28.01.2019, 06:22 | #21 |
Çevrimdışı
|
Cevap: Saklı Mektuplar
kenarda gördüm kendimi telâşın içinde ben bir hîre imişim gel etme ayyûka varsa bile dilruban aşksız farâza imişsin bir bardak kerkede serinletirdi kimilerini Sabır Dağı’nda gat meclisleri görürdüm ve nargile içen çocuklar Kâhire Kalesi küserdi, devirirdi yüzünü şehre diye olmayacaktım şekva Taiz’den, dolaştırırken seni siyah ferâcem var; siyah terliklerim, siyah ellerim ve siyaha bulanma telâşında düşüncelerim san ki;unuttum sesini, rengini, yetmiş üç bin kere tekrar ettiğin sözleri… san ki;çıkarttım tenimden parmak izini ama yeniden doğmalı belli sensizlik ile senlilik; ikisi de bir, ikisi de aynı esinti titrek bir düş ışığının gölgesinden kayarak uğradın dün gece Şiraze. parmaklarımın arasından noumenon gibi kayıp gittiğini hissettiğimden belki uyumaya bıraktım gözlerimi. aynı sahnenin tekrarında uyanan Şiraze, bir daha hiç bulamayacağım ağırlığıydı seni. bir acı Hadramut civarındaki kuyuların neminde beslenmiş gibi çöreklendi Şiraze. artık bile bile yürüyorum körfeze artık göre göre dalıyorum feramuş diye düştüm yine bir yalan buna sebep yine ve yine aldanan ben Şiraze âherim göremiyorlar Şiraze. resmin başı var, ortası silik, sonu yok Şiraze. bakan gözlerime, hep sus dilime kanıp yük üstüne yük yüklüyorlar. haddimi bir sende aştım ben Şiraze. bir sende çok gördüm kendimi. gerisi zir ü zeber imiş. olup biten bir zelzele imiş. ömür gidiyor dünya sekeratta imiş. gerçek pek yakında gaflet almış başını gitmiş. bu vaziyyet Şiraze gözlere çekilmiş mil imiş. içim daralıyor, “kendimi şu eğrilikten bir kuratabilsem” diyorum belki düşecek iç ateşim. Şiraze üzüm bağlarını terk ettim, Alba’yı çok geride bıraktım, kilometreleri kat kat katladım, hüzmeler bıraktım benden geriye, kışa uzaktan el salladım. Şiraze bir seni yanıma aldım da Cebeci civarında turladım. sonra usulca koydum kaldırımda kayan kalabalığın arasına. Orada mı bulmuştum seni Şiraze, yoksa orada mı kaybetmiştim? Çok değişmiş mekânlar tanıyamadım da, “hiçbir yere geri dönülmüyor, dönülse de bırakılan bulunamıyor” dedim Şiraze. feyfayım, sebep aşk tutuşmuşum, kendime yok hayrım Şiraze. bir arap şeyhinin cümlelerine rastladığımda “Şiraze” dedi, “hurma bahçelerinde kaylulede.” içim titredi Şiraze. ümidsizim, fersizim, fütursuz geçen her güne ah etmedeyim. Şiraze külünü Ganj sularında arayan bir acûzeyim. yok işte câr, her yanım bîzar. Şiraze ben nâçar, ben hâr, sensiz işte hepsi başımdalar… yerim Al-hoban. bir bak bana veradan ey suzanbak da gör kalmış mı bende senden başka meramkül unuttu beni İstanbul desem tanımaz ne vakit uğrasam ne Ayestefanos, ne Beykoz… pürâhenk dolaşırım, remzimi bulan el etsinel etsin de bir kanadım doğu’ya, bir kanadım batı’ya uzansın. Şiraze |
4 Üyemiz Rapİ'in Mesajına Teşekkür Etti. |
28.01.2019, 21:37 | #22 |
Çevrimdışı
|
Cevap: Saklı Mektuplar
Hz.Mevlâna'nın : ''Aşkın şehrinde akıl çamura saplanmış bir eşek gibi yattı, kaldı. Aşkı, âşıklığı yine aşk şerhetti ! '' dediği gibi Şirâze'sini arayan âşık adamın aşka dair her sözünü anlayamasam da muhayyilesi doğu ile batıyı kuşatan bu coşkun ruha kendimi hiç yabancı hissetmediğimi farkediyorum. ''Bir yâr için ağyâra minnet ettiğim aybeylemen / Bülbül bir gül için bin hâre hizmetkâr olur'' serzenişiyle seslenen Fuzûlî'yi, ''Biz bu dünyaya bir yâr için âh etmeye gelmişiz ! '' diyen Şirazlı Sâdi'yi, Şirâzesi'ni gözü yaşlı deliler gibi arayan âşığın derdi söyletmişti. Duyguların, erdemlerin, aşkın ve değeri ölçülemeyecek ne kadar güzellik varsa sessizce aramızdan çekildiği çağımızda, derûnî hislerin çağıldadığı bu hoş satırları bizimle paylaştığınız için teşekkür ederim.
|
28.01.2019, 22:26 | #23 | |
Çevrimdışı
|
Cevap: Saklı Mektuplar
Alıntı:
Teşekkürler Rapİ. Saklı Mektupları, Şiraze den Şiraze'ye şair Eyüp Azlal'a aittir. Öyle biliyorum. |
|
28.01.2019, 23:01 | #25 | |||
Çevrimdışı
|
Cevap: Saklı Mektuplar
Alıntı:
Çok teşekkür ederim bu güzel yorumunuz için. Alıntı:
@Tura çok teşekkür ederim ilgin ve alakan için. Ne yazık ki Eyüp Azlal değil. Onun Ay Vakti dergisinde ve çıkardığı kitabındaki eserler Şiraz'dan Şiraze'ye. Ve okudum da bazı yazılarını. Çok güzel ama o aşk yoktu, o hüzün yoktu. O kelimelerin derunindeki sancılı gönül, çaresiz haykırış yoktu. Lisan vardı ama gönül yaşanmamışlığın hadisesi ile yüzeyde kalıyordu. Çok daha eskilere ait bu eser. Kitap olarak bunu bulabildim. Lakin gerek hayat tecrübesi olarak ait olduğu dönem eski lisana hakim bir yazarı çağrıştırıyor. Kimliği meçhul olsa da pek çok yazara bir tılsım salan. Alıntı:
|
|||
3 Üyemiz Rapİ'in Mesajına Teşekkür Etti. |
Bu Sayfayı Paylaşabilirsiniz |
Etiketler |
mektuplar, saklı |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|
Önemli Uyarı | |
www.forumgercek.com binlerce kişinin paylaşım ve yorum yaptığı bir forum sitesidir. Kullanıcıların paylaşımları ve yorumları onaydan geçmeden hemen yayınlanmaktadır. Paylaşım ve yorumlardan doğabilecek bütün sorumluluk kullanıcıya aittir. Forumumuzda T.C. yasalarına aykırı ve telif hakkı içeren bir paylaşımın yapıldığına rastladıysanız, lütfen bizi bu konuda bilgilendiriniz. Bildiriniz incelenerek, 48 saat içerisinde gereken yapılacaktır. Bildirinizi BURADAN yapabilirsiniz. |