Tekil Mesaj gösterimi
Eski 14.02.2013, 17:27   #4
Çevrimdışı
Canan
Çiçekci kız

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: A'dan Z'ye Deyimlerimiz ve Anlamları


Ağız kalabalığı:

Birbirini tutmayan, gereksiz, konu dışı sözler."Asıl meseleyi ağız kalabalığı ile ört bas edip kaçamazsın!"

Ağız kalabalığına getirmek:

Birini gereksiz sözler söyleyip çok konuşmak yolu ile şaşırtmak, dikkatini dağıtıp aldatmak."Ağız kalabalığına getirip yok pahasına aldı malları."

Ağız kavafı:

Karşısındakini ikna etmek için diller döken, çok konuşan, gerekli gereksiz söz söyleyen kimse."İğreniyorum şunun gibi ağız kavafı heriflerden."

Ağız yapmak:

Birini aldatma, yanıltma, oyalama amacıyla duygularını, düşüncelerini olduğundan başka türlü gösterecek biçimde konuşmak."Ne ağız yapıp duruyorsun, gerçeği söylesene!"

Ağzı açık ayran delisi:

Yeni gördüğü her şeye alık alık bakan, anlamsız bir hayranlıkla seyredip şaşıran."Haydi yürü, ağzı açık ayran delisi gibi ne bakıp duruyorsun vitrine."

Ağzı (bir karış) açık kalmak:

Çok şaşırmak, şaşakalmak. "Onca seneden sonra sevdiği arkadaşını birden karşısından görünce ağzı açık kaldı."

Ağzı kalabalık:

Çok ve manasız, saçma sapan, tutarsız sözler söyleyen."Ağzı kalabalık insanlara tahammül etmek çok güç bir iş."

Ağzı kulaklarına varmak:

Çok sevinmek, sevindiği her hâlinden belli olmak. "Takdirname eline verilince sevincinden ağzı kulaklarına vardı."

Ağzı laf yapmak:

Güzel, inandırıcı söz söyleme yeteneği olmak."Politikacı mı olacaksın, ağzın laf da yapmalı."

Ağzına (veya ağzının içine) bakmak:

1. Ne diyeceğini beklemek. 2. Onun sözüne göre hareket etmek."İyi, yemek için de onun ağzına bak bari!"

Ağzına baktırmak:

Etkili, güzel konuşarak kendini zevk ile dinletmek, dinleyenleri kendisine hayran etmek."O, ağzına baktırmasını bilen ender hatiplerdendi."

Ağzına bir parmak bal çalmak:

Amacına ulaşmak için birini tatlı sözlerle bir süre oyalamak, kandırmak; umut verip ikna ederek işini yaptırmak."Öyle bir insan ki ağzına bir parmak bal çal, sonra her istediğini yaptır."

Ağzına girmek:

Dinlenirken konuşana doğru oldukça fazla yaklaşmak."Çocuklar, masal anlatan dedenin, neredeyse ağzına gireceklerdi."

Ağzına lâyık:

Bir yiyeceğin tadı anlatılırken kullanılır, çok lezzetli yiyecek anlamında."Haydi durma, uzan, tam ağzına lâyık bir tatlı!"

Ağzında bakla ıslanmamak:

Sır saklamayı becerememek, sırrı hemen açığa vurmak."Ağzında bakla ıslanmayan bu adama nasıl oluyor da açılıyorsun?"

Ağzında gevelemek:

Açık olarak söylememek, belirli konuşmamak."Lütfen lafı ağzında geveleme de ne söyleyeceksen söyle, çok işim var."

Ağzından bal akmak:

Çok tatlı, hoşa gider biçimde konuşmak."Konuş, konuş hele; ağzından bal akıyor."

Ağzından çıkanı kulağı işitmemek:

Sözlerini tartmadan, düşünmeden, öfke içinde, nere varacağını hesaplamadan konuşmak."İyice çıldırmış olmalısın. Çünkü ağzından çıkanı kulağın duymuyor."

Ağzından düşürmemek:

Bir kimseden veya bir şeyden her zaman söz etmek."Ölünceye kadar torunu Esma`nın adını ağzından düşürmedi."

Ağzından girip burnundan çıkmak:

Çeşitli yollara başvurarak birini bir şeye razı etmek; veya kandırmak."Ağzından girip burnundan çıktı ve ondan para koparmayı başardı."

Ağzından kaçırmak:

Söylemek istemediği bir şeyi, boş bulunup söyleyivermek."Dikkatli ol, lafı ağzından kaçırıp da gideceğimiz yeri söyleme."

Ağzından laf almak (çekmek):

Bir kimseyi değişik yollarla ve ustalıkla konuşturup birtakım gizli şeyleri öğrenmek."Boşuna uğraşma, ağzımdan laf alamazsın."

Ağzından yel alsın:

Olumsuz, kötü şeylerden bahsedenlere karşı "ağzını hayra aç" anlamında söylenir."Bugün kötü şeyler mi bekliyorsun? Ağzından yel alsın, o ne biçim beklenti?"

Ağzını açıp gözünü yummak:

Kızgınlık ile sonunu düşünmeden ağzına gelen kötü sözleri söylemek, karşısındakine hakaret etmek."Eve geç gelen kızına ağzını açıp gözünü yumdu."

Ağzını aramak:

Karşısındakini kurnazca konuşturarak ağzından söz almak, istediğini öğrenmek."Şunun ağzını ara da bahçeyi satıp satmayacağını öğren."

Ağzını bıçak açmamak:

Kırgınlıktan, üzüntüden ya da herhangi bir sebepten ötürü söz söyleyecek durumda olmamak."Boşuna uğraşma, evin yanışına öyle üzülmüş ki ağzını bıçak açmıyor."

Ağzını havaya (poyraza) açmak:

Umduğunu elde edememek, fırsatı kaçırdıktan sonra boş yere beklemek."Evi o zaman alacaktın, artık geçti, bundan sonra ağzını havaya aç."

Ağzını kapamak:

1. Susmak. 2. Çıkarının elden gideceğini düşünerek birinin konuşmasını önlemek."Ağzını kapatamazsak konuşup bizi elâleme rezil edecek."

Ağzının içine bakmak:

Konuşan bir kimseyi seve seve ve dikkatlice dinlemek."Konuşması onları öyle sarmıştı ki ağzının içine bakıyorlardı."

Ağzının kokusunu çekmek:

Bir kimsenin dayanılmaz, çekilmez tutum ve davranışlarına katlanmak."Yeter artık, daha fazla senin ağız kokunu çekemem."

Ağzını öpeyim (seveyim):

Sevindirici bir söz söyleyene "ne güzel, hoş söyledin" anlamında kullanılır.

Ağzının payını vermek:

Sert söz ve davranışlarla karşılık vererek bir kimseyi yaptığına pişman etmek."Demek öyle, ben de senin ağzının payını vermezsem bana da Hasan demesinler!"

Ağzının suyu akmak:

Çok beğenip isteyecek duruma gelmek, imrenmek."Vitrindeki kızarmış tavuğu görünce ağzımın suyu aktı."

Ağzının tadı kaçmak:

Rahatı kaçmak, huzurunu kaybetmek, bir kimsenin kurulu dirliği, düzenliği bozulmak."Şu vızır vızır işleyen yol burdan geçince ağzımızın tadı kaçtı."

Ağzının tadını bilmek:

1. Güzel yemeklerden anlamak. 2. Bir şeyin güzelini, iyisini bilmek, anlamak."Şunlardaki güzelliğe bak, ağzının tadını da biliyorsun hani."

Ağzı sulanmak:

İmrenmek."Karpuzları ağzını şapırdatarak yemeye başlayınca benim de ağzım sulandı."

Ağzı süt kokmak:

Çok genç, toy ve tecrübesiz olmak."Şu ağzı süt kokan mı yarışacak benimle."

__________________
  Alıntı ile Cevapla
5 Üyemiz Canan'in Mesajına Teşekkür Etti.