Forum Gerçek

AnasayfaForumları Okundu Kabul Et Bugünkü Mesajlar
Geri git   Forum Gerçek > Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk > Atatürk Kimdir?

Atatürk Kimdir? Ulu önderimizin hayatı, ilkeleri, devrimleri ve hakkında söylenilenler


Yeni Konu aç  Cevapla
 
Seçenekler
Eski 28.01.2009, 02:04   #1
Çevrimdışı
Kartal
Müdavim

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Atatürk ve Spor - Atatürk'ün İlgilendiği Spor Dalları




Atatürk ve Spor - Atatürk'ün İlgilendiği Spor Dalları



Atatürk, sporlar arasında en çok güreşi severdi. Bu nedenledir ki onun güreşle ilgili anıları oldukça fazla ve ilginçtir.

İtalyanları yenen Milli Güreş Takımımız, Florya’daki Cumhurbaşkanlığı Köşkünde büyük Atatürk tarafından davet ve kabul olunup, yemeğe alıkonulmuştu. Atatürk İtalyanlar karşısında, parlak bir sonuç almış olan güreşçilerimizi teker teker kutlamış, bu arada özel bir sevgi duyduğu, sevimli ağır sıklet şampiyonumuz Çoban Mehmet’e takılmaktan da kendini alamamıştı:

“-Sen, herkesi kolayca yeniyorsun Mehmet” demiş, sonra ilave etmişti:

“-Seninle güreş tutsak, beni de yenebilir misin?”

Koca Çoban, çocuksu bir mahcubiyet içinde, başını öne eğerek:

“-Sizi bütün cihan yenemedi Paşam, ben nasıl yenebilirim?” demişti.

Büyük Atatürk Çoban Mehmet’in bu cevabı karşısında pek duygulanmış ve aslan yapılı ağır sıklet şampiyonumuzu alnından öpmüştü.

Atatürk’ün Florya köşkünde istirahat ettiği günlerde, Çoban Mehmet, büyük Mustafa (Çakmak) ile birlikte Florya plajına gider, orada etraflarını çeviren büyük meraklı topluluğun ortasında, kumlar üzerinde güreş tutardı. Atatürk, belediye plajı kumsalında cereyan eden bu güreşi, köşkten görür görmez, hemen haber salıp pehlivanları yanına çağırdı.

Köşkte Çoban Mehmet’e takılan, onun zeki cevapları karşısında keyiflenen büyük Atatürk, kendileriyle uzun sohbetlerde bulunur, pehlivanlara yemek çıkarttırırdı. Pehlivanlar köşkten ayrılırlarken de yaveri vasıtasıyla ceplerine birer zarf koydurtmayı ihmal etmezdi. Zarfın içinden, o zamanlar pek büyük bir maddi değer taşıyan, (enaz) 50 lira çıkardı.

Çoban Mehmet’in Atatürk hakkında şu sözleri ilginçtir:

“- Rahmetli Atatürk, güreşten çok iyi anlardı. Buna, bizlere huzurunda yaptırdığı güreşlerde çok şahit olmuşumdur. Biz güreşirken, yaptığımız hataları veya iyi hareketleri anında sezer, bize ihtarda bulunur veya takdirlerini bildiren sözler söylerdi. Onun iltifatlarına nail olmak, bizler için sevinç ve gururların en büyüğü olurdu hiç şüphesiz.”

Büyük Atatürk’ün, güreş zevk ve merakının çocukluk yıllarından kalma olduğunu, çocukluk arkadaşlarından olan eski Ankara Belediye başkanı Asaf İlbay’ın şu sözlerinden de anlamak mümkündür:

“-Çocukluk yıllarında da sık ve temiz giyinmeyi severdi. Kuvvetli ve cesaretli insanlara hayranlık duyardı. Güreşe bayılır, mahalle çocuklarını sık sık güreştirir, seyrine doyamazdı.”




Büyük Atatürk’ün futbolla ilgili bir anısını da en yakın arkadaşlarından Kılıç Ali’nin oğlu olan, devrinin ünlü futbolcusu Gündüz Kılıç, yıllar sonra kaleme aldığı ve Hürriyet gazetesinde yayınlanan bir yazısında, tatlı bir üslup içinde şöyle dile getirmiştir.

Atatürk, yakın arkadaşı Kılıç Ali’nin evine, ani bir ziyaret için uğradığında, evde başka kimse bulunmadığı için, gencecik Gündüz Kılıç tarafından ağırlanmıştı. Bundan sonrasını rahmetli Gündüz Kılıçtan nakledelim:
“..Atatürk şerbetini yudumlarken “gel şöyle otur da seninle konuşalım biraz” dedi ve bana karşısındaki koltuğu gösterdi. Oturdum ama inanın, içimin yağları eridi. İşin asıl zor tarafının bundan sonra başlayacağını hissediyordum. Çünkü Atatürk’ün, özellikle gençlere, değişik zeka soruları sorarak, onları imtihan etmekten pek hoşlandığını biliyordum. Mahcup olmak korkusu bütün benliğimi sarmıştı . Fakat çok şükür sorduğu soru, korktuğum türden olmadı .

O sıralarda Milli Futbol Takımımız, Halkevleri Takımı adı altında, Rusya da beş, altı maç yapmıştı . Maçların çoğunda fena sonuçlar alınmıştı . Yaşımın pek genç olmasına rağmen ben de kadroya alınmıştım. Ülkesinde olup biten her şeyle ilgilenen Atatürk’ün, Rusya yenilgileri de gözünden kaçmamıştı. İlk sorusu “neden yenildiniz?” oldu. Kem küm ederek bir şeyler söylemeye çalıştım. Atatürk, pek üstelemeden ikinci sorusunu sordu: “Peki bu yenilgiler seni çok üzdü mü?” dedi. Son derece üzüldüğümü anlatmaya çalışırken bir el hareketiyle beni susturup kendi konuştu:

“- Dünyada yenilmeyen kimse, yenilmeyen ordu, yenilmeyen takım, yenilmeyen kumandan yoktur. Yenildikten sonra üzülmekte tabidir. Ancak bu üzüntü insanın maneviyatını yok edecek, onu çökertecek seviyeye varmamalıdır. Yenilen, hemen toparlanmalı, kendini yeneni yenmek için olanca gücüyle azmiyle daha çok çalışmalıdır” dedi. Sonra futbolun nasıl oynandığını anlatmamı istedi. Hemen kağıt kalem aldım. Oyun sahasını çizerek, o zaman ki değimiyle müdafileri, muavinleri ve muhacimleri yerlerine yerleştirip, onların görevlerini ve ana kaideler ile hedeflerini anlattım.


Atatürk:

“-Yahu desene, bizim harp oyunları gibi bir şey sizin oyun da. Sizin işde, strateji bilgisi ve kurmay kafası ister” diye önemser önemser başını salladı. Rahmetli Gündüz Kılıç’ın bu anısı, Atatürk’ün futbol hakkındaki düşündüklerini, bize öğretmesi bakımından büyük önem ve değer taşır.



Atatürk, doğaya ve denize aşık bir insandı. Denize yakın olmak; yüzmek ve kürek çekmek, denizin sakin güzelliği karşısında, uzun kış aylarının yorgunluğunu çıkarmak amacıyla, Florya’daki Cumhurbaşkanlığı Deniz Köşkünü yaptırmıştır. Atatürk, Florya’nın en gözde plaj yeri olmasında büyük rol oynamıştır.

Cumhurbaşkanlığı Köşkü’nün inşaatı, tam 43 gün sürdü. Ahşap köşk, 1935 yılı Temmuz ayında tamamlanarak, Atatürk’ün emir ve istirahatine tahsis olunmuştu. Atatürk, uzun kış aylarının yorgunluğunu, yaz aylarını geçirdiği bu deniz üzerindeki köşkte çıkarır, halkın arasında denize girer ve bol bol kürek çekerdi.

Büyük Atatürk’ün bilfiil yaptığı üç spor vardır. Askerlik hayatında başladığı ve ömrünün son yıllarına kadar fırsat buldukça sürdürdüğü binicilik, İstanbul’da geçirdiği yaz tatillerinde devamlı olarak uğraştığı yüzme ve zaman zaman da kürek sporları...

Yaz aylarında, Florya Köşkünde istirahatte bulunduğu günlerde, sandala binerek kürek çekerdi. Özellikle Moda koyunda yapılan yelken ve kürek yarışlarını, “Acar” motorundan veya “Ertuğrul” yatından izlemekten de büyük haz duyardı. Yat, koyda demirler, Atatürk ve beraberindekiler bütün günü, burada yarışı izleyerek geçirirlerdi. Yarışmaları dürbünle izleyen Atatürk, kazananları küpeşte kenarından alkışlar, onlara taktirlerini belirtirdi. Özellikle kabotaj bayramı yarışmalarında, Anadolu ve Rumeli fenerleri tahlisiye istasyonlarının kürek ekipleri arasındaki ezeli rekabetten doğan, iddialı ve çekişmeli yarışmayı izlemek Atatürk’ün pek hoşuna giderdi.

Deniz sporları merkezi olarak seçtiği yer

Atatürk, 1937 yılında Fenerbahçe ve çevresindeki gezinti ve tetkikleri sırasında, Fenerbahçe Burnu’nun Kalamış Koyu’na bakan kıyılarını pek beğenmiş ve buradaki köhne mendireğin derhal onarılmasını; Fenerbahçe kıyılarının, gençliğin deniz sporlarıyla uğraşacağı bir merkez haline getirilmesi yolunda ilgililere direktifler vermişti. (Fenerbahçe Burnu’nun Kalamış Koyuna bakan kıyılarının bu amaçla değerlenmesi, ancak onun ölümünden yıllarca sonra, kendiliğinden doğan bir ihtiyaçla mümkün olabilmiştir.) Bu kıyıda bugün, İstanbul Yelken Kulübü, Fenerbahçe Spor Kulübü ve Galatasaray Spor Kulübü’nün deniz sporları tesisleri bulunmaktadır.

Son izlediği deniz yarışmaları Atatürk, Moda Deniz Kulübü’nün, İktisat Vekili Celal Bayar’ın himayesinde tertiplediği deniz yarışmalarını, “Acar” motorundan izlemişti. Bu onun izlediği son deniz yarışları oldu.



Büyük Atatürk, Türk’ün ata yadigarı sporlarından biri olan okçuluğa karşı da büyük ilgi göstermiştir. Bir zamanlar Türk’ün şanına şan katan bu sporun yeniden ihyası yolunda ilk emir ve direktifler Atatürk’ten gelmiştir.

Atatürk’ün emir ve direktifleriyle “milli sporumuz okçuluğun canlandırılması, gelişmesi ve eski şöhretine yeniden sahip olabilmesi” amacıyla ilk adım, 1937 yılında atıldı. Bu ilk adımda, ünlü kemankeş Tozkoparan Mir- i Alem Ahmed Ağanın soyundan gelen, iki eski ve ünlü okçumuz; İbrahim Özok ile Bahir Özok kardeşlerle birlikte, ikinci Sultan Mahmud devrinin ünlü kemankeşlerinden olup, yine o tarihlerde ilk okçuluk kitabını yazan Mustafa Kani (Kemankeş Mustafa)nin torunlarından Vakkas Okatan ve bu Ata sporuna gönül vermiş kişilerden Prof. Necmeddin Okyay ile Hafız Kemal Gürses ve o tarihlerde Beyoğlu Vakıflar Müdürü olan, değerli tarihçi Halim Baki Kunter’in payları büyüktür. Beyoğlu Halkevi’nin bünyesi içinde kurulan “Ok Spor Kurumu”, tertiplediği okçuluk yarışmalarıyla, bu yolda önemli girişimlerde bulunurken, gençlerden de büyük ilgi görmüştür. Kızlı erkekli 30 kadar genç okçuyla birlikte çalışan, eski ünlü okçular, bu sporu yeniden ihya ederlerken, büyük emekler vererek “Ok Spor Müzesi”ni kurumuşlardır. Bu müze, Türk okçuluk tarihine ait paha biçilmez eserler ve hatıralarla donatılmıştır.

Atatürk, hastalığının hızla ilerlediği bir döneme rastlamasına rağmen, bu kulübün faaliyetleriyle yakından ilgilenmiş, milli sporumuz olan okçuluğun, canlanması, gelişmesi ve eski şöhretine yeniden sahip olabilmesini yürekten arzulamıştır.

Ancak çok geçmeden, Atatürk’ün ölümüyle okçuluk sporumuz birden hamisiz kalıvermiş, büyük emeklerin ürünü, Ok Spor Kurumu ve eşsiz değerleri sinesinde barındıran Ok Spor Müzesi, kütüphanesi ve arşiv ile bir gece içinde kapatılıvermişti. Bu arada kulübün dolaplarında bulunan, eski Türk okçuluğuna ait paha biçilmez değerdeki müze, kütüphane ve arşiv, bir gecenin içinde meçhul kişiler tarafından yağma edilmişti. Türk okçuluğu uzun bir duraklamadan sonra Büyük Atatürk’ün okçuluk sporuna karşı olan ilgisini yakından bilen Celal Bayar’ın, Cumhurbaşkanı olmasıyla yeniden ele alınmış ve onun, özel olarak görevlendirdiği ünlü kemankeş Tozkoparan ahfadından Fazıl Özok tarafından derlenip toparlanarak ihya edilmiştir.



Atatürk’ün bizzat meşgul olduğu spor dalları arasında atıcılık da yer almaktadır. Askeri okul öğrencisiyken atıcılığa merak sarmış, arkadaşları arasında, keskin nişancılığı ile tanınmıştı. Bu merakı, hayatı boyunca da devam etmişti. Milli mücadele yıllarında olduğu gibi, Cumhuriyetin ilk yıllarında da Büyük Kurtarıcının sık sık atış talimlerine gittiği, hatta bazen tüfekle atış tecrübelerine de katıldığı görülmüştür. Son yıllarında, büyük bir silah fabrikası tarafından özel olarak yapılıp, kendisine armağan edilen, baston biçimindeki tüfek de, Atatürk’ün büyük ilgisini çekmişti. Atatürk bu baston tüfekle, gerek Ankara’da Çankaya Köşkünün bahçesinde, gerekse İstanbul’da Dolmabahçe Sarayının bahçesinde atış denemeleri yapardı.



Atatürk’ün boks ile ilgili anısına da, eski şampiyon ve rekortmen atlet Ömer Besim Koşalay’ın anılarında rastlanmaktadır.

1925 yılında, İş Bankasının 1. Kuruluş Yılı münasebetiyle, tertiplenen büyük baloya Atatürk’te şeref vermişti.

Ben 1924 yılında Kilyos’ta Amerikalıların Kamp Peri adını verdikleri spor kampında bir ay kalmıştım. Orada birçok kamp oyunları öğrenmiştim. Program sıkıcı olmasın diye, kısa sürecek eğlenceli oyunlarda hazırladım. Bunların en cazibi,gözü kapalı boks maçıydı. İşin ilginç ve zevkli yanı iki rakibinde maç başlarken böyle döğüşeceklerini bilmeleri, maç başladıktan sonra ise rakiplerden birinin gözündeki mendilin yavaşça çıkarılmasıydı. Bu durumda gözü kapalı olan, açık olandan mütemadiyen dayak yiyordu. Etrafı rahatsız etmemek için dört dakikalık zaman ayırmıştım. Maçın hakemliğinide ben yapıyordum. İlk iki dakikadan sonra raund arasında Kılıç Ali Bey beni çağırttı:

“-Boks maçı, Paşanın pek hoşuna gitti, biraz daha uzatın” dedi.

Emri derhal yerine getirildi.

Gece saat 03.00’e doğru bahçeden Çiftlik binasına geçildi. Dar ve ufacık pistte dans edenlerin arasına Atatürk’te katılmıştı. Ceketimin yakasındaki 1924 Paris Olimpiyat Oyunları’nın rozetini gördü ve sordu. Paris Olimpiyatlarında koştuğumu, 1928’de, Amsterdam’da yapılacak Olimpiyat Oyunlarına da hazırlanmakta olduğumu söyledim. Bu sırada yanında Saffet Arıkan da vardı. Paşa tereddütsüz:
-Saffet bu sporcuyu tanı. O Amsterdam da olmalıdır..diye iltifatta bulundu.

Hürmetle eğilip kendilerini selamlarken, gülümseyerek baktı: -Boks maçını iyi idare ettin, pek hoşuma gitti...dedi.



Ata ve atçılığa özel bir merak ve sevgisi olan, aynı zamanda gayet iyi de at binen Atatürk, yurtta atçılığı ve yarışçılığı daima teşvik etmiş, yakınlarını adeta bu konuya ilgi göstermeye zorlamıştır. Bu da atçılığın ve yarışçılığın yararına olmuş; onun bu yoldaki emir ve direktifleriyle Türk atlı sporları olumlu bir gelişme kaydetmiştir.

Büyük Atatürk’ün at sevgisi, kendisini bir ara yarışçılığa teşvik etmişti. Gerçekte belki de Atatürk yarışçılığı teşvik için bunu yapmıştı.

Sosyete ve Kordiplomatik yarışlarla alakalı idi. Fransadan gelen atlar içinde, Atatürk’e ait olan, Aigrette isminde bir kısrak vardı. O sırada Afgan Kralı Amanullah Han Ankara’yı ziyaret etmişti. Atatürk Amanullah Han’ı yarışlara getirdi. Koşuyu Aigrette kazanmış,bunun üzerine Amanullah Han Atatürk’ü tebrik etmişti.

Türkiye’de atçılığı ve yarışçılığı teşvik amacıyla kurulan “Yarış Islah Encümeni” de Atatürk’ün büyük desteğini görmüştür. Bu encümenin vaki ricası üzerine, adına bir “Gazi Koşusu” ihdas olunmasına da severek izin vermiş (1926) ve böylece Türk yarışçılık dünyasının en önemli klasiği halini almış olan “Gazi Koşusu” 1927 yılından itibaren Türk yarışçılığına renk katmaya başlamıştır.

Atatürk son olarak 18 Ekim 1936 günü Ankara’da, Sonbahar at yarışlarının Üçüncü Hafta Koşuları’nı izlemiştir.

Atatürk’ün Süvarileri, “Atatürk’ün süvarileri” (Cevat Gürkan, Saim Polatkan, Cevat Kula, ve Eyüp Öncü) nin, binicilik dünyasının en büyük yarışmalarından biri olan Roma Enternasyonel Konkuripikleri’nin, en büyük mükafatı ve en önemli yarışması olan “Mussolini Kupası”nı kazanmaları Büyük Atatürk’ü çok sevindirmişti.



Daha 1930’larda “İstikbal Göklerdedir” diyen Büyük Atatürk, havacılığa gereken önem ve değeri vermesini bilmişti. Havacılığın bir spor dalı olarak benimsenmesi ve Türk gençleri arasında yerleşmesini yürekten arzulayan Atatürk, “Türk Kuşu” nun, kuruluşunda olduğu gibi, çalışmalarında da verdiği emir ve direktiflerle baş rolü oynamıştır.

“Türk Kuşu”nu sıcak bir ilgi ve yürekten bir münasebetle destekleyen Atatürk, manevi kızı olan Sabiha Gökçen’i de Türk havacılığına kazandıran kişi olmuştur. Sabiha Gökçen, yalnız sivil havacılık değil, askeri havacılık alanında da uluslararası bir üne ve değere sahip bir havacımız olmuştur.

Atatürk, 3 Mayıs 1935 günü faaliyete geçen “Türk Kuşu” çalışmalarını yakından takip ettiği gibi, Sovyetler Birliği’nden getirtilen iki planörün deneme uçuşlarını da bizzat izlemiş, hatta bununla da yetinmeyerek bir planöre binip bunun çalışma şekli hakkında ilgililerden bilgi almıştır. Büyük Atatürk, genç Türk havacılarının bu sporda gelişmelerini sağlamak amacıyla; yetenekli genç havacıların yurt dışına gönderilip, orada ihtisas yapmalarını arzulamıştı. Onun emir ve direktifleriyle, başta Sabiha Gökçen olmak üzere bazı Türk havacıları, 1935 yılı Temmuz ayında Sovyetler Birliği’ndeki Koktobel Planör Okulu’na giderek, orada bu spor dalı üzerindeki bilgilerini güçlendirip, tecrübelerini artırmışlardı. Bu uzman planörcüler yurda dönüşlerinde Türk Kuşu kadrosunda öğretmen olarak görev almışlar, bildiklerini ve öğrendiklerini genç havacı kuşaklara öğretmişlerdir.



Atatürk, sporun yanısıra izcilik konusu üzerinde de önemle durmuş, Türk izciliğine ve okullar içi izcilik faaliyetlerine olumlu bir yön verdirtmişti. Daha mirlivalığı sırasında resmi görevi itibariyle başlayan bu ilgi, ömürboyu sürmüş ve hiçbir zaman eksilmemiştir.

Türk izciliği, Atatürk’ün emir ve direktifleriyle vücut bulan bir örgüt olarak, doğdu ve faaliyet gösterdi. Büyük Kurtarıcının ilgi ve güvenini kazanmakla da ebedi bir gurur ve şerefe mazhar oldu. “Keşşaflık” Atatürk ile “İzcilik” şekline dönüştü.


Atatürk'ün Emriyle Kurulan Spor Kulübü


Türk spor tarihinde Atatürk’ün emriyle “Muhafızgücü” adında bir de spor kulübü kurulmuştur.
18 Temmuz 1920 günü, Atatürk’ün emriyle kurulan Muhafız Takımı ve bu birliğin başına getirilen, Mülazım İsmail Hakkı Bey’in spora olan büyük merakı, Atatürk’ün de bu konudaki olumlu görüşleriyle birleşince, Muhafız Alayı adını alan birlik, 1 Haziran 1923 günü Muhafızgücü adını almıştır. Muhafızgücü, Atatürk zamanında, spor alanlarındaki büyük başarılarıyla dikkati çekmeye başlamış, futbol, atletizm, binicilik, bisiklet, polo gibi spor dallarında büyük başarılar göstermiş, pek çok şampiyonluklar kazanmıştır. Ayrıca bünyesinde birçok ünlü asker sporcu da yetiştirmiştir. Milli takımlarımıza kadar yükselen bu sporcular arasında, askerlik alanında da en yüksek rütbelere erişmiş bulunanlar mevcuttur. Atatürk döneminde Muhafızgücü takımlarının genç sporcuları arasında, bugünün nice emekli generalleri mevcuttur.


Adına Düzenlenen Yarışmalar


Türk sporunda Büyük Atatürk’ün adına düzenlenen yarışmalar ve maçlar ayrı bir anlam ve önem taşır.
Gazi Koşusu 1927 yılından beri yapıla gelmekte olan, “Gazi Koşusu” At yarışıdır. Ve “Gazi koşusu”, bugünde Türk yarışçılık aleminin en büyük ve en önemli klasiği değerini korumaktadır.

Atatürk Koşusu Atatürk’ün Ankara’ya ilk gelişinin yıldönümüne rastlayan 27 Aralık günleri, Ankara da yapılmakta olan “Atatürk Koşusu” yarışması da en eski organizasyonlardan biridir. Futbol maçları Türk futbolunda Büyük Atatürk’ün adına düzenlenen 1 büst (Atatürk Büstü) ve 2 kupaya rastlanır (Atatürk Kupası I -Atatürk Kupası II). Bunlardan ilki 1928, ikincisi 1955, üçüncüsü ise 1964 yıllarındadır.


Atatürk'ün Spor Politikası


Büyük Atatürk’ün ölümünü takip eden günlerde, o zamanlar yalnız Avrupa’nın değil, dünyanın en ünlü gündelik spor gazetesi olan ve Fransa da yayınlanan “L’Auto”, yayınladığı geniş bir makalede “Atatürk’ün spora verdiği büyük önemi uzun uzun överken şunları da yazmıştı:

“Dünyada ilk defa beden eğitimini mecburi kılan devlet adamı o oldu. Yalnız kağıt üzerinde, nutuklarda değil, bilfiil yerine getirdi. Stadyumlar ve çeşitli spor merkezleri tesis ettirdi. Halk evlerinin spor kollarını bizzat mürakabe etti. Milletin mukadderatına hakim olduğu günden itibaren Türkiye’de spor, gittikçe artan bir önem ve değer kazandı”

Atatürk, ileride de izah edeceğimiz gibi, dünyada beden eğitimini ülkesinde mecburi kılan ilk devlet adamıydı. Onun “Sağlam kafa , sağlam vücutta bulunur” sözü de, yarattığı genç Türkiye devletinin geleceği için düşündüğü ana esaslardan biriydi hiç kuşkusuz. Nitekim, Cumhuriyetin ilanından önceki günlerde hazırlanan hükümet programlarında da bunu görmek mümkündür.

Hükümet Programı’nda bahsi geçen, “Terbiye-i Bedeniye Darülmuallimi”, çok geçmeden kurulup “Gazi Terbiyesi Enstitüsü” adı altında faaliyete geçmiştir.

Atatürk, Türk sporunun ilk öğreticilerinin yetiştirilmesi konusunda aceleci davranmıştır. Beden eğitimi öğretmeni yetiştirecek okul tesis edilmeden önce, Çapa Muallim Mektebinde özel bir kurs açılmış ve bunun başına, Avrupa da Beden eğitimi öğrenimi yapmış olan Selim Sırrı Bey (Tarcan) getirilmişti. Bu arada bayan beden eğitimi öğretmeni yetiştirmek üzere de İsveç’ten iki bayan öğretim üyesi getirtilmiş, bunlarda Çapa Muallim Mektebindeki özel kurslarda görev alarak kız öğrenciler yetiştirmişlerdi.
Atatürk, bu konunun üzerinde büyük titizlikle durduğundan, bu da kafi görülmemiş ve öğretmen adayları arasında, dokuz aylık kursta başarı gösterenler, ihtisasta bulunmak üzere, Avrupa’ya gönderilmişlerdi. Atatürk bu kursa subaylarında katılmalarını özellikle arzulamıştı. Bu nedenle kursa katılıp başarı sağlayan subaylarda, askeri okullarda modern beden eğitiminin ilk tatbikatçıları olabilmeleri için, Avrupa’ya ihtisas eğitimine yollanmışlardı.

Ankara da kurulan Gazi Terbiye Enstitüsü’nün Beden Eğitimi Bölümü için, Almanya’dan Kurt Dainans adında bir uzman öğretmen getirilmiş ve bu bilgili hoca tarafından, bu enstitünün beden eğitimi bölümü faaliyete geçirilmiştir. Bu sırada ihtisas için Avrupa’ya gönderilmiş bulunan asker ve sivil beden eğitimi öğretmenleri de yurda dönmüş, böylece genç Türkiye Cumhuriyetinin ilk beden eğitimi öğretim kadrosu kurulmuştur.

Türk sporcusunun temelini oluşturacak beden eğitimi ve spor uzmanları kadrosunun düzenlenmesine çalışılırken, Türk sporu da ciddi olarak ele alındı. Bu dönemde Türkiye İdman Cemiyeti İttifakı, Türk sporunun ilk örgütü olarak kurulmuş ve faaliyete geçmiştir.

Türk sporunun iki büyük örgütünün, “Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı” ile “Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi”nin başında bulunan iki değerli spor adamı, İttifak başkanı Ali Sami (Yen) Bey ile Komite Genel Sekreteri ve Uluslararası Olimpiyat Komitesinin Türkiye temsilcisi Selim Sırrı (Tarcan) Bey bir araya gelip, Türkiye’nin 1924 Paris Olimpiyatlarına katılması gerektiğine karar verdikleri zaman, Türkiye Cumhuriyeti henüz ilk aylarını yaşıyordu. Avrupa’nın en güçlü devletlerine karşı yaptığı savaşlardan yeni çıkmış olan Türkiye’nin, bu büyük organizasyona katılmakla, yalnız sportif açıdan değil, politik açıdan da büyük yarar sağlayacağı muhakkaktı. Ancak ne İttifak, ne de Komite, böylesine bir masrafı karşılayabilecek parasal güce asla ve asla sahip değildi. Bu konuda Hükümetten yardım istenilmesi uygun görüldü. Genç Türkiye Cumhuriyeti’nin de parasal yönden ciddi sıkıntılar içinde bulunduğu muhakkaktı. Buna rağmen, Atatürk’ün emir ve direktifleriyle Türk sporu için bir yardım yapılmış, yine aynı tarihli (16 Ocak1924) Bakanlar Kurulu Kararnamesi ile, 1924 Paris Olimpiyatları hazırlıkları için “şimdilik” kaydıyla 17.000 lira, Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı Merkez-i Umumiyesi emrine verilmişti. Bu kararnamenin altında Bakanlar Kurulu üyeleri ile birlikte toplantıya başkanlık eden, Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal’in de imzası bulunuyordu.



Atatürk’ün Türk sporuna kazandırdığı en önemli unsurlardan biri de, bayan sporculardır. Türk kadını, Atatürk’ün devrimleri ve kesin direktifleriyle Türk sporunun içineki yerini aldı. Sporcuların kızları, kız kardeşleri ve hatta eşleriyle başlayan bu girişimler, kısa zamanda geniş kitlelere yayıldı. Bunda da, Atatürk’ün emir ve direktiflerinin büyük katkısı olmuştur.

Atletizm ve tenisle, spor alanlarında görülmeye başlayan Türk kızları, daha sonra kürek, eskrim ve yüzme dallarında da kendilerini göstermeye başladılar. Türk kadını 1926 yılında Ömer Rasim Koşalay’ın girişimleri ve çalışmalarıyla ilk kez atletizm pistlerinde göründü, ki Dünya kadınlarının, Olimpiyat Oyunlarında, ilk kez 1928 yılında piste çıkmaları göz önüne alınacak olursa bu, Türk sporu nam ve hesabına sevindirici bir olaydır.
  Alıntı ile Cevapla
15 Üyemiz Kartal'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 02.12.2011, 02:12   #2
Çevrimdışı
Canan
Çiçekci kız

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Atatürk ve Spora Olan İlgisi


Yüzmeden güreşe, bilardodan kürek çekmeye kadar birçok spora tutkun olan Atatürk, futbola daima mesafeli oldu.
Galatasaray ve diğer İstanbul takımlarının işgal güçleriyle maç yapması ve samimi pozlar vermesi Atatürk’ü çok üzüyordu. Mütareke yıllarında işgalci güçlerle maç yapmayan Fenerbahçe’ye ise Atatürk her zaman sempati duydu.Atatürk’ün devrimleri arasında her nedense “spordaki devrimleri” hep geride kaldı. Oysa ki Atatürk, gerçek bir spor inkılapçısıydı. Türk kadını ilk kez onun çalışmalarıyla 1926’da gerçek anlamda spora dahil olurken, dünyadaki kadınlar Olimpiyatlara ancak 1928 yılında kabul edildi.

Fransızların ünlü spor gazetesi “L’auto”, Atatürk’ün sporcu yönünü şu satırlarla duyurdu: “Dünyada ilk defa beden eğitimini mecburi kılan devlet adamı oldu. Yalnız kağıt üzerinde nutuklarla değil, bunu bilfiil stadyumlar ve spor merkezleri yaptırarak üzerine getirdi.”

Mustafa Kemal, çağdaş Türkiye Cumhuriyeti’nin sporda da varolduğunu duyurulması için 1924 Paris Olimpiyatları’na katılma kararı aldı. 3 atlet, 3 bisikletçi, bir eskrimci, 4 güreşçi ve 19 futbolcu ile gidilen Paris’de, Türk sporcular başarılı olamadılar. Atatürk, mümkün olduğu kadar hem katılımcı, hem de izleyici olarak sporla ilgilendi.

Atatürk’ün yaptığı sporlar arasında şunlar sayılabilir:
Güreş, binicilik, atıcılık, yürüyüş, avcılık, jimnastik, yüzme, kürek, bilardo, eskrim, yat, satranç, briç, dans.
Atatürk ve Güreş



Gazeteci Doğan Yıldız, araştırmasında Atatürk’ün tüm sporlar arasında en büyük ilgiyi güreşe gösterdiğini belirtiyor. Atatürk’ün gerek Kurtuluş Savaşı öncesi, gerekse de sonrasında düzenlediği güreş müsabakalarının yanı sıra, kendi tutuştuğu ve kapıştığı güreşler de var.

Atatürk’ün bir güreş anısını ise Sıtkı Koraltan, babası Refik Koraltan’ın ağzından şöyle anlatıyor:
“Atatürk bir gün, kuvvetten, güreşten ve pehlivanlıktan bahsederken kendisine güreş teklifinde bulunmuş. Bir süre sonra, babamın çekinerek işi hafif tuttuğunu sezen Atatürk, ‘Ciddi güreş yapalım’ demiş. Emrini ‘Yüklen yahu’ diyerek tekrar edince, babam, ‘Ne ısrar ediyorsun Paşam, Cihan’ın sırtını yerine getiremediği bir kahramanın sırtını ben mi yere getireceğim?’ diye cevap vermiş.”
Denizi çok seven Atatürk



1 Temmuz Kabotaj Bayramı” deniz şenliklerinde kürek yarışlarını izlemek için yarış saatlerinden önce Ertuğrul yatı ile Moda koyuna hareket ederdi.

Atatürk, bir gün teknelerden “fıtayı” (yarış teknesi) çok merak etti. Bu yüzden, Galatasaray Spor Kulübü’nün 12 numaralı üyesi Ruşen Eşref Ünaydın’ın aracılığıyla, tek çifte bir fıtayı Florya’ya getirtti.

Atatürk’ün hayatında izlediği belki de en önemli maç ise, Kurtuluş Savaşı’nda Büyük Taarruz öncesi, özel anlam taşıyan “Subaylararası futbol maçı” oldu. Başkumandan, Büyük Taarruz’un yerini ve tarihini arkadaşlarıyla gizli bir toplantıda belirlemek istiyordu. Bu görüşme nedeniyle, Mustafa Kemal Paşa, Konya’ya giderken 28 Temmuz 1922 günü, Akşehir’de bir futbol maçı düzenlettirdi.



Başkumandan ve yüksek rütbedeki komutanların bu futbol maçını izlemeye gidecekleri yolundaki haberler, Türklerin bir süre daha taarruza girişemeyecekleri yolundaki kanıyı güçlendirdi. Kolordu Subayları ile Batı Cephesi Subayları arasındaki maçı izleyen Başkomutan Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşları, o gün, 26 Ağustos sabahı taarruz kararı aldı...

Fenerbahçeyi Ziyareti



Sivil Mustafa Kemal’in futbolla hiçbir yakınlaşması olmadı. Futbol izlemese de zaman zaman kulüpleri ziyaret etti.
Atatürk’ün akşam sofralarında her şey konuşulmasına rağmen, futbolun sofra muhabbeti olduğu konusu birkaçı geçmedi. Atatürk, Cumhuriyet’ten sonra futbol maçlarına hiç gitmedi. Hem de üç büyük kulübün yöneticileri kendisinin yakın dostuydu. Adına futbol maçları düzenlendi, yine de ilgi göstermedi. Bunun nedeni, kimilerine göre İstanbul’un işgal yıllarında spor kulüplerinin işgal kuvvetleri takımları ile maçlar yapıp dostane fotoğraflar çektirmeleriydi. Hatta Galatasaray da dahil İstanbul takımlarının mütareke yıllarında işgalci güçlerle maç yapması Ata’yı çok üzüyordu.İşgal sırasında yabancı takımlarla maç yapmayan Fenerbahçe’ye ise Atatürk’ün sempati duyduğu biliniyordu. Ata’nın futbola karşı soğuk duruşunun nedeni kimilerine göre de bazı spor kulübü mensuplarının Milli Mücadele’ye katılmalarına rağmen, büyük kısmının ilgisiz kalışıydı. Hatta, Atatürk bazılarının Milli Mücadele’ye destek vermeleri bir yana köstek olmalarını affedemedi.
İsmet Paşa’ya Yüzme Öğretti


Cumhuriyet’in ilk yıllarında Florya kıyıları yüzme öğrenmek için ideal bir yerdi. Atatürk de yüzmeye başlamak için burayı seçti. Eline geçen bir yüzme kitabından gördüklerini uygulamaya başladı. Sabahın ilk saatlerinde denize giriyor, kendince yüzebilme hareketleri yapıyordu. Kısa bir sürede kulaç atmayı öğrendi.
Atatürk, İstanbul Florya’da bulunduğu zamanlarda her gün denize girmekte, kürek çekmekte, halkla haşır neşir olmaktadır.

Bir gün, Atatürk Florya’da yüzerken Başbakan İsmet İnönü gelir.Atatürk Seslenir:“İsmet gel! Gelde yarışalım” der
İsmet İnönü kollarını açarak:
“Paşam, ben yüzme bilmem ki “
Bunu duyan Atatürk :
“Sana bir hafta süre. Bir hafta sonra birlikte yarışacağız” der.İsmet İnönü Heybeliada’daki Deniz Askeri Lisesi Sınıf Subayı Ulvi Tekeş’le tanışır. Kısa bir süre içinde yüzme öğrenmek istediğini bildirir.Heybeliada ile Kaşıkadası arasındaki derin bir yere deniz motoru ile gidilir. Ulvi Tekeş dalar İsmet İnönü’ye:
“Sayın Paşam atlayın” der
“Nasıl atlayacağım”
“Çivileme atlayacaksınız”

İsmet İnönü anlatıldığı şekilde çivileme atlar. Bu İsmet İnönü’nün meşhur çivilemesidir. İlk atlayışıdır. Suyun yüzüne çıkınca kendini subayın kollarında bulur. Çırpınmaya başlar. Sonrada yüzme kurallarına uyarak birkaç gün içinde yüzmeyi öğrenir ve Florya’nın yolunu tutar.

Atatürk, 6 Eylül 1936 Pazar günü Moda koyunda yapılan yelken ve kürek yarışlarını Türkiye’de bulunan İngiltere Kralı VIII Edward ile birlikte Ertuğrul yatından izlemiştir.
Florya plajında denizde mayo ile çekilmiş fotoğraflarını gazetelerde yayınlatarak halkımızı denizden yararlanmaya çağıran ilk insan da toplumumuzda Atatürk olmuştur.

Atatürk’ün bütün bu hareketleri, hep hesaplı, hepsi bir amaca yöneliktir. Türk halkını kendi öz benliğine kavuşturmak, küsmüş bulunduğu doğa ile barıştırmak, hayatın anlamını daha fazla tanımasını sağlamaktır. Köşk’teki kürek çekme kondisyon aleti şimdi, Anıtkabir müzesindedir.


Çok nadir, fasülyesine tavla oynardı.

Spor Giysilerinde de Modayı Takip Etti




Atatürk, her şeyde olduğu gibi, spor giyimde de çağının önüne geçti. Ata’nın Türkiye’de özel terzileri vardı.
Ancak, Paris’te özel bir terzide vücut modeli bulunuyor, özellikle merasimlerde giyeceği kıyafetler orada dikiliyordu
Cemal Granda Atatürk’ün giyimi ile ilgili şunları söylüyordu: “En çok lacivert takım elbisesini severdi. Bu elbise eskidiği halde atmıyor, ördürüp yine giyiyordu. Gömleklerinin hepsi beyaz, yaka numarası 41-42’ydi. Ölçüsü bilindiğinden İsviçre’de yapılır, hazır gelirdi.”

Atatürk, her şeyde olduğu gibi, spor giyimde de çağının önüne geçti. Ata’nın Türkiye’de özel terzileri vardı.
Ancak, Paris’te özel bir terzide vücut modeli bulunuyor, özellikle merasimlerde giyeceği kıyafetler orada dikiliyordu
Cemal Granda Atatürk’ün giyimi ile ilgili şunları söylüyordu: “En çok lacivert takım elbisesini severdi. Bu elbise eskidiği halde atmıyor, ördürüp yine giyiyordu. Gömleklerinin hepsi beyaz, yaka numarası 41-42’ydi. Ölçüsü bilindiğinden İsviçre’de yapılır, hazır gelirdi.”

Beyoğlu’ndaki özel terzisi Arman ise: “Atatürk, çizgili renkli çorapları severdi. O devrin en şık çoraplarıydı bunlar. 44 numara giydiğini sanıyorum” diyordu.

Atatürk, uzun süreli kürek çekişlerinde terleme durumunu göz önünde bulundurarak “askılı mayo” giymeyi tercih ederdi. Yüzme sırasında ise, genelde o dönemin modası olan tek parça “kemerli mayoyu” tercih ederdi. Bornozunu ve deniz ayakkabısını daima hazır bulundururdu.

Derleme

  Alıntı ile Cevapla
14 Üyemiz Canan'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 04.12.2011, 15:08   #3
Çevrimdışı
Canan
Çiçekci kız

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Atatürk ve Spora Olan İlgisi

Atatürk'ün Spor İle İlgili Sözleri




Türk sosyal bünyesinde spor hareketlerini düzenlemekle görevli olanlar, Türk çocuklarının spor hayatını yüceltmeyi düşünürken sadece gösteriş için herhangi bir yarışmada kazanmak azmiyle spor çizmezler. Esas olan bütün yaştaki Türkler için Beden Eğitimi sağlamaktır.



Spor yalnız beden kabiliyetinin bir üstünlüğü sayılmaz. İdrak ve ahlâk da bu işe yardım eder. Zekâ ve kavrayışı kısa olan kuvvetliler , zekâ kavrayışı yerinde olan daha az kuvvetlilerle başa çıkamazlar. Ben Sporcunun zeki çevik aynı zamanda ahlâklısını severim.



Her çeşit spor faaliyetini Türk gençliğinin milli terbiyesinin ana unsurlarından saymak lâzımdır. Bu işte hükümetin şimdiye kadar olduğundan daha çok ciddi ve dikkatli davranması , Türk gençliğinin spor bakımından da milli heyecan içinde , itina ile yetiştirilmesi önemli tutulmalıdır.



Türk milleti anadan doğma sporcudur. Henüz yürümeye başlayan köy çocuklarını bile harman yerinde güreşirken görürsünüz. Ata en çok , ve iyi binen yalnız Türk erkekleri değildir. Türk kadını da bu işi iyi bilir.



Türk çocuklarına sporun bu günkü tekniğini öğretmek ve bunların bir kısmını bazı törenlerde ve bayramlarda dekor ortaya koymak gerekir. Buna lüzum var mı, yok mu ? gibi soruya söyle cevap verilebilir. Esasen yoktur ; fakat hakikati ufak bir örnekle ispat edebilmek için gereklidir.



Müspet bilimlerin temellerine dayanan , güzel sanatları seven , fikir terbiyesinde olduğu kadar beden terbiyesinde de kabiliyeti artmış ve yükselmiş olan erdemli, kuvvetli bir nesil yetiştirmek ana siyasetimizin açık delilidir.



Bütün millet ve memleket evlatlarını sportmen yapabilmek için sarfedilen çalışmanın ehemmiyet ve kudsiyeti aynı derecede kıymetli ve mühimdir.



Açık ve kat' i söyleyeyim ki , sporda muvaffak olmak için her türlü muavenetten ziyade, bütün milletçe sporun mahiyeti ve kıymeti anlaşılmış olmak ve ona kalpten muhabbet ve onu vatani vazife telâkki eylemek lâzımdır.



Dünya spor hayatı ve spor dünyası çok mühimdir. Bu kadar mühim olan spor hayatı, bizim için daha mühimdir. Çünkü ırk meselesidir, ırkın ıslahı ve kişayişi meselesidir ve hatta biraz da medeniyet meselesidir.



Her boy ölçüşmede arkalarında Türk Milletinin bulunduğu ve Millet şerefini düşünmelerini Türk sporcularına meslek düsturu olarak kaydediyorum.



Türk sosyal bünyesinde spor düzenlemekle vazifeli olanlar, Türk çocuklarının spor hayatını yüceltmeyi düşünürken sadece gösteriş için herhangi bir yarışmada kazanmak azmiyle spor yaptırmazlar. Esas olan bütün yaştaki Türkler için beden eğitimi ve terbiyesini sağlamaktır.



Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK
__________________
  Alıntı ile Cevapla
13 Üyemiz Canan'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 06.12.2011, 11:10   #4
Çevrimdışı
Türkü
...> Ata'm İzindeyiz <...

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Atatürk ve Spora Olan İlgisi

Hep söyledim yine söyleyeceğim Atatürk kadar çok yönlü bir lider tanımadı dünya.

Bizlere bıraktığı miraslar ne kadar çok. Hakkında bilmediğimiz öyle çok bilgi varki ne mutlu ki oku oku bitmiyor. Keşke birde feyz alabilsek.

Teşekkürler Canan.

(Spor denilince akla futbol geliyor herkesin)
__________________
  Alıntı ile Cevapla
8 Üyemiz Türkü'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 17.09.2013, 22:02   #5
Çevrimdışı
bymega
Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Atatürk ve Spor - Atatürk'ün İlgilendiği Spor Dalları

Atamız hakkında her paylaşım bizim için bi nimettir. Teşekkürler paylaşım için... Atatürk dursa yeterdi onun durması tüm dünyaya bedel...
__________________
"Benim, Türk milleti için yapmak istediklerim ve başarmaya çalıştıklarım ortadadır. Benden sonra, beni benimsemek isteyenler, bu temel mihver üzerinde akıl ve ilmin rehberliğini kabul ederlerse, manevî mirasçılarım olurlar."
  Alıntı ile Cevapla
9 Üyemiz bymega'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 16.06.2014, 19:27   #6
Çevrimdışı
Ekin
Başına Buyruk

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Atatürk ve Spor - Atatürk'ün İlgilendiği Spor Dalları

Merak ediyorum kaç canlıydı ?
Bilmediği anlamadığı birşey yok.

Bu kadar çok yönlü becerikli bir insan nasıl olur ?

Teşekkürler Kartal abi & Canan

Harika bir konu.
__________________
  Alıntı ile Cevapla
7 Üyemiz Ekin'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 16.06.2014, 23:08   #7
Çevrimdışı
Mavigöl
--- Ata'm İzindeyiz ---

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Atatürk ve Spor - Atatürk'ün İlgilendiği Spor Dalları

Bu kadar çok yönlü kaç kişi gelmiştir acaba dünya üzerine,Atamız her yönüyle üstün bir yetenek ne mutlu bizlereki
onun izindeyiz,teşekkürler paylaşım için
__________________
  Alıntı ile Cevapla
6 Üyemiz Mavigöl'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 09.04.2015, 09:47   #8
Çevrimdışı
Abartmatozu
Kurucu

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Atatürk ve Spor - Atatürk'ün İlgilendiği Spor Dalları

Otobüs taşlayanlara,
Tribün yakanlara inat.
  Alıntı ile Cevapla
5 Üyemiz Abartmatozu'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 15.07.2015, 21:25   #9
Çevrimdışı
Çengelli İğne
«... Beklenen Şarkı ...»

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Atatürk ve Spor - Atatürk'ün İlgilendiği Spor Dalları

Her alanda her yenilikte tek lider Atatürk.

Anıları kendisi kadar mütevazi.

Benim için Türkiye Cunhuriyeti'nde tek lider tek Cumhurbaşkanı var yaşamasa da gönlümde hiç ölmeyen ATATÜRK

Ruhu şad olsun.

Paylaşımda emeği geçen arkadaşlara teşekkürler.
  Alıntı ile Cevapla
4 Üyemiz Çengelli İğne'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 07.12.2015, 14:49   #10
Çevrimdışı
Suzim
Müdavim

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Atatürk ve Spor - Atatürk'ün İlgilendiği Spor Dalları

Güzel bir konu .
Teşekkürler Kartal - Canan


__________________
''Türkiye, Atatürk'ü Allah'a borçlusun, geriye kalan her şeyi de Atatürk'e...''
  Alıntı ile Cevapla
4 Üyemiz Suzim'in Mesajına Teşekkür Etti.
Cevapla

Bu Sayfayı Paylaşabilirsiniz

Etiketler
ilgisi, spora, sporla


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hızlı Erişim


WEZ Format +3. Şuan Saat: 12:02.


Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Önemli Uyarı
www.forumgercek.com binlerce kişinin paylaşım ve yorum yaptığı bir forum sitesidir. Kullanıcıların paylaşımları ve yorumları onaydan geçmeden hemen yayınlanmaktadır. Paylaşım ve yorumlardan doğabilecek bütün sorumluluk kullanıcıya aittir. Forumumuzda T.C. yasalarına aykırı ve telif hakkı içeren bir paylaşımın yapıldığına rastladıysanız, lütfen bizi bu konuda bilgilendiriniz. Bildiriniz incelenerek, 48 saat içerisinde gereken yapılacaktır. Bildirinizi BURADAN yapabilirsiniz.