02.05.2010, 17:02 | #11 |
Çevrimdışı
|
Cevap: Pazar yazıları...
Lale ile acı gerçekler mutlu düşlere, paslı demirler parlak gümüşlere,yavuz bakışlar tatlı gülüşlere döner birden...lale ile uğruna can verilecek bir sevgili yaşar içimde.lale başıma taç ve ben ona muhtaç..kapa gözlerini ve dinle saki..bir istanbul lalesinin çığlıklarını duyuyor musun..istanbul'a çıkmayan bir lale yolu,laleye çıkmayan bir istanbul kadar yitiktir, kayıptır..rüzgarları toplayan hüzünler aşklar yoksa istanbul bahçelerinde ve bir kabir başında ışıklar yas tutar gibi laleler ağlar seher vakitlerinde...uyan saki..lale devrindeyiz...
Lale ile acı gerçekler mutlu düşlere, paslı demirler parlak gümüşlere,yavuz bakışlar tatlı gülüşlere döner birden...lale ile uğruna can verilecek bir sevgili yaşar içimde.lale başıma taç ve ben ona muhtaç..kapa gözlerini ve dinle saki..bir istanbul lalesinin çığlıklarını duyuyor musun..istanbul'a çıkmayan bir lale yolu,laleye çıkmayan bir istanbul kadar yitiktir, kayıptır..rüzgarları toplayan hüzünler aşklar yoksa istanbul bahçelerinde ve bir kabir başında ışıklar yas tutar gibi laleler ağlar seher vakitlerinde...uyan saki..lale devrindeyiz... İskender Pala -- Katre-i Matem.
__________________
"Aslında herkes dahidir. Ama siz kalkıp bir balığı, ağaca tırmanma yeteneğine göre yargılarsanız, tüm hayatını aptal olduğuna inanarak geçirecektir." |
02.05.2010, 17:07 | #12 |
Çevrimdışı
|
Cevap: Pazar yazıları...
Neydi kirpiğinin kıvrığına tutulup kalan burukluk.Hani neydi nesre çevrilemeyen söz. Neydi bilgiye adanmış ayazların derununu dolduran acı.
Sabır bir aydınlık, sabır bir teselli... Büyük sahraya yağmur,istiridyeye inci... Sabır göz pınarlarını kurutan ferahlık; sabır hüzünler kulübesinin ışığı... Eyyub ile Yakub, Derviş ile Sultan... Nur-ı aynım,iki gözüm bildinmi neydi sabır? Haşre dek yokluğa hüküm giymiş bir güzelin kadehindeki iksir miydi; son gezginin gözyaşlarıyla suladığı bir çiçek mi, ıssız harabelerin eşiğinde ıstırabı emerek büyümüş nazenin bir kelebek mi ? *Kırk Güzeller Çeşmesi / İskender PALA
__________________
"Aslında herkes dahidir. Ama siz kalkıp bir balığı, ağaca tırmanma yeteneğine göre yargılarsanız, tüm hayatını aptal olduğuna inanarak geçirecektir." |
02.05.2010, 21:27 | #13 | |
Çevrimdışı
|
Cevap: Pazar yazıları...
Alıntı:
Halkının bu kadar sevgisini ve gözü kör güvenini kazanmış böyle bir lider bir daha asla nasip olmaz. Güzel bir anı Teşekkürler Banemin. |
|
02.05.2010, 21:28 | #14 | |
Çevrimdışı
|
Cevap: Pazar yazıları...
Alıntı:
Biran bu güzel sözler bana sandım, ama meğer İstanbul'un lalelerineymiş |
|
02.05.2010, 21:30 | #15 |
Çevrimdışı
|
Cevap: Pazar yazıları...
Lalem Böcü bu hangi laleyse artık fazla etkisinde kalmış olacakki çift baskı yapmış yazıyı
ben bilmem artık
__________________
Hayat dediğiniz 1 çay İnsan ise sadece 1 şeker Karıştırdıkça hayattan tat aldığını sanırsın Oysaki; Hayatın seni erittiğini çay bitince anlarsın.. |
09.05.2010, 00:21 | #16 |
Çevrimdışı
|
Cevap: Pazar yazıları...
Pazar olmuş. Bugünün kısmetinde ilk olarak bu yazı varmış...
Küçük bir çocuğun masumluğunu taşıyordu yüreğim.. Öyle sevmişti ki..Öyle sevilmeye muhtaçtı ki..Herkese inanırdı kolaylıkla..İnanmıştı..! Oynadığı oyunlardan ayrı tutmuştu seni..Ne oyuncak olacaktı, ne de oyunbozanlık yapacaktı..! Olmadık şeylere küserdik çocukken, sonra bir bakmışız yine kaldığımız yerden oynamaya başlamışız bile..O kadar kısa sürerdi ki kırılganlıklar, alınmalar..Oysa şimdi ardına bakmadan gitmeleri tercih ediyoruz..Kırılmışlıkları içimizde tutarak en ağırından gitmeleri...Senin yaptığın gibi..! Saklambaçlarımın adı sen oldu..Sen saklanırdın ben seni bulurdum ya hani..Artık bulamıyorum..! Artık duvara dönüp, kapamıyorum gözlerimi..Biliyorum saklandığın yerden çıkmayacaksın..Biliyorum....! Anladım büyümüşüz, Anladım masumluğumuzu yitirmişiz.. Ben oyun oynamayı bıraktım, hayat bana oynamaya başladı artık..En çokta bunu anladım..! Toz pembe gelen hayat, artık başka renklere gebe kaldı..Herşey siyaha döndü, gözlerimin rengi bile..! Gözlerimdeki ışıltı, yerini hüzne bıraktı..Kelimelerim çarpık..! hecelemelerim çoğaldı.. Ağlamak hiç yabancı değil artık...Gülmek bir o kadar uzak..! Ben büyüdüm..Yüküm ağırlaştı.. Oysa ki böyle büyütmek istememiştim yüreğimi.. Haketmediği darbeler aldı..Hiç ummadığı zamanda, ummadığı kişiden..! Ne yapacağını bilmeden, elim cebimde geziniyorum hayatta..Anlamsızım bu aralar..! Yorgun ve karışık..! Acının; sadece düşüp, yaraların kanamasını sanan ben, şimdi acının ve mutluluğumun adının sen olduğunu öğrendim..! Oyunlarım öksüz kaldı..Oynayamıyorum.. Çağırıyorlar gitmiyorum..Biliyorum ki gözlerimi tekrar yumduğumda, saklanıp çıkmayacaklar..Beni bırakacaklar öyle koca bir duvarın önünde..Ben artık mızıkçılarla oyun oynamıyorum..Ben artık boyumdan büyük oyunlara kalkışmıyorum..! Küçükken oyunlarımızın adı yoktu.. Büyüdük oyunlarımızın adı aşk kaldı.. Aşk oyun değildi..Sen öyle sandın.. Oynadın..Gittin..! (Ç)alıntı...
__________________
Ben hiç insan kaybetmedim... Sadece zamanı geldiğinde, vazgeçmeyi bildim... |
09.05.2010, 15:55 | #17 |
Çevrimdışı
|
Cevap: Pazar yazıları...
Bir gün New York' ta bir grup iş arkadaşı yemek molasında dışarıya çıkarlar, gruptan biri kızılderilidir. Yolda yürürken insan kalabalığı, siren sesleri, yolda calışma yapan işcilerin araçlarının çıkardığı gürültü, araçların korna sesleri arasında ilerlerken, kizilderili kulağına cırcırböceği sesinin geldiğini söyler ve aranmaya başlar. Arkadasları bu gürültünün arasında bu sesi duyamayacağını kendisinin öyle zannettiğini söyleyip yollarına devam ederler.
Aralarından bir tanesi inanmasada onunla birlikte aramaya devam eder. Kızılderili caddenin karşısına doğru yürür arkadaşıda arkasından takip eder ve o kadar binanın içinde kalmış bir kaç tutam yeşilliğin arasında gercekten bir cırcırböceği bulurlar. Arkadaşı kızılderiliye "senin insanüstü güçlerin var bu sesi nasıl duydun" diye sorar, kizilderili ise bu sesi duymak için insanüstü güçlere sahip olmaya gerek olmadığını söyleyerek arkadaşına kendisini izlemesini söyler. Kaldırıma geçerler ve kızılderili cebinden çıkardığı bozuk parayı kaldırımda yuvarlayarak atar. Bir cok insan bozuk para sesinin geldiği yöne doğru bakar kızılderili arkadaşına dönerek, - "Gördün mü önemli olan nelere değer verdiğin ve neleri önemsediğine bağlıdır. Herşeyi ona göre duyar , görür ve hissedersin" der !.
__________________
Ben hiç insan kaybetmedim... Sadece zamanı geldiğinde, vazgeçmeyi bildim... |
09.05.2010, 21:47 | #18 |
Çevrimdışı
|
Cevap: Pazar yazıları...
Yılmaz Özdilin arşivine daldım bu hafta...
20 Mayıs 2008 tarihli yazısı 19 Mayıs! Parmaklar yapışık. Sağ kol yukarı... Vücuda 180 derece. Sol kol 90 derece... Yana doğru. Bacaklar bitişik. * Ne bu? 19 Mayıs hareketleri! * Bandırma vapuru nerede? Hurdacıya satıldı. Yavuz nerede? Jilet oldu. Midilli? Battı. Savarona nerede? Kiraladık. Nusret mayın gemisi? Karada! (O da batmıştı, kiloyla hurdacıya satılırken, Tarsus Belediyesi aldı, restore etti, limana bağlayacağına, getirip şehir merkezindeki parka koydu!) * Türk tarihinin en önemli 5 gemisinin hali bu... 3 tarafımız denizlerle çevrili bu arada... Kendimize ait ''Türk havuzu'' denilen, 1 denizimiz, 2 de boğazımız var! * Bandırma, maket. Yavuz, jilet. Midilli, dipte. Savarona, sosyete oyuncağı. Nusret, süs. * Hadi hep beraber... Parmaklar yapışık. Sağ kol yukarı... Vücuda 180 derece. Sol kol 90 derece... Yana doğru. Bacaklar bitişik. *********** İyi Pazarlar..
__________________
Hayat dediğiniz 1 çay İnsan ise sadece 1 şeker Karıştırdıkça hayattan tat aldığını sanırsın Oysaki; Hayatın seni erittiğini çay bitince anlarsın.. |
23.05.2010, 00:54 | #19 | |
Çevrimdışı
|
Cevap: Pazar yazıları...
Alıntı:
Kendi yazımdan alıntı yapıp bugün yaşadığım bir olaya bağlayayım ben bunu. Tabi kendi penceremden... Annemle karşılıklı çay eşliğinde balkon muhabbetinin en koyu yerinde... İşlek sayılmayacak sokağımıza bir düğün konvoyu girdi. Korna sesleri önde giden Davul zurna sesini bastırmıştı ve biz sohbete ara vermek zorunda kaldık. trafiğinde kilitlenmesiyle 5 dakika kadar süren bu gürültü bittiğinde annem siteme başladı. Bunca gürültüyü çekmek zorundamıymış bütün mahalle falan... Kimse kimseyi çekmek zorunda değil ama anlamak zorunda. Mutlular... İlan ediyorlar... Kendilerince... Perşembe akşamı iş dönüşü Metrobüsteyim... Kalabalık ve herkes akraba vaziyetinde. Tam yanımda 20 li yaşların daha ilk yıllarında olan genç bir çift var. Bakışlarından aşkları yayılıyor buram buram içeriye. Kız cıvıl cıvıl birşeyler söylüyor sevgilisine ve çocuk cevapları çok yüksek perdeden bağıra bağıra veriyor kıza. Çevrede ki herkes kızın fısıltısını duyamıyor ama çocuğun cevapları çok net alınıyor En sonunda kız dayanamayarak, sorduğu soruya yine yüksek sesle cevap veren sevgilisinin kulağındaki telefonun kulaklığını sertçe çekip aldı. Çocuğun o hareket ve kendi sesini duymasıyla yüzünde oluşan ifade ve o anda göz göze gelişimizle gülmeye başladım. Kızda bana katıldı. Kızaran genç; "Abi şarkı çok güzeldi" deyince artık benim ve kız arkadaşının gülüşü kahkahaya dönüştü ve olaya tanık olan çevremizdekilerde bu gülüşlere açıkça katıldı. "Konuşma istersen. Yoksa daha da batacaksın" diye uyarmamdan sonra muhabbeti üçlüye çevirdik ve inecekleri durağa gelirlerken sanki bir dosta veda eder gibi vedalaştılar benimle... 15 milyon nüfus, koca bir köy. Bir daha karşılaşmanın mümkün olması imkansıza yakın bir olasılık. İsimlerini bilmediğim iki genç... Hala tebessüm ettiriyorlar bana ve aklıma geldikçede edeceğim... Bazı akşamlar iş çıkışı geç olduğu için firmanın arabasını almak zorunda kalıyorum. O akşam iş dönüşü ve ertesi sabah işe gitmek eziyet gibi geliyor arabayla. Eskiden otobüslere binmek eziyet gibi gelirdi bana... Yukarıda ki hikayeyle bunların ne ilgisi mi var? Ne bileyim. Onuda siz bulun... Koca pazarı miskin miskin yatarak geçirmektense okuyacak bir şeyiniz oldu en azından...
__________________
Ben hiç insan kaybetmedim... Sadece zamanı geldiğinde, vazgeçmeyi bildim... |
|
05.06.2010, 23:49 | #20 |
Çevrimdışı
|
Cevap: Pazar yazıları...
Med-Cezir...
Gel-Git... Hangisi Meddi, hangisi cezir? Sıralamaya göre Med=Gel, Cezir=Git olmalı... Yalnızlık, sadece yalnızlarla muhatap olmayı sever. Boşluğa bırakacak kelimeler çoğalır içinde. "Git" zamanlardasındır. Bırakırsın boşluğa içindekileri. uçar giderler hiç bir hedefe uğramadan... Geride bıraktığın zamanlar gelir aklına. Bıraktıklarının mı yoksa zamanın mı ihanet ettiğini düşünürsün... Girenler olmuştur hayatına. Hala orada olanların kattıklarını düşünürsün, bir de çalıp gidenleri... Zaman "Git" tedir... Güzel bir beste ise katanların kattıkları, çalanlar "kötü müzisyenlerdir" der geçersin... Zaman "Gel" e dönüşmüştür... Çırılçıplaktır bedenin. Sana giydirilmek istenen allı pullu elbiseler uymamıştır sana. Çıplaksındır gözlerinde. "Git" zamanlarda hissedersin kendini... Ama sonra birden farkedersin seni giydirmeye çalışanların yamalı hayatlarını... Kendi yamalarını göremeyen beyinlerin seni çıplak görmesine sevinir "Gel" zamana dönersin... Bazen günlerini göstermek istediklerim oldu, karşıma çıkanlar içinde... "Git"... Sonra, gün göstermek için duvar takvimi olmadığıma sevindim... "Gel"... Gelebilmek için Gitmeli... Cezir zamanlarda benim, seviyorum onları. Çünkü her "Cezir", yeni bir "Med" demek... "Gel"lerinizin bol olduğu bir pazar diliyorum...
__________________
Ben hiç insan kaybetmedim... Sadece zamanı geldiğinde, vazgeçmeyi bildim... |
Bu Sayfayı Paylaşabilirsiniz |
Etiketler |
yazıları |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|
Önemli Uyarı | |
www.forumgercek.com binlerce kişinin paylaşım ve yorum yaptığı bir forum sitesidir. Kullanıcıların paylaşımları ve yorumları onaydan geçmeden hemen yayınlanmaktadır. Paylaşım ve yorumlardan doğabilecek bütün sorumluluk kullanıcıya aittir. Forumumuzda T.C. yasalarına aykırı ve telif hakkı içeren bir paylaşımın yapıldığına rastladıysanız, lütfen bizi bu konuda bilgilendiriniz. Bildiriniz incelenerek, 48 saat içerisinde gereken yapılacaktır. Bildirinizi BURADAN yapabilirsiniz. |