Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
|
Kuş Kuşlamak | Kartalla Avcılık
Kartalla Avcılık
Türkler’de av, yiğitliğin bir ölçüsü kabul edilir. Oğuz beyleri avlarda, doğan ve şahin gibi yırtıcı kuşları av için kullanıyorlar ve yaptıkları işe ‘kuş kuşlamak’ diyorlar. Dede Korkut’taki “Av avlamak - kuş kuşlamak” ifadeleri, Oğuz avcılığında yırtıcı kuşların da kullanıldığını gösteriyor.
Binlerce yıldır hiç değişmeyen kartalla av geleneği, bozkırın vazgeçilmez hayat tarzıdır. Kartalla avlanmak ihtiyaçtan ortaya çıkmış bir av şeklidir. Muhteşem uçsuz bucaksız Türk coğrafyasında, bozkırın ortasında yaşama mücadelesi sırasında insan, aklını kullanarak, gökyüzünün fatihi kartalı kendi emrine almayı bilmiştir.
Bütün Türk coğrafyasında büyük önem verilen kartal, Kazaklar için de o kadar kutsal bir kuştur ki, bağımsızlığın simgesine dönüşerek, Kazakistan bayrağındaki yerini almıştır. Günümüzün Türk dünyasında kartalla avcılık yapan ustalar; atalardan kalma bu geleneğe dört elle sarılıp, zamanın içinde kaybolmasına direniyor.
Tarihin derinliklerinden gelen bu kültürün yaşatılması gerekiyor. Kartalı kolda taşımak için elde yapılan manda derisinden çok kalın bir eldiven kullanılıyor. Atın üzerinde kartalı uzun mesafelere götürürken yorulmadan taşımak için de, ağaçtan yapılmış kol ile eğer arasına yerleştirilen bir destek bulunuyor. Kartala, dış dünyayla bağını kesen göz muhafazası gibi birçok ilginç alet gerekiyor. Yani, bu işin temelinde başlı başına bir kültür ve beceri bulunuyor.
Kazak Türkleri'nde Kartalla Avcılık
Avcı ve kartal, “bütünleşen ikili”dir. Kartallar yuvalarını çok sarp ve kayalık yerlere yapar. Yuvaya ulaşmak hem cesaret hem tecrübe isteyen bir iş. Çünkü, düşme riski ve kartalın saldırısına uğrama ihtimali var. Annenin, yuvayı kısa süreli terk etme zamanı, kaşla göz arasında yavru alınabilir. Yuvadan binbir zorlukla alınan yavru, sadece bir kişinin ilgilenmesiyle büyütülür. Çünkü, doğada beraber bütünleşecek bu ikili arasında bir bağ kurulması amaçlanır. Her gün etle beslenen yavru birkaç ay sonra uçmaya hazır hâle gelir. Sahibinden başkası için artık tehlikelidir. Kartalın ehlileşmesini engellemek için av olmadığı zamanlarda göz muhafazasıyla gözleri kapatılır. Kartalları, mart başından ağustos sonuna kadar geçirdikleri tüylerini yenileme döneminde ava çıkarmazlar. Av dönemi başlayınca, atın üzerindeki sahibinin kolunda keskin gözlerle etrafı takip altına alır. Bir av gözüne kestirince de hızlı bir çıkışla süzülerek, ıskalamadan pençeleriyle avını yakalar, kanatlarıyla avının üzerini örter. Bel ve boynundan yakalanmış olan av, beş on dakika sonra ölmüş olur. Bu arada, kartalı izleyen sahibi dörtnala kartala doğru hareket ederek, avını yemesine fırsat vermeden elinden alır. Ödül olarak da avdan taze bir parça et verilir kartala. Kartalların avladığı hayvanlar arasında kurt, tilki, tavşan gibi bozkırın sakinleri vardır. Avın, dönüşte ilk görene hediye edilmesi adettendir. Kazakistan’da her yıl kartal festivali yapılır. Ülkenin birçok şehrinden gelen kartal yetiştiricileri bu festivale katılarak hünerlerini gösterir.
Doç. Dr. Abdulvahap Kara, kartalla avcılığın, Türklerin en eski avlanma şekillerinden biri olduğunu ifade eder: “Altı bin yıllık tarihi geçmişe sahip olduğu söylenmekle birlikte, biz onun tarihi izini kaynaklarda 2-3 bin yıl eskilere kadar takip edebilmekteyiz. Arkeologlar bununla ilgili kaya resimlerini Kazakistan’ın “Tanbalı Taş” ve “Bayancürek” kaya resimleri arasında tespit etmiştir. Bunlarda, kartalla av avlayan avcıların resimleri bulunmaktadır.''
Kartalın Yakalanması: Kazak Türkçesinde, kartalı yakalayıp eğiten ve avda kullanan avcılara kuşbegi, yani kuşbeyi veya “burkitci” yani kartalcı derler. Genel olarak kuşbeyleri kartalı beş şekilde yakalayabilirler.
1. Doymuş kartalı yakalama: Yerde avını yakalayıp yemekte olan kartalın iyice doyması beklenir. Kartalın doyup uçmaya hazırlandığı sırada, hızlı bir atla üzerine sürülerek kartal yakalanır. Doyan kartal bazen uçmakta gecikir ve yakalanır. Ancak bazen de avcıdan önce davranarak uçup kurtulur.
2. Döğüştürerek yakalama: Ehlileşmiş kartal ile yabani kartal her zaman birbirine düşmandır. Havada uçan yabani kartal görüldüğünde, evcil kartal döğüşmesi için salıverilir. Iki kartal havada döğüşürler. Döğüşme esnasında iki kartal birbirlerine pencelerini batırarak sarmaş dolaş bir halde yere düşerler. Bu esnada yabani kartal yakalanır.
3. Ağla yakalama: Kartalların çok görüldüğü bölgeye ağla tuzak kurulur. Bunun için etrafı yere saplanmış sırıklar sayesinde ağla çevrilmiş u seklindeki yere canlı veya derisi doldurulmuş tavşan veya tilki yem olarak konur. Havadan bu yemi gören kartal almak için son sürat süzülür, dalış yaptığında ağa takılır. Böylece kartal yakalanır.
4. Yuvadan yavru alma: Kartallar genellikle dağlık arazilerde sarp kayalıkların girintilerine yuva yaparak yavrularlar. Boyle yuvalara kayaların üst kısmından ip sarkıtılarak inilir ve yavru alınır. Ancak bu çok tehlikeli bir yakalama şeklidir. Ana kartal genelde yuvası belli olmasın diye sabahın erken saatlerinde yuvadan ayrılır ve akşama doğru geri gelir. Yavrusunun alınmak üzere olduğu anda yuvaya dönerse, avcı için çok büyük tehlike yaratır. Bu durumda, kartalın saldırısından korunmak için avcılar yanlarında kalkana benzer bir korunma aracı da taşırlar.
5. Kapanla yakalama: Kartallar kapanla da yakalanır. Ancak çoğunlukla hayvanın ayağı yaralandığı veya kırıldığı için bu yol tercih edilmez.
Kartalın evcilleştirilmesi:
Kuşbeyleri, yavru iken yakalanıp eğitilen kartallara “kolbala” yani elde büyütülen kartal ve yetişkin iken yakalanıp eğitilen kartala ise “tuz kartalı” yani doğa kartalı derler. Doğa kartalını eğitmek, yavru iken yakalanıp elde büyütülen kartalı eğitmekten daha zordur.
Ayrıca, Kazak kuşbeyleri huy açısından kartalı “akbeyil” yani munis ve “kingi” ters mizaçlı olarak ikiye ayırırlar. Akbeyil kuşlar sorun cikarmadan insana çabuk alışırlar. Ters huylu kuşların ehlileştirilmesi ise uzun zaman alabilir.
Yakalanan kartal “ırgak” denilen yerden biraz yüksekçe ucu bağlanarak gerilmiş ipe kondurulur ve ip salıncak gibi devamlı sallandırılarak kuş birkaç gece uykusuz bırakılır. Çünkü, çok dayanıklı ve güçlü bir hayvan olan kartal, uykusuzluğa dayanaksızdır. Ayrıca gürültüden de rahatsız olur. Aynı zamanda kartalın yanında sabahlara kadar şarkılar söylenir veya çocuklara gürültü yaptırılır. Böylece hem kartal yorgun düşürülür ve hem de insanlara alışması sağlanır.
Kuşu ırgakka koyduktan sonra, devamlı sallayıp, uyutmamak gerekir. Uykusuzluktan iyice bîtap düşen kuş ansızın yere düşer. Bundan sonra kartal uysallaşmaya başlar. Kuşbekler, vahşi kartalı ehlileştirme sürecinde, ona vurmak, bağırmak gibi kötü davranışların doğru olmadığını söylemektedirler. Çünkü, kartal kinci bir hayvandır. Mâruz kaldığı kötü davranışları unutmaz. Günün birinde intikam alabilir. Nitekim efsaneye göre, Naymanların Tölegetay isimli beyinin oğlu Kıtay’ı, eğittiği kartal saldırarak öldürmüştür.
Yakalandığında tok olan kartalın eğitilmesi dikkat ister. Çünkü, tok hayvan kolaylıkla boyun eğmek istemez. Devamlı çırpınarak, karşı koymak ister. Bu yüzden kuşun sindirim organlarının ezilmesi veya öfkeden ölmesi mümkündür. Bu yüzden, tok hayvanın ehlileştirilmesine başlamadan önce ağzından öbek öbek buz veya kar verilerek iç organlarının ezilmesi önlenir. Veya, koltuk altlarına soğuk su püskürtülür.
Kartalın yeme alıştırılması:
İyice aç bırakılmış olan kartala bir parça et gösterilir. Başlangıçta hayvan eti yemekten çekinir. Bu durumda, hayvanın kanatlarına basarak ağzından zorla eti yedirmek gereklidir. Kuş ilk yemi yutup nefeslendikten sonra, verilen etleri kendiliğinden yemeye başlar. Et önce kuşun gagasına kadar yaklaştırılarak verilir. Daha sonra, et parçaları yavaş yavaş uzaklaştırılarak yedirilir. Böylece kuş, uzaktan yeme gelmeyi öğrenir.
Kartalın yemleri koyun, sığır ve özellikle yılkı etinden hazırlanır. Keçi eti ise kartala zararlı olduğu için verilmez. Av hayvanlarından dağ sıçanının eti kartal için ideal yemdir. Çünkü, onun kemiği kartalın midesinde erimektedir.
Kartalın midesini temizleme:
Bazen kartalın midesinde yenen etlerin parçaları ve hatta yün, kıl gibi şeyler kalır. Bunlar hazmedilmez. Bu da hayvana rahatsızlık verir. Bu gibi durumlarda hayvanın midesini temizlemek gereklidir. Bunun için at yelesi veya kamış püskülü gibi yumuşak şeyler ipe bağlanarak yutturulur. Böylece hayvanın midesinin dibindeki kalıntıların daha aşağılara inmesi sağlanır. Buna Kazak Turkçesi’nde kuşun “koyasını tusiruv” denmektedir.
Kuşa verilecek yem miktarı:
Kuş da insan gibidir. Yiyecek yem miktarı cüssesinin büyüklüğü ile doğru orantılıdır. Bu yüzden bütün kartallara aynı miktarda yem verilmez. Tecrübeli kuşbeyleri hayvanı yemlerken devamlı surette kursağını elleriyle kontrol ederler. Kursağın çok olup şişerek gerilmemesine dikkat ederler. Diğer taraftan fazla doyurmamak isterken, kuşun kursağının yeterince dolmaması da iyi değildir. Çünkü, iyi beslenemeyen kartal zayıf ve halsiz olur. Bu da av esnasında performansını düşürür. Kartallar iki gunde bir, belirlenen miktarda yemle beslenir.
Kartalın tilki avı için eğitilmesi:
Kuş iyice ehlilesip yeme gelmeye başladığında, avcılık eğitimine geçilir. Bunun icin “Sırga” veya “dalbay” denilen sahte av hayvanları hazırlanır. Sırga veya dalbay, içi yün, saman vs. ile doldurulmuş tilki veya tavşan derisinden hazırlanmış bir nevi torbadır. Buna tilki kuyruğu da eklenir. Böylece uzaktan bakıldığında tilkiye benzer sahte av hazırlanmış olur. Uzun bir ipe bağlanan sırgayı bir kişi ata binerek sürükler. Buna “sırga çekmek” denir. Kuşbeyi elinde kartalı olduğu halde atlı adamın gececeği bir yerde durur ve kartalın tomagasını çıkarır. Aç olan kuş sırgayı görür görmez saldırır. Sırgaya konan kuş, bir yem verilerek alınır. Böylece bu talimler devam eder. Kartal daha sonra ava çıkıldığında, sırgaya saldırdığı gibi tilkiye de saldıracaktır. Bir kartal elli yaşına kadar yaşayabilirse de, kuşbeyleri bir kartalı en fazla on yıl ellerinde tutarlar ve sonra doğaya salıverirler. Çünkü, bundan sonra, kartalın av becerisinin düştüğü görülür. Işte böylece, bir kartal av icin eğitilmiş olur. Görüldüğü gibi, bu çok sabır ve sevgi isteyen bir iştir.
Kartalı yakaladığı tilkiden ayırmak:
Kartal, yakaladığı avı kendi sahibinden bile kıskanarak vermek istemez. Bu hususta bir Kazak atasözü, “it sahibi, kartal kendisi için avlanır” demektedir. Bu yüzden avcı, kartalı avından ayırmak için ona “toyat” yani yem vermek zorundadır. Böylece hayvan bir yemle kandırılarak avı elinden alınır. Eğer avcı, hemen yetişmezse, kartal yakaladığı avı parçalamaya başlar ve avın derisine zarar verir. Bu yüzden kuşbeyleri kartalı avda kontrollü uçurmak zorundadırlar. Kendileri de avı görmedikçe, kartalı uçurmazlar. Uçurduktan sonra da avın peşinden son sürat atlarıyla koştururlar. Kartalla avcılıkta en zevklisi tilki avıdır. Kazaklar “alpış eki aylalı tilki” yani altmış iki hilesi olan tilkinin avının avcılar için çok eğlenceli olduğunu söylerler.
Resimler: avrasyasporbirligi.com / svidensky.com / thethinkersgarden.com / dailymail.co.uk / aktuel.mynet.com
__________________
Tanrılar, erkeklerin ''balıkta'' geçirdiği zamanı ömründen saymaz. (Babil Atasözü)
|