Tekil Mesaj gösterimi
Eski 17.03.2015, 01:31   #13
Çevrimdışı
Heliosaga
Cehennem Yolcusu

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Yıldızlararası (Interstellar) Filminin Bilimsel Analizi

Yıldızlararası (Interstellar) Filminin Bilimsel Analizi

Bilimdışı Olumsuz Eleştiriler

Bu eleştirilerin detaylarına burada girmeyeceğiz; çünkü daha ziyade filmin sanatsal boyutuyla ilgili ve bizim bilgi alanımızı aşıyor. Ancak Salon.com sitesinde bunlar şu 7 madde olarak listelenmiş (detayları siteden okuyabilirsiniz):
  1. Hans Zimmer, durdurulması gereken bir canavardır.
  2. Birçok diyalog son derece gülünçtür.
  3. Christopher Nolan'ın yetişkin kadın karakteri yaratmak hakkında en ufak fikri yoktur.
  4. Neredeyse tüm karakterler harcanmıştır.
  5. NASA'nın gelecekteki çalışma biçimi temelsizdir.
  6. Christopher Nolan, karakterlerine isim vermeyi hala becerememektedir.
  7. Tarihte, senaryosunun ta kendisi koca bir karadelik olan ilk film olabilir.

Bize kalırsa bunlar haricinde filmin en büyük sıkıntısı, her şeyi 169 dakikaya (yaklaşık 3 saate) sığdırmaya çalışmasıdır. Buna elbette yapacak bir şey olmayabilir, sonuçta filmlerin süresi birçok faktörden etkileniyor. Ancak Nolan'ın hayalgücü ile Thorne'un biliminden doğan bu film, rahatlıkla 5-6 saatlik malzemeyi içerisinde barındırmaktadır. Bunların 3 saate sıkıştırılması, çok fazla ve yoğun bir bilgi akışına, çok hızlı sahne geçişlerine neden olmaktadır. Hatta bazı eleştirmenler, Nolan'ın birazcık tarzı dışına çıkarak uzattığı bazı sahnelerden kısıp, anlaşılması daha güç olan, sahne atlamalarına daha az toleransı olan kısımlara ağırlık vermesi gerektiğini savunmaktadır. Bu öznel bir eleştiri olsa da, filmi izleyen pekçok kişinin çok daha uzun bir filmin, çok daha kısa bir süreye sıkıştırılması hissinin bulunduğunu kabul edeceğini düşünüyoruz.


Filmin Sonunda Ne Oldu? Karadeliğin İçine Girmek ve 5. Boyutun Etkisi

Filmin aşkı boyutlar arası iletişim için kullandığı safsatayı bir kenara bırakacak olursak, aslında filmin son kısmında harika bir şekilde boyutların Evren içerisindeki etkisine değiniliyor. Bizler, şu anda 4 boyut içerisinde yaşamaktayız. Aslen 3 boyutta yaşarız: en, boy, yükseklik. Evren içerisinde herhangi bir yeri tanımlamak için, bu 3 boyut yeterlidir. Ancak 4. bir boyut da, zaman boyutundan gelir. Örneğin bir arkadaşınızla buluşacağınız zaman, sadece en, boy, yükseklik boyutlarını vermezsiniz. Yani, "Konur Sokak ile Yüksel Caddesi'nin kesişiminde, Simit Sarayı'nın 2. katında buluşalım." demekle yetinmezsiniz. "Saat 4'te..." diye eklersiniz. Tabii her zaman bu kadar spesifik olmak zorunda olmasak da, yine de içsel olarak uzay-zaman içerisinde bir yeri tanımlamak için 4 boyuta ihtiyacımız olduğunu biliriz. Örneğin binanın hangi katında buluşulması gerektiği söylenmediği müddetçe, 0. katta, yani kapının önünde buluşmamız gerektiğini varsayarız. Beynimiz, 4 boyutun tamamını otomatik olarak tanımlar.

Aslen 3 boyutta yaşıyoruz dedik ve 4. boyutu bir ek olarak verdik; çünkü bizler, 3 boyutta özgürüzdür, 4. boyutta ise hapis halindeyizdir. Bu ne mi demek? 3 boyutta, imkan tanındığı sürece istediğiniz noktaya ulaşabilirsiniz. İleri-geri gidebilir, sağa-sola gidebilir, yukarı-aşağı zıplayabilirsiniz. Bunu dilediğiniz kadar tekrar edebilirsiniz; fiziksel olarak hiçbir engeliniz bulunmamaktadır. Ancak 4. boyut olan zaman içerisinde hapis halindeyizdir. Zaman boyutunda ileri ya da geri gidemeyiz; sadece "şu an" içerisinde yaşamak zorundayız. An içerisine hapsolmuşuzdur.


Üç boyutlu konumsal uzay...


İşte filmin "karadeliğin içerisine düşmek" üzerinden bağlandığı nokta da budur. Aslen astrofizikte karadeliklerin böyle bir etkisi olacağına dair güvenilir bir bilgi yoktur. Ancak orada karadelik, bir "portal/kapı" olarak kullanılmıştır, önemli değildir. Aslolan, bu sayede Cooper'ın 5. boyuta ulaşabilmesidir. Tekrardan, sevgiyle ilgili safsata bir kenara bırakılacak olursa, ileri sürülen iddia oldukça geçerlidir: 5. boyutta, 4. boyutun hapsinden kurtulabiliriz. Nasıl ki 3 boyutta istediğimiz noktaya erişebiliyorsak, 5. boyuta ulaştığımızda da, 4. boyutta, yani zaman içerisinde istediğimiz herhangi bir noktaya erişebiliriz! Var oluştan yok oluşa kadar her şey, önümüze serilmiştir. Serilmediyse bile, ona erişme imkanımız vardır. Örneğin 3 boyutlu uzayda Satürn'e kolay kolay erişemeyebilirsiniz; ancak bu, Satürn'ün fiziksel olarak erişilemez olduğu anlamına gelmez. İşte 5. boyuttaysanız, 4. boyut için de bu geçerli olabilir: zamanın tamamı, sıradan bir boyut haline gelir ve artık hapisten kurtulmuş olursunuz. İşte filmin sonunda Cooper'ın kızına mesaj göndererek tüm süreci kesme çabası sırasında içerisinde bulunduğu boyut, 5. boyutun muhteşem bir görsel şölene dönüştürülmüş halidir. Film, bugüne kadar hiçbir filmin yapamadığı kadar harika bir şekilde bu noktaya değinmeyi başarmıştır.

Şu anda teorik fizikçiler, böyle bir şey mümkünse, zamanın herhangi bir noktasına müdahale edip edemeyeceğimizi ve bu müdahalenin ne sonuçlar doğuracağını bilmemektedirler. Elbette konu hakkında birçok görüş vardır; ancak hangisinin geçerli olduğu henüz bilinmemektedir. Önceden bahsettiğimiz "büyükanne paradoksu" gibi paradokslar, işi içinden çıkılmaz yapmaktadır. Fakat ileride bir gün, bu sır perdesini de aralamamız çok muhtemeldir.

Soru-Cevap: Science Dergisinin Kip Thorne İle Röportajı

Burada da bir kısmını işlediğimiz gibi, film sonrasında film hakkında çok sayıda eleştiri geldi. Bunların büyük bir kısmı olumlu eleştirilerdi ve bir kısmı da, özellikle bilimsel analizden kaynaklı olumsuz eleştirilerdi. Özellikle bu ikinci gruptaki eleştirileri cevaplandırmak ve konuyu biraz daha açığa kavuşturmak için Dünya'nın en önde gelen bilim dergisi Science'ın eklerinden birisi olan ScienceInsider, filmin bilim danışmanı Kip Thorne ile bir röportaj yaptı. Aslında Thorne'un, filmin bilimsel kısmının tüm detaylarını açıkladığı Yıldızlararası'nın Bilimi isimli bir kitap yazdığından bahsetmiştik. Bu kitap, dilimize Alfa Yayınevi tarafından çevrilecek ve basılacak. Ancak bu kitap evlerimize ulaşana kadar, anlaşılmasının daha da kolay olacağını düşündüğümüz bu soru-cevap çalışmasını yazımıza eklemek istiyoruz. Umarız faydalı olacaktır.

Soru-1: Filmin bilimsel tarafıyla ilgili yazdığınız orijinal taslağın ne kadarı filmde kullanıldı?

Cevap-1: Aslında orijinal bir taslak yazmıştık; ancak bilimsel altyapısı ve bilimsel vizyonu haricinde o kadar değişti ki, şu anda o taslağın bu filme ait olduğunu bile fark edemezdiniz. Bu bilimsel altyapı ve vizyondan kastım da, benim "evrenin büzülmüş tarafı" olarak adlandırdığım karadelikler, solucandelikleri, üst boyutlar ve benzeri şeyler.

Hikaye temel olarak tamamen değişti. Tabii gezginlerin Dünya'yı terk etmesi, Güneş Sistemi'nin dış kesimlerine ulaşmak için bir solucandeliğinden geçmeleri, diğer gezegenleri ziyaret etmeleri gibi çok genel konular haricinde... Bunun ötesinde hikayenin tamamen Nolan'ın hikayesi olduğunu söyleyebilirim. Koruduğumuz şey, filmin vizyonu oldu. Lynda ve benim için en önemli olan da buydu zaten. Gerçeklikten kurguya kadar geniş bir yelpazede bilimi içinde barındıran filmin vizyonu, başlangıçtan beri filmin iç dokusuna işlenmiş haldedir.

Ayrıca başlangıçta çizdiğimiz genel hatları da koruduk. İlk olarak, hiçbir şeyin kurulu fizik yasalarını ihlal etmemesini sağladık. İkincisi, yaptığımız tüm çılgın spekülasyonların gerçek bilimden temel almasını sağladık. Bir senaristin kısır zihninden değil. Bu kuralları 2013'te Christopher Nolan ile yaptığımız toplantıda ileri sürdüğümde, gerçekten harika bir film yapmanın önüne geçmedikleri sürece, bu kuralları beğendiğini söyledi. Dolayısıyla film içerisinde yansıttığı bilimi beğendiğimi söyleyebilirim. Sonuçta üretilen şeyden çok memnunum.


Soru-2: Filmin herhangi bir kısmında sizin çizdiğiniz kuralların dışına çıkıldı mı?

Cevap-2: Pek sayılmaz. En rahatsız olduğum noktanın, buzdan bulutlar olan gezegen olduğunu söyleyebilirim. Bu tür yapılar, buzun malzeme direncinin destekleyebileceğinin ötesindedir. Ancak bunun,fiziksel yasaları en fazla ihlal eden şey olduğu düşünülürse, çok ama çok iyi bir iş çıkardıkları söylenebilir. O sahnede biraz sanatsal kaygı da var. Filmi her seyrettiğimde, içime sinmeyen tek yer orası oluyor. Bunu daha önce kimseye söylememiştim.

Soru-3: Kitabınızda, Christopher Nolan'ın kendisine ait bazı bilimsel unsurları senaryoya dahil ettiğini söylemişsiniz. Nelerdi bunlar?

Cevap-3: Filme gerçekten etki eden ve benim de gerçekten sevdiğim bir eklentisi, teserakt (bir kübün 4 boyuttaki karşılığı) idi. İlk toplantımızda bana bir teserakt kullanmak istediğini söylediğinde, hiçbir detay vermemişti. Ancak kullandığına çok sevindim, çünkü ben 13 yaşındayken George Gamow'un "Bir İki Üç... Sonsuzluk" isimli kitabını okumuştum. Bu kitapta George, bir teseraktın resmini çizmişti. Bu, iç içe iki küp gibi gözüküyor. Ona, ne olduğunu anlamaya çalışarak, saatlerce baktığımı hatırlıyorum. Ondan öylesine etkilenmiştim ki, benim bir teorik fizikçi olmamda büyük etkisi olduğunu söyleyebilirim.

Dolayısıyla bir teserakt kullanmak istediğini söylediğinde, gerçekten harika bir fikir olduğunu düşündüm. Bunun, filmin kahramanını beşinci boyuta alıp götürmek için veya bir evrenden diğerine geçmek için ne kadar iyi bir yöntem olduğunu hemen fark ettim. Çünkü beşinci boyuttaki mesafeler, bizim 4 boyutlu evrenimizdekine göre çok daha kısadır. Film için yarattığı teserakt, bugüne kadar herhangi bir insanın gördüğünden çok daha karmaşık yapıdadır. Gerçekten baş döndürücü. Harika bir şekilde tasarlanmış.

Soru-4: Tarım ürünlerinin katledildiği bir Dünya fikri nereden geldi?

Cevap-4: Bu Jonathan Nolan'ın fikriydi. Bu fikri söylediğinde, o, ben ve Lynda bu tür bitkisel bir veba ve benzeri biyolojik yıkım unsurları hakkında bilgi sahibi olmamız gerektiğini fark ettik. Böylesi bir vebanın Dünya'yı kasıp kavurabileceğinden emin olmak istedik. Biyologlarla bir "bitkisel veba yemeği" düzenledik ve bu konuyu uzmanlarla enine boyuna tartıştık. Dünya'nın biyolojisiyle ilgili nelerin ters gidebileceğini tespit etmeye çalıştık.

Soru-5: Londra'daki Double Negative firmasıyla görsel efektler konusunda çalıştınız. Onlara denklemler sundunuz, onlar da kodlarına dahil ettiler. O denklemlerin bir karadeliğin görsel anlatımına dönüştüğünü görmek size neler hissettirdi?

Cevap-5: Ulaşabildikleri çözünürlüğü görmek gerçekten harikaydı. Pratikte, her zaman Mathematica yazılımını kullanarak bu denklemin bir görsel versiyonunu yaratıyordum. Matematiksel olarak oldukça sakar biriyim, dolayısıyla Mathematica bana çok yardımcı oluyor. Bu nedenle, kabaca ne gibi bir görselle bana dönüş yapacaklarını biliyordum; ancak Double Negative firmasının gönderdiği kısa videolar gerçekten heyecan vericiydi. Muhteşem bir çözünürlük ve muhteşem dinamikleri vardı.

Soru-6: Simülasyonları sayesinde yeni bir şey öğrendiğinizi söylemiştiniz?

Cevap-6: Öğrendiğimiz şey şu: eğer ki hızlı dönen ve birikim diski bulunmayan bir karadeliğiniz varsa, yani yıldızları barındıran uzak gökyüzünü serbestçe yansıtmasına izin verebiliyorsanız, bir karadeliğe ait olan adeta bir parmakizi diyebileceğimiz çok güzel bir yapının var olduğunu keşfettik. Bir karadeliğin etrafında, uzaktaki bir yıldızın birden fazla görüntüsünü elde edeceğinizi uzun süredir biliyorduk. Bunun nedeni, bir karadeliğin fotoğrafını çekmek için kullandığınız kameraya karadelik nedeniyle farklı açılardan gelen, aynı yıldıza ait ışık ışınlarıdır. Ancak bizim gördüğümüz bu güzel yapı, dönen karadeliğin etrafında, uzayın bize doğru hareket ettiği kısmında oluşuyordu.

Bu, içerisinde müthiş miktarlarda karmaşık yapılar barındıran, beklenmedik bir şeydi. Bu bölgelerde, arkaplandaki yıldızlar durgunmuş gibi gözükürken, bazı diğer bölgelerde bu yıldızlar sanki ufak girdapların etrafında hareket ediyormuş gibi gözüküyor. Bunun, benim açımdan, gerçekten çok güzel bir keşif olduğu kanısındayım. Çünkü bir bilim insanıyla, bilgisayar sanatçılarının işbirliğinden doğan bir keşif bu. Classical and Quantum Gravity dergisine bu konuda bir makale göndermeye hazırlanıyoruz.

Sonuç

Evet, film yoğun miktarda olumlu eleştiriyle birlikte, bir o kadar olumsuz eleştiri de aldı. Bu son derece beklenirdir; çünkü oldukça büyük bir yapım ve beklentiler çok yüksek tutuluyordu. Eğer öznel fikrimizi soracak olursanız, filmi mutlaka sinemada, en azından 1 defa izlemenizi tavsiye ederiz. Belki "hayatınızın filmi" olacak bir film değildir; ancak evde, küçük bir ekrana yakışacak bir film de değil, söyleyelim. Bilimkurgu sektörünün, ne olursa olsun, önemli yapıtaşlarından birisi. Eğer ki bilimkurguyu desteklemeyi sürdürürsek, ileride çok daha isabetli filmlerin yapılacağını düşünüyor ve umuyoruz. Yıldızlararası filmini bu konuda önemli bir basamak olarak görüyoruz. Ve bu önemli yapıtı, filmde tekrar tekrar söylenen, şair Dylan Thomas tarafından ölmek üzere olan babası için yazdığı"O Güzel Karanlığa Nazikçe Gitme" (Do Not Go Gentle Into That Good Night) şiirinin ilk 3 mısrasının bir çevirisiyle bitirelim. Şiirde "güzel karanlık" olarak betimlenen, "ölüm"dür ve filmde her şeyin planlayıcısı olan Dr. Brand, astronotlara zorlu görevlerinde hep bu şiiri söylemektedir:

"O güzel karanlığa nazikçe gitme,
Günün sonunda yaşlılık yanmalı ve kudurmalı,
Işığın ölümüne karşı öfke, öfke..."

Hazırlayan: ÇMB (Evrim Ağacı)
__________________
Never fade away...
  Alıntı ile Cevapla
5 Üyemiz Heliosaga'in Mesajına Teşekkür Etti.