De facto dedikleri bu olsa gerek

[@Mustafa Akten]

DE FACTO DEDİKLERİ BU OLSA GEREK

Yapılan protestolar, kitlesel halk hareketleri, açılan pankartlar, yurtseverlere özgürlük çağrıları, hatta bilfiil tutsak olanların mahkeme salonlarında yaptıkları zehir zemberek konuşmalar ve savunmaların hiç biri Silivri Guantanamosunda tutsak olanların tutsaklığına son vermeyecek dedik, aksine hukuk adına hukuksuzluk, kanun adına kanunsuzluk katmerli olarak ve artarak devam edecektir dedik ve 21.09.2012 tarihinde Balyoz adıyla görülen davada güya yargılanan, hukuk ilkelerinin olmadığı, hukuki olmayan, buram buram siyasi bir düşüncenin uzantısı bir heyet olduklarını, hukuka azıcık aklı erenlerin gördüğü takip ettiği güya yargılama sonucunda, TSK mahkûm edilmiştir.

Aynı davada güya yargılanan Özden Örnek paşa, güya iddianame denilen safsata manzumesi içinde 1500 adet tutarsızlıkları tespit etmiş dile getirmiş, keza diğer yargılananlar aleyh de delillerin delil olmadığını bari lehte delillerin dikkate alınarak dosyaya eklenmesi talepleri yanında avukatlarının tüm talep ve istekleri dikkate alınmadan ve avukatları duruşma salonunda müvekkillerinin yanında olmadan, bir hukuk mahkemesi değil siyasi bir düşüncenin uzantısı hüviyetindeki güya mahkeme tarafından 300 üzerinde yurtsever General, Amiral, Subay, Astsubay darbeye uğramışlardır.


Çünkü bu süreç böyle planlanmış ve içeride tutsak olanlarda bu minval üzere özgürlükleri biraz daha kısıtlanarak, üzerlerindeki psikolojik ve yaşamak zorunda bırakıldıkları fiziki ortam daha da kötüleştirilerek, haklarında hüküm kurmadan hükümsüz hükümlü muamelesine maruz bırakılarak yaşatılmaya çalışılmışlardır.

Bunları yazarken içimin ne kadar acıdığını tarif etmem mümkün değildir. Bu yurtseverleri şüphesiz yalnız bırakmayan, şartları elverdiğinde sürekli Silivri Guantanamosunda olan yurtseverlerin moral adına motivasyonları Balbay, Özkan vb yurtseverleri tüm komutanları daha güçlü kılmakta, yaşam sevinci aşılamakta idi.

Çeşitli davalar adı altında sürdürülen tutsaklık zulmü elbette bir gün bitecek, bu yurtseverler kaybetmedikleri şerefleri ile oradan çıkacak ve fakat yaşadıkları travmaların, bedenlerinde meydana gelen fizyolojik, biyolojik ve kimyasal bozulmalar ile duçar oldukları belki telafi edilemeyecek, kendilerinin ve ailelerinin ve sevenlerinin hayatından çalınan aylar yıllar ve bu aylar yıllar içinde kayıpları kendilerine verilemeyecektir.

İşte bu yurtseverlere verdirilen kayıpların hesabı elbette bu işe alet olanlardan, kendini mahkeme heyeti sananlardan bu işe vesile olan tüm siyasetçilerden başta Erdoğan olmak üzere herkesten bunların hesabı sorulacaktır kanaati benim içimde her zaman mahfuzdur..

14.01.2013
Mustafa AKTEN

[@aakinaksoy]

Türkiye'de 64 Hukuk fakültesi, 60 000 Hukuk fakültesi mezunu varmış.
Her ilimizde kocaman kocaman saraylar yapılmış. Adı Adalet Sarayları.
Sanırım Hukukun Üstünlüğü denilen kavram yalnızca sayıda olan üstünlük.
Bir en yüce Mahkemeyi düşünün ki; memlekette bu kadar hukukcu varken Başkanı hukukcu olmasın.

Keşke saray yerine Adalet Kulübeleri olsada, Hukuk adına Hukuksuzluk,
Adalet yerine Adaletsizlik yapılmasa.

Silivri'de, Hasdal'da, Mamak'da, Sincan'da; suçunu bile bilmeden (bence
yalnızca yurtlarını sevdikleri için) özgürlüklerini yitirmiş, psikolojik ve fiziksel işkenceler gören, buram buram hasret ile yoğrulan,çürüyen ve ölenlerin kendilerinin ve ailelerinin yaşamlarından çalınan yıllarının hesabı sorulacak bir gün.

[@CadII]

Hesap sorulur da, yaşamdan çalınan zamanlar, anlar geri gelir mi? Gecikmiş adalet, adalet midir? Yüreklerde kin ve nefret tohumları oluşmaması için çaba gösterilmemeli midir? İntikam duygularıyla yanıp tutuşulmalı mıdır? Ben gerçekten bilmiyorum bunların cevaplarını...

[@aakinaksoy]

Doğaldır ki geri getiremeyiz yaşayamadıklarını. Keşke geri getirebilme gibi bir gücümüz olabilseydi.
Ancak, o kahramanlar bizlerin adına oradalar. Özgürlük için, Demokrasi için, Çağdaşlık için, Cumhuriyetin getirileri için, Atatürk devrimleri için.
Aileleri de o acıları, hasretleri bizler için yaşıyorlar. Hemde tıka basa.

Tarih o kalın defterine tüm bunları not düşecektir. O asil insanlar da yaldızlarla o sayfalarda anılacak.
Yurdu için Çanakkale'de, Sakarya'da, İnönü'de, Dumlupınar'da çarpışan, seve seve ölüme koşan nice yiğitler gibi.
Kocaman yürekleri var onların. Onurları var. Dirençleri var. Bir o kadar da büyük aileleri var.

Onları çok seviyoruz.

[@Gece]

Orjinal Mesaj Sahibi CadII

Hesap sorulur da, yaşamdan çalınan zamanlar, anlar geri gelir mi? Gecikmiş adalet, adalet midir? Yüreklerde kin ve nefret tohumları oluşmaması için çaba gösterilmemeli midir? İntikam duygularıyla yanıp tutuşulmalı mıdır? Ben gerçekten bilmiyorum bunların cevaplarını...

Mustafa Balbay' ın Düşünüyorum O Halde sanığım:Zulümname
kitabının okuyorum...
Ve öyle üzülüyorum ki çalınan zamanlara...

Hak, hukuk , gak guk oldu Türkiye 'de...
Anca gideriz artık nereye gideceksek...
Geçmişler ola...

[@Gargoulle]

Orjinal Mesaj Sahibi aakinaksoy

Türkiye'de 64 Hukuk fakültesi, 60 000 Hukuk fakültesi mezunu varmış.
Her ilimizde kocaman kocaman saraylar yapılmış. Adı Adalet Sarayları.
Sanırım Hukukun Üstünlüğü denilen kavram yalnızca sayıda olan üstünlük.
Bir en yüce Mahkemeyi düşünün ki; memlekette bu kadar hukukcu varken Başkanı hukukcu olmasın.

Keşke saray yerine Adalet Kulübeleri olsada, Hukuk adına Hukuksuzluk,
Adalet yerine Adaletsizlik yapılmasa.

Silivri'de, Hasdal'da, Mamak'da, Sincan'da; suçunu bile bilmeden (bence
yalnızca yurtlarını sevdikleri için) özgürlüklerini yitirmiş, psikolojik ve fiziksel işkenceler gören, buram buram hasret ile yoğrulan,çürüyen ve ölenlerin kendilerinin ve ailelerinin yaşamlarından çalınan yıllarının hesabı sorulacak bir gün.

Bazı konulara bakış açımız farklı olabilir. Ama şu bir gerçek ki AKP daha önceden tepesinde sopa olarak gördüğü Mahkemeleri kendine göre yonttu ve şimdi eskiden kendisine saldıranlara karşı kullanıyor.

Özetle TR'de mahkemeler her zaman birilerinin elindeki sopa olmaktan öteye gitmedi. Şimdi AKP'nin devranı.... Yarın o sopa kimin elinde olur neler yapar bilemiyorum.