Forum Gerçek

AnasayfaForumları Okundu Kabul Et Bugünkü Mesajlar
Geri git   Forum Gerçek > Görsel ve İşitsel Sanat Yapıtları > Tiyatro Haberleri


Yeni Konu aç  Cevapla
 
Seçenekler
Eski 24.01.2009, 03:24   #1
oneyouu
Ziyaretçi
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Diksiyon - Fonetik - Artikülasyon

DİKSİYON

Diksiyonu söyle tanımlayabiliriz: söz söylerken, duygu ve düşünceleri doğru, üslubuna uygun olarak anlatmak için sesin uyumunu, söylenişini, sözcük hecelerinin uzunluğu, kısalığı ve vurguları bakımından doğruluğu; jesti, mimiği, takınılacak tavırları yerinde ve güzel kullanma sanatıdır. Doğru bir diksiyon için gerekli iki temel koşul vardır.

Birincisi: ses aletini doğru kullanmak. Yani konuşma için yeteri kadar havayı ses yollarını kasmadan içeri almak, gereğinden fazla durak kullanmamak, durakları doğru yerde gerektiği gibi kullanmak ve sesi duyulur ve net bir hale getirmek.

İkincisi: söz söylerken konuştuğumuz dili düzgün ve doğru söylemek için düzeltmeye çalışmak ve mimiği, jesti,tavrı yardımcı olarak kullanmak.

Şimdi pek sıkıcı olan ilk bölüme bir göz atalim.

SES AYGITIMIZ

Şu ana kadar sahne üzerinde ve isinma çalişmalarinda ses aygitimizi tanimiş ve çaliştirmayi ögrenmiştik. Bundan sonra yapacaklarimiz onu kullanmaktir.
Ses aygıtımızı doğru kullanmayı doğal hala getirebilmek için günlük yaşantımız içerisinde de onu kullanmalı ve önce kendimizi sonra çevremizi gözlemlemeyi unutmamalı.

DİKSİYON, FONETİK, ARTİKÜLASYON

Diksiyonun ne olduğunu başta konuşmuştuk şimdi onun yardımcıları boğumlama ( artikülasyon) ve söyleniş (fonetik) ‘i inceleyelim.

BOĞUMLAMA (ARTİKÜLASYON) : Konuşma organlarinin bogazdan çikan sese biçim vermek için topluca çalişmasi. Kapimizin önünden geçen sokak saticilari bagirarak sattiklarini herkese duyurmak isterler. Yinede ne dediklerini anlamak için çikip sorma ihtiyaci duyariz. Önemli olan denilenin anlaşilmasidir. Söylenen sözlerin anlaşilmasi için temel sesler ünlüler degil ünsüzlerdir. Seslerin agizdan çikişina dilin konumuna dikkat etmek gerekir.

SÖYLENİŞ (FONETİK) adece söylenişi göz önünde tutar. Diksiyon, güzel bir söylenişin asal kurallarini verir ve söylenişteki ihmali yenmeye çalişir. Fonetikse diksiyonda seslerin meydana gelmesini ve ses organlarinin durumlarini inceler.

Genel olarak söyleniş bozukluklari ünlülerin fonetik yönünden biçimlenmelerindeki yanlişliklardan dogar. Örnegin: açik E yerine kapali E, kalin E kalin A yerine ince A söylemek gibi. Bogumlanma bozukluklariysa ünsüzlerin fonetik yönünden biçimlenmelerindeki yanlişliklara denir. Örnegin:gilama, şeleme, leleştirme gibi.

Her ikisi de düzgün söz söylemekte önemli yer tutar. Böyle söyleniş ve bogumlanma bozukluklari olan kimseler aliştirmalar üzerinde çalişarak bu sorunlarini yenebilirler. Doguştan ileri gelen sorunlar o engellerin ortadan kalkmasiyla giderilebilir. Bogaz ve burundaki et fazlaliklari, küçük dilin görevini yapamamasi, dişlerin seyrek oluşu ve onlarin üst üste binerek siralanmasi, üst dudagin kisa ve yukari dogru çekik oluşu, çenelerin dişari dogru çikikligi ve içeri dogru çekikligi vb.

Diğer fonetik hatalara şöyle bir göz atalım:

Atlama: pek yaygın olan bir söyleniş bozukluğudur.

Örneğin: (kendisi) yerine (kensi) , (karşılaşma) yerine (kaşlaşma) , (hanımefendi) yerine (hamfendi) , (nasılsınız) yerine (nassınız) , (Galatasaray) yerine (gassay) , (kalk oradan) yerine(kak ordan) , (kilitledim) yerine (kitledim) vb.
Harflerin çıkarılışına özen gösterip başlangıçta ağır konuşarak bu bozukluğun önüne geçilebilir.

Gevşeklik: bir boğumlama tembelliğinden ileri gelir. Bu bozukluğun önüne geçmek için dişler arasına bir kurşun kalemi sıkıştırıp heceleri söylerken onların iyice anlaşılmasına çalışılır. Dişler arasından kalem çekildiği zaman, boğumlanma daha açık olarak anlaşılan bir biçim alıp dil, yanaklar ve dudaklar görevlerini yapmaya başlarlar.

Gılama: ( R ) ünsüzünün, küçük dilin titremesiyle boğazda meydana gelmesidir. Bu bozukluğu gidermek için ( R) ünsüzünü doğru boğumlandırmaya çalışalım. (R) ünsüzü dilin ucunu damağa kadar kaldırarak verilir. Öyle ki dil şiddetle çıkan havaya dokununca geri çekilir ve bir çeşit titreme yaparak yerine gelir. Böylece dilin ucunu uzun zaman titremeye çaba harcamakla iyi bir sonuç alınabilir.

Islıklama: ( s ) ünsüzünün şiddetini abartmaktan ileri gelir. Dil üst dişlerin iç tarafina dayanip hava dişlerin arasindan sizarsa bu yanliş ortaya çikar.

Değiştirme: bir ünsüzün yerine başka bir ünsüzü söyleme alişkanligi olup bir çok çeşitleri vardir.

Sert ünsüzlerle olanına sık rastlanır. (zeleştirme) ( j ) yerine (z) söylemek örnegin: (şarj) yerin (şarz) (Seleştirme) ( ş ) yerine ( s ) söylemek. Örn: (paşam) yerine (pasam) vb. (jeleştirme) ( c ) yerine (j) söylemek. Örn: (kucak) yerine (kujak) (şeleştirmek): (s) yerine (ş) söylemek. Örn: (sana) yerine (şana)
Diğer ünsüzleri ilgilendiren değişmeler. (leleştirmek) (r) yerine (L) söylemek. Örn: (merhem) yerine (melhem), (birader) yerine (bilader) bazen de (n) yerine (L) söylenir (fincan) yerine (filcan)
Yerleştirme: bazı yerine veya arasına (y) ünsüzünü sıkıştırmaktan ileri gelir. (Müezzin) yerine (meyzin), (iade) yerine (iyade), (gönlüm) yerine (göynüm). Bazı ağızlarda (b) yerine (p), (d) yerine (t) olduğu görülür. Örn: (Kıbrıs) yerine (Kıprıs), (leblebi) yerine (leplepi) vb.
Yutma: genellikle içinde (h) ünsüzü bulunan kelimelerde sık görülür. Örn: (Ayhan) yerine (ayan), (Mehmet) yerine (memet) vb.

Söyleniş bozuklulari: ünlüleri ilgilendiren değişmeler. (ince a) yerine (kalın a) söylemek. Örn: (Kemal) yerine (kemal) vb. (e) yerine (a) söylemek. örn: (elektrik) yerine (alektrik)vb. (a) yerine (e) söylemek. Örn: (Azrail) yerine (ezrail)vb. (ince o) yerine (kalın o) söylemek (lokma) yerine (lokma) vb.

PROSODİE (VURGU)

Sözcük vurgusu, dilin en doğal söyleniş özelliklerindendir. Sözcük vurgusu hecenin şiddetiyle ilgili olduğu gibi birde hecenin süresi yani uzunluğu kısalığı ile ilgili olan (nicelik)i vardır. Sözcüklerde bu iki özellik birbirini karıştırmamalıdır. Nicelik , bir hecenin uzunluğu ve kısalığı ile ilgilidir. Halbuki şiddet ise bir hecenin vurgusuyla ilgilidir.
Dilimizde süresi uzun olan heceler hep yabancı sözcüklerde bulunur. Örn: katil, kase, cahil, ebedi, hazine vb yanlış söylememek için kelimelerin kökenlerini araştırmak gerekir.
Türkçe de (ğ) ünsüzü kendinden önce gelen ünlü üzerinde etki yaparak bulunduğu hecenin uzamasına neden olur. Örn: yağmur= yaamur, öğretmen= ööretmen, öğle=ööle , çağdaş= çaadaş. İlk hecelerde (y) nin de gevşeyip kendisinden önceki ünlüyü etkileyip heceyi uzattigi görülür. Örn: böyle=bö-le, şöyle= şö-le, öyle=ö-le, söylemek=sö-lemek vb.

(Ğ) ünsüzünün bir etkisi de şöyledir: yapacağım= yapıca-m (ğ) demin bahsettiğimiz uzatma etkisini yaparken kendisinden sonra gelen ünlünün de düşmesine sebep olur. Bu durum genellikle eylemlerde görülür. Örn: edeceğim= edice-m, oturacağım= oturuca-m vb.

BİR kelimesinden biraz konuşalım. Adet belirttiği zaman yani kendi sayı anlamıyla kullanıldığında (bir) herhangi bir şeyden bahsederken (bi) olarak söylenir. Örn: adam bir gün bir sinemaya gitmiş. Soru: adam ne gün gitmiş? Her hangi bir gün gitmiş. Yada söyle sorabiliriz bu soruyu adam yalnızca bir gün mü bir tek sinemaya gitmiş? Burada (bir) kendi sayı anlamıyla değil (herhangi) anlamıyla kullanıldığı için (bi) olarak söylemek daha doğrudur.

Orada, burada, şurada kelimeleri de (bir)e benzer özel bir söyleniş biçimi taşirlar. Burada = burda, şurada= şurda, orada= orda, olur ve aradaki a harfi düşer.

Kelime sonlarındaki -yor heceleri üzerine birkaç söz: -yor hecesi fazla bastırılmadan yada bastırmayacağı diye yok saymadan söylenmelidir.
Son uyarıda çok sık kullandığımız (değil) kelimesi için. Değil kelimesi söylenirken (e) harfi düşer ve yerini (i) harfi alır. DEĞİL=DİĞİL olur.

SES TEKNİĞİ İLETME GÜCÜ

İzleyicinin oyuncunun sesini yalnızca duymakla kalmaması, söylediklerini anlaşılır kılması ve ayrıca ondan sanki her yönden geliyormuşçasına etkilenmesi için sesin iletme gücüne özel bir önem verilmelidir. İzleyici, ses yalnızca oyuncunun durduğu yerden değil, her yönden geliyormuşçasına oyuncunun sesiyle çevrelemelidir. Duvar bile oyuncunun sesiyle konuşmalıdır.

İyi iletim gücüne sahip gerekli olan iki koşul şudur:

a) sesi taşiyan hava kolonu güçlü olmali ve hiçbir engelle karşilaşmadan dişari çikmalidir. Örnegin : larenksin kapali olmasi veya çenenin yetersiz açilmasi.

b) Fizyolojik tınlatıcılarla ses güçlendirilmelidir.
Bunların hepsi doğru solumayla çok yakın ilişkilidir. Eğer oyuncu yalnızca karnından yada göğsünden soluk alırsa, yeterli havayı toplayamaz; bu durumda kendini tutumlu bir şekilde hava kullanmaya zorlar, larenksini kapatır, sesi bozar ve sonunda vokal bozuklukların oluşmasına neden olur. Bütünsel solumayla (üst göğüs ve karın) oyuncu yeterli miktardan biraz daha fazla hava biriktirebilir. Bunun için hava kolonlarının hiçbir engelle karşılaşmaması yaşamsal bir önem taşır.

SOLUMA

Üç çeşit soluma vardir.

a) üst göğüs ve göğüs boşluğu soluması (özellikle kadınlarda gözlenir)
b) alt soluma veya karından soluma. Karın, göğüs kullanılmadan şişirilir. Genellikle tiyatro okullarında öğretilir.
c) Bütünsel (üst göğüs ve karın) soluma. Karın aşaması baskındır. Bu biçim en sağlıklı ve en işlevsel solumadır. Özellikle çocuklarda ve hayvanlarda gözlenir.

Bütünsel soluma oyuncu için en etkili solumadır. Ancak her oyuncunun soluması onun fizyolojik yapısına göre değişir. Ayrıca kadın ve erkeğin solunum olanaklarına ilişkin bazı doğal ayrımlar vardır. Her ne kadar kadınlarda üst göğüs erkeklere göre daha gelişmiş olsa da kadınlarda doğru soluma karın fazıldadır. Değişik duruşlar ve aksiyonlar bütünsel solumadan daha farklı solunum biçimi gerektirdiğinden, oyuncunun farklı solunum çeşitlerini denemesi gerekmektedir. Yani oyuncu solunum organlarının işlevlerini denetleyebilmelidir.

Solunumun bütünsel olup olmadığını anlamak ve geliştirebilmek için çeşitli alıştırmalar vardır.

a) yere veya herhangi bir sert zemin üzerine yatın, böylece omurga kendiliğinden düz duracaktır. Bir eli göğsüne, diğerini karına yerleştirin. Soluk alırken önce karnın üstündeki elin, daha sonra göğsün üstündeki elin yükseldiği duyumsanır: bu yumuşak ve sürekli bir harekettir. Bütünsel solumayı iki ayır evreye bölmemeye özen gösterilmelidir. Göğüs karın genişlemesinde gerilim olmamalı ve iki evrenin ardışıklığı fark edilmemelidir. Bu ardışıklık gövdede küçük şişmeler oluşturmalıdır. Evrelerin bölümlere ayrılması vokal organlarda ödemlere yolaçabilir.

b) Yogadan uyarlanan bir yöntem: sert bir zemine yatılır. Burun deliklerinden biri kapatılır ve diğeriyle soluk alınır. Soluk verilirken açık olan delik kapatılır ve önceden kapalı olan burun deliğinden hava dışarı verilir. Üç evre birbirini şöyle takip eder : soluk alma 4 saniye, soluk tutma 12 saniye, soluk verme 8 saniye

c) Ayakta dururken, elleri en alttaki kaburganın üstüne yerleştirin. Soluk alma başlangıçta elleri yerleştirdiğiniz noktada bir etki yaratmalıdır ( elleri dışarı itecektir.) ve göğüs boyunca bunu sürdürdüğümüzde hava kolonunun doğruca kafaya ulaştığı şeklinde bir duygu oluşur. (bunun anlamı şudur: soluk alındığı zaman önce alt kaburgalar, hemen ardından yumuşak bir geçişle göğüs genişler.) karın duvarları kaburgalar genişlediğinde kasılır, toplanan hava için bir temel oluşturur ve böylece ağızdan çıkan ilk sözcükle soluğun dışarı çıkması engellenir. Karın duvarı ( dışarı doğur daralır) alt kaburgaları genişleten kasları tersyönde çeker ( dışarı doğru büyür), ve onları soluk alıp verme sırasında mümkün olduğunca uzun süre bu durumda tutar. (En çok karşılaşılan hata , bütün soluma tamamlanmadan karın kaslarının sıkıştırılmasıdır. Bu yalnızca üst göğüs solunumuyla sonuçlanır.) soluk verme bunun tersidir: kafadan başlayarak, göğüs boyunca avuçların durduğu noktaya doğru. İçeriye alınan havayı çok fazla sıkıştırmamaya özen gösterilmelidir, ve -önceden de belirtildiği gibi bütün süreç yumuşakça yerine getirilmelidir: başka bir deyişle,karın ve üst göğüs solumaları arasında hiçbir bölünme oluşturulmadan soluma tamamlanmalıdır. Böylesi bir alıştırma solunumu solunum olsun diye öğretme niyetinde değildir; sesi taşıyacak bir solunumu hazırlar. Bu alıştırma kolay ve etkin bir soluk vermenin gerçekleşmesi ve ses çıkması için bir temelin nasıl oluşturulması gerektiğini öğretir.

Bütünsel soluma sırasında çok fazla hava almamak ve biriktirmemek gereklidir. Bir oyuncu çabuk ve sessiz soluk almalıdır. Metinde mantıksal durak olarak saptadığı yerlerde soluk alır. Bu işlevsel bir şeydir zamandan tasarruf sağlar ve gereksiz durakları engeller: bu gereklidir çünkü bu duraklar metnin ritmini düşürür.
Oyuncu her zaman nerede soluk alacağını bilmelidir. Örneğin hızlı ritimli bir sahnede, arkadaşınım son sözü bitmeden soluk almalıdır, bu sayede arkadaşı bitirir bitirmez konuşmaya hazır olabilir. Öte yandan, eğer sahne arkadaşının son sözünden sonra soluk alırsa, diyaloğun orta yerinde ritimde delik açacak kısa bir sessizlik oluşturacaktır.

Hızlı ve sessiz soluma için alıştırmalar:

a) ellerinizle kalçanızı tutarak ayakta durun. Söz söylemeden önce alabildiğiniz kadar havayı çabuk ve sessizce dudaklarınızın ve dişlerinizin arasından alın.
b) Aşamalı olarak hızınızı arttıracağınız bir dizi kısa ve sessiz soluk alin. Doğal bir şekilde dışarı verin.
Soluma organik ve kendiliğinden oluşan bir süreçtir ve çalışmalar onun çok sıkı denetimini sağlamak için değil, doğal olmayan kimi olguları düzeltmek için yapılır. Her şeye karşın solumanın kendiliğindenliği korunmalıdır.

LARENKSİN AÇILMASI

Konuşurken ve soluk alırken larenksinizi açık tutmaya özel önem veriniz. Larenksin kapalı olması havayı etkili biçimde dışarı çıkarmayı engeller, böylece oyuncunun sesini doğal olarak kullanmasını olanaksız kılar.

Larenksin kapalı olduğu aşağıdaki koşullarda anlaşılır:

a) ses yavansa

b) eğer oyuncu gırtlağında larenksi hissediyorsa

c) soluk alırken küçük bir ses işitiliyorsa

d) adem elması yukarı doğru hareket ediyorsa ( yutkunurken larenks kapalıdır ve adem elması yukarı doğru çıkar.)

e) ense kasları kasılıyorsa

f) çene altı kasları kasılıyorsa ( bu baş parmağı çenenin altına, işaret parmağının da alt dudağın altına yerleştirilmesiyle denetlenebilir.)

g) alt çene kemiği çok fazla önde veya gerideyse
eğer oyuncu ağzının arka kısmında çok geniş bir boşluk olduğunu duyumsarsa, larenks mutlaka açıktır. ( esnerken olduğu gibi)

Oyuncu alabildiğince derin soluk almalı ve havayı tutumlu kullanmaya çalışmalıdır. Her sözcük, özelliklede sesli harfler havayı emercesine kuşatmalıdır. Bununla birlikte sözcükler arasında havasız kalmamaya özen gösterilmelidir.
Larenksi açmak için temel alıştırma:
Baş dahil olmak üzere vücudun üst kismini öne dogru egin. Alit çene bütünüyle gevşemiş, baş parmaga dayalidir, işaret parmagi alt dudagin azicik aşagisinda durur ve çenenin düşmesini önler. Üst çeneyi ve kaşlari kaldirin, ayni zamanda alni buruşturun, başin üstündeki, gerisindeki ve ensedeki kaslari gererken şakaklarda tipki esnemede oldugu gibi bir gerginlik duyumsayin. Sonunda sesin çikmasina izin verin. Bütün aliştirma boyunca çenenin altindaki kaslarin gevşek ve yumuşak olmasina çenenin altindaki kaslarin gevşek ve yumuşak olmasina gösterin: çeneye destek olan parmak hiçbir dirençle karşilaşmamalidir. En çok yapilan hata çenedeki ve boynun önündeki kaslarin kasilmasi, alt çenenin yanliş konumlanmasi (çok geriye itilmesi), baş kaslarinin gevşekligi ve üst çenenin kaldirilmasi yerine alt çenenin düşürülmesi.

TINLATICILAR

Fizyolojik tınlatıcıların görevi dışarı çıkarılan sesin iletme gücünü arttırmaktır. İşlevleri, hava kolonlarını vücudun ses yükseltici olarak seçilen bölümlerine sıkıştırmaktır.

a) en çok kullanılan, kafa tınlatıcısı veya üst tınlatıcı. Teknik olarak hava akışının başın ön tarafına doğru yönlendirilmesiyle çalışır. Oyuncu elini alnının üst kısmına yerleştirerek ve “m” sözünü söyleyerek kesin bir titreşim duyabildiğinde bu tınlatıcının kolaylıkla farkına varır. Gündelik konuşmada üst perdeden konuşulduğunda üst tınlatıcı kullanıma girer. Bu tınlatıcı kullanıldığında oyuncu ağzın, başın tepesinde bulunduğunu hissetmelidir.

b) Nadiren bilinçli olarak kullanılır göğüs tınlatıcısı. Alçak perdeden konuşulduğu zaman devreye girer. Çalışıp çalışmadığını denetlemek için bir eli göğsün koyup titreşip titreşmediğine bakmak gerekir. Bu tınlatıcıyı kullanmak için ağız göğüsün üstündeymişçesine konuşmak gerekir.

c) Burun tınlatıcısı. Bu tınlatıcı “n” ünsüzünü söylendiğinde otomatik olarak ortaya çıkar.

d) Larenks tınlatıcısı. Çıkardığı ses vahşi hayvanların kükremesine anımsatır. Kimi caz şarkıcılarının karakteristiğidir. Luis Armstrong.

e) Kafa tınlatıcısı. Çok yüksek perdeden konuşulduğunda ulaşılabilir. Oyuncu hava akışını üst tınlatıcıya doğru yönlendirir ve giderek yükselen bir perdeden konuşursa, hava akımı art kafaya yönelir. Çalışma sırasında oyuncu yüksek perdeden miyavlamayla bu tınlatıcıya uylaşabilir.

f) En verimli olan vücudun bir tınlatıcı olarak kullanılmasıdır. Baş ve göğüs tınlatıcılarının eş zamanlı kullanılmasıyla elde edilir. Teknik olarak, dikkatin, konuşulduğu anda kullanımda olmayan tınlatıcıya yoğunlaşması gerekir. Örneğin yüksek perdeden konuşulduğunda doğal olarak kafa tınlatıcısı kullanılır bu nedenle aynı anda göğüs tınlatıcısı kullanmaya yoğunlaşılmalıdır. Burada yoğulaşmanın anlamı hava kolonunun etkin olmaya tınlatıcıya itilmesidir. Alçak perdeden konuşurken bunun tersi gerekmektedir. Doğal halde göğüs tınlatıcısı kullanılıyorsa kafa tınlatıcısına yönlenilmelidir.

.. / ..
  Alıntı ile Cevapla
Eski 24.01.2009, 03:24   #2
oneyouu
Ziyaretçi
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Aiksiyon,Fonetik,Artikülasyon

GÜZEL KONUSMA & DIKSIYON

Güzel ve etkili konusmada diksiyon (söylenis-telaffuz-pronounciation) yani seslerin dogru çikarilmasi son derece önemlidir. Fonetik bilgisi seslerin çikarilisini inceler. Diksiyon ise buna ek olarak daha genis bir kapsamda, ses organlarinin dogru sesleri çikarabilecek sekilde egitilmeleri üzerinde odaklanir. Bu yönüyle diksiyon önemli ölçüde fonetige dayanir. Ancak biz bu bölümde konunun fonetik yönü üzerinde ayrintili durmayacagiz.

Türkiyede seslerin çikarilmasinda yörelere göre farklilik vardir. Ancak güzel seslendirmede daha çok Istanbul agzi esas alinir. Seslerin gerektigi gibi çikarilabilmesi için ses aletlerinin- girtlaktan baslayarak dil, dudaklar, çene ve buruna kadar tüm ses aletlerinin egitilmesi gerekir. Bu çerçevede asagida çesitli alistirmalar yer alacak.

Alistirmalari yaparken ses çikislarini netlestirecegiz. Iyi bogumlanma yani heceleri netlestirerek seslendirebilmek için dudak tembelligini ortadan kaldirmamiz gerekir. Sesleri ses organlarini abartili kullanarak çikaralim. Asagidaki doküman dört bölümden olusmustur: ....Birinci bölüm ses organlarinin egitimine iliskin alistirmalar; ikinci bölüm, sesli harflerin çikarilisi; üçüncü bölüm sessiz harflerin çikarilisi ve kullanimini anlatmaktadir. Dördüncü bölüm ise sesli ve sessiz harflerin cümle içinde karisik sekilde kullanimina iliskin alistirmalardan olusmaktadir.

Bu alistirmalarda verilen örnek cümle veya hecelerin bikmadan israrla tekrar tekrar seslendirilmesi gerekir. Bu çalisma sürdürüldükçe seslerin agizdan akarcasina çikmaya basladigini, baslangiçtaki zorlanma veya tutuklugun ortadan kalktigini göreceksiniz.

Diksiyon sesin güzel çikmasini ve sözlerin dogru seslendirilmesini amaçlayan sanatin adidir. Diksiyon bu yönüyle ses ve söz üzerinde odaklanmistir. Sözün içeriginin kodlanmasi yani etkili iletisim diksiyon sanatinin disinda kalan bir konudur. Ancak konu üzerinde olusturulan eserlerde bir karmaşanin mevcut oldugunu da itiraf edelim.

Diksiyon bölümünde diksiyonun temel ögeleri üzerinde durulmustur. Bu ögeler söylenis-fonetik, bogumlanma, vurgu, durak ve ulamadan olusmaktadir. Fonetik seslerin dogru çikarilmasiyla ilgilenen bir alandir. Boğumlanma, seslerin birbiri ardina tam ve tok sekilde kaybolmadan çikarilmasi alaniyla ilgilenir. Vurgu, söylemedeki monotonlugun kirilmasini saglayan, her dilde kendine özgü gelisen bir telaffuz konusudur. Yazi noktalamasi ve duraklariyla konusma noktalamasi veya duraklari birbirinden farkli olabilmektedir. Durak bölümü, bu sorunun çözümünü amaçlamaktadir. Ulama çalismalarina gelince, bu çalismalar kelimeler arasinda uyumlu geçisler saglamayi amaçlamakta ve dilin dogal kurallarindan yararlanmaktadir.

Söylenis-Fonetik

Söylenis bölümünde sesli ve sessiz harfleri ayri ayri inceleyecegiz. Türkçede 8 adet sesli ve 21 adet sessiz harf vardir. Sesli harfleri "ünlü", sessiz harfleri de "ünsüz" kelimesiyle tanimlayacagiz. Türkçemizdeki ünlüler "a, e, ,i, i, o, ö, u, ü"den olusur. Ünsüzler ise "b, c, ç, d, f, g, g, h, j, k, l, m, n, p, r, s, s, t, v, y, z" den olusur. Söylenis bölümünde ünlü ve ünsüz harflerin fonetigini ögrenecegiz. Asagida konular hem anlatilmis hem de gerekli alistirmalar birlikte verilmistir.

Ses Organlarını Geliştirme :

Akcigerlerden çikan hava girtlaktan geçerken ses tellerinde titresimler olusturur, bu titresimlerle girtlak yapisina göre degisik sekillerde çok zayif sesler olusur. Bu sesler diger ses organlariyla yogrulur, titresimlerle rahatlikla isitilebilecek kadar büyür ve kimlik kazanir.

Herkesin ses organlarinin yapisinin farkliligi ölçüsünde farkli sesleri veya ses kimlikleri vardir. Burada önce ses organlarimizin istedigimiz sesi çikarabilecek yetenege ulasmasini saglamaliyiz.

Ses organlarinin egitimi diksiyonun altyapisini olusturur. Ses organlari egitimsiz oldugunda diksiyon çalismalarinin her asamasinda tikanikliklar olusacaktir. diksiyon çalismalarinin kendisi de dolayli sekilde ses organlarinin gelisimine yol açar. Ana ses organlarini tek tek ele alalim ve gelistirilmeleri için alistirmalar yapalim.

Dil :

Dilimiz ünlüleri hariç tutarsak diger tüm seslerin çikarilmasinda mutlaka kullandigimiz çök önemli bir ses organimizdir. "a,e,i,i,o,ö,u,ü" den olusan ünlülerin dilimiz sabit dururken seslendirilmeleri mümkündür. Sadece farkli ünlülerde çene ve agiz içinin aldigi pozisyonun degisimine paralel olarak degisik pozisyonlar alabilir. Ancak dil özellikle bazi seslerin çikarilmasinda en önemli fonksiyonlari icra eder.

Dil agiz içinde çok rahat hareket edebilmelidir. Dilin ön alt dislerin köküne, ön alt dislerin üst bölümüne, ön üst dislerin köküne, kivrilarak üst dudaga dokunabilmesi gerekir. Dilin ucu rahatlikla kasilabilmeli ve kivrilabilmelidir. Dilin agiz içinde sag ön ve arka yönde, sag ve sol yönde veya ucundan kivrilarak geriye dogru hareketi rahat olabilmelidir.

Eger dilimizin kaslarinin dilimize rahat bir sekilde hakim olmasini saglayamazsak özellikle dilimizi kullanarak çikardigimiz seslerin bozuk çiktigini görürüz. Degisik milletlerin dillerindeki fonetik özellikler farkli dil yeteneklerini gerektirebilir. Örnegin Japonca "tsu" sesi, Ingilizce "the" sesi, Arapça'daki "peltek z" Türkçe fonetiginde bulunmaz. Bu sesleri çikarabilmek için de o milletlerin fonetikleri çerçevesinde dilimizi gelistirmemiz gerekir. Eger dilimizin kullaniminin genel anlamda gelistirilmesini saglamayi basarirsak, bu yetenegimiz yabanci dil ögrenirken "telaffuz- pronounciation" sorununu çok kolay asmamizi saglayacaktir.

Türkçe'de dil tembelliginin en fazla olumsuz etkiledigi sesler sunlardir: "c, ç, d, j, l, n, r, s, s, t, z" Eger bu seslerden herhangi birini çikarmakta güçlük çekiyorsaniz veya seste bogukluk, olusuyorsa dil egzersizleri üzerinde yogunlasmaniz gerekecektir.

Sesin Çıkışını Düzeltme :

Güzel ve etkili konusmada önemli bir konu sesin mükemmel çikisidir. Sesin mükemmel çikisi ses çikisi ile nefesin kullanimi arasinda basarili bir uyum olusturulmasini gerektirir. Düzgün sesin dört temel özelligi vardir. Bunlar sesin "isitilme düzeyi)yükseklik)", "sesin hiz düzeyi", "hosa gitme/tini düzeyi", "degisirlik/bükümlülük düzeyi"nden olusmaktadir. Asagida bu özellikleri ögrenelim ve gelistirmeye çalisalim.

Isitilebilme-Yükseklik

Bazi insanlarin sesleri bir metre mesafeden bile güçlükle duyulabilmektedir. Böyle bir sesle yapilan konusmanin anlasilabilmesi son derece güçtür ve dinleyiciler dinlerken psikolojik gerginlik içerisine girerler.

Ses dinleyiciler tarafindan isitilebilecek kadar yüksek olmalidir. Normal ses kalabalik kitlenin en uzagina ulastirilacak kadar yüksek çikmalidir. Ancak yüksek ses bagirmaya dönüsmemelidir. Bu anlamda eger mikrofon kullanmiyorsaniz özellikle konusma yaptiginiz toplulugun büyüklügüne dikkat etmelisiniz. Hemen yaninizdaki bir arkadasiniza 20 metre uzaktaki insana konusur gibi konusursaniz sesin yüksekligini hatali kullanmis olursunuz. Sesin yüksekligi salonun büyüklügüne göre ayarlanmalidir. Ancak sesi yükseltirken "bagirma" tonu olusturmamak çok önemlidir.

Dikkat edin: Kaç kisilik bir guruba konusuyorsunuz? Salonunuz ne kadar genis? Ortamda gürültü var mi? Sesiniz 20 metreden rahat duyulabiliyor mu? Yoksa mirilti gibi mi çikiyor? sesiniz yükselince bagirmaya dönüsüyor mu? Uygun ses yüksekligi dinleyici kitlesini tamamen ve rahatlikla kusatan sestir.

.. / ..
  Alıntı ile Cevapla
Eski 24.01.2009, 03:25   #3
oneyouu
Ziyaretçi
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Aiksiyon,Fonetik,Artikülasyon

ALISTIRMA: FONETIK

Ünlüler

A

Konusma dilimizde birbirinden ayri söylenen iki (a) vardir. Bunlardan biri (kalin a) digeri de (ince a) dir. Her iki (a) bazen uzun, bazen kisa okunabilir. Bu iki (a) yi söylerken birbirinden ayirt etmek için (ince a) nin üzerine su ( ^ ) isareti koyarak gösterelim.

Kalin A

Su sekilde söylenir: Dil dogal durusunu degistirerek ortaya dogru biraz yükselir, dudaklar hareketsiz, yanaklar gevsek ve çeneler açik. aaa aaaa aaaa
Elâlem ala dana aldi ala danalandi da biz bir ala dana alip aladanalanamadik. Akrabanin akrabaya akrep etmez ettigini. Aglarsa anam aglar, kalani yalan aglar.

Ince A

(Kalin a) ya oranla daha ileriden söylenen bir ünlüdür. Dilimize geçen yabanci kelimelerden gelmistir. Bu kelimelerin basinda, ortasinda ve sonunda bulunur. Örnek: lâla, lâstik, hâl. hâlbuki, lâf, lâkirdi, lâle, lâl, kâse, lâle, lânet, lâzim, kâzim, kâtip gibi.
Lâla lâtif lâleli lâmbasini lâcivert lâke lâvabodan nâzik, nâdide sefkâte verdi.

Uzun A

Bunu da (â) seklinde gösterelim :

Önek: Nâne, nâdir, nâme, câhil, câhit, seyahât, sâdik, sâbit, kâtil, nâzik târih, mâvi, hâttâ, hârf, dikkât, sefkât, kabahât, sihhât, nâmus, nâne, nâsihat,

E

Konusma dilimizde birbirinden ayri söylenen iki (e) vardir. Bunlardan biri (açik e) digeri de (kapali e) dir. Bu iki (e) yi söylerken birbirinden ayirt etmek için (kapali e) nin üzerine su () isareti koyarak (açik e) den ayiralim. eee eeee eeee

Açik E

(Açik e) su sekilde söylenir: Çeneler (a) ünlüsünde oldugu gibi, dil ileri dogru yükselir. Kelime basinda, ortasinda ve sonunda bulunur. Örnek: Es, sen, sene- Edebi edepsizden ögren: Ekmegi ekmekçiye ver, bir ekmek de üste ver: Evlinin bir evi, evsizin bin evi var. - Bir elin nesi var, iki elin sesi var. - Sen dede ben dede bu ati kim timar ede.

Kapali E

(Kapali e) su sekilde söylenir: dudak kenarlari kulaklara dogru biraz yaklasip çeneler hafifçe sikilir.
Gece penceredeki benekli tekir kedi tenceresindeki eti yedi.

I

Su sekilde söylenir: Çikis noktasi damagin arka kismindadir. Dudaklarin kösesi kulaklara dogru açilir. Dil damagin arkasina dogru toplanarak dar bir geçitten havayi birakir. Dilimizde (i) ünlüsü kelime basinda, ortasinda ve sonunda bulunur. Örnek: Isi, islik, ilicali iiii iii iiiii
- Ihlamuru isit: Tikir tikir: Miril miril: Sikir sikir. Yigin yigin, kipir kipir, gicir gicir, islak islak, piril piril, firil firil, ziril ziril.

I

Su sekilde söylenir: Çikis noktasi damagin ön kismindadir. Dudaklarin kösesi kulaklara dogru açilir, dil damagin iki yanina dayanarak dar bir geçitten havayi birakir. Kelime basinda, ortasinda ve sonunda bulunur. Örnek: Iz, dil, izci iii iiiii iiiii
Iki dinle bir söyle- iki el bir bas içindir.

Dilimizde süresi uzun olan (i) lere rastlanir:

Icat, biçare, bitap, bitaraf, veli, fenni, fiziki, cani, hayati, nihai, fuzuli, deruni

O

Konusma dilimizde kalin ve ince olmak üzere iki ayri O vardir.

Kalin O

Çeneler açik, dudaklar birbirine yakindir ve agiz içi yuvarlaktir. Kelime baslarinda sik rastlanir. Örnek: Ot, ova, ocak, olmak, ordu, oda, orman, ortak, bando, banyo, biblo, bono, fiyasko, tango, solo, fono, foto, radyo, stüdyo, sato, tempo, vazo, Olmaz olmaz deme, olmaz olmaz. oooo oooo ooo

Ince O

Biraz daha ileriden daha az yuvarlak yapilarak söylenir.
Lobutlari los locasinda notaliyan normâl lort losyoncusunun lokantasinda nohutlari lokumlarla karistirdi.

Ö

Çeneler ve dil (açik e) ünlüsünde oldugu gibidir. dudaklarin alt ve üst köseleri birbirine yaklasip agiz küçük bir yuvarlak gibi olur. (ö) ünlüsü çogunlukla kelime basinda bulunur. ööö ööö öööö
Örnek: öbek, öc, ödenek, ödünç, ödesmek, ödev, öfke, ögrenmek, ögrenim, ögretim, ögünmek, ögüt, ökçe, öksürük, örs
- Ölenle ölünmez. - Ölüm kalim bizim için. - Önce düsün. sonra söyle. - Öfkeyle kalkan zararla oturur.

U

Konusma dilimizde birbirinden ayri söylenen iki (u) vardir. Bunlardan biri (kalin u) digeri de (ince u) dur.

Kalin U

Çeneler açik, dudaklar birbirine iyice yaklasik ve agiz tam bir küçük yuvarlak olur. Örnek: Uç, ucuz, uçak, uçurum, uykucu, ulu uuu uuu uuu
Unkapani ugradigi ugursuzluktan upuzun uzandi.

Ince U

(Kalin u) ya oranla daha ileriden söylenir. Ünlüsü çogunlukla yazida (ü) ünlüsü ile gösterilir. Örnek: Rûya, rûzgâr, hûlya, gûya, lûzûm, lûtfen, lûgat, nûr, nûmara, Nûri,
Gûya Hûlya rûyasinda Lûtfiye nûmarali nûtuk söyliyerek lûtfetmis.

Ü

Çeneler ve dil (açik e) ünlüsünde oldugu gibidir. Dudaklarin alt ve üst köseleri birbirine iyice yaklasir ve büzülür. (ü) ünlüsüne dilimizde kelime basinda, ortasinda ve sonunda sik rastlanir. Örnek: Üç, üçgen, üçlü, üçüz, üflemek, ülker, ülkü, ün, ünlem, ünlü, üreme, ürkek ,ürpermek, üzüm, üstün, üsenmek, ütü üüü üüü
- Üzüm üzüme baka baka kararir. -Ülker üzüntüden üzüm üzüm üzüldü. -Ürümesini bilmeyen köpek, sürüye kurt getirir.

Ünsüzler

B

Dudaklarin birlesip açilmasiyla meydana gelir. Kelimenin basinda veya ortasinda bulunur. Kelime basinda örnek: Bas, bos, biçak, biber Kelime sonunda (p)ye dönüsür. Örnek: Kitap, kap, hesap, çorap. Ancak kelime sonunda ünlü bulunursa eski konumuna döner: Örnek: Kitabi, dolabi, kabi, hesabi
Gerçekte (p) ile biten kelimeler ise degismezler. Örnek: sap-sapi, çöp-çöpü, top-topu, tüp-tüpü, küp-küpü, kulp-kulpu, hap-hapi,
Bi Be Ba Bo Bu Bö Bü Bi Bip Bep Bap Bop Bup Böp Büp Bip
Bil Bel Bal Bol Bul Böl Bül Bil Bir Ber Bar Bor Bur Bör Bür Bir
Bit Bet Bat Bot But Böt Büt Bit Bis Bes Bas Bos Bus Bös Büs Bis
Babasinin benekli bildircini bitisik bostanda böceklerden bunalarak büzüldü.

C

Disler birbirine yaklasik, dil ucu dizlerin ön kenarina yayilmis, alt çene asagi düserek çikar. Örnek: Cam. caba, cacik, coskun, cömert, cüce, cümle. Kelime sonunda (ç) olur.
Ci Ce Ca Co Cu Cö Cü Ci Cip Cep Cap Cop Cup Cöp Cüp Cip
Cik Cek Cak Cok Cuk Cök Cük Cik Cit Cet Cat Cot Cut Cöt Cüt Cit
Cambaz Cevat ciliz cimri coskunla cömertlige cumbada cüret ettiler.

Ç

C harfinden biraz daha sert olarak çikar. Çikis biçimi aynidir.
Çi Çe Ça Ço Çu Çö Çü Çi Iç Eç Aç Oç Uç Öç Üç Iç
Çip çep Çap Çop Çup Çöp Çüp Çip Tiç Teç Taç Toç Tuç Töç Tüç Tiç
*** Peç Paç Poç Puç Pöç Puç Püç *** Siç Seç Saç Soç Suç Söç Suç Süç Siç
Çardakli çesmedeki çirak, çiçekleri, çorbanin çöregini ve çuvallari çürüttü.

D

Dilin damagin ön kismina üst dis köklerine dokunmasiyla çikarilir.
Örnek: Dam, dal, dar, dis, dis, dadi, dede, deney,-demir,
Kelime sonunda (t) olur. Yalniz anlamlan ayri olup söylenisleri benzeyen bir kaç kelimeyi birbirinden ayirmak için (d) olarak yazilir. Örnek: Ad (isim), at (hayvan), od (ates), ot (bitki), had (derece), hat (çizgi)
Di De Da Do Du Dö Dü Di Dip Dep Dap Dop Dup Döp Düp Dip
Dik Dek Dak Dok Duk Dök Dük Dik Dit Det Dat Dot Dut Döt Düt Dit
Dir Der Dar Dor Dur Dör Dür Dir Diz Dez Daz Doz Duz Döz Düz Diz
Davulcu dede disarlikli dikisçiyi dolandirirken dönemecin duvarindan düstü.

F

Üst kesici disler alt dudagin üstüne dokunup açilmasiyla çikarilir. Dilimizde çogunlukla kelime basinda, pek seyrek olarak da ortasinda ve sonunda bulunur. Örnek: Fal, fil, fakat, falaka, falanca, faras, felek, ferman, fasafiso, federasyon, felâket, felç, fevkalâde, frak, fitre, film•, fayans, fötr, fonojenik, futbol, füze
Fil Fel Fal Fol Ful Föl Fül Fil Fit Fet Fat Fot Fut Föt Füt Fit
Fip Fep Fap Fop Fup Föp Füp Fip Fif Fef Faf Fof Fuf Föf Füf Fif

G

Dil sirtinin damagin gerisini, bir de damagin daha ön kismini kapatmasiyla meydana gelir. Örnek: Gaga, gagalamak, gam, galiba, gar, garaj, gargara, gazete, gelincik, göçmen, gölge, gönye, görev, güzellik.
(G) ünsüzünün iki çikis noktasi vardir. Ince ünlülerle damagin ön kismindan çikar. Örnek: Gâh, gel, gör, git, gûya, güç. Kalin ünlülerle damagin gerisinden çikar. Örnek: Gar, gicik, gocuk, guguk, gibi.
Gi Ge Ga Go Gu Gö Gü Gi Gik Gek Gak Gok Guk Gök Gük Gik
Gip Gep Gap Gop Gup Göp Güp Gip Gif Gef Gaf Gof Guf Göf Güf Gif
Gil Gel Gal Gol Gul Göl Gül Gil Gir Ger Gar Gor Gur Gör Gür Gir
Galip Geyvede gir gir giden gocuklu göçmen gururluya güldü.

G

Dilimizde varligini ancak kendinden evvel gelen ünlünün süresini uzatmakla hissettirir. Kelime basinda bulunmaz, iki ünlü arasinda ise ikili ünlü meydana getirir. Örnek: Bogaz-boaz, dogal -doal, yogurt - yourt
Konusma dilimizde bazan y ve v seslerine döner. Örnek: Eger-eyer, diger-diyer, soguk-sovuk
Gi Ge Ga Go Gu Gö Gü Gi Gir Ger Gar Gor Gur Gör Gür Gir
Gip Gep Gap Gop Gup Göp Güp Gip Gil Gel Gal Gol Gul Göl Gül Gil

H

Bir soluk harfi olup agzin (kalin a) ünlüsünü çikardigi durumla meydana gelir. Örnek: Habbe, haberci, haber, hacamat, haci, haciyatmaz, hadde, hademe, hafiz, hafif, hafta, hakiki, hakir, hâlbuki, hallac, hassâs, hece, himhim, hipnotizma, hokkabaz, hulâsa, hulyali, hüner, hücum, hücre, hüviyet,
Hi He Ha Ho Hu Hö Hü Hi Hih Heh Hah Hoh Huh Höh Hüh Hih
Hip Hep Hap Hop Hup Höp Hüp Hip Hit Het Hat Hot Hut Höt Hüt Hit
Hil Hel Hal Hol Hul Höl Hül Hil Hir Her Har Hor Hur Hör Hür Hir
Habes hemsire hirkali hizmetçi hoppa hödüge hurmalari hürmetle sundu.

J

Disler birbirine, dil sirti da kati damaga yaklasir, havanin dil ortasindan sizmasindan meydana gelir. Örnek: Jale, Japon, jandarma, jambon, jelâtin, jeoloji, jeolog, j jest, jilet, jübile, jüri.Halk arasinda (j) ünsüzünün (c) oldugu görülür. Örnek:Japon- Capon, jandarma - candarma, panjur = pancur, jurnalci = curnalci,
Ji Je Ja Jo Ju Jö Jü Ji Jij Jej Jaj Joj Juj Jöj Jüj Jij
Jir Jer Jar Jor Jur Jör Jür Jir Jil Jel Jal Jol Jul Jöl Jül Jil
Jip Jep Jap Jop Jup Jöp Jüp Jip Jis Jes Jas Jos Jus Jös Jüs Jis
Japon jeolog jiletini jurnaliyle jüriye verdi.

K

Dil sirtinin damagin gerisini, bir de damagin daha ön kismini kapatmasiyla meydana gelir. Ince ünlülerle damagin ön kismindan kalin ünsüzlerle ise arka kismindan çikar. Örnek1: Kel, kir, kör, kâtip kâhya, Örnek2: Kaba, kaya, kaçak, kadastro, kadin kadife, kalp, kal
Ki Ke Ka Ko Ku Kö Kü Ki Kik Kek Kak Kok Kuk Kök Kük kik
Kil Kel Kal Kol Kul Köl Kül Kil Kir Ker Kar Kor Kur Kör Kür Kir
Kip Kep Kap Kop Kup Köp Küp Kip Kit Ket Kat Kot Kut Köt Küt Kit
Kara ketenlik külahli kus kara kediyi yedi

L

Dil ucu damagin ön kismina(lale), bir de daha gerisine(olay) dayanir, hava dilin yanlarini titreterek sizar. Örnek: lâbirent, lâboratuvar; lâcivert; lâçka, lâdes, lâf, lâkap, lâhana, leylâk, leziz, limon, lise, litografya, liyakat, löca, lödos, lökanta, lokma, lökomotif, lösyon, lös,
Li Le La Lo Lu Lö Lü Li Lil Lel Lal Lol Lul Löl Lül Lil
Lir Ler Lar Lor Lur Lör Lür Lir Lip Lep Lap Lop Lup Löp Lüp Lip
Lit Let Lat Lot Lut Löt Lüt Lit Lin Len Lan Lon Lun Lön Lün Lin
(L) ünsüzü bazi kelime ortalarinda ve sonlarinda kaybolur, Örnek: Nasi sey = nasil sey, kak ordan = kalk ordan, Adi konusmada (r) ünsüzünün (l) olduguna sik rastlanir. Buna (Lelesme) denir.Önek: Birader-bilâder, Berber-belber, servi - selvi, serbest = selbes, bâri = bâli, diye= diyelek, kerli ferli = kelli felli, zemberek -zembelek, merhem - melhem, terlik = tellik, amerikan = amelikan

M

Dudaklarin birlesip açilmasi ve damagin hafif alçalmasiyla meydana gelir. Dilimizde kelime basinda, ortasinda ve sonunda bulunur. Örnek: Maalesef, macera, maç, madalya, maalmemnuniye, maarif, modern, mücevher, madenî, manzume, müzakere, mütemmim
Mi Me Ma Mo Mu Mö Mü Mi Mip Mep Map Mop Mup Möp Müp Mip
Mir Mer Mar Mor Mur Mör Mür Mir Mil Mel Mal Mol Mul Möl Mül Mil
Min Men Man Mon Mun Mön Mün Min Mim Mem Mam Mom Mum Möm Müm Mim
Muhallebici melankolik Misirli Mirza modern mösyöyle Muradiyede müzik dinledi

N

Dilin damagin ön kismina, dis köklerine dayanip açilmasiyla meydana gelir: Dilimizde kelime basinda, ortasinda ve sonunda bulunur. Örnek: Nasir, nadan, nadide, nafaka, nafile, naftalin, nakil, nakit , nal nalbant, namaz, namus, nankör, narin, narkoz, nâsihat, nâzim, nazik, nesir, nezaket, nilüfer, nisan
Ni Ne Na No Nu Nö Nü Ni Nip Nep Nap Nop Nup Nöp Nüp Nip
Nil Nel Nal Nol Nul Nöl Nül Nil Nir Ner Nar Nor Nur Nör Nür Nir
Nim Nem Nam Nom Num Nöm Nüm Nim Nin Nen Nan Non Nun Nön Nün Nin
Namli nane nini nini naneleri numaraladi

P

Dudaklarin birlesip açilmasiyla ve açilma sirasinda disariya hava firlamasiyla meydana gelir. Dilimizde kelime basinda, ortasinda ve sonunda bulunur. Örnek: Paça, paçavra, paket, pala, palamut, panorama, pansiyon, pantolon, papatya, paragraf, paramparça, parasüt, paratoner, parazit, patinaj, pedagoji, plak, plaka, plan, planör, politika, porselen, porsiyon, program, projeksiyon, protesto, psikoloji,
Pi Pe Pa Po Pu Pö Pü Pi Pip Pep Pap Pop Pup Pöp Püp Pip
Pil Pel Pal Pol Pul Pöl Pül Pil Pir Per Par Por Pur Pör Pür Pir
Pit Pet Pat Pot Put Pöt Püt Pit Pis Pas Pos Pus Pös Püs Pis
Palavraci peltek pisirik piskin poturlu porsuk pulcu püskürdü.

R

Dil ucunun yukaridaki kesici dislere yakin noktayla meydana getirdigi kapagin bir çok defa açilip kapanmasiyla meydana gelir. Kelime basinda bulunan (R) kolay söylenir. Fakat kelime sonlarindaki (R) ünsüzlerine önem verilmezse anlasilmasi güç olur. Örnek: Rabita, radyatör, radyografi, rahat, roket, raket, ramazan, randevu raptiye, rol, reçete, rehber, rehin, rejisör, rakip, reklâm, rekor, repertuvar, reverans, rezonans, riyakâr, romatizma, rota, rozet, röportaj, rûya, rûzgâr,
Ri Re Ra Ro Ru Rö Rü Ri Ir Er Ar Or Ur Ör Ür Ir
Rir Rer Rar Ror Rur Rör Rür Rir Tir Ter Tar Tor Tur Tör Tür Tir
Fri Fre Fra Fro Fru Frö Frü Fri Gri Gre Gra Gro Gru Grö Grü Gri
Radyolu ressam Ramis Rasimin romaniyla röportaj yapti

S

Dudaklar açiktir, dilin ucu alt dis köklerine yaklasir ve hava dilin arasindan tonsuz olarak sizar. Dilimizde kelime basinda, ortasinda ve sonunda bulunur. Örnek: Sap, saat, sabah, sabotaj, saman, servis siska, seksek senaryo, stüdyo, spiker, smokin, hassas, kasa gibi...
Si Se Sa So Su Sö Sü Si Sil Sel Sal Sol Sul Söl Sül sil
Sir Ser Sar Sor Sur Sör Sür Sir Sis Ses Sas Sos Sus Sös Süs Sis
Sis Ses Sas Sos Sus Sös Sus Sis Isi Ese Asa Oso Usu Ösö Üsü Isi
Sandiklida sepetleri sirali simitçi sofrada sökülen sucuklari süpürdü

S

Disler birbirine, dil sirti da kati damaga yaklasir, hava dilin ortasindan çikar. Örnek: santaj, santiye, safak, sahin, saksakçi, simendifer, simsek, sarapnel, sarjör, Sifre, sövale, süphe, sölen,
Si Se Sa So Su Sö Sü Si Sil Sel Sal Sol Sul Söl Sül Sil
Sir Ser Sar Sor Sur Sör Sür Sir Sis Ses Sas Sos Sus Sös Süs Sis
Sis Ses Sas Sos Sus Sös Süs Sis Siz Sez Saz Soz Suz Söz Süz Siz
Samli semsek simsir safak saksaklandi

T

Dilin damagin ön kismina dis köklerine dayanip açilmasiyla meydana gelir:. Dilimizde kelime basinda, ortasinda ve sonunda bulunur. Örnek: Tabak, taban, tabela, tablet, tablo, talih, tarih, tapu, tatil, teklif, tekzip, telefon, teleskop, televizyon, telgraf, temenni, tempo, temsil, tentene, tepki, terlik, termos, testere, transatlantik, transformatör, trapez, titiz, tiyatro, tren, tribün, turp, turnike, tünel,
Ti Te Ta To Tu Tö Tü Ti Tik Tek Tak Tok Tuk Tök Tük Tik
Tir Ter Tar Tor Tur Tör Tür Tir Tit Tet Tat Tot Tut Töt Tüt Tit
Tis Tes Tas Tos Tus Tös Tüs Tis Tis Tes Tas Tos Tus Tös Tüs Tis
Tatar tepsici tiknaz titiz Tosun tömbekici tulumbaciyla tütün tüttürdü.

V

Üst kesici disler alt dudagin üstüne dokunur. Dilimizde kelime basinda, ortasinda ve sonunda bulunur. Örnek: Vade, vadi, vagon, vahsi, vakit, vantilâtör, vapur, varil, varis, vasiyet, velvele, vergi, vestiyer, vesvese,
Vi Ve Va Vo Vu Vö Vü Vi Viv Vev Vav Vov Vuv Vöv Vüv Viv
Vil Vel Val Vol Vul Völ Vül Vil Vir Ver Var Vor Vur Vör Vür Vir
Vis Ves Vas Vos Vus Vös Vüs Vis Vis Ves Vas Vos Vus Vös Vüs Vis
Velveleli vasi vesvese vadide vagon verdi

Y

Dil ortasiyla ön damak arasindan çikar. Dilimizde kelime basinda ortasinda ve sonunda bulunur. Örnek: Yaba, yaban, yagmur, yalan, yamyam, yanki, yan, yaris, yaz, yas, yangin, yayan, toy, çay
Yi Ye Ya Yo Yu Yö Yü Yi Yiy Yey Yay Yoy Yuy Yöy Yüy Yiy
Yil Yel Yal Yol Yul Yöl Yül Yil Yir Yer Yar Yor Yur Yör Yür Yir
Yis Yes Yas Yos Yus Yös Yüs Yis Yiz Yez Yaz Yoz Yuz Yöz Yüz Yiz
Yalvaçli yelpazeli yildiz yirmi yoksul yörükle yumurtalarini yükledi.

Z

Dilin ucu alt dis köklerine yaklasir, hava dilin arasindan tonlu olarak çikar. Kelimelerin basinda, ortasinda ve sonunda bulunur. Örnek; Zafer, zahire, zahmet, zakkum, zalim, zaman, zambak, zamk, zar, zarar, zarf, zemzem, zenci, zerdali,
Zi Ze Za Zo Zu Zö Zü Zi Zip Zep Zap Zop Zup Zöp Züp Zip
Zil Zel Zal Zol Zul Zöl Zül Zil Zir Zer Zar Zor Zur Zör Zür Zir

.. / ..
  Alıntı ile Cevapla
Eski 24.01.2009, 03:26   #4
oneyouu
Ziyaretçi
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Aiksiyon,Fonetik,Artikülasyon

BOGUMLANMA

Ünlü ve ünsüz sesleri tam bir belirginlikte seslendirebilenler saglam bogumlanma yaparlar. Bogumlanma yetenegimizin gelismesi için ses organlarimizin zorlandigi tekerlemeleri bol bol seslendirmemiz sorumuzu çözmemize yeterli olacaktir. Asagida önce ünlaler ve ardindan ünsüzlerin esas alindigi tekerleme örnekleri verilmistir. Bu tekerlemeleri hatasiz ve çok rahat okuyabilecek sekilde tekrar etmelisiniz. Bogumlanma yeteneginin gelisimi için her türlü metnin bol bol okunmasini tavsiye ediyoruz.

ALISTIRMA: BOGUMLANMA

ÜNLÜLER:

(A) Abanadan Adanaya abarta abarta apar topar ahlatla agdali avuntucu ahmak Ahmetin avandanliklarini aparanlardan Acar Abdullah ile akilli Abdi aksam aksam bize geldi. Al bu takatukalari, takatukaciya takatukalatmaya götür. Takatukaci takatukalari takatukalamam derse takatukacidan takatukalari takatukalatmadan al getir.

(i) Igdirin igil igil akan iliman irmaginin kiyilari iklim tiklim ilgin kaplidir.

(o) Okmeydanindan Oguzeline otostop yap; Oltuda volta at, olta al; Orhangazide Orhanelili Orhana otostopluk ögret; sonra da Osmancikli Osmana otoydu, totoydu, fotoydu, dök!

(u) Uluborlulu utangaç Ulviye ile Urlali ugursuz Ulvi ugrasa ugrasa Urfadaki urgancilara uzun uzun, ulam ulam urgan sattilar.

(i) Ibibiklerin ibiklerini iyice iyilestirmek için Istinyeli istifçi Ibisin istif istiridyeleri mi, yoksa, Iskilipli Ispinoz isportaci Ishakin isligindeki ibrisimleri mi daha iyi, bilemiyorum. Ibisle Memis, mahkemeye gitmis, mahkemelesmis mi, mahkemelesmemis mi?

(e) Eger Eleskirtli elestirmen Esref ile Edremitli Bedriyi Egenin en iyi egercisi biliyorlarsa, ben de Ermenekli Erdem Ergenenin en iyi elektrikcisidir derim.

(ö)
Özbezönün özbeöz Ödemisli öngörülü ögretmeni Özgüraslan ile Özgüluslan özellikle özerk ön ögretimde öylesine özverili, övünç verici ve övgüye deger kisiler ki, hani tüm ögretim örgütleri içinde en özgün örnek onlardir diyebilirim.

(ü) Ürdünlü ûnlü üfürûkçü Üryani, Ünye, Üsküdar, Ürgüp üzerinden ûlküdeslerine üstüpü, üstübeç, üvez, üzûm, üzengitasi ve üzünç götürürken, Üveyikten ürûyerek, ûvendirelerini sürüyerek yürüyen ûçkagitçi ütücülerin ürkûntü ûreten ünü batasica ünlemleriyle ürküverdi.

ÜNSÜZLER:

(f) Farfaraci Fikriye ile favorili fasa fiso Fahri Fatsali Fatmayi görünce, feslegenci feylesoy Feyyazi, findikçi Ferhundeyi animsayarak feveran ettiler. Felemenkte Felemenklerin Felemenkçe mi konustuklarini düsûne düsüne fertligi çektiler.

(p) Pohpohçu pinti Profesör pofur pofur pofurdayarak hinçla tunç çanak içinde punç içip pûlverizatör prospektüsünû papazbaligi biblosunun berisindeki papatpa buketinin bu yanina biraktiktan sonra pâlas pandiras Pülümürle Pötürgeden getirdigi pörsük pötikare pöstekiyi Palulularin Pitircik pazarinda partenogenes pasaparolasi ile pertavsiz pervasiz pervaz peysajini ve peronospora pestenkerani pestilini posbiyikli pisbogaz pedegoga Pinarbasinda bes etti.

(m) Marmaradaki Karmarisli mermerciler mermerciligi meslek edinmisler, ama Mamaktaki mamacilar manyetizmacilikla marmelâtçiligi meslek edinememisler.

(v) Virvirci Vedia ile vidi vidici Veli velinimeti vatman Vahit e vilâyette veda edip Vefâ ya dogru vaveylâsiz, velevasiz velespitle volta vururlarken voleybolcu Vatran virtüöz Vicdanî ve Viransehirli vatansever viyolonselist Vecibe ile karsilastilar.

(b) Babaeskili babacan Bahri Beberuhi Bedri ile biyiksiz biçkici bingildak Bahirin Bigadiçteki bonbon bonmarsesine varmislar, o adadakilerin yüzlerine bön bön bakarak, büyülü büyük buhurdanligi bugulu bugulu bosaltip bombos birakmislar, sonra da Bodrumda gözden kaybolmuslar.

(s) Sazende Sazi ile zifoz Zihni zaman zaman sizin sokagin sag kösesinde sinsi sinsi fiskoslasarak sizî zibidi Suziye sonsuz ve sorumsuz sorgun ederler. Sasonun susuz sazliklarinda badece soganla sarmisak yetisebilecegini söyleyen Samsunlu sebzecilerin sözüne sizler de sessizce ve sezgilerinize siginarak inanabilirsiniz.

(s) Savsatli Saban, Sarkislali sipsakçi Sekip, Sishanesden seytankusunu, sis siyeyi sislemis, siye kesise sis demis.

(ç) Çatalagzinda çatalsiz Çatalcali çatalcinin çarpik çurpuk çalçene Çoruhluya çarptirmasina ne dersin? Çatalcada topal çoban çatal yapip çatal satar, nesi için Çatalcada topal çoban çatal yapip çatal satar? Kari için Çatalcada topal çoban çatal yapip çatal satar. Çarik çorap dolak, ben sana çarik çorap dolak mi dedim.

(l) Leyla ile Lalelili Laleye leblebi ile likör ikram etmis. Lüpçüler,1ütfen lüzumlu lüzumsuz lakirdilari birakin da lüzferle rizk, rot, rop, rint, ring, ray, radyoaktivite nedir diye konusun.

(z) Zonguldakli Zaloglu Zöhrenin kizi Zühal zibidi Zekiye ziyafet zerketti.

(s, t, z) Sedat Tinazin tasasi suratsiz teyzesine rastlama sezen siska sülük tazisini tuz tortusu tütsüsüiie tutmasiydi.

(s, s) Su köse yaz kösesi, su köse kis kösesi, 0rtadaki soguk su su sisesi.

(c) Cemil, Cemile, Cemal cumalari cilaci cüce Canipin cicili bicili cumbali ciltevinde cümbür cemaat cacikli civcivle cücüklü cacik yerler sonra da Cebecili cingöz cografyacinin cinci ciciannesinin circirböcegini dinlerler. Ocak kivilcimlandiricilarindan misin, kapi gicirdaticilarindan misin? Ne ocak kivilcimlandiricilarindanim, ne kapi gicirdaticilarindanim.


(d)
Dadayli dadimin Dodurgali düdük delisi dedesi diline doladigi dedbebeli dedim dedisiyle dirdirini dilinden düsürüp de bir kez olsun doya doya düden diyemeden, düdenin dallara doldurdugu doyumlu yemislerden doyasiya yiyemeden daridünyadan göçüp gitti.

(k -i-u) Kilisli kikirik kilimci Kilizmandaki kilitli kilisede kimligini kimseye sezdirmeden kucak kucak kuskuslu kuskonmazi kukumav kusuna, kisiliksiz kulagakaçan kirlig kirloz kirpiye de Kusadasinin kushanesindeki kusbasli kusbazla birlikte önce kisnisli kusüzümünû, sonra da Kumlanin kumlu kumlu kuskirazini yutturmus.

(k-i-i) Kinikli kilibik kirpinti Kiyasettin, Kirimli kilkuyruk kitmiri kikir kikir kikirdatarak küskütük küçümen küfeci külhaniyle külüstür Kürsati külünklü küngür üstüne küttedek devirdi.
Kirikhandaki kirikçi kirçil kargin kirgin kirikçisi kirmizi kirda kikir kikir kikirdayarak Kirimli kikirdakçinin kizil kirlangiçlarini kisin kirlarda Kirgizli kirpintici kirisik Kirimtovun kirikkiraklariyla besliyormus.

(k-o-ö) Koca kokoz kokainman kokorozlana kokorozlana Kazablankali kozmonota kök, kok, köken, kokot, kök sökmek, kokoreç, kökmantar, köknar, köçekçe, körkandil, krematoryum, kösnüklük ne demek diye sormus.

(y) Yalancioglu yalincik yayladiginin yahnisini yagsiz yiyebilirse de yayladiginin yagli yogurdundan, Yüksekovanin yusyumru yumurta yumurtlayan tavuklarindan, bir de yörük ayraniyla yufkasindan asla vazgeçemez.

(g) Güneyli girgin gammaz Galip Gavurdaginda güpegündüz galeyana gelmis de Gülgiloglu Gaziantepli gazup gazinocuyu Gölköylü gitaristle birlikte Gümüshaneye göndermis. Geçen gece Gemerekten Gedize gelen Gebzeli gezginci gizemcilerden gitarist general Genzel, gençlere, gerçekdisilikla gerçeklik disi iliskiler arasinda ne gibi bir geçerlilik gerçekligi oldugunu sordu.

(k, g) Galata kulesi kapisi karsisindaki kuru kahvecinin gigisi çikik, disi kirik, kurbaga kafali, karakoncolos kalfasi Hakki karisikliga getirip kahveye kavruk kakule kirigi katti.

(h) Hahamhanede hahambasi hahami homur homur homurdanir görûnce, hemencecik heyecanlandi, hizlandi, hosnutsuz hirçin halhallarla halkalari, halatlari hallaçlara verdi.

(b- p- d-y) Bati tepede tahta depo dibinde beytutet eden pullu dede tekkesinden matrut bitli Vedat, dar derede tatli duttan dürülü pide yutup pösteki dide dide dört ayda dört türlü derde tutuldu.

(b-p) Bir pirinci birinci bulusta bir inci gibi birbirlerine baglayip Perlepe berberi bastibacak Bedri ile beraber Bursa bagrina parasiz giden bu paytak budala, basasi topal Badiden biberli bir papara yedi.

(b-d) Baldiran dallari ballandirmali mi, ballandirilmamali mi? Sonra o bala daldirilan baldiran dallari dallandirilmali mi, balli dalla dallandirilmamalimi?

(t-d) Titiz, temiz, tendürüst dadim; tadini tattigi tere demetini dide dide dagitti da hiddetinden hem dut dalinda takili duran dirilti düdügünü öttürdü, hem de didine didine dedim dedi, dedim dedi dedi durdu.

(t-ç-s) : Ûstü üç tasli taç sapli üç tunç tasi çaldiran mi çabuk çildirir, yoksa iç içe yüz ton saç kapli çani kaldiran mi çabuk çildirir? Üç tunç tas has kayisi hosafi.

(t-k) AI bu takatukalari takatukaciya takatukalatmaya götür. Takatukaci takatukalari takatukalamam derse, takatukacidan takatukalari takatukalatmadan al gel.

(l-d-n) Elalem bir aladana aldi aladanalandi da biz bir aladana alip aladanalanamadik.

(k-r) : Kirk kirik küp, kirkinin da kulpu kirik kara küp.

(k-r-d) A be kuru dayi, ne kuru sari dari bu dari a be kuru dayi?

(b-m-s) : Ibisle memis mahkemeye gitmis, mahkemelesmis mi, mahkemelesmemis mi?

(d-l-t-r-k) Su karsida bir dal, dalda bir kartal; dal sarkar, kartal kalkar; kartal kalkar, dal sarkar. Dal kalkar, kartal sarkar, kantar tartar. Su karsidaki kara kuru kavak, karardin mi ey kara kuru kavak, sarardin mi ey kara kuru kavak!

(s-k) Bu yogurdu sarmisaklasak da mi saklasak, sarmisaklamasak da mi saklasak.

(m-y-l) Bu yogurdu mayalamali da mi saklamali, mayalamamali da mi saklamali?

(b-s-z) Sizin damda var bes boz basli bes boz ördek, bizim damda var bes boz basli bes boz ördek. Sizin damdaki bes boz basli bes boz ördek, bizim damdaki bes boz basli bes boz ördege : siz de bizcileyin bes boz basli bes boz ördek misiniz demis.

(d-p-k) Degirmene girdi köpek, degirmenci çaldi kötek; hem kepek yedi köpek, hem kötek yedi köpek
  Alıntı ile Cevapla
Eski 24.01.2009, 03:26   #5
oneyouu
Ziyaretçi
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Aiksiyon,Fonetik,Artikülasyon

VURGU

Konusma sirasinda kelimelerin tüm heceleri ayni tonda ve ayni vurgu ile okunmaz. Tüm dillerde kelimelerin farkli hecelerine vurgu yapilir ve bu vurgular konusmanin dogalligini olustururlar. Tek düze ve tek tonda çikan bir konusma akisini düsünün. Bilgisayar makinelerine okutulan konusma metinlerini dinlemisseniz bu vurgu monotonlugunu açik bir sekilde gözlemlemissinizdir. Her dilde kelimelere yapilan vurgu yerleri degisebilir. Burada Türkçede vurgularin yerleri konusunda bize yardimci olacak bazi kurallari aktariyoruz:

1. Her kelimenin bir hecesi üzerinde mutlaka ses baskisi (vurgu) vardir. Örnegin “heyecan” kelimesinde vurgu son hecededir.

2. Türkçede kural olarak vurgular son hece üzerindedir. Istisnalar hariç kelimeye ekleme yapildikça vurgu son heceye dogru kayar.

hece-- heceler-- hecelerde -- hecelerdeki

3. Bazen vurgu sondan önceki hecelerden birine yapilir. Bu tür istisna durumlari asagida gösterelim:

--Ilk heceye: Il, bölge, semt adlari

Il: Ankara, Samsun, Erzurum, Izmir, Konya, Rize, Urfa, Paris, Sofya, Moskova
Bölge: Akdeniz, Marmara, Ege, Karadeniz
Semt: Dikmen, Çankaya, Etlik, Bahçecik, Topkapi

--Ortadaki hecelerden birine: Il, bölge, semt adlari

Erzincan, Edirne, Trabzon, Sakarya, Denizli, Anadolu, Keçiören, Dusambe,

--Zarf ve baglaçlarda ilk heceye:

Niçin, ancak, önce, sonra, ayrica, yalniz, belki, henüz, ansizin, nasil, hangi
--Türkçe kelimelerin aldigi bazi ekler vurguyu bir önceki heceye kaydirir. Bu ekler: “ ce, le, me/ma, se/sa, im/sin”
“Sence, benimle, okuma, yazdirma, giderse, bilirsin”

4. Dilimizde bulunan Arapça- Farsça kökenli bazi kelimelerde uzun heceler vardir. Uzun seslerde istisna bir durum, vurgu uzatilan hece üzerinde görünür. Bu kelimeleri ögrenmek gerekiyor. Bu uzatmalar kelimelerin basinda, ortasinda veya sonunda olabilir. Bu kelimeler için genel bir kural yoktur. her birinin kendine özel bir vurgusu bulunur. Bu kelimelerin uzatilan hecelerinin yerine göre vurgu basta, ortada veya sonda bulunur.

Vurgu basta: kâtil, câhil, sâmi
Vurgu ortada: teâmül, mukâbil, hazîne, mücâdele,
Vurgu sonda: Ziyâ, katî, denî, zekî, hafî,

5. Türkçede “g” her zaman, “y” ise bazi durumlarda vurguya benzer bir degisim olusturur. “G” ünsüzü bulundugu hecede kendinden önce gelen ünlünün uzatilmasina yol açar. Ayni uzatma durumu “y” için de geçerlidir. Söz konusu uzatma seslendirmede vurgu gibi yansimaktadir.(yan yana iki ünlü uzatmayi belirtmek için kullanilmistir.)

“G” ünsüzü ile: yagmur= yaamur, ögretmen=ööretmen, ögle=ööle, agabey=aabey, kogmak=koomak
“Y” ünsüzü ile: böyle=bööle, söylemek=Söölemek, öyle=ööle

6. Sert ve gürültülü çikan bazi ünsüzler vurguyu bulunduklari heceye tasirlar. Bunun için söz konusu ünsüzün hecenin son harfi olmasi gerekir. Bu ünsüzler “ç, k, p, r, s, z”
kaçtim, yokmus, sapti, ordu, sasti, ezdi

7. Abarti amaciyla kullanilan bazi heceler vurguyu kendi üzerlerine alirlar.
simsiki, koskoca, büsbüyük, büsbütün, bambaska, binbir

ALISTIRMA: VURGU

1. Asagidaki siirde kelimeler üzerindeki vurgulu heceler alti çizili -veya koyu olarak- olarak gösterilmistir. Bu vurgularin özellikleri üzerinde çalisin ve ardindan dogru vurgulari yaparak metni okuyun.

HAYALIYLE CENNET OLDU BU BATAK

1)

Bir izdirap verdin bana
Iç dedin
Gözlerimden yudum yudum içmisim
Daracik dünyaya saçilmis kalbim
Saçlarimdan püfür püfür dumanlar
Tutam tutam, avuç avuç saçlarim 2)

2)

Bir dag yaptin yollarimda
Geç dedin
Tepe taklak, bas üstünde geçmisim
Zulüm kustu zalim mahluklar bana
Yüregim kan, cigerim alev alev
Parça parça, bölük pörçük yüregim

3)

Duygulari tek tek dizdin yoluma
Seç dedin
Içlerinde sevgi vardi, kin vardi
Kan doldu gözlerim, kin doldu
Sevsem ates, sevmesem bin bir ates
Ezdi beni, yikti beni asklarim 4)
Ümitleri kapattin simsikiya
Suç dedin
Daglar ördün aramiza, diken diktin
Delinmez dag parçalari, asilmaz bu yol
Ayaklarim delik desik, kucagimda daglarim
Yapayalniz, hüngür hüngür aglarim

5)

Lanet ettim bu karanlik döngüye
Çik dedim
Iç döngüler batak gibi, çikilmaz
Al ellerim...Al kan olmus yüregim
Bana beni bilen tek Rabbim yeter
Hayaliyle cennet oldu bu batak
Rahmetinde simsicacik ellerim

ULAMA

Diksiyonun özelliklerinden biri de “ulama”dir. Genel olarak tanimlarsak bir kelimenin sonundaki sessiz harfin ardindan gelen kelimenin sesli harfle birlestirilerek seslendirilmesine ulama diyoruz. Ulama söz akisina pürüzsüzlük ve tatlilik verir. Uygun ulama ile yapilan konusmalarda veya seslendirmelerde ses bir nehrin akisi gibi sakin ve düzenli olarak ilerler. Türkçede yer alan ulama özelliklerini asagida anlatalim:

1. Sessiz harfle biten bir kelimenin son harfi sesli harfle baslayan yanindaki kelimenin ilk harfiyle birlesir.

Yazida Konusmada

Ak--sam-- ol--du. Ak--sa--mol--du.
E--lim--den-- al--di. E--lim-de--nal--di.

2. Orijinal yapilarinda “b,c,d,g” harfleriyle biten kelimeler vardir. Bunlar yalin kaldiklarinda “p, ç, t, k”ya dönüsürler. Yazi dilinde sonlarina ek aldiklarinda yumusak konumlarina dönerler. Örnegin Arapça orijiniyle “kitab” Türkçede “kitap” seklinde yazilir. Ancak yayina ek aldiginda “kitabim” örneginde oldugu gibi “p”, “b”ye dönüsür. Konusma dilinde ise ulama bu kurala paralel olarak ayni kelimeyi bir sonraki kelime ile iliskilendirir. Yazi dilinde sert olan harf ulama ile yumusar.

(Orijinali) Yazi Dilinde Ifadesi Konusma Dilinde Ifadesi

(Mahmud) Mah--mut ev--len--di. Mah-mu--dev--len--di.
(Mesud) Mes--ut ol--du. Me--su-dol-du.
(Kitab) Ki--tap al--di. Ki--ta--bal--di.

3. Türkçede kelime sonundaki “k” ünsüzünü, “h” ünsüzü ile baslayan bir kelimenin izlemesi durumunda “h” ünsüzü düser. Iki kelime birbirine baglanir.

Yazi Dilinde Konusma dilinde

Ye--mek ha--ne Ye--me--ka--ne
E--rik ho--sa--fi E--ri--ko--sa--fi

4. Eger kelimeler arasinda durak olursa, kurala uygun olsa da ulama yapilmaz.

Yazi Dilinde Konusma dilinde

Istiyorum, onu görecegim Istiyorum, onu görecegim
Kosustururken, okulu unuttu Kosustururken, okulu unuttu.

5. Bazi durumlarda Iki ayri kelimenin tek heceli olan ilkinde bir ünlü düser ve iki kelime birlesir.

Yazi Dilinde Konusma dilinde

Ne i--çin Ni-çin
Ne a--sil Na-sil
Ne ol--du Nol-du

ALISTIRMA: ULAMA

1. Asagidaki siirde ulama noktalari altlari çizilmek suretiyle gösterilmistir. Önce bu isaretlerin hangi ulama kuralindan kaynaklandigi üzerinde çalisiniz. Ardindan bu isaretlere dikkat ederek metni gerekli ulamalari yaparak okuyunuz.

DARACIK MENZILIMDE BIR AGACIM VARDI

1)

Daracik bir menzil burasi,
Bir avuç kadar dar
Agaç ol, konusurum, duy beni yeter
Ayri dünyamizda olsun, duyarim seni
Yürek olsun sende, sevgi olsun
Olsun, yesillik yesersin yerinde
Sen sen ol agacim, tüm dünya kadar 2)
El pençeyim, mahzunum bugün
Beklesen ruhlarimizda dolasan asirlarin Rüzgarinda
Dans ederken engin eglencelerinde sen
Mahsunum, dostsuzum, yalnizim
Evladim bile unuttu beni, daglarim unuttu
Kokularini paylastigim çiçekler simdi
Ve varligimi paylastigim fani “sevdigim”
Simdi senin gögsünde senligi hayatin
Bagrindaki kuslardan biri de ben degilim

3)

Benim selvimi özlüyorum simdi
Basimi oksayan bir sefkat eli vardi
Dünyayi görürken gözlerim
Gögsünün sicakliginda kaybettigim
Simdi basim senin kollarinda selvim
Senin dallarinda ellerim 4)
Saçlar yemyesil de olurmus
Çiçege dönermis dudaklar
Emanet bedenimi özlüyorum simdi
Bahçendeki çiçeklerde kendimi ariyorum
Yaprak yaprak inleyislerini duyuyorum
Bir zikir günü ki bugün gecemi kaplar
Fani agacim basucumda, sevdigim agacim
Bugünkü günüm bir gün senin de gecene dolar
Sendeki emaneti de teslim alir topragin

5)

Bir gün seninle de kavusacagiz
Kana yaprak kemige odun
Bedenimiz eriyip gitmis olacak
Ikimizin agaci dogacak yeniden
Çürümezse benim bir mezar basligim
Senden bir kaç odun parçasi
Ve benden bir kaç kemik kalacak
Ve eger senin de bir ruhun olursa
Bahçemiz ikimizin olacak 6)
Simdi Bakiyi özlüyoruz birlikte
Fenadan bekaya seyahatin hayalleri
Bu bir avuç, bu daracik menzilde
Tek tesellimiz bizim simdi
Muhammed Bozdag

2. Asagidaki metinde ulama noktalarini tespit ederek çiziniz. Ardindan ulamalara dikkat ederek okuyunuz:

KALIPLAR

Insanlar kendilerine kisilikleri için çizdikleri zihinsel kaliplarin disina çikamazlar. Bizler çözümü defalarca duydugumuz halde kendimizi oturttugumuz dar çerçeveden çikis için gayret göstermeyen garip insanlariz.
Hayatin bazi insanlara “tesadüfen basarma, yükselme, zengin olma vs.” Sansi tanidigini zannedenimiz çoktur. Bir çogumuz müzisyenlerin, yazarlarin, sairlerin, para babalarinin bu isi anne karninda kendilerine verilen kabiliyetlerle gerçeklestirdiklerini saniriz. Bu inanca göre bazilarinin ne maharetli anneleri varmis. Bu yanlis zanlari kabul etmeyen bir çok insan bile farkinda olmadan ayni kaliplarla kendisini kilitlemistir.
En meshur zenginlerin bir zamanlar simit sattiklarini, ayakkabi boyaciligi bile yaptiklarini ögrenince sasiririz. Bir çok yazarin vaktiyle kalemi bile tutamamalarina inanamayiz. Neden bazi insanlar bazilari arasinda siyriliverir veya “sivriliverirler.”

Adaletli ve sefkatli Yaratici, Normal sartlar altinda dogan her insani her türlü basariya ulasabilmelerine imkan taniyan bir potansiyelle dünyaya göndermistir. Ancak dünyaya geldikten sonra sinirliliklar baslatilir. Anne-babasi veya çevresi tarafindan asagilanan bir çocuk etrafinda kaliplar baslamistir. Daha sonra insan “var oldugunu” hissettirmek amaciyla çirpinmaya baslar. Bakkaldan getirilen bir ekmek, ilk karne notlari, takdim edilen bir çiçek, içinde bu amaci gizli tutar.

Oysa bazi insanlar “bu olmamis”, “sen bunu basaramazsin” demekten çekinmezler. Bizler de çogu zaman sözleriyle cinayet isleyen, kabiliyetleri körelten; basarisizlik, çekingenlik, korkaklik imaji olusturan insanlardaniz ne yazik ki... Yas tutmayi sevdigimiz kadar, elestirmeyi, olumsuzluklari ileri sürerek karanlik bir zihinsel tablo olusturmayi seviyoruz.

Merhum Z. Gündüzalpin “Insan ne düsünüyorsa odur.” Dedigini çok duyduk. Anthony Robbins Sinirsiz Güç kitabinda insanlarin hayal kurarken ve düsünürken kullandiklari “olumsuzluk” imajlarini en kötü engel olarak görür.

Her büyük basari bazen yüzlerce basarisizligin arkasinda parildar. Oysa eski bir Rus imparatoru “Yenile yenile yenmeyi ögrendigini “ söyler. Insan her tesebbüsünde hedefine ulasamadiginda bunu basarisizlik olarak görürse bulundugu noktada çakilir. Oysa durumu yeniden inceleyen insan için her basarisizlik basariya bir adim daha yaklasmanin isaretidir. Ani yükselislerin ise gerçek basariyla iliskisi yoktur. Bir balon gibi patlar ve söner.

Hayalimizde yasadigimiz iç konusmalarin fiillerimizde olusturdugu sinirlara bakiniz: “Zengin olmak mi? Bu is için büyük sermaye lazim. Yazar olmak mi? Konusmasini bile bilmiyorum; annemin karninda böyle bir sey ögrenmedim. Meydanlara çikip benim isçim,benim köylüm diye konusmak mi? Ben Süleyman degilim.”

Sevgili kardesim... Ya siz ne siniz? Erkek ve kadin arasindaki küçük bir farktan baska kimin beyni kimin beyninden küçük veya büyük. Kaderin sahibi kimseyi basarisizliga zorla mahkum etmemistir. Ortamin sürükleyisine kendimizi kaptirdigimizda “Ortam sürükleniyorsa sürünmekten baska yapacagimiz hiç bir sey yoktur.” Ne yazik ki en çok ihmal ettigimiz görevlerimizden biri dinimizin ilk emridir. Az okuyoruz veya hiç okumuyoruz.

Basarili bir insanlar topluluguna takilip basariya uçmuyorsak basarinin dinamiklerini incelemeliyiz. Basaranlarin hayati ve yaptiklari bu konuda bize yol gösterecek en açik isiktir. Baska türlü bizi pasifize eden kendi kaliplarimizdan kurtulamayacagiz. Fitrat kanunlarinin isleyisini bilmek zorundayiz. Muhammed Bozdag

3. Durak, ulama ve vurgu bölümlerinde geçen tüm yazi ve siirleri her üç diksiyon kuralina dikkat ederek okuyunuz. Önce vurguya, ardindan, duraklamaya, ardindan ulamaya ve son olarak da her üç temel kurala dikkat ederek okuyun. Okumada devam ettikçe nasil da en güzel seslendirmeyi yapabildiginizi heyecanla göreceksiniz. Sizin seveceginiz sesinizi, baskalarinin da seveceginden emin olunuz.

ALISTIRMA: DILI GELISTIRME ÇALISMASI


Asagidaki alistirmalari dilinizi yöneten agiz içi kaslarinizi iyice yoracak kadar uzun süre ve abartili olarak tekrar ediniz.

-Dilinizi agzinizda sakiz çigner gibi hizla çigneyiniz.
-Dilinizi agzinizin içinde, çenelerinizin disindan, dudaklarinizin altindan dairesel hareketlerle hizla dolastiriniz.
-Dil ucunu ön alt dislere dayandirarak agiz içinde köklerden ileri geri hareket ettiriniz.
-Dilinizi iyice disari çikariniz. Iterek uzun süre dayaniniz.
-Dilinizi yuvarlatip daralttiginiz dudaklariniz ve çeneleriniz arasindan içeri-disari hareket ettiriniz.
-Dilinizin ucunu ön alt dislerinize dayandiriniz ve dilinizi kökünden içeri disari hizla hareket ettiriniz.

Çene

Güzel konusmada çenenin rolü çok önemlidir. Tüm dillerdeki tüm harfler çenenin kullanimiyla seslendirilirler. Konusma esnasinda çene hizla birbirinden farkli hareketleri ard arda gerçeklestirmek zorundadir. Çene açilir, kapanir, daralir, genisler. Alt çene ileri ve geri hareket eder. Agzimizin üst bölgesinde bulunan dislerin bagli oldugu kemik yapisi sabittir. dolaysiyla tüm bu hareketler alt çeneyi yöneten kaslar tarafindan gerçeklestirilirler. Dikkat edelim: “iii” sesini çikardigimizda çene geriye dogru çikmaya zorlanir. “aaa” sesini çikardigimizda hizasindan asagiya dogru açilir. “Üüü” sesini çikardigimizda ileriye dogru geçmeye zorlanir. ^ne” dediginizde daralip birden açilir. “Sen” dedigimizde önce kapanir, sonra açilir ve sonra yine kapanir. Tüm bu son derece karmasik ama gerçekten karmasik hareketleri inanilmaz bir hizla gerçeklestirir.
Çenemizin kullaniminda sorunlarla karsilasabiliriz. Çene kaslari gelistirilmemis ve kondisyonsuz oldugunda degisik hareketleri düzenli olarak ve sorunsuz sekilde yapamayiz.

Bu durumda bazi çene hareketleri kaybolur ve bu kaybolus seste de kayip olusturur. Diger önemli sorun “çene darligi”dir. Türkiye toplumunda yaygin bir çene darligi oldugu söylenmektedir. Dar çene açik ve yuvarlak sesleri bozuk seslendirir. Örnegin “aa”, “ii” gibi anlasilabilir. “Ooo”, “uuu” gibi anlasilabilir. Eger çenemizi yeterince saglikli kullanamiyorsak tüm seslerin çikarilmasinda sorunlar yasayabiliriz.

ALISTIRMA: ÇENE ÇALISMASI

Asagidaki alistirmalarla çene açikligini saglama ve çenemizin her hareketi rahatlikla yapmasini temin etme amaçlanmistir. Tüm egzersizleri asiri abarti ile gerçeklestirmelisiniz.

a) Elinizi alt çenenize dayayarak “çak çak” diye bagirin. Asagiya itilen çenenizin yukariya itilmesini saglayin. Böylece çenenizi asagiya iten kaslarinizin güçlenmesini saglayin.

b) Iki elinizin içiyle yanak kemiklerinize masaj yapin. Avuçlarinizi alt çenenize dogru çekip çenenizi açin.

c) Yumruk yapilmis iki ellerinizle çenenizin altindan bastirin. Alt çenenizi açin, basinizi geri itin ve alt çenenizi kapatin. Tekrar çenenizi açin ve basinizi daha geriye itin. Tekrar yapin.

d) Çenenizi hizla iyice açip kapatin. Hizlanin.

e) Çenenizi hizla ileri, geri hareket ettirin.

f) Çenenizi dairesel hareketlerle hizla döndürün.

Dudak

Dudaklarin kullanilmamasi durumunda bazi seslerin çikarilmasi kesinlikle mümkün degildir. Dudak tembelligi olan kisiler özellikle dudaklarin kullanimiyla seslendirilen seslerde sorun yasarlar. Türkçe’de agirlikli olarak dudagin kullanimina dayandirilan sesler sunlardir: “b, f, m, o, ö, p, u, ü, v,” Bu seslerde bulaniklik veya anlasilma güçlü olusturan bir konusma biçimine sahipseniz bunun mutlaka dudak tembelliginden kaynaklandigini düsünebilirsiniz.

Bununla birlikte dudaklar diger seslerde de belli pozisyonlar alirlar. Bu yönüyle örnegin “i, i,” gibi sesleri çikarirken dudagin katkisi dikkate alinmalidir. Bu sesler dudak olmaksizin da seslendirilebilirler ama istenen kalitede seslendirilmeleri mümkün olmaz. dudak egzersizleriyle dudak kaslarimizin istenen her hareketi dudaklarimiza rahatlikla yaptirmasini saglamamiz gerekiyor.

ALISTIRMA: DUDAK ÇALISMASI

a) Nefesinizi agzinizdan kuvvetle verirken “poffff” deyin. Hava dudaklarinizi basinçla itsin. Basincin dudak kaslarinizi siddetli zorlamasi saglayin.

b) Siki siki kapali ve dislerinize yakin -çeneniz kapaliya yakin- tuttugunuz dudaklarinizdan üflediginiz havanin dudaklarinizi kuvvetle üfürerek çikmasini saglayin.

c) Dudaklarinizi kapatip ileri uzatin ve dairesel hareketlerle hizla döndürün. Asagi yukari, saga sola hareket ettirin.

d) Çenenizi kapatin ve hizla “mi, mu, mi, mu” deyin. Ardindan ayni sekilde su sesleri tekrar edin: “fe, ve”, “pe, be”, “u, ü”, “o, ö”. Abarti yapmaniz ve dudak kaslarinizi yoruncaya kadar çalismayi sürdürmeniz önemlidir.

e)
Bir kalemi yatay olarak dudaklarinizda tutup “Benim memleketim. Bir ben vardir bende benden içeri” deyin. Dudaklariniz iyice yoruldugunda dudaklarinizi gevsetin ve kapali tutarak havayi disari itin. Hava püfürdeyerek, dudaklarinizi titrestirerek disari çiksin.

.. / ..
  Alıntı ile Cevapla
Eski 24.01.2009, 03:27   #6
oneyouu
Ziyaretçi
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Aiksiyon,Fonetik,Artikülasyon

ALISTIRMA: ISITILEBILIRLIK

a) Yüksekten ses firlatiniz: Tek nefeste 20 metre ilerideki insanlara duyurabilecek sekilde : “pa, pe,pi, po; ba, be, bi, bo; da, de, di, do” deyiniz. Tekrar edin.
b) Elinizle duvara dokunun soluk alarak 10’a kadar sayin. Sonra duvari kuvvetle itin, güçlü tonla tekrar sayin. Her iki durumda ses siddeti ayni kalsin.
c) Asagidaki cümleleri bir solukta ses yogunlugunu yitirmeden okuyun. Sesinizin gürlük derecesinin cümle boyunca ayni olmasini saglayin.

- Ben gitmek istemiyorum.
- Makine mühendisi daha yavas sürmenizi istedi.
- Kalp, günde 100.800 defa çarpmakta ve bu devre zarfinda da 130 tonluk bir agirligin 30 cm. yükseklige kaldirilmasina denk düsen bir güç saglamaktadir.

d)Asagidaki ifadelerin ilk bölümlerini yakininizdaki kisiyle konusur gibi, ikinci bölümlerini 100 kisiye konusur gibi kuvvetli bir sesle okuyun.
-Okumak zor degil, yeter ki tadina varalim.
-Çalismak ne güzel huy, devamli çalisarak sikintilarimi yok ediyorum.
-Delik kovanin suyu damla damla, müsrif insanin zamani saniye saniye tükenir.

e) Metni, 1. çok yavas bir sesle 2. küçük bir odada olagan bir sesle; 3. büyük bir salonda, daha kalabalik bir dinleyici
karsisinda okuyun
Tembelligin ne oldugunu ve insanlarin basina nasil çoraplar ördügünü düsündünüz mü? Bu soru çok mu çocukça? Hemen herkes tembelligin kötü oldugunu bilir. Kimse tembel olmayi kabullenmek istemez. Ama acaba kaç kisi gerçekten tembel olup olmadigini arastirmistir? Tembellik ya zihinsel, ya bedensel ya da her ikisi birden yasanir. Insanlarin büyük bir kismi zihinlerini, önemli bir kismi bedenlerini çalistirmazlar. Yine insanlarin çok önemli bir kismi hem bedenlerini hem de zihinlerini çalistirmazlar.

f) Ellerinizle alin ve sakaginizi tutun. “Mmmmmm” deyin. Sesi yükseltin. Titresimleri burnunuzda, alninizda, ensenizde, gögsünüzde ve basinizin tepesinde hissedin.

Ses Perdesi-Bükümlülük

Sesin bükümlü çikisi ses perdesinde degisiklik yapmakla mümkündür. “Do-re-mi-fa-sol-la-si-do2 notalarini düsünün. Her bir notayi farkli bir perdeden çikariyorsunuz. Girtlaginizi küçültüp yukariya yaklastirdikça sesiniz incelir: Tersini yaptikça sesiniz kalinlasir. Pes ve tiz sesler arasinda sesinizle müzik üretirsiniz.

Ses çikisi monoton olmamalidir. Ses yüksek alçak tonda, hizli-yavas arasinda, duraklamali-duraklamasiz, vurgulu-vurgusuz arasinda degiserek çikmalidir. Sesin degisirligini-bükümlülügünü sesin müzikselligi olarak da tanimlayabiliriz. Herkesin kendine özgü bir konusma müzigi vardir.

Sese kolayca bükümlülük verebilmek için ses perdesinde degisim olusturma yetenegimizi gelistirmemiz gerekir. Üç teme ses perdesi üzerinde duralim: Pes, orta ve tiz sesler. Pes kalin, tiz ise ince sestir. Her üç perdede kendi içinde notalanabilir. Ses perdesi bir tür notadir. Notalarin kelimelere uyarlanmasina da “bükümlülük” veya “bogumlama” diyebiliriz. Eger konusmaci sesinde bogum yapamiyorsa bilgisayar makinesinin tek düze çikardigi sese benzer ses çikaracaktir. Sesi bireysellestiren ve herkesi ayri bir konusmaci yapan asil sir sesin kisiye göre farkli bogumlanmasidir.


ALISTIRMA: SES PERDESI


Asagidaki alistirmalarda ses perdesini kolaylikla degistirme çalismalari yapilacak ve gelistirilen yetenek konusma metinlerine uyarlanacaktir.

a)Pes(kalin sesinizle) “do, re, mi ,fa, sol, la, si, do-- do, si, la, sol, fa, mi, re, do” kolaylastirincaya kadar tekrar ediniz. Ayni çalismayi orta ve ince sesinizle tekrar ediniz.
b)Sirasiyla kalin, orta ve ince sesinizle pes pese “do, re, mi” deyin. Ayni çalismayi nota yerine selen ile yapin: “e e, e”, “a, a, a”, “i, i, i”
c)Yakilan bir mumu dudaklarin çok yakininda tutun. (u) sesini siddeti artirarak uzatin. Bogazinizdan çikan ses ile rasgele notalama yapin. Mum isiginda titreme çok az olacaktir.
d) Kendi olagan sesinizle "a" ya da "ah" deyiniz. Sonra seslenmeyi, azar azar degistirerek çikabileceginiz en tiz, inebileceginiz en pes-kalin perdeye kadar sürdürün. Kendinize en uygun, en güçlü tini düzeyini bulmaya çalisin.
e) Asagidaki dörtlügü, önce tekdüze sonra da, sesi, anlama göre dalgalandirarak okuyun.
Burasi Mustur, Yolu Yokustur
Giden gelmiyor, Acep Ne istir.
f) Asagidaki cümleleri, ok isaretiyle gösterildigi gibi, sesin perdesini yükselterek ya da alçaltarak okuyun. Bu arada ses inis çikisindaki degisikliklerin söz içerigiyle uygunluguna dikkat edin.

Gelin buraya. Kaç para ?
O mu saçma. Çarpin ellerinizi.
Ka fakat dikkatle.ldirabilirsiniz ama çok yoruldum.Heyecanini sevdim
delili budur. Eminimsaniyorum basarabilirim.
d)Cümlelerin gerektirdigi duygulari kullanarak okuyun.
Yoruldum, umutsuzluga kapildim ve çok üzüldüm.
Seni vicdansiz seni ! Bunun hesabini vereceksin.
Aman dikkat ! Çingirakli yilan var !
Bak hele ! Seni burada görecegimi hiç ummuyordum.
Kaybedersem dayanamam gibi geliyor bana.

Hosa Gitme/Tini

En güzel ses hiç bir zorlama görmeden çikan sestir. ses organlari gerildikçe sesin güzelligi bozulur. Kati, kulak tirmalayan, hiriltili, madensel, tiz, burunsal, hisirtili, bugulu, çok yumusak, gevrek, biçimden yoksun sesler, hosa gitmeyen seslerdir. Gerilmis bir girtlak ve agiz, gerilmis kaslar sesi daha delici, daha yirtici bir hale getirir ve hosa gidicilik özelliklerini yitirir.

Güzel bir tini gelistirmek için tüm ses organlarimizi gevsetecegiz. Gevseme ile birlikte seslendirme çalismalari yapacagiz. Gevseme düzeyimiz arttikça sesimizin tinisi sakin, düzgün ve temiz hale gelecektir.

a) Üst-alt dudak kaslarinizi gevsetin. Çenenizi iyice asagiya birakin. alin ve sakaklarinizi, yanak ve göz kaslarinizi gevsetin. Dilinizi gevsek birakin. Hafifçe soluyun. aldiginiz hava üfler gibi agzinizda damaginiza çarpsin, agzinizdan ve burnunuzdan birlikte çiksin. 10 defa bu sekilde soluyun.
b)Agziniz kapali, girtlaginizi hiç sikmadan burnunuzdan çikan hava ile “Mmmm” deyin. Bunu yaparken sesin titresimini gögsünüzde, basinizda alninizda, burun kemiklerinizde ve burun deliklerinizde, kulaklarinizda, ensenizde ve basinizin tepesinde hissedin. Tüm bu bölgelerinizi ayri ayri gevseterek sesinizin titresimlerinin artmasini saglayin.
c) Alt çene kaslarinizi iyice gevsetip agzinizi alabildigi kadar açarak çenenizi gevsek bir halde sarkitin. Önce yavas, sonra hizini artira artira birkaç kez "bob" deyin. Gevseyin ve solugunuzun, dudaklarinizi itebildigi kadar disariya itmesini saglayin. Yanak kaslarinizi gevsetin, yanaklarinizi sisirin yavastan baslatip hizinizi gitgide artirarak "bob" deyin.
d)"ha, ho, hu" hecelerini, asagidaki dogrultularda, beser kez yineleyin : Girtlakta yüksek ses ile; Gevsemis girtlak sesi ile; Sesi agiz boslugunda çikan havanin agiz bosluguna çarpmasi suretiyle çikararak.
e)"Ah" hecesini, fisilti ile baslayip gitgide tonlayarak yüksek bir ses elde edinceye dek yineleyin; daha sonra, yüksek sesten fisiltiya inin.
f) Para sayiyormusçasina; arizali bir telefonda, karsinizdakine telefon numarasini bildiriyormusçasina, yikilan boksörün basinda sayiyormusçasina ona kadar sayin.
g) "Ben sevinç ve heyecan doluyum!" cümlesini;
Girtlagi zorlayarak fisildayin, Burun sesi ile fisildayin, Gevsemis kaslarla, rahat söyleyin.

Söyleme Hizi

Dinleyicilerin algilama hizinda -dakikada 90-130 kelime arasi-söylenmeli konusma anindaki duygulara, kisilige, yere ve dinleyicinin niteligine göre degisimler göstermelidir. Heyecan, korku, telas, öfke gibi durumlarda konusma hizi artar; sevgi, üzüntü, saygi gibi durumlarda hiz azalir. Düsünce ve heyecanda sükunet varsa orta hizin tercih edilmesi gerekir.

ALISTIRMA: SÖYLEME HIZI

a) Asagidaki paragrafi, önce yavas, küçük bir toplulugun isitebilecegi tonda fakat elinizden geldigince hizli; sonra da, büyük bir topluluga hitap ediyormusçasina ve yavas söyleyin.
Acaba kendilerini çocuklarina duyduklari sefkatte kaybeden annelerin tattiklari mutluluk hissedisinden daha yükseklere tirmanabilenler var midir? Beseri iliskiler çerçevesinde yoktur süphesiz. Ancak insan, sefkati sadece anne-çocuk iliskisiyle sinirlayarak hayati boyunca muhtaç oldugu yüksek huzurdan mahrum olmamalidir. Çünkü 80 yasinda ihtiyarlardan 8 günlük bebeklere kadar bütün insanlar sefkat edilmeye muhtaçtirlar ve Rablerinin engin sefkati altinda karsiliksiz korunurlar.
b) Asagidaki cümleleri, önce, tekdüze bir tonla, sonra, cümlelerin duygu yönlerini dikkate alarak yanlarinda belirtilen hizlarda söyleyin :

- Ne güzel bir gece, degil mi? (yavas)
- Ben bu adami nerede gördügümü bir hatirlayabilsem. (hizli)
- Böyle bir hileye bas vuracak kadar alçalacagin hiç aklima gelmezdi. (hizli)
- Bir daha yüzünü görmek istemiyorum senin. Defol karsimdan. (hizli)
- Bu derece iyi bir insani ömrümde görmedim. (yavas)
- Dikkat et ! Arabaya çarpacaksin ! (hizli)
-Içeri girebilir miyim? (yavas)

Katil" kelimesi telaffuz edilirken her zaman "a" harfi uzatılarak söylenir. Kısa söylenen "katil zanlısı"dır.

"Katil": Yasalar karşısında suçu sabit görülmüş, cinayeti işlediği yasalar karşısında onaylanmış kimseye verilen isimdir. "Katil zanlısı"na gelince:Aslında kelimenin aslı "kat'l". Türk dil yapısına göre "kat'l" zor söylendiği için fonetik ve diksiyon üzerine çalışanlar demişler ki araya kısa bir "i" sesi konulsun, "kat'l zanlısı", "katil zanlısı" olarak telaffuz edilsin..

17 Ağustos depreminden sonra çok kullanıldı. Spikerler "Enkazın altında" diye diye bir hal oldular. Halbuki "enkaz" kelimesi takı alınca "a" sesi uzar. "Enka(a)zın altındakiler" diye okunur.

Halk arasında "mütevazi" bilinir oysa kelimenin doğrusu "mütevazı".dır.

"Stüdyo"… Bu da diftongdur. Yani dilimize yabancı dllerden girmiş bir sözcük. Bunu "sütüdyo" diye söyleyenler var. Oysa "s" sesini tıslama halinde duymalıyız.

Ne olmak istiyorsun diye soruyorlar. "Sipiker" olmak istiyorum diye yanıt geliyor. Araya bir "i" sesi ekliyorlar.

"Üç bilok ötede" diyorlar. Yani yine "blok" sözcüğü ancak "i" harfi eklenerek telaffuz ediliyor.

Yazı diliyle konuşma dili arasında da bazı farklılıklar var. Örneğin "ğ"yi bazı kelimelerde sadece yazarken kullanıyoruz. "Değil" yazılır "diil" okunur. "Yoğurt" yazıyoruz iki tane "o" var gibi söylenir, "yoort" denir, "ğ" okunmaz.

Artikule çalişmasi ;

Art – Ert –irt –irt- Ort- ört- Urt – ürt
Ark – Erk – Irk – Irk – Ork – örk – Urk – ürk
Arf – Erf – Irf – Irf – Orf – örf – Urf – ürf
Ars – Ers – Irs – Irs – Ors – örs – Urs – ürs
Pa – Fa – Ra – La – Ka Da – Ca – ça – Va – Ya
Dra – Dre – Dri – Dri – Dro – Drö – Dru – Drü
Ha – He – Hi – Hi – Hey – Hoy - Höy

Diksiyon çalişmasi Için Tekerlemeler.

Ademe Adem Gerekir , Adem Anlar Ademi, Adem Adem Olmayinca Nitsin Adem Ademi
*********************************************

Alem Aladana Aldi Aladanalandi Da Biz Bir Ala Dana Alip Aladanalanamadik
********************************************
Babaeskili Babacan Bahri Beberuhi Bedri Ile , Biyiksiz Biçkici Bingildak Bigali Bikez Biher’in Bigadiçteki Bonbon Bonbarşesine Varmişlar , Oradakilerin Yüzlerine Bön Bön Bakarak , Büyülü Büyük Buhurdanliği , Buğulu Buğulu Boşaltip Bomboş Birakmişlar , Sonra Da Bodrumda Gözden Kaybolmuşlar.
****************************************
Bilmeyenler , Bilmediklerini , Bilselerdi , Bilirlerdi.
********************************************
Ocak Kivilcimlandiricilarindanmisiniz , Kapi Gicirdaticilarindanmisiniz Ne Ocak Kivilcimlandiricilarindaniz Ne Kapi Gicirdaticilarindaniz.
**********************************************
Cemil Cemile Cemal Cumalari Cilaci Cüce Canib’in Cicili Bicili , Cumbalali Ciltevinde Cümbür Cemaat Cacikli Civcivle Cücüklü Cacik Yerler , Sonra Da Cebecili Cingöz Coğrafyaci Celal’in Cinci Annesinin Circir Böceğini Dinlerler.

*********************************************
çatalca Da Topal çoban çatal Yapar çatal Satar , Nesi Için çatalca Da Topal çoban çatal Yapar çatal Satar , Kâri Için çatalca Da Topal çoban çatal Yapar çatal Satar .
*********************************************
Dadayli Dayimin Dodurgali Düdük Dedesi Diline Doladiği Debdebeli Dedim Dedisiyle Dirdirini Dilinden Düşürüp De , Bir Kez Olsun Doya Doya Düden Diyemeden Dallara Doldurduğu Doyuimluk Yemişlerden Doyasiya Yiyemeden Dâri Dünyadan Göçüp Gitti.

**********************************************
Gece Penceredeki Benekli Tekir Kedi Kendi Tenceresindeki Eti Yedi.
*****************************************
Edremitli Elâ Gözlü Esmer Eylül’de El Altindan Elmaci Efe’nin Eşi Eşrefle Emanetçinin Eşeğine Bindiler.
*****************************************
Fermanli Fabrikatör Farmason Fuat Filden , Fiilden , Fisiltidan , Fosilden Fülütten , Filitten , Flörtten , Fötrden Fellik Fellik Kaçar.
**********************************************
Feraceli Fethiye Feneryolunda Fenerli Ferhati Görünce Feryat Figan Fenalaşti.

********************************************
Güneyli Gammaz Galip Gâvur Dağinda Güpe Gündüz Galeyana Gelmiş De Gülgillioğlu Gaziantepli Gazup Gazinocu Gaffuru Gitarciyla Birlikte Gümüşlhaneye Göndermiş.
*********************************************
Geçen Gece Gemerek’ten Gediz’e Gelen Gebzeli Gezginci Gizemcilerden , General Genzel , Gitarist Gençlere Gerçek Dişilikla Gerçeklik Dişi Ilişkiler Arasinda Ne Gibi Bir Gerçeklik Olduğunu Sordu.

******************************************
Doğan Doğandan Tatli, Doğacak Olan Ondan Da Tatli , Ondan Doğacak Olan Hepsinden Daha Tatli.
********************************************
Dağ Daği Sağlar , Bağ Baği Bağlar , Yağ Yaği Yağlar , Soğan Soğana Ağlar.
***********************************************

Habeşli Habibe Hemşire Hirkali Hizmetçi Hoppa Hödük Huriyeye Habeşten Gelen Hurmalari Hürmetle Sundu.
*********************************************
Horosanli Hoppa Hoca Hokkabaz Hoyrat Hozatli Hasanin Hotozuna Hoşafi Hoyratlikla Döktü.

*****************************************
Iğdir’in Iğil Iğil Akan Iliman Irmaklarinin Kiyilarinda Tiklim Tiklim Ilgin Kaplidir.

*********************************************
Temiz , Titiz , Dadim , Tadini , Tattiği , Tere Demetini , Dide , Dide Dağittida Hirsindan Dut Dalina Takili Duran Düdüğü öttürdü.
*********************************************
Bu Güzel Dağda Beslenmeyi Nasil Biraktinizda
Bu Kiraçta Tikinmaya Indiniz.

*******************************************
Yan Yana , Yana , Yana , Kan Kana , Kana , Kana Bana Tan Ağardi , Can Dağaldi , Yol Göründü Sana.

*******************************************

Taa Orada Bir Ağaç Var Sapsari Meyveler Göverir , ötede Yeşil Defneler Büyür , Yeşerir.
********************************************

Gördüğünü Gözün Ile
Söylemesen Sözün Ile
Andan Sonra Bizim Ile
Ol Sende Mihman Dediler.
*******************************************
Dadaşi Caddede Durdurdumda , Dedimki , şu Dünyada Delişmen Delilerle Dertli Dedeler Için Didindin Durdun.
*********************************************
Be Birader , Buraya Bak , Başi Bereli , Burma Biyikli , Bastibacak , Bayan Berberi Ile Bizim Bedri Bey Bursa Pazarina Indiler.
*********************************************
Kara , Kara Kartallar Karli Iyi Tarlalar Ararlar.

SES EĞİTİMİ

Sesi ısıtır.
 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, ..........80,....90, ... 98, 99,100
1 den 100 e kadar belirli bir ses tonu ile say

Sesin tizliği...
 MAN, MEN, MİN, MON, MUN, MÜN, MIN, MÖN
Mmmmmmmmmmmmaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaannnnnnnnnnnnnn
Ağız kapalı burundan ağızdan ağız kapalı burundan
Man sesi çıkarılırken harfler arasında kesinti olmayacak.

Sesi kuvvetlendirir.
 1, 2, 3, 4, 5, 4, 3, 2, 1
1 den 5 kadar sesin şiddetini arttırarak say, aynı şekilde azaltarak geriye doğru say.

Sesi kuvvetlendirir.
 HAH, HEH, HİH, HOH, HUH, HÜH, HIH, HÖH
Karından başlayıp ağızdan ses maksimum seviyede çıkacak

Sesi kuvvetlendirir.
 PAH, PEH, PİH, POH, PUH, PÜH, PİH, PÖH
Karından başlayıp ağızdan ses maksimum seviyede patlar gibi çıkacak

Çalışmalar: 1 yıl her gün yapılacak.
MAN, MEN, .....sürekli yapılacak.
Ses çalışması 11.00 ile 22.00 arası yapılabilir.

Toplum karşısında konuşmadan önce çok sıcak veya soğuk içecekler içilmemeli,
Konuşmadan 15 dk. önce kış aylarında ıhlamur içilebilir.

NEFES KONTROLÜ
 Doğru nefes diyafram nefesidir.

Nefes alırken önce karın bölgesi şişmeli, sonra ciğerlerin tamamı,
Nefes verirken önce karın bölgesi inmeli, sonra ciğerlerin tamamı inmeli.

EGZERSİZ

Nefes al -göbek- sonra ciğerleri kullan. Sayı arttıkça zorlama oldukça nefes açılır.
1 den 5 e sayarak nefesi ver.
Sonra 10, 20 ye 30 u zorla 50 de bitir.
Her gün artır.
Her defasında 1 den başla

AĞIZ DUDAK TEMBELLİĞİ

1. U ve İ harflerini söylüyormuş gibi U ağzını büz, İ ağzını ger.
Günde 3 dakika, sabahları yap.
Dudak kaslarını geliştirir.
Dudak kasları kuvvetli olan sesin çıkışına hakim olur.

2. Kurşun kalem çalışması:
 Kurşun kalem dik olacak şekilde ağza alınır. Yarım santimetre kadar ağza girecek şekilde dişlerin arasına sıkıştırılır.
 Bu şekilde roman sayfasının yarısını heceleyerek vurgulu oku.
 Vurgulu oku
P Ç T K R M Z N harflerini abartılı olarak oku.

3. Dil gerilmesi:
Dilini salla, ger: dil önemli konuşma organımızdır.
Boynu arkaya ger ki çenen gelişin.

VURGULAMA

Vurgulamada fikir ön plandadır.

 Ne kadar iyi vurgulama yaparak konuşursan karşındaki o kadar iyi anlar.


TONLAMA

Tonlama konuşmaya duygu vermek için yapılır.

 Hissettiğini net hisset ve karşı tarafa hissettir.
 Tonlama duyguyu çıkarmamızı sağlar.

BEDEN DİLİ

 Yaz aylarında yüzün gevşek olur.
 Yaz aylarında kendini sürekli gerersen terlersin
 İnsan sinirli iken kendini tutar. Kalemi, sağını solunu, masayı,
 İnsan kendine destek aradığı için tutma ihtiyacı hisseder.
 Bilirsen bedenine hakim olursun.
 Bir şeyi elinde tutmak güçsüzlüktür.
 Asla ellerini cebine atma-sığınma
 Doğal duruş ellerin yanda olmasıdır.

KENDİN GİBİ OL...

Karşındakinin duygusunu anla ve “ben olsaydım” diye kendine sor, sorgula..

Konuşmada % 20 yetenek % 70 tekniktir.
Heyecanını kontrol et, çocuğa heyecanını kontrol etmesini öğret.
İtiraf et. Ne kadar itiraf edersen o kadar rahat edersin.
Ne kadar itiraf edersen o kadar az yaparsın.

FREKANS

KONUŞMA FREKANSLARI

1. GÖRSELLER
2. İŞETSELLER
3. DOKUMSAL DUYGUSALLAR

1. GÖRSELLERÖrnek: Fatih Altaylı
 Hızlı konuşurlar
 Hızlı düşündükleri için hızlı konuşma ihtiyacı doğmuştur.
 Anlaşılması zordur.
 Konudan konuya atlarlar
 Cümlenin sonunu yutarlar
 Bir şeyi görünce daha iyi anlarlar
 Tasvirle anlatılabilir.
“Görseller mutlaka hızlı konuşur”
 Daha çabuk gaza gelirler
 Bakmak, görmek kelimelerini farkında olmadan kullanırlar

Güzel ses, burun ve gırtlaktan dengeli çıkan sestir.

DENEME YAZILARI: kişinin benzetme ve örnekleme yönünü geliştirmesi için önemli

2. İŞETSELLER

Örnek: Hulki Cevizoğlu, Kemal Derviş
Ne hızlı, ne ağır konuşurlar
Dengeyi iyi bulur
 Diyafram nefesini iyi kullanır.
 Duydunmu, dedi, gibi kelimeleri farkında olmadan kullanırlar.
 Diyaloglara önem verirler
 Duyunca ve görünce gaza gelirler.

3. DOKUMSAL DUYGUSALLAR

Örnek: Hatemi, Teksoy, Türkan Şoray,
 Her olayın duygusuna, önem verir,
 Manaya önem verir
 Çok ağır nefes alırlar.
 Dokunmaya bayılırlar.
 Karşısındaki kişiye dokunabilir.
 Kendi yüzüne, pantolonuna, masaya ... vs dokunabilir.

Karşına bir kişi gelmiş ise sen onun frekansına geç.
Profesyonel iletişimde aynı frekansta
Topluluklar karşısında işitsel olmak zorundayız konuşmak esastır.

ANLATIMDA

 Benzetme
 Örnekleme
 Diyalog kullan
Bunun için benzetme ve örnekleme arşivinin artması gerekir.

Dokunsal duysallar ile görseller çok zor anlaşır.

SORU SORMA TEKNİĞİ

SORULAR


1. Bilgi içermeli
2. Kısa olmalı
3. Anlaşılır olmalı
4. Yumuşak olmalı
5. Duygu olmalı
6. Yarar gözetilmeli
7. Genelleme yapılmamalı

 Bilgili olmayan soru soramaz.
 Soruları tek tek sor.
 Kısa soru cümlesi kur.
 Soru cümlelerinin anlaşılır olmasına dikkat et.
 Dengeli, yumuşak (hariciye tarzı) soru sor.
 Gaza gelmeden sor.
 Karşı tarafı kıracak sorular sorma.
 Soru sormak insanı harekete geçirir.
 Her sorunun cevabı hemen gelmez.
 Soru sorma kalitesini arttır.
 Geneli bil, ayrıntıyı sor.
 Doğru soru hayatını değiştirir.
 Düşün öyle sor.
 Hiç bilmediğin konuda önce araştır. Sonra sor.
 Soru insanı heyecanlandırmalı.
 Konuşma ile insanları germe

İNSANLARI GÜLDÜRMEK

 İnsanlar zıtlıklara güler
 İnsanlar insanlara güler
 İtiraf et: Ben de sizin gibi iken ...
 Kendinle alay et: Huysuz Virjin
 Taklitler ile uğraşma
 Espiri yaparken gülme.
 Ne kadar eğlendirirsen o kadar iyi eğitirsin.

ENERJİ

 Enerjiyi muhafaza etmek.
 Enerji hırsızı:
a. Alenen çalanlar
b. Çaktırmadan çalanlar
c. Çaldığını bile fark etmeyenler.

Enerji çalarken insanlar:
a. Korkutucu insanlar
b. Acındırıcı insanlar
c. Mesafeli insanlar
d. Sorgulayıcı insanlar

Bu tarzlardan 4 de her insanda vardır. Fakat biri öndedir.
 0-10 yaş arasında çocuklara mutlak enerji verilmeli
 İnsanlar enerjilerinin çalındığı yerden kaçarlar
 İnsan yaptığı işte mutlu olmalı ki enerjisi artsın
 Kişi kendini sorgulayıcı olduğu zaman dengeler.
 Tiyatrocular, her organizeyi yapan insanlar sorgulayıcı olurlarsa daha başarılı olurlar.
 Bilgi insanı dengeye ulaştırır.
 Yönetici, öğretmen karşısındakinin enerjisini çalmasın yeter.

Toplum Enerjisini Çalmak : Deprem, bölgesel felaketler.
Ülkelerin Enerjisini Çalmak: Savaşlar, çatışmalar: İsrail-Filistin

Enerjisinin çaldırmama yolu:
Acındırıcı: Acındırmaya devam ederse enerji toplar.
Çocuk kendini acındırırsa dinle

Yansıma-aynalama:

Adam dövmeye geliyor: ”sen bana yumruk atarsan ölürüm ben” deyince duygularına cevap bulur ve vazgeçer.
Karşı taraf sana hangi duygu ile yaklaşıyorsa o duygu ile cevap verin.

Dünyanın tüm tuzaklarının iki temeli vardır.

Yem ve gizlilik.
 Konuşmanın en önemli yeri başıdır.
 Konuşmanın başında minik bir cimle başlayın (manşet)
 Konuşmada yem duygudur.
 Konuşmada kaşındaki toplumun ortak duygusunu bulmak.
 Konuşmanın başında bilinenle başlama

Konuşmada Sıralama

1. Manşet
2. Bilgilendirme
3. İnandırma
4. Eylem

En başta ne satacağını söyleme
Bir insan bir defa aldatılırsa gerçeklerden şüphe etmeye başlar.

1. Manşet
Kısa ve öz olmalı

2.Bilgilendirme (tez)
Hayattan örnek ver

3. İnandırma (antitez)

4. Eylem (sentez)

a. Tek hedef (ağzındaki baklayı çıkar)
b. Çözüm

Örnek:

1. Manşet
Beyazı sever misiniz?
2. Bilgilendirme
Ayşe teyze bir pilav yapar. Bembeyaz,
3. İnandırma
Annemin ise pilavı hiç öyle olmaz. Her zaman biraz sarıdır.
4. Eylem
a. Tek hedef (ağzındaki baklayı çıkar)
Öğrendim ki Ayşe teyze pilav yaparken limon sıkarmış.
b. Çözüm
Eğer pilavın beyaz olmasını istiyorsan pilav suyu kaynarken limon sıkamlısın.
  Alıntı ile Cevapla
Eski 24.01.2009, 03:28   #7
oneyouu
Ziyaretçi
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Aiksiyon,Fonetik,Artikülasyon

İletişimde akli olan insanlara konuştuğunuz gibi kalbi olan insanlara da konuşmaktasınız. İnsanlar söylenenleri sadece akıllarıyla değil aynı zamanda kalpleriyle de değerlendirirler. Öyle ki özellikle gençler için çoğu zaman akıldan ziyade kalp hükmeder. Kalpleri olumsuz etkileyen mesajlar verdiğinizde ne kadar akla uygun, inkar edilemeyecek sözler söylerseniz söyleyin hiç bir etki meydana getiremezsiniz. Eğer dinleyenlerin duygularını olumlu yönde etkilemeyi başarabilirseniz fikir yönünden ne kadar zayıf olursanız olun parlak bir iletişim kurabildiğinizi görürsünüz. Etkili konuşma yeteneği olmayan binlerce insan aslında sırf duyguları olumlu şekilde kullanmayı başardıkları için iletişimlerinin zirvesine çıkmışlar ve çok büyük işlerde diğer insanları yönlendirebilmişlerdir.

Duyguları sözlerimizle etkileyebildiğimiz kadar tutumlarımızla da etkileyebiliriz. çoğu zaman duyguları etkileyen faktörler sözler değil temel tutumlardır. Eğer dinleyicilerde duygusal bir tepki ve red oluşturursanız bu sözlerinizin de reddedilmesine yol açar. Eğer duygusal bir kabul ve iyi niyet oluşturabilirseniz bu zayıf olan düşüncelerinizi de güzlendirir. Yaratıcının koyduğu kanun budur.

Benlik Direncinin Etkisi

Tüm insanlar birer “ego” yani “ben” taşırlar. Her insanın kendi beni sahip olduğu en aziz varlıktır. İnsanlar “benlerine” yönelebilecek en küçük tehdide şiddetle direnirler. Bu direniş düşünsel değil duygusaldır. Eğer amacınız insanları kazanmak ve düşüncelerinizi onlara aktarmak ise asla “benlerini” rencide etmemelisiniz. Aksi taktirde akıllarını düşüncelerinize kapatırsınız. Artık etkili söz söylemenizin hiçbir anlamı ve önemi kalmaz. Aşağıda benlik direncini etkileyen bazı faktörler üzerinde durulmuş ve bunların nasıl kullanılacağı anlatılmıştır.

Eleştirmeyin

Karşınızdaki kişinin hatasını açığa çıkarır eleştirirseniz “ego^su yaralanır. Böylelikle o kişinin sizden nefret etmesine ve ya sizi dinlemekten vazgeçmesine veya kendi fikrini destekleyecek deliller aramasına yol açarsınız. Bu çerçevede;
Bir kusuru asla şahsileştirmeyin: “Sen böyle bir hata yaptın... Yanlış düşünüyorsun....” demeyin. Gerekliyse bunun yerine “Biz şöyle şöyle hatalar yapabiliriz.... İnsanların bu tür hatalar yapmaları mümkündür. Sahip olduğum bilgilere dayanarak düşündüğüm zaman şu şekilde davranmanın hatalı olduğu sonucuna varıyorum” Denebilir.

Her zaman açık kapı bırakın:

Muhatabınızın hatasını kabullenmesi, bir mazerete imkan tanımanız halinde daha kolay olabilir. Herkes hatasına mazeret bulmak ister. “İnsanların haberi olmadan onlar adına böyle kötülükleri yapanlar var... Bazen insanların böyle davranmasına yol açan çok ciddi nedenler olduğunu kabul ediyorum” denebilir.

Hatalarınızı Kabul Edin

İnsanlar kendi eksiklerini görmeye isteksizdirler. siz kendi eksiklerinizi görürseniz onlarda kendileri hakkında bu isteği oluşturursunuz. Hatalarınız reddederseniz muhataplarınızda kendilerininkileri reddederler. Dahası sizin reddiniz egonuzu koruduğunuz anlamına gelir. Egonuzu korumak ve yüceltmek gibi bir endişeniz varsa dinleyiciler de o egoyu ayakları altına almak isterler. Bunun için kendi egolarını yüceltmeye çalışırlar. Bu durumda mesajınız netliğini kaybeder. Elbette dinleyiciler size üstünlük atfederlerse sizden çok fazla etkilenirler. Ama insanlar gururlu insanlara üstünlük atfetmezler. Kendinizi küçültmeyeceksiniz. Ama “ne yazık ki cahil olduğum zaman o hatayı işledim. Şimdi bir daha aynı yanlışı yapmamak için çırpınıyorum... elbette ben de sizin gibi bir insanım ve biz yanılabiliriz, ama tüm gücümüzle doğruları araştırmalıyız....” denebilir.

Tartışmadan Kaçının

İnsanlarla “evet-hayır” kilitlenmesine girdiğinizde tartışmaya başlarsınız. İşin içine duygu girer ve herkes şerefini kurtarmak için doğruluğunu ispat için çırpınır. Tam bu anda ya tartışmayı sürdürmeyerek konuşmayı kesin ya da uygulanabilirse çözüm tutumunu kullanın. Çünkü eğer amaç karşıdaki insanı kazanmaksa tartışma kesinlikle her iki taraf için de mağlubiyetle sonuçlanır. Eğer amaç tartışılan kişinin çok kötü olması nedeniyle onun dinleyiciler nezdinde küçük düşürülmesi ve böylece tecrit edilmesi ise karşı tarafın mantıklı cevaplar bulamamasıyla sonuçlanan tartışmalar tercih edilebilir.

Tartışmayı terk etme yolunu tercih ediyorsanız “Şimdi işin içine duygularımız karıştı. Artık samimi olarak doğruları araştırmıyoruz. Ben her zaman doğruları samimi olarak paylaşmanın yolunu arıyor ve yanlışımı içtenlikle görmek istiyorum. Bu tartışmada siz veya ben susmak zorunda kalabilirim ama ikimiz de mağlup oluruz. Bu konuşmaya tartışmamak şartıyla daha sonra devam edebilirim. Nasıl yorumlanırsa yorumlansın şimdi bırakmak zorundayım.” denebilir. Çözüm tutumunu kullanacaksanız Şu örneğe bakınız: “Sizi anlamaya çalışıyorum. Benden farklı düşünüyorsunuz. Mutlaka ciddi delilleriniz var. Tam olarak anlayabilmem için tekrar kendinizi daha açık ifade eder misiniz? elbette düşünceleriniz çok önemli. Böyle düşünebilmek için çok şey bilmek gerekiyor. eminim bende sizinle aynı bilgileri ve tecrübeleri yaşasam bizinle aynı sonuçlara ulaşabilirim. Ama akıl aynı akıldır. Ben bu konuda şunları biliyorum. Şunlar deneyler... Bunlar otoritelerin sözleri... Bunlar da benim tecrübelerim... Bu bildiklerim beni bu sonuca götürüyor. Sizin benden daha iyi bir mantığa sahip olduğunuzdan şüphem yok. Ama doğruları bulabilmek için mantıklı olmanın yanı sıra samimiyete de ihtiyacımız var. Sizin söylediklerinizle benim söylediklerimi birlikte düşünelim. ”

Hayır Demeyin-Dedirtmeyin

Yanlış bir fikir, değerlendirme veya bilgi ileri sunularak size bir teklif yapıldığında asla doğrudan “hayır” cevabını vermeyin. Eğer kişi başkalarının düşüncesini size aktarıyorsa “hayır” diyebilirsiniz. Ama eğer başkalarından alıntılasa da kendisinin de kuvvetle benimsediği bir yaklaşım ise hemen hayır demeyin. Bunun yerine “Sizi anlamaya çalışıyorum, çok önemli bir soru soruyorsunuz, ilginç bir değerlendirme yapıyorsunuz” şeklindeki yaklaşımlardan biri kullanılabilir.
Siz soru sorarken, görüş bildirirken bir teklif götürürken özellikle başlangıçta cevabının “evet” olduğunu bildiklerinizi kullanmaya özen gösterin. Bunun için insanların neye evet diyebileceğini önceden öğrenebilmek için dikkatli olun. Seri olarak alacağınız “evet”lerin ardından, yeni bir teklife evet cevabı alma ihtimaliniz kuvvetlidir. Örneğin “Hepiniz güzel konuşmayı ister misiniz?” sorusunun cevabı evet olduğu halde aynı konuda “herhangi biriniz kötü konuşmacı olmak ister mi?” sorusunun cevabı mutlaka hayırdır.

Büyüklenmeyin ve Küçümsemeyin.
Büyüklenme veya küçümseme kişiler arasındaki “ego” dengesini olumsuz etkiler ve ego direnci oluşur. dengenin her zaman korunması arada duygusal duvarların oluşmasını engeller. Ancak burada bir incelik vardır. Dinleyici açısından konuşmacının yüceltilmesi fikirlerin lehinedir. Büyüklenme ve küçümseme dinleyici açısından konuşmacıyı küçültür; tevazu ve dinleyiciye verilen önem ve yapılan samimi övgü de konuşmacıyı yüceltir. Büyüklenme ve küçümseme temelde duygusaldır, bunlar duygusal olarak yaşanır ve dinleyici tarafından mutlaka algılanır. Ancak bu psikoloji kolaylıkla konuşmalara da yansıyabilir. “ Ben şimdiye kadar hiç hata yapmadım, bu güne kadar bir çok başarıya imza attım, bu insanlara çok büyük faydam dokunmuştur(büyüklenme), bir sanatçı olarak bir çok kişinin nasıl da gülünç şekilde sanatçılık oynadığını görüyorum, şu geri zekalı insanlar arasında yaşamaya çalışıyorum(küçümseme)” gibi ifadeler doğru da olsalar konuşmacıyı tüketirler.

Görünüşün Etkisi
İnsanlar sizi ilk gördükleri izlenimleri her zaman sizinle birlikte hatırlarlar. İlk verdiğiniz izlenim tüm hayatınız boyunca sizi tanımlamaya devam eder. Görünüşünüz insanların en az % 80’i için sizin ne kadar dinlenilmeye değer veya güvenilir olduğunuzun göstergesidir. Çoğumuz fikirlerin mantıklılığına ve delillendirilme derecesine dikkat etmeyiz. Ama fikrin kaynağına yüklediğimiz kutsallık bizi çok fazla etkiler. bu kutsallığı belirleyen en önemli faktörden biri ilk gördüğümüzde edindiğimiz izlenimdir. Bu çerçevede görünüş hakkında yapılması gerekenler aşağıda sıralanmıştır.

Enerjik Görününüz.

Yorgun insanlar yavaş, tutuk ve donuk konuşurlar. Heyecan eksikliği nedeniyle inandırıcılıkları zayıftır. Görünüşleri sanki inanmadıklarını söylediklerini düşündürmektedir. Tokluk ve uykusuzluk canlılığı ve konuşma seriliğini olumsuz etkiler. Enerjik insanlar tüm organlarına hakim imiş gibi görünürler. Fazla tok, uykusuz veya ihtiyaçtan fazla uyumuş iken konuşmaktan kaçınmalısınız. İhtiyacınız varsa hafifçe glikoz içeren tatlı sıvılar veya süt alabilirsiniz.

Temiz Giyininiz.

İnsanın dış görünüşü iç görünüşünün aynası olarak algılanır. İç görünüşün en önemli yansıması yüz hatları ve vücudun genel duruşu olsa da izleyici ilk anda en az bunlar kadar kişinin giyimine ve temizliğine dikkat eder. Düzgün tıraş, bembeyaz parlayan dişler temizliğin ve asilliğin ilk işaretlerindendir.
Buna paralel olarak düzgün ütülenmiş yani görünümlü takım elbise, boyalı sağlam ayakkabı, sıra dışı olmayan renkler önemli giyinme faktörüdür. Kesilmiş tırnaklar, aşırı makyajı olmayan bir yüz uzağa yayılmayan ama kucaklaşma veya öpüşme esnasında hissedilebilecek hafif ve güzel bir koku, vücut hatlarını göstermeyen vasat bir örtünme tarzı.... Bunlar ciddiyetin ve etkililiğin en önemli faktörleridir. eğer ilk göründüğünüzde ciddiyet ve saygınlık imajınızın yok olmasına izin verecekseniz şunları yapabilirsiniz:

Dişlerinizi fırçalamayın. Yemek kırıntıları 50 cm’den belli olsun. Tırnaklarınızı iyice uzatın, bıyıklarınızı iyice uzatın, saçlarınızı ve sakalınızı dağınız bırakın. Çamurlu veya yırtık elbiseler giyinin veya elbiseleriniz vücudunuzun hatlarını iyice göstersin. Aşırı makyaj yaparak görünümünüzün doğallığını maskeleyin, uzaklara yayılan bir koku kullanın, üstelik bu konu keskin olsun....

Görünümünüzü Kontrol Edin

Özellikle gurup karşısında iseniz takip edenlerce nasıl bir görüntünün neresindesiniz? Kendinize bakın. Öfke, heyecan, titreme gibi bir izlenim veriyor musunuz? Ne kadar sakin “gülümseyebiliyorsunuz”? Gülümserken dişlerinizin gözükmesi gerekmez. Sakince vücudunuzu gevşetiyorsunuz.
Düz bir ortamda konuşuyorsanız ez azından omuzlarınıza kadar görünebilmek için biraz yükseğe çıkmaya çalışın. kürsü önünde iseniz arkasına gizlenmeyin. Kürsü omuzlarınıza kadar çıkıyorsa kürsüyü kaldırın. Konuştuğunuz noktanın hemen çevresinde hareketli insanlar, nesneler olmamalıdır. Oturuyorsanız yığılır gibi değil diri diri oturun. Çok hızlı hareket etmeyin, ellerinizle aşırı oynamayın, kontrol edemiyorsanız ellerinizi arkaya bağlayın, tek elinizi cebinize koyun veya elinizde bir kalem tutun veya en iyisi her ikisini aşağıya salın ve istedikleri gibi davransınlar.

Jestleriniz Tabii Olsun

Söz söylerken jest çok önemlidir ama tabiiliği bozulduğunda jest her şeyi mahveder. Jestlerin anlamını çok iyi öğrenin ve iyice yerleştirinceye kadar kullanın. Ancak konuşma yaparken jestlerin anlamını düşünerek onları kullandığınızda yapmacıklıktan kurtulamazsınız. Jestlerinizi yapınızın tercihine bırakın ve bir hareketi asla sürekli tekrarlamayın.

Benliği Coşturmanın Etkisi

Kalplerin ikna edilmesi yolunda kullanılacak bir diğer yöntem de muhatap kitlenin “ben” duygularını harekete geçirmek ve yükseltmektir. Önceki bölümde benlik direncinin kırmanın önemi üzerinde durduk. Muhatabınızın beni asla sizden aşağıda tutulmamalıdır. Şimdiki yolla onların benlerini yükseltme yolunu kullanıyorsunuz. Aşağılanmaya direnen veya karşı çıkan benler yüceltenlere de sahip çıkar. Bu çerçevede üzerinde duracağımız yöntemler aşağıdadır.

İltifat Ediniz:
Tüm insanlar samimi iltifattan hoşlanırlar. İltifat gururu okşama veya kompliman şeklinde kendini gösterebilir. Sizi dinleyenlerin değer verdiklerini bildiğiniz bir özelliklerini takdir ettiğinizi onlara söyleyiniz. Eğer bu özellik onların bile farkında olmadığı bir özellikse çok etkileyici olacaktır. Örneğin bir Amerikalı bizimle konuşuyor: “Biz Amerikalılar bilgiye ve zekaya çok önem veririz. Ülkemize gelen büyük zekalar arasında Türklerin önde gelmesi hep dikkatimizi çekmiştir. Şimdi büyük zekaları yetiştiren böyle bir topluluğun karşısında konuşmanın heyecanını yaşıyorum.”

Üstünlük Atfediniz:

Dileyicilerinizi dürüst, namuslu ve üstün insanlar olarak tanımlayınız. Öyle olmasalar bile insanları bu üstün vasıflara sahip göstermeniz veya en azından bu üstün vasıfları seven ve bunlara değer veren insanlar olduklarını ifade etmeniz etkileyici olacaktır.

Örneğin Alkolizme düşmüş bir topluluğa konuşuyorsunuz:” Şimdi karşımda her şeye rağmen insanlık onurlarını korumaya adanmış bir topluluk görüyorum. Gözleriniz bana diyor ki ‘biz temiz insanlarız, dürüstlüğü ve onurlu yaşamayı gönülden yaşamayı arzuluyoruz.’ Sizi tebrik ederim. İnanıyorum ki bir gün hepiniz çok gurur duyulacak başarılara ulaşacaksınız.”

İyimserlik Yayınız.

Konuşmanızda bir sorunu veya çirkinliği dile getiriyor olabilirsiniz. Ancak kötü durumları tasvir ettikten sonra bir çaresizlik, ümitsizlik ve karanlık havası oluşturmanız tehlikelidir. Bu durumda dinleyicinin heyecanını kırar, onu üzersiniz ve bu yolla kendi imajınızı zedeleyerek kötü olaylarla birlikte hatırlanır hale gelirsiniz.
Kötü durumlara vurgu yapılacaksa bu durumlar ayrıntılı tasvir edilmemeli, çabucak geçildikten sonra bunların düzeltilebilmesinin mümkün olduğunun ayrıntılı anlatılması gerekir. Böylece oluşturulan iyimser hava ile konuşmacı-dinleyci duygusal yakınlaşması sağlanır.

Örneğin toplumsal yozlaşmaya vurgu yapıyorsunuz: “Toplumumuzda büyüyen bir çöküş var. Geçim sınırının altında bir fakirlik ve büyüyen ahlaksızlık türleri...Biz tüm bunları aşabiliriz. Bizim ecdadımız her türlü zorluğa 600 yıl göğüs gerdiler. Bizler dünyanın en temiz, en çalışkan en ahlaklı insanlarının torunlarıyız. Her geçen gün üzerimize düşen görevin daha net bilinicine varıyoruz ve böyle gayretli insanların sayısı arttıkça yeniden Dünyanın en temiz insanları olduğumuzu tüm Dünyaya göstereceğiz.”

Sevgi Yayınız:

Dinleyici kitleyi sevmeye büyük önem vermelisiniz. Onlar son derece değerli ve sevilmeye layık varlıklardır. Bu olumlu duygunuz onların da eninde sonunda sizi sevmelerine yol açar. Sizin duygularınız onların duygularını etkileyen en önemli faktördür. Nefret duygusu vererek insanların fikirlerinizi sevmelerini bekleyemezsiniz. Sevginiz kendinizi “güler yüz” ile yansıtacaktır. Gerçek bir güler yüz o yüze bakan herkesi güler hale getirir. güler yüz iç gerginliği azaltıp her şeye rağmen huzur ürettiği için güler yüzlü konuşmacı dinleyicinin içinde sevinç üretmesine katkıda bulunur. İnsanlar kendilerine zevk veren her şeyi severler.

Emin Olunuz:

Sizin söylediklerinize ilişkin kesinlik inancınız en önemli duygusal ikna nedenidir. İnsanlar çoğu zaman söylediklerinizi anlamazlar veya sizden farklı yüzlerce düşünce varken yaşayıp görmedikleri tezinizden emin olamazlar. Herkes dinlediğinin doğru olmasını arzuladığında konuşmacının gerçekten de kendisini ikna etmesini sağlar. Konuşmacının çabaları işe yaramayabilir ama konuşmacının kendisinden emin olması, hiç bir şüphe duymaması aynen algılanır. Hiç şüphe duymadan fikirlerini savunan insan hatalı da olsa çok kalabalık toplulukları kendine inandırabilir. Şu halde tüm gücümüzle savunduğumuz bir fikir varsa ona ilişkin inancımızı kuvvetlendirmemiz gerekir. İnancın kuvvetlenmesi ise ancak ısrarlı ve detaylı araştırma ve tahkike dayanır.

İnanmanın Etkisi

İnancınız Net-Kesin Olsun

Şüpheli olduğunuz bir konuyu savunurken şüphe yayarsınız. Siz inandığınızdan emin misiniz? Yani neye inandığınızı biliyor musunuz? İnsan birbiriyle çelişen inançlarla kimseyi ikna edemez. Örneğin yeni bir dil öğretim tekniğini duydunuz ve çok etkili bir teknik olduğunu defalarca duydunuz. Sonra birileri size bu tekniğin hiç de sanıldığı gibi etkili olmadığını söyledi. inancınız sarsıldı mı? Küçük bir şüphe oluştu mu? Oluştu ise inancınız kesin ve net değildir.

İnancınız Güçlü Olsun
İnandığınız konu hakkında şüpheniz yoktur ama kolay şüpheye düşebilecek konumdasınızdır. Bu durumda inancınız zayıftır. İnancınızın en güçlü olduğu noktada aksini görseniz bile inancınızdan vazgeçemezsiniz. Çünkü inancı o kadar çok tekrar ettiniz ve o kadar onu destekleyen tecrübe aldınız ki o inanç tüm hücrelerinize işledi.

İnancınızın Hedefi Belli Olsun
İnandıktan sonra bu inancınızı kime anlatmak istiyorsunuz. Bu hedef kitleyi inancınızla birlikte sürekli düşünmelisiniz. Onlara vermek istediğiniz mesaj sevgi sayesinde tüm problemlerin hallolabileceği inancı mı? O zaman onları tüm kalbinizle sevin, sanki ayni sevginin hepsini kuşattığını ve aralarındaki tüm problemleri hallettiklerini duyun. ama bunu yaparken hangi kitleye hitap ettiğinizin mutlaka farkında olmalısınız.

ÖZET

Olumsuz Duyguların Önünü Kesin:

1. Konuştuğunuz insanları asla eleştirmeyin. kendinizi bile eleştirmemelisiniz.
2. Eğer varsa hatalarınızı savunarak örtbas etmiyorsunuz. Hatayı hemen kabul etme fazileti sayesinde hem hatanızı yok edersiniz hem de zannedilenin aksine daha yüksek bir onura kavuşturulursunuz.
3. Tartışmalarda kaybeden de kazandığını sanan da kaybeder. Eğer bir insanı kazanmak istiyorsanız onunla asla tartışmayın.
4.Katılmadığınız bir fikre doğrudan”hayır” demiyorsunuz. bunun yerine fikre saygı duyup bildiğiniz farklı hususları açıklıyorsunuz. Karşınızdaki insanlara “hayır” diyeceklerinden emin olduğunuz konuları doğrudan söylemeyin.
5.Siz çok büyüksünüz. Ama herkes büyük. Ve siz dahil herkes büyük olmak istiyor. Şu halde kendinizi başkalarının önünde büyülterek veya başkalarını önünüzde küçülterek dengeyi bozmayın. Aksi halde her iki durumda da gerçekte siz küçülürsünüz.

Etkileyici Görünüş Oluşturun:

1.Enerjik bir insan gibi canla ve heyecanlı durun. bakışlarınız canlı olsun.
2.Her zaman yeni ve en kaliteli elbiseleri giyinemezsiniz. Ama giyindiklerinizin temiz olmasına, vücudunuzun mutlaka temiz bulunmasına dikkat etmelisiniz. Saç, sakal, tırnak, diş ve ayakkabı temizliğini bu çerçevede düşünebilirsiniz.
3. Uçuk hareketlerden kaçının. genel görünümünüz ve duruşunuz ağırbaşlı bir kişilik imajı çizsin. Tükürük savururcasına bağırmak, küçük dili gösterecek kadar gülmek gibi durumlar iletişimciyi küçük düşürtür.
4.Yapmacık jest ve mimiklerden kaçınılmalıdır. bunları öğrenebiliriz ama iletişim esnasında tabii olarak çalışmalarına izin verilmelidir.

Sizi İzleyen Duyguları Coşturun:

1.Doğru ve samimi iltifatları her fırsatta kullanın.
2.Dinleyenlerin üstün olduğu yönleri keşfetmelerini sağlayın.
3.Sürekli iyimser ve çözüme dönük yaklaşımların sergileyin.
4.Her sözünüz kalbinizden sevgiyle çıksın. Dinleyenleri severek onlara konuşuyorsanız onlarda sizi severek dinleyeceklerdir.
5.Ne kadar kendinizden eminseniz dinleyenler o kadar sizden emin olacaklardır.

İman Derecesinde İnanç Geliştirin:

1. İnancınızın net ve kesin olmasını sağlayın. Yani neye inandığınızı tam olarak bilin.
2.İnancınızdan doğan bir fikri anlatırken kimleri hedef seçtiğinizden duygusal olarak emin olun.

Düşünceleri İnşa Edin

Konuşmada başvurulacak bir kısım tutumlar düşüncelerin daha güçlü hale gelmesine yol açar. Dinleyici fikrin doğruluğunu sorgularken kendi zihninde var olan diğer düşüncelerle karşılaştırır. Fikrinizin galip gelmesi için dinleyenin düşünce kaynaklarından “daha güçlü” ve “daha çok sayıda kaynağa” dayanması gerekir. Bir diğer deyişle insanlar düşünceleri değerlendirirken, bu düşünceler hakkında;

- Otoritelere dayanmakta mı dırlar ?
- Ne kadar sayıda otoriteye dayanmaktadır?
- Bu otoriteler ne ölçüde güvenilirdirler?
-Söyleyen kişi bir otorite imajı vermekte midir?
- Ne kadar sayıda ek fikirler aynı noktaya işaret etmektedir?
- Fikirler ne kadar mantıklıdır?
- Bunlar dinleyenin İnançlarıyla ne ölçüde uyuşmaktadır?

gibi sorulan sorular ve bu sorulardan alınacak cevaplara göre kararlarını verirler. Dinleyiciyi aklen etkileyebilmek, onun aklına girmek ve ona kullanacağı yeni malzemeler vermekle mümkündür. Bu bölümde aklı en hızlı etkilemeye destek olacak faktörler üzerinde duracağız.

Fikirlerinizi Mal edin :

Önemli olan bir fikri sizin üretmiş olmanız mı, yoksa onun daha çok kişi tarafından sahiplenilmesi mi ? eğer ikincisiyle doğrudan yargıları vermekten- özellikle konuşma başlarında- çekinin. Bunun yerine sizi belli bir fikre götüren nedenleri sıralayın ve dinleyenlerin aynı fikre gelmesini beklemek üzere onları serbest bırakın. Şu iki örneğe bakalım;

a) “Kobra yılanları çok tehlikeli ve zehirlidir. İnsanlara çok büyük zarar verebilirler. Bu yüzden kobra yılanından kaçmalıyız.” b) “Kobra yılanlarının dişlerindeki zehir 100 kişiyi öldürmeye yeter. Bu yılanların ağızları o kadar büyüyebiliyor ki bir kuzuyu bile yutabilirler. Bu yüzden kobra yılanından kaçmalıyız.”

Bu iki ifade biçiminin ikincisinin daha etkili olduğunu görüyorsunuz. Burada altı çizili son cümleleri siz söylemeseniz bile dinleyici o düşünceyi üretecektir. Bir başka örnek;

a) “Değerli dinleyenler! bildiğiniz atom korkunç bir kuvvete sahiptir. Eğer bu kuvveti açığa çıkarabilsek bu güç büyük işler yapabilir. Dolayısıyla atom gücünü kullanırken çok dikkatli olmalıyız.”

b) “Değerli dinleyenler Atom’un ne kadar büyük bir kuvvet taşıdığını düşündünüz mü ? Kalemle bir kağıda ‘atom’ kelimesini yazın. Eğer o yazının mürekkebini oluşturan atomları parçalayabilseydik ortaya büyük bir enerji çıkardı. Bu enerjiyle 10 tonluk bir kamyonu 1 km. havaya fırlatabilirdik. Dolayısıyla atom gücünü kullanırken çok dikkatli olmalıyız.

Ana Fikirden Sapmayın ;

Konuşmaya kalktığınızda tüm mesajlarınızın birleştiği tek bir mesaj olmalıdır. Ana fikir olan bu tek mesaj tüm mesajlarla desteklenmelidir. Örneğin dinleyicilerinize güzel konuşma yeteneğinin faydalarını anlatıyorsunuz. Bu yeteneğin neler kazandıracağını sıralayacaksınız.

- toplum huzurunda kendine güven ve rahatlık
- sevilir bir ses tonuyla konuşma
- siyasi ilişkilerde yükselme vs. nedenler sıraladınız.

Eğer bunların arasına “Sözleriyle Dünya savaşlarına yol açabilecek kadar etkili olabilmeyi” ekliyorsanız, ilgili fakat ana fikre destek vermeyen bir söz söylersiniz. Eğer “güzel konuşma ile gurur ve büyüklenme” arasında ilişki kuruyorsanız kendinizi içten sabote edersiniz, kendinizle çelişirsiniz. Çünkü güzel konuşmanın zayıf karakterli insanları büyüklenmeye ve başkalarını küçük görmeye sevk etmesi mümkündür ama sizin ana fikriniz bu olumsuz yönü içermiyor. Eğer Amerika’da koyunların beslenme biçimleriyle şarkı sözleri arasındaki ilişkiden söz ediyorsanız bu defa söylediğinizin ana fikrinizle hiç ilgisi yoktur. Kısaca, her yeni paragrafınız veya ifade kümeniz yeni, fakat öncekine destek olan ifadelerden oluşmalıdır.

Destekleriniz mantıklı olsun ;

Ana fikrinizi desteklerken sürekli mantık kullanmak durumundasınız. Mantık özellikle “sebep-sonuç” ilişkisinin doğruluk derecesini arar. Doğruluk derecesi karşılıklı konuşmadığınız dinleyici kitlesine % 100 bilimsel verilerle anlatılamayacaktır. Dolaysıyla dinleyicinin bildiği veriler kullanılarak benzetmeler yapılmak zorundadır. Dinleyicinin bilmediği kavramlarla yürütülecek çok doğru bir mantık aslında mantıksızlık gibi işleyebilir. Bu çerçevede aşağıdaki örnekler üzerinde duralım. Bu örneklerde dinleyicilerin yabancı oldukları bilgiler ve bunların dayandığı mantıklar bildiklerinden hareketle anlatılmaya çalışılmaktadır:

a) “Zaman büyüyebilir. Aynı zaman içinde bazı insanların daha fazla iş yapması mümkündür. Hatta ruhsal yetenekleri gelişen insanlar bir günde örneğin 10 gün yaşayabilirler. Rüyalarınızı düşünün. Aslında 10 saniye süren bir rüyayı anlatmaya kalktığınızda 10 saniyede yaşadığınızın bir yıllık olay olduğunu görürsünüz.

b) “Biliyor musunuz insanlar güçlerini çok küçümsüyorlar. Aslında bazen bir insanın tek bir el hareketiyle tüm dünya değişebilir. Bir teraziyi düşünün ki iki kefesinde eşit ağırlıkta birer dağ vardır. Bir kefeye dokunursunuz ve tüm denge değişir, bu kadar basit. İnsan asla kendisine verilen gücü küçümsememeli.

c) “Bir hedefe ulaşmak mı istiyorsunuz. Odaklaşın dikkatinizi keskinleştirin. O zaman hedefinize giderken her engeli deler geçersiniz. Düşünün tahtayı keserken gücünüz ne kadar çok olursa olsun keserinizin ağzının keskinliği çok önemlidir. Jilet gibi kesen bir keserle parçalar geçersiniz. Ağzı düz bir keserle ise tüm gücünüzle vursanız bile parçalar kopmayabilir.

Otoritelere dayanın

Fikirlerinizi otoritelerle destekleyebilmelisiniz. İnsanların çoğu - günümüzde- bilim adamlarına inanmaktadır. Bu arada din adamları, kültür ve edebiyat önderleri ve bazen de siyasi liderler toplumca otorite olarak kabul ediliyorlar. Bu arada sosyal alanda çok fazla görülen şöhret sahibi herkes hayranları gözünde birer önemli otoritedir. Otoriteler, şahıslar dışında kitaplar veya çeşitli önemli tüzel kişilikler; kurum veya kuruluşlar olabilir. Örneğin bir Müslüman için Kur’an en büyük otoritedir. Konuşmalarınızda bu otoritelerin sizinle aynı olan fikirleri size güç verecektir. Ancak muhatap kitlelinize bakarken hangi otoriteye dayanacağınızı iyi seçmelisiniz. Zira sizin otorite olduğunu sandığınız kişi, varlık veya kurum karşınızdaki dinleyicinin nefretini kazanmış bir varlık da olabilir. Aşağıdaki örneklere bakalım;

a) “Başarının sırrının zekadan değil çok çalışmaktan geçtiğini artık görmeliyiz. 200’ün üzerinde buluşa imza atan elektriğin buluşçusu Edison başarının % 1’nin zekadan % 99’nun da çalışmaktan kaynaklandığını söylüyor.”

b) “Güneş doğduktan sonra uyumaya devam etmek ne büyük zarar. Bilim Teknik Dergisinde okumuştum. Sabah uyandıktan sonra uyumaya devam etmek zeka gerilemesine yol açıyormuş. Daha da önemlisi, gündüzün başında ve sonunda uyunacak uykunun aklın azalmasına yol açtığını 14 asır önce Peygamberimizin de söylediğini biliyor muydunuz ?

Örneklere başvurun ;

Örnekler ileri sürülen fikirlerin somut yansımalarıdır. her alt fikir bir veya daha fazla örneğe dayandırılabilir ve ileri sürülebilecek örnek, fikrin somut yansımalarından herhangi biri olabilir. Örnek bir önceki temel veya yardımcı fikrin kapsamında olmak zorundadır. Örneklendirmekten amaç fikrin delillendirilmesi ve somutlaştırılmasıdır. Şu örneklere bakın;

a) “O insan hep güzel sözler söyler. (Örneğin)Bir defasında tüm topluluğa çalışmasının önemini anlatıyordu. (Örneğin)Onu bir keresinde heyecanla çocukları teşvik ederken gördüm vs.

b) “Bazı kuşların verdikleri sesler insanlara müzik gibi gelir. Örneğin bülbülün bahçedeki ötüşü, kekliğin vadilerdeki bağırışı harika bir senfoniyi andırır.”

Anlaşılır Anlatım Kullanın;

Amacınız anlaşılmak olduğuna göre edebi sanatlardan uzak durun (Bunun istisnaları vardır.) Mecaz bazen çok çarpıcıdır ama en büyük tehlikesi herkes tarafından farklı algılanabilmesidir. Dili kullanma biçimimizin anlaşılırlık derecemizi etkileyen çeşitli faktörleri vardır. Bu faktörleri aşağıda sıralıyoruz:

- Bilinen kelimeleri kullanın; bir doktorun tıp terminolojisiyle gerçekleştirdiği anlatımını ancak doktorlar anlayabilir. Hukuk dergisinde hukuk terminolojisi kullanılarak yapılan anlatım genel halka hitap etmez. Konuştuğunuz kişilerin bildiklerini tahmin ettiğiniz kelime veya ibareleri kullanmanız çok önemlidir.

- Tam ilgili kelimeyi kullanın; kelimelerin kapsamları farklıdır. Her kültür ve birey aynı kelimelere farlı anlamlar verebilir. Örneğin: “Bizim gelip gittiğimiz, seviştiğimiz bir insandı “ derseniz, altı çizili kelimeniz nasıl anlaşılır. “Sevişmek”, karşılıklı birbirini sevmek, arkadaşlık, dostluk, kardeşlik, muhabbet anlamına geldiği gibi başka anlamlara da gelebilir. Burada önemli olan bazen sözlük anlamı da değil dinleyicinin verdiği anlamdır.

Düşünceleri Canlandırın

Aktardığınız fikirlerin dinleyicilerin zihinlerine yerleşmesi son derece önemlidir. İnsan beyni yeni bilgileri somut olgulara çeviremezse, yani canlandıramazsa kavrayamaz. Her zihin aldığı mesajı sürekli canlandırır, resme, sese, kokuya, tada, dokunsal bilgiye çevirir ve kavrar. Konuşmacı bu konularda dinleyiciye yardımcı olduğunda çok etkili olacak, verdiği mesaj bir çırpıda zihinlerde yerleşecektir.

Biz dış dünyayı algı organlarımız vasıtasıyla algılıyoruz. Beş duyu organımızdan aldığımız her mesaj hafızamızda var olan benzerleriyle karşılaştırılması sonucunda benzerlik bulunduğunda kavrama gerçekleşmiş olur. Bu süreç yoğun bir zihin aktivitesi gerektirir. Dolaysıyla dinleyici bu yoğunluğun altına girmek istemeyebilir veya istese de sonuca çabucak ulaşamayabilir. Şu halde biz fikirleri ve bilgileri ne kadar somutlaştırabilir ve canlı hale getirebilirsek o kadar kapsamlı anlaşılır hale gelebileceğiz. Amerika Birleşik Devletlerinde Richard Bandler tarafından geliştirilen Sinir Dili Programlama Tekniği bu duyuların özellikle üçü üzerinde odaklaşmaktadır. Düşünce ve kavrama sürecimizde en fazla kullanılan bu üç duyu görme, işitme ve dokunma duyularıdır. Ancak biz bunların yanı sıra koku ve tat duyusuna da değineceğiz.

Görsel Canlandırma Yapınız:

Görsel canlandırma bilgiyi resme hatta filme çevirebilme ve bu resim veya filmi tanımlayabilme yeteneğidir. Bu tanımlama yapılırken resmin büyüklüğü, içindekilerin renkleri, resmin hareket yönü gibi unsurlara değinilebilir. Görsel canlandırmaya ilişkin teorik anlatımı kısa tutarak konuyu örnekler yoluyla anlamayı tercih edelim ve aşağıdaki örneklere bakalım:

a) “İnsan vücudunda binlerce kilometre uzunluğunda bir damar şebekesi vardır.”--(daha görsel yapalım) “İnsan vücudundaki damar ağları örümcek ağlarından çok daha karmaşıktır.”--(daha görsel yapalım) “Vücudumuz o kadar çok damarlarla kuşatılmıştır ki bu damarları uç uca getirip ip yapsaydık Dünyanın etrafını üç defa sarabilirdi.”

b)”Atomun çekirdeği merkezinde bulunur. Bu çekirdeğin etrafında elektronlar süratle dönerler. Aradaki mesafe ve boşluk ise 10-15’tir.” (daha görsel yapalım) “Atomların merkezinde bulunan çekirdek ile çevresinde dolaşan elektronlar neye benzer biliyor musunuz? Dünya ve diğer gezegenleri bir atomun elektronları olarak düşünse idik Güneş bu atomun çekirdeği olurdu. Bu atomun elektronları ile çekirdeği arasında mesafe ise Güneş ile en uzak gezegen olan Plüton arasındaki mesafe olurdu.”

Görsel canlandırmada renkleri ve boyutları da kullanabiliriz.
Renk-- “Çocuğun yüzü kararmıştı”-- “Çocuğun yüzü kazan karı gibi simsiyah olmuştu.”
Renk--İnanılmaz derecede güzel gülüyordu”-- “Tüm çiçeklere baks*** bembeyaz, sapsarı, kıpkırmızı çiçeklere... Onun gülüşündekine benzer bir güzelliği göremezdim.”
Boyut-- “Elleri çok büyüktü.”-- “Elleri bir fil kulağı gibi büyüktü.”
Boyut-- “Adamın boyu çok uzundu

İşitsel Canlandırma Yapınız:

İşitsel canlandırmada ses unsuru kullanılır. Sesin şiddeti, geliş yönü, yapısı gibi unsurlar sesin canlandırılmasına yardımcı olan faktörlerdir. Bu arada sesleri bilinen seslerle ilişkilendirebildiğimiz ölçüde onları kavrayabilmekteyiz. İnsanlar, kalın, ince, titrek, düz, dalgalı, şiddetli, zayıf,kesintili, fısıltılı ses türlerini bilirler. Bu arada uzaktan, yakından gelen, kulağının arkasından, burnunun ucundan gelen, yansıyan şeklinde de sınıflandırmalar yapılabilir. Ayrıca sesler daha önce duyulmuş bilinen seslerle ilişkilendirildiğinde gök gürültüsü, aslan kükremesi, bomba patlaması gibi somutlaştırmalar da oluşturulabilir. Aşağıdaki örneklere bakalım:

a) “Adamın sesi çok yavaş çıkıyordu--Adam sinek vızıltısı gibi konuşuyordu.”
b) “Öyle bağırdı ki hepimiz irkildik--Aslan gibi kükreyince hepimiz irkildik”
c) “Öyle gürültü yapıyorlardı ki uyuyamadım--sanki kulağımın arkasında davul çalıyorlardı. Uyuyamadım.”

Dokunsal Canlandırma Yapınız:

Dokunsal canlandırmada dinleyicinin dokunma duyusuna hitap edilir. Bildiğimiz dokunma duyuları arasında, kesici, delici, batıcı, yakıcı, ısıtıcı, soğutucu, dondurucu, titreşimli, yapışkan, emici, sert yumuşak, ağır, hafif, okşayıcı, üfleyici gibi özellikler yer alabilir. Bu dokunsallık algılarına dayalı olarak insanların zihinlerinde yerleşik somut duyular vardır. Aşağıdaki örneklerde dokunsallık kullanımlarının kavrayışımızı nasıl desteklediğine dikkat edelim:

a) “Elleri çok yumuşaktı.-- Elleri pamuk gibi yumuşaktı.”
b) “Burnum az kalsın soğuktan donacaktı.---Burnum soğuktan donup buz gibi dağılacak sandım.”
c) “Adam işkence altında inliyordu.--Adam öylesine işkence çekiyordu ki sanki etleri bıçakla lime lime doğranıyordu.”

Kokusal Canlandırma Yapınız:

Bu alanı nadiren kullanmayı tavsiye ediyoruz. zira insanların kokuları değerlendirme biçimleri çok farklı olabilmekte, birisinin sevdiği bir koku diğerini tiksindirebilmektedir. Yine de ortak olarak paylaşılan belli başlı koku imajları vardır, örneğin herkes çürük yumurtadan tiksinir. Kokular genellikle çiçeklere dayanılır, gül, leylak, menekşe, zambak gibi kokular bilinir. Bunlar keskin ve hafif olarak sınıflandırılabilirler. Bu arada çeşitli kokuların yoğrulmasıyla üretilen parfümleri ancak kullanıcıları veya onları sık sık koklamak durumunda olanlar tanıyabilirler. Yine küf, bozulmuş et, yemek, çürümüş bir beden gibi unsurlar çoğunlukla aynı veya benzer şekilde tanınırlar. Kokuyu kullanırken dinleyicilerin sizinle ortak düşündüğünden emin olmalısınız. Aşağıdaki örneklere bakalım:

a) “Dişlerini temizlemeyen insan ağzında çürüyen yemek kırıntılarından nasıl tiksinmez!”
b)Çok sigara içen insanı öpmek sigara küllüğünü yalamaktan beterdir.”
c)O çocuğun saçlarını koklarken tüm gülleri, zambakları hatta menekşeleri koklar gibi oluyorum.”

Tatsal canlandırma Yapınız:

tat alma duyusu açısından insanların ortak yönleri azdır ama ortak yönleri çoğunlukla keskindir. Bu duyu az kullanılma imkanına sahiptir ama doğru kullanıldığında çok etkileyici olabilir. İnsanlar acı, tatlı, eksi, tuzlu, mayhoş, yakıcı gibi tatları bilir ve bunları az ve çok olmak üzere sınıflayabilir. Ayrıca bu tat türlerini çeşitli yiyeceklerle ilişkilendirebiliriz: Bal, biber, limon, tuz, erik... Bunların dışında tat duyusunu psikolojik olarak etkileyen faktörler vardır ki bunlar bizim etkili iletimimizde asıl kullanabileceğimiz faktörlerdir. İnek etinin tadı ile köpek etinin tadı arasında fazla bir fark olmadığı halde yemeye kalksanız dehşetli bir fark görürdünüz. Hayvanların yediği yonca ile semiz otu arasında fazla bir tat farkı olmadığı halde yonca yemeğe kalksanız tiksinirsiniz.

Bu konuda en çarpıcı ve tek örneği Kur’an-ı Kerim’den verelim. Kur’an “gıybet” etmenin ne kadar kötü bir davranış olduğunu anlatırken tat alma duyumuzu kullanır. Ayette gıybet edenlere ondan nefret ettirmek için şöyle denir: “Ölmüş olan kardeşinizin etini yemeyi nasıl seversiniz?”
  Alıntı ile Cevapla
Eski 24.01.2009, 03:31   #8
oneyouu
Ziyaretçi
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Aiksiyon,Fonetik,Artikülasyon

Konuşmaların Planlanması

Toplum karşısında söz söylerken sözün planlı olması anlaşılmak ve etkili olmak için zorunludur. Çok önemli bir konuşmanın en önemli bölümleri başlangıç ve sonuç bölümleridir. Burada konuşmayı “giriş-gelişme-sonuç” olmak üzere üç bölümde ele alalım ve bu bölümlerin ayırıcı özellikleri üzerinde duralım:

Söylemeye Başlarken

Kısalık:

Giriş çok kısa olmalı, bir kaç cümleden oluşmalı ve hemen konuya girilmelidir. Konuyla doğrudan ilgili olmayan sözlerle başlamakla tüm konuşmayı mahvedersiniz.

İlginçlik:

Giriş cümlesi, ilk cümle mutlaka ilgi çekici hale getirilmelidir. Basit bir olay bile ilgi çekici hale getirilebilir. Konuşmaya başladığınızda sizi dikatle dinlemeyenler daha sonra hiç dinlemezler. Dinleyicilerin dinlemeye en hazır oldukları an sizi ilk gördükleri andır.


İlgilendirmek:


Söyleyeceğiniz söz dinleyicilerinizi mutlaka ilgilendirmelidir. Bu ilgiyi ilk cümlelerinizde kurabilmelisiniz. Bunun insanların genelinin ilgilendiği bir olayı anlatarak başlayabilirsiniz. bir tasvir yapmak, bir nesne göstermek, bir sual sormak, büyüklerin b-sözlerini hatırlatmak, konuşu beklenmedik şekilde canlandırmak ilk anda ilgiyi çekmeyi sağlayacak başlama taktikleri arasında düşünülebilir.

Dikkat Çekicilik:

İlk sözlerinizi dikkat çekecek şekilde planlamalısınız. Bunun için söze bir tasvirle, benzetmeyle, bilinen bir büyüğün sözleriyle başlayabilirsiniz. Bir soru sorabilir, bir nesne gösterebilirsiniz.

Samimiyet:

Girişte fazla resmiyetten veya aşırı samimiyetten(laubalilik) kaçınmalısınız. dinleyicilerle içten, olgun ve samimî bir dostluk kurulmalıdır.
Gelişme Bölümü

Fikir Uyumu:

Gelişme boyunca söyleyeceğiniz her söz ilk baştaki ana fikrinizle uyum içinde ve onu destekleyici olmalıdır. Başından beri söylediklerinizle ilgisiz fikirleri kesin olarak atmak gerekir.

Fikir Ortaklığı:

Konuşma boyunca en sık kullanacağınız kelimeler ortak olarak paylaştıklarınız olmalıdır. Paylaşmadığınızı düşündüğünüz fikirleri paylaştıklarınızdan sonra vermelisiniz.

Bilgi Verin:

Slogan ifadelerden kaçınmalısınız. Zihinleri yıkamıyorsunuz veya kafalara düşünceleri çakmıyorsunuz. Dinleyicilerinizin sonuçları kendilerinin bulmalarını sağlayın. Bunun için sonuca vardıracak şekilde fikirlerinizi sıralamalısınız. Fikirleri dinleyenlere mal etmelisiniz.

Sonuçta:

Önceden Planlayın:

Son bölümü ve hatta özellikle son cümlenizi mutlaka önceden planlamalı ve en çarpıcı cümleyi bulmalısınız. Son sözünüzü söymlediğiniz an yeni sözler söylemeye hazır olduğunuzu, aslında çok dolu olduğunuzu hissettirdiğiniz andır. Dinleyenlerin aklında son söylediğiniz cümle ile kalacaksınız.

Bitişi Söylemeyin:

Dinleyicilere sözünüzün bittiğini söylemeyin. Uygun bir veda ile ayrılabilirsiniz ama sözünüzün kalmadığını söyleyemezsiniz.

Doruk Noktasında Durun:
Sözünüzün bittiği nokta tam bir doruk noktası olmalıdır. Heyecanları zirveye taşıdığınız noktada son sözünüzü söylemelisiniz. Doruk noktası bir şiir okunarak, güldürücü veya duruma göre ağlatıcı bir söz söylenerek, kompliman yapılarak , taltif veya övgü ile, büyük bir insanın sözüyle tamamlanabilir.

Özetleme Yapın:

Sonuçta söyleyeceğiniz sözler baştan beri ileri sürdüğünüz düşüncelerin özetini taşımalıdır. Gelişme boyunca tüm anlattıklarınız sonuçta iki cümlede özetlenebilmelidir.

Harekete Davet Edin:

Sözlerinizin işe yaramasını ve daha sağlıklı şekilde dinleyicileri etkilemesini istiyorsanız sonucunuz aynı zamanda bir eylem davetini içermelidir. Anlattıklarınızın gerektirdiği bir eylemi onlarla birlikte yapmaya davet ediyorsunuz.

ÖZET

1.Konuşmanızın giriş bölümü kısa olmalı, ilginç olmalı, dinleyenleri ilgilendirici olmalı, dikkat çekici olmalı, samimi olmalıdır.
2.Konuşmanızın gelişme bölümü baştan sona fikir uyumu taşımalı, dinleyenlerle ortak fikirler taşımalı, bilgi verici olmalıdır.
3.Sonuç bölümü önceden planlanmalı, bitiş söylenmemeli, doruk noktasında durulmalı, özetleme içermeli, harekete davet içermelidir.


Söyleme Kusurları

Çeşitli seslendirme kusurları nedeniyle söylenenler yeterince anlaşılamaz ve tekrar edilmek zorunda kalınır. Konuşmacı harfleri doğru telaffuz edemeyebilir veya konuşurken bazı heceleri yutabilir. Harflerin hatalı telaffuz edilmesi karşılıklı konuşmalarda pek dikkat çekmese de topluluk karşısında veya mikrofondan yapılan konuşmalarda derhal dikkat çekerler. Bu tür hatalar konuşmacının anlaşılmamasına ya da yanlış anlaşılmasına yol açarlar. Dinleyici ya bütün enerjisini anlamak için kullanacak ya da bıkkınlık göstererek dinlemekten vazgeçecektir. Ayrıca bu tür konuşmacılar dinleyiciler nezdinde güvenlerini yitirecekler, imajlarının kötü olmasına yol açacaklardır. En bilinen seslendirme kusurları aşağıda tek tek açıklanmıştır.

GEVŞEKLİK

Ses organlarının genel tembelliğidir ve en çok karşılaşılan durumdur. Bu genel gevşeklik genel bir konuşma sönüklüğüne yol açar. Gevşekliği gidermek için dişleriniz arasına bir kalem sıkıştırın ve aşağıdaki cümleleri hızla okuyun.

Bir berber bir berbere bre berber beri gel diye bar bar bağırmış. Biz de bize biz derler, sizde bize ne derler?
Pireli peyniri perhizli pireler teperlerse pireli peynirler de pır pır pervaz ederler.
Ocak kıvılcımlandırıcılardan mısın, kapı gıcırdatıcılardan mısın? Ne ocak kıvılcımlandıncılardanım, ne kapı gıcırdatıcılardanım.
Çatalcada topal çoban çatal yapıp çatal satar, nesi için Çatalcada topal çoban çatal yapıp çatal satar? Kârı için Çatalcada topal çoban çatal yapıp çatal satar.
Şu karşıdaki kara kuru kavak, karardın mı, ey kara kuru kavak sarardın mı ey kara kuru kavak!
Sen seni bil, sen seni, bil sen seni, bil sen seni, sen seni bilmezsen patlatırlar enseni.

PELTEKLİK

Bir harfin çıkarılamayarak bir diğeri ile değirilmesidir. Bu durum dilin yeterince eğitilmemesinden, lehçelerin yapısından veya bazı dillerin fazla etkisinde kalmaktan kaynaklanabilir. Türkçe üzerinde tespit edilen pelteklik türleri aşağıda belirtilmiştir.

Zeleştirme: (J) yeri(Z). Örnek: Jale-Zale, Jilet-Zilet,
Seleştirme: Ş yerine S. Örnek: Paşâm-Pas*** şapka-Sapka
Jeleştirme: C yerine J. Örnek: Ancak-Anjak), Kucak -Kujak
Şeleştirme: S yerine Ş. Örnek: Sana söylüyorum-yerine sana şöylüyorum
Leleştirme: (R) yerine (L). Örnek: Birader-Bilader, Berber-Belber, Merhem-Melhem, Terlik-Tellik
İnce â yerine kalın a: Kemâl-Kemal, Lâstik-Lastik
Yukarıdaki örneklerde ilk sırada belirtilen sesler çıkarılamadığından ikinci sesler onların yerine ikame edilmektedir. Bu seslerin çıkarılamaması durumunda bunların üzerinde uygun alıştırmaların sık sık yapılması gerekmektedir. Aşağıdaki kelimeleri eğiticinin özel uyarılüarını dikkate alarak tekrar ediniz. Eğer bu seslerin herhangi biriyle ilgili sorununuz yoksa geçebilirsiniz.

J- Jilet, jandarma, jale, jumbo,
Ş- Paşa, şaka, şakir, şeker
R- Rüya, hücreler, hürrem, harran, sarraf
A- Lale, lastik, lahana, kamil (altı çizilenler ince)
S- Sorgun, hassasiyet, fason

TUTUKLUK

Bir hece üzerinde takılıp kalma, heceyi veya kelimeyi tekrarlama durumudur. Bu sorun en çok düşünce akışındaki duraklamadan kaynaklanır. Normal şartlar altında aşırı stres de tutukluğa yol açabilir. Tutukluğu gidermek için herhangi bir emtni önce yavaşça ve sonra hızlanarak okuyun. Eğitici sizi bireysel olarak takip edecektir.
Tutukluk Örneği: Bu, bu bizim--- şerefimiz--- olacak ---diye -- uzun uzun----- bize bize anlattı.

KEKELEME

Tutukluğun ileri aşaması, söz söylerken birden bire duraklama, çoğunlukla buna katılan yüz buruşturması ve gerilme hareketiyle hecelerin tekrarlanması. Kekemeler soluk aldıkları veya pek geç soluk verdikleri sırada konuşurlar. Kekeleme genellikle çocukluk döneminde oluşan bir konuşma bozukluğudur. Erken yaşta konuşmaya başlayan çocukların konuşma başarılarına çevrenin gösterdiği aşırı ilgi çocuğun duygularını zararlı yönde etkiler. Çok iyi konuşarak dikkat çekmek isteyen çocuğun kendi üzerinde ürettiği baskı bir süre sonra kekeleme rahatsızlığını oluşturur. Kekeleme çocuklukta yaşanan aşırı baskı, şiddet veya aşırı utançlığın etkisiyle de gelişebilir. Maddi bir hastalık olmamakla birlikte kekeleme beyin konuşma merkezinde mesaj akışında oluşan karışıklığın bir sonucudur ve çoğunlukla psikolojik bir sorundur. Kekemeliğin yok edilmesi için çeşitli çalışmalar yapılmalıdır.
1.Okumayı yeni öğrenir gibi düşük hızda fakat yüksek sesle bol bol okumak
2.Belli cümleleri ezberleyerek tekrar tekrar seslendirmek.
3.Bu metinde yer alan tekerlemelerin ısrarla okunması
Kekeleme örneği: Bi bi bi biraz so so sonra bura dada ooo olacak

ASALAK SESLER

Bazı sesler veya kelimeler asalak olarak kelimelerin arasına takılır ve konuşmayı tahammül edilmez hale getirir. Asalak sesler veya kelimeler konuşmacının fikir netliği ve kendine güveni hakkında şüphe uyandırır. Konuşmanın kalitesini baltalar ve dinleyiciyi sıkar. Bu kapsamda “ııı, eee, aaa, şey, yani, mesela, evet...” gibi ses veya kelimeler konuşma arasında sık sık veya gerekmediği halde kullanıldığında dinleyici rahatsız olur.

Örnekler:

Asalak ses veya kelimelerle:

Bana şey dedi. Bugün yıldönümü olduğu için eee şey yapacaktık. Tören salonunu düzenleyecektik.
Evet sevgili dinleyenler. Bugün yine sizlerle birlikteyiz. Evet bugünkü konumuz çalışmanın fazileti hakkında.
Yani şunu diyorum. Mesela siz zor durumda kaldınız. Yani mesela başınızdan bir felaket geçti.

Düzgün:

Merhaba sevgili dinleyenler. Günün ilk ışıklarıyla birlikte sizi selamlıyorum. Mutlu bir gün yaşamanızı diliyorum. Yine sizlerle birlikte olmak ve sizlerle konuşmak ne güzel.

Çalışmalar:

Aşağıdaki soruları ikili guruplar halinde asalak ses veya kelimeleri kullanmadan cevaplandırınız. Arkadaşınız sizi kontrol edecek ve hata yaptığınızda uyaracaktır. Daha sonra bu çalışma tek tek kürsüde yapılacaktır.
a)Düzgün konuşma yeteneğinin size ne kazandırmasını ümit ediyorsunuz?
b)Bir gününüz nasıl geçer?
c)En çok sevdiğiniz yiyecekleri anlatın.


Toplum Önüne Çıkma Korkusunu Yenme

Toplum karşısında, mikrofon veya kamera karşısında konuşurken yüzleştiğimiz en büyük engel korku ve heyecandır. İlk defa yaptığımız her iş önce heyecan ve korku oluşturur. Korku anında dolaşım sistemi içerisine gerginlikle orantılı olarak aşırı kortizol salgılanır. Bu durum düşünce akışını engeller. Kişi bu anda olumlu duygularını kaybeder. Daha ileri düzeyde elleri ve hatta tüm vücudu titrer. Kalbin çarpması ve kan dolaşımı hızlanır. Davranışların kontrol edilmesi zorlaşır. Bu sorun ileri düzeyde olursa, insan başkalarıyla göz göze gelemez; başı titrer, adeta beyni dış dünyadan kopmuş gibi olur. Korku anında insan kalbinde bir iç endişe akıntısı hisseder. İnsan bir an önce bu durumdan kurtulmak için o ortamdan uzaklaşmak, yapmak istediğini yapmaktan vazgeçmek zorunda kalır. Ayrıca endişe veya korku konuşmacının inandırıcılığı kaybetmesine yol açar.

Bazı insanlarda korku duygusu çok gelişmiştir. Sık sık duyulan bu endişeler gittikçe birbirlerini beslerler ve endişe edebilme yeteneği gelişir: İnsan en küçük bir sorundan bile endişe duymaya başlar. İleri düzeyde korku ve endişe, sinir sistemi için son derece tahrip edicidir.

Tüm başarılı konuşmacılar toplum önüne çıktıklarında mutlaka heyecanlanmışlardır. İstisnasız her insan korku ve endişeyi yenebilir. Ancak bunun için tüm inançlarını yeniden gözden geçirmeli ve bir dizi egzersiz yapılmalıdır. Aşağıda korkunun nedenleri tek tek açıklanmıştır. Bu nedenler varsa bunları yok etmek amacıyla bir sonraki bölümde yine bir dizi alıştırma hazırlanmıştır. Bu alıştırmaların bir kısmını yalnız başınıza gerçekleştirebilirsiniz. Ancak bunları toplum karşısında gerçekleştirirseniz daha hızlı başarırsınız.

KORKUNUN NEDENLERİ

Temel korku nedenleri arasında baskı dolu çocukluğu, sürekli yaşanan stres ve hastalıkları, sosyal olmayan bir iş ortamında uzun süre çalışmayı, başarısızlığa inanmayı, hafızanın zayıf kalmasını, söylenecek bir söz bulunamamasını sayabiliriz.

Baskı Dolu Çocukluk

Çocukluk ve gençlik döneminde aşırı aile otoritesi, baskı, şiddet, dayak gibi olaylar yaşanabilir. Normalin üzerine çıkarak belli bir süreklilikte devam ettiğinde bu durum kişinin psikolojisinde çok köklü bir içe dönüklük ve cesaretsizlik üretir. Baskı ve şiddet ortamında çocuk kendine güvenini kaybeder. Kişiliği bir yandan tepkici, diğer yandan başkalarına bağımlı gelişir. Sürekli aşağılanan çocuğun alt şuurunda başarısızlık imajı yerleşir. Bu imajı normal şarlar altında özel bir gayret göstermeksizin yok etmek mümkün değildir. eğer bir şekilde yerleşmiş olan aşırı heyecanlarınız varsa köklü değişikliklerle bunları yok etmelisiniz.

Sürekli Stres ve Hastalıklar

Ara sıra yaşanan, şiddetli de olsa, stres ve hastalıkların kalıcı bir olumsuz psikolojik etkisi yoktur. Hatta kısa süreli ve geçici olduklarında bunlar insanın yaşama sevincini ve heyecanını artırabilirler.
Ancak stres (ve stres üreten hastalıklar) hafif de olsa uzun süreli yaşanırsa şöyle bir gelişme olur: Kan dolaşım sistemine devamlı kortizol hormonu salgılanır. Bu salgılama vücudu kısa sürede çöplüğe dönüştürür. Stres vücudu germekte ve saldırıya hazır tutmaktadır. Dolaysıyla bu kirlilik uygun yöntemlerle temizlenmediğinde aşırı baskı altında kalan sinir sistemi yorulur. Bu yorgunluğun aralıksız devam etmesi halinde insan ölüme kadar gidebilir. Vücut bu durum karşısında otomatik bir tedbir alır. Beyin ile vücut arasındaki emir-komuta zinciri zayıflatılır. Çünkü kişi öyle bir düşünce alışkanlığına sahiptir ki bu düşünce gerginlik üretmekte ve vücudu tahrip etmektedir. Bu durumda vücudu ölüme gitmekten kurtarmak için beyin bir anlamda vücudu uyuşturur, vücut gevşer ve rahatlar. Ama bu rahatlama aynı zamanda düşünce akışını da iyice tahrip eder. Bu süreçte düşünce akışı bloke olur, hatırlama iyice zayıflar, unutkanlık kendini gösterir, kişi iç sorunlarıyla iyice bunalır.

Tüm bunlar yine kişinin kendine güvenini sarsar, kişiyi insanlardan uzaklaştırır. Böylece korkunun başarısızlık, kendini suçlama, aşağılama gibi bir boyutu ortaya çıkar.

Ancak hastalıkların stres üretmesi insanın düşünce biçiminden kaynaklanır. İnsan eğer hastalığı kendisini olgunlaştıran bir fırsat olarak görürse, vücudu acı çekebilir, ama psikolojisi sağlam olacağından tahrip edici stresi yaşamayabilir.

Antisosyal Bir İş Ortamı

Bazı işler veya iş ortamları vardır ki bunlar yapıları gereği insanları toplumdan uzak tutarlar. Örneğin bilgisayarın sürekli başında oturup iş yapmak durumunda olanlar dış dünyadan büyük ölçüde koparlar. Zihinleri bilgisayar dünyasının kendilerine sunduğu sanal ortama iyice kapılmıştır. Bazı fabrika işleri belli bir tezgahın önüne hapsedebilir. Bu arada geceleri çalışıp gündüzleri uyuyan bekçilerin genellikle konumları da toplumsal olmayan (asosyal) bir yapı taşır. Buna karşın yöneticilik, pazarlamacılık, öğretmenlik ve sunuculuk gibi meslekler kişileri sosyal olmaya zorlar.
İnsanlar kendilerini toplumdan uzaklaştıran işlere hapsettiklerinde beyinleri bu ortama alışır. Değişik insanlarla muhatap olabilme yetenekleri zayıflar. Kavramaları kendi iç referanslarıyla sınırlanır. Topluma açılıp insanlarla konuşmaktan sıkılırlar. Kişilikleri, içine kapanık ve bireysellik ekseninde gelişir. Dolaysıyla toplum önünde söz söylemeleri gerektiğinde büyük bir korku ve heyecan duyarlar. Ancak çeşitli hobiler geliştirerek ek sosyal faaliyetler içerisinde bulunanlar bu kötü gidişi engelleyebilirler.

Başarısızlık İnancı

Yukarıdaki şartların hiç birisi mevcut olmadığı halde insanlar yine de toplum önünde söz söylemekten korkabilirler. Bunun önemli bir nedeni başarısızlık imajının zihinlerine iyice yerleşmesidir. İnsanın her davranışa yüklediği anl*** alt bilincine bir emir olarak gönderilir. Bir işi başarmaya girişen insan her zaman istediği sonucu elde edemeyebilir. Bu herkes için tabiidir. Ama bazı insanlar sonucu elde edemediklerinde hemen başarısız olduklarını düşünürler ve kendilerini suçlarlar. Bu suçlamalar bir çok kez tekrarlanır. Sonuçta insan farkında olmadan kendi alt bilincine “ben başarısızım” hükmünü yerleştirmiş olur. Bu çok sınırlayıcı bir kalıptır. Çünkü insan bir kere bu inancı otomatikleştirdiğinde bu inanç onun hemen her işinde başarısız olmasına yol açar. Neye inanıyorsak beynimiz onu doğrulamak uğurunda amansız gayretler göstermeye devam edecektir.

“Ben başarısızım” inancı alt bilincinde yerleşmiş olan insan “belki bu defa başarabilirim” diyerek harekete geçse de sık sık “ya başaramazsam” endişesini yaşar. Bu endişe dikkatini zayıflatır, zihnini olumsuz sonuçlara yaklaştırır. Bu muhtemel olumsuz sonuçlar dayanma ve direnme azmini azaltır. Kişi kendisini güçsüz hisseder. Bu güçsüzlük ve onun getirdiği tedirginlik kişiyi “vazgeçme” noktasına götürür. Böylece kişi gerçekten de başarısız olur. Toplum karşısında konuşabilme ise cesaret gerektiren bir başarıdır. Başarısızlık inancı cesareti kıracağından kişi toplum karşısında konuşamaz. Başarısızlık ihtimali aklına geldiğinde bile derin bir korku veya endişe yaşar.

Söylenecek Bir Sözün Olmaması

Toplum karşısında söz söylemeyi engelleyen son faktör kişinin söyleyecek bir sözünün olmamasıdır. Pek tabii ki ne söyleyeceğimizi bilmiyorsak konuşmaya başlayınca takılırız. Bunu bir çok defa tecrübe etmişizdir. Dolaysıyla düşüncelerimizden emin olmadığımızda konuşmaya cesaret edemeyiz.

Bir insanın söyleyecek sözünün olmamasının çeşitli nedenleri olabilir ki bu, çok kapsamlı bir sorundur. En temelde bu durum kişinin iyi bir okuyucu olmamasından kaynaklanır. İnsanlar bilgilerinin % 80’ini okuma yoluyla elde ederler. Hiç okumayan insanların bilgileri çok sınırlıdır. Ayrıca bu kişiler bilgilerini birbirleriyle ilişkilendirerek yeni anlamlar ve bakış açıları da üretemezler. Ancak insanlar okuma dışında kişisel tecrübelere sahip olabilirler. Bu tecrübeler üzerinde düşünmüş olabilirler. Bu durumda bilgileri var demektir. Söyleyecek sözü olmayan insan çok az konuyla ilgilenen hatta kendisinin dışında hiç bir şeyle ilgilenmeyen insandır. Çünkü söylenen söz ancak başkalarını ilgilendirdiğinde başkalarına anlatılabilir. Başkalarıyla ilgilenmeyen ve genel sorunlar üzerinde düşünmeyen insanların beyin aktiviteleri zayıftır. Dolaysıyla böyle insanlardan söz söylemeleri istendiğinde ne söyleyecekleri konusunda endişeye kapılırlar. Bu endişe konuşma cesaretlerini kırar.

Hafızanın kontrol Edilememesi

Çok zayıf bir hafıza kişinin özgüvenini yitirmesinin ve konuşmaktan çekinmesinin en önemli nedenlerindendir. Çünkü konuşmacı huzura çıktığında hafızasının kendisine yardımcı olmayacağını ve ne söyleyeceğini unutabileceğini düşündüğünden konuşmaya cesaret edemez. Esasen hafızası çok zayıf olan insanlar belirgin bir hastalığın işaretini verirler. Çoğunlukla hafıza eksikliği bir hastalığın belirtisi değil zihinsel tembelliğin belirtisidir. Zihinsel tembellik konsantrasyon eksikliğinden kaynaklanır. Konsantrasyon eksikliği ise girginlikten veya stresten kaynaklanır. Dolaysıyla kişi gevşedikçe konsantrasyon yeteneği artar; bu artış hafızanın doğal çalışma ritminin sağlam işlemesine yol açar.

Konuşacağı konu üzerinde yeterince zihinsel ve duygusal olarak yoğunlaşmış bir kişi mutlaka o konu üzerinde söz söyleyebilir. Ancak biz yine de ayrıntılı olmamakla birlikte hafızamızın güçlenmesini ve bize yeterince yardım etmesini sağlayan bazı teknikler üzerinde duracağız. Mükemmel bir hafızaya sahip olmak isteyenler bilmelidirler ki ısrarlı bir çalışma ile kısa sürede arzuladıkları hafızayı geliştirebileceklerini görebilirler.

Korkunun Çözülmesi

Şurası gerçek: Yüzlerce defa binlerce insanın huzurunda konuşmamışsanız her defasında heyecan duyarsınız. Bazen heyecanınız o kadar büyük olur ki sizi zincirlerle kürsüye çıkaramazlar.
Kendinizden emin olun. Korkuyu ve heyecanı çok kolay yeneceksiniz. Eğer bunu gerçekten arzuluyorsanız şimdiden bilin: Toplum önüne çıktığınızda kalbiniz sakin, gözleriniz ışıl ışıl olacak.

Çalışmalarınızı üç ana bölümde oluşturacaksınız. Unutmuyorsunuz. Korkular zihninizde yerleşmiş otomatik programların sonucudur. Ortamı oluştuğunda bu programlar bir plak gibi devreye girmektedir. Plağı bozmaz ve yerine yenisini koymazsanız eskisi çalmaya devam eder. En kötüsü de devamlı çaldığınız plaklar her defasında daha güçlü ve köklü hale gelirler.

Korkularımızı üç temel alanda çalışarak yok edeceğiz. Birinci alan kelimelerle kurulu alandır. Düşüncelerin bir boyutunu kelimeler oluşturur. Korkularımız varsa bunlar kelimelerle örülmüştür. Bu bölümü “Cümle Telkin sistemi”yle çözeceğiz.
Düşüncelerimizin ikinci boyutunu imajlar oluşturur. Kendinizi nasıl canlandırıyorsunuz. Korkudan titreyen bir insan olarak mı? Başı dik, yüzünde tebessüm olan bir cesaret abidesi olarak mı? “İnsan ne düşünüyorsa odur.” sözü doğrudur. Bu ifadeyi değiştirelim. İnsan kendini hayalinde en çok nasıl görüyorsa odur. Kendimiz hakkındaki imaj filmlerini değiştirmemiz gerekiyor. Bu çalışma alanını “İmaj telkin Sistemi” olarak adlandıralım. Korkuyu yenmeye çalışırken üçüncü bir boyutu “davranışı” kullanacağız. Kelime veya imajlardan oluşan tüm düşünceler, tekrar edildiklerinde eyleme dönüşürler. Eylem davranıştır, tutumdur. Beynimizdeki kalıpları asıl pekiştiren sergilediğimiz tutumdur. Çünkü düşünce tutuma dönüştüğünde tüm algılarımız devreye girer. Davranırken yaptıklarınızı duyar, görür ve onlara dokunursunuz. Bu bölümde yapacağımız çalışmaları “Tutum telkin Sistemi” kavramıyla ifade edelim. Şimdi gurur verici büyük kişiliğinizi inşa etmeye hazırsınız. bizimle gönü birliği içinde çalışmaya devam ettiğinizde heyecan verici bir hızda nasıl da değiştiğinizi göreceksiniz. Başlıyoruz:

Cümle Telkini

Toplum karşısında söz söylemekten korku ve endişe duymanın devamlılığını sağlayan en önemli faktör inanç sistemidir. Aldığımız her bilgi, yaşadığımız her tecrübe inanç sistemimizi etkiler ve yeniden şekillendirir. Bu bölümde bu inançların başlıcalarını aktarıyoruz.

-Ben yeterince yetenekli değilim
-Bu işi başaran insanlar benden çok üstün
-Şimdiye kadar hep başarısız oldum
-Başkaları varken bu işi yapmak bana düşmez

Bu temel inançlar sizde az veya çok bulunabilir. Herkes için bunlar kesinlikle asılsız inançlardır. Ancak ne yazık ki insanların çoğunluğu bu asılsız inançları edindiklerinden hayatları hep sönük geçmeye mahkum edilmiştir. Dikkat edelim: İnançlar her zaman kendilerini doğrularlar. Neye inanıyorsak, maddi manevi tüm güçler bizi doğrulamak için çalışırlar. Şimdi yukarıdaki inançların neden doğru olmadığını anlatacağız. Lütfen bu açıklamaları tekrar tekrar okuyunuz. Bu açıklamaları ezberleseniz bile fırsat buldukça okumaya devam ediniz. Burada amaçlanan sadece öğrenmeniz değildir. Temel amaç doğru inancın alt bilincinize kilitlenmesinin sağlanmasıdır. Zira inançlarınız kendinize defalarca söylediğiniz sözlerdir. Şimdi doğru sözleri kendinize söyleyerek doğru inançları yerleştirmeniz gerekmektedir. Bu açıklamaları yeterince okur ve anlatılanları fırsat buldukça düşünmeye devam ederseniz bir ay içinde yeni inançlarınız alt şuurunuza kaydolacaktır. Daha hızlı değişmek istiyorsanız, tele-terapi kasetlerinde anlatılan sistemi her gün kullanmalısınız.
Cümle telkin sistemine göre alt şuurumuzu hızla yapılandıracak yeni cümle emirleri vereceğiz. Alt şuurumuzdaki kalıplar zaten bu tür cümle emirlerinden oluşmuştu. Emirlerin güçlü bir şekilde yerleşmesi için belli özelikler taşıması gerekir. Bu özellikleri sıralayalım:

1.Derin Gevşeme: Tüm kas sistemlerinizi gevşetmelisiniz. (Ek ‘ye bakınız.) Seminer ortamında sunucunuz derin gevşemeyi size gösterecektir. Ne kadar derin gevşeyebilirseniz emirleriniz o kadar derin ve kalıcı yerleşir.
2.Cümle Yapısı: Cümle yapısı yeterince basit olmalıdır. Kısa cümleler kurmalısınız. Cümle sadece şimdiki zaman kipinde olmalıdır. Alt şuur geçmiş veya gelecek zaman kipinde söylenen sözleri, geçmiş veya gelecek zaman için dikkate alır. Geçmiş hep geçmiştir ve gelecek de hep gelecektir. Alt şuur olumsuz emirleri anlamaz veya tersinden anlar Sadece olumlu emirleri anlar.

3. Gelişme Sürekliliği: Cümle yapısı gelişmenin sürekliliğini ve tekamülü içermelidir. Her hangi bir olayın tekrarına bağlı olarak daha iyi olma durumu ifade edilmelidir. Buna göre aşağıdaki telkin cümlelerini eleştirelim:
--Ben başarılı olmak isteyen bir insan olarak her gün gelişiyor, mükemmelleşmeye adım adım ve süratle ilerliyorum. (Cümle çok uzun, emir kayboluyor.)

--Sigara içmiyorum. (Zaman kipi doğru, ama cümle olumsuz.)
--Çok ders çalışacağım. (Gelişme bağı yok. Gelecek zaman hatası var. Asırlar geçse de alt şuur emri hep geleceğe atar.)
--Her gün ve her nefeste daha çok gülümsüyorum. (Uzunluk yeterli. Şimdiki zaman doğru kullanılmış. Gelişme her güne ve her nefese bağlanmış. İşte en iyi cümle telkin biçimi budur. “Her sabah daha dinç uyanıyorum.” deyin.
Telkin oluştururken yıkmak istediğiniz olumsuzluklar hakkında zorluklarla karşılaşabilirsiniz. Eskilerini nasıl kaldıracaksınız?
Öfkeleniyorum--------------------- Öfkelenmiyorum.
Sigara içiyorum--------------------- Sigara içmiyorum.
Çözüm kelimelerin olumsuzlanarak kullanılması değildir. bunun yerine olumlu karşıt anlamlı kelimeleri seçmek zorundasınız.
Öfkelenmemek istiyorsunuz----------------- Daha sakin oluyorum.
Sigara içmemek istiyorsunuz---------------- Sigara içmeyi bırakıyorum.
Bu bölümde önce genel başarımızı engelleyen hatalı inançları yok etmemiz gerekir. Ardından doğru inançların fikir temellerini oluşturacağız. bu fikir temellerinin alt şuurumuza kodlanması için alıştırmalar yapacağız.
  Alıntı ile Cevapla
Eski 24.01.2009, 03:34   #9
oneyouu
Ziyaretçi
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Aiksiyon,Fonetik,Artikülasyon

YIKICI İNANÇLAR

Ben Yeterince Yetenekli Değilim
Size de Edison veya Einstein gibi günü 24 saat olan bir ömür emanet edildi. Siz de kafatasınızın içinde bütün diğer insanlar gibi ölünceye kadar eşit sayıda milyarlarca sinir hücresinden oluşturulan harika bir beyin mekanizması taşıyorsunuz. Siz de herkes gibi sadece süt emme yeteneği gelişmiş olarak dünyaya gönderildiniz ve bunun dışındaki her şeyi dünyada öğrendiniz. Öyle büyük bir potansiyele sahipsiniz ki milyonlarca iş yapsanız bile beyin kapasitenizin hala yaklaşık binde bir-ikisini kullanıyorsunuz. Kimse sizden üstün yeteneklerle yaratılmadı. Siz de kimseden üstün yeteneklerle yaratılmadınız. Öyleyse neden bazı insanlar zirvelere tırmanıyorlar? Neden sempati, karizma, zenginlik, şöhret gibi değerler yalnızca bazı insanların elinde kalıyor? Fizikçi iseniz neden bir Einstein veya Abdüsselam değilsiniz? Edebiyatçı iseniz tarihin gerilerinde hala parlak kalan Shakeasper’in ötesine neden geçmiyorsunuz?

İnsanı potansiyel üstünlüğüne kavuşturan tek vasıta “bilgi” ve bilgiye dayalı “eğitim”dir. Kendinizi incelediğinizde bilgiye dayalı olmayan hiç bir becerinizi bulamayacaksınız. Okuma-yazması olmayan Hz. Peygamber’e(asm) Kur’an’da geçen ilk emrin “oku” yani “öğren” olması şaşırtıcı gelmiyor mu? Bugün biz bilgilerimizin % 80’ini okuma yoluyla elde ediyoruz.
Siz sel yığınlarında kendinizi sürükleyen bir sıradanlığa layık olamayacak kadar üstünsünüz. Hayallerinizde yaşayan “büyük size” ulaşmak sizin elinizdedir. Kimse günlük 24 saatine bir dakika ekleyemez. Ama siz bir gününüze 10 günlük işi sığdırabilirsiniz. Bu güne kadar kişisel yeteneklerinize ne kadar yatırım yaptınız?
Zihninizden yükselen çeşitli itiraz sesleri duyuluyor; iddialarımızı küçümsüyor musunuz? O zaman aşağıdaki açıklamalara ne diyeceksiniz?

-Bu İşi Başaran İnsanlar Benden Çok Üstün

Kendinizi yanıltıyorsunuz. bir vakitler Anthony Robbins de böyle düşündüğünü söylüyor. 20 yaşlarında iken bir otelde hizmetli olarak çalışıyordu. Fakir ve eğitimsizdi. Çektiği ızdırap canına tak ettiğinde tüm hayatını kökten değiştirmeye karar verdi. Önce bir hızlı okuma kursuna gitti ve ardından birkaç yıl içinde 700 kitap okudu.
Bugün aynı adam Amerika Birleşik Devletlerinin her yıl milyonlarca dolar kazanan adamı ve neredeyse tüm dünyada tanınıyor. yıllarını eğitime harcayan profesörler bile önce hafife aldıkları bu yüksek eğitimi olmayan adamdan ders almaya ve kitaplarını tavsiye etmeye başladılar. Onun hayatını sadece on yıl içinde böylesine değiştiren neydi? O sadece başarmak için yola çıktı ve kader onu başarıya ulaştırdı. Onun kavradığı gerçeği biz de kavramalıyız.
Şunları bilmeliyiz. İnsanın sinir sisteminde milyarlarca nöron vardır. Nöronlardan oluşan beynimiz saniyede 30 milyar bitlik bilgi işleyebilmektedir. Herhangi bir normal beyinde oluşturulabilecek potansiyel örgü veya bağlantı sayısı 1 rakamını izleyen 10 milyon kilometre sıfırla ifade edilebiliyor. Kafamızdaki her bir nöronun bir milyon bitlik enformasyon depolama kapasitesi vardır. Bu korkunç potansiyel sağlıklı olan herkeste vardır ve biz insanlar potansiyelimizin ortalama olarak % 1’ini kullanıyoruz. Geri kalan büyük kapasite ise kullanmamız için bizi bekliyor.

200 civarındaki buluşun sahibi Edison başarının % 99’unu çalışmaya, %1’ini de zekaya bağlamaktadır. Bu zekanın önemsiz olduğu anlamına gelmez. bunun anlamı zekanın tek gelişme yolunun çalışma olduğunu gösterir.
Evet sonuçta bu işi başaranlar sizden üstündür. Ama bu üstünlükleri sizden üstün doğmalarından kaynaklanmaz. Sadece çalışarak üstün hale gelmişlerdir. Tarihe üstün olarak geçen herkes sadece ve yalnızca amansızca çalışarak üstünleşmişler; yani kullandıkları beyin kapasitelerini arttırmışlardır. Diğerlerinden hiç farkınız olmadığı halde kendinizi üstün olmamaya mahkum ederseniz oluşturduğunuz bu inanç kalıbı tüm hayatınız boyunca sizin üstün olmanızı engelleyecektir.

-Şimdiye Kadar Hep Başarısız Oldum

Edison da elektriği bulmak için yıllarca beklemek ve binlerce deney yapmak zorunda kalmıştı. Bir ABD başkanı sonunda başkan olabilmek için yıllarca bir çok seçime girmek ve kaybetmek zorunda kalmıştı. Hayat her zaman sabırla hedefleri üzerinde durmaya devam edenleri hedefe ulaştırmıştır.

Dağarcığınızdan “başarısızlık” kelimesini kaldırmak zorundasınız. Böyle bir olgu yoktur; teşebbüse devam eden insan için başarısızlık yoktur. Sadece her defasında başarıya bir adım daha yaklaşmak vardır. Başarısızlık denilen her şey sizi başarıya götürmeyen bir yolun keşfidir. Her başarısızlık zannedilen olay bizin için paha biçilmez derslerle doludur. Eğer yaptıklarınızın sonucunu kontrol etmemişseniz “başarısızlığınıza” hükmedecek ve çalışmaktan vazgeçeceksiniz. Elinizde bir pusula yoksa tek başarı yolunuz deneme-yanılmadır. Oysa şimdi elinizde başarıya ulaşanların oluşturduğu pusulalar vardır.

“Başarısızlık” kelimenizi kaldırmakla kalmamalı ve bu kelimeye yüklediğiniz tecrübelerinizin anlamlarını da “başarıya bir adım daya yaklaştım” şeklinde değiştirmelisiniz. Bu değişikliği yaptığınızda aslında gerçeğin ta kendisinin de bu olduğunu göreceksiniz.

Eğer bu kelimeyi unutamıyorsanız, mutlaka kullanacaksanız, başarısızlığı doğru tanımlayın. Gerçekte tek başarısızlık vardır: Çalışmaktan, denemekten, teşebbüsten vazgeçmek...

Başkaları Varken Bu İşi Yapmak Bana Düşmez

Herkes böyle düşünseydi şimdi geceleri karanlıkta kalıyor olacaktık. Hepimizin hayatını değiştiren insanlar böyle düşünmüyorlardı. Bu iş öncelikle birinci derecede bana düşer diyen insanlar o işi yapan insanlardır. Farklılaşan insanlar derhal sorumluluk üstlenen insanlardır. Kullandığınız her şey başkalarının ürettiği şeyler midir? Neden siz de üretmeyesiniz? Bu işin sorumluluğu benim omuzlarımda dediğinizde birden o işin önderi konumuna getirildiğinizi göreceksiniz. Bu konulmuş bir kanundur. Sizin yaptığınız işi başkalarının da yapmasının size zararı yoktur. Siz de yaparsanız o iş daha mükemmele ulaşır. Kaldı ki eğer duygularınızı kuvvetli kullanıyor ve daha çok çalışıyorsanız, o işi yapan başkalarının da lideri konumuna yükselirsiniz.

Dünyada iki tip insan vardır: Yöneten ve yönetilenler; güdenler ve güdülenler; düşünce üretenler ve üretilen düşünceyi taklit edenler... Birinci sınıfta yer alanlar tüm insanlığın %10’undan azdır. siz sadece bir inanç ve bakış açısı değişikliği ile ilk guruba dahil olabilirsiniz.

Eğer hala “ben yapamam” diyorsanız, o zaman bilmelisiniz ki yapmak istemiyorsunuz. Yani “ben yapmak istemiyorum” demek istiyorsunuz. Yapabileceğini bildiği halde yapmak istemeyen insan için ise yapılabilecek hiç bir şey yoktur. Yaratıcımız ne yapabileceklerini bilen insanların tercihlerine müdahale etme hakkını ve gücünü kimseye vermemiştir.

ALIŞTIRMA: KORKU-CÜMLE TELKİN
1. Aşağıdaki telkin cümlelerini okuduktan sonra takip eden açıklamaları inceleyin. Önce telkin cümlelerinin inanç temellerini yerleştirmeliyiz.

a) Her gün Büyük Yeteneklerim Sürekli Gelişiyor.

Bu sözü milyonlarca defa kendinize söyleyeceksiniz. Lütfen önce bir kaç saatinizi kendinize ayırın. Tüm geçmişinize bakın. Bu güne kadar başardığınız küçük büyük ne varsa, edindiğiniz küçücük bir tecrübe bile olsa not defterinize kaydediniz. Göreceksiniz ki küçümsediğiniz siz, çok büyük işleri zaten başardınız. Köyde hiç bir kültürel ve tecrübi birikimi olmayan bir çobana göre çok farklı birikimleriniz var. Bunları tekrar tekrar düşünerek ne kadar yetenek potansiyeliniz olduğunu kendinize söyleyeceksiniz.

b) Her gün Daha Üstün Olmaya Devam ediyorum

Bu inancı da milyonlarca defa tekrar edeceksiniz. Unutmayın zaten her gün binlerce defa kendiniz hakkında kendinize bir şeyler söylüyorsunuz. Geçmişteki tecrübelerinizi hep yüklediğiniz anlamlarla sık sık kendinize söylediniz. Şimdi o tecrübelerin anlamını değiştiriyorsunuz ve yine kendinize söylüyorsunuz. Başaran insanların geçmişlerini düşünün. Bir Marslı gibi, başka bir yaratık gibi dünyaya gelmediler. Onlar da sizin gibi önce, okuma-yazma bilmiyorlardı. Onlar da annelerinin kucağında büyüdüler. Hatta biz bir anne kucağından yoksun idiyseniz daha üstün olma fırsatına sahip olduk demektir. Daha büyük asker daha zor şartlara rağmen zafere kavuşan askerdir. Başarılı olduklarını bildiğiniz insanlara göre daha çok fakirlik, hastalık veya acı çekmişseniz ruhunuz daha dolu ve heyecanlı demektir. Tüm bunlar diğerlerinden daha da üstün olabilmeniz konusunda sizi daha yukarılara itecektir. Bu yeni iç konuşmanın duygularınızda yol açtığı değişikliği hemen görmelisiniz.

c) Her gün Daha Başarılı Olmaya Devam Ediyorum.

Lütfen geçmişinize bakınız. 10 yıl önceki siz ile 5 yıl önceki ve bugünkü sizi karşılaştırın. Bu karşılaştırma biçimi bir alışkanlık olarak yerleşmelidir. Her zaman dikkat etmeniz gereken, azıcık da olsa üstünleştiğiniz noktalar olmalıdır. Çoğu insanın düştüğü korkunç hataya düşmeyin. Kendinizi çok imkanı olan başkalarıyla değil; bugün düne göre daha çok imkanı olan kendinizle karşılaştıracaksınız. Siz size göre üstünleşiyorsunuz. Nerelerde ne kadar? Üstün noktalarınızı görmek için kendinizden aşağıda olanlara bakabilirsiniz ama asla kendinizden üstün olanlara bakarak kendinizde üstün noktalar aramayın. Aksi taktirde ilerleme sürecini gerileme sürecine dönüştürürsünüz. Kendinizden üstün olanlara sadece nerelere çıkmak istediğinizi düşündüğünüzde bakmalısınız. Bu bakış sizi yukarıya çekecektir. Bu ilerleyişinizi milyonlarca defa görmelisiniz. Unutmayın, beynimiz dışarıdaki gerçeğimizi hayalimizde kurguladığımız gerçeğimizden ayıramaz. Yani yetim bir bebeği görmek sizi üzdüğü kadar, yetim bir çocuğu hayal etmek de sizi üzer. Dışarıdaki gerçeği biz kontrol edemeyiz ama hayalimizdeki gerçekle istediğimiz gibi oynayabiliriz, onu hemen değiştirebiliriz. Hemen değişmek istediğimize göre ilk yapmamız gereken hayalimizi değiştirmektir.

d) Önüme Çıkan Her İşi Hemen Yapıyorum.

Karşınızda çözülmesi gereken bir problem mi var? Hemen harekete geçiyorsunuz. Problem yoksa aramalısınız. Çünkü özellikle bu çağda problemsiz hiçbir köşe bulamayız. Üstlenebileceğimiz bir çok görev vardır. Biz görevi arayarak üstlenmesek bile çoğu zaman görev bir fırsat olarak bize sunulur. Çoğu insan bu tür fırsatları angarya görerek reddeder. Bilmeliyiz ki yaptığımız her işin hemen parasal bir karşılığı olmak zorunda değildir. En önemli karşılık edineceğiniz paha biçilmez tecrübedir. Önce gereken mükemmellikte işi gerçekleştiremeseniz de bilmesiniz ki hiç kimse bir işi ilk yaptığında kusursuz olmamıştır.

Yolda yürüyen bir görme özürlüyü kolundan tutup yardım etmek mi gerekiyor? Bir milletvekilinin bir konuda uyarılması mı gerekiyor? Yetim bir çocuğun başının okşanması mı gerekiyor? Ailenizin geçiminin sağlanması mı gerekiyor? Daha neler bulacaksınız. Neden siz değil de bir başkası yapsın bunları? Başkası da yalnız başına eksik yapmaya mahkum üstelik... Sizi sadece bu tutumunuz ve bu tutuma bağlı olarak sürdürdüğünüz tekrarlarınız geliştirir. Hiç bir iş angarya değildir. Ücretsiz çıraklık yapsanız bile edindiğiniz tecrübe bir gün paha biçilmez olacak ve eğer ücret arıyorsanız yılların emek birikimini bir gecede alabilecek hale gelebildiğinizi göreceksiniz.

Burada tabii ki her işi hemen yapmaya kalkın demiyoruz. “Arzuladığınız size” destek olabilecek, o kişi olabilmek için gerekli yeteneklerinizin gelişmesine destek olacak her iş fırsatına sahip çıkın diyoruz.

2. Aşağıdaki Telkinleri derin gevşemeyi takiben uyguluyorsunuz. Her bir telkini 10’ar defa zihninizden tekrar edin.

--Her gün dostlarımı daha çok seviyorum.
Her gün kendime güvenim ve cesaretim artıyor. Her gün sahnede daha yüksek güvenle konuşuyorum.

3. Aşağıdaki telkin cümlelerini seminer ortamında (veya arkadaşlarınızla birlikte başka bir ortamda) yüksek sesle söyleyiniz. Önce hep birlikte, ardından tek tek.
--Kendime güvenim artıyor.
--Cesaretim artıyor.
--Yaratıcımın verdiği gücü hissediyorum.
--Tüm engelleri aşıyorum.
--Hızla güçleniyorum.
--Hepinizi çok seviyorum.

İmaj-Telkini

Telkinlerin çok büyük boyutunu zihnimizde yaşadığımız imajlar (visualization) oluşturur. İmajların etkisi kelimelerden bazan yüzlerce kat fazladır. Zihninizde kendinizi görüyorsunuz. Ulaşmak istediğiniz ideal “siz” i tanımlıyorsunuz. o kişiyi inşa edeceksiniz. Geleceğinizi kuracaksınız. hayalinizde hangi filmlerin kahramanısınız. kendinize ne tür roller biçiyorsunuz. İnsanlar yaşadıklarını önce zihinlerinde prova etmişlerdir. gelecekte yaşayacak olan nasıl bir “siz”in provasını yapıyorsunuz?
İmaj-Telkin sisteminde korkularını yenen bir “siz” in provasını yapacaksınız. Gelecekteki size hayalinizde dokunacaksınız. Sizi göreceksiniz. Sizin kokunuzu hissedeceksiniz. Sizi işiteceksiniz. Bu tekniği sadece korku ve heyecanı yenmekte kullanmak zorunda değilsiniz. Geliştirmek istediğiniz tüm yeteneklerinizde bu çalışma size yardımcı olacaktır.

ALIŞTIRMA: KORKU-İMAJ-TELKİN

1. Toplum Önündesiniz: Gözlerinizi kapatacaksınız. (Şu anda nasıl yapıldığını okumak için tabii ki gözleriniz açık) Kendinizi sahnede hayal ediyorsunuz. Karşınızda binlerce insan var. Sizi heyecanla alkışlıyorlar. Onları görün. Işıklar üzerinizde odaklı. Fotoğraf flaşları üzerinizde patlıyor. Size dönen kameraları, resminizi çeken kameraları görün. Tüm salonu, kocaman salonu görün. Kürsüde kendinizi görün.

Ortamınızdaki tüm sesleri duyun. Alkışları, ıslıkları, flaş patlamalarını, elinizdeki mikrofonu.... “Sağ olun. sağ olun” diyorsunuz. Sesinizin yankısını duyun. “Huzurunuzda olmaktan mutluyum. Sizi seviyorum” deyin. Sesiniz dalgalanıyor, duyuyorsunuz. Ortam sıcak. Sıcaklığı hissedin. Kalbinize dikkat edin. Çok sakinsiniz. Elinizde mikrofon var. Onu ağzınıza yakın tutuyorsunuz ve hissediyorsunuz. Kalbiniz sakin. Mutlusunuz. Heyecanla konuşmaya başlıyorsunuz. sizi alkışlıyorlar. Onları görüyorsunuz.

Protokol sıralarına bakın. Orada devlet başkanları ve milletvekilleri oturmuş, sizi seyrediyorlar. Onlara hükmeder gibi konuşuyorsunuz. Başınız dim dik. mutlusunuz, cesursunuz, gülümsüyorsunuz.” (Bu bölümde size anlatılan görsel canlandırma müzik eşliğinde seminer sunucunuz tarafından uygulanacaktır.)
2. kendinizi Bil Clinton ile tartışırken hayal edin.

3. Televizyonda bir açık oturumda konuştuğunuzu hayal edin. tüm ayrıntıları yaşayın.
4. Meclis kürsüsünde milletvekillerine konuşuyorsunuz.

Davranış-Telkini

Sergilediğimiz tüm davranışlarımız zamanla kişiliğimizin bir parçası olurlar. Otomatikleşirler. Eğer davranışlarımızı değiştirirsek onlara bağladığımız duygularımızı da değiştirmiş olacağız. Duygular ve davranışlar her zaman yan yana gelirler. Korkmuş gibi davranırsanız korkarsınız; korkarsanız, korkmuş gibi davranırsınız. Ya korkmamış gibi davranırsanız ne olur? Korkuyor olsanız da süratle korkunuzun yok olduğunu görürsünüz. Duygularınızı boş verin ve korktuğunuz her şeyin üzerine korkmuyor gibi davranarak gidin. Şimdi korku duygusunun yaptırmak istemediği bir kısım davranışları zayıftan şiddetliye doğru arttırarak yapacağız. Yıktığımız davranış kalıplarıyla aslında o kalıpları oluşturan korkularımızı yıkacağız. Ancak bu çalışmaları bilhassa topluluk ortamlarında yapmaya özen göstermeliyiz.

ALIŞTIRMA: KORKU-DAVRANIŞ-TELKİN

1. Önce ayağa kalkıp güzel konuşma seminerini tercih ettiğiniz için gurup olarak kendinizi alkışlayınız. Ayağa kalkarak isim, soyad ve görevinizi söyleyiniz. Her arkadaşınızı alkışlayınız.
2. Dörder kişilik guruplar oluşturarak ön sırada ayakta durunuz. (1 er dakika) Semineri hangi yolla öğrendiniz, katılma amacınız nedir? Herkes hocaya kısa bir soru sorar. (her konuşmada alkışlar-bağırmalar- yüksek sesle bravo bağırışları)
3 . Tek tek yüksek bir zemin üzerine çıkınız. Aşağıdaki cümleleri bağırarak söyleyiniz ve oturunuz.(alkışlar)
“Ben cesaretliyim. Kendime güveniyorum. Herkes gibi yetenekliyim.
Başaracağım. Bana inanın arkadaşlar.”
4 . Gazete kağıdından sopa yapınız. Ayağa kalkınız, aşağıdaki cümleleri kuvvetle söyleyerek sopayı tekrar tekrar masaya vurunuz.
“İçimdeki engelleri yok ediyorum. Ben başarısızlık tanımıyorum. Çok güçlüyüm.”
5 . İkişerli guruplar halinde aşağıdaki konuya sert dille (oturarak ve ayakta olarak) tartışırlar:
“Işık topraktan daha önemlidir.” “Toprak ışıktan daha önemlidir”
“Bilgi sayesinde zeka artar.” “Zeka sayesinde bilgi artar.”
6 . Önce herkes oturduğu yerde sesini yükselterek gülme ve bağırma çalışması yapar. Ardından dörderli guruplar halinde ve son olarak teker teker topluluk önüne çıkarak bu çalışmayı yapar.
Gülerken: Şuna bakın hahhahhaaa, hihhihhi, şuna bakın hohhohhoo, hehhehhee
Bağırırken: Defol yanımdan. Defol. Gözüm görmesin seni, defol...
7 . Yürüyüş çalışmaları:
Omuzlar dik, ileriye bakarak sert ve düzgün adımla yürüyüş
Önce bir, sonra iki el havada, ardından eller havada çırpılarak ve guruba bakarak yürüyüş.
Tüm vücudu hareket ettirerek, sağa sola sarkarak ve guruba bakarak yürüyüş
Eller arkada (dil çıkararak bunu yapmayı çok zor buluyorsanız oluşturabileceğiniz en gülünç yüz ifadesiyle) guruba bakarak yürüyüş
8 . Şarkı Söyleme:
Gurup ortamında hem gurup halinde hem de bireysel olarak belli şarkılar, mırıldanarak, yüksek sesle, oturarak, gurup halinde ve tek tek ayağa kalkılarak söylenecek. (seminer sunucusu gerekli parçaları, söz çözümleriyle birlikte öğrencilere sunacaktır)

Hafıza Faktörü

Hafızamızı etkileyebilmek için üzerinde durabileceğimiz dört teme alan vardır. Bu alanlara hakimiyet derecemiz hafıza gücümüzü belirler. kitabımızın temel konusu “hafıza eğitimi” olmadığından burada konu hakkında detaylı bilgi verilmeyecektir. İşte önemli faktörler:

1. Biyolojik-Psikolojik Sağlamlık: Vücudumuzu genel yönetim biçimimizle ilgilidir. Vücudumuzun bio-kimyasal denge durumu hafızamızı ciddi şekilde etkiler. bu arada ruhumuzu yönetme biçimimiz de ciddi şekilde hafızamızı etkiler. Konuya ilişkin daha ayrıntılı bilgi için kitabınızın ikinci bölümünde yer alan “Mutluluk Geliştirme Yaklaşımı” altında yapılan açıklamaları okuyunuz.

2. Gevşeme Düzeyi: en büyük hafıza düşmanı gerginliktir. Gerginliğin ürettiği stres düşünce akışını engeller, yavaşlatır. Gerginlik arttıkça konsantrasyon azalır. Konsantrasyon azaldıkça da hafıza tahrip olur. Seminerimizde size öğretilen derin gevşeme egzersizlerini her gün bir defa (30 dakika) uyguladığınız taktirde 20 gün içersinde fark edilir bir değişim gözlemleyeceksiniz. (Bkz Ek: de yer alan açıklamalar) Hafızayı güçlendirmenin en kolay yolunun derin gevşeme olduğunu söyleyebiliriz.

3. İnanç Biçimi: hafızanızın kötü olduğuna inanıyor musunuz? Cevabınız “evet”se, emin olun hafızanız kötüdür. Çünkü süper bir hafıza temeline sahip olsanız da, eğer olmadığına inanmışsanız sadık dostunuz olan alt şuur tüm çabasını sarf ederek hafızanızı tıpkı inandığınız hale getirir. Deli olmak istiyorsanız bunun çok kolay bir yolu vardır. Her gün kendinize deli olduğunuzu söyleyiniz.

Hafızamızın kötü olduğuna ilişkin inancı nasıl geliştiririz? Gergin ve sıkıntılı yaşadığımız günlerde beynimizin düşünce akışı yavaşlar. O zamanlarda kötü hafıza dikkatimizi çeker. Gizliden gizliye endişe etmeye ve hafızamızın kötü olduğunu kendimize söylemeye başlarız. Sonra sevdiğimiz zarar verici arkadaşlarımız bize bizi güçsüzleştiren telkinler iletirler: “Nasıl unutursun, yaşlanıyorsun galiba. sen de mi unutkan oldun? Sakın bunu da unutma ha!” Bu sözleri duya duya büsbütün unutkanlığa şartlanırız. Bu tür sözler tekrar edildiklerinde önce şüphe oluştururlar. Sonra kanaata dönüşürler. ardından inanç olurlar. Sonunda iyice güçlenirler; iman derecesinde güçlü olurlar. Onları söküp atmak vücuttan damarları söküp atmak kadar zor oluverir.

Varsa -bilinçli veya bilinçsiz yerleşmiş olabilir- böyle bir inancı derhal yıkmalısınız. Hafıza zayıflamasının nedenlerini öğreniniz. Hafızanızın yerinde olduğunu ve gelişmeye devam ettiğini düşünürseniz, süreci tersine dönüştürürsünüz. Önce eski inancınızdan şüphelenirsiniz. Ardından bu şüphe kanaata dönüşür. güçlü bir hafızaya sahip olduğunuza inandınız mı emin olun beyniniz bu inancınızı doğrulamak için tüm gücüyle çalışacaktır.

4.Hafıza Teknikleri

Bu güne kadar hafıza üzerinde pek çok bilimsel araştırma yapılmış; özellikle Batı’lı araştırmacılar orijinal hafıza teknikleri geliştirmişlerdir. Esasen bu hafıza teknikleri insanlık tarihi kadar eskidir. zira tarihte süper hafızalı insanlar yaşamıştır. Ama herkesin kolaylıkla kullanabileceği sisteme yeni kavuştuğumuzu söyleyebiliriz. Bu teknikler üzerinde yeterince çalışarak sizler de birer hafıza ustası olursunuz.

Dünyaca tanınmış hafıza öğreticilerinden birinin Dominic O’brain, diğerinin Tony Buzan olduğunu biliyoruz. Türkiye’den kendisi de mükemmel bir hafızaya sahip olan Melik Safi Duyar bilinen hafıza tekniklerini Türkiye halkının hizmetine sunarak çok değerli bir hizmete imzasını atmıştır. Bu isimler dışında inanılmaz hafızalarıyla şaşırtıcı gösteriler yapan pek çok isim bulunmakla birlikte, bu üç ismin imzasıyla yayınlanan eserler hafıza teknikleri konusunda yeterince bilgilenmemizi sağlayacaktır.

Bir gerçeğin altı çizilmelidir. derin gevşemeyi bilmeyen kişi için diğer iki faktörün büyük etkinliği kalmaz. Derin gevşemeyi başardığınızda ise beyninizin doğal çalışma biçimi normal hayatta hafıza tekniklerine fazla bir ihtiyaç bırakmaz.
Bu kitapta hafıza üzerinde ayrıntılı bilgi vermiyoruz. Ancak konuya ilişkin kitapların bazılarını kitabınızın Ek ‘inde bulabilirsiniz. Konuşma sırasında karılaşacağınız hatırlama sorununu çözmek için konunuzu çalışın ve gerginliği yok edin. Hafızanızın sizi yalnız ve yardımsız bırakmayacağını göreceksiniz. Burada size sadece bir kaç alıştırma verilecektir.

ALIŞTIRMA: KORKU-HAFIZA

1. Derin Gevşeme ve Telkin

Kitabınızın Ek’ de anlatılan derin gevşemeyi yaptıktan sonra aşağıdaki telkinleri, telkin bölümünde tekrar ediniz.
--Her gün hafızam gelişiyor.
--Her gün daha iyi hatırlıyorum.

2. Duyusal Canlandırma Yapınız

Duyularınızı kullanarak zihninizde canlandırma yapınız. Duyusal canlandırma yeteneğinizi bol alıştırmalarla geliştirdikçe bilgilerin daha güçlü olarak hafızanızda yerleşmeye başladığını göreceksiniz. Aşağıda örnekleri verilen bu tür egzersizler iç görü yeteneğinizi artıracaktır. Söz söylemeye kalkmadan önce yapacağınız çalışmada ise böyle bir canlandırma ile hafızanızdaki bilgileri iyice pekiştirmiş olacaksınız.

Görsel Canlandırma

Kaybettiği yavrusunu arayan bir annenin görüntüsü, Güneş doğarken ve batarken oluşturduğu görüntünün renk özellikleri, akan suda yansıyan ışığın görüntüsü, bir fırtına görüntüsü, lisede iken sizin görüntünüz, çiçeklerin görüntüleri, böcekler, arabalar....

İşitsel Canlandırma

Gök gürültüsü, hayvanların sesleri, rüzgar, sinek vızıltısı, uçak sesi, öfkeyle bağırma, ağlama, gülme sesleri ...

Dokunsal Canlandırma

Tokat attığınızda eliniz ne duyar, ateşte yansa parmağınız ne hisseder, demiri sıksanız, elinizi kesseniz, yumuşak yatağa uzansanız, çocuğu öpseniz... ne duyarsınız.

3. Eski Bilgilerinizi Tarayınız

İlk okul, ortaokul, lise döneminde okulda öğretmenleriniz kimlerdi, hangi dersleri aldınız, okulunuzun nasıl bir çevresi vardı, hangi önemli hatıralarınız var? Oturun ve kendinize bunları hatırlama talimatı vererek bekleyin.
  Alıntı ile Cevapla
Eski 24.01.2009, 03:34   #10
oneyouu
Ziyaretçi
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Aiksiyon,Fonetik,Artikülasyon

1- Erken başlayın


Bir konuşma yapmak zorundaysanız, daha sonra değil, hemen işe başlayın. Hazırlanmak için ne kadar çok zamanınız olursa, kendinizden o kadar emin olursunuz.

2- Dinleyicilerinizi tanıyın
KİME konuşacağınız hakkında bulabildiğiniz kadar bilgi edinin. Dinleyicilerinizin ortak özellikleri nelerdir? Eğitim düzeyleri nasıldır? Bu tür sorulara ne kadar çok yanıt bulabilirseniz, konuşmanızı onların duymak isteyeceklerine o kadar çok odaklayabilirsiniz.

3- Orijinal olmak konusunda endişelenmeyin

Heyecanlı ve kalpten gelen bir konuşma yapar ve söylediklerinize inanırsanız, seçtiğiniz konu hakkında konuşan ilk ya da 15. kişi olmanız fark etmez. Tüm orijinalliğiniz SESİNİZdir.

4- Basit olun

Kısa ve öz bilgi parçacıkları, dinleyicilerin söylenenleri daha kolay algılamalarını sağlar.

5- Onlara bir fırsat sunun

Dinleyicilerinizin sorunlarına çözüm bulun; onların düşünce ve eylem biçimlerini zorlayacak bir iddia öne sürün ya da onlara yeni bir şey öğrenme fırsatı sunun. Konuşmanızı, sunduğunuz fırsatın çevresinde şekillendirin. (“Bugün size işlerinizi sürekli erteleme eğilimini yaşamınızdan sonsuza dek silmeniz için 3 araç sunacağım.”)

6- Bir diyalog yaratın

Yaptığınız işi “bir konuşma yazmak” şeklinde düşünmeyin. Bunu, sizinle dinleyiciniz arasında bir diyalog yaratmak olarak değerlendirin.

7- Dinleyiciyi konuşmanın içine alın

Diyalog hissini yaratmak için dinleyicinizle etkileşimde bulunun. Onlara soru sorun (“Kaçınız bu konuda hemfikir?”); yapacak iş verin (“Bir sonraki gerçeği yazmanızı istiyorum…”).

8- Kendinizi dinleyin

Konuşmanızın kulağa nasıl geldiği, nasıl okunduğundan daha önemlidir. Konuşmanızı göze değil, kulağa hitap edecek biçimde oluşturun.

9- Prova, prova, prova!

Konuşmanızı mümkün olduğunca sık prova edin; sürekli tekrarlayın. Böylece, mükemmel bir sunum yapabilirsiniz.

10- Eğlenin

Konuşmanızı oluşturma sürecinin kolay ve zahmetsiz geçmesine özen gösterin. Süreci eğlenceli kılarsanız, bu durum konuşmanıza da yansır ve süper bir sunum yapmış olursunuz!

Hazır-cevaplılık Yeteneği

--------------------------------------------------------------------------------

Hazırcevaplılık, her ortamda, her soruya anında cevap verebilme, söylenecek söz bulamadığınızda bile ortamı ölüm sessizliğinden kurtaracak cümleleri oluşturabilme yeteneğidir.

Etkili bir iletişimci olmak istiyorsunuz. Fikirlerle dopdolusunuz. Konuşmaya kalktığınızda tüm cümleleriniz bir edip veya şairin satırları gibi vecizeye benzemeyebilir. Konuşma sırasında her cümlenin kelimelerinin bile anlam zenginliğinin bir parçası olması sağlanamayabilir. Bu noktada asıl önemli olan duraksamadan konuşmaya devam edebilmektir. Çoğu zaman öyle sorularla karşılaşırsınız ki bir anda ne söyleyeceğinizi şaşırabilirsiniz. Oysa hazırcevaplılık yeteneğini kazandığınızda hiç bir zaman sözün altında kalmazsınız. Beklenmedik çıkışlarınızla insanları şaşırtabilir ve çıkışlarınızla hayran bırakabilirsiniz. Dahası derin bilgiye sahip olmadığınız konularda bile konuşabilmek sayesinde her kesimden veya fikir gurubundan insanla sohbet ortamı kurabilirsiniz.

Çoğu zaman bilgi sahibi olmadığımız konularda söz söylemek zorunda kalabiliriz. İçerik yönünden boş sözler söylesek de “duraksamadan söyleyebilmek” sayesinde tüm tehlikeleri aşabiliriz. Konuşma sırasında söyleyecek söz bulamayarak durakladığımızda tüm imajımızı zedeleriz. Boş da olsa söyleyebileceğimiz
mantıklı sözler bizi utançtan kurtaracaktır.

Unutmamamız gereken bir gerçek var: Konuşmak için insanların huzuruna çıktığımızda insanlar da dinlemek için bizlere yönelirler. O anda hepimiz başarılı konuşmayı arzulamaktayız. Daha da iyisi bizi dinlemekte olanlar da başarılı olmamızı arzulamaktadırlar. Eğer biz utanç verici bir duruma düşersek dinleyenler de bu utançtan nasiplerini almakta ve onlar da utanmaktadırlar. Şu halde konuşacağımız zaman başarılı olmamızı içtenlikle bekleyen insanlara sevgiyle yönelmeli ve başarılı olmalıyız.

En önemli sorunumuz söyleyecek sözden mahrum kalmamız değildir. Pek çok şey biliyoruzdur. Ama “Boşluk doldurma cümlelerini kullanmayı bilmiyorsak” tüm söyleyeceklerimiz bir kaç cümlede bitiverir. Duraklarız, tıkanırız ve artık tüm konuşmamız tahrip olur. Cesaretimizi yitirdiğimizde diğer fikirlerimizi ifade etmeye fırsatımız kalmaz. Aşağıdaki alıştırmalar ayak üstü düşünürken aralıksız hazırcevap verebilecek bir yetenek geliştirmemize yarayacaktır. Lütfen bu çalışmaları istendiği gibi yapınız. Ayrıca bulduğunuz her fırsatı benzer alıştırmalar için kullanınız.

ÖZET

1. Tek bir kelimeden yola çıkarak uzun konuşmalar yapabilmelisiniz.
2. Fikir boşluğu doğduğunda arayı içerik yönünden boş da olsa ilgili sözlerle doldurabilmelisiniz.
3. Şaşırtıcı sorulara, altında kalmayacağınız kısa olmayan cevaplar verebilmelisiniz.

ALIŞTIRMA: HAZIR CEVAPLILIK

1. Aşağıdaki her bir kelimeyi okuyun ve hemen ardından okuduğunuz kelimeyi içerisinde barındıran bir cümle oluşturunuz. Cümlelerinizin 6 kelimeden küçük olmamasına dikkat ediniz.

Örnek: “Kalem” - Kalem olmasaydı binlerce kitabın yazılması mümkün olamayacaktı.

Kuş
Fasulye
Cam
Elma
Tabak
Kelebek
Patlıcan Salatalık
Defter
Telefon
Radyo
Çocuk
Pamuk
Bahar Kırmızı
Hırsızlık
İdam
Burun
Tırnak
Sağlık
Sevgi Bağırmak
Zıplamak
Melek
Cami
Sadakat
Bayrak
Şerefli Dağılmak
Rehber
Makine
Mutluluk
Bağlantı
İçerik
Soyut

2. Simdi söz söyleme süremizi bir dakikaya çıkaracağız. Aşağıda göreceğiniz kelimeler üzerinde birer dakika konuşacaksınız. Duraklama yapmamaya dikkat ediniz. Düşünce akışınız yavaş işliyorsa başlangıçta zaman kazanmak için yavaş bir hızla konuşacaksınız.

Örnek: “Sevgi”- Sevgi üstüne çok şey yazılmıştır. O, insanın kalbinde olan en saygıdeğer duygu. Sevmek ve sevilmek ne güzel. Bir çocuğu sevmek, bir çiçeği sevmek, işi, eşi, aşı sevmek. Hayat sevgi üstüne kurulmuş. Yunus ne güzel söylemiş: “Yaratılanı severiz, Yaratandan ötürü”. Bana göre sevebilen insan olmak büyük olmaktır.
Hepimiz de büyük olmak istemiyor muyuz? O zaman sevgiyi neden ihmal edelim. Sevgi mutluluktur. Mutluluk uğrunda ne günlerimizi aç kalarak feda etmeye hazırızdır. Ne geceler uykusuz bırakır bizi sevgi. Oysa sevgi bir bakıştır. Bir gülüştür. Bir soluyuştur sevgi. Ciğerlerimize her soluyuşta sevgi dolar. Arzularsak tüm hücrelerimizin sevgiyle dolabildiğini görürüz.” Şimdi sıra sizde:

Bayram
Ay
Kalp
Fedakarlık Kahvaltı
Burun
Çiçek
Çocuk Işık
Müzik
Kitap
Başara Mikrofon
Elbise
Kir
Bahar Hayranlık
Merak
Temizlik
Yağmur

3. Aşağıda size çeşitli sorular yöneltilmiştir. Bu sorulara en az 30 kelimeden oluşan cevaplar vermelisiniz. Sorunun cevabı için tek bir kelime yeterli olsa bile cevabınızı mutlaka gerektiği kadar uzatmanız gerekmektedir.
Örnek soru: En çok sevdiğiniz kişi kimdir?

Örnek cevap: Benim Selim isminde bir arkadaşım var. Hayatımda tanıdığım en vefakar, en iyiliksever insan o. Onu gördüğüm zaman mutlu oluyorum. Böyle bir arkadaşı kim sevmez. En çok sevdiğim insanın o olduğunu düşünüyorum.(31 kelime)” Şimdi sıra sizde:

-Güzel konuşma kursuna katılmaktan memnun musunuz?
-Sizce yarın yağmur yağacak mı?
-Kursa giderek başarılı olma yolunu öğrenmemiz mümkün mü?
-En çok hangi özelliğinizden gurur duyuyorsunuz?
-Mecbur kalsanız çocuğunuzu döver miydiniz?
-Hiç kimsenin sizi sevmediğini söylüyorlar. Doğru mu bu?
-Rahmetli Turgut ÖZAL’ı hatırlıyor musunuz?
-Hiç nefret ettiğiniz bir öğretmeniniz oldu mu?
-Bir akşam aç kalmak pahasına elinizdeki parayı bir kitaba verir miydiniz?
-Sabahları erken kalkar mısınız?
-İskender kebabı hangi lokantada yersiniz?
-Niçin tavuk eti yemiyorsunuz?
-İradenizi nasıl kuvvetlendirdiniz?
-Gözleriniz neden bu kadar güzel?

4. Konuşmayı Kaldığı Yerden sürdürebilmelisiniz. Aşağıdaki örnekte iki farklı fikrin arası boş bırakılmıştır. Konuşmacı sizsiniz. önce bir fikir veriyorsunuz ve ardından bu fikri örneklendireceksiniz. Ancak örnek aklınıza gelmiyor. Örneği hatırlayıncaya kadar kaldığınız cümleye paralel, yeni fikirler içermeyen dolgu cümleleri kullanacaksınız. Arada en az beş cümle kullanmaya dikkat ediniz. İlk örnek sizin için hazırlanmıştır:

a) Ben biliyorum insan cevabı çok arzularsa rüyasında bile cevabı bulabilir. (Fikir kesintisi: Örneği hatırlamadınız ve boşluğu dolduruyorsunuz.)

Arzuladığınızda ne olur? Arzunuz bir türlü zihninizden gitmez. Arzu duygudur. Hep gözlerinizin önünde dolaşır. Öyle ki her zaman arzunuzu düşünürsünüz. Rüyanızda bile arzunuz aklınızda dolaşır. Adeta arzu insanın hücrelerine kadar vücuduna işlemiştir. Arzunuzdan kalbiniz titrer. “Ah bir şu cevabı bulabilsem” dersiniz. Yemek yerken arzu kafanızdadır. Yolda yürürken hep o arzuyu düşünürsünüz. Sonunda cevabı rüyanızda görürsünüz...
(Devam)Bunun en ilginç örneğini Elias Howe yaşamıştır. Dikiş makinesini keşfetmek için bıkmadan çalışmış, arzulamış durmuş ve sonunda rüyasında kendisini yakalayan yamyamların mızraklarının ucunu gördüğünde hemen fikir kendisine doğmuştur. Bu rüyadan sonra tezgahının başına geçmiş ve dikiş makinesini tamamlamıştır.

b) Bir yetim çocuğun başını okşasanız ona neler kazandırabileceğinizi biliyor musunuz? (Fikir akışı koptu siz doldurun)
(Devam) Yetim çocuğun kendine duyacağı güven sayesinde çalışma azmi, zekası ve başarısı gelişecektir.

c) Aya ilk kim ayak basmıştı biliyor musunuz? (Fikir akışı koptu siz doldurun)
(Devam) İşte Ay’a ilk ayak basan Neal Armstrong olmuştu.

d) Size dün buraya gelip çok çalışmamız gerektiğini söyleyen kadının adını söylemek istiyorum. (Fikir akışı koptu siz doldurun)
(Devam) O kadının adı Halime Yazgan’dı.

e) Huzurlarınıza hangi konuda söz söylemek için çıktığımı biliyor musunuz? (Fikir akışı koptu siz doldurun)
(Devam) Sizinle “zekanın gelişiminin önemi” konusunda konuşmak için buradayım.

f) Benim kaç yaşında olduğumu merak ediyor musunuz? (Fikir akışı koptu siz doldurun)
(Devam) Belki de tahmin ediyorsunuz; ben tam 31 yaşındayım.

Etkili Sunuş-I

1.BÖLÜM - SUNUŞLAR NEDEN YAPILIR?

Sunuş, bir topluluk önünde konuşma forumudur. Bir organizasyon adına içeride ya da dışarıda sunuş yapılabilir. Dış sunuşlar ikna etmeye yöneliktir. Bunlar özel tutumlar örneğin,"Toplumun gelişmesine yardımcı olmak istiyoruz" ya da "Fiyatları yükseltmemiz lazım" ya da "Biz sizin için çalışıyoruz" veya "ürünlerimiz tamamen doğal maddeler içermektedir" gibi geliştirmeye çalışır.

İçe yönelik sunuşlar genellikle enformasyon yaymak amacıyla verilir. Bunlar; bolümler, yöneticilerle astları, kıdemli işçilerle genç işçiler arasında bilgi paylaştırmanın bir aracı işlevini görür. İç sunuşlara örnek olarak brifingler, tanışmalar ve eğitim etkinlikleri verilebilir.

Sunuş bir iletişim kanalıdır. Organizasyonun büyüklüğü, karmaşıklığı ve yönetim felsefesi sunuş gerektiren olayların yapısını ve türünü belirler. Sunuşlar çok çehrelidir. Konuşmacı, dinleyiciler, amaç, zaman, yer ve konu bunların tümü sunuşun etkinliğine katkıda bulunur. Bu yüzden, konuşmacının iletişim sürecinin karmaşıklığının ve dinamiklerinin bilincinde olması önem taşır.

BİR GRUP ÖNÜNDE KONUŞMA KORKUSUNU HAFİFLETMEK

Şirket içinde bir sunu yapmanın düşüncesi bile midenizde kramplar oluşturuyor, ağzınızı kurutuyor, terlemenize neden oluyor ve bacaklarınızı titretiyor mu? Eğer durum buysa, yalnız değilsiniz. Çoğu insan topluluk önünde konuşmaktan korkar. Bu korkuyu insanları gerçeklikten kaçmaya yönelten algılanmış bir tehdit meydana getirir.. Korku, algılanmış tehditle orantılı ya da orantısız olabilir.

Kendisini yaratan nedenle orantılı olan korku, sizi olumlu ve yapıcı bir şeyler yapmaya yöneltir.
Buna karşılık orantısız korkular psikolojik ve duygusal bakımdan zararlıdır. Bir sunuş yapma korkusu algılanan tehditle genellikle orantılı olur. Konuşmacılar çoğunlukla; birincisi anlayış arayarak, ikincisi korkuyu yapıcı eyleme dönüştürerek -görevi üstlenerek- stresi yönetirler.

İLETİŞİM SÜRECİ

Etkili iletişim iki yönlü bir süreçtir; bir verici ile bir alıcı arasındaki düşünce alış verişidir. Konuşmacı (verici) olarak göreviniz, dinleyicilerin (alıcı) mesajı anladıklarından emin oluncaya kadar bitmez. Dinleyicilerden bir mesaj aldığınız zaman, bu mesajı anladığınızı dinleyicileri ikna edecek bir biçimde ifade edinceye kadar göreviniz tamamlanmaz. Verici ve alıcı eş zamanlı biçimde mesajı süzgeçten geçirir.

Süzgeçten geçirme işleminin sonucu şudur; Alıcı mesajı vericinin kastettiği biçimde algılamayabilir.
Dinleyicinin anlayışını zenginleştirecek müdahelerde bulunmak amacıyla sunuşun planlanmış düzenini değiştirmek için, konuşmacıların iletişim dinamiklerinin bilincinde olması gerekir. Örneğin, bir konuşmacı mesajı yeniden ifade edebilir, örneklere başvurabilir, diyagramlar çizebilir, dinleyicilerin duygularını yansıtabilir ve özetleme yapabilir. Sözcüklerin herkes için mutlaka aynı şeyi ifade etmeyeceğini unutmayın. algılama kişisel birşeydir.

İLETİŞİMİN ÖĞELERİ

Sözlü sunuşların yapılmasında yer alan iletişim öğeleri konuşma, dinleme, geri besleme (sözlü veya sözsüz) ve soru sormaktır.

Konuşma: Sesiniz tutumunuzu, duygularınızı ve iç durumunuzu yansıtır. İç dünyanızın bir aynasıdır. Sesli anlatımın başlıca öğeleri ses hacmi, ses perdesi, tonlama, kalite, hız, lehçe ve stildir.

Ses Hacmi: Yüksek ses, fikirleri vurgulamak amacıyla etkili biçimde kullanılabilir. Buna karşılık, gereksiz yere sesi yükseltmek mesajdan çok şey götürebilir ve dinleyicileri kızdırabilir. Öte yandan bazı insanlar çok yumuşak konuşur. Sanki odada dinleyicilerin olduğunun farkında bile değildirler. Ses hacmi ya da tonunda hiçbir değişiklik olmadığından bunların konuşma biçimleri monotondur. Sonuç olarak dinleyiciler hayallere dalıp uyuklayabilir ya da sinirlenebilir.

Ses Perdesi:

Etkili konuşmacılar anlamı güçlendirmek ve kullandıkları sözcüklere canlılık kazandırmak amacıyla seslerini alçaltır ya da yükseltir. Ses perdesinin uygun kullanımı anlamı berraklaştırır.

Hız: Konuşmacının sözcükleri söyleme hızının farkında olması ve bunu kontrol etmesi gerekir. Konu karmaşık olduğu zaman konuşma hızı düşürülmelidir.

Kalite: Kalite, kişinin sesinin kendine özgülüğünü anlatır. Ama duygusal ve fiziksel durumlarda etkide bulunur.
Tonlama ve Telaffuz: Tonlama, konuşma seslerinin yapısını anlatır. Telaffuz ise seslerin sözcükler içinde kaynaşmasıdır.
Stil: En çekici stil sohbet biçiminde olanıdır. Bu, ezbere, kendiliğinden konuşmak demek değildir. Tam tersine dinleyicilerden herbirine sanki kendisine konuşuluyormuş duygusunu veren bir konuşma tarzıdır.

Dinleme: Etkili iletişim hem dinlemeye hem de konuşmaya bağlıdır. İki tür -pasif ve aktif- dinleme vardır. Pasif dinleme dikkatli suskunluğu ve en az yanıt vermeyi kullanır. Diğer kişinin fikirlerini istediği gibi ifade etmesine izin verir. Konuşmacı uzunca bir sözlü etkileşim beklemez. Suskunluk ya da tek bir sözcük yeterli olabilir. Bazen sözsüz bir karşılık daha uygun düşer.

Aktif dinleme daha zordur. Dinlerken karşımızdaki kişinin dilini, hızını ve konuşmasının içeriğini izlememiz gerekir. Aktif dinleme karşınızdakinin duygularını paylaşarak dinlemektir.

Geri Besleme:

Geri besleme kişiye başkalarını nasıl etkilediği konusunda bilgi verir. İki tür geri besleme vardır.
Sözlü geri besleme ses perdesi, ses tonu ve konuşma hızıyla birlikte kullanılan sözcükleri kapsar. Sözlü anlatım konuşmacının başlıca mesajını dinleyicilere aktarır. Sesin kontrol edilmesi ses hacmi, ses perdesi, hız, nitelik, telaffuz ve stil üzerinde yoğunlaşarak başarılır.

Ses perdesi değişmesi bir sözcüğe genel anlamından daha güçlü bir anlam verir.
Sözsüz geri besleme, yani beden dili; yüz ifadelerini, göz temasını, duruşu, jestleri, fiziksel mekanı ve zamanı kapsar. Konuşmacının vücut hareketleri dinleyiciye gönderilen ikinci dereceden mesaja katkıda bulunur.

Yüz kasları ve gözler belki de vücudun diğer kısımlarından daha fazla sözsüz mesaj iletir. Örneğin, bir kaşın havaya kalkması şaşkınlık, gözlerin açılması hayret, tavana bakma derin düşüncelere dalma, yere bakma günlük hayaller kurma anlamına gelebilir. Yüz ifadeleri ve göz hareketleri dinleyenlere konuşmacının onlarla iletişim kurmak isteyip istemediğini ve mesajı anlamalarına ilgi duyup duymadığını anlatır. Dinleyenlerin mesajı anlamadığını düşünüyorsanız, konuyu yeniden anlatmanız ya da tekrar etmeniz veya karışıklığı düzeltmek için belki de bir örnek vermeniz gerekir.
Beden Dili: Konuşmacı kürsüye ya da podyuma yaklaşırken dinleyicide ilk izlenimini oluşturur. En iyi strateji emin adımlarla yürümek, notları hızlı bir şekilde düzenlemek, dinleyicilere bir göz atmak ve derin bir nefes alarak konuşmaya başlamaktır.

Öne arkaya sallanmak, ağırlığı bir bacaktan ötekine vermek ve gereksiz yere podyumun gerisine doğru gitmek dinleyicinin dikkatini dağıtır. Jestler el ve kollarla yapılan vücut hareketleridir. Genellikle konuşmacının kendini konuya kaptırması sonucu kendiliğinden ortaya çıkar. Örneğin, dinleyicilerden biri konuşmacıya bir soru yöneltirken konuşmacı kollarını göğsüne kavuşturarak durursa, dinleyiciler konuşmacının soruyu önemsemeyerek, savunmaya geçtiğini ya da başka sorular dinlemek istemediğini düşünebilir.

Poz. konuşmacının duruş biçimidir. Dimdik durmak ya da kendini koyuvermek dinleyiciye ayrı ayrı mesajlar verir. Konuşmacı fiziksel olarak rahat edebileceği şekilde, gergin olmayan bir çeviklik ve kontrol duygusu yaratarak durmalıdır. Ayaklar birbirine yakın olmalı ve ağırlık iki ayağa da eşit olarak dağılmalıdır.

Oturma Düzeni:

Bir sunuş için oturma yerlerinin fiziksel düzenlenmesi bir mesaj verir ve dinleyicilerde bir tepki yaratır. Konuşmacının niyeti hazır bulunan herkesin aktif katılımını sağlamaksa, bu durumda oturma düzeninin bu mesajı vermesi gerekir.
Sunuş Programı: Dinleyicilerin zamanının en az sizinki kadar değerli olduğunu unutmayın. Başlangıç ve bitiş zamanları en küçük noktasına kadar belirlenmelidir. Ne olursa olsun, programa bağlı kalınmalıdır. Konuşmaya geç başlarsanız ya da önceden belirtilen zamanlarda ara verilmezse, bu durum konuşma konunuzu gölgede bırakabilir.

Sorular ve Cevaplarİki tür dolaylı ve dolaysız- soru vardır. Dolayısıyla sorular özgül bir konuyu ortaya atar. Bu sorular "evet", "hayır", şeklinde ya da kısa olarak cevaplanabilir. Dolaysız bir soruya şu örnek verilebilir: "Önceki slaytta gösterilen satış hacmi sadece Ocak ayına mı aittir?"
Dolaylı sorular açık uçludur. Cevap vermeden önce düşünmek gerekir. Örneğin, şu soru "Önceki slaytta gösterilen satış rakamlarına nasıl ulaştınız?"

Sorular şu işlevleri yerine getirir:

* Nedenleri saptamak.
* Tepkileri açığa çıkarmak.
* Öneriler almak.
* Dikkati yoğunlaştırmak.
* Geri besleme elde etmek.
* Zıt görüşleri ortaya atmak.
* Yaratıcılığı kamçılamak.
* Tartışma yaratmak.
* Mutabakatı sınamak.
* Performansı eleştirmek.
* Yeni alanlar keşfetmek.
* Anlama derecesini değerlendirmek.

Özanlayış

Öz anlayışınız kendi görme biçiminizdir. Bir sistem içinde kendimizi belli bir hiyerarşik düzeye koyarız. Birçok sistemin öğesi olduğumuz için kendimizi gördüğümüz düzey sistemden sisteme değişebilir. Son olarak hepimizin bir özel bir de genel yanı bulunmaktadır. Özel ve genel davranışlarımızın dört boyutu vardır:

1) Kendimizin bildiği ve başkasının bilmesine izin vermediği davranış.
2) Kendimizin bildiği ama başkalarına açık olmayan davranış.(derin duygular, fikirler)
3) Kendimizin bilmediği ama başkalarının gözlediği davranışlar.
4) Kendimizin bilmediği ve başkalarına da açık olmayan davranışlar.

Geri besleme (sözlü veya sözsüz), kendimizin bilmediği bu davranışların farkına varmamıza yardımcı olmak için başkaları tarafından yürütülen bir girişimdir.

Kendini Açığa Vurma

Açığa vurma sayesinde kendimizin bir parçasını başkalarıyla paylaşma konusunda serbestçe kararlar alırız. Kendimizi daha iyi anlamamız için kendimizi başkalarıyla paylaşmamıza gerek vardır. Kendini açığa vurma ancak kendinizi başkalarına gösterdiğiniz zaman ortaya çıkar. Bunun riskli olacağı korkusundan kurtulun. Bereket versin ki ödüller risklere ağır basar. Kendinizi açığa vurma süreci boyunca olgunlaşırsınız.

Kendini Analiz Etme

Kendinizi sürekli ve dürüst bir şekilde sınavdan geçirmenizi kapsar. Bunu yaparken aşağıdaki soruları yanıtlamak yardımcı olabilir:

1. Temel değerlerim neler?
2. Bu değerlerin herbiri benim için ne kadar önemli?
3. İhtiyaçlarım neler?
4. Bu ihtiyaçlardan hangileri karşılanıyor?
5. Karşılanmayan ihtiyaçlarım nasıl karşılanabilir?
6. Güçlü yanlarım ne?
7. Gelişme alanlarım hangileri?
8. Bu alanları nasıl bir güce dönüştürebilirim?
Olumlu bir öz anlayışa sahip olduğunuz zaman daha etkili bir konuşmacı olacaksınız.

Özet

Bu bölümde, etkili sunuşlar yapma konusunda sizi içsel olarak hazırlamaları bakımından iletişim süreci ve öz anlayışı
inceledik
  Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Bu Sayfayı Paylaşabilirsiniz

Etiketler
artikülasyon, diksiyon, fonetik


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hızlı Erişim


WEZ Format +3. Şuan Saat: 19:09.


Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Önemli Uyarı
www.forumgercek.com binlerce kişinin paylaşım ve yorum yaptığı bir forum sitesidir. Kullanıcıların paylaşımları ve yorumları onaydan geçmeden hemen yayınlanmaktadır. Paylaşım ve yorumlardan doğabilecek bütün sorumluluk kullanıcıya aittir. Forumumuzda T.C. yasalarına aykırı ve telif hakkı içeren bir paylaşımın yapıldığına rastladıysanız, lütfen bizi bu konuda bilgilendiriniz. Bildiriniz incelenerek, 48 saat içerisinde gereken yapılacaktır. Bildirinizi BURADAN yapabilirsiniz.