Forum Gerçek

AnasayfaForumları Okundu Kabul Et Bugünkü Mesajlar
Geri git   Forum Gerçek > Gezelim & Görelim > Buram Buram Türkiye'm > Akdeniz


Yeni Konu aç  Cevapla
 
Seçenekler
Eski 30.03.2016, 15:17   #11
Çevrimdışı
Basakca
Müdavim

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Mersin'i Her Yönü İle Tanıyalım - İlçeleri - Tarihi Turistik Yerleri

Tarsus



Eski Camii
(St.Paul Kilisesi)




Çarşıbaşındaki Kilisenin 1102 yılında St. Paul Katedrali olarak yapıldığı söylenmektedir. Roma sitilinde kalın ve yüksek duvarları, iç kısmı geniş, dışa bakan tarafı dar, derin pencereleri ve kalın sütunları ile dikkat çekicidir. 1415 yılında Ramazanoğlu Ahmet Bey tarafından onarılarak camiye çevrilmiştir. Bazı kaynaklarda Ortaçağın başlarına ait bir Ayasofya Kilisesinden söz edilir ve Papa'nın elçisi Mainz Piskoposu Konrad Von Wittelsbach'ın 6 Ocak 1198'de burada,Ruppenlerden l.Leon'u Ermeni Kralı olarak tanıdığı ve taç giydirmiş olduğu anlatılır.1704'de Tarsus'a gelen P.Lucas'da burada bir Grek ve bir Ermeni Kilisesinden söz ederek Ermeni kilisesinin Paulus'un kendisi tarafından inşaa edildiğini belirtir.1851 yılında Tarsus'a gelen V.Langlois de bu kiliseyi ziyaret etmiştir. Roma stilinde kalın ve yüksek duvarları,iç kısmı geniş, dışa bakan tarafı dar, derin pencereleri ve kalın sütunları dikkat çekicidir.


Kilisenin bahçesine.batı yönde bulunan ve cephesi oldukça süslü bir kapıdan girilir. Yapı bu bahçe içerisinde yaklaşık 460 m2.lik bir alanı kapsamaktadır. Kesme taşlarla inşaa edilen yapının dış uzun cephelerinde kör kemerler bulunmaktadır. Batıdaki ana kapıdan girilen salonun genişliği 19.30 m,uzunluğu 17.50 m dir. Girişin sağında ve solunda birer yarım plaster sütun ve bu sütunların hizasında salonu üç sahına (nef) ayıran, ikişerli iki sıra halinde dört serbest sütun yer alır. Kuzey ve güney duvarlarda da yine yarım sütunlar bulunmaktadır.Aslında bu sütunlar gri renkli granit olup,antik çağ yapılarına ait olmaları muhtemeldir. Orta salonun genişliği 12.60 m.olup,üzeri tonozludur. Tavanın merkezine rastlayan bölümde, ortada Hz.İsa olmak üzere doğuda Yohannes ve Mattaios,batıda Marcos ve Lucas'ın freskleri bulunmaktadır. Yapının kuzey-batı köşesinde ise bir çan kulesi yer almaktadır. Yapı ve çevresi yıl içerisinde oldukça büyük bir restorasyon görmüş, çevre düzenlemesi ve istimlak ile düzenlenmiştir.



Aziz Paulus



Hristiyanlık dininde İsa'nın 12 havarisinden biridir. Yahudi kökenli bir aileden gelen Paulus yada Yahudi adı olan Saul M.S. 3 yılında Tarsus'da doğmuştur. Baba mesleği olan çadır bezi dokumacılığı yapmıştır. 13 yaşına doğru hahamlıkla ilgili öğrenim görmesi için Kudüs'e gönderildi. Doğduğu kent olan Tarsus'a döndüğünde çifte vatandaşlık hakkını elde etti yani hem Tarsus hem de Roma vatandaşı oldu. M.S.34'e doğru yeniden Kudüs'e gitti. Hıristiyanlık dinini yaymaya ve öğrenim görmeye devam etti. Bu arada Antakya'da
Hristiyanlık öncülerinden Barnabas ile Hristyanlık konusunda çalışmalar yapan Saul adını Roma adı olan Paulus ile değiştirdi. M.S.36 yılında hiç ummadığı bir anda İsa ile karşılaştı. Bu karşılaşma sonrasında İsa'nın yolunda ilerleyeceğini açıkladı. Hristiyan inancının temel öğelerini öğrendi. Tarsus'a döndüğünde Hristyanlık çalışmalarına devam etti ve bir Hristiyan topluluğu kurdu 43 yılında Barnabas'la yeniden karşılaşan Paulus Hıristiyanlığa inananları ziyaret için tekrar Kudüs'e gitti. Barnabas ile ayrılan Paulus ikinci dinsel görevine Silas ve Timetheos adlı din adamları ile devam etti. Suriye, Kilikya, Anadolu, Efes, Kayseri, Filibe, Selanik, Pire'ye gitti. Bazı söylentilere göre M.S.62 yılında serbest bırakıldığı, bazı söylentilere göre ise de M.S. 66'da idam edildiği söylenmektedir.



St. Paul Kuyusu



Tarsus İlçe Merkezinde, Kızılmurat Mahallesinde Cumhuriyet Alanının yaklaşık 300 m kadar kuzeyinde, eski Tarsus evlerinin yoğun olduğu bölgede, öteden beri St.Paul'un evinin yeri olarak kabul edilen bir avluda bulunan kuyu, St.Paulus Kuyusu olarak bilinir. Bu evin bahçesinde yakın zamana kadar yapılan küçük bir kazı çalışmasında bazı duvarlar ortaya çıkarılmıştır. St.Paulus'un Hıristyanlık için önemine bağlı olarak, bu kalıntıların ve kuyunun çok eskiden beri kutsal sayılması, kentte yakın zamana kadar yaşayan Hristiyan cemaatinin inancının izleri olarak yorumlanmaktadır.

Halen çevre düzenlemesi ve çevre istimlakleri yapılmış olan kuyunun çapı 1.15 m dir. Ağız taşının silindir biçiminde olmasına karşın, asıl kuyu gövdesi kare biçimindedir ve dörtgen kesme taşlarla yapılmıştır. Derinliği 38 m olan kuyunun suyu yaz- kış hiç eksilmez. Kudüs'e hacı olmak için yöreden geçen Hıristiyanlarca kutsal sayılan bu kuyu suyundan içilir. Bunun yanı sıra yapılan kazı çalışmalarında St.Paulus'un doğduğu ev olarak tahmin edilen evin taş duvarları St.Paul Kuyusu'nun hemen yanında gün ışığına çıkarılmıştır.




Gözlükule



Neolitik Çağda (İ.Ö. 5000) toprak tepe üzerinde kurulmuş en eski medeniyeti yaşamasıyla Anadolu kültürüne ışık tutan önemli yerleşim merkezlerinden biridir. İlk çağda Tarsus limanı olarak kullanılmıştır. Şehrin güneydoğusunda bugün park olarak ağaçlandırılmış 300 m. uzunluğunda ve 22 m. yüksekliğinde bir höyüktür.

Burada 1934-1938 ve 1947 yıllarında Hetty Goldman tarafından yapılan arkeolojik kazılarda, Neolitik dönemden İslam dönemine kadar çeşitli yapıtlar bulunmuştur.

Neolitik döneme ait, sıva parçaları, opsidon araç ve gereçler, ok uçları, küçük mızraklar, seramikler,
Kalkolitik döneme ait içerisinde ölülerin gömüldüğü küpler, testi ve çömlekler, aynı mimari tarzda yapılmış üst üste ev tabanları, tunç dönemine ait tunç silahlar, mühürler, dörtgen planlı taş ve kerpiç evler gibi ilk mimari kalıntılar ortaya çıkarılmıştır.

Bu çağda kentleşme ve sınıflaşma ortaya çıkmış, kent yangından sonra surlarla çevrilmiştir. Hitit döneminde Kuziwatna Kralı Isput Ahşu ile Hitit Kralı Telepinus arasında yapılan anlaşmanın küçük bir bölümü, Gözlükule'de bu anlaşmayı yapan İsput Ahşu'nun çevresi çivi ile yazılı, ortası Hiyeroglif bir mührü, Hitit kralı 3. Hattuşil'in karısı Hepa'ya ait mühür, bir arazi bağışı ile ilgili bir çivili yazılı Hitit tableti, bir din adamı tasvir eden kristal bir heykelcik ve Boğazköy surlarına benzer bir kale kalıntıları bulunmaktadır. Gözlükule'de çıkarılan eserler Adana Müzesi'nde sergilenmektedir.



Donuktaş


İlçenin, Tekke Mahalesinde bulunan Donuktaş İlçedeki anıtların en eskisi olarak bilinmektedir. Yapı özellikleri ile bir Roma mabedi olması muhtemeldir. Dikdörtgen şeklinde iç içe bölümleri bulunan çok eski bir yapıdır. Tekke Mahallesi'ndedir.

Gayet kalın dış duvarların boyu 115 m., yapının genişliği dıştan dışa 43 m, yüksekliği 7 m, kalınlığı 6.60 m.dir. Prof. Nezahat Baydur'un yürüttüğü kazı çalışmalarından, bu yapının tapınak olduğu anlaşılmıştır.

Donuktaş'ı gezen gezginlerden Sefir Barbaro, 1545 yıllarında yazdığı eserinde buranın bir saray olduğunu yazar, Hollanda'nın Tarsus Konsolosu Barker, 1835'de yazdığı "Kilikya" adlı eserinde "Donuktaş bir kral ailesi mezarıdır. Fakat Serdanapol'ın mezarı değildir. Çünkü Serdanpol Ninova'da yakılmıştır." Demektedir. Donuktaş bazı kitaplarda da Jupiter Mabeti olarak geçmektedir.Bir efsaneye göre Donuktaş bir hükümdarın sarayı olup Gözlükule üzerindeymiş, Hükümdar burada kızı ile yaşarmış, zamanın peygamberi bu hükümdara darılarak sarayına tekme vurmuş. Saray ters dönerek yuvarlanmış ve bugün bulunduğu yere düşmüş.

__________________
"Ey egosu boyundan büyük insan..
Bir gün ölüp toprak olacaksın. Bir tohum filizlenecek ot olacaksın, bir öküz seni yiyecek ve atık olacaksın.. Yani hep aynı kalacaksın."

  Alıntı ile Cevapla
3 Üyemiz Basakca'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 30.03.2016, 18:07   #12
Çevrimdışı
Basakca
Müdavim

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Mersin'i Her Yönü İle Tanıyalım - İlçeleri - Tarihi Turistik Yerleri


Altından Geçme
(Roma Hamamı)




Roma İmparatorluk çağından kalma, Tarsus'un görkemli yapılarından olan Hamam kalıntısı İlçe merkezinde olup, Eski Cami'nin 50 m kuzeyinde yer almaktadır. Hamam kalın Horasan tabakaları, moloz taşlardan ve tuğlalardan yapılmıştır. Kalın duvarın içinde yer yer baca ve havalandırma künkleri ve duvar içinde tuğladan kör kemerler mevcuttur. Hamamın doğusundaki duvarlar kısmen sağlam olarak kalmış ve üstünü kubbeyleörtülü olduğu yarım kalan kubbe ayaklarından anlaşılmaktadır. M.S. 2-3. yy"a ait olduğu tahmin edilen yapının kuzey ve batı bölümleri tamamen yıkılmış, güney duvarında 3.5 m.genişlikte, 4 m yükseklikte delik açılmak suretiyle yol geçirilmiştir. Bu nedenle buraya halk tarafından altından geçme denilmektedir.




Kleopatra Kapısı
(Deniz Kapısı)




Kleopatra Kapısı, Tarsus'un girişindedir. Bizans Döneminde inşa edilen kent surlarının Dağ Kapısı, Adana Kapısı ve Deniz Kapısı bulunuyordu.

Evliya Çelebi Seyahatnamesinde Tarsus'u anlatırken bu kapı için İskele kapısı ismini takmıştır. Kapının yapımında Horasan harcı kullanılmıştır. Kapının kenarı at nalı şeklinde ve yerden yüksekliği 6.17 m, derinliği ise 6.18 m. dir. Tarsus'un 18. Yüzyıl sonlarına kadar oldukça sağlam üç kapılı surları, 1835 yılında Mısırlı İbrahim Paşa tarafından yıktırılmış ve sadece iki ayak üzerinde tek kemerli deniz kapısı kalmıştır. Mısır'ın ünlü kraliçesi Kleopatra'nın sevgilisi Romalı General Antonius ile Tarsus'da buluşmak üzere geldiklerinde, o zamanın limanı olan Gözlü Kule'de büyük bir törenle karşılanmışlar ve Deniz Kapısından şehre geldiği söylenir. Bu nedenle Deniz Kapısına Kleopatra Kapısı da denir



Onur Yazıtı
(Yeni Hamam)




Yeni Hamam İlçemiz Merkezinde Ulu Camiinin yanında yer almaktadır. Hamamın giriş kapısı üzerindeki katabeden 1785 tarihinde yapılmış olduğu belirtilmektedir. Bu kitabenin onarım sonrası konulduğu sanılmaktadır. Hamam klasik Türk hamamlarının özelliğini taşımaktadır. Hamamda soyunma, ılıklık, sıcaklık külhan olmak üzere dört bölüm mevcuttur. Soyunma yeri beşik tonozla, ılıklık ve sıcaklık bölümü kubbe ile örtülüdür. Sekizgen planlı sıcaklık kısmında dört yanda eyvanlar ve bunlar arasında halvet odaları bulunmaktadır.

Yeni Hamam'ın duvarında bulunmakta olan bu yazıt 1982 yılında yerinden çıkarılıp şimdiki yeri olan Kleopatra Kapısının kuzeyine yerleştirilmiştir. Boyu 1.45 m. eni 0.52 m.dir. Romalılar zamanında bir heykelin kaidesi olarak kullanılmıştır. Üzerindeki yazıtın Türkçe çevirisi şöyledir.

"Bu heykel imparatorluk tapınağının koruyuculuğunu iki kez yapmak, gerek kent, gerekse Kilikya eyalet yönetiminde bazı sivil ve resmi işlerde özel sorumluluk ve yetkilere sahip olmak ve bağımsız eyalet meclisi kurmak gibi pekçok ve seçkin ayrıcalıklarla onurlandırılmış bulunan Kilikya, İsaura ve Lycaonia eyaletlerine başkanlık eden, en büyük, en güzel ve en önde gelen başkent olan Severus Alexander'in Septimus Severus'un Caracalla'nın ve Handrianus'un kenti Tarsus tarafından dindar ve talihli efendimiz imparator Marcus Aurelius Severus Alexander'in esenliği için dikilmiştir."

Yazıt,Severus Alexander'in imparator olduğu yıllar arasında yani İS 222-235 yıllırına tarihlenmiştir.


Justiniaus Köprüsü
(Baç Köprüsü)




Modern Tarsus kentinin doğusunda bulunan Justiniaus köprüsüne halk tarafından eskiden şehre girişte alınan Bac Vergisinden dolayı Bac Köprüsü denilmektedir.

Adana-Ankara karayolunun Tarsus girişinde ve kuzeyindedir. Berdan (Tarsus) Çayı üzerindeki köprü, İ.S.VI. yüzyılda Bizans İmparatoru Justiniaus (İ.Ö.527-566) tarafından yaptırılmıştır. Bir kaç kez ve en son olarak 1978 yılında restore edilmiştir.

Eski dönemlerde köprüden geçme paralı olduğundan bu köprüye vergi anlamına gelen Bac adı verilmiştir.



Tarsus Şelalesi ve Roma Mezarları




Tarsus İlçe Merkezinin kuzeyinde Berdan (Kydnos) Çay'ı üzerindedir. Berdan nehrinin bu bölümünde nehir suyu 4-5 metrelik bir yükseklikten dökülerek şelale meydana getirmektedir. Romalılar döneminde şelalenin bulunduğu alan nekropol (mezarlık) olarak kullanılmıştır. Şelalenin bulunduğu alanda konalemera yapıya sahip kayalara oyularak yapılmış mezarlar nehrin akış yükseltisi altında ortaya çıkmasından sonra oldukça tahrip olmuş durumdadır.
__________________
"Ey egosu boyundan büyük insan..
Bir gün ölüp toprak olacaksın. Bir tohum filizlenecek ot olacaksın, bir öküz seni yiyecek ve atık olacaksın.. Yani hep aynı kalacaksın."

  Alıntı ile Cevapla
3 Üyemiz Basakca'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 30.03.2016, 18:09   #13
Çevrimdışı
Basakca
Müdavim

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Mersin'i Her Yönü İle Tanıyalım - İlçeleri - Tarihi Turistik Yerleri


Cumhuriyet Alanı Antik Kenti





Tarsus İlçesi Merkezinde çok katlı otopark projesi temel hafriyat çalışmaları esnasında zemin seviyesinin 5 m. altında antik bir yola tesadüf edilmiştir. 68 m.lik bölümü ortaya çıkarılan yolun genişliği 7 m. olup, poligonal teknikte bazalt taştan inşa edilmiştir. Yolun altında 1.70 m. yükseklikte, 70 cm. genişlikte orijinal kanalizasyon sistemi ve tali kanallarla, cadde kenarlarında konglemera taştan yağmur sularını toplayan kanallar mevcuttur. Antik yolun sağ tarafında sütunlu stilabot yer almaktadır. Roma döneminde yapıldığı tahmin edilen yolun Bizans ve islami dönemlerde de kullanıldığı yapılan çalışmalardan anlaşılmıştır. Kazı çalışmaları devam etmektedir.

Sağlıklı Köyü Antik Yolu ve Kapısı






Sağlıklı Köyü Tarsus'a 15 km. uzaklıkta olup, köyün yukarı dağlık kısmında ana kaya üzerinde taş levhalarla döşeli Roma yolu vardır. Roma yolu yüksek bir yerde olup, buradan Tarsus ve civarı sahile kadar görülebilmektedir. Yolun genişliği yaklaşık üç metredir. Ve 3 km. lik kısmı sağlam durumdadır. Yolun her iki tarafında bulunan korkuluk duvarı yol boyunca devam etmektedir. Yol güzergahı üzerinde Roma ve Bizans devirlerine ait mezarlar ve yolla ilgili yazılı onarım kitabeleri bulunmaktadır. Söz konusu bu roma yolu üzerinde kemerli bir yapı vardır. Bu kapının zafer takı ve Kilikya sınırlarının başlangıç yeri olduğu veya sınır kapısı olarak yapıldığı tahmin edilmektedir. Tek sıra kesme taştan yapılan kapının genişliği 8.80 m, yüksekliği ise 5.20 m.dir.

Gülek Kalesi






Tarsus İlçesine bağlı Gülek Beldesinin kuzeydoğusunda yüksek kayalık dağ üzerindedir. Gülek Boğazına hakim olan kale, oldukça düzgün taşlardan özenle yapılmıştır. Kalenin surları savunmaya zayıf noktalardan köşeli ve yuvarlak kulelerle takviye edilmiştir. Kaleye giriş, kemerli abidevi bir kapıdandır. Kale oldukça tahrip olmuş durumdadır.

__________________
"Ey egosu boyundan büyük insan..
Bir gün ölüp toprak olacaksın. Bir tohum filizlenecek ot olacaksın, bir öküz seni yiyecek ve atık olacaksın.. Yani hep aynı kalacaksın."

  Alıntı ile Cevapla
3 Üyemiz Basakca'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 30.03.2016, 18:21   #14
Çevrimdışı
Basakca
Müdavim

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Mersin'i Her Yönü İle Tanıyalım - İlçeleri - Tarihi Turistik Yerleri

Tarsus'da Bulunan Diğer Höyük ve Antik Kentler


Antik Mezar Kalıntısı: Tarsus İlçesi, Caminur Mahallesi, 305 ada, 21 parsel üzerinde yapılan Emniyet Sarayının temel atma hafriyat esnasında ortaya çıkan kesme kireç taşından inşa edilen anıt mezarın güneyinde bir giriş kapısının bulunduğu, girişin her iki yanında birer kilinesi bulunan bir oda ile bağlantılı ikinci bir odanın bulunduğu görülmüştür. Üst bölüm ikinci katta, orta zemine açıklığı olan ve yanlarda kilineler bulunan bir mekan ve bu mekanın kuzeyinde yüksek kilineli bir mekanın daha mevcut olduğu tespit edilmiştir. Müze Müdürlüğünce yürütülen çalışmalar sonucunda mezar içinde bulunan pişmiş toprak lahitler ve diğer buluntular Müze Müdürlüğüne taşınmıştır.
Roma Yapı Kalıntısı: Tarsus İlçesi Merkezi, Eski Ömerli Mahallesi, 875 ada, 101 parselde Milli Eğitim Bakanlığınca yaptırılmak istenen Barbaros Hayrettin Lisesi inşaatı hafriyat çalışmaları sırasında zeminden 3.30 m. alt seviyede açığa çıkan, Roma döneminde yapıldığı belirlenen yapı kalıntısı dikdörtgen planlı olup, beşik tonozludur.Kesme kalker taşından yapılma, sıvalı, doğu batı ekseninde olan koridorun uzunluğu 37.13 m. genişliği 3.30 m. dir. Doğu batı doğrultusunda uzanan koridorun kuzey cephesinde 8 kapı açıtı, güney cephesinde ise kazı sonucu açığa çıkarılan bir merdiven girişi, binaya girişi sağlayan ve içi temizlenen, duvarları freskli, zemini mozaikli oda ve 3 kapı açıtı bulunmaktadır. Doğu cephede de kemerli bir kapı açıtı bulunmaktadır. Roma yapısı Adana Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulunun 19.01.1998 gün ve 2951 sayılı kararı ile tescil edilmiş ve koruma altına alınmıştır.
Çavuşlu Köyü Gözetleme Kulesi: Tarsus-Pozantı karayolunun 25. Km.sinden sağa dönülerek 7 km. stabilize yoldan sonra Çavuşlu Köyü mevkiindeki gözetleme kulesine ulaşılır. Vadiye hakim bir tepe üzerinde bulunan ve ortaçağda inşa edilen gözetleme kulesi dörtgen planlı, duvarları kesme taştan yapılmıştır. İki katlı olan yapının orta kat ahşap kiriş yerleri görülmektedir.
Sarışıh Hanı: Sarışıh Hanı, Tarsus İlçesi, Çukurbağ Köyü, Sarışıh Mahallesi yerleşim alanının batısında bulunmaktadır. Han doğu-batı eksenli olup, tahminen 30 m. uzunluğunda, 12 m genişliğinde ve 5-6 m yüksekliğindedir. Dikdörtgen planlı han küçük kesme taşlardan Horasan harcı ile yapılmıştır. Güney cephede yuvarlak tonozlu giriş koridoru bulunmaktadır. Hanın içi yuvarlak tonozludur. Tonozun üstü dıştan beton ile doldurulmuştur. Yapının muhtemelen beylikler döneminde yapıldığı sanılmaktadır. Hanın yanında bir de çeşme bulunmaktadır.
Su Kemeri: Tarsus İlçe Merkezinin 700-800 m kuzeydoğusunda bulunan Su Kemeri 10X3 m. ebatlarında, 12 m. yüksekliğindedir. Yapının içi moloz taşlardan harç kullanılarak yapılmış, yüzeyi ise tuğla ile düzgün bir şekilde inşa edilmiştir.
Mahmut Ağa Höyüğü: Tarsus- Adana karayolunun sağ tarafında Mahmutağa Köyünün bitişiğinde bulunmaktadır. Geniş yayvan höyüğün üst kısmı tarla malikince düzeltilmiş ve tahrip edilmiştir. Höyükte Hitit dönemine kadar olan katlar tesbit edilmiştir. Höyük Adana Koruma Kurulunca tescil edilmiştir.
Aliefendioğlu Köyü Höyüğü:Tarsus İlçe Merkezine bağlı Aliefendioğlu Köyü sınırları içinde yer almaktadır. Höyük Adana Koruma Kurulunun 21.10.1992 tarih ve 1311 sayılı kararı ile tescil edilmiştir.
Nacarlı Köyü Höyüğü:Tarsus İlçesi, Nacarlı köyü sınırları içinde yer almaktadır. Höyük köyün batısında yüksek bir tepelik üzerinde olup, üst düzeyde yoğun Roma Bizans dönemi seramik kalıntıları bulunmaktadır. Ayrıca köyün içinde geçen dere üzerinde tek kemer göze sahip bir ortaçağ köprüsü vardır. Höyük koruma altına alınmıştır.
Tepe Köyü Höyüğü:Tepeköyü sınırları içinde bulunan höyük doğal bir tepe üzerinde yer almaktadır. Höyükte su sarnıçları, toprağa gömülü pt.küpler ve yoğun yapı malzemeleri bulunmaktadır. Höyük koruma altına alınmıştır.
Kaklık Taşı Köyü Nekropol Alanı ve Örenyeri: Kaklıktaşı Köyü sınırları içinde vadiden batıya yükselen kaya kütlesine oyulmuş Roma devrine ait mezarlar topluluğu bulunmaktadır. Kaya mezarlarından içeri girildiğinde geniş mezar odası ve ortada diktörtgen çukurluk ve mezar odasının yanlarında ölü hediye nişleri yer almaktadır. Söz konusu nekropol alanının çevresinde küçük yerleşim alanları mevcuttur.
Karadiken Köyü Mezar Anıtı:Karadiken Köyünde yüksekçe tepe üzerinde dışı kesme taşlardan yapılmış mezar anıta M.S.2. nci - 3.cü yy. tarihlenmektedir. Anıtın üst kısmı yıkılmıştır. İç örgüsü ara kısım molozlarla doldurulmuştur.
Belen Köyü Nekropol Alanı ve Örenyeri:Belen Köyü yakınında kireç taşı kayalık üzerinde M.S.2 ve 3. yy. Roma devri lahit ve kaya mezarların bulunduğu nekropol alanı bulunmaktadır. Yakın çevresinde küçük bir örenyeri mevcuttur.
Keşbükü Köyü Nekropol Alanı ve Öerenyeri:Keşbükü Köyü sınırları içinde anayola girişin sağ ve solunda M.S. 3-4. yy.a tarihlenebilen geniş bir nekropol alanı bulunmaktadır. Nekropol alanının doğusunda tepe düzlüğü üzerinde aynı devre tekabül eden bina ve su sarnıcı kalıntıları yer alır. En ilgi çekici olanı, yolun sol girişindeki kayaya oyulmuş mezarlardır. Keşbükü köyünün içinden geçen çayın geldiği güzergah içinde iki adet mezar ve bir adet küçük bir kaya tapınağı bulunmaktadır. Tapınağın kaya civarına yazılmış beş satır yazı mevcuttur.
Çevreli (Muhat Köyü Kilise Kalıntısı): Köy yakınında bir adet 6-7. yy'a ait kilise kalıntısı bulunmaktadır. Kilisenin apsis ve yan duvarlarının bir bölümü ayakta kalabilmiştir. Kilisenin duvarları çok tahrip olmuş, apsisin arka kısmı yıkılmıştır.
Çokak Köyü Han Kalıntısı ve Örenyeri: Çokak Köyü sınırları içinde Kuzoluk mevkiinde büyük bir han kalıntısı yer almaktadır. Duvarlarının bir kısmı sağlam olarak günümüze kadar gelmiştir. Han kompleksine yakın kayalık arazi üzerinde yapı kalıntıları bulunmaktadır. Ayrıca bir de çeşme binası mevcuttur.

__________________
"Ey egosu boyundan büyük insan..
Bir gün ölüp toprak olacaksın. Bir tohum filizlenecek ot olacaksın, bir öküz seni yiyecek ve atık olacaksın.. Yani hep aynı kalacaksın."

  Alıntı ile Cevapla
3 Üyemiz Basakca'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 30.03.2016, 18:33   #15
Çevrimdışı
Basakca
Müdavim

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Mersin'i Her Yönü İle Tanıyalım - İlçeleri - Tarihi Turistik Yerleri

Anamur Ören Yerleri


Titiopolis



Anamur'un batısında Ovabaşı köyü yolu üzerinde 5. km'de sağda, köy içinde ve kuzeyindeki hakim tepeler üzerinde çok geniş bir alana yayılan Kalınören köyü kalıntılarının bulunduğu yere gelinir. George Evart Bean ve Terence Bruce Mitford 1964-1968 yılları arasında Kilikya'da yaptıkları incelemeleri sonucunda hazırladıkları Batı Kilikya'da bulunan antik yerleri gösteren haritaların da bugünkü Kalınören köyünün yerini TITIOPOLIS olarak işaretlemişlerdir. Ören yerinde Hellenistik, Roma ve Bizans dönemlerini içine alan kalıntılar yer alır.

Titiopolis antik çağlarda Anemurium'a bağlı olmayan bir site konumunda idi. Antik kentte bugün görülmeyen bouleuterion, ninfeum, odeon, tiyatro gibi yapılar büyük bir olasılıkla köy yerleşmesinin altında kalmıştır. Kenti düzenli olarak çeviren sur duvarları kabaca yontulmuş irili ufaklı çok köşeli taşlardan yapılmıştır. Köy girişinde solda bahçeler içerisinde sert gri renkli taştan burmalı sütun çok önemli bir yapıya ait olması gerekir. Bahçeler içerisindeki mozaik tabanlı mekanların işlevlerinin ne olduğu dahi anlaşılmamaktadır.

Tepelere doğru çıkıldıkça ilk önümüze çıkan hamam yapısı büyük bir olasılıkla bir gimnazyum yapısı olmalıdır.



Titiopolis Bazilika - Titiopolis Basilica: Hamamın batısında narteksi belirgin üç sahınlı bazilika yer alır. Yapıda sintronon basamakları vardır. Apsisin sağında ve solunda diakonion odaları yer alır. Bu odalar apsisin arkasında revakla desteklenmiş çok amaçlı bazilika tipini gösterir.

Köy yerleşmesinin kuzeyinde, surlarla çevrili akropol kalıntıları içerisinde bazilika, hamam ve nekropol sahalarının bulunuşu buranın bir şehir gereksinimine yanıt verecek biçimde ele alındığını gösterir. Yukarı şehirde bulunan batı ve doğu bazilikaları tamamen tahrip olmuştur. Yapıların zeminleri gri ve beyaz renkli mozaiklerle geobitkisel süslü olarak dekore edilmiştir.




Titiopolis Mezar-Titiopolis Hereon:
Dini yapıların doğusunda görkemli mezarların bulunduğu nekropol alanı yer alır. Buradaki kesme taştan, iki katlı tonozlu mezarlar yüceltilmiş birkaç ayrıcalıklı kişinin anıtsal mezarlarıdır.

Akropol'ün doğu yamacında kapakları templum in antis tarzında gri renkli sert taştan dikdörtgen formunda oyularak yapılmış sarkofaj'ın cephesinde; kanatlarını açmış kartal figürü, yanlarda girlandları taşıyan bukranion ve medusa başları görülür. Bu lahtin hemen yanında ön yüzünde elinde asa tutan sepha üzerinde oturan erkek figürü lahtin ön yüzüne işlenmiştir. Kalınören'deki ilginç yapılardan biri de akropolün kuzey ucunda yer alan tonoz örtülü üç ayrı mekanlı tylos tipli hamamdır. Hamamın su gereksinimi 20 m. ilerdeki ninfeumdan sağlanıyordu.



Eski Anamur
(Anemurium)



Anamur İlçe merkezinin 6 km. güneybatısındadır. Kentin ne zaman kurulduğuna dair herhangi bir bilgiye ulaşılamadığı gibi, Roma İmparatorluk Çağı öncesine giden kalıntılara da bu güne kadar henüz rastlanmamıştır. Kentin adı sadece bir liman listesinde geçtiği için, M.Ö. 4.y.y.da var olduğu bilinmektedir. Anemurium'un adının "rüzgarlı yer" anlamında kullanıldığı da antik kaynaklarca ifade edilir. 1.yüzyılda kentin çevresine ilk surların yapıldığı, bir süre Kommagene Kralı Antiochus'un (38-72) yönetimine bırakıldığı tarihi bilgiler arasındadır. Kıbrıs'a yakın olması nedeniyle, özellikle Romalılar zamanında bir ara istasyon konumunda olan Anemurium; aynı zamanda kara yoluyla Toroslardaki en önemli Roma kentlerinden biri olan Germanskopolis ile bağlantılıydı. Böylece bölgedeki doğal kaynakların ihraç edildiği önemli bir ticaret kenti olmuştur.

Anemurium, 260' da Sasaniler tarafından ele geçirilmiş 4 . ve 5. yüzyıllarda Toroslar'dan gelen korsanlar tarafınden sık sık tahrip edilmişti.650 yılında Arap akınlarına uğrayan kent, bu tarihten sonra terk edilir. 12.ve 13. yüzyıllarda Anadolu Selçuklularının Mamure Kalesini ele geçirmelerinden sonra, bölge Türk egemenliğine geçer. Anemurium kenti yukarı ve aşağı kent olmak üzere iki bölüme ayrılır. En göz alıcı yapıları; surlar, 3 adet hamam, tiyatro, odeon (konser salonu) ve palestra aşağı kenttedir. Liman Caddesi'nin her iki yanındaki kaldırımların belirli bölümlerinde yer yer zemin mozaikleri bulunmuş olup, bunların her kısmı müzede sergilenmektedir.Tonozlu mezarların tek ve iki katlı örneklerinin tek katlı ve iki katlı bir kısmının duvarlarında freskler ve mozaikler bulunmaktadır. Kentin surları dışında kalan mezarlığı, Anadolu'nun en iyi korunmuş örneklerinden biridir. Kentin içme suyunu sağlayan su kenarları dışında erken Hıristyanlık dönemine ait kilise kalıntıları bulunmaktadır.



Anemurium: Anemurium 19. yüzyılda İngiliz Francis Beaufort'un Akdeniz'de yaptığı Keşifler sonucunda batı dünyasına tanıtılmıştır. 1960 yılında Toronto Üniversitesinden Elisabeth Alfoldi Rosenbaum tarafından kazılar başlatılmıştır. Daha sonra Kanada'lı Prof. James Russel tarafından kazılar ve diğer bilimsel çalışmalar sürdürülmüş 2000 yılında kazılara son verilmiştir.

Anemurium kenti yukarı ve aşağı kent olmak üzere iki bölümdür. En göz alıcı yapıları surlar, 3 hamam, 60 m. genişliğinde tamamlanamamış tiyatro, 900 kişilik oturma yeri bulunan odeon (konser salonu), paleastra aşağı kenttedir. Liman caddesinin her iki yanındaki kaldırımların belirli bölümlerinde yer yer zemin mozaikleri bulunmuş olup, bunların bir kısmı müzede sergilenmektedir.

Anamur Müzesinde sergilenen mozaikler içerisinde; barışçı kral Isaah adına düzenlenmiş mozaikte, palmiyenin iki yanında yer alan leopar ve oğlak betimlemesi nekropol kilisesi tabanında bulunmuştur.

Kentin surları dışında kalan mezarlığı, Anadolu'nun en iyi korunmuş nekropol alanını oluşturur. Bunların sayısı 350-400 civarındadır. Tonozlu mezarların tek ve iki katlı örneklerinin bir kısmının duvarlarında freskler ve mozaikler bulunmaktadır. Genel olarak mezarlarda lahit odası, ziyaret mekanı ve diğer eklenti mekanları yer alır. Beşik tonozlu en eski mezarların temelleri büyük kireç taşlarından inşa edilmiştir. Nekropol de görülen ikinci mezar tipinde geleneksel plana eklenti mekanlar oluşturulmuştur. Üçüncü mezar tipi ise bir bahçe içerisinde eski tip mezarlara yeni bir ünite olarak eklenmiş yapılardan Anemurium Nekropol meydana gelir. Bunların dışında edikula formunda, dört cephesi kemerli ve kesik koni biçiminde mezar tipleri de yer alır.



AnemuriumNecropol: Kentin içme suyunu sağlayan su kemerleri (akuaduct) dışında, Erken Hıristiyanlık dönemine ait birkaç kilise kalıntısı da saptanmıştır. Müzede sergilenen Anemurium buluntularının en ilginç grubunu pişmiş toprak insan yüzlü yağ kandilleri oluşturur. Bunun dışında süs eşyalarından oluşan bronz ve kemikten yapılmış bazı mezar armağanları, Roma çağına ait olan tunçtan yapılmış tanrıça Athena biçimli bir kantar ağırlığı, Bizans çağına ait halk sanatını yansıtan çeşitli malzemelerden yapılmış objeler diğer önemli buluntular arasında yer alır.



Demiroluk




Anamur-Ermenek karayolunda Abanoz yaylasından 18 km. sonra sağda Demiroluk kalıntılarının bulunduğu yere ulaşılır. Demiroluk kalıntıları içinde ilk dikkati çeken blok kayalar üzerine oyularak yapılmış kaya mezarlarıdır. Mezarların cepheleri üçgen alınlıklı olup, sütun ve payelerle dekorlandırılmıştır.

Bu kaya mezarların birinde üçgen alınlığın içinde aslan betimlemesinin iki yanında "Akroter" süslemeleri yer alır. Antik kentin batı yönünde yine bir kaya mezarında üçgen alınlık içinde kalkan tutan, sağa doğru hareket halinde şaha kalkmış at üzerinde yer alan süvari yüksek kabartma olarak işlenmiştir. Mezar kalıntıları Bozkır yakınlarında bulunan Isaura antik kenti kaya mezarları ile büyük benzerlik taşır.



Azıtepe



Anamur Bozyazı karayolunda Çarıklar köyü sınırları içerisinde Azıtepe kalıntıları yer alır. Antik yerleşimin en doğusunda İ.S. 4ncü yüzyıla tarihleyebileceğimiz apsisi ve sintronon izleri belirgin geniş ölçekli bazilika yapısı görülür. Ören yerinin güney doğusunda moloz taştan beşik tonozlu hamam yer alır.
__________________
"Ey egosu boyundan büyük insan..
Bir gün ölüp toprak olacaksın. Bir tohum filizlenecek ot olacaksın, bir öküz seni yiyecek ve atık olacaksın.. Yani hep aynı kalacaksın."

  Alıntı ile Cevapla
3 Üyemiz Basakca'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 30.03.2016, 20:38   #16
Çevrimdışı
Basakca
Müdavim

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Mersin'i Her Yönü İle Tanıyalım - İlçeleri - Tarihi Turistik Yerleri

Anamur'un Görülmesi Gereken Diğer Örenyerleri




Köristanlık:
Anamur-Ermenek karayolunda Akpınar yaylasını geçtikten sonra Iconium, Germanikapolis üzerinden Anemuriuma ulaşan antik yol üzerinde bulunan yörede "Çandır" olarak bilinen ören yerine gelinir.

Antik kent yukarı şehir (akropol) ve yamaçlarda bulunan nekropol sahalarından ıneydana gelir. Antik şehirde kuzey batı yönünde çok sayıda kaya mezarı yer alır. Mezarların cephesi "Templum in antis" tarzında ve iki sütun paye ile dekore edilmiştir.

Kızıl Kilise:
Anamur'un 8 km kuzeyinde Kızılaliler köyü içerisinde yer alır. Ören yeri içerisinde üç şahinli bazilika görülür. Yapı 5.6. yüzyıl Isaura yapılarını çağrıştırır.

Anıtlı Gözetleme Kulesi: Yapı Anamur-Alanya karayolunun Yakacık köyü içerisinde yer alır. Yapı, kesme taştan kalın temeller üzerinde ve iki katlıdır. Mekan açıklıklarını yuvarlak tonozlu, üst örtü beşik çatılıdır. İ.S. 4, 5. yüzyıllara tarihleyebileceğimiz gözetleme kulesi döneminde önemli bir karakol yapısı olmalıdır.

Otak Köyü Şapel Binası: Anamur -Alanya karayolunda Yakacık'tan sonra sağa dönünce 10. km. de solda Kaladran çayının kenarında Otak Şapeli yer alır. Geç Bizans dönemine ait yapı moloz ve kesme taştan tek şahinli apsinin iki yanında kült odaları bulunan küçük bir yapıdır.

Ayvasıl: Anamur - Ermenek karayolundan 2 km. uzaklıkta, sağda basit kale surları, yapı kalıntıları ve bir hamam yer alır.

Kandacık Nekropolü: Anamur Ermenek karayolunda Malaklar köyü yakınlarındaki Kandacık Nekropolünde Roma dönemine ait küp biçiminde mezarlar ve diğer yapı kalıntıları görülür.

Arap Çukuru: Çukur Abanoz köyü yakınlarında Arap Çukuru mevkiinde yüksek kayalar üzerinde yer alan yüzlerce oyuk ahşap mertekler üzerine yerleştirilmiş lahitlerin oyuklarına ait olmalıdır. Ören yerinde ayrıca üçgen çatılı haç kabartmalı kaya mezarları görülür.

Şıhardıcı: Arap çukuru yakınlarında yüksek hakim tepe üzerinde yer alan antik kent aşırı tahrip olmuştur. Ören yerinde görülen korint tipi sütun başlıkları ve diğer mimari parçalar önemi yapılara ait olmalıdır.

Halkalı: Anamur-Ermenek karayolu üzerinde Abanoz yaylasını geçtikten sonra solda ormanlık saha içerisinde halkalı kalıntıları yer alır. Ören yeri içerisinde Roma dönemine ait üçgen alınlıklı ve sütunlu kaya mezarları dikkat çeker.

Abanoz: Anamur-Ermenek karayolunda Abanoz Yaylasında sağda hakim tepeler üzerinde son derece tahrip olmuş kent kalıntıları görülür. Antik kentin sağında nekropol sahasında sağlam kalabilmiş kaya mezarları yer alır.

Zincirlitepe: Anamur'un batısında Kızılaliler köyünün kuzeyinde henüz fonksiyonu çözülememiş sayısız yapı kalıntısı ve nekropol alanı yer alır.

Filir Kalesi: Anamur'un kuzeybatısında Vilayet köyü yakınlarında Filir kale kalıntıları yer alır. Ören yerinde Geç Roma dönemine ait bir sarnıç, basit kale surları ve nekropol alanı görülür.

Göz Taşı: Anamur'un batısında Sarıdana köyü sınırlan içerisinde solda bir tepe üzerinde aşırı tahribat nedeniyle işlevleri anlaşılamayan mimari kalıntılar yer alır.

Ovabaşı: Anamur'un batısında Ovabaşı köyü sınırlan içerisinde bulunan ören yerinde Geç Roma ve Bizans dönemlerine ait apsis'i belirgin bir bazilika, sarnıçlar ve nekropol alanı görülür.

Ninfeum: Sarıdana köyü yakınlarında yer alan anıtsal çeşmenin sütunlu cephesinde ortası aslan ve medüsa başlarıyla dekore edilmiştir. Yapı Roma dönemine aittir.

Zavrak Taş: Anamur'un kuzey batısında Filir Kalesi yakınlarında yer alır. Kalıntı yörenin gri renkli blok taşından yapılmıştır. Taşın tam merkezinde apsis biçimindeki geniş açıklık nedeniyle zavrak (pencere) taş diye adlandırılmıştır. Ritüel amaçlı kullanıldığı sanılan anıt eser Hitit dönemine ait olmalıdır.

Kudret Kalesi: Anamur'un yayla kesiminde Kaş yaylasının karşısında bir tepe üzerinde Roma dönemine ait kale surları ve diğer yapılara ait kalıntılar görülebilir.

Cennet Koyu: Anamur-Gazipaşa yolunun 17. km.sinde soldaki köy içerisinde apsisi zamanımıza gelebilmiş bir bazilika ile diğer yapı kalıntıları yer alır.
__________________
"Ey egosu boyundan büyük insan..
Bir gün ölüp toprak olacaksın. Bir tohum filizlenecek ot olacaksın, bir öküz seni yiyecek ve atık olacaksın.. Yani hep aynı kalacaksın."

  Alıntı ile Cevapla
3 Üyemiz Basakca'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 30.03.2016, 23:58   #17
Çevrimdışı
Basakca
Müdavim

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Mersin'i Her Yönü İle Tanıyalım - İlçeleri - Tarihi Turistik Yerleri

Mersin'in İlçeleri



Anamur




Anamur, Mersin iline bağlı bir ilçedir. Adı Yunanca Ανεμούριον = Anemourion (yel değirmeni) sözcüğünden türemiş, rüzgarlı burun anlamına gelmektedir. Antik Anemurium kenti, Anamur burnuna çok yakın ve sürekli rüzgar alan bir noktada kurulmuştur.

Geçmişi antik çağlara uzanan ve sırasıyla Kizuvatlalılar, Hititler, Asurlular ve Persler'in egemenliği altına giren Anamur, MÖ 333'te Büyük İskender’in doğu seferi sırasında Makedonya Krallığı’na bağlanmış, bu dönemden sonra kentin adı "Anemurium" olarak anılmaya başlanılmıştır. Anemurium, antik kaynaklara göre “Rüzgarlı Burun” anlamına gelmektedir. MÖ 1. yüzyıl'da Roma, sonra Bizans egemenliğine giren Anamur, Bizanslılar zamanında yeniden inşa edilmiştir. Daha sonra sırasıyla Arapların, Bizanslar'ın, Anadolu Selçukluların, yeniden Bizans'ın ve Kilikya Ermeni Krallığı'nın eline geçen Anamur, Selçuklu hükümdarı Alaaddin Keykubat’ın, Ertokuş Bey’i kıyı şehirlerinin alınmasıyla görevlendirmesi sonucu, 1228'de Selçuklular'ın, 1243'te yeniden Kilikya Ermeni Krallığı'nın, daha sonra 1275'te Karamanoğlu Beyliği'nin ve 1471'de Osmanlı İmparatorluğu yönetimine geçmiştir.






Anamur 1869 yılında ilçe olmuştur. 1867'de Konya vilayetine bağlı İçel Sancağı'nın bir kazası olan Anamur, 1877'de İçel Sancağı Adana vilayeti'ne bağlanınca, Adana vilayeti İçel Sancağı'nın bir kazası durumuna gelmiştir. Eski kaza merkezi bugünkü Ören beldesinin Nasrettin ve Ortaköy mahalleleridir. Burada yıkık durumdaki eski bir devlet binası hala görülebilir. Sonraları daha iç ve yüksekçe bir bölge olan "Çorak", ilçe merkezi olmuş, adı "Anamur" olarak değiştirilirek, devlet daireleri ve birçok aile Çorak'a taşınmıştır. 1930 yılında eski hükumet konağı binası Rum Ortodoks kilisesi yıkılarak yerine inşa edilmiştir. Mimarı Ermeni bir ustadır.





Kumsalları, nesli tükenmek üzere olan deniz kaplumbağalarının (Caretta caretta) yumurtlama alanıdır. Ayrıca deniz kıyısının ıssız ve kayalık olan kesimlerinde Akdeniz fokları yaşamaktadır.





Ormanlık alanları özellikle çam, meşe, kavak, çınar, maun gibi ağaçlar ile defne, keçiboynuzu (harnup), pıynar, mersin (murt), zakkum gibi maki grubu bitkilerle kaplıdır. Ormanlarında yaban keçisi, keklik, tavşan, kaplumbağa, kelebek gibi çeşitli yabanıl hayvanlar özgürce yaşamaktadır.


Köşekbükü Mağarası



Kıyıda İskele, Kale, Melleç, Ören plajı; iç kesimlere doğru Pullu Mesire yeri, Köşekbükü Mağarası yukarı kesimlerde ise yaylalar, ormanlık alanlar, görülmeye değer yerlerdir.

Anamur, Mersin'e bağlı bir ilçe olup, Türkiye'nin güney ucunda bulunur. Anamur Türkiye'de muz , yer fıstığı narenciye ve çilek ile ünlü bir ilçedir. Güneyinde Akdeniz, batısında Antalya'nın Gazipaşa, kuzeyinde Karaman'ın Ermenek, kuzeydoğuda Gülnar ve doğusunda Bozyazı ilçeleri vardır.



Anamur'da tropika iklim hüküm sürdüğünden maki ve tropikal iklim bitkilerinin hemen hepsi yetişmektedir. Yıllık sıcaklık ortalaması ise 20 ile 24 derece arasında değişmektedir.Anamur ormanlarının özellikle çam, meşe, kavak, çınar, maun gibi ağaçlar ile defne, keçiboynuzu (harnup), pıynar, mersin (murt), zakkum gibi maki grubu bitkilerle kaplıdır.

Anamur'da tropika iklim hüküm sürdüğünden maki ve tropikal iklim bitkilerinin hemen hepsi yetişmektedir. Yıllık sıcaklık ortalaması ise 20 ile 24 derece arasında değişmektedir.

Anamur ormanlarının özellikle çam, meşe, kavak, çınar, maun gibi ağaçlar ile defne, keçiboynuzu (harnup), pıynar, mersin (murt), zakkum gibi maki grubu bitkilerle kaplıdır.




Tarihi Yerler



Mamure Kalesi, Anamurium Antik Kenti ve Titiopolis Antik Kenti, Ala Köprü, Ak Camii, Anamur ilçe merkezi ve Ören beldesindeki tarihi evler, Azıtepe ve Anamur Müzesi Anamur'da gezilmesi gereken önemli yerlerdir.





Yaylalar


Abanoz Yaylası



Anamur halkı, yazın 40-45 dereceyi bulan sıcaklardan kaçmak için Toroslar'ın yüksek kesimlerinde kurdukları küçük yayla köylerine çıkarlar. Yaklaşık 3 ay kalınan bu köyler, sahile göre yükseklikleri nedeniyle oldukça serindir. Yakın zamana kadar birçoğunda içme suyu, elektrik, telefon ve kanalizasyon olmayan bu yayla köyleri yayla turizminin ön plana çıkmasıyla alt ve üst yapısı hızla tamamlanmaktadır. Yayla köylerinde modern evlerin yanı sıra hala geleneksel mimariye uygun olarak taştan toprak damlı, tek gözlü, içinde ateş yakma yeri (ocaklık) ve baca bulunan, bir ya da iki pencereli olarak da yapılmaktadır. Yörede bu evlere evcik denmektedir. Modern yapılar inşa edilirken eski evler tamamiyle yıkılmamış, toprak damlara beton dökülerek, pencerelere de demir panjurlar eklenmiştir. Anamur'un en kalabalık yaylası Abanoz'dur. Diğer bilinen yaylaları ise Kaş, Akpınar, Halkalı, Kozağacı, Elbalak, Bodrum, Çandır yaylalarıdır.

__________________
"Ey egosu boyundan büyük insan..
Bir gün ölüp toprak olacaksın. Bir tohum filizlenecek ot olacaksın, bir öküz seni yiyecek ve atık olacaksın.. Yani hep aynı kalacaksın."

  Alıntı ile Cevapla
3 Üyemiz Basakca'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 31.03.2016, 00:12   #18
Çevrimdışı
Basakca
Müdavim

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Mersin'i Her Yönü İle Tanıyalım - İlçeleri - Tarihi Turistik Yerleri

Mersin'in İlçeleri



Aydıncık



Aydıncık ilçe merkezi, Antik Çağlardan Yakın Çağlara kadar önemli bir liman kenti olan Kelenderis çevresinde gelişmiştir. Mersin-Antalya yolu üzerinde olmasının yanı sıra, Toroslar'ın yamaçlarında bulunan Gülnar ilçesine açılan vadi içindeki yol ile kuzeye de bağlantısı vardır.


Dağ ve deniz arasına sıkışmış küçük bir ovada kurulu olan kente, giriş ve çıkışta, yamaçlara ve vadilere göz alabildiğine yayılmış modern cam seraların çokluğu dikkat çeker. Yamaç seralarının güneşi dik olarak alması nedeniyle İçel ve hatta Çukurova'nın en erken turfanda sebzelerini yetiştiren Aydıncık, adeta bir "kristal kent"e dönüşmüştür. İlçe ekonomisinde, seracılığın yanı sıra, balıkçılık ve yeni gelişmekte olan turizmin önemli bir yeri vardır.



Tarihi




Çeşitli medeniyetlere beşiklik etmiş olan Aydıncık’ın tarihî adı Kelenderis'tir. Mitolojiye göre Kelenderis, denizcilik ve ticarette çok ilerlemiş Fenikelilerden Sandakos tarafından üç bin yıl önce bir liman ve ticaret şehri olarak kurulmuştur. Kente daha sonra Hititler, Asurlular, Sisamlılar, Selefkoslar, Mısırlılar, Romalılar, Bizanslılar, Emeviler, Ermeniler, Karamanoğulları ve Osmanlılar hakim olmuştur.

Kelenderis ilk parlak dönemini, MÖ 5. ve 4. yüzyıllarda yaşamıştır. Kendi parası MÖ 5. yüzyılda görülmeye başlamış ve Büyük İskender'in Anadolu'ya gelişine kadar sürmüştür. MÖ 425-400 yıllarına tarihlenen gümüş bir Kelenderis sikkesinin ön yüzünde şaha kalkmış bir atın üstünde yan oturmuş bir süvari, arka yüzünde ise başını sağa çevirmiş ve diz çökmüş vaziyette bir keçi bulunmaktadır.

Romalılar yöreye hakim olurca, Kelenderis Limanı’ndan önemli ölçüde yararlanılmış ve burası Roma'nın vazgeçilmez bir ticaret şehri olmuştur. Romalılar zamanında kent imar olmuş, şato, saray, su yolları, hamam ve limanı ile mükemmel bir şehir özelliği taşıyordu.



Bizanslılar devrinde de imar olan kent, çağının en güzel ve medenî yörelerinden birisi olmuştur. Yöre 11. yüzyılda Ermenilerin eline geçmiş. 1228 yılında Karamanoğlu Alaeddin Bey’in komutanlarından Ertokuş Bey, Kelenderis Kalesi'ni Ermeniler’den alarak buraya doğudan gelen Türkler’i yerleştirmiştir. Gülnar Hatun'a bağlı Oğuz boyları Horasan Bölgesi'nin Merv Kenti'nden göçerek Toroslar’a gelip yerleştikleri için yöremize Gülnar adı verilmişti. 1461 yılında Silifke ve Mut ile birlikte Gülnar da Fatih Sultan Mehmet döneminde, Gedik Ahmet Paşa tarafından Osmanlı yönetimine katılmıştır.

Kelenderis adı zaman içinde değişerek Kalendria, Kelendri, Gelendir, Gilindir derken Gilindire’ye dönüşmüştü. İlçedeki Rumlar mübadele gereği iskeleden kayıklara binerek Kıbrıs üzerinden Yunanistan'a gitmişlerdir. 20'li yıllarda 500 kadar Rum'un Gilindire'de zanaatla uğraştıkları, göçten sonra Gilindire merkezinde çok az bir nüfus kaldığı anlatılmaktadır.



1867 Vilayet Nizamnamesi'nin getirdiği yeni yönetsel bölümlenme uyarınca, İçel Sancağı'nın kazaları şunlardı: Anamur, Mut, Silifke ve merkezi Kilindria olan Gülnar.

Nüfus 1970’li yılların sonuna doğru arttı. 1965 yılında da Gilindire adı tarihe karıştı. Kasabanın yeni adı artık Aydıncık oldu. Gülnar İlçesi’ne bağlı bir bucak olan Aydıncık’ta 1972 yılında İskele Belediyesi kuruldu. Aydıncık 392 Sayılı Kanun'a göre 19 Haziran 1987 tarihinde ilçe oldu. Ayrıca bu kanunla İskele Belediyesi’nin adı da Aydıncık Belediyesi’ne dönüştürüldü.

Bugünkü Aydıncık, bir zamanlar Gülnar İlçesi’nin merkezi olan Gilindire’nin devamıdır.




Aydıncık, Akdeniz Bölgesin'de, Akdeniz kıyısı boyunca uzanan Torosların denize en yakın seyreden kolunun yamacına kurulmuş olup, bağlı olduğu Mersin merkeze 173 km, komşu il Antalya merkeze ise 325 km. uzaklıkta bir ilçedir. İlçenin kuzeyinde Gülnar, doğusunda Silifke, batısında Bozyazı ilçesi, güneyinde ise Akdeniz var.



Aydıncık'ın kıyı kesimlerinde iklim yumuşaktır ancak yukarı yayla kesimlerinde, İç Andolu Bölgesin'de hüküm süren kara iklimi kadar sert olmasa da kıyı kesimlerine oranla sertleşmektedir. Bitki örtüsü Aydıncık'ın kıyı kesimlerinde defne, keçiboynuzu, yaban mersini, püren, yaban zeytini, pırnal meşesi vb. maki bitkileri, yukarı yayla kesimlerinde ise çam, palamut, ardıç, alıç, servi vb ağaçlarla kaplıdır.



Kültür ve Tabiat Varlıkları

İlçe tabiat ve kültür varlıkları açısından oldukça zengindir. Bu nedenle ilçe, bölgede önemli bir turizm merkezi olmaya adaydır.



Dörtayak Anıtmezarı: Dörtayak, iri yarı dört adet ayağa sahip olduğu için, halk tarafından "Dörtayak" diye adlandırılmıştır. Mezar, düzgün kesme taşlarla ve harç kullanılmadan yapılmıştır. Tarihin derinliklerinden günümüze sağlam biçimde ulaşan, 8 m. yüksekliğindeki anıtın MS 2. yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır. Kaptan Beaufort'un Chelindreh ( eski Kelenderis) limanı haritasında "cenotaph" yani ölüp de başka bir yerde gömülmüş olan bir kişi anısına yaptırılan boş mezar olarak işaretlenmiştir.

Gilindire (Kelenderis) Kalesi
: İskelenin güneyinde en üst kısmı denizden yaklaşık 25 m yüksekliğinde, batıdan doğuya doğru ise yaklaşık 200 m uzunluğunda bir yarımada üzerindedir.Romalı iki vali Pison ile Sentius MS 19. yüzyılda bu kalede savaşmışlar.

1226'da Selçuk Türkmenleri’nden Ertokuş Bey ile Çavlı Bey Gilindire Kalesi'ni Ermenilerden alarak buraya doğudan gelen Türkleri yerleştirmiştir.

Pirî Reis (1521) haritasında Kelenderis koyundaki burnun üzerinde bir kale göstermektedir. Cem Sultan, Rodos adasına bu limandan gitmiştir. Kaptan Beaufort (1818) sekizgen bir kuleden ve ortası depremden yıkılmış kale kalıntılarından bahseder, çizdiği Kelenderis limanı haritasında yarımada üzerinde sekizgen planlı bir kule ile yıkık bir şato işaretlenmiştir. Kilikya limanı ve Gilindire Kalesi ile ilgili ayrıntılı bilgi, J. Carne’nin 1836 yılında yayımlanan “Suriye, Kutsal Toprak, Küçük Asya“ adlı kitabındaki W.H. Bartlett’e ait bir gravürden çıkartılabilir. Bu gravür, bugünkü limana inen yol üzerinden bakılarak çizilmiş ve Kıbrıs'a gidecek bir posta yelkenlisini ve kentin limanı ile buradaki yarımada üzerinde bulunan kalıntıları göstermektedir. Kilikya limanı tasvirinde görülen sur duvarları ve kuleden günümüze sadece surların temel taşları ulaşabilmiştir.

Gilindire’nin Gülnar ilçesinin merkezi olduğu yıllarda Kaymakamlık binası bu yarımada üzerindeydi. Yine son yıllara kadar PTT binası da buradaydı.

Roma Hamamı:
Hamam MS 4. yüzyılda ya da MS 5. yüzyılın ilk yarısında inşa edilmiştir. 1962 yılında eski ve dar olan Mersin- Antalya yolu genişletilirken, hamamın bir kısmı yıkılmıştır.

Kilise ve tiyatro
: Kilisenin 19. yüzyıl yapıldığı sanılmaktadır. Canlı kaynaklardan almış olduğumuz bilgilere göre, Rumlar Gilindire’den göçmeden önce bu kiliseyi kullanıyorlarmış. Tiyatro bölümünde kazısı biten tabakalarda Roma dönemine kadar ulaşılmıştır.

Han Yıkığı
: Limana yakın "Hanyıkığı" adı verilen yerde 1992 yılında bir zemin mozaiği bulunmuştur. 7x3=21 m2 olan mozaik Kelenderis kentinin MS 5. yüzyıldaki panaroması açısından eşsiz bir örnektir. Mozaik üzerindeki görüntünün 3x3 m'lik panosunda MS 5. yüzyıldaki Kelenderis'in kent manzarası ile içerisinde iki yelkenlinin bulunduğu limanı betimlenmiştir.

Mezarlar
: Batı Mezarlığı denilen, Orman işletmesi odun deposuyla Çamlıbel Düğün Salonu arasında kalan bölgede pek çok yeraltı oda mezarları bulunmuştur. Bunun yanında çukur ve tonozlu mezarlar da dikkat çeker. Mezarlarda ele geçen, MÖ 5. ve 4. yüzyıllara tarihlenen küp ve amforaların Fenike ve Pers kökenli olarak kabul edilmektedir. Merkez Mahallesi’nde, Mersin- Antalya Karayolu kenarında, Jandarma Karakolu civarında, ayrıca Karaseki Caddesi üzerinde tonozlu mezarlar hâlâ mevcuttur.

Gilindire Mağarası
: Aydıncık'ın doğusundaki Gemi Durağı Mevkii’nde 2000 yılında çobanlar tarafından bulunmuştur. Balıkçı teknesiyle bir saatlik yolculuktan sonra varılır. Girişi deniz seviyesinden 46 metre yukarıdadır. Toplam uzunluğu 555 m olan mağaranın içi, her türden damlataş oluşumları ile kaplıdır. Mağaranın sonunda, genişliği 18-30, uzunluğu 140, tavan yüksekliği 35-40, derinliği 5-47 metre olan büyük göl bulunmaktadır. Gölün kenarında da sarkıt, dikit, sütun ve mağara iğneleri yer almaktadır. Göl deniz ile aynı düzeydedir. Deniz seviyesinden 47 m daha derin olan ve denizden yatay olarak 240 metre uzakta bulunan gölün ilk 10 m'nde acı su, sonraki derinliklerde de tuzlu su yer almaktadır. Göl içerisinde sıcaklık hemen hemen aynıdır.Aydıncık-Silifke Karayolu'nun yaklaşık 10. km'den 3 km'lik bir yol açılmıştır. Maden Teknik Arama (M.T.A), mağaranın aydınlatılması ve iç düzenlemeleri için mimari uygulama projeleri de yapmıştır ve turizme açma çalışmaları devam etmektedir.

__________________
"Ey egosu boyundan büyük insan..
Bir gün ölüp toprak olacaksın. Bir tohum filizlenecek ot olacaksın, bir öküz seni yiyecek ve atık olacaksın.. Yani hep aynı kalacaksın."

  Alıntı ile Cevapla
3 Üyemiz Basakca'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 31.03.2016, 01:14   #19
Çevrimdışı
Basakca
Müdavim

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Mersin'i Her Yönü İle Tanıyalım - İlçeleri - Tarihi Turistik Yerleri

Mersin'in İlçeleri



Bozyazı



Bozyazı, Türkiye'nin güney ucunda Torosların eteğine kurulmuş küçük ve tipik bir Akdeniz ilçesidir. Bozyazı, kalabalık şehirlere ve tatil merkezlerine uzak olduğundan buraya henüz kitle turizmi ulaşmamış ve bu nedenle şehrin sakinliği bozulmamıştır.



Bozyazı'nın kıyıları nesli çok ciddi tehlikede olan Akdeniz Foklarının önemli bir kolonisini barındırması, Bozyazı'da denizin oldukça temiz olduğunun açık bir göstergesidir. Bozyazı'da tarım alanları fazla geniş olmamakla birlikte yumuşak iklimi ve verimli topraklarıyla, Bozyazı en önemli gelir kaynağını muz seracılığı oluşturmaktadır. Bunun yanında diğer gelir kaynakları ise çilek yetiştiriciliği, yer fıstığı tarımı ve balıkçılıktır.




Bozyazı doğal zenginliklerinin yanı sıra tarihi zenginliklere de sahiptir. Bozyazı merkezde, Paşabeleni tepesinde Nagidos antik kent kalıntıları bulunmaktadır. Mersin Üniversitesi Arkeoloji bölümü tarafından burada 5 yıl süreyle sistemli kazılar yapılmıştır. En son 2002 yılında yürütülen kazılarla Helenistik dönemde önemli bir medeniyet bulunduğu kanıtlanmış, Mısır, Samos, Kıbrıs, Rodos, Knidos, Soli, Milet ve Efes gibi antik dönemin önemli kentleriyle ticari bağlantılar kurulduğu yönünde ipuçları bulunmuştur. Arkaik, Klasik ve Hellenistik döneme ait seramik, sikke ve figürinlerin yoğun olarak ele geçmesi yalnızca Nagidos için değil, kültürel, sanatsal ve tarihi açıdan oldukça karanlık olan Dağlık Kilikya bölgesi için de büyük önem taşımaktadır.




Bozyazı Güneyinde en temiz sahiliyle Akdeniz, kuzeyinde Toros Dağlarıyla çevrili Mersin – Antalya Karayolu üzerinde şirin bir ilçedir. Doğusunda Aydıncık, batıda Anamur, kuzeyde Ermenek bulunmaktadır. Anamur’a 14 km, Mersin’e 210 km mesafede 15 400 nüfuslu bir ilçedir. İlçe adını sulu tarım yapılmadan önceki zamandan fiziki görüntüsünden almaktadır. İlk yerleşim yeri olan Gürlevik yöresinin güneyinde uzanan verimsiz boz renkli toprakların halk tarafından ‘Çorak Düzlük’ manasına gelen ‘Bozalan, Bozova, Bozyazı’ denmesinden almıştır.

__________________
"Ey egosu boyundan büyük insan..
Bir gün ölüp toprak olacaksın. Bir tohum filizlenecek ot olacaksın, bir öküz seni yiyecek ve atık olacaksın.. Yani hep aynı kalacaksın."

  Alıntı ile Cevapla
3 Üyemiz Basakca'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 31.03.2016, 01:33   #20
Çevrimdışı
Basakca
Müdavim

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Mersin'i Her Yönü İle Tanıyalım - İlçeleri - Tarihi Turistik Yerleri

Mersin'in İlçeleri



Çamlıyayla




Çamlıyayla, Mersin ilinin bir ilçesidir. Halk arasındaki diğer bir adı Namrun'dur. Merkez nüfusu kışın 5-6 bin, yazın ise 70-80 bin arasında değişir.

Yaylalık bir alan olduğu için yazın çok hareketlidir. Adana, Mersin ve Tarsus'un yerlileri yaylaya buraya çıkarlar. Tarsus'tan ayrılarak 1991'de ilçe olmuştur. Doğası ve çamlıklarıyla ünlüdür. 2700 metredeki Çiniligöl ve Yazıgöl, baştepe, Papazın bahçesi, Cehennemdere kadıncık ırmağı ve daha birçok yeri görmeye değerdir. Ana ardıç da bu ilçededir. bandırma karsambaç ve iğne oyasıyla ünlüdür. Çamlıyayla da ayrıca türkiyede ender bulunan patentli yerli domates yetiştirilmektedir



İlçede, yaz aylarında yayla turizmine yönelik hareketlenmeler görülür. Çevre il ve ilçelerden gelen yerli ve yabancı turistler ile yayla evlerine göç eden vatandaşlar, yaz aylarını burada geçirmektedirler. Yazı ilçede geçiren vatandaşların yaptırdıkları yayla evleri geleneksel Türk evlerinin güzel birer örneğidir. Bunların büyük bir kısmı kış aylarında kapalıdır, yerli halkın oturduğu evlerse yaz kış kullanılmaktadır.


Namrun Kalesi


Namrun Kalesi ve Sinap kalesi ilçenin eski tarihlerden kalan kaleleridir. Namrun Kalesi: Ilçe merkezinin kuzeyinde ve en yüksek yerinde bulunan, asırlarca pek çok medeniyete ev sahipliği yapmış olan tarihi Namrun Kalesi 1045 yılında, bölgeyi dışarıdan gelebilecek tehlikelerden koruyabilmek maksadıyla savunma kalesi olarak yapılmıştır. Cehennemdere Cocakdere yaban keçisi koruma ve üretme sahası olarak ayrılmıştır. Çamlıyayla’da bir de Yaban Keçisi Üretme Yeri kurulmuştur. Cehennemdere avlağı, 1989 yılından itibaren yerli ve yabancı av turizmine de açılmıştır. Yörede yaban domuzu,tavşan,keklik ve yırtıcı kuşlardan kartal bulunmaktadır. Ayrıca Cehennemdere Irmağı boyunca da alabalık avlanmaktadır. Çamlıyayla ayrıca trekking, dağ ve su sporları için zengin bir bölgedir.




İlçe merkezinin yerleşim alanı 634 hektar, yüzölçümü 8110 km²’dir. Denizden yüksekliği şehir merkezinde 1200 metredir. İlçe kuzeyden Ulukışla Niğde, doğu ve güneyden Tarsus, kuzeybatıdan Ereğli Konya, batıdan ise Mersin il merkeziyle çevrili olup,Toroslar’ın zirvesine yakın yayla iklimine sahip bir yerleşim birimidir.

Bolkarlar'da kış yerleşim alanlarının içine kadar ormanla kaplı olan Toroslar’ın ağaç sınırının üstündeki haşin çıplak tepelerine kadar uzanmakta olan Çamlıyayla ilçesi, bir tarafından Cehennemdere, bir tarafından Kadıncık Vadisi ile eşine az rastlanan doğal güzelliklere sahiptir.


Ana ardıç 1110 küsür yaşında



Çamlıyayla sınırları içerisinde yer alan ormanlarda çam, karaçam, kızılçam, fıstık çamı, ardıç, dişbudak, selvi, meşe türleri, çınar, akasya ve defne ağacı bulunmaktadır. Ayrıca aromatik bitki örtüsünde sıklamen, sahlep, kekik, nane ve defne yetişmektedir. Koruma altına alınan ve 9.5 m çevresi bulunan 1100 yaşlarındaki Anıt Ardıç (Ana Ardıç) ile Cocakdere’deki 670 yaşlarında olan Koçsedir (Kocakatran ) görülmeye değer anıtsal ağaçlardandır. Ana ardıç türkiyenin en yaşlı ardıcıdır.

Cehennem Deresi


Gezilecek Yerleri: Papazın bahçesi, Cehennemdere, Yazıgöl, Ana Ardıç, Çamlıyayla Kalesi, Sinap Kalesi, Namrun gölü altıparmak gölü, Kozağacı, Baştepe, Ardıç yurdu, Pamukluk, Çinili Göl, Suçatı, Ergene oluğu ve mesire yeri, Peynarlıbük, Zevzek Tepesi, Beyler Oluğu, Kapızlı Kanyonu, Sebil
__________________
"Ey egosu boyundan büyük insan..
Bir gün ölüp toprak olacaksın. Bir tohum filizlenecek ot olacaksın, bir öküz seni yiyecek ve atık olacaksın.. Yani hep aynı kalacaksın."

  Alıntı ile Cevapla
3 Üyemiz Basakca'in Mesajına Teşekkür Etti.
Cevapla

Bu Sayfayı Paylaşabilirsiniz

Etiketler
ilçeleri, mersini, tanıyalım, tarihi, turistik, yerleri, yönü, İlçeleri


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hızlı Erişim


WEZ Format +3. Şuan Saat: 18:02.


Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Önemli Uyarı
www.forumgercek.com binlerce kişinin paylaşım ve yorum yaptığı bir forum sitesidir. Kullanıcıların paylaşımları ve yorumları onaydan geçmeden hemen yayınlanmaktadır. Paylaşım ve yorumlardan doğabilecek bütün sorumluluk kullanıcıya aittir. Forumumuzda T.C. yasalarına aykırı ve telif hakkı içeren bir paylaşımın yapıldığına rastladıysanız, lütfen bizi bu konuda bilgilendiriniz. Bildiriniz incelenerek, 48 saat içerisinde gereken yapılacaktır. Bildirinizi BURADAN yapabilirsiniz.