Forum Gerçek

AnasayfaForumları Okundu Kabul Et Bugünkü Mesajlar
Geri git   Forum Gerçek > Müzik > Türkülerimizin Hikayesi

Türkülerimizin Hikayesi Türkülerimizin hikayesi, sözleri


Yeni Konu aç  Cevapla
 
Seçenekler
Eski 02.01.2016, 15:11   #1
Çevrimdışı
Mediter
Uzman Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Devrent Deresini Duman Bürüdü Türküsünün Hikayesi

Denizli yöresinde, Dervent Deresi Türküsü'ne ait iki farklı öykü anlatılır. Öykülerden ilki Ay Deresi Türküsü'nün öyküsünü çağrıştırır.

(Birinci Öykü)

Devrent Deresini Duman Bürüdü Türküsü (1)

Derbent deresine duman bürüdü
Yedi deve ile Musa'm yürüdü
Musa'mın ciğeri mosmor oldu çürüdü
Derbent dereleri dar geldi bana
Vadesiz ölümler zor geldi bana

Devrent deresine çıvgınlar esti
Elimi kolumu poyrazlar kesti
Feleğin bizleri ne imiş kastı
Derbent dereleri dar geldi bize
Vadesiz ölümler zor geldi bize

Derbent deresinden bizde geçelim
Sılaya varmaya yollar açalım
Deve kirasından biz vazgeçelim
Yıkıldı develerim kaldıramadım
Tutuldu dillerim söyleyemedim

Derbent deresine üç yiğit buydu
Musa'mın gözünü kargalar oydu
Musa'mın öldüğünü anası duydu
Ağlasın ağlasın anam ağlasın
Tülü mayaları Dudu bağlasın

Derbent deresinde develer katar
Musa'mın ölüsü çaylarda yatar
Kulanın yolcusu gel bizi kurtar
Derbent dereleri dar geldi bize
Vadesiz ölümler zor geldi bize

Devrent deresinde kar yine bastı
Sağımdan solumdan tufanlar esti
Sılada yavuklum umudu kesti
Devrent dereleri dar geldi bana
Vadesiz ölümler zor geldi bana

Değirmene vardım yükümü yıktım
Kaldırdım kafamı havaya baktım
Ben bu tatlı canı ucuza sattım
Kudretten karadır Musa'mın kaşı
Her daim böyledir feleğin işi



HİKAYESİ

Yöresi : DENİZLİ
Türküye konu olan bu olay, 12 Şubat 1933 yılında bugünkü, Buldan-Derbent Barajı'nın dolgusu yapılan Derbent Deresi denilen yerde meydana gelmiştir.
Malum, 1933 yılında Türkiye’de her bölgeye araba, tren gibi ulaşım araçları henüz yeterince girmemişti. O yıllarda Buldan’ın Derbent Köyü , Alaşehir ve Sarıgöl taraflarından gelip, Sarayköy ve Denizli taraflarına geçmekte olan kervancıların uğrak yeriydi.
Kervanlar Derbent Boğazını görmeden geçemezlerdi. Zaten en kısa ve tek geçit burasıydı.
12, 13 Şubat tarihlerinden önce, Denizli’nin Gölemezli Köyü'nden Deveci (Kervancı başı) Kuru Ali’nin Musa adındaki kişi, Meneviş’in Veli ve Süleyman’ı da yanına alarak, Sarayköy’den develerine buğday ve arpa yükleyip, Sarıgöl’de satmak için yola çıkarlar. Yüklerini Sarıgöl’de boşaltıp sattıktan sonra tekrar aynı yoldan Sarayköy’e doğru hareket ederler. Mevsim kış, karlı-fırtınalı, tipili bir gün...
Kervancılar tam Derbent Deresi denen yere gelmeden, önceleri Buldan ilçesine bağlı, sonra Sarıgöl’e bağlanan Baharlar köylüleri ile karşılaşırlar.
Köylüler kervancılara, “Kar çok yağıyor, Derbent boğazından geçemezsiniz” diyerek döndürmek isterler.
Onlarda “Bir şey olmaz gideriz” deyip yola devam ederler. Derbent boğazına yaklaştıklarında kar, boran, tipi şiddetini artırır. Develerin ayakları tutmaz, kaymaya başlarlar. Köylülerin aklına gelen devecilerin başlarına gelir ve develerle birlikte uçuruma yuvarlanırlar. Musa, Veli ve Süleyman önce develerini, sonra da kendilerini kurtarmak isterlerken vakit bir hayli geçmiş gece olmuştur. Kar ve tipiden, soğuktan korunacak yer bulamayıp. Develerini de kurtaramadan soğuktan donup ölmüşlerdir.
Olayın ertesi günü oradan geçmekte olan Kula’lı ayakkabı yolcusu uzaktan bunları görür. Derbent Köyü’ne haber verir. Köye 4-5 km. uzaklıkta bulunan Derbent Boğazı’na gelen köylüler küreklerle karları aça aça cesetleri bulurlar. Devenin birisinin ayağı kırılmış diğerleri ise sağlamdır. Musa , Veli ve Süleyman ise ölmüştür.
Kervancıların cesetleri önce Derbent Köyü’ne götürülür. Kimlikleri Gölemezli köyünden oldukları iyice anlaşılınca, köylerine götürülerek cesetleri ailelerine teslim ederler.
Bu acı olay üzerine Denizli Buldan ilçesine bağlı Derbent Köyü'nden Ayşe ve Fatı adlı kişiler hemen bir ağıt yakarlar. Bu ağıtın sözleri de dilden dile , telden tele gezip dolaştıkça, halk arasında yaygınlaşır.

NOT : Türkü’de geçen Derbent ve Devrent aynı yerdir. Esas olarak adı Derbent olan bölge, Türkü repertuara geçirilirken Devrent olarak verildiği için, günümüzde her iki şekilde de söylenmektedir.

ALINTI

__________________
  Alıntı ile Cevapla
4 Üyemiz Mediter'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 02.01.2016, 15:14   #2
Çevrimdışı
Mediter
Uzman Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Devrent Deresini Duman Bürüdü Türküsünün Hikayesi

Devrent Deresini Duman Bürüdü Türküsü (2)


Dervent Deresi'ni duman bürüdü,
Dumanın içinde Dudu'm yürüdü,
Kaldır Dudu'm kollarını göster yüzünü,
Dudu'mun yollarında kıydım canımı.
Kaymakçı kahvesinde masa kuruldu,
Masanın başında Süleyman vuruldu,
Saatine varmadan Ödemiş'e duyuldu,
Kaldır Dudu'm kollarını, göster boyunu,
Dudu'mun yollarında kıydım canımı.



HİKAYESİ

Bir tek Dervent Deresi'ni mu duman bürümüş ki? Kara bulutlar dolaşıyor yurdun birçok yeninde. Fransızlar Adana'da, Antep'te, Mersin'de cirit atarken, Yunan Ege'yi parsellemiş. İngiliz'in, Alman'ın hesapları daha başka. Sözün kısası, sömürgeciler, pay etmiş yurdumuzu. Buna razı olmayanlar, yer yer çeteler kurmuş, kimi dağa çıkmış, kimi ovada vuruşuyor. Baştakiler derseniz, danışıklı zaten, sen bana ilişme, ben sana.

Devir cumhuriyet öncesi. Ege dağları da çatal yüreklerle dolu. Yurdun işgaline gönlü razı olmayanlar, efeler, zeybekler, kızanlarını toplayıp çıkmış dağa. Bir yandan düşmanla savaşıyor, öte yandan onlara yardım edenlerle. Toz duman, dost düşmana karışmış.
Bir yanda gerçek yurtseverler, canını dişine takmış yurdunu savunanlar; öte yandan işgalciler ve onların şakşakçıları. Bir de çapulcular var. Fırsatı ganimet bilip, soygun için, yol kesmek, ırza geçmek için dağlara çıkan var. Böylesine toz dumana karışık. Kimin ne olduğu belli değil.
Kendine "Efe" diyen çıkıyor dağa. Vuruyor, kırıyor, yol kesiyor, bel kesiyor. Salıyor adamlarını aşağı ünlü bir efenin adını verip, para istiyor, mal istiyor. En çok da bunlar uğraştırıyor çeteleri. Bir tek yol, bel kesmekle kalmıyor bunlar, bir de düşmana ihbarcılık, şakşakçılık yapıyorlar. Sözün kısası, Ege dağları kaçak dolu. Kanlıkısık'ta çakırcalı, Kahrat,'ta Gökçen Efe, Bozdağ'da Avcı, Aydın dağlarında Poslu Efe tirim tirim titretiyor yöreyi. Olandan alıp, olmayana dağıtıyor bunlar.

Bunların arasında bir de Gavur Ali var. O da kendine Efe dedirtenlerden. Ama işbirlikçi. İşgalcilerin adamı. Yol kesen cinsinden. Türkümüze konu olan olayın bir ayağı işte bu Ali.. Namı diğer Gavur Ali.
Ödemiş'in Kaymaklı köyünden Gavur Ali... Varsıl bir ailenin oğlu. Bir de kızkardeşi var Ali'nin. Güzelliği dillerde. Boylu, poslu endamlı bir kız Ayşe. Köyde kimse adıyla çağırmıyor Ayşe'yi, tatlı dili nedeniyle herkes "Dudu" diyor Ayşe'ye. Dudu aşağı, Dudu yukarı.

Bu türkünün öyküsünü anlatanlar, aynı köyden Süleyman'dan söz ettiler. Türkünün kahramanının adı Süleyman onlara göre. Ne ki türküyü okuyanlardan kimi "Musa" olarak okuyor.
Kimi yazılı kaynaklarda da "Edepli" olarak geçiyor kahramanın adı. Kitabın girişinde de açıkladığımız gibi, televizyon programı için türküde geçen adın Süleyman olduğunu saptadıkları için biz de öykümüzü Süleyman üstüne kurduk. Türkünün de Süleyman adının geçenini seçtik. Elimize geçen "Musa"lı notayı da kitabın sonuna ekledik. Aslında bu durum ilk kez bu türküyle çıkmıyordu karşımıza. Ne ki, bu türkü birkaç isimle ama aynı ezgiyle okunduğu için, daha göze batıyordu.

Bunları açıkladıktan sonra, dönelim öykümüze.
Ödemiş'in Kaymaklı köyünden Süleyman. Aynı köyden Dudu'ya tutkun.
Ne ki Süleyman, çok türkümüzün öyküsünde olduğu gibi, Dudu'ya göre daha yoksul.
Ama gönül bu! Bir de şu var ki, kimseye de eyvallahı yok. Bir tek Dudu'ya boynu eyik. Dudu'ya bağlı. Arada bir gizlice buluşup söyleşiyorlar. Yol yordam arıyorlar. "Babam keçi inatlıdır. Bir kere yok dedi mi, he dedirtemezsin. Nuh der Peygamber demez. Ali abim dersen, gavurun teki. Kendini düşünür. Bizi dileyimizce başgöz etmez bunlar. En iyisi kaçıp gidelim. Abim zaten dağda. Araya zaman girince hepsi yumuşar. Birkaç ay başka yerlerde kalırız sonra da, onların gönlü olur. Döner geliriz köye" diyor Dudu.
Süleyman dünden hazır. Tek kaygısı Gavur Ali'nin kini. "Ali kinlidir. Dağa çıkalı burnu daha da büyüdü. Rahat komaz. İz sürüp ayırır bizi" diyor bir yandan; öte yandan da başka çıkar yolumuz yok. Kaçacağız. Kinleri bitene kadar görünmeyiz. Yarına hazır ol Dudu'm. Yarından tezi yok gidelim."
Varıp anasına da açıyor durumu Süleyman. "Böyleyken böyle. Yarın gece Dudu'yu alıp gidiyorum ben. Bu işin başka oluru yok. Dudu da böyle istiyor. Anası basası karaçalı. Aradan çekilmiyorlar. Görsünler el mi yaman, bey mi?"

Anası karşı duruyor.
"Aman oğul, onların şerrini üstümüze çekme. Ali "gavur" adını boşa almadı. Elin gavuruyla bir olup, bizim efeleri ele veriyor. Gaddar adamdır Gavur Ali. Deve kinlidir üstelik. Vazgeç oğul. Biraz daha sabret. Belki taş yürekleri yumuşar. Gün doğmadan neler doğar. Bakarsın efeler haller Gavur Ali'yi. Ali giderse belleri kırılır. Rıza gösterir anası babası."

Şunu diyor, bunu diyor. Ama Süleyman duymuyor. "Dudu'yu yarın gece kaçıracağım. Bu işin bekleri yok. Nerden inceyse orda kırılsın".
Ne desin anası. Gözünün nuru, evinin direği bir oğul.
"Kendini iyi kolla. Bu gavur hınzırı şeytanla çomak oynar. İyi de iz sürer. Faka bastırmasın seni. Tuzağa düşme. Al, uzaklara götür Dudu'yu. Bizi de habersiz koma."
Gün aşıp akşam olunca, atını eğerleyip, heybesini terkisine atmış Süleyman. Gecenin karanlığında varıp beklemiş. Dudu'yu kavil yerinde. çok geçmeden Dudu gelmiş elinde bohçasıyla. Kuş gibi çarpıyor yüreği Dudu'nun. Tez elden boşçayı yerleştirmişler heybeye. Binmiş atın terkisine Dudu. Dehlemişler. Dervent Deresi'ne. çevirmiş başını atın. Vurmuş mahmuzları.

Sabaha yakın Ödemiş'i tutmuşlar. Varıp bir arkadaşının kapısını çalmış Süleyman. Zaten haberli arkadaşı. Bekliyorlar. Buyur etmişler içeri. Gereken izzet ikramı göstermişler.
Ertesi gün Dudu'nun evinde anlaşılmış mesele. Anasıbabası cin atında. "Vay gahbenin oğlu vay! Gidinin oğlu! Demek bunu yapacaktın bize. Alacağın olsun. Bunu yanına bırakırsak" diye haykırıyorlar.
Çok geçmeden de Gavur Ali iniyor köye. "Vay gahpe analı vay! Ulan şerefimizi beş paralık ettin be! Bunu kormuyum yanına. Beş mecitlik kurşun helal olsun sana. Gördüğüm yerde mıhlamasam da Gavur Ali demesinler. Benim bacımı kaçıracan ha! Alacağın olsun" deyip bangır bangır bağırıyor köy kahvesinde.

Şu da var ki, köylü içten içten seviniyor. "Oh oldu! Dinsizin hakkından, imansız gelir! İyi etti Süleyman. Oh etti! Burnu sürtsün azıcık gavurun. Anlasın dünyanın kaç bucak olduğunu" diyor.

Gavur Ali fellik fellik arıyor Süleyman'ı. Haber salmadığı yer kalmıyor. İzini sürüyor. Arıyor tarıyor boş. Süleyman'la Dudu kayıp. Aradan haftalar geçiyor, ııh! Aylara geçiyor. Yok. Bir haber çıkmıyor. Gavur Ali küplerde. Deliler gibi dönüyor ortalıkta. Bakıyor olacak gibi değil. İşin şeytanlığına kaçıyor:
"Canım ne var ki aramızda. İki gönül bir olup, karar vermişler. Kan davası mı var aramızda. Gençler. Bir hatadır yapmışlar. Gelsin el öpsünler barışalım. Et tırnaktan ayrılır mı? Ne de olsa eniştemiz sayılır. Herkes yanlış yapabilir" diye dedikodu salmış ortalığa.

Bu sözler varıp Süleyman'ın kulağına ulaşmış. Bir yandan yakalanmak korkusu, bir yandan arkadaşına fazla yük olma duygusu, zaten üzüyor Süleyman'ı. Köylüleri gelip Gavur Ali'nin yumuşadığını söyleyince seviniyor Süleyman. Tez elden hazırlığnı yapıyor. Dudu'ya da anlatıyor durumu:
"Ali'nin yüreği yumuşamış. Gelsin el öpsünler, barışalım diyesiymiş. Usandım gizlenmekten. Bitsin bu korku. Bu kaçış. Gider babanın, ananın elini öperiz. Üç emmi dayı da girer araya. Olur biter."

Dudu kararsız. Dudu korkulu:
"Sen onları bilmezsin. Deve kini vardır bizimkilerde. Şeytanlığına düşünüyorlar bu işi. Benim gönlüm razı değil. Ama sen bilirsin."
Sözün kısası, akşama doğru atlarına binip, koyulmuşlar yola. Dervent Deresini yatsıya doğru tutmuşlar. Dervent Deresi de dere. Dumanlı dere. Boranlı dere. Göz gözü görmüyor. Zor güç yol buluyorlar. Gecenin bir yarısında da Kaymaklı'ya ulaşıyorlar. Anası babası sarmaş dolaş Süleyman'ın. Süleyman'ı bırakıp Dudu'ya sarılıyorlar; onu bırakıp yine Süleyman'a sarılıyorlar.
Durumu sergiliyor baba. "Gavur Ali'nin gönlü oldu. Gelip el öpsünler dermiş. Babası anası da onun ağzına bakıyor. Sabah üçbeş büyük de bulalım, birlikte gidersiniz. Olur biter."

Sabahı zor etmiş Süleyman. Tez elden kalkıp kahveye inmiş. İnmiş ki büyüklerden birkaç kişi alıp, kayınbabasına gitsinler. Girip selam vermiş kahvedekinlere. Dostlarla sarmaş dolaş, hoşbeş. Demeye kalmadan, kahve kapısı bir tekmeyle açılmış. Gavur Ali hışınla girmiş içeri. Süleyman arkadaşlarıyla masada oturuyor. Doğruca Süleyman'a yürümüş Ali:
"Vay gahpe dölü vay. Vay ki düştün tuzağıma sonunda. Sen kim, benim bacımı kaçırmak kim? Benim şerefimle oynayacak adam mısın sen?" deyip, belinden beşlisini çıkarmış. Alnına çevirmiş namluyu. Süleyman ne olduğunu anlamaya fırsat kalmadan yıkılmış yere.
Kaymaklı kahvesi anababa günü. Masalar sandalyeler girmiş birbirine. Gavur Ali silahını kınına koyup, çıkmış dışarı. Dağ yolunu tutmuş yeniden.

Dudu haberi duyunca yerlere atmış kendini. Süleyman'ın anası babası deli divane. "Yediler oğlumu. Kalleşlikle yediler" deyip yerlerde sürünüyorlar.
Olay halkın diline başka yansıyor. Dervent Deresi'nden alıp, Kaymaklı kahvesine türküyle taşıyorlar olayı. Varıp varıp günümüze de türküyle ulaşıyor.


Kaynak:
Yaşar Özürküt
Öyküleriyle Türküler 3
İstanbul, 2002

Dervent Deresi Türküsü farklı sözlerle de söylenir;
Devrent Deresi'ne Duman Bürüdü Of Of,Yedi deveyinen Musa’m Yürüdü.Musa’mın Ciğeri Mosmor Oldu Çürüdü Of Of.Ağlasın Ağlasın Anam Ağlasın,Tülü Mayaları Dudu Bağlasın.

Devrent Deresine Çıvgınlar Esti Of Of.Elimi Kolumu Poyrazlar Kesti.Feleğin Bizlere Böyle Mi Kasti Of Of.Devrent Deresi De Dar Geldi Bana,Vadesiz Ölümler Zor Geldi Bana.ALINTI


__________________
  Alıntı ile Cevapla
4 Üyemiz Mediter'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 02.01.2016, 15:33   #3
Çevrimdışı
Gülümsün
Yönetici

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Devrent Deresini Duman Bürüdü Türküsünün Hikayesi

Anlamlı bir o kadar da hüzünlü bir hikayesi var. Paylaşım için teşekkürler Mediter. Ellerine sağlık.
__________________
  Alıntı ile Cevapla
3 Üyemiz Gülümsün'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 06.01.2016, 22:03   #4
Çevrimdışı
Ekin
Başına Buyruk

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Devrent Deresini Duman Bürüdü Türküsünün Hikayesi

Aslen Kütahyalıyım. Ben çocukken bu türkü bizim köye ait sanırdım. Bir dere var bizim köyde. Ve o derede bir aile yok olmuş. Vurulmuşlar. Biz çocukken hikaye anlatılır ve bu türkü söylenirdi. Çocukluk işte türküyü o kadar çok dinledim ki o öldürülenler için yazıldı sanmışım.

Büyüdüm öğrendim bize ait olmadığını ama yinede hep canım acır bu türküyü dinlerken.

Çok güzel bir konu oldu Mediter. Çok teşekkürler. Emeklerine sağlık Mediter
__________________
  Alıntı ile Cevapla
Ekin'in Mesajına Teşekkür Etti
Cevapla

Bu Sayfayı Paylaşabilirsiniz

Etiketler
bürüdü, deresini, devrent, duman, hikayesi, türküsünün


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hızlı Erişim


WEZ Format +3. Şuan Saat: 02:55.


Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Önemli Uyarı
www.forumgercek.com binlerce kişinin paylaşım ve yorum yaptığı bir forum sitesidir. Kullanıcıların paylaşımları ve yorumları onaydan geçmeden hemen yayınlanmaktadır. Paylaşım ve yorumlardan doğabilecek bütün sorumluluk kullanıcıya aittir. Forumumuzda T.C. yasalarına aykırı ve telif hakkı içeren bir paylaşımın yapıldığına rastladıysanız, lütfen bizi bu konuda bilgilendiriniz. Bildiriniz incelenerek, 48 saat içerisinde gereken yapılacaktır. Bildirinizi BURADAN yapabilirsiniz.