Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
|
Cevap: Güneydoğu Anadolu'da Görülmesi Gereken 10 Güzel Yer
Sur ve Burçlar - (Diyarbakır) 
Çin Seddi'nden sonra en uzun sur olması ile ünlenen Diyarbakır Surları 5.5 km uzunluğunda ve 7-8 m yüksekliğinde. M.Ö. 349 yılında Bizans İmparatoru Costantinus tarafından yenilenen surların yapılış tarihi tam olarak bilinmiyor. 16 kalesi ve 5 çıkış kapısı olan siyah bazalt surlar, kentin en ilgi çekici yeri. Ortaçağ askeri mimarisinin muhteşem örneğini oluşturan bu surlar yazıtlar ve kabartmalarla süslenmiş.
Yapısı, sağlamlığı, taşıdığı yazıtlar, kabartmalar ve şekillerle surlarda 12 uygarlığın kitabelerini okumak mümkündür.
Kalenin ik yapılış tarihi bilinmemekte, ancak M.S.349 yılında Roma imparatoru Konstantinus tarafından genişletilerek bazı kısımları onarılmıştır. Kalede 4 kapı bulunmakta ve bunlar 4 ana yöne açılmaktadırlar. Daha sonra şehrin gelişmesiyle surlarda yeni kapılar açılmıştır.
Surlar 5.5 kilometre uzunluğunda ve şehri bir kalkan balığı gibi kuşatmaktadır. Duvar yüksekliği 12 metre, genişliği 3-5 metre olan surların 82 adet burcu ve 16 kalesi vardır.
Bunlardan en önemlileri; Keçi Burcu (Birca Keçikê), Yedi Kardeş Burcu, Ulu (Evli) Beden Burcu ve Nur Burcu’dur. Dış Kale’nin dört yöne açılan, mimarlık tarihi açısından birbirinden önemli, dört kapısı vardır. Kuzeyde Dağkapı (Harputkapı), batıda Urfakapı (Rumkapı), güneyde Mardinkapı (Telkapı), doğuda Yenikapı (Dicle veya Sukapı) yer alır.
5.600 yıl, her türlü saldırı ve istilaya karşı varlığını koruyan surlar 1932 yılında dönemin valisi tarafından, Derê Çiyı civarındaki surlar “kentin hava akışını engellediği” gerekçesiyle yıktırılır. Bu trajik yıkımı gören Fransız araştırmacı, arkeolog Albert Louis Gabriel, durumu telgrafla merkezi idareye bildirir ve yıkımın önüne geçer. Böylece “hava akışını engellediği” gerekçesiye yıktırılan Surlar, şimdiki haliyle tarihin eksik bir parçası gibi durmaktadır.
Araştırmacı, arkeolog A. Gabriel ''Diyarbakır Surları tek başına kitabeler müzesi sayılabilir'' demiştir.

Zeugma Antik Kenti ve Arkeoloji Müzesi- (Gaziantep)
Zeugma M.Ö. 300 civarında Büyük İskender'in generallerinden Selevkos Nikador tarafından kurulmuş bir antik şehirdir. Bugün, Gaziantep ilinin Belkis şehri eteklerindedir.
İlk olarak kurucusu adına Fırat'lı Selevkos anlamına gelen " Selevkaya Euphrates" olarak anılan şehir Roma İmparatorluğu tarafından ele geçtikten sonra köprü anlamina gelen "Zeugma"ismiyle anılmaya başlandı. Antioch (Antalya) Çin arasında Fırat yoluyla oluşan geçitte liman olarak büyük bir ticari değer kazandı.
Yapılan kazı çalışmalarında A, B ve C olarak üç bölümde incelenen şehrin villaları ve çarşılarının bulundugu A ve B bölümleri bugün Birecik Hidroelektrik Baraj gölü altında bulunmaktadır. Henüz kazı yapılmamış C bölümünde ileride bir açık hava müzesi oluşturulması planlanmaktadır. Antik şehir, Roma döneminden kalan mozaikleri ile dünyaca ünlüdür.
2005 yılından beri, Zeugma antik şehrinde bulunan villalardan çıkartılan mozaikler, Arkeoloji müzesinde sergilenmektedir.
Gaziantep Arkeoloji Müzesi ise 1944 yılında cumhuriyet döneminin ilk arkeologlarından Sabahat Göğüş tarafından kurulmuştur. Başlangıçta Nuri Mehmet Paşa Camii’inde hizmet veren müze, 1969 yılında küçük bir kent müzesi niteliğindeki binasına taşınmıştır; 2005 yılında ise ek binası hizmete girmiştir.
Gaziantep Arkeoloji Müzesi 2011 yılında, 1700 metrekarelik mozaik ile Dünya'nın en büyük mozaik müzesi olma özelliğini taşıyan Zeugma Mozaik Müzesi'ne taşınmıştır.

Kale - (Gaziantep)
Gaziantep Kalesi, Gaziantep'te Alleben deresinin kenarında, kısmen doğal kayalık, kısmen de höyük üstüne kurulmuştur. Kente hakim bir konumdadır. İç ve dış kaleden oluşmakta olup, yaklaşık dairevi planlıdır. Anıtsal giriş kapısından dış kaleye girince, kalenin iç kesimlerine ve üstüne doğru açılan iki yol vardır. Sola açılan yoldan, demir kaplamalı anıtsal ikinci bir kapıyla ve buradan asma köprüyle geçilen yolla iç kaleye ulaşılır. İç kale kapısının doğrultusunda 150m. uzunluğunda ışıklandırılmış bir galeri yer almaktadır.
Aralıklarla mazgal pencerelerinin yerleştirildiği bu galeriden burçlara çıkılmaktadır. Bedeninde on iki burcun olduğu iç kalede 13. Yüzyıla ait bir hamam ve mescit kalıntısı mevcuttur. Kale çevresinde, eni 30 m., derinliği ise 10 m. olan bir hendek bulunmaktaydı. Buradan kaleye geçiş köprü ile sağlanmaktaydı. Bu özellikleriyle Antep kalesi; çevresinde kentsel sit dokusunun korunduğu eski Antep evlerini, hanları, hamamları ve camileri v.b. mimarinin oluşturduğu eski şehrin bütünlüğünün, en güzel ve anlamlı izlendiği seyringah özelliği taşımaktadır.
Gaziantep kalesinin yapım tarihi kesin olarak bilinmemekle birlikte, höyük olduğu sanılan yükseltinin üzerinde Roma döneminde bir veya birkaç gözetleme kulesi bulunduğu düşünülmekte olup. M.S. VI. yy' da, Bizans imparatoru Jüstinianus tarafından Sasanilere karşı büyütülerek bir kale haline getirilmiştir. Bu haliyle yaklaşık 100m çapında ve çevresi 1200 m dir. Bizanslılardan sonra sırasıyla, Emeviler, Abbasiler, Selçuklular, Moğollar, Dulkadiroğulları, Memlukler ve Osmanlılar'ın yönetimine girmiştir.
Gaziantep kalesi 1481' de Mısır Sultanı Kayıtbay tarafından ikinci defa onarılmıştır. Ana kapı üzerinde yer alan kitabeden ise, Osmanlı imparatorluğu döneminde Kanuni Sultan Süleyman tarafından 1557' de tamir edildiği anlaşılmaktadır. Melik Salih Ahmet bin Melik Süleyman, kaleye yeni burçlar ilave ettirmiş cami ve köşkler yaptırmıştır. Kale bedenleri üzerinde 12 adet kule yer almakta olup, dördü değişik padişah ve emirler tarafından yaptırılmıştır. 17. Yüzyılda Evliya Çelebi kalede cami, hamam, Gazalinin makamı ve evler olduğundan bahsetmiştir.
Zincirli Bedesten - (Gaziantep)
1781 yılında Darendeli Hüseyin Paşa tarafından yaptırılan Zincirli Bedesten, halk arasında "Kara Basamak Bedesteni" olarak da bilinir.
Bedestenin güney kapısındaki dört dizelik kitabeyi devrin şairlerinden Kusuri yazmıştır. Bedesten kuzeyden güneye ve doğudan batıya uzanan iki ayrı bölümden meydana gelmiş olup, her iki bölüm kuzeydoğuda kesişmektedir.
Üstü kapalı ve tek katlı bir yapıdır. Daha sonraları üzerine bir kat daha yapılarak Adliye olarak kullanılmışsa da 1957 yılındaki yangında bu bölüm tamamen yok olmuştur.
Bir süre et ve sebze hali olarak kullanılan bu bedesten, Vakıflar Gaziantep Bölge Müdürlüğü'nce restorasyon işleri tamamlanarak, Gaziantep'lilerin istifadesine sunulmuştur.
Çatısı oval şekilde yapılmış olan bedestenin, doğu ve batı bölümlerinde ikişer girişi bulunmakta ve içerisinde 72 dükkan bulunmaktadır.
Günümüzde bedesten, iş yeri olarak kullanılmaktadır.

Ravanda Kalesi - (Kilis)

Kilis İli Polateli İlçesi Belenözü köyü yakınındaki Ravanda Kalesi, Kilis kent merkezine 24 kilometredir.
Kalede arkeolojik bir çalışma yapılmadığından aidiyeti hakkındaki bilgiler yoruma ve yörenin ilk sahiplerine dayanmaktadır. Yesemek’teki Hitit Heykel İşliği yöreye yakın olduğundan kalenin Hitit yapısı ya da Hititler tarafından kullanıldığı görüşü oldukça yaygındır.
Ravanda Kalesi’ne ait basılı kaynaklara dayalı bilgiler XI.Yüzyıla ve bu yıllardaki Haçlı Seferleri’ne dayanmaktadır. 1097 yılından itibaren adından sıkça söz edilen kale, I.Haçlı Seferleri’ ne katılan Baudoin’le anılmaya başlandı ve giderek ünlendi.
XII.Yüzyıldan XVI.Yüzyılın başlarına kadar çeşitli beylik ve devletlerce (Selçuklu, Artuklu, Eyyübi, Memluk/Kölemen) kullanılan Ravanda Kalesi, 1516 yılından sonra Osmanlı İmparatorluğu’nun eline geçmiştir.
İslam kaynaklarında “er-Ravendan” , Haçlı kaynaklarında “Ravendel / Ravandal / Ravenel” , Ermeni kaynaklarında da “Aréventen” olarak geçen kale, tarihsel süreç içersinde bölgeye egemen tüm beylik ve devletlerce garnizon olarak kullanılmıştır. Özellikle VII.Yüzyılın ortalarında bölgede yaşanan Hıristiyan – Müslüman çatışmasında “Avasım, Sügur” adı verilen bölge içinde kalan Ravanda Kalesi, İslam devletlerince Hıritiyan Bizans’a karşı verilen savaşlarda önemli bir askeri üs olmuştur.
Ravanda Kalesi görüş açısı oldukça geniş, yüksek konik bir tepe üzerine inşa edilmiş ve tepenin yamaçları da çıkışı engelleyecek kadar diktir.
Kaleye ait tüm yapılar zirvedeki düzlükte olup, düzlük sularla çevrilidir. Surları, köşeli ve yarım yuvarlak burçları, su sarnıcı ve oldukça büyük bir yapıya ait olduğu sanılan yapı kalıntısı kaleden günümüze kalan mimari başlıca mimari değerlerdir.
|