerin erken yaşlarda edinilebileceğini veya geliştirilebileceğini değerlendiriyorum. Ruhban okulları nasıl erken yaşlarda eğitim veriyorsa İmam Hatip Liselerinin de erken yaş grubuna eğitim vermesi bu mukayese çerçevesinde makul görülebilir; ancak bu aşamada “İmam Hatip Liselerine ihtiyaç var, Askeri Liselere yok” derseniz bu çifte standarttır ve burada bir saik gizlemesi yapmış olursunuz. Üstelik İmam Hatip Liselerinin sayısını gün be gün artırırken. Bu aynı zamanda halkın diline pelesenk etmiş olduğu “Peygamber Ocağı” söylemine de pek uymaz. Ayrıca “Türk Milleti Asker Bir Millettir” gibi hamasi bir nutuk attığınızda bunun hakkını da vermeniz gerekir.
Tekrar belirtmek istiyorum; Askeri Liseye, şu kuruma veya bu kuruma ihtiyaç yok şeklindeki bir karar verilmeden önce bunun iyice araştırılıp bilimsel altyapısının ortaya konması gerekirdi. Eğer bugün FETÖ askeri okullarda yuvalanmamış ve bu hain 15 Temmuz girişimi olmasaydı “Askeri Liselere ihtiyaç yok” diye bir söylem asla olmayacaktı.
Bu tür okullar kolayca ortaya çıkmış ve bir çırpıda ortadan kaldırılabilecek okullar değildir. Bunlar yüzyıllık geleneklerle yoğrulmuş kurumlardır. Bütün olay sistemi suistimal eden bir örgüt yüzünden sistemden vazgeçilmesidir. Oysa yukarıda da belirttiğim üzere eğer birileri sistemi suistimal ediyorsa sistemden değil, sistemi istismar eden o birilerinden vazgeçmek gerekir.
Efendiler, Yüzlerce yıllık geleneklerimizi bir anda yok ederek devletin kodları ile bu kadar çabuk oynamayalım. İtirazım bunadır.
Son sözü bu kez Akif’e bırakalım.
“Hadi gel yıkalım şu Süleymaniye’yi desen,
İki kazma kürek, iki de ırgat gerek,
Ancak hadi gel yapalım şunu geri desen,
Bir Sinan, bir de Süleyman gerek,”
Ramazan Bulut
Odatv.com
|
|
|