Forum Gerçek

AnasayfaForumları Okundu Kabul Et Bugünkü Mesajlar
Geri git   Forum Gerçek > Türkiye ve Dünyadan Haberler > Ülkemiz ve Dünya Gündemi > Diğer Köşe Yazıları

Diğer Köşe Yazıları Ülkemiz Yazarlarının Ulusal Basında Yazdıkları Köşe Yazıları ve Bizlerin Yorumları


Yeni Konu aç  Cevapla
 
Seçenekler
Eski 03.09.2019, 16:14   #1
Çevrimiçi
Canan
Çiçekci kız

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş'ın Arkasında Kim Var

Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş'ın Arkasında Kim Var

Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş'ın, bu tarihsel mücadelede yeri neresi? “Keşke Yunan galip gelseydi” diyenlerle aynı safta olması bunun yanıtıdır!

Mesele kişisel değil…
Ya, 11 Nisan 1920'den yanasın.
Ya da, 23 Nisan 1920'den yanasın.
Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş'ın camilere gönderttiği 30Ağustos Cuma hutbesinde Atatürk adını silmesinin; Trabzon'da camiye asılan Atatürk ve Türk Bayrağını kaldırtmak istemesinin tarihsel bağı var…
Bugün adı “Ali Erbaş” olabilir; dün adı “Dürrizade Abdullah” idi.
Bugün makamı “Diyanet İşleri Başkanlığı” olabilir; dün makamı “Şeyhülislamlık” idi.
Anımsayınız:
Osmanlı, savaştan yenik çıktı. İngilizler, Fransızlar, İtalyanlar ve Yunanlar Anadolu'yu paylaşmaya başladı. İstanbul bile işgal altındaydı. Aydınlar Malta'ya sürüldü.
Halk işgalcilere direnmek için Anadolu'da birbirinden kopuk “Müdafaa-i Hukuk- Milliye Cemiyetleri” ve “Redd-i İlhak Cemiyetleri” kurmaya başladı. “Milli Kongreler” düzenlendi.
Mustafa Kemal, Samsun'a çıktı. Hedef, dağınık yerel milisleri toplayıp kurmay karargâh oluşturmaktı…
Osmanlı Sarayı, Mustafa Kemal'in yaptıklarından rahatsız oldu; geri çağırdı. Mustafa Kemal karara uymayınca görevden alındı. Hakkında tutuklama emri çıkarıldı.
Biliyordu ki Mustafa Kemal, zaferin büyüklüğü, mücadelenin zorluğuyla ölçülür…
Osmanlı Sarayı bu kez halkı uyarmak için Anadolu'ya şehzadeler başkanlığında Heyet-i Nasiha (Nasihat Heyeti) gönderdi; “barışı tehlikeye sokacak hareketlere kalkışmayın!”
Keza. Devreye Şeyhülislamı soktular:

ÖLÜM FERMANI

Tarih: 11 Nisan 1920.

Şeyhülislam Dürrizade Abdullah fetva yayınladı:
– “Dünya düzeninin nedeni olan İslâm Halifesi (Yüce Allah, onun hilâfetini kıyamet gününe kadar sürdürsün) Hazretlerinin yönetimi altında bulunan İslâm beldelerinde bazı kötü kişiler, aralarında birleşip ve kendilerine başkanlar seçerek Padişah'ın bağlı uyruklarını hileler ve yalanlar ile kandırmaya ve yoldan çıkarmaya, Padişah'ın yüksek emirleri olmadan halktan asker toplamaya kalkışıp (…) yüksek halifelik makamına ihanet suretiyle Padişaha başkaldırmakla, (…) Kuran ayeti gereğince katledilmeleri ve gerekirse kitle halinde öldürülmeleri yasal ve zorunlu olur mu? Sorusunun yanıtı: Gerçeği Allah bilir ki, olur. (…)
Bu suretle halifenin askerlerinden olup da eşkıyaları katledenler gazi ve eşkıyalar tarafından katlolunanlar şehit ve günahlarının bağışlanması için Hz. Peygamberin aracılığına nail olurlar mı? Sorusunun yanıtı: Gerçeği Allah bilir ki, olur… ”
Şeyhülislam, Mustafa Kemal için “katli vaciptir” diyordu.
Başta İngilizler işgal güçleri fetvayı ülkenin dört bir yanına dağıttı.
Ardından…
Mustafa Kemal'a karşı Anzavur, Şeyh Eşref, Düzce, Yozgat, Zile, Delibaş, Bozkır, Konya, Beypazarı, Koçkiri ayaklanmalar çıkarıldı.
Bitmedi.
Nemrud Mustafa başkanlığındaki Divan-ı Harb-i Örfî, Mustafa Kemal hakkında idam kararı verdi…
Osmanlı Sarayı “Kuvve-i İnzibatiye” adında silahlarını işgalci İngilizlerin verdiği “hilafet ordusu” oluşturup Mustafa Kemal'in üzerine gönderdi.
Tüm bu baskılara/ölüm fermanlarına rağmen Mustafa Kemal'in kavgası bitmedi, bitmeyecekti… 23 Nisan 1920'de Büyük Millet Meclisi'ni açtı; “egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” diyen…

ALDATILDIK, UYANDIRIN BİZİ

Padişah Vahdettin'e rağmen…
Sadrazam Damat Ferit Paşa'ya rağmen…
Şeyhülislam Dürrizade Abdullah'a rağmen…
Liberal-dinci ittifak partisi Hürriyet ve İtilaf Fırkasına rağmen…
Ali Kemal, Sait Molla gibi gazetecilere rağmen…
Mustafa Kemal başardı.
Soru şudur:
Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş'ın, bu tarihsel mücadelede yeri neresi?
“Keşke Yunan galip gelseydi” diyenlerle aynı safta olması bunun yanıtıdır!
Herkes safını seçmelidir:
Ya Dürrizade safındasın, ya da Mustafa Kemal…
Ya Ali Erbaş safındasın, ya da Atatürk…
Biliyoruz ki:
Dürrizade Abdullah 5 Nisan 1920'de göreve başladı; eline fetvayı tutuşturdular.
Perde arkasında Vahdettin ile Damat Ferit vardı. Kuklaların ipini tutan ise İngilizler idi!
Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş'ın arkasında kim var?
Bu kavga yüz yıllıktır.

Ne yazdı Nazım Hikmet:

“Şehitler, Kuvâyi Milliye şehitleri,
mezardan çıkmanın vaktidir!
Şehitler, Kuvâyi Milliye şehitleri,
Sakarya'da, İnönü'nde, Afyon'dakiler
Dumlupınar'dakiler de elbet
ve de Aydın'da, Antep'te vurulup düşenler,
siz toprak altında ulu köklerimizsiniz
yatarsınız al kanlar içinde.
Şehitler, Kuvâyi Milliye şehitleri,
siz toprak altında derin uykudayken
düşmanı çağırdılar,
satıldık, uyanın!
Biz toprak üstünde derin uykulardayız,
kalkıp uyandırın bizi!
uyandırın bizi.
Şehitler, Kuvâyi Milliye şehitleri,
mezardan çıkmanın vaktidir!”




__________________
  Alıntı ile Cevapla
4 Üyemiz Canan'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 03.09.2019, 23:25   #2
Çevrimdışı
Rosebud
Müdavim

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş'ın Arkasında Kim Var

Mursi - İhvan-ı Müslim
__________________

TEARS AND SOUVENIRS

  Alıntı ile Cevapla
2 Üyemiz Rosebud'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 04.09.2019, 00:24   #3
Çevrimdışı
Kel ali
Gerçek Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş'ın Arkasında Kim Var


Hakan Aksay
aksayhakan@gmail.com

23 Mayıs 2015

Ve bir cuma günü ‘alem’in önünde ‘ibret’ ile Mercedes’i aldı
'İbret-i alem' diyerek Cumhurbaşkanı'nı kızdıran Görmez, zırhlı Mercedes hediyesini almaya mecbur oldu

Çok kızmıştı Mehmet Görmez.

Çok incinmişti.

Ve kararını vermişti.

Artık susmak istemiyordu.

Kızgınlığını dile getirecek kısa ve etkili bir anlatım arıyordu.

Sonunda buldu:

“İbret-i alem için iade edeceğim” diyecekti.

“İbret-i alem için”...

Sıkı bir laftı valla...

Yani tabii “anlayana”...

“Ben bunu böyle derim, utananlar utanır” diye düşünerek kendini yatıştırdı.

Ertesi gün Diyanet İşleri Başkanı olarak Habertürk TV’de sorulara cevap verirken beklediği an geldi.

Nefesini ayarladı.

Şiddete kaçmamaya dikkat ederek ama cümlenin ağırlığını vurgulamaya da özen göstererek “bütün Türkiye’ye” söyledi söyleyeceğini:

“Algı operasyonu ile beni itibarsızlaştırmaya karar vermişler. Ben bir gün bile o araca binmedim. Bu sarık leke kabul etmez. İbret-i alem için o aracı iade edeceğim.”

* * *



Stüdyoyu terk ederken kendini kuş gibi hafif hissediyordu ama...

Bu duygu uzun sürmeyecekti.

Çünkü söylediği cümle, sandığından çok daha ağırdı.

Arapça, İngilizce ve Türkçe biliyordu.

Ama işte...

Bela bir dildi bu Türkçe...

O “ibret-i alem için” derken “O kadar konuştunuz, 1 trilyonluk araç falan diye! Utanın şimdi! Herkesin önünde onu iade ediyorum” demek istiyordu.

“Âlem” ve “ibret” kelimelerinin bu duruma çok iyi uyduğunu düşünüyordu.

“Âlem”, malum, dünya, her yer, herkes gibi bir şeydi.

“İbret” deyince de herkese ders verilmesini anlıyordu.

Ama işte olmuyordu...

“İbret-i alem için” o anlama gelmiyordu.

Onun anlamı “başkalarına (da) örnek olsun” gibi bir şeydi kiiii...

Bu çok tersti...

Tersten de öte, talihsizdi, hatta tehlikeliydi.

Yani kötü niyetli birileri “Ben Mercedes’imi iade ediyorum, başkaları da beni örnek alsın...” anlamını çıkarabilirdi maazallah...

Tabii “iade edilecek bir şeyleri olanlar” deyince deee...

* * *

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan çok sinirlendi duyunca.

Küplere bindi.

Sonra özü sözü bir politikacı olarak bunu halkla paylaşmaya karar verdi.

“Benim haberim olsaydı ‘ne yapıyorsun Mehmet Hocam’ derdim. Buna izin vermezdim.”

Ardından seçim döneminde söylememesi gereken sözler çıktı ağzından:

“Sen niye satıyorsun O Mercedes’i? Senin bineceğin Mercedes’in fiyatı ne ya?”

Ve devam etti:

“İddia ettikleri gibi 1 milyon olması için zırhlı olması lazım. O tür Mercedes’lerin fiyatı 300-320 bin lira. O tür araçlara artık herkes biniyor.”

Cumhurbaşkanı’nın tepkisi Mehmet Bey’e de gitti. Hem de çok “sıkı” biçimde.

Mehmet Bey’in morali öyle bir bozuldu ki...

Arabayı iade kararı almadan önceki “bozuk morali” şimdi “bayramlık ruh hali” gibi geliyordu ona.

Sıkıştı kaldı adam.

Bir yanda söylediği söz ve sözü duyan “âlem”...

Öbür yanda “ibret” kelimesine istemeden hedef yapıverdiği Erdoğan...

O ki Mehmet Bey’e işini, görevlerini, milyarlık bütçelerini verir...

Gel de çık işin içinden.

* * *



Televizyonlar, gazeteler ha bire duyurup duruyordu:

“Cumhurbaşkanı’ndan Diyanet İşleri Başkanı’na jest!”

Jestmiş!..

Erdoğan “yarın sürprizi açıklayacağım” demişti.

Sürprizmiş!..

Hatta ertesi gün de beklenmedi “hayırlı haber” için.

Yeni Mercedes hazırdı, hem de zırhlı (fiyatı 1 milyon olanlardan hani)...

Ne yapacaktı şimdi Mehmet Hoca?

Şimdi mesela, cesaretini toplayıp dese ki Cumhurbaşkanı’na:

“Efendim, size saygım büyüktür, ama ben bu aracı alamam.”

“Ne dedin ne dediiiin!..”

Yok yok, bu olmazdı.

Ya şöyle deseydi:

“Efendim, yeni söylentilere yol açmamak için bir süre beklesek? Yani alt tarafı 4 Mayıs’ta iade edeceğim demiştim. Bari 1-2 ay geçse?..”

“Bana bak, Mehmet Hoca!..”

I-ıh, olacak gibi değildi.

* * *

Sevemedi gitti Mehmet Bey şu Mercedes’i.

Zırhlısını da zırhsızını da.

Allah’ın cezası Mercedes ya...

Gerçi kendisi “bir gün bile binmedim” demişti ama...

Cumhurbaşkanı gerçeği pat diye söyleyivermişti herkese (acaba kasten mi açıklamıştı?):

“Sosyal medyada sarığının üzerine Mercedes resmi iliştirildiğini görünce arabayı durdurmuş. Evine yürüyerek gitmiş.”

Ooof, offf!

Yapacak bir şey yok.

Her şeyi kaybedecek değil ya!

Mecburen Mercedes’i de alacak...

Hem zaten hediye...

Cumhurbaşkanı’nın hediyesi...

Ayrıca mübarek cuma günü veriliyor.

İyi güzel de...

İşin tatsız tarafı...

Dediklerine göre, Erdoğan’ın en son böyle bir hediye verdiği kişi...

Savcı Zekeriya Öz’müş...

@AksayHakan

https://t24.com.tr/yazarlar/hakan-ak...esi-aldi,11944
  Alıntı ile Cevapla
3 Üyemiz Kel ali'in Mesajına Teşekkür Etti.
Cevapla

Bu Sayfayı Paylaşabilirsiniz

Etiketler
arkasında, başkanı, diyanet, erbaşın, işleri, İşleri


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hızlı Erişim


WEZ Format +3. Şuan Saat: 16:14.


Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2023, Jelsoft Enterprises Ltd.
Önemli Uyarı
www.forumgercek.com binlerce kişinin paylaşım ve yorum yaptığı bir forum sitesidir. Kullanıcıların paylaşımları ve yorumları onaydan geçmeden hemen yayınlanmaktadır. Paylaşım ve yorumlardan doğabilecek bütün sorumluluk kullanıcıya aittir. Forumumuzda T.C. yasalarına aykırı ve telif hakkı içeren bir paylaşımın yapıldığına rastladıysanız, lütfen bizi bu konuda bilgilendiriniz. Bildiriniz incelenerek, 48 saat içerisinde gereken yapılacaktır. Bildirinizi BURADAN yapabilirsiniz.