Forum Gerçek

AnasayfaForumları Okundu Kabul Et Bugünkü Mesajlar
Geri git   Forum Gerçek > Yaşamı Tamamlayan Uğraşılar > Avcılık > Balık Avcılığı


Yeni Konu aç  Cevapla
 
Seçenekler
Eski 03.05.2013, 20:14   #1
Çevrimdışı
Dilaver
Müdavim

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Van Gölünün Yalnız Sakini | İnci Kefali










Ülkemizin doğusuna uçakla ya da kara vasıtalarıyla yolculuk yapanlar bir süre boş topraklardan ve yalçın dağlardan geçtikten sonra, birden göz alıcı maviyle bezenmiş bir manzarayla karşılaşırlar.


Vanlı yazar Yaşar Kemal’in ifadesiyle, "bu öyle bir mavidir ki, Van Gölü’ndeki mavi renk hiçbir gölde ve denizde bulunmamaktadır." Bu mavilik yer yer bir turkuaza döner. Tatlı su ile karıştığı yerlerde ise süt beyazına dönüşür. İşte bu, Van Gölünün ta kendisidir.


Van Gölü ulusal ve uluslararası medyada defalarca canavarıyla ve sularının yükselmesiyle gündeme gelmesine rağmen, her nedense burada yaşayan Van Balığı yani İnci Kefali çok az gündeme gelmektedir.



Bazı eski kitaplarda Van Gölü’nde değil de, sadece akarsuların göle döküldükleri yerlerde yaşayan bir balık türü olarak bahsedilen İnci Kefali, dünyada sadece bu havzada bulunan endemik bir türdür. Orijinal yaşam alanı tatlı sular olan bu balığın, Van gölünün oluşmasıyla bu göle sonradan alıştığı tahmin edilmektedir. Ancak gölde üreyemediği için, Nisan’dan başlayarak Temmuz’a kadar sürüler halinde doğdukları akarsulara göç eder. Yumurtasını bıraktıktan sonra tekrar göle geri döner.


Türkiye’nin tüm iç sularından avcılık yoluyla elde edilen toplam 43 bin ton balığın 15 bin tonunu tek başına oluşturan İnci Kefali, göl çevresinde yaklaşık 15 bin insanın geçim kaynağını oluşturur. İnci Kefali, ülkemizin en büyük gölü olan Van Gölü’nde ve yakınındaki Erçek Gölü’nde yaşamaya alışan tek balık türüdür. Erçek Gölüne sonradan insan eliyle aşılanmış ve olumlu sonuçlar alınmıştır. Bu göller; yüksek derecede alkali, yani sodalı ve tuzlu olup, halen İnci Kefali dışındaki balıklar için uygun olmayan bir ortam durumundadır.












Van Balığı’nın vücudu uzun ve biraz yuvarlak olup, pulları oldukça küçük ve parlak, gözler oldukça iridir. Ağız orta büyüklükte ve öne doğru çıkıktır.
Bıyığı yoktur; karın ve anal yüzgeçler arasında pulsuz bir karina vardır. Pullar üzerinde gri renkli noktalar olduğundan parlak görünümlü değildir. Renk gümüşi yeşilimsidir. Mayıs, Haziran, Temmuz aylarında üremek için akarsulara göç eden ergin Van Balıkları, ortalama 15, maksimum 24 cm boyunda olup, 8-10 yıl yaşayabilmektedir. Ağırlıkları ise ortalama 70- 80 gr kadardır. Erçek Gölünde rekor bir şekilde 350gr lık İnci Kefali yakalanmıştır.

İnci kefali genelde planktonla beslenir. Yaz aylarında Tricoptera (güveye benzeyen bir tür böcek),
Coleoptera (Kınkanatlılar familyasına ait bir böcek), Diptera (sinek gibi çift kanatlılar familyası) larvaları, Copepoda (eklem bacaklı hayvanlardan, gerçek eklem bacaklılar (Euarthropoda) alt dalının, kabuklular (Crustacea) sınıfından, serbest veya parazit yaşayan bir takım), karasal böceklerle ve bunların larvalarıyla beslenir. Bu dönemde bitkisel kökenli olarak Diatome ve diğer algleri de tüketirler. Kış aylarında ise besininin çoğunluğunu Copepoda ve Diatome oluşturur. Volkanik bir yapıya sahip olmanın yanı sıra, dışa kapalı olan Van Gölü havzasında beslenmesi göz önüne alınarak, Van Balığı üzerinde yapılan bir çalışmada, insan sağlığı açısından tehlike oluşturacak boyutta olmadığı sonucu alınmıştır. Bu da, Van Gölü’nün birçok yerinde kirlenmenin henüz tehlikeli boyutlara ulaşmadığı anlamına gelmektedir.

Aslında İnci Kefali göçücü bir balık türüdür. Van Gölü tuzlu ve sodalı olduğundan burada üreyemeyen İ nci Kefali, üremek için her yıl akarsulara akın eder. Üreme sonrasında tekrar göle geri döner. Nisan ayından itibaren göç yollarına düşen İnci Kefali, yumurtasını akarsularda sert zeminlere, taşlara yapıştırarak bıraktıktan sonra Haziran sonlarına doğru Van Gölü’ne dönerek göç macerasını tamamlar. Gölün açıklarından tatlı su ağızlarına akın eden ve burada ilerleyerek yumurtalarını bırakıp, geri dönen balıkların serüveni ilginç ve birbirinden güzel görüntülere sahne olur. Erciş ilçesi’ndeki Deliçay’a veya Muradiye Çayı kenarına giden vatandaşlar, çoğu zaman suda adeta uçarak ve havada dans ederek ilerleyen balıkların bu göç yolculuğuna tanıklık etme fırsatını yakalayabilirler. Agro-turizm olarak değerlendirilebilecek bu harika olaydan, şimdiye kadar turizm adına yararlanmak şöyle dursun, binbir zahmetle üremeye gelen balıklar tuzak kurularak avlanmışlardır. Bunu anlamak mümkün değildir. Adeta balıklara bilinçsizce yapılmış bir soykırım gibidir.


Resimler: waterwiki.net/ treehugger.com/
__________________

Tanrılar, erkeklerin ''balıkta'' geçirdiği zamanı ömründen saymaz. (Babil Atasözü)
  Alıntı ile Cevapla
9 Üyemiz Dilaver'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 03.05.2013, 20:52   #2
Çevrimdışı
Dilaver
Müdavim

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Van Gölünün Yalnız Sakini İNCİ KEFALİ




İnci Kefali iki farklı sezonda avlanmaktadır. Balıklar, Van Gölü’nün sodalı-tuzlu sularından tatlı su özelliğindeki akarsulara hemen giriş yaptığı sırada, biyolojisi gereği osmotik ayarlamanın gerçekleşmesi için akarsuların göle döküldüğü mansap kısımlarında bir süre beklemektedirler. Bu bekleme esnasında mansaplarda büyük sürüler oluşturmaktadırlar. Üremeye hazırlanan balıklar burada avlanmaktadır. Birinci avlanma şekli budur ve son derece yanlıştır. İkincisi ise, yumurtlama döneminde gölden akarsulara doğru göç ederken bin bir zahmetle akıntıya ters olarak küçük şelaleleri atlarken avlanmaktadır ki bu da çok yanlıştır. Birkaç yıl öncesine kadar belki de yüzlerce yıldır avcılığın büyük bir bölümü üreme göçü esnasında gerçekleştirilmekteydi. 1996 yılında yapılan bir çalışmaya göre toplam avcılığın yüzde 90’ının yumurtlama döneminde olduğu ortaya çıkmıştır. İnsanlarımız ne yazık ki bu nimeti sonuna kadar sömürmüş altın yumurtlayan bir tavuğun kesilmesi misali, adeta nesli tükenircesine avlamıştır.





Yukarıda işaret edildiği gibi balık, üreme döneminde akarsu kenarlarına çekildiği için avlanması da son derece basit hale gelmektedir. Bu olay, Van Balığına büyük bir darbe vurmaktadır. Van Gölü balıkçılığında daha çok verim elde etmek için üreme dönemi olan Nisan ve Temmuz aylarında kaçak avlanmanın önüne geçmek için kalıcı çözümlerde bulunulması gerekmektedir. Zira mevcut avcılığın yüzde 90’ı üreme göçü esnasında kaçak olarak yapılmaktadır. Yapılan bilimsel araştırmalar bu avcılık şeklinin popülasyonu ciddi şekilde tehdit ettiğini ortaya çıkarmıştır. Bundan ötürü yanlış avcılık son yıllarda ciddi bir şekilde önlenmeye ve ciddi tedbirler alınmaya başlanmıştır. Bu kapsamda dere ağızlarında jandarma timleri, geçici karakollar oluşturarak devriye görevi yapmaktadırlar.




Ne yazık ki, geçmiş yıllara göre çok fazla denetim olmasına rağmen, halen bu kaçak avcılığın tam olarak önüne geçilememiştir.

Özellikle şehir merkezlerinde belediye ve emniyet güçleri biraz daha tedbir almalıdırlar. Avlanma yasağı olmasına rağmen 1998 yılında Erciş’te bir gecede kaymakamlığın resmi kayıtlarına göre 293 ton balığın kaçak yollarla avlandığı bildirilmiştir. Alınan önlemlerle bunun tamamen önlemediği ve bu rakamın bir gecede ancak 15-20 ton’a indirilebildiği söylenmektedir. Son yıllarda uygulanan av yasağı sonucunda bu balığın göçü izlenebilir hale gelmiştir.




Dünyanın hiçbir yerinde balık göçü bu yoğunlukta gözlenmediğinden, orijinal olan İnci Kefali göçünün ülke turizmine kazandırılması gerekmektedir. Öncelikle yöre halkının göç konusunda bilgi sahibi olması ve göçü izlemesi gerekmekte ve daha iyi bir tanıtımla yabancı ziyaretçilerin buraya gelmesi sağlanmalıdır.





Balığın göçü sırasında yoğunlukla avlanmasına rağmen, İnci Kefali göçünün, Van’da yaşayanların yüzde 40 gibi önemli bir kesimi tarafından bilinmemesi, bilgisizliğin boyutlarını göstermektedir. İnci Kefali Balığı’nın üreme zamanında avlanmasının kısmen de önlenmesi sayesinde, hem boyunda bir büyüme hem de sayısında bir artma gerçekleşmiştir. Balığın boyu 1996 yılında ortalama olarak 16,5 cm iken şu anda 18 cm’yi geçmiş durumdadır. 16-17 adet balık eskiden 1 kg gelirken, şimdi 10-12 tanesi 1 kg gelmektedir.





Önümüzdeki yıllarda da tedbirler devam ederse bu artışların daha fazla olacağı söylenebilir. Burada ekolojik bir dengeden de söz etmek gerekmektedir: Gölde balıklar için besin maddesi belli miktardadır. Bu yüzden eğer balık stoğu aşırı artarsa, bu sefer de balıkların boylarında küçülme olacaktır. Bunu için uzmanlar yılda 9600 ton balık avlanmasının dengeyi koruyacağı görüşündedirler.






İnci Kefali’nin korunması çalışmalarının 2001 yılında Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı Küresel Çevre Fonu Küçük Destek Programı (UNDP-GEF-SGP) tarafından da desteklenmektedir. Bu kapsamda balıkçılara doğru balıkçılık teknikleri ve kış balıkçılığına geçiş konularında eğitim verilmektedir. İnci Kefali, çocuklarımıza bırakmamız gereken ekolojik bir mirastır. Bu topraklarda yaşayan ve yaşayacak olan herkesin, bize bahşedilmiş olan bu nimet üzerinde hakları vardır. Bu servetin korunması hem insanlık hem de vatandaşlık görevidir. Çevreye, yaşayan tüm canlılara ve onların yaşama ve üreme hakkına saygı göstermek insanın kendisine olan saygısının da bir ifadesidir.




Metin: kureselfelaket.com

__________________

Tanrılar, erkeklerin ''balıkta'' geçirdiği zamanı ömründen saymaz. (Babil Atasözü)
  Alıntı ile Cevapla
9 Üyemiz Dilaver'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 03.05.2013, 21:11   #3
Çevrimdışı
Dilaver
Müdavim

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Van Gölünün Yalnız Sakini | İnci Kefali




İnci kefalının tüketimi esasta iki ana grupta toplanabilir. Bunlar taze olarak tüketim ve saklanarak tüketim olarak isimlendirilebilir. Geçmişte bu iki ana tüketim şeklinin oranları hakkında ne yazık ki yeterli bilgiye sahip değiliz. Ancak günümüzde toplam tüketimin %70'i taze, %30'u çeşitli şekillerde saklanarak tüketilmektedir.



Üreme dönemi dışında avlanan inci kefallarının hemen hepsi taze olarak tüketilmektedir. Balıkçıların günlük olarak karaya çıkardıkları balıklar, toptancılar tarafından balıkçı köylerinden kamyonetlerle toplanıp şehir merkezi getirildikten sonra, balık il ve ilçe merkezlerindeki parakende satıcılara dağıtılır. Bu satıcılar il ve ilçe merkezlerinde belli noktalarda balığı tüketicilerin beğenisine sunar. Taze olarak satın alınan balık, evlerde fırında az yağlı veya yağsız olarak, kızartılarak veya tandırda pişirilerek tüketilir. Geleneksel tüketim şekillerinin hemen hepsinde pişirmeden önce balığın içi temizlenmez. Yani balık iç organları ile birlikte pişirilerek yenir. Bunun temel sebebi, geçmişte sadece ürüme döneminde avlanan balığın yumurtaları ile birlikte yenmesi olduğu düşünülmektedir. Ancak son yıllarda artan kentlilik kültürü ve inci kefalı tüketimine ilişkin yapılan yayım çalışmalarının da etkisi ile evlerde tüketilen balıkların önemli oranda temizlenerek pişirildiği görülmektedir. İnci kefalının başka bir taze tüketim şekli, çarşıda özellikle esnafların öğle yemeğinde, pide fırınlarında galvanizli saçlardan veya 16 kiloluk tenekelerin açılarak kenarlarının kıvrılması yoluyla oluşturulmuş dikdörtgen tavalarda pişirilmesidir. Bu şekilde tüketilen inci kefallarının içi temizlenmez ve üzerlerine bol kalın tuz serpilir. Son yıllarda galvanizli saç veya teneke yerine, kalın oluklu mukavvaların da tava olarak kullanıldığı görülmektedir. Oluklu mukavva, pişme esnasında balıktan çıkan suyun mukavva tarafından emilmesi ve böylece balığın daha kısa sürede pişmesi ve daha kuru olması için kullanılmaktadır.



Fırından yeni çıkarılmış inci kefali







İnci kefalı, göçücü bir tür olduğu için geçmişte taze tüketiminden daha yaygın bir biçimde balık çeşitli şekillerde saklanarak tüketilmiştir. Saklanarak tüketimde en önemli payı tuzlu balık almaktadır. Balıklar ya tuzlandıktan sonra kurutularak, ya az nemli ortamlarda tuz içine gömülerek veya tuzlu suda salamura yapılarak bir kaç aydan bir yıla kadar saklanarak tüketilmektedir. Aslında bunların dışında da tuzlandıktan sonra balığı çok farklı şekillerde saklayanlar var. Örneğin Gevaş Dereağzı Köyü'nde, balıklar tuzlandıktan sonra kuma gömülüyor. Köylüler bu şekilde tuzlandığında balıkların daha uzun süre saklanabildiğini iddia ediyorlar. Burada balık tuzlamayla ilgili olabildiğince detaylı bilgiler verilmeye çalışılacak. Çünkü göl çevresinde tuzlu balık tüketim oranı, ülkemizin başka bölgelerine göre çok yüksek. Buna bağlı olarak başta tansiyon ve kalp-damar hastalıkları olmak üzere birçok hastalık oranı da yüksek, doğal bir sonuç olarak.


Van Gölü çevresinde tuzlu balık tüketim alışkanlığının ne zaman başladığına ilişkin tam bir kayıt yoktur. Ancak E. Çelebi (17. yy) üreme dönüşü avlanan balıkların Defterdar Ağa tarafından tuzlattırıldığını, tuzlu balıkların kış aylarında İran, Azerbaycan, Nahcivan taraflarına gönderilerek satıldığını ve yılda tuzlu balıktan sağlanan gelirle göl etrafındaki kalelerde kalan askerlerin iaşelerinin sağlandığını bildirmektedir. Bu kaydın dışında göl çevresinde tuzlu balık yapımının tarihçesi ile ilgili olarak her hangi bir kayda rastlanamamıştır. Yukarıda vurgulandığı gibi tuzlama, diğer muhafaza tekniklerinin gelişmediği dönemlerde başlamış olup yörede geleneksel bir hal almıştır. Van Gölü çevresinde tuzlu balık alışkanlığının iki muhtemel sebebe dayandığı düşünülmektedir. Bunlardan birincisi balığın biyolojisidir. Balık gölün tuzlu-sodalı sularında üreyemediği için sürüler oluşturarak ilkbahar aylarında akarsulara göç etmektedir. Bu göç o kadar yoğundur ki bu gün bile her hangi bir av aracı kullanmaksızın çıplak elle bile balık toplamak çok kolaydır. Yöre halkı ilkbahar aylarında evinin önüne kadar gelen ve toplanması son derece kolay balığı toplayarak en kolay muhafaza yolu olan tuzlama ile muhafaza edip yıl boyunca tüketmeyi benimsemiştir. Çünkü avcılık için ek bir maliyet-emek gerekmediği gibi bol olarak avlanan balığın üreme mevsimi dışında ticareti de mümkündür. Göl çevresindeki tuzlu balık tüketim alışkanlığının temelinde öncelikle bu gerekçenin yattığı düşünülmektedir. İkincisi, göl havzası yüksek dağlarla çevrili olduğu için (Süphan, Tendürek, Nemrut, İhtiyar Şahap dağları) uzun süren kış boyunca ulaşım güçlükleri yaşanmaktadır. Ulaşımın güç olduğu bölgelerde geleneksel depolama ve saklama alışkanlıklarının yaygın olduğu bir çok araştırıcı tarafından bildirilmektedir. Göl havzasının zor ulaşım koşulları, yöre insanını balığı bulduğu mevsimlerde en kolay ve pratik muhafaza şekli olan tuzlamaya sevk etmiş olabilir. Tuzlu balığın yılın diğer dönemlerinde değil de sadece balığın üreme döneminde yapılıyor olması bu düşünceyi desteklemektedir.

incikefali.net
__________________

Tanrılar, erkeklerin ''balıkta'' geçirdiği zamanı ömründen saymaz. (Babil Atasözü)
  Alıntı ile Cevapla
9 Üyemiz Dilaver'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 03.05.2013, 21:27   #4
Çevrimdışı
Dilaver
Müdavim

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Van Gölünün Yalnız Sakini | İnci Kefali




Üç farklı geleneksel tuzlama yöntemi vardır:

Birinci yöntemde; genel bilinen şekliyle balık önce tuzlanır ve bir gün boyunca kendi suyunda bekletilir, sonra çıkarılır, suyu biri yerde süzdürülür ve yeniden kat kat tuzlanarak sandığa dizilir.

İkinci yöntemde; tuzlanıp beklemeye bırakılan balıklar ertesi gün çıkarılır ve yarım saat ya da bir saat boyunca güneşe serilir. Bu şekilde suyu çekilen balıklar tuzlanarak sandığa dizilir.

Üçüncü yöntemde de; tuzlanarak bir gün boyunca kendi suyunda bekleyen balıklar ipe dizilir, güneşte iyice kurutulur. Bu üç yöntem genel bir tanımlama ile özetlendiğinde, geleneksel tuzlama şu şekilde açıklanmaktadır:






“Balık yıkanır, mesela bir saatte suyu süzüldükten sonra bir leğene konur. Leğende iyice tuzlanır, karıştırılır, üç gün (Gölağzı’nda ve Yalındüz’de iki gün denmiştir) bekletilir. Leğen de su dolmuş olur, o suyun içinden balıklar çıkartılır, (Çelebibağ’da ve Yalındüz’de bir kez daha yıkanır) bir sepete, sandığa, teliz torbaya, süzgece konur, suları süzdürülür. Sonra tenekeye yahut sandığa önce dibine bir sıra tuz serpilip, bir sıra balık bir sıra tuz ekilerek dizilir. En üstüne de gene balıklar görünmeyecek şekilde tuz serpilir. Erciş-Gölağzı Mahallesi’nde de bazılarının fasulye yaprağı serdikleri söylenmiştir. Sandığın altına ve üstüne birer taş konarak soğuk ve gölge bir yere yerleştirilir. Balık tuzlanırken içi temizlenmez, çünkü içinde yumurtaları vardır ve yumurtası kıymetlidir ama Dereağzı köyünde fazla tuz gitmesin diye başı koparılmaktadır.”


Tuzlu balığın tüketimi de geleneksel usullerle yapılmaktadır. Tuzlu balığın tüketimine ilişkin yöresel ifadeler aşağıdaki gibidir:

“Ekmek piştikten sonra tandırda kalan közün üstüne teneke yerleştirilir, balıklar tenekenin üstüne dizilerek pişirilir. Yahut tuzlu balık yıkanır, unlanır, ortasından kırılır ve tandıra, külün içine atılır. Pişince kırıldığı yerden hesdif denen kanca gibi demire takılarak alınır. Zaten bu yüzden başta ortasından kırılıyor, aksi takdirde sıcak balığı tandırdan almak zor olur. Tuzlu balığın genelde tandırda yapılmışı tercih edilir ama yağda da kızartılabilir. Kızartılacağı zaman kılçıkları ayrılır. Bununla birlikte Gölağzı’nda tuzlu balığın yağda kızartılacağı zaman bütün olarak kızartıldığı söylenmiştir. Bir de gözlerinden şişe takılarak tandırda pişirilir.”





Van Gölü çevresinde tuzlanmış inci kefallarını tüketmenin sağlıklı olduğunu söylemek ne yazık ki mümkün değildir. Buamaçla yapılmış bir araştırma sonuçları oldukça çarpıçıdır..





Geleneksel tuzlama yönteminde balıkların iç organları temizlenmemektedir. Oysa balığın sindirim sisteminde bulunan bakteriler, balığın muhafazasında bozulmanın baş aktörleridirler. Geleneksel usulde her ne kadar balık tuzlu suda uzunca süre (1-2 gün) bekletiliyorsa da, tuzun iç organlara kadar ulaşması zaman almakta ve bu süre içinde bakterilerden kaynaklanan bozulma başlamaktadır. Bu yüzden bilimsel esaslı tuzlamada balıkların içlerinin mutlaka temizlenmesi gerektiği vurgulanmaktadır. Nitekim içi temizlenerek yapılan tuzlamada, bozulmanın daha az olduğu, besin değerlerinin daha az tahrip olduğu ilerleyen bölümlerde açıklanacaktır. Diğer taraftan geleneksel tuzlama yönteminde kullanılan tuz miktarında tam bir tutarlılık yoktur. Bazısı 20 kg balığa 4 kg tuz kullanırken, çoğunluğu 5 kg balığa 3-5 kg tuz atmaktadır. Balığın ilk tuzlanmasından, olgunlaşmaya başlamasına kadar geçen süre içindeki kullanılan tuz miktarı dikkate alındığında karşımıza her 1 kg balık için 1 kg tuz kullanıldığı gibi bir sonuç çıkmaktadır. Oysa bu miktarda tuz kullanımı hem gereksiz, hem de zararlıdır. Bilimsel esaslara göre yapılan tuzlamalarda kullanılan tuz miktarının dokularda %15-20’yi geçmemesi gerektiği bildirilmektedir.

Bilimsel esaslı tuzlamada kullanılan farklı tuz miktarları arasında en iyi sonuç, 3 kg balık için 1 kg tuz kullanılan gruptan alınmıştır.Bu durumda hem balıklar bozulmadan kalmakta, hem de besin değerleri yüksek düzeyde bulunmaktadır.


__________________

Tanrılar, erkeklerin ''balıkta'' geçirdiği zamanı ömründen saymaz. (Babil Atasözü)
  Alıntı ile Cevapla
10 Üyemiz Dilaver'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 03.05.2013, 21:56   #5
Çevrimdışı
Dilaver
Müdavim

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Van Gölünün Yalnız Sakini | İnci Kefali





Malzemeler:

1 kg inci kefali balığı
Kırmızı pulbiber
Kimyon
Karabiber
Sarımsak
tuz
3-4 yemek kaşığı un
Kızartmak için 1 çay bardağı yağ.


Yapılışı:

Balıkları temizleyip güzelce yıkayın. Daha sonra baharatları arzu ettiğiniz miktarda ekleyin tuzunu da koyun. İyice karıştırın. Yağı tavaya koyun ve kızdırın (fazla yağ koymayın çünkü bu yağlı bir balık). Balıkları una bulayarak kızartın… Yanına da güzel bir salatayla çok lezzetli olur… AFİYET OLSUN…





İnci Kefali Izgara





Geleneksel Yöntem ''İnci Kefali Kuyu''






__________________

Tanrılar, erkeklerin ''balıkta'' geçirdiği zamanı ömründen saymaz. (Babil Atasözü)
  Alıntı ile Cevapla
9 Üyemiz Dilaver'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 03.05.2013, 22:13   #6
Çevrimdışı
ReaL
Deniz Sevengillerden

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Van Gölünün Yalnız Sakini | İnci Kefali

Yahu zaten ben hep açım.. Bir de en sevdiğim yiyecek olan balıkların fırından çıkmış nar gibi kızarmış, bir de tuzlu balığı, oyyy öleyim ben ya..

Bu İnci Kefali denilen balıktan hiç yemedim.. Ama gerçekten kokusunu hissettim gibi.. Mis mis..

Ellerine sağlık, teşekkürler Dilaver.. Boş boş yutkundur, sağ ol..
__________________



Tüm katılımcı arkadaşların okumasını rica ediyorum... Lütfen Tıklayınız..
* * *
  Alıntı ile Cevapla
7 Üyemiz ReaL'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 03.05.2013, 23:26   #7
Çevrimiçi
Canan
Çiçekci kız

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Van Gölünün Yalnız Sakini | İnci Kefali

Sadece bir kaç balık cinsini tanıyordum; sayende, repertuarım artıyor Dilaver...

Balık, aradığım bir yiyecek olmamasına rağmen, fırından yeni çıkan incilere imrendim valla...

Ayrıca, inci kefali kuyusu da ilginç geldi..

Çok detaylı konu için teşekkürler, ellerine sağlık Dilaver
__________________
  Alıntı ile Cevapla
4 Üyemiz Canan'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 03.05.2013, 23:31   #8
Çevrimdışı
Dilaver
Müdavim

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Van Gölünün Yalnız Sakini | İnci Kefali

Alıntı:
Orjinal Mesaj Sahibi Canan Mesajı göster
Sadece bir kaç balık cinsini tanıyordum; sayende, repertuarım artıyor Dilaver...

Repertuarının artmasına katkıda bulunduğum için mutluyum Canan..

Senin çiçeklerin, benim balıklarım var
__________________

Tanrılar, erkeklerin ''balıkta'' geçirdiği zamanı ömründen saymaz. (Babil Atasözü)
  Alıntı ile Cevapla
3 Üyemiz Dilaver'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 03.05.2013, 23:33   #9
Çevrimiçi
Canan
Çiçekci kız

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Van Gölünün Yalnız Sakini | İnci Kefali

He valla... Sen balıklarınla, ben ise çiçeklerimle mutluyum
__________________
  Alıntı ile Cevapla
3 Üyemiz Canan'in Mesajına Teşekkür Etti.
Eski 12.05.2014, 20:38   #10
Çevrimdışı
Dilaver
Müdavim

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Van Gölünün Yalnız Sakini | İnci Kefali

Muhteşem Göç Başladı

Van Gölü'nün tuzlu ve sodalı suyunda yaşayabilen ve nesli koruma altında olan 'İnci kefalinin üreme dönemi nedeniyle 15 Nisan- 15 Temmuz arası uygulanan av yasağı devam ediyor. Yaklaşık 2 milyar balık üremeleri öncesi adaptasyon için akarsu ağızlarına gitmeye çalışırken, vatandaşlarda göçün izlenebildiği yerlerden Muradiye'deki Bendimahi Çayı'na akın ediyor. İnci kefalinin korunması için bölgede yıllardır çalışma yürüten, YYÜ Su Ürünleri Fakültesi Dekanı Prof.Dr. Mustafa Sarı, inci kefali balığının neslinin korunması amacıyla 15 Nisan-15 Temmuz tarihlerinde uygulanan av yasağına uyulmasının, anne olan inci kefaline en büyük saygı ve hürmet olduğunu belirtti. Üreme dönemi için akarsulara büyük zorluklarla giden İnci Kefali'ni bekleyen en büyük tehlikenin kaçak avcılar olduğunu belirten Prof.Dr. Sarı, şöyle konuştu:

"İnci kefalin bu göçü bu kadar muhteşemken balığın göçünü hasretle bekleyen kaçak avcılar bu dönem geldiğinde daha yumurtasını bırakmamış, balığı burada avlayarak satmaya çalışıyorlar. Her canlının neslini devam ettirme hakkı var. İnci kefalin de neslini devam ettirme hakkı vardır. İnci kefali dünyada sadece Van Gölü Havzası'nda yaşayan endemik bir balık türü. İnci kefali yumurtlamak için dereye geldiğinde kaçak balıkçılar bu derelerden avlayarak bunu götürüp satmaya çalışıyorlar. Şimdi bizim kültürümüzde, ananemizde, gelenek ve göreneklerimizde, örfümüzde, dinimizde hiçbir şeyde üremek üzere olan bir hayvana zarar vermek yoktur. Dolayısıyla bunu yapan insanlar, çok yanlış bir faaliyet yapmış oluyorlar."

İnci kefalinin göçünün kutsal olduğunu anlatan Prof.Dr. Sarı, annelerin kutsal olduğunu, bu nedenle inci kefali göçüne kutsal göç dediklerini söyledi. İnci kefalinin gelip yumurtalarını bırakıp tekrar göle geri döndüğünü anlatan Sarı, şöyle dedi:



"Nasıl ki bir anne yavrusuna zarar verilmesini istemiyorsa, nasıl ki bir anne yavrusunu korumak için kendi canını feda ediyorsa, inci kefali de akıntıya karşı, beslenmeden aç bir şekilde aynı diğer annelerde olduğu gibi canını feda edercesine buraya gelipr yumurtlamaya çalışıyor. Diyoruz ki, cennet madem anaların ayakları altında. Annelerin ayakları altında olan cennet sadece insanlara mı mahsus acaba? İnsan olan annelerimize saygı gösteriyoruz. Peki İnci kefali annelere niye saygı göstermiyoruz? Van Gölü'nün çevresindeki tüm insanlarımıza buradan sesleniyorum, lütfen İnci kefaline saygı gösterin."

Göçün başlamısıyla birlikte binlerce kişi inci kefalin zorlu üreme serüvenini izlemek için Bendimahi Çayı'na geliyor.




__________________

Tanrılar, erkeklerin ''balıkta'' geçirdiği zamanı ömründen saymaz. (Babil Atasözü)
  Alıntı ile Cevapla
2 Üyemiz Dilaver'in Mesajına Teşekkür Etti.
Cevapla

Bu Sayfayı Paylaşabilirsiniz

Etiketler
balık göçü, inci, inci kefali, inci kefali kuyu, inci kefali tava, inci kefali tuzlama, inci kefali tüketimi, inci kefali üreme, incikefali ızgara, kefali göçü, van gölü


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hızlı Erişim


WEZ Format +3. Şuan Saat: 03:18.


Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Önemli Uyarı
www.forumgercek.com binlerce kişinin paylaşım ve yorum yaptığı bir forum sitesidir. Kullanıcıların paylaşımları ve yorumları onaydan geçmeden hemen yayınlanmaktadır. Paylaşım ve yorumlardan doğabilecek bütün sorumluluk kullanıcıya aittir. Forumumuzda T.C. yasalarına aykırı ve telif hakkı içeren bir paylaşımın yapıldığına rastladıysanız, lütfen bizi bu konuda bilgilendiriniz. Bildiriniz incelenerek, 48 saat içerisinde gereken yapılacaktır. Bildirinizi BURADAN yapabilirsiniz.