Forum Gerçek

AnasayfaForumları Okundu Kabul Et Bugünkü Mesajlar
Geri git   Forum Gerçek > Türkiye ve Dünyadan Haberler > Ülkemiz ve Dünya Gündemi

Ülkemiz ve Dünya Gündemi Ülkemizde ve Dünyada yaşanan gelişmelere dair haberler


Yeni Konu aç  Cevapla
 
Seçenekler
Eski 11.03.2021, 18:30   #1
Çevrimdışı
OkyanusunKalbi
WoodStock

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi Prof. Dr. Ömer Kara, Kandillerle İlgili Ezbe

Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi Prof. Dr. Ömer Kara, kandillerle ilgili ezber bozan açıklamalarda bulundu




Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi Prof. Dr. Ömer Kara, Diyanet TV’de katıldığı programda kandillerle ilgili dikkat çeken açıklamalarda bulundu. Kara, "Diğer geceler için açık ve net bir şekilde Kur’an’da böyle bir vurguyu bulamıyoruz. Hz. Peygamberin hayatında yoktur, sahabenin hayatında yoktur" dedi.

Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi Prof. Dr. Ömer Kara, Diyanet TV’de katıldığı programda kandillerle ilgili açıklamalarda bulundu.

Kara, Dini Gündem programında Kadir gecesi ayetle sabit iken diğer mübarek gün ve geceler için Kur’an-ı Kerim’de açık bir vurgunun olmadığını söyledi.

“KUR’AN’DA BÖYLE BİR VURGUYU BULAMIYORUZ HZ. PEYGAMBERİN HAYATINDA YOKTUR”

Prof. Dr. Kara, programda şunları kaydetti:
“Diğer geceler için açık ve net bir şekilde Kur’an’da böyle bir vurguyu bulamıyoruz. İster Kadir gecesi olsun isterse diğer Regaip, Miraç, Berat öteki geceler olsun, bunlar değişik sebeplerden, işte mesela Mevlid, Hz. Peygamber’in doğumu olması, kendi içerisinde bir takım mucizelikleri barındırması hasebiyle, Peygamber efendimize saygı olarak Müslümanların bu geceleri mübarek gece sayıp ihya etmeye çalışmaları... Bir anlamda bunların ortaya çıkartılması.

Hz. Peygamberin hayatında yoktur, sahabenin hayatında yoktur. Daha sonra epey bir zaman sonra oluşan sırf Peygambere saygından o geceye saygıdan, o gecenin yad edilmesi, anılması birinci merkezde bu olmak kaydı şartıyla... Aynı zamanda da madem hayırlı bir gece bunun içerisinde ihya edelim mantığıyla yapılmıştır.

Hatta denir ki bu tür geceler bizim geleneğimizde kandil geceleri diye isimlendirilir. Kandil geceleri, 2. Selim zamanında minarelerde kandil yakılması hasebiyle bu ismi aldığı da söylenir."

Kaynak video

  Alıntı ile Cevapla
6 Üyemiz OkyanusunKalbi'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 12.03.2021, 13:33   #2
Çevrimdışı
Bursalı68
Yönetici

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi Prof. Dr. Ömer Kara, Kandillerle İlgi

Merhaba,

Öleceksiniz artık, bir ayağınız çukura girdi ve yıllardır bas bas bağırıyorlar bunlar tabu, dinde yeri yok diye, siz daha yeni çıkmışsınız evet bunların dinde yeri yok diyorsunuz, ancak insanları da inanç anlamında birbirine kırdırmaktan, kamplara bölmekten de geri durmuyorsunuz...

Bakın işinize....!

Sağlıcakla kalınız...
__________________
Kötülüğün galip gelmesi için iyi insanların bir şey yapmaması kafidir...
Edmund BURKE
  Alıntı ile Cevapla
5 Üyemiz Bursalı68'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 12.03.2021, 14:41   #3
Çevrimdışı
Banemin
» » » Çapulcu « « «

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi Prof. Dr. Ömer Kara, Kandillerle İlgi

"Medeni cesaretinden dolayı tebrik ederim Profçuğum" yazmayı düşünüyorum ama bugüne kadar nasıl geldi bilemediğim için yazmıyorum.

Bencileyin garip bir kul bile bu gerçeği bilirken neden bunların sesi bunca yıldır çıkmamış düşünmeden edemiyor insan.
__________________
Ben hiç insan kaybetmedim...
Sadece zamanı geldiğinde, vazgeçmeyi bildim...

  Alıntı ile Cevapla
6 Üyemiz Banemin'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 12.03.2021, 14:51   #4
Çevrimdışı
OkyanusunKalbi
WoodStock

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi Prof. Dr. Ömer Kara, Kandillerle İlgi

Ortaokuldan beri biliyordum kandillerin kuranda olmadığını. Anlatınca yobazlardan dinsiz yaftası yiyorum.



Din işleri profunu da işten çıkarırlar. Türkiye'de gerçekleri söyleyenleri aforoz ediyorlar.
  Alıntı ile Cevapla
5 Üyemiz OkyanusunKalbi'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 13.03.2021, 01:18   #5
Çevrimdışı
Rosebud
Müdavim

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi Prof. Dr. Ömer Kara, Kandillerle İlgi

Kurban kesmek de yok ama gel de bunlara anlat, türban da yok...
Bahriye Üçok Kuran'da türban yoktur dedikten 3 gün sonra evine bombalı paket gönderilip katledilmişti.
Kendilerine özel bir din yaratmışlar herkesin ona uymasını istiyorlar, uymayanı ortadan kaldırıyorlar.
__________________

TEARS AND SOUVENIRS

  Alıntı ile Cevapla
7 Üyemiz Rosebud'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 13.03.2021, 14:41   #6
Çevrimdışı
Ben kimim
Yasaklı Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi Prof. Dr. Ömer Kara, Kandillerle İlgi

[IMG]

DİNİ UYDURMACILIKTA EMEVİLER, ABBASİLER VE DİĞER TARİHİ SEBEPLER

Emevi ve Abbasi Dönemi
Emevi Devleti Sınırları

Ne yazık ki bugün “İslam” diye ortaya konulan din, özellikle Emevi döneminden başlayarak, daha sonra Abbasiler döneminde sonuca ulaşan uydurma hareketinin ürettikleriyle karışmış bir yapı arz etmektedir. Bu “İslam”, temellerini sırf Kuran’dan alan, yani din adına Kuran’ı yeterli gören bir “İslam” anlayışı değildir. Bu “İslam”, Emevilerin ve Abbasilerin reforma uğrattığı “İslam”dır. Bizim bu kitapta yapmaya çalıştığımız, kitabın 3. bölümünde belirttiğimiz gibi dinde reform yapmak değil, aksine özellikle Emevi ve Abbasilerin ürünü olan reformu ortadan kaldırıp, Kuran’ın saf mesajını ortaya çıkarmaktır. Kitabın ileriki bölümlerinde göreceğimiz gibi dine Emeviler ve Abbasiler tarafından yapılan reform; dini zorlaştırma, karartma, insan doğasıyla çatışır hale getirme ve kadınları toplumdan soyutlama şeklinde yapılmıştır. Bu ilaveleri yapanlar, dinin kaynağı olduğunu iddia ettikleri yüzlerce hadis ve fıkıh kitaplarıyla dini dejenere etmişlerdir. Dini dejenere eden bu tarihi sürecin en baştaki basamağı Emevi devridir. Bu dönemi iyice incelersek, din diye uydurulan mezheplere, hadislere neden güvenemeyeceğimiz daha iyi anlaşılacaktır.
Emevi dönemi gelince dört halife döneminde hadis nakillerinden dolayı azarlanan Ebu Hureyre ve Kab gibiler bir anda baş tacı oldular. (Muaviye’nin bu şahısları manevi itibar ve maddi çıkar sağlamak yoluyla nasıl teşvik ettiğini 12. bölümde inceledik.) Aynı Emeviler, İslam’daki ilk ciddi kargaşayı çıkarmış ve Hz. Ali’ye karşı savaşmışlardır.

EMEVİLERİN PEYGAMBERİMİZİN TORUNLARINI ÖLDÜRMELERİ

Emeviler Hz. Ali'ye karşı savaştılar
Resim : Emeviler Hz. Ali’ye karşı savaşmışlardı

Emeviler, Hz. Ali’ye karşı olan düşmanca tutumlarını, Hz. Ali’nin oğulları ve Peygamberimiz’in torunları olan Hasan ve Hüseyin’e karşı da göstermişlerdir. Mesudi’nin anlatımlarına göre; Hasan, kendisini rakip gören Muaviye tarafından zehirletilerek öldürülmüştür. Hasan’ın karısını bu zehirleme işinde kullanan Muaviye ise ölüm haberini alınca şarkılar söyleyerek, kendisini ibadete verip siyaset sahnesinden çekilmiş olan Hasan’ın ölümüne çok sevinmiştir. Hasan’ın kardeşi Hüseyin ise Kerbela olayında Muaviye’nin oğlu Yezid tarafından öldürülmüştür. Kaynaklar Yezid’in nasıl Hüseyin’in ölüsüne bile saygı göstermediğini ve Hüseyin’in kesik başını sopayla didikleyip alay ettiğini anlatırlar. Hasan ile Hüseyin’in kız kardeşi Zeynep ise halkın ayaklanmasına ön ayak olur korkusuyla yaşadığı yerden sürülmüştür.

Burada bu olayların detayına girmek istemiyoruz. Bu tip ihtilaflarda kimin haklı kimin haksız olduğuna karar vermek İslam inancıyla ilgili bir mesele değildir. Bunlar tarihle ilgili tartışmaya da açık anlatımlardır. Yapmak istediğimiz, bugün ortaya çıkan “dini” tablonun, Kuran’ın dinine ilaveler yapan hadislerin ve mezheplerin oluşumunda ilk basamak olan Emevilerin ne kadar “güvenilir” olduklarını analiz etmektir. Bu dönemde uydurulan hadisler, daha sonra Abbasiler zamanında (bu dönemin uydurmaları da eklenerek) hadis kitaplarına dönüştü. Bu hadisler, mezheplerin İslami anlayışına temel oldular. Bu şahıslar halifeliği babadan oğula geçen bir saltanata dönüştürdüler. Bu halifelerin çoğunun nezaretinde mezhepler ve hadis kitapları oluştu. Peygamber torunlarının katillerinin halife olduğu, yönetici olduğu bir yapıda oluşturulan bu mezhepler ve bu hadisler güvenilir olabilir mi? Sünni mezhepleri benimseyenlerin çoğu Sıffın savaşını sadece bir içtihat (tercih/yorum) hatası gibi göstermekte, Emevi saltanatını temize çıkartmaya çalışmaktadırlar. Böylece kendi inanç sistemlerini oluşturan kişileri, dolayısıyla kendi inançlarını aklamaya çalışmaktadırlar. Oysa güneşin balçıkla sıvanamayacağı gibi Emevilerin yanlış uygulamaları da örtbas edilemez. Emevi dönemine kadar ne saltanata dönüştürülmüş halifelik vardı, ne de Kuran dışında bir dini kaynak. Peygamberimiz ve dört halife dönemindeki sade yaşantının saray ihtişamlarına, debdebeye, şölenlere dönüşü, dini liderliğin paraya ve güce çevrilmesi, halifeliğin aile içi saltanata dönüştürülüp balığın baştan kokmaya başlaması, bu devire rastlar. İçki âlemleri ve yaptırdıkları saraylarla meşhur olan birçok Emevi halifesinin yanı sıra, Velid gibi Kuran’dan hoşuna gitmeyen ayetlerin okunması üzerine Kuran’ı hedef yapıp ok yağmuruna tutan halifelerin de olduğu aktarılmıştır (Bakınız: Mesudi 3/228, İsfahani 7/49, İbnul Esir 5/290). Emevi dönemi elbette sırf olumsuzluklarla dolu değildir, bu dönemde İslam adına önemli hizmetler de yapılmıştır. Fakat Kuran’ın anlattığı şekliyle dinin dejenere edilmesinde bu dönemdeki yanlışlar çok önemlidir, bu yüzden birçok zaman örtbas edilen bu dönemin olumsuzluklarını bilmek gerekir.
Hadisler ilk kez işte bu dönemde yazılmaya başlandı. Fakat bu yazım işleminde hadislerle, kıssalar ve görüşler karışıktı. Emeviler döneminde hadislerin yazıldığı bilinse de bu dönemden elimize geçen bir hadis kitabı yoktur. Kütübü sitte -en meşhur altı hadis kitabı- daha sonra Abbasiler döneminde yazılmıştır. Bu dönemde toplanan hadislerle Emevilerin köprü, hatta kaynak olduğunu hatırlamalıyız, Abbasilerin döneminde üretilen uydurmalarla bunlar birleştirilmiş ve hadis konusundaki vahim tablo ortaya çıkmıştır.
Şimdi gelin karar verelim; Kuran yeterli olduğunu kendisi anlatırken, Peygamber kendi hiçbir sözünü yazdırmamışken, dört halife döneminde de aynı şekilde Kuran dışında bir kaynak oluşturulmamışken, Peygamber torunlarının katillerinin saltanatları döneminde temeli atılan hadis ve mezheplere mi, yoksa sadece Kuran’a mı itibar edelim?

Elbiseyi ters giyenler

Hz. Ali’nin Emeviler için söylediği şu veciz söz, Emevileri çok güzel tarif etmektedir: “Bunlar da din elbisesi giyiyorlar ama ters çevirerek giyiyorlar.” İşin en aldatıcı yanı işte buradadır. Din adına ortaya çıkan mezheplerin sistemi, kendisini “gerçek din” diye birçok kişiye kabul ettirmiştir. Ne yazık ki o zamandan dine ilave edilenler, bugün de din zannedilmektedir. Kuyuya bir taş atılmıştır, kırk kişi onu çıkartmakta zorlanmaktadır. Sorun “İslam”ın kendisinde değil, “İslam”ı ters giyenlerdedir. En şık elbise bile ters giyilince nasıl sahibini kötü gösteriyorsa, İslam’ı ters giyenler de aynı şekilde kötü tabloların suçlularıdır. Ne yazık ki bazı saf ve bilgisizler ile bozuk niyetliler, “İslam” kötü gözüküyor sanmakta veya öyle göstermeye çalışmaktadırlar. Oysa kabahat elbisede değil, onu ters giyendedir.

Allah istese Kuran’ı daha geniş bir kitap yapar ve şu anda istediklerine ilave söyleyecekleri varsa ilave ederdi. Allah, Kuran’ı bu kalınlıkta yaptığına göre, eksiksiz ve fazlasız bizden istedikleri, bizi sorumlu tuttuğu bu kadardır. Allah’a şükür ki Allah kendi dinini Kuran’da bildirdi ve bizi Emeviler gibilerin yeniden din yazmasına, birilerinin hadis seçmesine, falancanın mezhep oluşturmasına muhtaç bırakmadı.

EMEVİLER İLE BAŞLAYAN UYDURMACILIK SONRA DA SÜRDÜ

Emeviler ile önemli atağını yapan uydurmacılık, doruk eserlerini Abbasiler döneminde vermiştir. Her şeye rağmen hem Emeviler döneminde, hem Abbasiler döneminde Kuran dışı dini kaynak oluşturulmasına karşı çıkanlar olmuştur. Hatta kimi Abbasi halifelerinin, hadisçiliğe ve aklı dışlayıcılığa şiddetle karşı çıkan Mutezile ekolüne tabi oldukları bilinmektedir. Fakat yönetici kadrolara sonradan hâkim olan Sünni görüş, resmi görüş olarak halka kabul ettirilmiştir. Böylece Abbasi döneminin sonuna gelmeden Sünnilik, karşı görüşleri tasfiye ederek, uzun yıllar sürecek olan saltanatını kurmuştur. Emevilerden alınan miras, bu fikir yapısında en önemli kaynaktır. Fakat uydurmacılık burada önemli bir seviyeye gelse de bitmiş değildir. Sonraki devirlerde yaygınlaşacak olan tarikatlarda, Hint mistik kültürüyle ve diğer kültürlerin etkisiyle gelen çilecilik, sufilik, tarikatçılık, kendi kendine azap çektirme ve bunlardan medet umma da Kuran’ın verdiği zihniyeti tahrif etmekte rol oynamıştır. (Tarikatlar hakkındaki 15. bölümü okuyunuz.)
İslam’ın tarihin ilerleyen dönemlerinde yayıldığı süreçlerde, İslam’a geçen dinin yeni bağlıları, İslam’ın etkisine girmelerine karşın çoğu zaman eski kültürlerinin etkisinden de kurtulamamışlardır. Örneğin Türklerin İslamlaşmasında tarikatçı yapıların dervişlerinin, sufilerinin önemli etkisi vardır. Türklerin Şamanizm geçmişlerindeki Şamanları aşırı şekilde yücelterek insanüstü görmeleri, bu yeni sufilerin elinde, şeyhlere aşırı bağlılık ve teslimiyet olarak şekillendi. Hint mistik kültürü ile Şamanizm kültürünün de izlerini taşıyan tarikatlar ve tasavvuf, Türklerin dini yaşantısında önemli bir yer tuttu.

Şeyhe Aşırı Bağlılıkla Tevhidden Sapma

Önceki dönemlerde uydurma hadis ve mezhepleri, sonra yabancı kültür ve anlayışları İslam’a sokan zihniyet, daha ileriki tarihlerde ise “fetva” ve “içtihad” adı altında dine ilavelerine devam etti. Osmanlı’yı örnek olarak alırsak, padişahların kardeşlerini öldürebilecekleri şeklindeki fetva (Kuran’ın açık ayetleriyle çelişen, büyük günah olmasına rağmen) “din” adına şeyhülislam(lar)ın verdiği bir fetvaydı.

Matbaayı “din” adına yasaklayıp (gerçekte nedeni siyasi ve ekonomik endişelere dayanır), buna benzer görüşlerine “içtihad” veya “fetva” gibi başlıklar atanlar, bu kararlarını hadis gibi, mezhep gibi dinin bir parçası yapanlar da “din âlimi” etiketli şahıslardı. Tüm bunlar üst üste, yan yana geldi ve aydınlık Kuran’ın mesajı yerine, insanların uydurduklarının Kuran’ın güzellikleriyle karıştırıldığı bir sistem, insanlara “din” diye sunuldu ve hâlâ sunulmaya devam etmektedir. Çözüm ise basittir; Kuran’ı ele alıp, din diye sunulan bu uydurmaların dindeki otoritesini reddetmektir. Yani insani üretimi (insaniyi) terk ederek, indirilmiş olan Kuran’ı (Allah’tan olanı) dini rehber edinmektir.

Osmanlı'da Kardeş Katli Caiz Görülmüştür.

EMEVİLER DÖNEMİNDE YAZILMIŞ BİR KİTAP: İRCA

Emeviler dönemindeki siyasal ortamda Hz. Ali ile Hz. Osman’ın karşılaştırılması, Muaviye ve Hz. Ali hakkında tartışmalar, karşı tarafı kâfir ilan etmeler yaygınlaşmıştı. Bu ortamda siyasi olarak belli bir pozisyon alan kişilere karşı bazı kişiler, kimin kâfir kimin mümin olduğu konusunda sessiz kaldılar. Bu kişiler “Kimin mümin, kimin kâfir olduğunu Allah bilir” şeklindeki yaklaşımlarıyla, kimin haklı olduğunun ahirette belli olacağını iddia ediyorlar, siyasi olarak bir pozisyon almıyorlardı. Doğrunun anlaşılmasını ahirete erteledikleri için bu şahıslara “Mürcie” yani “Erteleyici” denildi.
Mürcie’nin fikirleri ilk olarak “İrca” yani “Erteleme” kitabında kendini gösterir. Bu kitap hicri 60’lı yıllarda, Emevilerin son döneminde yazılmıştır. Yani bu kitap, bilinen ünlü hadis kitaplarından iki asır önce yazılmıştır. Hadis kitaplarından en erken yazılanı bile bu kitaptan çok sonradır. Bu kitaptaki izahları okuyanlar, İslam’ın ilk asırlarında, dini sadece Kuran’dan anlama mantığının yaygınlığına bir örnek daha bulurlar. Emevi ve Abbasi dönemleri, Kuran’ın yanına ilave kaynakların konulmaya başlandığı dönemler olsalar da, Kuran’dan uzaklaşılıp, hadisçi bir din anlayışının siyasi otoritenin desteğiyle tam hâkimiyeti ancak Abbasi döneminin sonlarında oluşmuştur.

“İrca” kitabında Hasan bin Muhammed, Kuran’ı, Kuran’ın kendisinden alıntıladığı şu ayetlerle anlatır: “Kuran, Allah’ın katından kendi ilmiyle indirdiği (11-Hud Suresi 14; 4-Nisa Suresi 166), muhkem kıldığı (22-Hac Suresi 52), sonra da ayetlerini uzun uzun açıkladığı (11-Hud Suresi 1, 6-Enam Suresi 55, 97, 98, 126; 7-Araf Suresi 52, 174; 9-Tevbe Suresi 11), her taraftan gelebilecek saldırı ve noksanlıklardan koruduğu (15-Hicr Suresi 9, 17) yüce bir kitaptır. Allah bu kitapta (14-İbrahim Suresi 45; 30-Rum Suresi 58) ibret alınacak şeyleri açıkladı (3-Ali İmran Suresi 13) ve onu iyiyi kötüden ayırt edici (25-Furkan Suresi 1; 8-Enfal Suresi 29), karanlıktan aydınlığa çıkarıcı (14-İbrahim Suresi 1), yol gösterici (2-Bakara Suresi 2) ve sapıklıktan hidayete ulaştırıcı (4-Nisa Suresi 131) kıldı.” Hasan bin Muhammed’e göre Kuran’ın inmesiyle Allah’ın nimeti tamamlandı ve ibadetler en son halini aldı. Allah’ın vasiyetleri böylece kaydedildi ve Allah sünnetini uyguladı. Bundan sonra öğüt verme bitmiştir. Kuran’da emredilenlere itaat konusunda söz alınmıştır. İşte bu kopmak bilmeyen sağlam bir kulptur. Allah bu Kuran’ı, kendi hükmünün geçerli olduğu ve kullarına uymayı farz kıldığı bir kitap yaptı. İnsanlığa bundan sonra düşen görev, onu ezberleyip koruyarak başkalarına ulaştırmaktır. Onu ihmal edip kaybedenden, onun dışında hiçbir şey kabul edilmeyecektir. Hasan bin Muhammed, Kuran’ın dışında bir vahyi reddettiği için, insanların bilmediği gizli bir vahiy ve gizli bir ilimle hidayete erdiklerini iddia eden Sebeileri düşman ilan etmiştir. (Bakınız: “İrca” Kitabı ve Sönmez Kutlu, Türklerin İslamlaşma Sürecinde Mürcie ve Tesirleri)

“İrca” kitabında tek bir hadise yer verilmeden yukarıdaki izahların yapılması, “İrca” kitabının yazarının, bugün seslendirdiğimiz fikirlerle aynı temel mantığa sahip olduğunu göstermektedir. Gerek Mürcie’nin fikirlerini seslendiren bu kitap, gerek Haricilerin hadisçilere cephe alması, gerek Mutezile’nin aklı esas alarak hadisleri dışlayan yaklaşımı; Abbasi siyasi otoritelerinin hadisçi ve mezhepçi dini anlayışı resmi görüş olarak zorla kabul ettirdiği döneme kadar hadisçi ve mezhepçi dini anlayışın gördüğü dirençlere örnektir. Kısacası İslam tarihinin ilk dönemlerinden itibaren Kuran’ın dindeki otoritesinin uydurulan hadislerle zayıflatılması eleştirilmiştir; elinizdeki bu kitap bu eleştirilen günümüzdeki devamı hükmündedir.

ARAP KAVMİYETÇİLİĞİ VE TÜRKLER HAKKINDAKİ UYDURMALAR
BAZI ÖNEMLİ HADİS UYDURUCULARI
By admin

http://www.kurandakidin.com/2011/10/...rihi-sebepler/
  Alıntı ile Cevapla
3 Üyemiz Ben kimim'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 13.03.2021, 15:44   #7
Çevrimdışı
NaNaNe
Ne Mutlu Türküm Diyene

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi Prof. Dr. Ömer Kara, Kandillerle İlgi

Dinde olmayan o kadar çok şeyi varmış gibi gösteriyorlar ki.
Herkes dinden soğudu.
Yalan dolanların sonu yok.
Masallarla milleti uyutuyorlar.
__________________

  Alıntı ile Cevapla
3 Üyemiz NaNaNe'in Mesajına Teşekkür Etti.
Cevapla

Bu Sayfayı Paylaşabilirsiniz

Etiketler
ezbe, ilgili, işleri, kandillerle, kara, kurulu, Ömer, prof, üyesi, yüksek, İlgili, İşleri


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hızlı Erişim


WEZ Format +3. Şuan Saat: 09:45.


Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Önemli Uyarı
www.forumgercek.com binlerce kişinin paylaşım ve yorum yaptığı bir forum sitesidir. Kullanıcıların paylaşımları ve yorumları onaydan geçmeden hemen yayınlanmaktadır. Paylaşım ve yorumlardan doğabilecek bütün sorumluluk kullanıcıya aittir. Forumumuzda T.C. yasalarına aykırı ve telif hakkı içeren bir paylaşımın yapıldığına rastladıysanız, lütfen bizi bu konuda bilgilendiriniz. Bildiriniz incelenerek, 48 saat içerisinde gereken yapılacaktır. Bildirinizi BURADAN yapabilirsiniz.