İsviçre | Birimiz Hepimiz, Hepimiz Birimiz İçin

[@Efruz]

Konunun bir kısmı çeviri, bir kısmı da rehberden yazdıklarım. Dikkat etmeye çalıştım ama gözümden kaçan harf hataları, devrik cümleleri mazur görün lütfen (:

Önemli kültürel ve doğal kaynaklara sahip olmasının yanı sıra, pek çok zıtlığı bir arada barındıran İsviçre, 21. Yüzyılın başında büyük gelişmelerin yaşandığı bir süreçten geçiyor. Birkaç yıl öncesiyle kıyaslandığında eksiklikleri olmasına karşın, yine de yeni düşüncelere fırsat tanıyan ülke geçmişini ve geleceğini uzlaştırma çabasında.

İsviçre’ de, dorukları daima karla kaplı Alpler’i karaçam ormanları örter, azgın akıntılar buz gibi suları ayna gibi berrak göllere taşır. Bazen yemyeşil vadilerde besili ineklerin boyunlarındaki çanların sesleri yankılanır. Birçok yerde karşınıza, manzaraya masalsı bir hava katan görkemli şatolar çıkar. Yazları bütün balkonlar ve pencereler sardunyalarla süslüdür.

Hiçbir harita neredeyse üçte ikisi dağlık arazi olan İsviçre’nin coğrafyasını tam olarak yansıtamaz. Bazı zirveler 4500 m’den daha yüksektir. Matterhorn efsanesi ile görkemli Eiger, Mönch ve Jungfrau zirvelerinin oluşturduğu dağ sırasının büyüsüne kapılmamak mümkün değildir. Doğuya doğru, Graubünden yamaçları üzerinde yer alan Arosa, Davos ve Sankt Moritz kayak merkezleri güzelliğiyle nefes keser. Güneydoğuda uzanan Alpler ile kuzeydoğudaki Jura’nın yer yer kayalık, yer yer otlak bölgeleri arasında kalan verimli ovalar Cenevre ve Konstanz gölleri çevresinde bir alana yayılmıştır.Büyük şehirler ve konfederasyonu oluşturan 7,5 milyonluk nüfusun büyük bir bölümü endüstrileşen, ancak pastoral niteliklerini kaybetmeyen bu dar kuşak içinde yaşar.

Dağlık bölgelerde buzul iklimin, en güneydeki İtalyan esintili Ticino’daysa neredeyse Akdeniz ikliminin yaşandığı İsviçre’deki farklılıklar coğrafi yapı ve iklimle sınırlı kalmaz. Farklı kültürel unsurlar, güçlü komşularla çevrelenmiş bu dilsel kesişme noktasında bir aradadır. Temel üç dil ülkenin resmi dilleri olarak kabul edilmiştir. Nüfusun % 65’i bir Alman lehçesi olan Schwyzerdütsch konuşurken, % 19’u anadillerinin Fransızca, % 10’u da İtalyanca olduğunu iddia eder. Bazı Graubünden vadilerinde konuşulan dördüncü ulusal dil Romanş (%1) ise bu dili konuşanların azmi sayesinde hayatta kalmıştır. Her topluluğun kendisine özgü geleneği, edebiyatı, yemek kültürü ve yaşam tarzı vardır. Ancak bazıları kurumsallaşmış, bazıları daha gizli ama hiçbiri kolay hayata geçmemiş kültürel etkileşimler canlı bir mozaik olan İsviçre’yi bir arada tutar.

Doğrudan Demokrasi

İsviçre’nin yönetim biçimi doğrudan demokrasidir. Konfederasyonu oluşturan 26 kanton ve yarı kanton gibi, 3000’i bulan şehir ve kır komünü de dikkate değer bir otonomiye sahiptir. Yerel ve ulusal düzeyde yeni yasalar önermek ya da eski düzenlemeleri yürürlükten kaldırmak için çoğunluğun inisiyatifine ve referandumlara başvurulur. Bütün bu mekanizmalar siyasi aygıtların işlemesini hantallaştırmakta ve bunun sonucu olarak da karar verme süresi yavaş işlemektedir.

İsviçre, tıpkı temsil sistemine dayanmayan bir parlamento biçimi seçtiği gibi, ordusunu da milislerden oluşturmuştur. 42 yaşın altındaki her erkek askerlik yapmakla yükümlüdür. Kulağa garip gelebilir, ama tarafsız ve barış yanlısı İsviçre her türlü saldırıya gerektiğinde karşılık vermeye hazırlıklıdır. Ülkenin çeşitli yerlerindeki vadilerde tanksavarlar, sığınaklar ve uçak pistleri gizlenmiştir.

İsviçre’de yürütme yetkisi, parlamento tarafından seçilen yedi “erdemli kişi”den oluşan kabinenin elindedir. Bu sistemle, hem kantonlar hem de siyasi partiler arasındaki güç dengesi korunur. Kabine üyesi yedi kişi sırayla konfederasyon başkanlığı görevini üstlenir. Her başkanın görev süresi bir yıl olduğu için ortalama bir yurttaşın o an kimin başkan olduğunu anımsaması biraz zaman alabilir.

Tarafsız Ama İlgisiz Değil

İsviçre, 1863 yılında Henri Dunant’ın Cenevre’de Kızılhaç’ı kurmasıyla uluslararası alanda tanında. Ülke o zamandan beri Lenin’in Soljenitsin’e kadar pek çok önemli mülteciye sığınma hakkı tanımıştır.

İlk kez Cenevre’de toplanan Milletler Cemiyeti, zamanlar Birleşmiş Millletler’in Avrupa’daki merkezi haline geldi. Fakat ne ilginçtir ki, İsviçre tarafsızlığının tehlikeye düşmemesi için 2002’ye kadar Birleşmiş Milletler üyesi olmadı.

[@Efruz]

Zürih ve Çevresi

İsviçre’nin en büyük şehri olan Zürih aynı adla anılan gölün kuzey ucunda yer alır. Şehir, borsanın kurulduğu 1877 yılından sonra önemli bir finans merkezi haline gelmiş olsa da, kendisine “Büyük Köy” lakabını kazandıran samimi ve insancıl atmosferini korumuştur.

Zürih’in tarihi, yöre halklarının Zürih Gölü’nün kıyısında kasabalar inşa ettiği Neolitik döneme kadar uzanır. 2000 yıl önce Romalılar Limmat Nehri’ne bakan Turicum tepesine bir gümrük noktası kurmuştu. Günümüzde Lindenhof olarak bilinen bölge şehrin coğrafi merkezidir.

Zürih’in şehirleşmesi ve özellikle ipek, yün ve pamuk dokumacılığında gelişerek önemli bir sanayi merkezi haline gelmesi içinse aradan bin yıl daha geçmesi gerekti. Zürih’in 1351 yılında konfederasyona katılmasıyla soylular ve tüccarlar güçlerini esnaf loncası temsilcileriyle paylaşmayı kabul ettiler. Günümüzde esnaf loncalarının merkez binaları, tarihi şehir merkezinin en değerli anıtları arasında sayılır.

[@Efruz]

Kuzeydoğu İsviçre

Ticaret ve sanayi merkezi olmasına karşın yine de kırsal kalan bu bölge ülkenin en az bilinen kısımlarından biridir ve genellikle güneydeki popüler yerlere giden ziyaretçiler tarafından ziyaret edilir. Bölge Konstanz Gölü’nden Appenzell’in yeşil ve huzurlu tepelerini de içine alarak Glarus kantonunun zirvelerine kadar uzanır.

Schaffhausen

Ren Nehri’nin kıyısındaki bir sanayi merkezi ve önemli yolların kesişme noktası olan Schaffhausen, kaybolmuş bir yapboz parçası gibi Almanya sınırına uzanan, en kuzeydeki İsviçre kantonunun merkezidir. Ülkenin en güzel tarihi bina cephelerini barındıran kent merkezi motorlu araç trafiğine kapatılmıştır.

Güneyde, 12. Yüzyıldan kalma Allerheiligen Manastırı’nda (Bütün Azizler; açık: Sa-Pa 11.00-17.00; giriş ücretli) el yazmaları ve 1500 yılından önce basılmış süslemeli ciltler koleksiyonu sergilenir.

16. yüzyıldan kalma, daire biçimindeki büyük Munot Şatosu (açık: Her gün, May-Eyl: 08.00-20.00, Eki-Nis: 09.00-17.00; giriş ücretsiz) şehrin en çok dikkat çeken anıtıdır. Spiral bir merdivenle zindanlardan çatıya çıkarak şehrin içinden geçen Ren’in, civardaki üzüm bağlarının ve kentin harika manzaralarını seyredebilirsiniz.

Sankt Gallen

Dantel ve dokuma sanayisinin merkezi olan Sankt Gallen kuzeydoğu İsviçre Alpleri ile Konstanz Gölü arasında yer alır. Ortaçağ’dan kalma bina cephelerinin modern binalar ve son moda barlarla iç içe olduğu bu dinamik şehir, geçmiş ve modern zamanları bir arada yaşatır.

Şehir merkezinde yer alan katedral Avrupa’da inşa edilen en son büyük Barok kiliselerinden biridir. Yapımına 1760’larda başlanan katedralin dış cephesi,iç mekanın beyaz alçı bezemeleri ve ince altın kaplama işlemeleri göz alıcıdır.

11. yüzyılda kesişler tarafından hazırlanan elyazmaları, manastırın sağ kanadını oluşturan Stiftsbibliothek’te(Manastır Kütüphanesi; açık: Pt-Ct 10.00-17.00, Pa 10.00-16.00; giriş ücretli) muhafaza edilir. Giriş kapısının üzerinde Yunanca psykhé iatreion (ruhun eczacısı) yazısı dikkat çeker. Barok sanatının bir şaheseri olan salonun freskli tavanına kadar yükselen raflarında yaklaşık 100.000 eser bulunur. Kütüphane, el yazmaları ve 1500 yılından önce basılmış, süslemeli ciltler koleksiyonundaki 3600 eseriyle dünyanın en zengin koleksiyonlarından birine sahiptir. 9. Ve 16. yüzyıllar arasından kalma çok sayıda, değerli İrlanda, Karolenj ve Otto hanedanı elyazmaları cam vitrinlerde sergilenir. Rafların en üst kısımlarındaki çocuk melek figürleri salonun değişik yerlerindeki kitapların konularını göstererek ziyaretçilere rehberlik eder. Örneğin, gözü teleskopta olan çocuk melek astronomi kitaplarının bulunduğu rafları gösterir.

Appenzell

Appenzell, coğrafi konumu ve bölgeye özgü geleneklerinden dolayı İsviçre’nin en geleneksel bölgesidir. Kartpostallarda görülen en güzel İsviçre manzaralarına burada rastlayabilirsiniz.

[@Efruz]

Kuzeybatı İsviçre

Kuzeybatı İsviçre bölgesi anadili Almanca olan dört kantonu (Basel-Stadt, Basel-Land, Solothurn ve Aargau) içine alır.

Basel

Kuzeybatı İsviçre’nin en büyük metropolü olan Basel, 165.000’lik nüfusuyla ülkenin üçüncü büyük şehridir. Kent İsviçre’yi Ren yoluyla denize bağlayan en büyük limandır.

Basel, ünlü düşünür Erasmus’un 1521 yılında burada eğitim vermeye başlamasıyla Alpler’in kuzeyindeki önemli Hümanizm merkezlerinden biri haline gelmiştir.

Solothurn

Jura Sıradağları’nın eteğinde, Aare Nehri’nin kıyısına kurulmuş olan bu küçük şehir Basel’in 65 km güneyinde, Bern’in de 38 km kuzeyinde yer alır. Solothurn’un tarihi Roma dönemine kadar uzanır, ancak kente bugünkü havasını veren daha çok Barok yapılardır. Şehir 17. Ve 18. Yüzyıllar boyunca Reform hareketine direnmiş, bu dönemde Katolik Fransa’dan gelen diplomatik temsilciler güzel malikanelerde ağırlanmıştır.

Anıtsal Sankt Ursenkathedrale (St Ursen Katedrali) İtanyan Barok tarzında inşa edilmiş göz alıcı bir yapıdır. Katedralin hazineleri arasında 10. Yüzyıldan kalma Hornbach Missal süslemeli elyazması gibi değerli eserler bulunur.

Baden

Zürih’in 22 km kuzeydoğusunda yer alan Baden (“kaplıca”) adının hakkını veren bir şehirdir. Zira bundan 2000 yıl önce Romalılar Aquae Helveticae’nin (“İsviçre Suları”) sıcak pınarlarında yıkanırlardı. Şehri bugün ziyaret edenlerse oteller ve belediyen termal olanaklarından yararlanırlar. Mineraller açısından zengin olan sular, sinirsel bozukluklar, solunum ve kas rahatsızlıklarının yanı sıra, romatizmal hastalıklar için tavsiye edilmektedir.

Bern


1848 yılında İsviçre Konfederasyonu’nun idari merkezi olan Bern 140.000 nüfusuyla Avrupa’nın en küçük başkentlerinden biridir. Kıtanın en iyi korunmuş Ortaçağ yerleşimlerinden biri olan kent, UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası Listesi’ne alınmıştır. Bern ayrıca Avrupa’nın en “çiçekli” şehirlerinden biridir. Kentte halka açık pek çok park ve ormanın yanı sıra, bina cepheleri ve tarihi çeşmeler çiçeklerle süslüdür. Federal yönetim, diplomatik temsilcilikler ve çok sayıda uluslararası organizasyonun merkezi olan başkent romantik sakinliğini de korur.

Zähringen Hanedanı'nı temsil eden sembolik ayı, Bern'de heykel biçiminde, flamalar üzerinde hatta bazen canlı olarak karşınıza çıkabilir. Rivayete göre, Dük V. Berchtold yeni bir şehir kurmaya karar verdiğinde avladığı ilk hayvanın ismini bu şehre vereceğine yemin eder ve ilk vurduğu hayvan bir ayı (Almanca Bär) olur.

Biel

Aynı adla anılan gölün kıyısında yer alan, nehirler, dereler ve kanallar şehri Biel’de modern sanayi ve tarihöncesi bir aradadır. Bern’in yaklaşık 32 km kuzeydoğusunda bulunan şehir, saat ustaları tarafından “İsviçre saatçiliğinin başkenti” olarak anılır.

Emmental

İsviçre’de kıra, yeşil doğaya, sakinliğe ve temizliğe dair tüm özellikler Emmental bölgesinde bir araya toplanmıştır. En “şehirli” ziyaretçi bile Emmantal’in güzelliğine kapılmadan edemez.

[@Efruz]

Luzern ve Orta İsviçre

Luzern

Dört dörtlük bir turizm şehrinde aranan bütün özellikleri Luzern’de bulabilirsiniz. Muhteşem dağ manzaralarının nefes kestiği, su kenarına kurulmuş bir yerleşim, tarihi kiliseler, ilgi çekici dükkanlar, alabildiğine uzanan kırlar, her yıl düzenlenen müzik festivali ve gölde çarklı vapur turları.

“Pek çok kişiye göre Luzern İsviçre’nin gizli başkentidir. Başka bir ifadeyle; idari merkez olan Bern kafayı ve finans merkezi olan Zürih elleri oluşturuyorsa, Luzern de ülkenin kalbi olma onurunu taşır.”

Löwendenkmal

Mark Twain’in tabiriyle “dünyanın en etkileyici ve en mahzun taş kütlesi” Fransız devrimi sırasında, Kral XVI. Louis ve ailesini korurken 10 Ağustos 1792 tarihinde hayatını kaybeden 800 İsviçreli askerin anısını yaşatır. Ölümcül bir mızrak yarası almış olan aslan figürü, Danimarkalı heykeltıraş Bertel Thorvaldsen’in çiziminden yola çıkılarak 1821 yılında taşa oyulmuştur.

Graubünden

Graubünden İsviçre’nin en büyük, en seyrek nüfuslu en çok dilin konuşulduğu kantonudur. Aslına bakılırsa üç dilin konuşulduğu tek bölgedir: Almanca (&60), Romanş dili (&22), İtalyanca (&13). Graubünden İsviçre topraklarının altıda birini oluşturur. Kantonun en önemli özelliği ziyaretçilerine sunduğu doğal güzelliğidir.

Ticino

Graubünden’den Ticino’ya geçtiğinizde, kendinizi adeta komşu İtalya’dan ödünç alınmış güneşli bir havada, İtalyan dili, müziği ve mutfağıyla karşı karşıya bulursunuz.Başka bir çağda yaşıyormuş hissi uyandıran pitoresk köyler, göller, derin vadiler ve kültürel zenginliğin yanı sıra, yürüyüş, yelkenli ve kayak gibi çeşitli açık hava etkinlikleri turistlerin buraya akın etmesinin başlıca nedenleridir.

Bellinzona

Ticino kantonunun başkenti Bellinzona Sankt Gotthard, Lukmaier ve San Bernardino geçitlerine açılan kapıdır. Bu özel konum şehrin tarihinin neden bu denli karmaşık olduğunu açıklamaya yeter.

Locarno

Bellinzona’nın batısında, Maggiore Gölü kıyısında bulunan Locarno tüm yıl boyunca bol meyve veren portakal ve muz ağaçları, palmiyeler ve çiçeklerle kaplıdır.

Lugano

Ticino’nun ilk şehri olan Lugano’nun evleri iki dağın arasındaki vadiden gölün kıyısına doğru uzanır. Kıyıları ağaçlarla kaplı olan gölde yatlar ve tekneler sürekli hareket halindedir. Sevimli köyler, göl kenarındaki dik kayalıkların uçlarına kadar yayılmıştır.

Cenevre

Cenevre İsviçre’nin Zürih’ten sonraki ikinci büyük şehri ve aynı anda küçük kantonun başkentidir. Kent, yalnızca Fransa sınırında yer almasından ötürü değil, aynı zamanda birçok uluslararası örgüt ve Birleşmiş Milletler’in Avrupa’daki merkezine ev sahipliği yapmasından dolayı ülkenin diğer şehirlerinden daha kozmopolittir. Kent sakinleri de bir o kadar çeşitlidir, nüfusun % 40’ını yabancı uyruklular oluşturur.

Lozan

Vaud kantonunun başkenti ve Uluslararası Olimpiyat Komitesi’nin merkezi olan Lozan’da her zaman bir etkinlik vardır. Kozmopolit şehir bale gösterileri, klasik müzik ve caz konserleri, opera, tiyatro, sinema ve panayırlarıyla pek çok ziyaretçiyi kendine çeker.

[@Supertramp]

Çok güzel paylaşım olmuş , İsviçre de güzelmiş

[@Subutay]

Şu an çok fazla vaktim olmadığından konuyu inceleyemiyorum. Öncelikle emeklerin için teşekkür etmek ve konuyu takip edebilmek adına cevap yazıyorum.

[@Yorgun Yürek]

Bu adamlar ne ara araştırmalardan başlarını kaldırıpta bu kadar güzel şehir yapmışlar pes

Çok güzel bir konu olmuş emeğinize sağlık.

[@Canan]

İsviçre'ye yakın bir yerde yaşadık bir müddet. Bazı yerlerini gördüm güzeldir, yemyeşildir. Dağları, ovaları bizim Karadeniz'imizi andırır.

Güzel bir konu oluşturmuşsun Efruz, ellerine sağlık teşekkürler...

[@Tntcool]

Kartpostal gibi bir ülke. Yaşamanın estetiğini yansıtan kareler. Ellerine sağlık Efruz...

İşte bu da huzurun simgesi fotoğraf: