Tekil Mesaj gösterimi
Eski 16.07.2014, 12:19   #12
Çevrimdışı
Ekin
Başına Buyruk

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Franz Kafka (1883 - 1924) | 20. Yüzyılın Modern Edebiyatının Yazarla

Eserlerinden Alıntı Sözler



  • Çevremizdeki acıların tamamını bizim de çekmemiz gerekiyor. Hepimizin ortak bir vücudu yoktur, ama ortak bir büyüme yolumuz vardır ve bu ise, şu ya da bu biçimde, acılar içinden götürür bizi. Biz yaşadığımız dünyanın tüm acılarından geçerek gelişiriz.
  • Dayanılmaz olan aslında yaşam değilmiş, insanlarmış.
  • Umut olmasına var, sınırsız denecek kadar umut var, ama bizim için değil.
  • Bizler çoğunlukla iyi olduğumuz zaman susarız.
  • Önceleri sorularıma neden cevap alamadığımı anlayamıyordum, şimdiyse soru sorabileceğime nasıl inanabildiğimi anlayamıyorum. Ama gerçekte inanmıyordum ki, soruyorum sadece.
  • Bir kafes, kuş aramaya çıkmış.
  • Gerçek bölünemez, bu yüzden kendini tanıyamaz; her kim onu tanımak isterse bir yalan olmak zorundadır.
  • Sanatımız, gözümüzün gerçekle kamaşmasıdır. Geri geri kaçan ucube maskelere vuran ışıktır gerçek, başka bir şey değil.
  • Kıyamet Günü'nü böyle adlandırmamızın nedeni ancak bizim zaman kavramımızdandır; aslında o bir tür sıkıyönetim mahkemesidir.
  • Eğer okuduğumuz bir kitap bizi kafamıza vurulan bir darbe gibi sarsmıyorsa, niye okumaya zahmet edelim ki?
  • Bir hedef var, ama yol yok; bizim yol dediğimiz şey, bir duraksamadır.
  • Önümde dursan ve bana baksan içimdeki acılar hakkında ne bilebilirsin ki? Ben seninkiler hakkında ne bilebilirim ki? Ve ayaklarına kapanıp ağlasam ve anlatsam; sana cehennemin sıcak ve korkunç olduğunu anlatsalar; benim hakkımda cehenneme ilişkin bildiklerinden daha fazla bilecek misin? Bu yüzden bile biz insanlar cehennemin kapısının önündeymişiz gibi birbirimizin karşısında o kadar saygılı, o kadar düsünceli, o kadar sevgiyle durmamız gerek.
  • Bir kitap, içimizdeki donmuş denize inen balta gibi olmalı.
  • Duvar kendisine çakılmak üzere olan çivinin ucunu nasıl hissederse, o da şakağında öyle hissetti. Dolayısıyla hissetmedi.
  • Aylaklık bütün kötülüklerin kaynağı, bütün erdemlerin tacıdır.
  • "Öff" dedi fare. Dünya da günden güne daralıyor. İlkin bir genişti ki, korktum, koştum ileri, uzakta sağlı sollu duvarları görür görmez dünyalar benim oldu. Ama bu uzun duvarlar da öyle çabuk birbirlerine doğru ilerliyorlar ki, en son odadayım işte; orada, köşede de kapan duruyor, gitgide kısılacağım kapana. Kedi: "Sen de öyleyse yönünü değiştir." dedi ve kedi fareyi yedi.
  • Kim terk edilmiş bir hayat yaşar, ama yine de bazen insanlar arasına karışmak isteğini duyarsa, kim günün değişik zamanlarını, havadaki, is durumundaki vb. değişiklikleri dikkate alarak tutunabileceği bir insan kolu görmek isterse, sokağa bakan bir pencere olmadan uzun süre yapamaz.
  • Düz bir yolda yürüyor olsaydın, tüm ilerleme isteğine rağmen hala gerisin geriye gitseydin, o zaman bu çaresiz bir durum olurdu; ama sen dik, senin de aşağıdan gördüğün gibi dik bir yamacı tırmandığına göre, adımlarının geriye doğru kayması, bulunduğun yerin durumundan ileri gelebilir, o zaman da umutsuzluğa kapılmana gerek yoktur.
  • Av köpekleri henüz avluda oynuyorlar; ama avları daha şimdiden ormanın içinde ne kadar hızlı koşarlarsa koşsunlar, ellerinden kaçamayacaklar...
  • Bürokrat için insanca ilişkiler değil, yalnızca nesne ilişkileri vardır. İnsan evrağa dönüşür. Evrağa verilen sayı ile belirgin kılınan, ölmüş bir varlık olarak evrağın akışına girer. Bu varlık, şahsen çağrıldığı zaman bile bir kişi değil, yalnızca 'olay'dır. 'Konu' ile ilgili olmayan ne varsa akıp gitmiştir. Resmi dairelerin koridorları aşağılanma kokar. Sigara içmek kesinlikle yasaktır. Bu yasağın kapsamına soluk almak da girer. Buna karşılık yürek çarpıntısına izin vardır, dahası çarpıntı olması istenen bir şeydir. Her türlü ümit uçup gider. kapıdan kapıya gönderilen kişiye suçluluk duygusu aşılanır. Buraya giren, yalnızca bir vizite kağıdı ya da pasaportunun uzatılmasını istese bile kendini suçlu duyumsar. En iyi olasılıkla bir dilek sahibidir, aslında ise suçludur...
  • Kargalar, bir tek karganın göğü yok edebileceğini ileri sürer. Ona kuşku yok; ama göklerin kulağı duymaz böyle bir savı, çünkü gökler kargaların yokluğu demektir.
  • Yaşama başladığın anda iki görev; sınırlarını her an daraltmak ve bu sınırları aştığın anlarda da gizlenmeyi başarıp başaramadığını her an sorgulamak.
  • Bastığın yerin iki ayağının kapladığından daha büyük olamayacağını anlamak ne büyük bir mutluluktur.
  • Belki bir şeylere sahipsin, ama kendi varlığın yok savına verdiği cevap, bir titreme ve yürek çarpıntısı oldu sadece...
  • Bir elmanın birbirinden farklı görünüşleri olabilir : Masanın üstündeki elmayı bir an olsun görebilmek için boynunu uzatan çocuğun görüşü ve bir de, elmayı alıp yanındaki arkadaşına rahatça veren evin efendisinin görüşü...


Kaynak:Vikipedi
__________________
  Alıntı ile Cevapla
2 Üyemiz Ekin'in Mesajına Teşekkür Etti.