Forum Gerçek

AnasayfaForumları Okundu Kabul Et Bugünkü Mesajlar
Geri git   Forum Gerçek > Türk ve Dünya Tarihi > Türk Tarihi > Türk Tarihinde Yer Alanlar

Türk Tarihinde Yer Alanlar Türk tarihinde yer alan olay ve portreler


Yeni Konu aç  Cevapla
 
Seçenekler
Eski 14.10.2014, 18:33   #1
Çevrimdışı
Dilaver
Müdavim

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Türklerde ''Alp'' Karakteri | Tarihçesi | Doğuşu

Tarih yazmak, tarih yapmak kadar mühimdir. Yazan yapana sadık kalmazsa değişmeyen hakikat, insanlığı şaşırtacak bir hâl alır.... M.KEMAL ATATÜRK (1931)



Türklerde ''Alp'' Karakteri Tarihçesi

Orta Asya coğrafyasının uçsuz bucaksız bozkırlarının efendisi olmayı başaran Türkler'in, karakterleri de bozkırın sert iklimi ile şekillenmiştir. Türklere bu sert ve güçlü karakteri veren ana unsur bozkırlar olmuştur. Orta Asya’nın sert karasal iklimi bozkırları ortaya çıkarmış bu bozkırlar ise Türk'ün karakterini ortaya çıkarmıştır. Nasıl demiri ateşin kızgın koru ve demircinin sert vuruşları şekillendirmişse Türk'ü de bozkır şekillendirmiştir.



Türkler, bozkır ikliminin zorlukları karşısında baş etmeyi ve düşman gücü karşısında eğilmemeyi öğrenmişler ve nesiller boyu bu davranışı aktarmışlardır. Türklerin bu güçlüklere karşı koymasındaki en büyük motive edici güç ise kahramanlık ve cesaret gösterisine olan yatkınlık ve saygıları olmuştur. Erken dönem Türk dini inancında da ölüm ötesinde gökte ulvî bir hayat sürebilmek içinde “Alp” olmak şarttı.

Türklerin cesur ve kahramanlık yapmaya meyilli karakterini simgeleyen kelime “Alp”lik ve “Alperenlik” olarak Türk diline yerleşmiştir. Alp, yiğit bahadır, kahraman ve pehlivan anlamına gelmektedir. Alp, “Uygurca Alpagut”, “Kazakça Alpaut”, “Çuvaşça, Olput” gibi kelimelere karşılık gelmektedir.

Alp genel olarak yiğit korkusuz savaşçı Türk bahadırıdır. (Bahadır= Türk veMoğol dili kökenli onursal bir kavram) Kaşgarlı Mahmûd’a göre Alp yiğit anlamına gelir ancak “Alp”i hükümdarın unvanı önüne gelen sıfat olarak vermiştir. Kaşgarlı Mahmûd Türklerin efsanevi hükümdarı Alper Tonga’nın ölümü üzerine yakılan tarihi belli olmayan bir ağıt dörtlüğünü eserinde vermektedir. “Alp Er Tonga öldümü ıssız ajun kaldı mu, Ödlek öçin aldı mu Emdi yürek yırtılır”.



Yusuf Has Hâcip Kutadgu Bilig’de Alper Tonga'dan bahseder ve şunları söyler. “Türk beyleri arasında adı meşhur ve ikbâli ayan-beyan olanı Tonga Alp-Er di. Ne seçkin, ne yüksek, ne yiğit adam idi; zâten âlemde ferâsetli insan bu dünyaya hâkim olur. İranlılar ona Efrâsiyâb derler; bu Efrâsiyâb akınlar salıp, ülkeler zaptetmiştir.”

Türk destanlarındaki Alp şahsiyetlerinin Alplik karakterini kişisel ve sosyal bir çıkar için ya da kendilerini savunmak amacı ile değil sadece kendini ispat etmek isteyen bir kuvvet, şan ve şeref duygusu ile taşıdıklarını görüyoruz. Devamlı bir mücadele içinde yaşayan Bozkır topluluklarında “baş kesmek, kan dökmek” yüksek bir değer haline geliyor. Cemiyette fertlere ancak kahramanlıklara göre yer veriliyor. Çocuk, kuvvet ve maharetini herhangi bir hareket ile ispat etmeden isim alamıyor. Oğuz destanında Oğuz ilk gençlik sınavında at sürülerini ve halkı yiyen korkunç gergedanın başını kılıcı ile kesip öldürerek yiğit ve Alp olduğunu göstermiştir.

İskitlerde Alp ruhunun tezahürünü bize kadar gelen belgelerde görmekteyiz. Herodotos’a göre “İskit valisi bölgesinde bir kadeh içinde Şarap (kımız olabilir) ve suyu karıştırır bir düşman yenmiş olan her İskit kahramanı gelip bu kadehten içer. Böyle bir başarı sahibi olmayanlar bu onur şarabından içemezler, hor görülür ve kenarda kalırlardı bu hal en ağır hareketti. Buna karşılık çok sayıda düşman öldürmüş olanlar, iki kupayla gelirler ve üst üste içerlerdi” bu merasimin Alplik müessesinin ilk köklerinden olma ihtimali çok yüksektir.

Hun tarihinde ise Çi-çi Şan-yü’nün beyleri Alp olmayı şöyle açıklıyorlardı. “Hunlar ata binmekte usta; savaşta dünyada dengi olmayan bir halktır. Hunlar kahramanlığı kutsal bilir, boyun eğmeyi ise utanç sayarlar; savaşta ölmek kahramanlığın nişanıdır.”

Alplik ilk Türk devletlerinden başlayarak geç dönem Türk devletlerine kadar varlığını korumuştur. Alplik müessesini meydana nasıl geldiği veya kim tarafından kurulduğu bilinmemektedir. Ancak topluma yayılması ve tesiri dikkat çekicidir. Toplum içinde bir sınıf veya seçkinler zümresine dönüşmemiştir. Alp olmanın kesin kuralları ve ayrıcalıkları yoktu. Alplar karşılıklı münasiplerini, örfî hukuk kaidelerine göre, tanzim ve tayin etmişlerdir. Ancak kahramanlık yapanlar, saygın ve itibarlı “Alp” unvana kavuşuyordu.

Alplerin başarılı olmaları veya olmamaları ise kendilerinden çok milletin geleceğini belirliyordu. Hatta devleti (ili) olmayan milleti devlet sahibi yapıyordu.

Neden kahramanlık yani “Alp olmak” Türkler için gerekli bir davranıştır?

Türklerin geniş Asya bozkırlarında çok eski zamanlardan beri geçirdikleri çetin ve mücadeleci hayat şartları, kahramanlık ve cengâverlik geleneklerinin yerleşmesinde büyük etken olmuştur. Uzun asırlar esnasında çok geniş coğrafî sahalarda birbiri ardınca batıp çıkan büyük imparatorluklar kuran ve çiftçi, şehirli halk ile meskûn büyük memleketleri hâkimiyetleri altına alan bu atlı konargöçerler, her şeyden çok askerî teşkilâta ve kahramanlık seciyelerine kıymet verirlerdi.

Tarihte Alp unvanı ile bilinen ilk hükümdar Saka Türklerinin hükümdarı Alp Er Tonga’dır.

Hunlar, Göktürkler ve Uygurlarda Alp unvanını kullanmışlardır. Hatta Uygur hükümdarları Alp unvanını severek alıp kullanmışlardır. Ay Tengride Kut Bulmış Alp Külük Bilge Kağan ve Ay Tengride Kut Bulmış Alp Bilge Kağan isimlerini zikredebiliriz.

Selçuk hükümdarlarının en güçlüsü ve ünlüsü olan Alp Arslan isminin önünde “Alp” sıfatını kullanmıştır. Çünkü Alp Arslan da bir Alp Gazidir ve kahramandır. Yusuf Has Hâcip hükümdarın Alp özelliği ile ilgili şu cümleleri yazmıştır. “Cesur insan sıkı düğümler çözer. Bu cihana hâkim olmak için, bin türlü fazilet gerek; yaban eşeğini alt etmek için, arslan olmak gerek. Alp hükümdar kılıç çalar ve düşmanın boynunu keser; memleketi ve halkını kanun yolu ile nizam altında bulundurur.”

Türk devletlerinin kuruluşunda etkili olan Alp savaşçılar İslamî devir Türk devletlerinde Alp Gaziler- Alperenler olmuşlardır. Selçuklular Malazgirt savaşını kazandıktan sonra Alp Arslan’ın yönlendirmesi ile Oğuz boylarını ve bu boylara mensup Alpleri- Alperenleri Anadolu’nun fethinde görevlendirmiştir. Bu fetih hareketlerinin sonucunda Anadolu boydan boya Türk ülkesi olmuştur. Siyasi olarak Alp teşkilatı Osmanlı imparatorluğunun kuruluşunda da etkili bir şekilde görev almışlardır. Turgut Alp, Konur Alp, Saltuk Alp, Hasan Alp gibi Alplerin ismini söyleyebiliriz.

Osman Gazi'nin sağ yanında elinde gürz ile Akçakoca Bey sol yanında elinde mızrak ile Konuralp Bey
(Düzce ili Akçakoca ilçesi)


Osmanlı İmparatorluğu devrinde yaşamış olan, Aşık Paşaya göre “Alp” olmanın dokuz şartı vardır:

Cesaret, kol kuvveti, gayret (azim), iyi bir at, iyi bir kılıç, iyi bir yay, süngü, kaliteli bir zırh ve güvenilir bir arkadaş Alp olmak için gerekli şartlardır.

Alpler çok iyi ata binip silah kullanabilen insanlardı.

Alplerin vücutları hatta yüzleri dövmeli olurdu. Pazırık’ta gömülü bulunmuş Mongoloid Alp’in vücudunda, Taştıkta bulunmuş Hun (Hiung-nu) ölü maskelerinde dövme izleri görülür.

Türk Alplerin kıyafetleri, atlı muharebeye elverişli, binici giyimidir. Hiç değişmeyen özelliği ise çizme ve çakşır giymesidir. Çakşır bazen kaplan postundan olurdu.

Keçeden yapılmış çakşır pantalon örneği.


Geç dönem kaynakları da Alp savaşçılardan bahsetme gereği duymuşlar ve bazı bilgileri yazmışlardır. “Türk Alpleri, vahşi hayvana, kuşa, havadaki hedefe, insana çömeltilmiş veya yere konmuş hayvandan hedeflere, avının üzerine pike yapan kuşlara ok atar. Haricî yayına ok koymadan Türk on tane ok atar. Türk atını hızla sürerken oklarını, sağa, sola ve arkaya isabetli bir biçimde atar.

Urfalı Mateos, “David zadegân ordusunu alıp Türk ordugâhına karşı yürüdü iki ordu, korkunç bir muhabereye tutuştular. Bu zamana kadar bu cins Türk atlı askeri görülmemişti. Ermeni askerleri onlarla karşılaşınca onların acaip şekilli, yaylı ve uzun saçlı olduklarını gördüler.''


Türk devletlerinin siyasi teşkilatlanmasında da rol oynamıştır. Bundan dolayı da Türk milleti tarafından “Alplik” çok sevilmiş ve Türk gelenekleri ile desteklenip binlerce yıl desteklenmiştir.


Resim1 / Resim2 / Resim3 / Resim4
__________________

Tanrılar, erkeklerin ''balıkta'' geçirdiği zamanı ömründen saymaz. (Babil Atasözü)
  Alıntı ile Cevapla
8 Üyemiz Dilaver'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 14.10.2014, 18:35   #2
Çevrimdışı
Dilaver
Müdavim

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Türklerde ''Alp'' Karakteri | Tarihçesi | Doğuşu

Alp Karakterinin Ortaya Çıkmasında Bozkır Kültürü ve Türk Geleneklerinin Etkisi

Bozkır kültüründe binlerce yıl içinde gelenekler meydana gelmiştir. Toplum içinde bu geleneklere sıkı sıkıya riayet söz konusudur. Türklerde geleneklerin devlet ve halk tarafından sıklıkla uygulandığı görülmektedir. Bir davranışın sürekli tekrarından dolayı bilinçaltına yerleştiği, sonrada yaşamın biçimi olarak dışarıya yansıdığı görülür. Bu aşamada toplumun her ferdi, birbirine benzeyen olaylar karşısında düşünmeye gerek duymadan benzer davranışlar göstermeye başlar. Böylece geleneklerde devamlılık ortaya çıkar.

Türkler, çok geniş bir coğrafyaya yayılmışlar ve bu coğrafyayı hâkimiyet altına almışlardır. Bu hâkimiyetin kaynağı Türklerin üstün askerlik yeteneğine bağlanmıştır. Ancak Türklerin askerlik yeteneğinin yanında millet olarak iç dayanışma ve dayanıklılığını sağlayan gelenekleri ihmal edilmiştir. Türklerin geleneklerinin, onları birleştiren bir çimento gücü olarak görülmesi doğru olur. Bu gelenek ve törenlerin hemen hepsi İslamiyet’ten önce yaşadıkları “atlı göçebe kültür” çevresinde, eski çağlarda doğmuş ve gelişmiş olup, İslamî dönem ve günümüzde dahi devam etmektedir. Bozkır hayatına yön veren bazı gelenekler ise “Alp” karakterinin ortaya çıkmasında ve Alp ruhunun yaygınlaşmasında etkili olmuşlardır.

Bu geleneklerin belli başlıları şunlardır:

Kahramanlık çağrıştıran veya kahramanlıkla ilgili isim verme geleneği, kahraman savaşçıların öldürdüğü düşman sayısı kadar balbal dikme, Ant içme geleneği, Kımız sunma geleneği, Kahraman atalara saygı ve bağlılık(atalar kültü) beçkem takma geleneği, sürgün avına katılma, at kuyruğu kesme ve bağlama geleneği olarak sayılabilirler.

Kahramanlık çağrıştıran veya kahramanlıkla ilgili isim verme geleneği:

Eski Türk toplumunda Alp olmak ve yiğitlik göstermek çok kıymet verilen değerli vasıflardandı. Kahramanlık göstermek en büyük erdemlerdendi ve halkın gözünde yücelik kazanmaktaydı. Eski Türklerde kahramanlık ve askeri başarıyla ilgili isimlerin verilmesi Türklerin isim verme gelenekleri arasında, ön sırayı almaktaydı. Eski Türk devletlerinde bilinen en eski unvan ismin önüne sıfat olarak getirilen “Alp” unvanıdır. Kahramanlık ile ilgili isimlerin başına genelde Alp unvanın gelmektedir. Alp ile birlikte ikinci bir isim kullanılmaktadır. Alp, cesur yiğit, kahraman demektir. “Alp Arslan Kutlug, Alp Bilge Kağan, Alp Er Han, Alp İlig, Alp Er Tonga, Alp Kara, Alp Salçı, Alp Turmış, Alp Urungu Tutuk, Alp Tuğrul Tigin, Alp Gâzi, Alp Eri, Alp Kuş, Alp Laçin, Alp Sungur, Alp Argun, Alp Melik, Alp Yaruk, Alp Taş, Alp Yürek, Alp Tigin, Saltuk Alp, Alp Aygut, Cepni Alp, Asina Alp, Arçun Alp” gibi isimler bunlardan bazılarıdır.

Eski Türklerde kahramanlıkla ilgili unvanlar büyük başarılar zaferler ve fetihler sonucu alınmıştır. Örneğin Yağı Basan (düşman basan), İl Basan (ülke feth eden) Biçen bey, Bıçan bey, İl gazi, İl almış, İl aldı bey, İl basmış, İl katmış, İl basar bey, İl urmış, İl yığmış oğlan, gibi unvanlar bu şekilde ortaya çıkmış ve Türk tarihinde binlerce yıl kullanılıp varlığı devam etmiştir.

Türklerde cesaret, erdem, harpte kahramanlık göstermek, savaş kazanmak toplumca itibar gören ve sevilen davranışlardı. Bu yüzden isimlerde yaşatılarak kutsallaştırılmıştır. Alp ve kahramanlık Dede Korkut destanında teşvik edilmiş ve övülmüştür. Hatta Dede Korkut destanında Türk toplumuna ait yaygın bir gelenek olan Alp olan ve kahramanlık gösterenlere isim verme geleneği, Boğaç Hanın isim aldığı kahramanlık hikâyesinde anlatılır. “Bayındur hanın bir boğası vardı. Boğa taşa boynuz vursa taşı un gibi ederdi. Bir yaz bir güz boğayı savaştırırlardı. Oğuz beyleri zevkle izlerdi. Yazın bu boğayı saraydan çıkardılar. Üç kişi sol yanında üç kişi sağ yanında demir zincirle boğayı tutmuşlardı. Gelip meydan ortasında
bıraktılar. Dirse hanın oğlu ve üç arkadaşı meydanda aşuk oynarlardı. Boğayı bırakınca üç oğlan kaçtı, Dirse Hanın oğlu kaçmadı. Boğa oğlana doğru sürdü geldi. Oğlan boğanın alnına yumruğu vurdu. Boğa geri geri gitti. Boğa geri geldi oğlan boğaya tekrar yumruğunu alnına dayadı. Boğayla oğlan çekiştiler. Meydan da döndüler. Oğlan meydanın başına boğayı çıkardı. Ne boğa ne oğlan yendi. Oğlan boğadan elini çekince boğa tepesi üstüne düştü. Oğlan bıçağını çekip boğayı kesti. Dede Korkut gelip oğlana isim verdi. Bu oğlanın ismi kahramanlığından dolayı Boğaç olsun dedi.”



Türklerde kahramanlıkla ilgili isim ve unvanlar bir kahramanlıktan sonra verilir ve isim esas ismin yerine geçerdi. Bu sayede ise cesaret ve kahramanlık yapması istenen yeni nesil teşvik edilmiş olurdu.


Balbal dikme geleneği:



Türklerde balbal dikme geleneği Alp olmayı teşvik eden geleneklerden bir tanesidir. Balbal heykelleri ölen kahramanın veya savaşçının sağlığında iken öldürdüğü, kendiside öldükten sonra ahrette de kendine köle edindiği düşman eri veya komutanını simgelerdi. Eğer ölen kişi, kahraman Alp bir kişi ise sağlığında öldürdüğü düşman sayısı kadar balbal dikmekteydiler. Türkler bunları cennette kendilerine hizmet edecek hizmetkârları olarak görürlerdi.



Düşman ile savaşmak ve onu yenmek, en büyük Alplik erdemi sayılırdı. Bir insanın Alp olması ve kahramanlığı, onun savaşta öldürdüğü düşman sayısı ile ölçülür ve takdir edilirdi. Düşman öldükten sonra öteki dünyada da balbal dikme yöntemiyle ruhu esir edilip cezası çektirilmek istenmiş olabilir. Dünyada kalanlar ise ölen kişinin mezarındaki balballar sayesinde kahramanlığını fark etmiş olurlardı.




Resim1


Diğer resimler: tarihvearkeoloji.blogspot.com.tr
__________________

Tanrılar, erkeklerin ''balıkta'' geçirdiği zamanı ömründen saymaz. (Babil Atasözü)
  Alıntı ile Cevapla
6 Üyemiz Dilaver'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 14.10.2014, 18:38   #3
Çevrimdışı
Dilaver
Müdavim

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Türklerde ''Alp'' Karakteri | Tarihçesi | Doğuşu

Kan kardeşliği ve ant içme geleneği:


Alp olmanın şartlarından bir tanesi de birbirine bağlılık ve güven duymaktır. Türk geleneklerinden bir tanesi de bağlılık ve güveni tesis eden ant içme geleneği idi. Eski Türk
toplumunda dostluk ve kardeşliğe büyük değer verilirdi. Bu dostluk ve kardeşlik, kan kardeşliği ve ant töreni ile sağlam temellere oturtulurdu. Ant veya yemin, insanlar arasında güvenin sağlanmasında önemli rol oynardı.

Eski çağlarda, Alplar yemin çeşitli vasıtalar (bunlar genlikle Alpların kullandıkları kılıç, mızrak, pala gibi silahlardı) aracılığı ile yapılıyordu böyle yapılmasındaki maksat ise ant töreninin insanlar gözünde ulvi bir değer kazanması içindi.

Ant töreninde, geç dönemde de kılıç üzerine ant içilmeye devam edilmiştir.

Ant töreni esnasında şu sözler söylenmiştir. “Kök kirsün, kızıl çıksun,” bu gök renkli demir kılıç (vücuduma girsin ve) kanlı olarak çıksın; yemini tutmazsam!

Savaşçı Alpler ise ant töreninde ve şölenlerde, mertebeye göre sıralanıyor ve içki kadehi ile savaş tanrısı timsali kılıcı şahit tutarak, büyüklerine bağlılık andı içiyorlardı.


İskit devrinde ant ve kan kardeşliği törenlerinde, İskit'li Alpler toprak bir kupanın içerisine şarap doldururlardı ve ant içecek olanlar buna kanlarını karıştırırlardı. Bunun için sivri bir şeyle küçük bir delik açarlar ya da kılıçla hafif çizerlerdi. Sonra kabın içerisine bir pala, oklar, bir balta ve mızrak daldırırlar, bu da olduktan sonra Alpler, Tanrının öfkesi üzerine ant içerler ve kaptaki şaraptan azıcık içerler ve orada bulunanların ileri gelenleri de onlarla beraber ant içerlerdi.

Kımız sunma eski Türklerde dostluk ve barışlığın sembolü idi. Alpler birbirine kımız sunarak sıkı bir bağlılık içine giriyorlardı. Ayrıca kımız sunmak geleneği bir başarı sonrası da uygulanmaktaydı. İskit yöneticileri düşmana karşı başarı kazanmış savaşçılara kendileri kımız (veya şarap) sunmaktaydılar.

Ölmüş atalara saygı geleneği:

Türklerde ölmüş atalara saygı geleneğinde ölmüş olan Alplere’de saygının ayrı bir önemi vardı. Türkler, ölmüş Alplere büyüklerine saygı ve hürmet gösterme konusunda son derece dikkatli idiler. Ölmüş atalarının ve Alplerin ruhunun rahat edebilmesi onların mezarlarına dokunulmaması ve ruhlarına saygı gösterilmesi ile mümkündü.

İnsan kendisine hizmet edenlere, gerçekleştirdikleriyle hafızasında yer eden kişilere karşı saygı duyma eğilimindedir. Saygı duymadan tapmaya giden yol ince bir çizgi ile ayrılmış bulunmaktadır ve ata hiçbir zaman Tanrı derecesine ulaşmasada bir tanrı gibi kendi toplumunun övgüsünü alırdı.

İskitlerde bu geleneğin titizlikle uygulandığını görmekteyiz. İskitler de atalar kutlu sayılmaktadır. Türkler ata kültünün yani mezarlarının korunmasına da özen göstermişlerdir. Ata mezarları eski Türklerce kutsal sayılmış ve bu mezarlara saldırmak savaş sebebi sayılmıştır. Dareios’un savaş teklifine İskit kralı İdanthyrsos’un verdiği cevap; “Siz eğer ille de savaşmak istiyorsanız, bizim atalarımızın mezarları var; onları bulun, onlara el kaldırın, o zaman görürsünüz mezarlarımız için dövüşüyor muyuz?”

Hun tarihinde atalar kültüne yani hükümdar mezarına tecavüzden savaş açıldığını görmekteyiz. Hunlar (M.Ö.77) Wu-huan’ların aynı zamanda Alp sayılan Hun Şanyüsünün mezarını açması dolaysıyla çok öfkelenip 20.000 atlı ile Wu-huan’lara savaş açmış ve cezalandırmışlardır. Hun devletinin ileri gelenleri M.Ö. 79 yılında ise Alp atalarının mezarına saygısızlıktan dolayı Hun Tanhu’sunu, Moğol O-Hanlara(Oganlar) savaşa karşı zorlamıştı.


Beçkem takma geleneği:

Alpler silahlarının üstüne haşmet ve güçlerini göstermek için mızraklarının sivri uçlarının üstüne üçgen şeklinde bez bayraklar takardı. Beçkem silahların üstüne takılan bez parçasıdır ancak bir savaşçı için haşmet ve görkemi sembolize ederdi. Uçlarına üçgen şeklinde bir ipek parçası veya bayrak takılan asılan mızraklara Türkler “beçkem” veya “batrak” yani bayrak derlerdi. Eski Türklerde beçkem takma askerî geleneklerden bir tanesidir. Türk savaşçısı düşmana kendini güçlü, görkemli göstermek ve görünmek zorundaydı.

Alp savaşcılarının takmış olduğu beçkemin tanımı için Kaşgarlı Mahmûd lügatinde, “alâmet, belge, savaş günleri yiğitlerin belge olmak üzere takındıkları ipek parçası yâda dağ sığırı kuyruğu” demiştir. Beçkem takma İskitlerden beri bilinen bir adetti. İskitlerin savaş belgeleri ejderlerdir ki belirli uzunlukta sırıklar üzerinde dalgalanır. Bu askeri gelenekten dolayı Alplerin beçkem takarak halk içinde görünmeleri Alp olmayı özendirmiş ve gençleri Alp olmaya teşvik etmiştir.

Sürgün avı geleneği:

Türkler savaş olmadığı zamanlarda hükümdarın, Alplerin ve halkın katılımıyla sürek avı başlatırdı. Hükümdarın ilk olarak ok atmasıyla başlayan sürek avı, askerlerin geniş bir alanda hayvanları avlaması çeşitli av taktik ve oyunlarının sonrasında da avlanan hayvanlardan büyük bir toy yapılarak şölen havası içinde gerçekleştirilirdi.

Sürgün avları Türk Alp savaşçılarına, barış zamanında askeri manevra ve savaşçılık kabiliyetlerini geliştirdikleri bir tatbikat imkânı sunmaktaydı. Bu sürgün avlarına katılan genç delikanlılar Alplerin maharetlerini görürler ve Alp olmak isterlerdi.

Resimler
__________________

Tanrılar, erkeklerin ''balıkta'' geçirdiği zamanı ömründen saymaz. (Babil Atasözü)
  Alıntı ile Cevapla
7 Üyemiz Dilaver'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 14.10.2014, 18:39   #4
Çevrimdışı
Dilaver
Müdavim

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Türklerde ''Alp'' Karakteri | Tarihçesi | Doğuşu

At kuyruğu kesme ve bağlama geleneği:



At kuyruğu kesme ve bağlama âdeti, Türklerin en eski harp adetlerindendir. Eski Türklerde askeri hayat içerisinde at kuyruğu kesme ve bağlama veya halk arasındaki adıyla dullama’nın (tullama) ortaya çıkışı şu şekilde açıklanmaktadır.

Eski Türklerde alp ve askerler en önemli varlıklarından biri olan atlarına eşleri kadar yakındı. Savaşta hayatını kaybeden askerin atına dul kaldı gözüyle bakılırdı. Alp ve askerlerin mezarlarına boğazlanıp gömülen atının kuyruğu kesilir veya bağlanırdı bu işleme ise dullama denirdi. At kuyruğu kesme, sahibi ölmüş olan atın yas alâmeti olarak kuyruğunu kesmek yasa girmek olarak kabul edilirdi.

Türkler ''yas alameti'' olarak, ölünün bindiği atın kuyruğunu kesme geleneğine “dullamak”, derlerdi. Kırgızcada tullamak yas ve matem tutmak manasını ifade eder. Bu askerlik geleneğini sadece Türklerde görmekteyiz.

Kaşgarlı Mahmud’un eserinde de at kuyruğu kesme ve bağlama geleneği ile ilgili bilgi bulmaktayız. “Alp eratın çermetti, yiğit adam atının kuyruğunu ördürdü.” Bu cümleye ilave olarak ise bu yiğitlik belgesidir demiştir.

Türkler at kuyruğunu iple bükme ve bağlamağa “sırtlamak” derlerdi. Eski Türklerde bu işe, “Kuyruk tügmek (düğümlemek) veya “at Çermetmek” denmekteydi.



At kuyruğu bağlamak veya örmek, kahramanlık ve yiğitlik alameti sayılmaktaydı. Hun(Hiung-nu) ları anlatan Çin taş oymalarında atların bağlı kuyrukları görülür. Muharebe ve av atlarının da kuyruklarının bağlı olduğu görülür. Ölen Alpın mezarına da bağlı at kuyruğu dikilirdi. Ünlü Pazırık halısında da kuyrukları bağlanmış atların üzerinde Alp yiğitler tasvir edilmektedir.

Pazırık Halısı- Atların kuyrukları bağlı


Leningrad, Hermitaj müzesinde sergilenen, dünyanın en eskiTürk halısının üstündeki at motiflerinin kuyrukları Pazırık kurganından çıkan at cesetlerinin kuyrukları gibi düğümlüdür.

Alpler-Alperenler Türk milletinin içinden çıkmış yiğitlik ve cesaretleri ile tanınmış gönüllü askerlerdir. Alp savaşçılar, milletine gönülden bağlanmış ve canlarını feda etmekten çekinmemiş insanlardır.

Alp savaşçılar, son derece mütevazı ve fedakâr insanlardır. Hâlbuki Avrupa’da Alplerden yüzyıllar sonra ortaya çıkan şövalyeler askerliği meslek haline getirip halktan kopmuşlar ve kendileri için menfaat kapısı olarak görmüşlerdir.
Alpler-yiğitler ise ortaçağda karşılaştıkları şövalyelerden maddi ve manevi olarak üstün olduklarını göstermişlerdir.

Peki, bu üstünlüğün sebebi neydi?

Alpler belirli çıkar grupları tarafından organize edilmiş bir teşkilatlanma değildi. Alpliğin ortaya çıkmasına Türk kültürü ve gelenekleri kaynaklık etmekteydi. Türk kültürü ve geleneklerinde ise insana zülüm edecek bir anlayış mevcut değildi.

Türk zihniyetinde garibana mazluma karşı zulüm yoktu. Ancak kahraman ve yiğitler harp meydanında zalim düşmanla çarpışır ve ona haddini bildirirdi. Garibana ve mazluma ise dokunmazdı. Türk geleneklerinde görülen yiğitlik ve kahramanlığı teşvik, Alpler'in çıkış kaynağı olmuştur. Türk geleneklerini yerine getiren her Türk genci buna gelecekte tahta çıkacak veliahd da dâhil “Alp” olarak milletine hizmet vermekteydi. Türklerde gençler geleneklerine göre çocukluklarından itibaren ciddi olarak eğitilmekteydiler. Verilen bu eğitim aynı zaman savaşçı olan Alplerin rakiplerine karşı üstün olmalarını sağlıyordu.

Alpler yeni vatan topraklarının fethinde önemli görevler alıyorlardı. Örneğin Alparslan’ın yönlendirdiği Türk Alperenleri Anadolu’yu fethederek Türk ülkesi haline
getirmişlerdir. Devletin çöküp halkın buhran içine düştüğünde Alplerin ne kadar önemli olduğu anlaşılıyordu. Çünkü Alpler gönüllü olarak ortaya çıkıyor eski hanedan üyelerinden birisi ya da yeni bir Alp lider çevresinde yeni devletin kuruluşunu gerçekleştiriyorlardı. Nitekim Anadolu’yu boydan boya fetheden ve Anadolu Selçuklu devletini kuran Alp Erenlerin, torunları iki asır sonra Osmanlı devletinin kuruluşunu gerçekleştireceklerdir.


“Alperenler; bir aşılmaz dağdılar,

Aydınlığa gönül verip, yıldızları sağdılar…

Nurlanıp, nur üstü nurdan,

Tekbirlerle doğdular…

Tek başına destandılar,

Tek başına çağdılar…

Tufan olup sığmazlarken evrene,

Sevgi olup, gönüllere sığdılar…

İman ile, erdem ile, aşk ile,

İnsanlığı kenetleyen bağdılar…

Ezandılar, mehterdiler,

Sancaktılar, tuğdular…”

Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu


KAYNAK: Yrd. Doç. Dr. Kürşat KOÇAK

NEÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi 1 (2012) 125-135 sayfalar.

Resimler için Sayın Semra BAYRAKTAR hanımefendiye teşekkürü borç bilirim..

Semra Hanım ayrıca, kendisine ait olan
TARİH VE ARKEOLOJİ isimli blogundan yararlanmam için izin verdi..

Teşekkür ediyorum Semra Hanım, ne kadar iyi ve yardımseversiniz. Varolun.

__________________

Tanrılar, erkeklerin ''balıkta'' geçirdiği zamanı ömründen saymaz. (Babil Atasözü)
  Alıntı ile Cevapla
7 Üyemiz Dilaver'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 14.10.2014, 19:39   #5
Çevrimdışı
Mislina
Süper Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Türklerde ''Alp'' Karakteri | Tarihçesi | Doğuşu

Dede korkut hikayelerini bıkıp usanmadan dinleyebilirim.

Balbal dikme geleneği oldukça ilginç, özellikle " Cennette kendilerine hizmet edecek hizmetkârları olarak görmeleri"

Velhasıl bütün geleneklerini bütün olarak ele aldığımızda güç ve kuvvet ön plana çıkıyor sanırım.

"Alp ve askerlerin mezarlarına boğazlanıp gömülen atının kuyruğu kesilir veya bağlanırdı bu işleme ise dullama denirdi. " Bu cümleyi anlayamadım, sahipleri ile birlikte atları da öldürülüp gömülüyormuş?
__________________
"Ama gerçek, aziz dostum, can sıkıcıdır."

  Alıntı ile Cevapla
5 Üyemiz Mislina'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 14.10.2014, 20:18   #6
Çevrimdışı
Dilaver
Müdavim

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Türklerde ''Alp'' Karakteri | Tarihçesi | Doğuşu



Sevgili Mislina, aklımı mı okuyorsun?

Dede Korkut'u ve hikayelerini yakında konusunu açmayı düşünüyorum. Ama ondan önce balbalları ve taşbabaları açmak istiyorum..

Çok geniş konu bu..

Balbal dikme geleneği, evet çok ilginç.. BALBAL kurganda yani mezarda yatan Türk savaşçının öldürdüğü düşmanları simgeler..

Mezardaki savaşçı kaç düşman öldürdüyse o kadar sayıda balbal dikilir ki inanca göre, öteki dünyada mezardaki savaşçının, hizmetçileri, koruyucuları olsun..

Tıpkı savaşçı öldükten sonra kurgana gömülürken boğazlanan atı gibi.. E (inanca göre) öteki dünyada bu savaşçıya bir de at lazım olacak, değil mi? :8
__________________

Tanrılar, erkeklerin ''balıkta'' geçirdiği zamanı ömründen saymaz. (Babil Atasözü)
  Alıntı ile Cevapla
6 Üyemiz Dilaver'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 14.10.2014, 21:18   #7
Çevrimdışı
Mislina
Süper Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Türklerde ''Alp'' Karakteri | Tarihçesi | Doğuşu

Alıntı:
Orjinal Mesaj Sahibi Dilaver Mesajı göster


Sevgili Mislina, aklımı mı okuyorsun?

Dede Korkut'u ve hikayelerini yakında konusunu açmayı düşünüyorum. Ama ondan önce balbalları ve taşbabaları açmak istiyorum..

Çok geniş konu bu..

Balbal dikme geleneği, evet çok ilginç.. BALBAL kurganda yani mezarda yatan Türk savaşçının öldürdüğü düşmanları simgeler..

Mezardaki savaşçı kaç düşman öldürdüyse o kadar sayıda balbal dikilir ki inanca göre, öteki dünyada mezardaki savaşçının, hizmetçileri, koruyucuları olsun..

Tıpkı savaşçı öldükten sonra kurgana gömülürken boğazlanan atı gibi.. E (inanca göre) öteki dünyada bu savaşçıya bir de at lazım olacak, değil mi? :8
Dede korkutun müdavimi olurum sanırım. Bekliyor olacağız ve ilgi ile okuyacağız saırım

O zamanın şartlarını düşünürsek ( Ki özellikle "Alp Aslan" geldi aklıma okurken - O zamanlar devam ediyor mu bu gelenek bilemiyorum)) Balbal için büyük bir alan gerekiyormuş. Acaba Balbal dikimi özel bir alan için mi geçerli bilmiyorum (Yanlış bir tanımlama olabilir fakat toplu mezarlık gibi)

İnanışa uygun evet fakat atların boğazlanması hoşuma gitmedi Yas alameti bildiğimiz şu meşhur "At,avrat, silah" üçlüsünü çok iyi yansıtmış.
__________________
"Ama gerçek, aziz dostum, can sıkıcıdır."

  Alıntı ile Cevapla
5 Üyemiz Mislina'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 01.06.2015, 00:36   #8
Çevrimdışı
Ekin
Başına Buyruk

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Türklerde ''Alp'' Karakteri | Tarihçesi | Doğuşu

Türk olmakla övünüyoruz ama bunları tam olarak bilmiyorum.

Emekleriniz için teşekkürler.....
__________________
  Alıntı ile Cevapla
3 Üyemiz Ekin'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 26.06.2015, 17:28   #9
Çevrimdışı
Çengelli İğne
«... Beklenen Şarkı ...»

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Türklerde ''Alp'' Karakteri | Tarihçesi | Doğuşu




Çocuk, kuvvet ve maharetini herhangi bir hareket ile ispat etmeden isim alamıyor.

İspat yoksa isim yok heeee.

Yazılarda Alp Er Tonga diye geçiyor ben doğrusunu Alper Er Tunga olarak biliyordum.Hangisi acaba?

Ne zormuş Alp olmak.

İskitli Alpler ant içmek için şaraba kanlarını akıtıp içiyorlarmış ıyyyyk fena ya.

Mükemmel bir konu olmuş hepsini zevkle okudum teşekkürler.

Ellerine,emeklerine sağlık.
  Alıntı ile Cevapla
3 Üyemiz Çengelli İğne'in Mesajına Teşekkür Etti.
Cevapla

Bu Sayfayı Paylaşabilirsiniz

Etiketler
doğuşu, karakteri, tarihçesi, türk, türklerde


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hızlı Erişim


WEZ Format +3. Şuan Saat: 21:24.


Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Önemli Uyarı
www.forumgercek.com binlerce kişinin paylaşım ve yorum yaptığı bir forum sitesidir. Kullanıcıların paylaşımları ve yorumları onaydan geçmeden hemen yayınlanmaktadır. Paylaşım ve yorumlardan doğabilecek bütün sorumluluk kullanıcıya aittir. Forumumuzda T.C. yasalarına aykırı ve telif hakkı içeren bir paylaşımın yapıldığına rastladıysanız, lütfen bizi bu konuda bilgilendiriniz. Bildiriniz incelenerek, 48 saat içerisinde gereken yapılacaktır. Bildirinizi BURADAN yapabilirsiniz.