Tekil Mesaj gösterimi
Eski 14.10.2014, 18:39   #4
Çevrimdışı
Dilaver
Müdavim

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Türklerde ''Alp'' Karakteri | Tarihçesi | Doğuşu

At kuyruğu kesme ve bağlama geleneği:



At kuyruğu kesme ve bağlama âdeti, Türklerin en eski harp adetlerindendir. Eski Türklerde askeri hayat içerisinde at kuyruğu kesme ve bağlama veya halk arasındaki adıyla dullama’nın (tullama) ortaya çıkışı şu şekilde açıklanmaktadır.

Eski Türklerde alp ve askerler en önemli varlıklarından biri olan atlarına eşleri kadar yakındı. Savaşta hayatını kaybeden askerin atına dul kaldı gözüyle bakılırdı. Alp ve askerlerin mezarlarına boğazlanıp gömülen atının kuyruğu kesilir veya bağlanırdı bu işleme ise dullama denirdi. At kuyruğu kesme, sahibi ölmüş olan atın yas alâmeti olarak kuyruğunu kesmek yasa girmek olarak kabul edilirdi.

Türkler ''yas alameti'' olarak, ölünün bindiği atın kuyruğunu kesme geleneğine “dullamak”, derlerdi. Kırgızcada tullamak yas ve matem tutmak manasını ifade eder. Bu askerlik geleneğini sadece Türklerde görmekteyiz.

Kaşgarlı Mahmud’un eserinde de at kuyruğu kesme ve bağlama geleneği ile ilgili bilgi bulmaktayız. “Alp eratın çermetti, yiğit adam atının kuyruğunu ördürdü.” Bu cümleye ilave olarak ise bu yiğitlik belgesidir demiştir.

Türkler at kuyruğunu iple bükme ve bağlamağa “sırtlamak” derlerdi. Eski Türklerde bu işe, “Kuyruk tügmek (düğümlemek) veya “at Çermetmek” denmekteydi.



At kuyruğu bağlamak veya örmek, kahramanlık ve yiğitlik alameti sayılmaktaydı. Hun(Hiung-nu) ları anlatan Çin taş oymalarında atların bağlı kuyrukları görülür. Muharebe ve av atlarının da kuyruklarının bağlı olduğu görülür. Ölen Alpın mezarına da bağlı at kuyruğu dikilirdi. Ünlü Pazırık halısında da kuyrukları bağlanmış atların üzerinde Alp yiğitler tasvir edilmektedir.

Pazırık Halısı- Atların kuyrukları bağlı


Leningrad, Hermitaj müzesinde sergilenen, dünyanın en eskiTürk halısının üstündeki at motiflerinin kuyrukları Pazırık kurganından çıkan at cesetlerinin kuyrukları gibi düğümlüdür.

Alpler-Alperenler Türk milletinin içinden çıkmış yiğitlik ve cesaretleri ile tanınmış gönüllü askerlerdir. Alp savaşçılar, milletine gönülden bağlanmış ve canlarını feda etmekten çekinmemiş insanlardır.

Alp savaşçılar, son derece mütevazı ve fedakâr insanlardır. Hâlbuki Avrupa’da Alplerden yüzyıllar sonra ortaya çıkan şövalyeler askerliği meslek haline getirip halktan kopmuşlar ve kendileri için menfaat kapısı olarak görmüşlerdir.
Alpler-yiğitler ise ortaçağda karşılaştıkları şövalyelerden maddi ve manevi olarak üstün olduklarını göstermişlerdir.

Peki, bu üstünlüğün sebebi neydi?

Alpler belirli çıkar grupları tarafından organize edilmiş bir teşkilatlanma değildi. Alpliğin ortaya çıkmasına Türk kültürü ve gelenekleri kaynaklık etmekteydi. Türk kültürü ve geleneklerinde ise insana zülüm edecek bir anlayış mevcut değildi.

Türk zihniyetinde garibana mazluma karşı zulüm yoktu. Ancak kahraman ve yiğitler harp meydanında zalim düşmanla çarpışır ve ona haddini bildirirdi. Garibana ve mazluma ise dokunmazdı. Türk geleneklerinde görülen yiğitlik ve kahramanlığı teşvik, Alpler'in çıkış kaynağı olmuştur. Türk geleneklerini yerine getiren her Türk genci buna gelecekte tahta çıkacak veliahd da dâhil “Alp” olarak milletine hizmet vermekteydi. Türklerde gençler geleneklerine göre çocukluklarından itibaren ciddi olarak eğitilmekteydiler. Verilen bu eğitim aynı zaman savaşçı olan Alplerin rakiplerine karşı üstün olmalarını sağlıyordu.

Alpler yeni vatan topraklarının fethinde önemli görevler alıyorlardı. Örneğin Alparslan’ın yönlendirdiği Türk Alperenleri Anadolu’yu fethederek Türk ülkesi haline
getirmişlerdir. Devletin çöküp halkın buhran içine düştüğünde Alplerin ne kadar önemli olduğu anlaşılıyordu. Çünkü Alpler gönüllü olarak ortaya çıkıyor eski hanedan üyelerinden birisi ya da yeni bir Alp lider çevresinde yeni devletin kuruluşunu gerçekleştiriyorlardı. Nitekim Anadolu’yu boydan boya fetheden ve Anadolu Selçuklu devletini kuran Alp Erenlerin, torunları iki asır sonra Osmanlı devletinin kuruluşunu gerçekleştireceklerdir.


“Alperenler; bir aşılmaz dağdılar,

Aydınlığa gönül verip, yıldızları sağdılar…

Nurlanıp, nur üstü nurdan,

Tekbirlerle doğdular…

Tek başına destandılar,

Tek başına çağdılar…

Tufan olup sığmazlarken evrene,

Sevgi olup, gönüllere sığdılar…

İman ile, erdem ile, aşk ile,

İnsanlığı kenetleyen bağdılar…

Ezandılar, mehterdiler,

Sancaktılar, tuğdular…”

Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu


KAYNAK: Yrd. Doç. Dr. Kürşat KOÇAK

NEÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi 1 (2012) 125-135 sayfalar.

Resimler için Sayın Semra BAYRAKTAR hanımefendiye teşekkürü borç bilirim..

Semra Hanım ayrıca, kendisine ait olan
TARİH VE ARKEOLOJİ isimli blogundan yararlanmam için izin verdi..

Teşekkür ediyorum Semra Hanım, ne kadar iyi ve yardımseversiniz. Varolun.

__________________

Tanrılar, erkeklerin ''balıkta'' geçirdiği zamanı ömründen saymaz. (Babil Atasözü)
  Alıntı ile Cevapla
7 Üyemiz Dilaver'in Mesajına Teşekkür Etti.