Forum Gerçek

AnasayfaForumları Okundu Kabul Et Bugünkü Mesajlar
Geri git   Forum Gerçek > Kültür | Sanat | Edebiyat > Dünya Edebiyatı


Yeni Konu aç  Cevapla
 
Seçenekler
Eski 19.08.2009, 20:07   #1
Çevrimdışı
Kartal
Müdavim

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Masallar, Aisopos'un Düetleri


ÖNSÖZ
Aisopos masallarını kendi eli ve beyni ile ya da çağdaşları tarafından yazıldığı sanılmaktadır. Genelde hayvan dünyası ile ilgili masalların Aisopos tarafından yazıldığı kabul edilmektedir. Aisopos, çağının sorunlarını filozofça ele alarak yazın haline dökmüştür. Toplumu iyiye ve güzele yönlendirmiştir.
Feodal düzende; insan toplulukları yabani ve evcil hayvanlarla iç içe yaşamışlardır. Bu bakımdan, düzenin masal söylemleri hayvanlar üzerine kurulmuştur. Hayvan masalları ile insanların hayal güçlerini geliştirmişlerdir. Toplum içinde de yasakları organize etmekte Aisopos masalları öncülük etmiştir.
Aisopos’ un Bandırma’ da doğup Sisam’ da İ.Ö VI. yüzyılda yaşadığını tarihçiler söylemektedir. Tarihçiler aynı zamanda Aisopos’un zekası ile dış görünüşünün tam karşıtlık olduğunu; bodur ve çok çirkin olması sebebiyle yazılarında karşıt fikirleri ele aldığını belirtilmektedirler.
Aisopos masalları çok farklı kültürlü toplumlarda gereken önemi kazanmıştır. İnsanlar bu masallardan etkilenmişlerdir. Ahlaki değerlerin ön plana çıktığı düz yazılarda yazı motifleri nesilden nesile beğenilerek bu günlere gelmiştir. Bilim çağında bu tür masalların kitleler tarafından okunması ve tartışılması geçen yüzyıllara göre daha az olmakta birlikte, Aisopos yazıları yine de kitlelerde yerini korumaktadır.
Bu derleme yazı dizisinde; çok önemli ressamların yapıtlarını kullanarak, masallara ilgi duymayan kişiler için masalları daha göze hitap eden ve okunur hale getirmeye çalıştım. Aisopos’ un masallarını; Van Gogh, Monet ve Cezanne’nin yağlı boya şaheser tabloları eşliğinde sunarak değişik bir masal okuma tarzı yaratmaya çalıştım. Belki resimleri izlerken masalı kaçıracaksınız. Veya Aisopos’ u okurken resimleri atlayacaksınız. Masallardan bir şeyler alırken, tabloların büyüsü de beyninizde gelişmeler sağlayacaktır. Bu üç ressam, yaşadıkları toplumlara iyiyi ve güzeli vermek için yarışmışlardır. Bu sanatkarlar duyarlılıklarıyla, toplumlarının huzur içinde yaşamaları için eserlerini hep olumludan yana kullanmışlardır.
Van Gogh, Monet ve Cezanne Avrupa toplumunun oluşturulmasında resim sanatlarını yayarak, din üstü bilgeliğe yağlı boya resimleriyle yardımcı olmuşlardır. Bu sanatkarlar, toplumların en iyi öğelere sahip olması gerektiğini resimleriyle göstermişlerdir.
Yunan ve Roma uygarlıklarında sevilen bir anlatı olan hayvan masalları, ahlaki değerleri öne çıkarmaktadır. Bu davranış biçimleri toplumların duyarlı ve insancıl olma yeteneklerini geliştirmiştir. Filozofların ideal toplum için çalışma ürünlerine bu tür hayvan masalları destek vermiştir. Bundan dolayı halk, yaşamda nasıl davranılması gerektiği konusundaki ahlaki ilişkilerde de bilgilendirilmiş olunmaktadır.
Topluma masallarla benimsetilen erdemli yaşama tarzı; hayatı daha kolay algılamayı sağlamış, sosyal ilişkileri birlikteliğe ulaştırmıştır. Sosyal erdemler çerçevesinde insan davranışları ön plana çıkarılmıştır. Masallarda zaman zaman işlenen açıkgözlük konusu da, insanın kıvrak zekasına hitap etmektedir.
Aisopos masalları; toplumları uyutma türünde özellikler taşımamakta olup, bilhassa toplumun itici gücü olarak karşımıza çıkmaktadır.
Yunan ve Roma uygarlıklarında, bilim ve düşün adamları, çağın yönetimini ön plana çıkarmışlardır. Halkın huzur ve güven ortamında yaşamaları için teorik birikimleri olan kişiler ön plana çıkarılmıştır. Aisopos da bu türden bir filozoftur. Bu bakımdan Aisopos’un masalları toplum tarafından kabul görmüştür. İnsan yaşamları günah – sevap ikileminin dışına çıkarılarak yaşam tarzları; örnekleme masallar ile yaşam kuralları anlatılmıştır. İnsanlara korku vermeden basit hayvan masalları ile toplum yaşamı dengelenmiştir ve bu tarz medeniyet düşüncesi bugün Avrupa’ya hakim olmuştur.
Aisopos’ un masalları kişiler arasında yerini almıştır. Masalları okuyarak düşünmek ise; bu asırda bile gerekli olmaktadır.



Aisopos ile Monet'in Düeti


ZEUS İLE UTANMA


Zeus insanı yarattıktan sonra ona türlü duyguları, düşünceleri de vermiş ama mayasına utanma katmayı unutmuş. “ Acaba neresinden soksam ?” diye bir hayli düşünmüş : “ Bari dibinden sokayım! “ demiş. Utanma önce razı olmamış : “ ben öyle yerlerden giremem” diye dayatmış ; bakmış ki Zeus zorluyor, dediğini ille yaptıracak: “ Peki, demiş, gireyim; ama bir şartla : Eros buradan girmeyecek; o girerse durmam, o saat çıkarım.” İşte bunun içindir ki ahlak düşkünlerinde utanma olmaz.
Aşk insanı bir kavradı mı, utanmaya yer komaz, bu masal onu gösteriyor.



ZEUS İLE TİLKİ


Zeus tilkinin aklına, becerikliliğine hayran olmuş, onu hayvanların kralı ilan etmiş. Ama : “ Bu hayvanı böyle yükselttik ya, bakalım huyu değişti, tamahından vazgeçti mi? ” diye merak etmiş, yeni kral tahtırevanına kurulmuş, geçerken Zeus bir böceği uçuruvermiş. Tilki böceği görünce dayanamamış, halini şanını düşünmeden yerinden fırlamış, ille yakalamak istemiş. Zeus bunu görünce kızmış, krallığı elinden alıp gene eski haline döndürmüş.
Soysuzu giydir, kuşat, istediğin kadar yükselt, huyunu değiştiremezsin ki ! Bu masal onu gösteriyor.



ZEUS İLE İNSANLIK


Zeus insanları yaratıp biçim verdikten sonra Hermes’ i çağırmış : “ Şunlara akıl dağıt” demiş. Hermes aklı almış, bölmüş, kimsenin payı kimseninkinden aşkın olmasın diye çok çalışmış. Ama işte bunun için kısa boyluların aklı bütün vücutlarını doldurmuş; uzun boylular ise tam dolamamışlar, bir hayli boş yerleri kalmış.
Bu masal boyca uzun, akılca kısa insanlar için söylenir.



ZEUS İLE APOLLON


Zeus ile Apollon, oku hangimiz daha ileri atarız diye çekişiyorlarmış. Apollon yayını germiş, okunu atmış, ama Zeus onun okunun gittiği yere kadar bacağını uzatıvermiş.
Kendimizden güçlülerle yarışmaya kalkmanın sonu işte böyle olur : hem onlara yetişemez, hem de kendimize güldürürüz.



ZEUS İLE YILAN


Zeus evleniyormuş ; bunu duyan bütün hayvanlar, karınca kararınca, birer hediye götürmek istemişler. Yılan ağzına bir gül almış, sürüne sürüne tanrının yanına kadar çıkmış. Zeus onu görünce : “ Yoo ! demiş, öteki hayvanların hediyesini alırım ama senin ağzından gelecek hediye benden uzak olsun! “
Kötülerden çekinmeli, bir nezaket gösterdiler mi ona da kapılmamalı.



ZEUS İLE İYİLİKLER KEÇİSİ


Zeus bütün iyilikleri bir fıçıya koymuş, saklasın diye bir adama emanet etmiş. Ama o adam pek meraklı imiş, fıçının içinde ne olduğunu ille öğrenmek istemiş ; kapağını usulca kaldırmış, bütün iyilikler o saat uçup göğe, tanrıların yanına gitmiştir.
Bu masal da gösteriyor, insanların elinde kala kala bir ümit kalmıştır ; ümit de uçup gitmiş nimetlerin bir gölgesidir.



ZEUS, PROMETHEUS, ATHENA, MOMOS


Zeus bir boğa yaratmış, Prometheus bir insan yaratmış, Athena tanrıça da bir ev yapmış. “ Momos ‘a soralım, hangisi daha güzel oldu? “ demişler, kalkmışlar, Momos’a gitmişler. Momos kıskanmış onları. Zeus’a : “ Bu hayvanı yaratmışsın, ama gözlerini neden boynuzlarına koymadın? Varacağı yeri nasıl görsün? “ demiş ; sonra Prometheus’a dönmüş, insanı göstererek : “ Sen de bunun yüreğini dışarı çıkarmalıydın ki kötülüğü gizli kalmasın, ne düşünüyorsa herkesler görüp anlayabilsin” demiş. Athena’nın yaptığı evi de beğenmemiş : “ Hani bunun tekerlekleri? Olur ki yanına bir kötü gelir; o zaman nasıl kalkıp da uzaklaşır? " demiş. Zeus, Momos’un kıskançlığına kızmış, onu Olympos’tan kovmuş.
Bu masal da gösteriyor : İlle kınamak isteyen her işin bir eksiğini bulur.
( Momos : Alay, yerme , kınama Tanrısı)



ZEUS İLE KAPLUMBAĞA


Zeus evleniyormuş, büyük bir düğün yapmış, bütün hayvanları da davet etmiş. Hepsi gelmişler, ama kaplumbağa gözükmemiş. Zeus ne oldu acaba diye merak edip ertesi gün kaplumbağayı bulmuş : “ Ziyaretime bütün hayvanlar geldi de sen neden gelmedin?” diye sormuş. Kaplumbağa : “ Evceğizim, sen bilirsin hallederiz!” diye cevap vermiş. Zeus kızmış : “ Ya öyle mi? “ diye kaplumbağayı, bir daha nereye giderse evini de arkasında taşımaya mahkum etmiş.
İnsanların da çoğu öyledir, başkalarının sofrasında doyasıya yemektense kendi evlerindeki azıcık aşı üstün tutarlar.



ZEUS’ UN YARGIÇLIĞI


Zeus bir gün Hermes’i çağırmış: “ İnsanlar ne kötülük ederse birer deniz kabuğuna yazar, yanımdaki torbaya bıraksın ; ben hepsine bakar, cezalarını da veririm” demiş. O günden beri Hermes herkesin ettiklerini öyle yazıp durur. Ama işte bakıyorsun ki deniz kabukları karışıveriyor, Zeus’un eline kimi çabuk varıyor, kimi geç... Ama sonunda hepsi eline ulaşıyor.
Kötüler cezalarını hemen görmüyorlar diye şaşmayın, her şeyin bir sırası vardır ; bu masal işte onun için söylenmiş.



KATIR


Katırın biri arpayı yemiş yemiş, semirmiş ; başlamış sıçramaya, zıplamaya. Bir yandan da : “ Ben at dayıma çekmişim, her şeyim ona benziyor ! “ dermiş. Ama bir gün koşturmuşlar. Koşu bittikten sonra suratını asmış, birdenbire aklına babası eşek gelmiş.
Bu masal da gösteriyor : bir insan , işleri yolunda gidip de yükseldi mi, ne oldum delisi olmamalı, aslını unutmamalı ; çünkü güven olmaz bu dünyaya.



GÜNEŞ İLE KURBAĞALAR


Yaz aylarındaymış, güneş artık evlenmeye karar vermiş, büyük bir düğün yapmış. Bütün hayvanlar sevinmişler, kurbağalar bile keyiflenmiş. Ama içlerinden biri : “ Bize de ne oluyor ? Görmüyor musunuz, güneş bir başına iken bütün gölleri, havuzları, bataklıkları kurutuyor ; evlenip bir de kendi gibi bir çocuğu olunca bizim halimiz ne olacak ? “ demiş.
Düşüncesiz çok kimseler vardır, hiç de sevinilmeyecek şeylere seviniverirler.



DOKTOR İLE HASTA


Hekimin biri bir hastaya bakıyormuş. Hasta hastalıktan kurtulamamış, sizlere ömür hasta ölmüş. Cenaze kaldırılırken doktor : “Bu adamcağız şarap içmeyip de sabırlı davransaydı ölmez daha yaşardı “ demiş. Bunu duyanlardan biri : “ A efendim ! şimdi sırası mı böyle sözlerin ? Böyle güzel öğütlerin vardı da neye zamanında söylemezsin ? Artık adamcağızın öğüt dinleyecek hali kaldı mı? “ demiş.



ÇAYLAK İLE YILAN


Çaylağın biri bir yılanı kaptığı gibi havalara kaldırmış.
Yılan da dönmüş , onu sokmuş . İkisi de yükseklerden yere düşmüşler, çaylak ölmüş.
Yılan : “ Sen deli miydin de sana dokunmayana kötülük etmeye kalktın? Cezasın gördün işte “ demiş.
Bir insan büyüklüğe kapılıp ta kendinden küçükleri ezeyim dememeli, bir de bakar ki kendinden güçlüğe düşer ; o zaman eskiden yaptığı kötülüklerin hepsinin birden cezasını çeker.



İHTİYAR AT


İhtiyar atın birini satılığa çıkarmışlar, bir değirmenci gelip değirmen taşını döndürsün diye ihtiyar atı satın almış. Zavallı hayvan yeni işine başlayınca : “ Hey gidi günler hey ! ben ki bir zaman meydanlarda dönüp koşardım, şimdi bakın beni nereye koştular da döndürüyorlar ! “ demiş.
Gencim, kuvvetliyim, ünüm sanım var diye göğsünüzü kabartmayın, nice kimseler ihtiyarlıklarında türlü eziyetler çekmiştir.



AT İLE SEYİS


Seyisin biri baktığı atın arpasını çalar, satarmış ; sonra da bütün gün hayvanı tımar eder, ovar, kaşağılarmış. At bir seyise : “ Sen benim güzelleşmemi gerçekten istiyor musun ?? Niçin bu kadar zahmete girersin? Bırak arpamı yiyeyim, güzelleşirim “ demiş.
Gözü aç kimseler, yaltaklanarak, tatlı sözler söyleyerek zavallıları kandırıp neleri varsa ellerinden kapmaya bakarlar.



SAZ İLE ZEYTİN AĞACI


Saz ile zeytin ağacı, hangimiz daha dayanıklıyız diye başlamışlar çekişmeye. Zeytin ağacı : “ Sen kim oluyorsun ki. Cılız bir şeysin, her yel estikçe iki büklüm olursun ! “ demiş. Saz bu söze ne desin ? Hiç sesini çıkarmamış. Tam o sırada sert bir rüzgar esmeye başlamış. Saz epeyce sallanmış, birkaç kere yerlere kapanmış ama sonunda yakayı kurtarmış ; zeytin ağacı ise dayattığından rüzgar onu kökünden söküvermiş.
Olup bitenler katlanıp kuvvete boyun eğmesini bilen kurtulur, güçlülere karşı koyayım diyenden üstün çıkar.



IRMAĞI PİSLEYEN DEVE


Devenin biri ırmaktan geçiyormuş, dışkısı gelmiş, pisleyivermiş. Irmağın suyu da hızlı akıyormuş ; deve bir de bakmış ki pisliği önüne geçmiş, gidiyor. : “ Bu da ne ? Daha demin arkamdaydı, şimdi önüme geçmiş” demiş.
Nice devletler vardır, akıllı uslu adamlar arkada kalır, bakarsınız en kötüler, budalalar öne geçiverir ; bu masal işte onların haline uygundur.


Kaynak:WWW.1de1.com

__________________
  Alıntı ile Cevapla
3 Üyemiz Kartal'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 19.08.2009, 20:09   #2
Çevrimdışı
Kartal
Müdavim

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Masallar, Aisopos'un Düetleri

geminin başına oturmuş, biri de gitmiş ta geminin kıç tarafına yerleşmiş. Denize epey açıldıktan sonra bir fırtına kopmuş, anlamışlar ki gemi için kurtuluş yok. Arkada oturan adam kaptana sormuş;
� Batacağız, batacağız ya, önce neresi batar ?
Kaptan; � Önce burun batacak demiş. Yolcunun içi rahatlamış; � Ben artık gam yemem, düşmanım benden önce ölecek, ben de onun öldüğünü göreceğim ya, yeter bana o kadarı ! demiş.



ENGEREK İLE TİLKİ


Engerek yılanının biri, ırmağın üzerinde bir yığın dikene çöreklenmiş gidiyormuş. Oradan bir tilki geçmiş, durumu görünce; � İyi doğrusu ! Böyle kaptana böyle gemi yaraşır � demiş.
Bu masal, fesatlık çıkarmak isteyen kötü adamın halini gösterir.



KİŞNEYEN ÇAYLAK


� Vay bizim başımıza gelenler ! Demek ki bütün emeklerimiz tilki içinmiş ! � dediler.
O kadar terleyip eziyet çektikten sonra kazandığımızı bir de başkalarına kaptırırsak, üzülmez miyiz hiç ? Bu masal işte onu gösteriyor.



ASLAN İLE KURBAĞA


Aslanın biri bir kurbağanın bağırmasını işitmiş, o sese göre hayvan da büyüktür sanarak arkasına dönmüş. Bir zaman beklemiş, sonra kurbağanın dereden çıktığını görünce yanına yaklaşmış, ayağı ile basıp ezivermiş : � Sen boyuna bakmayıp bir de böyle gürültü edersin ha ! � demiş.
Bu masal, söz söylemekten başka elinden bir şey gelmeyen gevezeler için söylenmiş.



ASLAN İLE YABAN DOMUZU


Yazın sıcaktan bütün hayvanların ağızlarının kuruduğu günlerde, aslan ile yaban domuzu bir pınar başına su içmeye gelmişler. Önce sen içeceksin, önce ben içeceğim diye başlamışlar çekişmeye, iş dövüşe binmiş. Hem de nasıl bir dövüş; ya biri ölecek ya öteki. Nedense o sırada arkalarına bakmışlar; bir de ne görsünler? Akbabalar dizilmiş, biri ölsün de yiyelim diye bekliyorlar. Bunun üzerine kavgayı bırakıp; � Biz gene dost olalım, akbabaların, kargaların eline düşmekten iyidir! � demişler.
Hayırlısı kavgadan, dövüşten vazgeçmektir yoksa sonu iki taraf için de kötü olur.



ASLAN İLE TAVŞAN


Aslanın biri uyuyan bir tavşan bulmuş, yiyecekmiş; o sırada oradan bir geyik geçmiş. Aslan tavşanı bırakmış, geyiğin arkasına düşmüş. Tavşan gürültüden uyanmış, hemen kaçmış. Aslan da geyiği uzaklara kadar kovalamış, bir türlü yetişip tutamamış. Gelmiş gene tavşanı yemeye... Ama tavşanı gel de bul, durur mu hiç ? Aslan � Oh olsun bana, elimdeki av dururken onu bırakıp da ümit peşinden koşmanın yeri miydi ? �
İnsanlar da öyledir; kazandıklarını beğenmez, umuda kapılıp ellerindekilerden de olurlar.



ASLAN İLE YABAN EŞEĞİ


Aslan ile yaban eşeği ava çıkmışlar. Aslan kuvvetli, tuttuğunu parçalıyormuş; yaban eşeği de hızlı koşar, gidip hayvanları çeviriyormuş. Akşam olunca aslan avları üçe bölmüş : � Bir parçasını ben alacağım, çünkü ben kralım; ikinci parçayı da ben alacağım, çünkü birlikte avlandık; üçüncüsüne gelince, sen buradan hemen kalkıp gitmezsen o üçüncü parça senin başına bir bela getirir � demiş.
Bir işe girişirken kendi gücümüzü kuvvetimizi ölçmeli, bizden çok güçlülerle birlik olmaya kalkmamalıyız.



ASLAN İLE EŞEĞİN AVLANMASI


Aslan ile eşek birlikte ava çıkmışlar. Bir mağaranın önüne gelmişler. İçeride yaban keçileri varmış. Aslan dışarıda pusu kurmuş, eşek de içeri girip keçilerin arasında başlamış sıçrayıp anırmaya. Keçiler korkup dışarı fırlamışlar, aslan da bir çoğunu yakalamış. En sonunda eşekte çıkmış; � Nasıl ? Yiğitçe savaşmadım mı? Hepsini de korkutup kaçırmadım mı ? � diye kurum kurum kurulmuş. Aslan; � Doğrusu, senin bir eşek olduğunu bilmesem ben bile korkacaktım ! � demiş.
Bizi tanıyıp ne olduğumuzu bilenlerin yanında övünmeye, böbürlenmeye gelmez, kendimizle haklı olarak alay ettiririz.



ASLAN İLE BOĞA


Aslanın biri, koca bir boğayı öldürmeyi kafasına koymuştu, ama bir türlü ele geçiremiyordu. Sonunda bir kurnazlık düşündü. � Ben bir koyun kestim, tanrılara adağım vardı. Gel de birlikte yiyelim! � diyerek boğayı çağırdı. Maksadı, boğa sofra başına uzanınca üzerine atılıp parçalamaktı. Boğa geldi. Bir de baktı ki ortada birçok leğen var, koca koca kebap şişleri var, ama koyun ortalıklarda yok. Bunu görünce hiç sesini çıkarmadan gerisin geriye döner. Aslan da siteme başlar; � Ayol nereye gidiyorsun ? Sana bir kötülük eden mi oldu? Sebepsiz yere darılmak da sana vergi ! � dedi. Boğa; � Benim kalkıp gitmem hiç de sebepsiz değil. Hazırladığın aletlere baktım da anladım, öylelerini koyun için değil boğa için kullanırlar ! � dedi.
Aklı başında kimseler, kötülerin oyununa kanmaz; bu masal onu gösteriyor.



KUDURMUŞ ASLAN İLE GEYİK


Aslanın biri kudurmuş. Ormanda bu hali gören bir geyik: � Vay başımıza gelenler ! Bu aslan daha kudurmadan önce çekilmez bir hayvandı, şimdi bize kim bilir neler edecek ! � demiş.
Kötülük etmeye alışmış kimseler, bir de güçlenip kuvvetlendiler mi, yanlarına sokulmaya hiç gelmez.



SIÇANDAN KORKAN ASLAN İLE TİLKİ


Aslanın biri uyuyormuş, bir sıçan gelip vücudunun üstünde bir aşağı bir yukarı dolaşmış. Aslan uyanmış, dört yanına dönüp o küstahın kim olduğunu öğrenmek istemiş. Oradan bir tilki geçiyormuş; bu hali görünce aslanla; � Artık sen sıçandan da korkuyorsun ! Yakışır mı senin aslanlığına ? � diye alay etmeye başlamış. Aslan; � Yok, ben sıçandan korkmadım ama uyuyan aslanın üzerinde kim cesaret edip dolaşıyor diye merak ettim� demiş.
Aklı başında kimseler, en küçük şeylere bile aldırmazlık etmezler; bu masal onun için söylenmiş.



EVDEKİ OĞLAK İLE KAVALCI KURT


Oğlağın biri sürüden ayrılmış, arkasına bir kurt düşmüş. Kurtulamayacağını anlayınca dönmüş; � Kurt, görüyorsun ki nasibim sana yemek olmakmış; ye beni ama önce bir kaval çal da bari keyfimle öleyim.� demiş. Kurt oğlağın bu sözlerine kanmış, başlamış kaval çalmaya. O çalmış, oğlak oynamış... Ama bu böyle sürer gider mi ? Kaval sesi ta uzaklardan duyulmuş, köpekler koşuşup kurdun peşine düşmüşler. Kurt oğlağa dönüp; � Oh olsun bana ! Ben kasabım, ne diye kalkar da kaval çalarım ? � demiş.
İnsan duruma bakmadan bir iş yapmaya kalktı mı, çoğu zaman elindekileri de kaçırır.



EVDEKİ OĞLAK İLE KURT


Oğlağın biri evin içine girmiş, bir de bakmış ki kapının önünden bir kurt geçiyor. Ağzını bozmuş, başlamış sövüp alay etmeye. Kurt başını çevirip; � A zavallıcığım! Bana sen mi sövüyorsun sanki ? O senin bulunduğun yer sövüyor ! � demiş.
Bazen bulunduğumuz yerden, bulunduğumuz durumdan cüret alır, kendimizden güçlülere meydan okuruz. Bu masal işte bunu söylüyor.



İKİ DÜŞMANLAR


Birbirinden nefret eden iki kişi bir gemiye binip yola çıkmışlar; biri
__________________
  Alıntı ile Cevapla
2 Üyemiz Kartal'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 19.08.2009, 20:13   #3
Çevrimdışı
**EMEL**
Müdavim

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Masallar, Aisopos'un Düetleri

Bunları ben kızımın yaşına göre ayarlayayımda anlatayım ona

masal bulmakta zorlanıyodum dön dolaş aynı şeyleri anlatıp duruyorum zaten

Teşekkürler Kartal34 aslında bunlar büyüklere masallar
__________________
Hayat dediğiniz 1 çay
İnsan ise sadece 1 şeker
Karıştırdıkça hayattan tat aldığını sanırsın
Oysaki;
Hayatın seni erittiğini çay bitince anlarsın..




  Alıntı ile Cevapla
**EMEL**'in Mesajına Teşekkür Etti
Eski 19.08.2009, 20:18   #4
Çevrimdışı
Kartal
Müdavim

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Masallar, Aisopos'un Düetleri

Aisopos ile Van Gogh'un Düeti



KÖPEK, HOROZ, BİR DE TİLKİ


Bir köpek ile horoz arkadaş olmuş, birlikte yola koyulmuşlar. Gitmişler, gitmişler, hava kararınca horoz bir ağaca tünemiş. Köpek de ağacın dibindeki kovuğa girmiş, kıvrılıp uyumuş. Ama horozun adetidir, daha ortalık ağarmadan başlamış ötmeye. Ötmesini öteden bir tilki duymuş, koşup gelmiş : “ Aman ne tatlı sesin varmış senin! Hele gel de seni bir bağrıma basayım! “ diye türlü diller dökmüş. Horoz: “ Kapıcı ağacın dibinde yatıyor, sen onu uyandır, kapıyı açsın, ben de inerim.” demiş. Tilki inanmış horozun sözüne; kapıcıyı bulup da bir konuşayım derken köpek uyanmış, üzerine atılıp paramparça etmiş.
Düşünceli kimseler, üzerlerine düşmanlarının saldıracağını gördüler mi, onları kandırır daha güçlüsüne ısmarlarlar. Bu masal işte onun için söylenmiş.



KÖPEK İLE DENİZ KABUĞU


Köpeğin biri yumurtaya pek dadanmış ; bir gün bir deniz kabuğu görmüş, onu da yumurta sanıp ağzını açmış, hap diye yutuvermiş. Biraz sonra karnında bir ağırlık, bir ağrı duyunca anlamış işi : “ oh olsun bana , gördüğüm her yuvarlak şeyi yumurta sanmanın sonu böyle olur işte “ demiş.
Bir işe girişmeden önce düşünüp taşınmayanların başlarına her türlü bela gelebilir, bu masal onu gösteriyor.



KÖPEK İLE TAVŞAN


Av köpeğinin biri bir tavşan yakalamış, bir ısırır, bir ağzını burnunu yalarmış. Tavşan dayanamamış: “ Ayol! Ya ısırmayı bırak, ya öpmeyi bırak da dostum musun, düşmanım mısın bir anlayayım “ demiş.
Bu masal iki yüzlü adama uyar.



KÖPEK İLE KASAP


Köpeğin biri bir kasap dükkanının önünden geçiyormuş; bakmış ki kasap bir işle uğraşıyor, içeriye daldığı gibi bir yürek çalmış, hemen dışarı fırlamış. Kasap dönüp de köpeğin kaçtığını görünce : ” Sen o yüreği aldın ya, iyi bil, bundan böyle benim gözümden kaçamazsın , nereye gitsen kurtulamazsın, bir yürek aldın ama benim yüreğimi de pekleştirdin! “ demiş.
İnsanın başına bir şey geldi mi ders olur ve gözünü açar, bu masal onun için söylenmiş.



ET TAŞIYAN KÖPEK


Köpeğin biri ağzına bir parça et almış, bir ırmaktan geçiyormuş. Suda yankısını görünce ağzında etle giden bir köpek daha var sanmış, kendi ağzındakini bırakıp ötekininkini kapmaya çalışmış. Ama ikisini de elden kaçırmış. Biri zaten yokmuş, ötekini de su alıp götürmüş.
Aç gözlülüğün sonu işte böyle olur.



ÇINGIRAKLI KÖPEK


Köpeğin biri çok sertmiş, herkesi gidip gizlice ısırıverirmiş. Efendisi ne yapsın? Köpeğin geldiğini duysunlar diye boynuna bir çıngırak asmış. Bu sefer de köpek başlamış kurulmaya, çıngırağını sallayıp sallayıp övünürmüş. Yaşlı bir kancık köpek varmış, onun o halini görünce : “ Nedir o senin çalımın? demiş. Sana o çıngırağı güzelliğin için, yiğitliğin için mi taktılar sanıyorsun? Kötülüğünü bildirmek için taktılar! “ demiş.
Ben şöyleyim, ben böyleyim diye atıp tutanların çalımı, çoğunun içinin kötülüğünü gösterir.



ASLAN KOVALAYAN KÖPEKLE TİLKİ


Av köpeğinin biri, bir aslan görmüş, onun da peşine düşmüş. Aslan dönüp bir kükremiş, köpeğin korkudan az kalsın ödü patlıyormuş, hemen kaçmış oradan. Yolda onu bir tilki görmüş : “ A zavallıcığım ! Sen aslan avına çıkayım diyorsun ama daha aslanın kükremesine dayanamıyorsun! “ demiş.
Bazı insanlar vardır, kendilerini pek beğenir, övünür, kendilerinden çok daha güçlüleri yemeğe çalışırlar. Bir de onların kımıldandığını gördüler mi, bakarsınız hemen gerisin geriye dönerler, bu masal işte öylelerine anlatmalı.



DİŞİ ASLAN İLE TİLKİ


Tilkinin biri bir dişi aslan görmüş : “ Her seferinde doğura doğura bir tanecik doğuruyorsun! “ diye alay etmiş. Aslan dönmüş : “Doğru söyledin, bir tanecik doğururum; ama bir aslan doğururum! “ demiş.
Bir şeyin değerini ölçmek için azlığına çokluğuna bakmamalı, neye yarıyor ona bakmalı !...



ASLANIN KRALLIĞI


Aslanın biri hayvanlara kral olmuş. Öfke nedir, kuvvetlilik nedir bilmezmiş; iyi huylu, hep hak, adalet düşünen, insan gibi bir aslanmış. Bütün hayvanları toplamış, kurda kuzu ile, parsa dağ keçisiyle, kaplana ceylanla, köpeğe tavşanla helalleşmelerini, bir daha o zavallıların kalbini kırmamalarını tembih etmiş. Korkak tavşan : “ Ben işte hep bu günü görmek istiyordum, artık güçlüler de güçsüzlerden korkmayı öğrenecek ! “ demiş.
Bir devlette adalet olur da yargılar hakka uyarsa, büyükler gibi küçüklerde rahat yaşar.



KOCAMIŞ ASLAN İLE TİLKİ


Aslanın biri kocamış, yemeğini pençesinden çıkaramayacağını anlayıp karnını kurnazlıkla doyurmanın yolunu aramış. Bir ine gitmiş, yalandan bir hastalık çıkarıp yatmış. Adettir, hastaları ziyarete giderler, onun da hatırını sormaya gelenler olmuş. Gelenleri birer birer yakalayıp yemiş. Böyle niceleri yenip yutulduktan sonra bir gün tilki de inin önüne kadar gelmiş, aslanın ne halde olduğunu sormuş. Aslan : ” Sorma, tilki kardeş, çok fenayım. Sen neden içeri girmiyorsun, hele buyur da bir konuşalım “ demiş. Tilki bakmış, bakmış : “ Girerdim ya ayak izleri hep içeri doğru, dışarı olanını hiç göremiyorum “ demiş.
Düşünceli insanlar belirtilere bakıp tehlikeyi anlar, böylece canlarını kurtarırlar.



ASLANLA ÇİFTÇİ


Aslanın biri bir gün bir çiftliğin ağılına girmiş. Çiftçi : “ Hah! Düştün tuzağa ! “ diyerek ağılın kapısını kapatmış, aslan içeride kalmış. Kükremiş, kükremiş ama kapıyı açan olmamış; o da ne yapsın ? Birer birer koyunları parçalayıp yemiş. Sıra gelmiş öküzlere... Çiftçi kendi canından korkup gitmiş, kapıyı açmış. Aslan gittikten sonra çiftçinin ağlayıp sızlandığını gören karısı : “ Ya ne bekliyordun ? Oh olsun sana ! Sen o hayvanın adını duyunca titremen gerekirken kalktın, ağıla kapatmak istedin! “ demiş.
Kendinden güçlüsüne meydan okuyan insanlar bunun cezasını çekerler.



ASLAN İLE ÇOBAN


Aslanın biri bir çobanın kızına aşık olmuş, gitmiş kızı babasından istemiş. Zavallı çoban ne yapsın ? Öyle yaman bir hayvana kızını verse olmaz, vermem dese olmaz. Çok korkmuş, ama sonunda bir yolunu bulmuş. Aslana demiş ki : “ Yiğidim ! ben kızımı sana vermeyeceğim de kime vereceğim ? Ama bir şartım var; benim kızım senin tırnaklarından da dişlerinden de korkuyor; sen git, dişlerini çektir, tırnaklarını kestir, ondan sonra gel, al gelini !" Aslan kanmış ; aşk bu, neye katlanılmaz ki ! Dişlerini çektirip tırnaklarını kestirmiş, gelmiş çobanın kapısına. Artık çoban korkar mı ondan ? Sopasını kaptığı gibi kapı dışarı etmiş.
Başkalarının sözüne kanıp da üstünlüklerini kolayca elden çıkaranlar, bir daha kimseyi korkutamazlar, kendilerinden yılmış olanlara bile yenilirler.

__________________
  Alıntı ile Cevapla
3 Üyemiz Kartal'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 19.08.2009, 20:20   #5
Çevrimdışı
Kartal
Müdavim

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Masallar, Aisopos'un Düetleri

Aisopos ile Monet'in Son Düeti



ASLAN İNİNE GİREN GEYİK


Geyiğin biri, avcılardan kurtulmak için koşarak bir inin önüne gelmiş. İçeride bir aslan varmış. Ama geyik ne bilsin ? Buraya sığınırım diye dalmış içeriye. Aslan da geyiği yakalayıvermiş. Geyik ölürken “ Neymiş benim bahtım! İnsanlardan kaçayım derken kalktım kendimi parçalayıcı bir hayvanın pençesine attım !..” demiş.
İnsanlar da böyledir işte. Küçük tehlikeden kaçayım derken daha büyük tehlikelere gittiklerini bilemezler!



TEK GÖZLÜ GEYİK


Bir geyiğin tek gözü varmış; ötekini bir ok gelip çıkarmışmış.... Bir gün geyik göl kenarına inmiş. Orada başlamış otlamaya : “ Hele sağlam gözümü karadan yana çevireyim, avcılar gelirse görür kaçarım; gölden tehlike gelmez, kör gözümü o tarafa çeviririm “ demiş. Gölden bir sandal geçiyormuş ; içindekiler geyiği görünce hemen yaylarını kurup nişan almışlar, geyiği devirmişler. Hayvancağız ölürken : “ Alnımın kara yazısı ! demiş, karada tehlike vardır diye karayı gözetliyordum, sığınırım dediğim göl bana kötülük etti “
Biz insanlar da hesabımızda yanılırız; kötü sandığımız şeylerden bakarsın iyilik gelir, iyidir dediklerimiz kötü çıkar.



GEYİK İLE BAĞ


Avcılardan korkup kaçan bir geyik bir bağa girmiş. Üzüm bağında bir çubuğun altına saklanmış. Avcılar geçip gittikten sonra geyik : “İyi yere saklanmışım doğrusu! Bir tehlike kalmadı artık” deyip başlamış çubuğun yapraklarını yemeye. Yaprakların hışırdadığını duyan avcılar gerisin geriye dönmüş. “Şu çubuğun altında kımıldanan bir hayvan olmalı” diyerek yaylarını kurmuş, oklarını atmışlar. Geyik vuruluvermiş. Öleceğini anlayınca; ”Ben ne ettim? “ demiş ; bu bana müstahaktır, çubuk beni kurtarmıştı, ben onun iyiliğini bilmedim de kalktım yapraklarını yedim, ona eziyet ettim !.."
İyiliğini gördüğün kimseye kötülük edeyim deme, tanrı seni cezasız bırakmaz; bu masal işte onun için söylenmiş.



MEŞE AĞAÇLARI İLE ZEUS


Bir gün meşe ağaçları Zeus tanrıya yakınmışlar : “ Meğer biz boş yere dünyaya gelmişiz ! Baksana şu halimize ! Bizim kadar balta yiyen ağaç var mı ? “ Zeus onlara : “ Başınıza belayı siz kendiniz getiriyorsunuz, demiş ; size inen baltanın sapı sizden, iyi keresteniz oluyor, çiftçinin de işine yarıyorsunuz. Öyle olmasaydı sizi de rahat bırakırlardı. “
Nice kimseler vardır, başlarına belayı kendileri getirirler, sonra da kalkar, suçu tanrılarda bulurlar.



ODUNCULAR İLE ÇAM AĞACI


Birkaç oduncu birleşmişler, bir çamı yarıyorlarmış ; ağacın odunundan önce üç beş tane kama yaptıkları için işleri kolay gidiyormuş. Çam bakmış ; “ Baltaya kızmıyorum, elbette keser beni; ama benden doğan şu kamalar yok mu, asıl onlarınki gücüme gidiyor ! “ demiş.
İnsana yabancının ettiği kötülük pek ağır gelmez de eşten dosttan biri bir kötülük etti mi, en çok ona üzülür.



KÖKNAR İLE BÖĞÜRTLEN


Köknar ile böğürtlen bir gün çekişiyorlarmış. Köknar övünerek demiş ki : “ Bak ben ne güzelim, boyum da nerelere yükseliyor ! Tapınakların çatılarını, gemileri hep benden yaparlar. Sen mi benimle boy ölçüşmeye kalkışacaksın ? Ben neredeyim, sen neredesin ! “
Köknar böyle deyince böğürtlen bakmış : “ Sen baltayı da testereyi de unutuyorsun galiba ; yoksa sen de bencileyin bir böğürtlen olmak isterdin ! “ demiş.
Ünüm var, sanım var diye övünmemeli ; ünsüz sansız kişilerin günleri daha korkusuz geçer.



KARGA İLE HERMES


Karganın biri kapana düşmüş : “ Kurtulursam Apollon tanrıya tütsü yakayım “ diye adak adamış. Kurtulmuş, kurtulmuş ama sözünde durmamış. Gel zaman git zaman gene bir tuzağa düşmüş. Bu sefer de Hermes’e bir kurban adamış. Hermes gözüküp : “ Behey alçak ! Senin sözüne inanır mıyım hiç ? Senin ilk efendine adadığını yerine getirmediğini unuttum mu ben ? “ demiş.
İnsan iyilik gördüğü bir kişiye nankörlük ederse, bir daha başına bir şey geldi mi, artık kimseden yardım ummamalı



HASTA KARGA


Karganın biri hasta düşmüş, anasına; “ Anneciğim, ağlama da tanrılara dua et ! “ demiş. Anası; “ A oğul, hangi tanrıya dua edeyim ? Sen etini aşırmadık tanrı mı bıraktın ? “ demiş.
Bu masal da şunu gösteriyor; çok düşman edinen kişiler, başları sıkıya geldi mi hiçbir dost bulamazlar.



ALAKARGA İLE KÖPEK


Alakarganın biri Athena’ ya kurban kesiyormuş, köpeği de et yesin diye çağırmış. Köpek; “ Ne diye masrafa giriyorsun ? Senin kurban kesmen neye yarar ? Bilmez misin, tanrıça senden nefret ediyor, senin geleceği bildirmene de hiç inanmıyor “ demiş. Alakarga; “ Ben de onu bildiğim için kurban kesiyorum ya ! demiş; belki yumuşatırım da benimle barışır diyorum. “
İnsanlar da çoğu düşmanlarından korkup onlara bir iyilik etmekten çekinmezler.



KUĞU İLE KAZ


Zengin bir adamın bir kuğusu ile bir de kazı varmış ; ikisini bir arada besliyormuş ama birini eti için, birini de sesi için. Kaz beslenmiş, semirmiş, kesilme vakti gelmiş. Bir gece onu kümesten çıkarıp kesmek istemişler. Gece vakti uşakların gözleri iyi seçememiş, kaz yerine kuğuyu yakalamışlar. Kuşlar ölürken dünyaya bir şarkı ile veda edermiş. Kuğu da kesileceğini anlayınca bir şarkı tutturmuş. Sesinden tanımışlar, hayvancağız canını kurtarmış.
Bu masal da müziğin gücünü gösteriyor.



DAVETLİ KÖPEK


Adamın biri eşine dostuna bir ziyafet çekiyormuş ; köpeği de kendi arkadaşlarından birini çağırmış ; “ Gel de birlikte yiyelim” demiş. Davetli köpek keyifli keyifli gelmiş. Yemeklere bakmış, içinden; “ Talihim varmış ! Ziyafet dediğin böyle olur işte !... Öyle bir yiyeceğim, öyle bir yiyeceğim ki yarın bütün gün karnım acıkmayacak ! “ demiş. O içinden böyle hülyalar kurup dostuna güvene dursun, aşçı onun bir o yana bir bu yana kuyruk sallamasından sinirlenmiş, bacağından tuttuğu gibi pencereden aşağıya atmış. Köpek bağıra bağıra evine dönerken yolda arkadaşlarına rastlamış. İçlerinden biri; “ Nasıl ? Yemekler iyi miydi ? “ diye sorunca; “ İçkiyi pek fazla kaçırmışım, o kadar sarhoştum ki nereden çıktığımı bilmiyorum “ demiş.
Başkasının malı ile cömertliğe kalkana güvenmemeli; bu masal onu anlatıyor.



TAVŞANLAR İLE TİLKİLER


Tavşanlar bir gün kartallara savaş açmışlar, tilkileri de yardıma çağırmışlar. Tilkiler; “ Yardıma gelirdik, gelirdik ama sizi de tanırız, kimlerle savaşıyorsunuz, onu da biliriz “ demişler.
Kendinden büyükle savaşa kalkışan artık selamet beklemesin, bu masal onu gösteriyor.



TAVŞAN İLE TİLKİ


Tavşanın biri tilkiyi görmüş, “ Tilki kardeş, senin için işini bilir, durumu yolundadır diyorlar, doğru mu ? “ diye sormuş. Tilki; “ Şüphen varsa bir yol benim yuvama uğra, sana bir yemek yedireyim de göstereyim “ demiş. Tavşan; “ Konduk yine! “ diyerek tilkinin peşine düşmüş. İçeride bir de ne görsün, yiyecek bir şey yok, dişe dokunur bir kendisi var. Aklı başına gelmiş, ama iş işten geçtikten sonra neye yarar ? “ Anlaşıldı, tilki kardeş ! demiş ; cezamı çekeceğim, sana işini bilir demeleri meğer çok bildiğinden değil, kurnazlığındanmış “ demiş.
Herkes için ne söylendiğini merak edip de öğrenmeye kalkışanların başına işte böyle büyük belalar gelir.
__________________
  Alıntı ile Cevapla
3 Üyemiz Kartal'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 19.08.2009, 20:22   #6
Çevrimdışı
Kartal
Müdavim

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Masallar, Aisopos'un Düetleri

Aisopos ile Cezanne'nin Son Düeti


HERMES İLE HEYKELCİ


Hermes tanrı, bir gün; “ İnsanlar katında nedir acaba değerim? “ diye merak etmiş, insan kılığına girip bir heykelcinin dükkanına gitmiş. Bir Zeus heykelini gösterip; “ Bunu kaça verirsin? “ diye sormuş. Heykelci; “1 drahmi “ demiş. Hermes gülümsemiş: “ Ya Hera heykeli kaça?” diye sormuş. O daha pahalıymış. Hermes bakmış ki dükkanda bir de kendi heykeli var; “ Ben hem Zeus’un habercisi, hem de kazanç tanrısıyım; büyüktür elbette benim değerim! “ diye düşünmüş, heykelin kaça olduğunu sormuş. Heykelci; “ O ikisini alırsan, bunu sana bedavadan veririm!” demiş.
Övüngen, ama başkalarının gözünde bir paralık olan adamın halini bu masal ne iyi gösteriyor.
( Hera : Zeus’un karısı olan tanrıça )



HERMES İLE TOPRAK


Zeus erkekle kadını yarattıktan sonra Hermes’i çağırmış; “ Şunları yeryüzüne götür de nereyi kazacaklar, azıklarını nereden çıkaracaklar, gösteriver” demiş. Hermes Zeus’un buyruğunu yerine getirmiş, ama toprak önce karşı koymak istemiş. Hermes; “Ne yapalım? Zeus öyle buyurdu! “ deyince toprak; “ Peki, demiş, kazsınlar istedikleri kadar ama bilmiş olsunlar ki çok ah ettirecek, çok gözyaşı döktüreceğim onlara!”



HERMES İLE TEIRESIAS


Bir gün Hermes; “ Şu Teiresias için falcı diyorlar ya! Bakalım iyi mi falcılığı ? Olup bitenleri biliyor, dedikleri doğru çıkıyor mu?” diye merak etmiş. Teiresias’ın köydeki sığırlarını çaldıktan sonra insan kılığına girmiş, şehre gidip kendisini görmüş. Hayvanlarının çalındığını öğrenince Teiresias Hermes’i yanına almış; “ Hele bakalım kuşlar ne haber veriyor? “ deyip meydana gitmiş. Hermes’e “Bak bakalım, ne kuş görüyorsun? “ diye sormuş. Hermes bakmış ki bir kartal bir sağa bir sola gidip duruyor; Teiresias’a söylemiş. Teiresias; “Onun verdiği haber bize değil; sen daha bak, ne görüyorsun?” demiş. Hermes gene bakmış, bu sefer de gözlerini bir yukarı kaldırıp bir aşağıya indiren bir alakarga görmüş, onu da söylemiş. Falcı; “Hah! demiş, anladın mı alakarganın dediğini ? Sığırlarını buldurmak senin elindedir diye göğe de yere de and içiyor!”
Bu masal hırsızlar için söylenmiş.



HERMES İLE ESNAFLAR


Zeus Hermes’e : “ Git de esnaflara yalan ilacını sun ! ” diye buyurmuş. Hermes yalan ilacını ezmiş, bölmüş, hepsine birer parça dağıtmış. Ama elinde daha birçok ilaç kalmış, esnaflardan da payını almayan bir kunduracı varmış. Tanrı, havanda ne kaldıysa hepsini kunduracıya içirmiş. O günden beri esnafların hepsi yalan söyler ama en yalancıları kunduracılardır.
Bu masal, hep yalan uyduran kimseler için söylenmiş.



HERMES’ İN ARABASI İLE ARAPLAR


Bir gün Hermes arabasına türlü yalanlar, düzenler yüklemiş, yola çıkmış. Her memlekete varınca bir parçasını alır, dağıtırmış. Arapların diyarına gelince, bilmem nasıl olmuş, araba kırılıvermiş. Araplar da mal bulmuş gibi hemen koşuşmuşlar, arabada ne bulmuşlarsa talan etmişler, tanrının başka ülkelere gitmesine fırsat vermemişler.



DEVE, FİL, BİR DE MAYMUN


Hayvanlar toplanmışlar, kendilerine bir kral seçmek istemişler. Deve ile fil; boylarını, kuvvetlerini öne sürerek diğerlerinden üstün olduklarını söylemişler. Kendileri kral olmak istemişler ama maymun kalkıp; “ Onlar kral olamaz , deve öfke nedir bilmez, kötülere kızıp da cezalandırmaz ki ! File gelince, o da domuz yavrusundan korkar ; ya bir domuz yavrusu gelip de bize saldırırsa ne olur bizim halimiz “ demiş.
Bazen küçük bir sebep insanın büyük yerlere geçmesine engel olur, bu masal onu gösteriyor.



DEVE İLE ZEUS


Deve bakmış ki boğa boynuzlarıyla övünüyor, kıskanmış, bu yüzden kendisinin de boynuzları olsun istemiş. Gitmiş Zeus’ un karşısına çıkmış, yalvarmış yakarmış. Zeus; “ Bu koca boyunla kuvvetin sana yetmiyor mu ki bir de gelmiş boynuz istiyorsun ? “ diye kızmış, dileğini vermediği gibi kulaklarının da yarısını koparmış.
Gözü doymaz nice insanlar vardır, başkalarını kıskanır, ellerindekini de yitirdiklerinin farkına varmazlar.



DEVE İLE İNSANLAR


İnsanlar deveyi ilk gördükleri zaman ödleri kopmuş, o koca boyundan korkup kaçmışlar. Gel zaman git zaman bakmışlar ki hayvancağızın bir kötülüğü yok, kimseye dokunmuyor, yanına kadar sokulmuşlar. Kızmadığını görünce ona kadar yakınlaşmakla kalmayıp, boynuna bir yular bağlayıp , üstüne çocuk bindirmişler.
İlk gördüğümüz zaman korktuğumuz nice şeyler vardır ki zamanla alışır, hiç aldırmaz oluruz.



CEVİZ AĞACI


Yolun üstünde bir ceviz ağacı varmış, gelip geçen herkes ceviz düşürmek için bir taş atarmış. Ağaç da kendi kendine içini çekip söylenirmiş ; “ Ne kara talihim varmış benim ki, her yıl böyle bin eziyet , bin bela çekiyorum! “ demiş.
Bu masal öz malları yüzünden türlü cefalara uğrayan kimseler için söylenmiş.



KUNDUZ


Kunduz; göllerde yaşayan dört ayaklı bir hayvandır. Ayıp yerlerini kesip bazı hastalıklara ilaç yaparlarmış, iyi gelirmiş. Bunun içindir ki bir yerde görülüp de arkasına düşüldü mü ne istediklerini bilir, önce kaçarmış, ama yorulup da ümidi kalmadığını anlayınca oralarını koparır, canını kurtarırmış.
İnsanların da akıllı olanları, malları yüzünden bir derde uğrarlarsa onları feda ederek canlarını kurtarırlar.



BOSTANINI SULAYAN BAHÇIVAN


Bahçıvanın biri bostanda sebzeleri suluyormuş. Oradan bir adam geçmiş, ne zamandır merak edermiş sormuş; “ Kuzum bahçıvan ! Yabani otlar neden gürbüz oluyor, çabucak boy atıyor da ötekiler cılız kalıyor, bir türlü büyümüyor ? “ demiş. Bahçıvan; “ Neden olacak? Toprak yabani otlara analık ediyor, ötekilere ise üvey ana gibi bakıyor de ondan. “ demiş.
Üvey ana eline düşen çocuklar da öyledir ; onlar anası olan çocuklar gibi bakılmaz ki !



ARDIÇ KUŞU


Ardıcın biri bir ormana girmiş, oradan pek hoşlanmış, başlamış çöplenmeye. Bir türlü ayrılamıyormuş. Oradan bir kuşçu geçmiş hemen ökselerini kurup kuşu kolayca tutuvermiş. Ardıç kurtuluş olmadığını anlayınca; “ Gördün mü başıma gelenleri ! Yiyip keyfedeceğim derken şimdi canımı veriyorum! “ demiş.
Bu masal, zevk uğrunda kendini yitiren insanler için söylenmiş.



HIRSIZLAR İLE HOROZ


Bir eve hırsızlar girmiş ama horozdan başka bir şey bulamamışlar. Boş dönecek değiller ya ! Horozu alıp çıkmışlar. Evlerine götürüp horozu kesmek istemişler. Horoz bıçağın hazırlandığını görünce; “ Kıymayın bana, benden insanlara iyilik gelir, ben herkesi işine gitsin diye vaktinde uyandırırım “ demiş. Hırsızlar; “ Biz seni kesmeyelim de kimi keselim ? demişler ; biz ne zaman hırsızlığa gelsek sen ötüp milleti ayağa kaldırıyorsun, bizim işimize engel oluyorsun ! “
İyilerin işine yarayana kötüler garez olur ; bu masal onu gösteriyor.

ALAKARG

A İLE TİLKİ


Alakarganın birinin karnı açıkmış, gitmiş bir incir ağacına konmuş. Bakmış incirler daha ham, olsun diye beklemiş. Tilki onun orada öyle beklediğini görünce merak etmiş, alakargaya sebebini sormuş. Alakarga olayı anlatmış. Tilki işin aslını öğrenince; “ A dostum! demiş, böyle bir ümide bağlanmak da olur mu ? Ümit ; hülyalar kurmaya yarar ama karın doyurduğunu hiç duymadım ! “
Bu masal, ümit peşinde koşanlar için söylenmiş.



KARGA İLE TİLKİ


Karganın biri bir parça et bulup çalmış, çıkmış bir ağacın üstüne. Oradan bir tilki geçiyormuş; “ Alırım ben bunun ağzından o eti ! “ diyerek durmuş, karganın boyunu posunu, güzelliğini övmeye başlamış; “ Ah ! demiş, senin bir de sesin olsaydı, kuşların şahı olurdun !” Tilki böyle deyince karga sesinin de ne kadar hoş olduğunu göstermek istemiş, ağzından eti atıp çığlıklar koparmış. Tilki hemen atılmış, eti yedikten sonra; “ Ey karga ! demiş, doğrusu güzelliğine de diyecek yok, sesine de , ama kuşların şahı olmak için biraz aklın eksik ! “
Bu masal da ahmaklara ibret olsun.
__________________
  Alıntı ile Cevapla
3 Üyemiz Kartal'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 19.08.2009, 20:25   #7
Çevrimdışı
Kartal
Müdavim

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Masallar, Aisopos'un Düetleri

Aisopos ile Van Gogh'un Son Düeti


KURT İLE KEÇİ


Kurdun biri bakmış, dik kayaların üzerinde bir keçi dolaşıyor. Ağzının suyu akmış, ama oralara nasıl tırmansın ? Aklına bir kurnazlık gelmiş, keçiye; “ Ayol , oralarda dolaşmaktan korkmuyor musun ? Ya ayağın kayar da düşüverirsen ? İn aşağı, bak ne güzel burası; çayırlık, çimenlik...” demiş. Ama keçi kanmamış; " Senin beni çayıra çağırman benim karnım doysun diye değil, senin karnın doysun diye... Belli ki aç kalmışsın! “ demiş.
Kötüler, içyüzlerini bilenlere kurnazlık etmeye kalktıklarında kurnazlıkları bir işe yaramaz.



KURT İLE KOCAKARI


Kurdun karnı açıkmış, bir şey bulsam da yesem diye dolaşırmış. Gitmiş gitmiş, bir evin önüne gelmiş. İçeriyi dinlemiş, bir de bakmış ki içeride bir çocuk ağlıyor, bir kocakarı da; “ Sus, yoksa seni şimdi kurda veririm! “ diyor. Kurt, kocakarının gerçek söylediğini sanıp orada uzun uzun beklemiş. Akşam olmuş, çocuğu veren yok. İçeriyi bir daha dinlemiş, bu kez de bakmış ki kocakarı çocuğa; “ Kurt gelirse, biz onu tutar öldürüveririz ! “ diyor. Kurt bunu duyunca; " Ne acayip insanlar var bu evde ! Önce ne diyorlar sonra ne yapmaya kalkıyorlar ! “ demiş ve dönmüş geldiği yere.
Bu masal, yaptıkları dediklerine uymayan kimseler için söylenmiş.



KURT İLE AT


Kurdun biri bir tarladan geçiyormuş, boydan boya tarlada arpa görmüş. Kurt ne yapsın arpayı? Yiyemez ki ! Bırakıp gitmiş. Yolda önüne bir at çıkmış. Onu görünce; “ Ben de seni arıyordum, şurada arpa buldum ama yemedim sana sakladım, bayılırım senin dişlerinin gıcırtısına. Gel sen ye, ben de seyredeyim” demiş. At kanmamış bu sözlere; “ Yahu, ben kurtları bilmez miyim? Sen arpa yiyebilseydin karnını doyurmak zevkini bırakır da kulaklarının zevkini düşünür müydün ? “ demiş.
Yaradılışlarından kötü olanlar, kendilerine iyilik ediyormuş gibi bir süs verseler de gene kimseyi kandıramazlar.



KURT İLE EŞEK


Kurdun biri öteki kurtlara başkan seçilmiş, hemen yeni bir yasa çıkarmış; “ Bundan böyle her kurt avda ne eline geçerse öteki kurtlarla paylaşacak, böylelikle hiçbir kurt açlık çekmeyecek, birbirimizi yemekten kurtulacağız “ demiş. Orada bunları dinleyen bir eşek varmış, hemen gelip; “ Senin bu yeni yasana doğrusu diyecek yok, çok güzel, yüreğinin yüceliğini gösteriyor. Ama sen dünkü avını götürdün inine sakladın, onu niçin ortaya çıkarıp diğer kurtlarla paylaşmıyorsun ? “ demiş. Kurt utanmış yasayı geri almış.
Hakka, adalete uygun dediğimiz yasaları çıkaranların çoğu, o yasalara kendileri uymazlar.



YOLCU İLE AYI


İki arkadaş yolda gidiyorlarmış, önlerine birdenbire bir ayı çıkmış. Biri hemen ağaca tırmanmış, dalların arasına saklanmış ; öteki kendini yere atmış, ölü gibi öyle durmuş. Ayı burnunu uzatmış, adamın her yerini koklamış ; ama adamcağız nefesini bile tutmuş. Ayı ölüye dokunmaz derler, bu söz doğru olacak ki o ayı da yürümüş gitmiş. Hayvanın uzaklaştığını görünce, ağaçtaki adam da yere inmiş, ötekine; “ Ayı senin kulağına bir şeyler söyledi, ne dedi ? “ diye sormuş. Arkadaşı : “ Ne diyecek ? Tehlikeyi görüverince seni bırakıp kaçan dostlarla sakın bir daha yola çıkma dedi ! “ demiş.
Asıl dost kötü zamanda belli olur, bu masal onun için söylenmiş.



YOLCULARLA KARGA


Birkaç kişi birlikte yola çıkmışlar, bir işe gidiyorlarmış ; önlerine bir gözü kör bir karga çıkmış. Yolculardan biri; “ Karga uğursuz hayvandır, dönelim geri ! “ demiş. Ötekiler de döneceklermiş ama biri; “ Yahu ! demiş, bu karga bizim başımıza geleceği nereden bilir ? Bilseydi, kendi başına geleceği bilirdi de böyle bir gözü kör olmazdı ! “
Kendi işlerine bakıp düzeltmeyenler, başkalarının işine karışırsa böyle tuhaf olur.



YOLCULAR İLE BALTA


İki kişi birlikte yola çıkmışlar. Biri bir balta bulmuş. Arkadaşı; “ Bir balta bulduk “ demiş. Bunun üzerine öteki; “ Bir balta bulduk deme, sen bir balta buldun de “ demiş. Gitmişler gitmişler, arkalarından ayak sesleri duymuşlar. Dönüp bakmışlar, bir de ne görsünler ? Baltayı yitirenler mallarını istemeye geliyorlar. Baltayı bulan; “ İşimiz kötü ! “ demiş. Bunun üzerine öteki; “ Neden işimiz kötü diyorsun ? Benim işim kötü de. Sen baltayı bulduğun zaman beni işin içine kattın mı ki şimdi katıyorsun “ demiş.
Dostunun bahtiyarlığından payını alamayan kimse, felaketinden de yerinmez, bu masal onu gösteriyor.



YOLCULAR İLE ÇINAR AĞACI


Bir yaz günü öğle vakti iki yolcu yorulmuş , sıcaktan terlemişler; uzaktan bir çınar görünce sevinip hemen gitmişler, gölgesine serilmişler. Biraz sonra başlarını kaldırıp bakmışlar; “ Kısır bir ağaç, yemişi yok ki ! Ne işine yarıyor insanın? “ demişler. Bunun üzerine ağaç dile gelmiş; “ Ne nankör insanlarsınız siz ! Benim altımda oturmuş serinliyor, yorgunluğunuzu gideriyorsunuz. Bu iyiliğimi unutup bana kısır diyor, insanın bir işine yaramaz diyorsunuz ! “ demiş.
İnsanlar arasında da öyleleri vardır. Bazılarının talihi o kadar kötüdür ki komşularına iyilik ederken bile bir işe yaradıklarına inandıramazlar.



YOLCU İLE DOĞRU SÖZ


Yolcunun biri bir çölde giderken bir kadın görmüş. Bir başına oturan, gözlerini yere eğmiş bir kadıncağız... Yolcu; “ Kimsin sen ? “ diye sormuş. Kadın; “ Doğru sözüm ben” demiş.. “ Ne diye şehri bıraktın da çölde oturuyorsun ? “ diye sorunca da; “ Ne yapayım ? Eskiden yalana az kişide rastlanırdı ; şimdi ise ne denilse, ne işitsen içine yalan karışıyor “ demiş.
Yalan , doğru sözden çok olunca yaşamak insanlar için zorlaşır, acılaşır.



YOLCU İLE HERMES


Adamın biri uzun yola çıkacakmış, ne bulursa yarısını Hermes tanrıya adamış. Gitmiş gitmiş, bademle hurma dolu bir torba bulmuş. İçinde para var sanarak sevinçle yerden almış, sallamış, açmış. Para olmadığını görünce gene elinden atmamış ; “ Ne yapalım ! Bu da kardır ! “ diyerek bademleri de , hurmaları da yemiş, sonra bademlerin kabuklarını , hurmaların çekirdeklerini toplamış, bir büyükçe taşın üzerine götürüp; “ İşte adağımı yerine getiriyorum Hermes tanrı. Sana bulduğumun içinden de veriyorum, dışından da ! “ demiş.
Bu masal, açgözlülüğünden tanrıları bile kandırmaya kalkan pinti için söylenmiş.



YOLCU İLE TALİH


Adamın biri uzun uzun yol gitmiş, yorulmuş; bitkin bir halde bir kuyunun başına serilivermiş. Öyle kalsa kuyuya yuvarlanıverecekmiş ama peri gelmiş uyandırmış : “ Kalk, be adam ! Sen bu kuyuya düşseydin suçu kendi düşüncesizliğine bulmaz, bana bulurdun” demiş.
Çoğu kimseler, kendi suçlarıyla felakete düştüler mi, suçu tanrılarda bulur, talihten yakınırlar.



EŞEĞİ DENEYEN ADAM


Adamın biri bir eşek alacakmış, pazara gitmiş, bir tane bulmuş, denemek için evine getirmiş. Öteki eşeklerin arasına götürüp yemliğin başına bırakmış. Eşek, bütün eşekler arasında en tembelini, en oburunu bulup yanına gitmiş. Adamcağız hayvanın bir iş yapmadığını görünce başını yulara geçirmiş, gene pazara götürüp sahibine geri vermiş. Eşeğin sahibi; “Geri getiriyorsun, ama iyice denedin mi ?" diye sorunca öteki; “ Denemeye hacet kalmadı. Ne eşek olduğu seçtiği arkadaşlarından belli ! “ demiş.
Biz de kimlerle düşüp kalkarsak, huyumuzu onlarınki gibi bilirler.



EŞEK İLE KATIR


Bir katırla bir eşeği yüklemişler, yola çıkarmışlar. İkisinin taşıdığı da birmiş ; eşeğe ne kadar yüklemişlerse katıra da o kadar yüklemişler. Eşek kızmış bu işe; “ Katıra bana yedirdiklerinin iki katını yediriyorlar, bari yükü de iki katı vursalar ! “ demiş. Gitmişler gitmişler, eşekçi eşeğin pek yorulduğunu anlamış, onun sırtında ne varsa hepsini alıp katıra yüklemiş. Katır başını kaldırıp eşeğe bakmış, demiş ki; “ Şimdi söyle bakalım. Bana sana yedirdiklerinin iki katını yedirmeleri doğru değil miymiş ? “
Bir kimseye verilen parayı kıskanmadan önce, başlangıçta ne yapıyor, ona değil, sonunda ne yapıyor, ona bakmalıyız.



EŞEK İLE KÜÇÜK KÖPEK


Adamın birinin bir küçük köpeği ile bir de eşeği varmış ; hep köpeği ile oynarmış. Yemeğini gidip çarşıda yese, köpeğini unutmaz, ona bir şey getirir, köpek kuyruğunu sallayarak yanına gelince önüne atıverirmiş. Eşek bu hali kıskanmış; “ Ben de yaparım ! “ diyerek akşam efendisine gitmiş, sıçrayıp oynamış, adamcağızın boynuna atılmaya kalkmış ; ama ayağı ile vurup canını acıtmış. Efendisi kızmış, ahıra gönderip bağlatmış.
Her iş herkesin elinden gelmez, bu masal onu gösteriyor.

- SON -
[/FONT]
  Alıntı ile Cevapla
2 Üyemiz Kartal'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 19.08.2009, 20:29   #8
Çevrimdışı
Kartal
Müdavim

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Masallar, Aisopos'un Düetleri

Emel bunlar gerçekten büyüklere masallarDediğin gibi masal sıkıntısı çekmezsin artık

Ben bile okuyunca,derslere hayran kaldım
__________________
  Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Bu Sayfayı Paylaşabilirsiniz

Etiketler
aisoposun, düetleri, masallar


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hızlı Erişim


WEZ Format +3. Şuan Saat: 23:02.


Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Önemli Uyarı
www.forumgercek.com binlerce kişinin paylaşım ve yorum yaptığı bir forum sitesidir. Kullanıcıların paylaşımları ve yorumları onaydan geçmeden hemen yayınlanmaktadır. Paylaşım ve yorumlardan doğabilecek bütün sorumluluk kullanıcıya aittir. Forumumuzda T.C. yasalarına aykırı ve telif hakkı içeren bir paylaşımın yapıldığına rastladıysanız, lütfen bizi bu konuda bilgilendiriniz. Bildiriniz incelenerek, 48 saat içerisinde gereken yapılacaktır. Bildirinizi BURADAN yapabilirsiniz.