Tekil Mesaj gösterimi
Eski 10.05.2010, 22:05   #7
Çevrimdışı
LaLe
Ne Mutlu Türküm Diyene

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: İlk Kadın Milletvekillerimiz

Kadınların görev aldığı komisyonlar şunlar:

Hatı Çırpan: Ziraat
Meliha Ulaş: Arzuhal (katip üye)
Fakihe Öymen: Bütçe (katip üye)
Sabiha Görkay ile Nakiye Elgün: Dahiliye (katip üye)
Esma Nayman: İktisat
Seniha Hızal ile Türkan Başbuğ: Maarif
Huriye Baha Öniz: Maliye
Mebrure Gönenç: Nafia
Fatma Memik: Sıhhat ve İçtimai Muavenet
Ferruh Güpgüp: Divan-ı Muhasebat

komisyonlarında görev almışlardır.


Meclis’teki çalışmaları yakından takip eden kadınlar özellikle bütçe görüşmelerinde kanaatlerini belirten konuşmalar yaparlar. Bunlardan Ferruh Güpgüp ile Esma Nayman 1936 yılı ‘Muvazene-i Umumiye Kanunu’nun görüşülmesi esnasında Meliha Ulaş 1937 yılı Maarif Vekaleti bütçesi ile ilgili olarak , Mihri Bektaş Beden Terbiyesi Kanunu ile ilgili olarak birer konuşma yapmışlar. Ayrıca Erzurum Milletvekili Nakiye Elgün 1938 yılı Maarif Bütçesi görüşmeleri esnasında Samsun Milletvekili Seniha Hızal ise Hariciye Vekâleti bütçesi ile ilgili olarak görüşlerini bildirmişlerdir. Yine Ankara’da Tıp Fakültesinin kurulması hakkındaki kanun tasarısının görüşülmesi esnasında Huriye Öniz ile Dr.Fatma Memik söz alarak görüşlerini belirten kadınlar arasındadır.

Kadınların Meclis’te yaptıkları konuşmaların içeriği incelendiğinde daha çok eğitim ve sağlık konularının ağırlık taşıdığı dikkati çeker. Bu konulardaki önerileri, kızların eğitim seviyelerinin yükseltilmesi, sağlık sorunlarının halledilmesi ve özellikle küçük yaştaki çocukların sağlık, eğitim ve çalışma şartlarının iyileştirilmesi doğrultusundadır. Ele alınan V.Dönemde en fazla söz alan milletvekilleri arasında Dr.Fatma Memik ile Nakiye Elgün yer alır. Benal Arıman, Meliha Ulaş, Huriye Öniz, Esma Nayman, Türkan Baştuğ, Ferruh Güpgüp, Seniha Hızal, Mihri Bektaş ise bir veya birkaç konuşma yapmışlardır.

Meclis’in yanı sıra, bazı milletvekillerinin kendi seçim bölgelerindeki çalışmaları ve özellikle sahip oldukları meslekleriyle ilgili olarak etkinliklerde bulundukları bilinmektedir. Örneğin, Dr. Fatma Memik bir yandan seçim bölgesi olan Edirne’nin sorunlarıyla ilgilenirken, diğer yandan da Darülaceze ve Kızılay’ın Polikliniklerinde tıp mesleğinin uygulamalarını sürdürmeye devam ettiği belirtilir.

Özetlemek gerekirse, bu kadınları “hiç soru sormayan, sorun çıkarmayan uslu kadınlar” olarak nitelendirmek mümkün ise de, bunda hem ilk kez böyle bir görevle karşı karşıya gelmeleri, hem de dönemin muhalefetsiz siyasal yapısı göz önüne alınırsa, onlardan başka türlü bir davranış beklemenin zorluğu kendiliğinden ortaya çıkar. .



Sonuç

Osmanlı döneminde başlayıp Cumhuriyet’le devam eden ’’batılılaşma” hareketleri çerçevesinde gerçekleştirilen düzenlemelerle; bir taraftan toplumdaki kadın erkek eşitsizliği ortadan kaldırılmaya çalışılırken, diğer taraftan da kadının toplumda layık olduğu yere gelmesi için gayret sarf edildi. Bu maksatla Cumhuriyet öncesi yapılan düzenlemelere ilave olarak, bu dönemde çıkarılan 1924 tarihli Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile eğitim alanında, 1926 tarihli Medeni Kanun ile sosyal ve hukukî alanlarda ve nihayet 1930 ve 1934 tarihlerindeki düzenlemelerle siyasal alanda getirilen hakların temelinde de söz konusu çabaların yattığı söylenebilir. Zira, her iki dönemde de kadının konumu çağdaşlaşmanın ölçütü olarak görülmüştür. Cumhuriyet’le kadınlara tanınan siyasal haklarda, yeni rejimle kabul edilen ‘Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir’ ilkesinin etkisi tartışılmaz. Hiç şüphesiz bu demokratikleşmenin de bir gereğiydi ve siyasal katılımın boyutlarını arttırması açısından da önemliydi. Burada –iddia edilenin aksine-kadınların siyasal haklarını hiçbir çaba sarf etmeden aldıklarını söylemek sanırız doğru olmaz. Batıdaki kadınların verdikleri mücadele örneğinde olmasa bile, Türk kadını siyasal hak talebini her fırsatta dile getirmiş ve sırası geldiğinde bu hakkını elde etmiştir. Ancak bu haklarını yeterince kullanamadığı konusu tartışılabilir. Bunda da, toplumda yaygın bir kanaat olarak yerleşen siyasetin ‘erkek işi’ olması düşüncesi ile kadına yüklenen görevlerin daha çok ‘aile içi’ sorumluluklar çerçevesinde kalmasının etkileri fazladır.

Kadınların aktif siyasette başarılı olabilmeleri ve siyasal haklarının göstermelik olarak var olmaması ya da bir süs, bir aksesuar olarak Meclis’te yer almamaları için, söz konusu yaygın kanaatlerin değişmesi ve kadını siyasetten alıkoyan yasal engellerin ortadan kaldırılması gerekmektedir. Bunun için de seçilenlerin tümünün bu doğrultuda çaba sarf etmelerinde yarar vardır.



Dr. Ayten Sezer
, H.Ü.Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Enstitüsü

  Alıntı ile Cevapla
10 Üyemiz LaLe'in Mesajına Teşekkür Etti.