Forum Gerçek

AnasayfaForumları Okundu Kabul Et Bugünkü Mesajlar
Geri git   Forum Gerçek > Kültür | Sanat | Edebiyat > Dünya Edebiyatı > Dünya Edebiyatı Ustaları


Yeni Konu aç  Cevapla
 
Seçenekler
Eski 01.03.2011, 17:56   #1
Çevrimdışı
LaLe
Ne Mutlu Türküm Diyene

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Lightbulb Cengiz Aytmatov (1928 - 2008)

Cengiz Aytmatov (1928 - 2008)
(Kırgız Türk'ü edebiyatçı, gazeteci, çevirmen ve siyasetçi)





Cengiz Aytmatov 1928 yılında Kırgızistan’ın başkenti Bişkek’e bağlı olan ve Talas vadisinde yer alan Şeker Köyü’nde doğar. Babası Törekul Aytmatov, annesi Nagima Hamzayevna Aytmatova’dır. Memur olan babası 1937 yılında Stalin’in temizlik harekatının kurbanları arasına katılır. Kemikleri 1991 yılında bulunur. Aytmatov’un amcası da 2. Dünya savaşında ölmüştür. Annesi çeşitli memuriyetlerde bulunmuş modern bir kadındır. Dört çocuğunu kendi başına büyütmek durumunda kalmıştır. Cengiz Aytmatov ilkokula kendi köyünde gider. Babaannesi Ayımkan etrafında saygı gören bilge bir kadındır. İrticalen şiirler söyler, beş-altı yaşından itibaren torununu ninniler, masallar, efsanelerle besler. Aytmatov cok küçük yaşlardan itibaren ozanların atışmalarını dinler, sohbetlerine katılır. Şifahi kültürün çok canlı yaşandığı bu toprakların destani havası yazarı içten içe kuşatıp zenginleştir
.

İkinci Dünya savaşının yokluk yıllarını babasız geçiren Aytmatov, çocuk yaşından itibaren çalışmaya başlar. On yaşında toprağı işler. Ondört yaşında şeker köyünde köy sovyeti kolhozu sekreterliğine getirilir. Bir yıl da vergi memuru olarak çalışır. Bu sıralarda, erkekler cephede savaşırken, köylerde kadın ve çocukların çektikleri sefalete şahit olur. 1946’da Kazakistan’ın Cambul şehrinde veteriner teknik okuluna gider. Bu okul bitince 1948’de Kırgızistan tarım enstitüsüne devam eder. 1953’de buradan veteriner olarak mezun olur.


Aytmatovun ilk eseri, 1952 yılında Pravda Gazetesi’nde yayımlanan Gazeteci Cyuda’dır. Bu hikayeyi 1957 yılında yayımlanan Yüzyüze takip eder. 1956-58 yılları arasında Moskova’da Gorki Edebiyat Enstitüsü’ne devam eden yazarın Cemile adlı hikayesi 1958 yılında Novy Mir (yeni dünya) dergisinde yayımlanır. Bu eseri büyük ilgi görür. Aytmatov şöhreti, bu eserinin Fransız şair Louis Aragon tarafından Fransızca’ya tercüme edilmesi ve Avrupa’da yayımlanması ile yakalar. Aragon bu hikayeye yazdığı önsözde Cemile hikayesi için “dünyanın en güzel aşk hikayesi” ifadesini kullanır.

Ey Alfred de Musset, Kırgız boylarındaki bu ağustos gecesini de, otuz yaşında hayatını ve gücünü hiç kaybetmediğini söyleyebilen bu gencide kıskanmalısın dostum.
İşte şimdi burada, Villon’un, Hugo’nun, Baudelaire’nin, Paris’inde, kralların ve devrimlerin Paris’inde, ressamların yüzyıllık Paris’i olmakla övünen her taşı ya bir tarihi, ya bir efsaneyi hatırlatan şu Paris’te Werther, Bérénice, Antoine ve Kleopatra, Manon Lescaut, Education Sentimentale, Dominique, hepsi birdenbire gözümden düşüverdi. Çünkü ben Cemile’yi okudum. Roméo Juliette, Paolo ve Francesca, Hernani ve Dona Sol, artık bunların hiçbiri gözümde değil, çünkü ben ikinci cihan savaşının üçüncü yılı yazında, 1943 yılının o Ağustos gecesinde Kurkureu vadisinde bir yerde Zahire arabaları ile giden Danyar ve Cemile’ye, bunların hikayesini anlatan küçük Seyit’e rastladım.
Aytmatov, Cemile’nin yayımlandığı 1958 yılında Moskova Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’ne girer. Aynı yılın sonunda Kruşçev’in anti-Stalinist kampanyası sırasında Sovyet Komünist Partisine ve Yazarlar Birliğine kabul edilir -Aytmatov’un partiye girmesi ancak böyle bir durumda mümkün olmuştur, çünkü Aytmatov’un babası Stalin muhalifidir. Sırf bu yüzden öğrencilik yıllarında bursu kesilmiş, babasının muhalif olmasından dolayı terslikler yaşamıştır.- Bu tarihten sonra hem Kırgız hem de Rus yazarlar arasında yerini pekiştirir. Bu yıllarda Literaturnyi Kırgızistan dergisi editörlüğünü, sonra beş yıl boyunca Pravda’nın Orta Asya muhabirliğini yapmıştır. Aytmatov 1963 yılında, İlk Öğretmen, Deve Gözü, Cemile ve Selvi Boylum Al Yazmalım adlı hikayelerinden oluşan Steplerden ve Dağlardan Hikayeler adlı kitabıyla Lenin Edebiyat Ödülü’nü kazanır. 1959-67 yılları arasında Novy Mir’in editörlüğünü yapar. 1968’de Büyük Sovyet Edebiyat Ödülü’nü kazanır. Aynı yıl Kırgızistan milli yazarı seçilir.
Cengiz Aytmatov’un edebi seyri bu yıllarda hikayecilikten roman yazarlığına doğru kayar. İlk romanı olan Toprak Ana 1963’de neşredilir. Yine aynı yıl yayınlandığında büyük heyecan uyandıran Elveda Gülsarı’yı kaleme alan Aytmatov, daha sonraki yıllarda çeşitli yayın organlarında hikayelerini yayınlatmaya devam eder. 1964’de yayınlanan Kızıl Elma ve 1969’da yayınlanan Oğulla Buluşma hikayelerinden sonra, yazar 1970’de edebiyat aleminde yankı bulan Beyaz Gemi romanını neşreder. Daha sonra 1972’de Asker Çocuğu hikayesini, 1975’de Kazak yazar Kaltay Muhammedcanov’la birlikte Fuji-Yama adlı tiyatro eserini,1976’da Sultanmurat, 1977’de Deniz Kıyısında Koşan Ala Köpek hikayelerini neşreder. 1980 yılında kaleme aldığı Gün Olur Asra Bedel romanı yazarın edebiyat hayatında izlediği yol bakımından önemlidir. Aytmatov bu romanında, Elveda Gülsarı’da temel işleyiş bozukluklarını dile getirdiği rejimin eleştirisini daha ileri götürmüş, Sovyet mantığını temelden sorgulayan fikirlerini yayınlamıştır.

Onun, milletinin birikimini tüm dünyaya duyurması kolay olmamıştır. Tarihte eşine ender rastlanacak bir baskı rejiminde, millete ait olan her şeyin talan edilmeye, unutturulmaya çalışıldığı bir ortamda söz söylemek, değerlerini savunmak, millete ait olana vurgu yapmak cesaretini gösterebilen Aytmatov, yıldan yıla daha yüksek sesle, sözlerinin altını daha kalın çizerek konuşur. İlk yıllarında Yüz yüze, Cemile gibi hikayeleriyle tanınıp sevilen Aytmatov’un bu hikayelerindeki başarısıyla topladığı ilgi, ona daha sonraki yıllarda Elveda Gülsarı gibi, Gün olur asra bedel gibi romanlarla, toplumsal problemleri tüm Sovyetlerin gündemine taşıma imkanı sunmuştur.
Aytmatov 1986 yılında neşredilen Dişi Kurdun Rüyaları isimli romanıyla, yazarlık seyrini mahalli olandan evrensel olana taşımıştır. Bu romanda Hıristiyanlık dini baz alınarak rejimin dini hayat üzerindeki yanlış uygulamalarına, bunun bir neticesi olan uyuşturucu belasına ve bozulan ekolojik dengeye değinmiştir.

Aytmatov 1990’da yayınlanan Beyaz Yağmur ve Yıldırım Sesli Manasçı hikayelerinden sonra, aynı yıl Gün Olur Asra Bedel romanının devamı olan Cengiz Han’a Küsen Bulut’u yayınlar. Yazar bu eserinde Sosyalist rejime daha önce yazdıklarından daha sert eleştiriler yöneltir. Bu roman aslında yıllarca rejimin her katında bulunmuş birinin görgü şahitliği yapmasından başka bir şey değildir. Totaliter, baskıcı kafa yapısını bütün çelişkileriyle gözler önüne serer.

Devletin çıkarlarından daha önemli ne olabilirdi? Bazıları insan hayatının önemli olduğunu sanıyorlardı... Ne laf ya! Devlet bir sobadır ve yakıtı da yalnız insandır. Yakılacak insan olmazsa soba söner. Sönen, yanmayan sobanın da hiçbir yararı yoktur. Ama öte yandan bu insanlar devlet olmadan yaşayamazlar: Sobayı tutuşturan, yakan onlardır. Sobayı yanar tutmakla görevli olanlar da ona yakıt temin etmeliydiler.
Aytmatov başarılı bir edebiyatçı olması yüzünden devletten itibar görmüş, devletin çeşitli birimlerinde görev almış, bu sayede rejimin işleyişine tanık olmuş biridir. 1978 tarihinde Yüksek Sovyet Prezidium’u tarafından Sosyalist İşçi Kahramanı olarak ödüllendirilir. 1983 yılında Büyük Sovyet Edebiyat Ödülü’nü ikinci kez kazanır. Gorbaçov döneminde Sovyet Parlamentosu Kültür ve Ulusal Diller Komitesi Başkanlığı ve Sovyet Yazarlar Birliği Sekreterliği görevlerinde bulunmuştur. Sovyetler birliği dağılmadan önce Gorbaçov’un beş danışmanından biriydi.

Aytmatov, milletinin tarih boyunca kazandığı sosyal, kültürel, ahlaki, edebi, askeri yani bütün maddi ve manevi zenginliğini eserlerine yansıtmış, yaşadığı coğrafyanın insanının tarih içinde kazandığı değerleri, acılarını, kahramanlıklarını, tecrübelerini yazıya döküp ölümsüzleştirmiş, halkının içinde düştüğü zor durumları eserlerinde en güzel şekilde anlatmış, onların çözümlerine dair ipuçları göstermiş, eserlerinde kendi ifadesi ile ‘tipik insan’ı ortaya koymaya çalışmış bir yazardır. Hikayelerinde milletinin temel mülkü olan milli hafızaya ait efsane, destan, masal hikaye ve türküleri, bunların meydana geldiği şartları, ardındaki hikayeleri, insanları kullanırken, Kırgız Türk kültürünü, psikolojisiyle, duyuş ve anlayış tarzıyla, maddi manevi zenginliğiyle o kültürü bina edenlerin evlatlarına yeniden hatırlatmaya çalışmış. Hikayelerinde halkının değerlerini, dertlerini, varsa onun içindeki çürümeyi anlatan yazarın en önemli özelliği, özüne bağlılık, kendinden, halkından, coğrafyasından haberdar olma olarak kendini gösteriyor. Hikayelerinde, Kırgız Türklerinin zengin şifahi kültürüne ait efsaneleri, masalları, türküleri kullanışında gözlenen coşku da yazarın bu yanının en bariz göstergesi durumundadır.
Cengiz Aytmatov’un eserleri hayatından izler taşır. Hayat, onu halkının bütün sorunları ile çok küçük yaşlarından itibaren yüz yüze getirmiş, ona halkını tanımasını, onun genel halini anlamasını sağlayan bir çevrede yetişme imkanı sunmuştur. Savaş Aytmatov’un hatırasında silinmeyecek izler bırakır. Savaş için askere alınan yetişkin erkeklerin köydeki işlerinin hepsi, halkın sorunlarına çare bulmak, daha on iki-on üç yaşlarındayken onun ve akranlarının sırtına yüklenir. Cepheye gönderilen erkeklerin ailelerinin sorumluluğu, onların iaşesi, aralarındaki sosyal ilişkiler, bir yandan savaşa rağmen devam etmesi zorunlu olan zirai faaliyet, savaşın daha çok küçük yaşlarda Aytmatov’un sırtına yüklediği sorumluluklardan en görünürde olanlarıdır.

Aytmatov’un köy sovyeti kolhozu sekreterliği sırasında yaşadıkları, çektiği sıkıntılar, şahit olduğu zor durumlar eserlerine de yansımıştır. Toprak Ana romanında ve yüz yüze hikayesinde, ikinci dünya savaşında erkekleri askere alınan köylerde geride kalanların çektiği sıkıntılar etkileyici bir üslupla anlatılır. Eldeki yetersiz yiyeceğin muhtaç olandan başlanarak dağıtılması, dört gözle beklenen hasat zamanları, umutların hasat zamanına ertelenmesi, savaş yüzünden ürünün hemen hepsinin merkezden istenmesi, boşa çıkan umutlar, yine açlık, sefalet, bir yandan cepheden gelen ölüm haberleri, umutsuz bekleyişler, savaşın uzun sürmesi üzerine aşağı çekilen cepheye çağrılma yaşı, yine gidenler, ayrılıklar, gözyaşları... yani tek kelimeyle ve bütün zulmetiyle; savaş. Yazar eserlerinde salt bir savaş karşıtlığı fikri vermeye çalışmasa da, hikayelerinde halk, evlatlarını cepheye göndermesine rağmen savaşı sahiplenmemiş bir görünüm sergiler. Savaşın anlatıldığı bölümlerde bir savaş romantizmine rastlanmaz.

Aytmatov savaş yıllarını, kocasız kalan kadınları babasız kalan çocukların, oğulsuz kalan anaların acılarına şahit olmuş, asker kaçaklarını görmüş, geride kalanların birbirlerine yaptıkları acımasızlıklarını yaşamış. Hasılı bütün yıkıcılığıyla savaş ona hikayelerinde temel malzeme olmuş.

Savaş insanları hayal edemeyecekleri acıları çekmeye, ağırlığına tahammül edilemeyecek durumlarda kalmaya zorluyor. Ve böylesine zor durumları kelimelere dökmekte Aytmatov’un başarısı onun ustalığının kanıtı durumunda.

Eserlerinde Sovyet rejimine eleştiriler yönelten Aytmatov bunu önceleri daha özenli ifadelerle, sistemin genel yanlışlığını vurgulamak yerine işleyiş, uygulayış bozuklularına değinirken, ileri ki yıllarda yazdıklarında sistemi temelden sorgulamaktan çekinmemiştir. Elveda Gülsarı romanında gençliğini devrimin idamesine adamış biri olan Tanabay’ın dilinden, işleyişte yanlış giden bir şeyler olduğunu, gençliğinde kolayca terk ettiği eskilere ait uygulamaların aslında vazgeçilmez olduklarını -Bunu çok somut bir örnekle sunuyor. Tanabay, gençliğinde kullanılmasına karşı çıktığı, çobanların kışın yaylalarda kullandıkları keçe çadırların aslında şartlara en uygun barınaklar olduğunu yaşlanınca fark ediyor- söylerken, kendine ait olana karşı takınılan bu türden yanlış tavırlardan duyduğu rahatsızlığı dile getiriyor. Ancak yazar, Gün Olur Asra Bedel romanında rejimin dine, geleneklere ve halkın değerlerine yönelik tavrı keskin bir dille eleştirirken, kendi değerlerini unutanların, değersiz mankurtlardan başka bir şey olmayacaklarını ifade ediyor. Dişi kurdun rüyaları ve Cengiz han’a küzen bulut’ta ise Aytmatov, baskıcı sovyet rejimi, ve onun uygulayıcılarını tasvir ederken, totalitarizmin zaman ve mekana göre değişmeyen karakterini etraflıca irdeliyor. Dişi kurdun rüyaları romanında, boston adlı çoban, her yıl ürün talebini daha da artıran merkez yöneticilerine, topraklarının veriminin azaldığını bunun nedeninin de meraların, kimseye ait olmamaları dolayısıyla bakımsızlaşması olduğunu, çarenin toprakların, çobanların mülkü haline getirilmesi olduğunu, böylece sahiplerinin meralarına en iyi şekilde bakıp en yüksek verimi alacaklarını söylüyor. Boston’un bu talebi bunun sosyalizm ilkeleri ile örtüşmediği gerekçesi ile geri çevriliyor, ayrıca köyün en başarılı çobanı olan bu adam devrim karşıtı fikirleri yüzünden dışlanıyor, Hikayenin bu bölümüne yazar çoğunlukla çiftçi olan Kırgız ve Kazak halklarının rejimle olan sıkıntılarına değiniyor, sosyalizmin mülkiyet karşıtlığına dair sert eleştiriler yöneltiyor.
  Alıntı ile Cevapla
9 Üyemiz LaLe'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 01.03.2011, 18:17   #2
Çevrimdışı
LaLe
Ne Mutlu Türküm Diyene

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Cengiz Aytmatov (1928 - 2008)

Aytmatov’un eserlerinden, eserlere konu olan Kazak ve Kırgız Türk boylarının din telakkileri hakkında da ipuçları çıkarmak mümkün. Eserlerinde yöre insanının din anlayışı, İslamiyet ve Şamanizm’in harmanlandığı, İslamiyet’ten uzak olmayan ama Şamanist unsurlarda içeren bir ‘töre’ anlayışı çerçevesinde şekillenmekte. Gün olur asra bedel romanında, kadim arkadaşı Kazangap’a layıkıyla bir cenaze töreni yapmak isteyen Yedigey, yeni yetişen neslin din ve gelenek karşısındaki aldırışsızlığına isyan eder. Dostu için yaptığı törende dini gereklilikleri ihmal etmek istemeyen, arkadaşının naaşını atasından gördüğü gibi kıbleye doğru koyan, Kur’an okuyan Yedigey, etrafındaki gençlere, cenazeyi nasıl gömdüğüne dikkat etmelerini, kendi ölünce de onu böyle gömmelerini öğütler.
Burada yazar halk içinde din duygusunun kaybolmasına sebebiyet veren rejim ve onun uygulayıcılarına yedigey’in dilinden okuduğu lanetlerde, milletinin dininden, tarihinden, kendinden uzaklaşması karşısında duyduğu üzüntüyü dile getirir. Eserlerinden, her ne kadar dinden uzaklaşmış olunsa da yüzyıllardır insanların hayatlarını şekillendiren İslam’ın izlerinin toplum hayatından kolayca silinmediği anlaşılmakta. Lakin eserlerde at eti yeyip kımız içen, Atların tanrısına, Boynuzlu maral anaya dua eden karakterlerin varlığı, Kırgız ve Kazak Türkleri arasında alttan alta geleneklerde yaşayan Şamanizm’in kalıntıları olarak kendini gösteriyor;

Ey Isık-Göl, yeryüzü’nün gökyüzü’ne bakan gözü! Sana sesleniyorum ey suları buz tutmayan göl! Ey kutsal ebedi Varlık! Kadere hükmeden Gök tanr gözünü köpüklerine çevirdiği zaman, duamı O’na ulaştırasın diye, sana sesleniyorum... Yıldırım Sesli Manasçı’dan
.

Ey koruyucu Çoban Ata, koyunların koruyucu ruhu! İşte sürülerin ilk kuzusu! Onu kolla, bütün kuzuları kolla! Biz çobanları da kolla!... Elveda Gülsarı’dan
Aytmatov’un kuşkusuz en önemli özelliği romanlarında kullandığı folklorik malzeme. Halk ait olan her şeyden, kültüründen, coğrafyasından yani insanından haberdar olması Aytmatov’un farklı yanı. Destanlardan, masallardan, atasözlerinden söylentilere, fırtına habercilerine (halkın tecrübeleri) vs kadar. Bunların arasında efsaneler ve masallar ön plana çıkıyor. Beyaz gemi romanı ile efsane ve masalları eserlerinde daha ağırlıklı kullanmaya başlayan Aytmatov, Gün Olur Asra bedel ve onun devamı olan Cengiz Han’a Küsen Bulut romanlarında da efsanelere yer veriyor. Beyaz Gemi’de hikaye bir masala dayanıyor; Boynuzlu Maral Ana destanı. Düşmanları tarafından kılıçtan geçirilip kimsenin sağ bırakılmadığı bir kabilede düşmanlarının gözünden kaçan bir kız bir oğlan iki küçük çocuğun, yavruları insanlar tarafından öldürülen bir maral tarafından sahiplenilmesini anlatan masal Aytmatovun kaleminde iyiyle kötüyü çarpıştıran, iyiliğin pasif olamayacağına vurgu yapan bir hikayenin malzemesine dönüşüyor. Gün Olur Asra Bedel’de ise mankurt efsanesi ve raymalı aga ile begimay hikayesi anlatılıyor. Cengiz han’a küsen bulut’ta ise romana ismini veren efsane, han’ın üzerinde onun gittiği yere giden ve o iyilik yaptıkça orada kalacak olan bir bulut. Aytmatov, efsane ve masalları kendi hayalinde değiştirip onları konuyla ve zamanımızla örtüşen bir zemine çekiyor. Bir mülakatında, eserlerinde kullandığı efsane ve masalları orijinal halleriyle kullanmadığını, günümüz için daha çarpıcı olacak şekilde değiştirdiğini söylüyor.

Aytmatov’un eserlerinde yer verdiği bir diğer folklorik öğe ise türküler. Onun yaptığı sadece türküleri hikayede kullanmak değil, türküler hakkında bir hassasiyet oluşmasını sağlamak, onlara dikkat çekmektir. Nitekim hikayelerinde kullandığı türküleri, türkünün doğduğu ortamın şartlarıyla, ardındaki hikayelerle birlikte alır. Eserlerinde birçok yerde türkülere verdiği önemin altını çizer;


“... bir türkü söylenmektedir, ya genç yada yaşlı bir çobandır bu türküyü söyleyen. Dedem beni hemen durdurur: ‘bak dinle, der, böyle türküyü her zaman duyamazsın.’ Orada durup dinleriz. Dedem içini çekerek sesin geldiği tarafa bakar ve başını sallar.”


“dedem diyor ki, geçmiş zamanların birinde bir han başka bir hanı tutsak almış. Bu han tutsağına: “Eğer istersen benim kölem olarak yanımda kalır uzun zaman yaşayabilirsin. İstemezsen en büyük arzunu yerine getirir, sonra da seni öldürürüm”, demiş. Tutsak han düşünüp cevap vermiş: “Köle olarak yaşamak istemiyorum, beni öldür daha iyi. Ancak öldürmeden önce herhangi bir çobanı buraya getirmeni istiyorum.” “Ne yapacaksın o çobanı?” “Ölmeden önce ondan bir türkü dinlemek istiyorum.” Dedem diyor ki, işte böyle vatanlarının bir türküsü için canlarını feda eden insanlar varmış. Böyle insanları görmeyi ne kadar isterdim! Herhalde onlar büyük şehirlerde yaşıyorlar.


“Türküyü dinlerken dedem kulağıma fısıldar: İlahi! Ne büyük insanlarmış eski insanlar! Ne türküler yakmışlar

Aytmatov’un Kırgız şifahi edebiyatının ana unsurları olan masal, efsane ve türkülere yaptığı vurgunun altında, insanına kendini hatırlatma çabası vardır. Gün olur asra bedel romanında Abutalip adlı öğretmen halk içinde dinlediği masal ve türküleri yazıya dökerek gelecek kuşaklara aktarma telaşı içerisindedir.



Senden geniş nehir var mı ?
Senden aziz yurt var mı Enesay?
Senden derin bir dert var mı Enesay?
Senden özgür olan var mı Enesay?
Senden geniş bir nehir yok Enesay,
Senden aziz bir vatan yok Enesay,
Senden derin bir dert de yok Enesay,
Senden özgür özgürlük yok Enesay,
Enesay, Yenisey nehrinin kırgızca ismi.


Aytmatov’un başarısının ardında, onun, devasa Kırgız kültürünün yazılı edebiyattaki ilk temsilcilerinden biri olmasının yanında, kendi kültüründen, coğrafyasından, insanından haberdar olmak yatmaktadır. Beslendiği kaynak daha nice Aytmatov’lar çıkaracak gürlüğe sahiptir.



Eserleri
  • Dağlar Devrildiğinde-Ebedi Nişanlı (Son romanı - 2007)
  • Darağacı - Dişi kurdun Rüyaları (1988)
  • Gün Olur Asra Bedel ,(Kırgız Türkçesi, 1980),
  • Fuji-Yama (Fuji Dağının Tepesi 1973)
  • Beyaz Gemi (Kırgız Türkçesi, Ак кеме : Ak Keme, 1970)
  • Selvi Boylum Al Yazmalım , (1970)**
  • Elveda, Gülsarı! (1966)
  • Dağlar ve Steplerden Masallar (1963)
  • İlk Öğretmenim (1962)
  • Cemile (Kırgız Türkçesi, 1958)
  • Yüzyüze (1957)
  • Zorlu Geçit (1956)
  • Toprak Ana
  • Cengiz Han'a Küsen Bulut
  • Çocukluğum
  • Kızıl Elma
  • Hiroşimalar Olmasın
  • İlk Turnalar
  • GülSarı
  • Deniz Kıyısında Koşan Ala Köpek
  Alıntı ile Cevapla
8 Üyemiz LaLe'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 01.03.2011, 23:52   #3
Çevrimdışı
Bahar
Tam Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Cengiz Aytmatov (1928 - 2008)

Sen kendini biliyorsan, bil ki kendini bilmezlerin söyledikleri anlamsızdır. Unutma gereksiz eleştiri sadece gizli hayranlıktır.

Cengiz Aytmatov


( Çok sevdiğim bir sözdür.)
  Alıntı ile Cevapla
4 Üyemiz Bahar'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 02.03.2011, 00:25   #4
Çevrimdışı
Duayen
Huysuz ve Tatlı Kadın

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Cengiz Aytmatov (1928 - 2008)

Oldukça detaylı bir şekilde hazırlanmış başarılı bir konu..
Bir iki kitabını okumuştum bu değerli yazarın,elimde yeni bir liste daha oluştu sayende.
Teşekkürler Lalem
__________________
  Alıntı ile Cevapla
2 Üyemiz Duayen'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 02.03.2011, 05:23   #5
Çevrimdışı
şövaLye
Tam Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Cengiz Aytmatov (1928 - 2008)

Mükemmel bir tanıtım olmuş.
Saygı emeklerinize LaLe...
__________________
Ulusal onurdan yoksun olanlar, insanlık onurundan da yoksundurlar...
  Alıntı ile Cevapla
şövaLye'in Mesajına Teşekkür Etti
Cevapla

Bu Sayfayı Paylaşabilirsiniz

Etiketler
aymatov, cengiz, destan, kırgız, ödül, sekreter, sovyet


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hızlı Erişim


WEZ Format +3. Şuan Saat: 12:55.


Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Önemli Uyarı
www.forumgercek.com binlerce kişinin paylaşım ve yorum yaptığı bir forum sitesidir. Kullanıcıların paylaşımları ve yorumları onaydan geçmeden hemen yayınlanmaktadır. Paylaşım ve yorumlardan doğabilecek bütün sorumluluk kullanıcıya aittir. Forumumuzda T.C. yasalarına aykırı ve telif hakkı içeren bir paylaşımın yapıldığına rastladıysanız, lütfen bizi bu konuda bilgilendiriniz. Bildiriniz incelenerek, 48 saat içerisinde gereken yapılacaktır. Bildirinizi BURADAN yapabilirsiniz.