Türk Bilim İnsanlarından Almanya’ya Kapak

[@OkyanusunKalbi]

Türk bilim insanlarından Almanya’ya kapak

Türkler’i aşağılamak için "ALDİ torbaları" sallayan Alman taraftarlarla, "Türkler geliyor kaçın. Tehlikeli yabancı" manşetleri atan Alman medyasına, iki Türk çok güzel ders verdi. Corona aşısını bulan Uğur Şahin ve Özlem Türeci, Türkler aleyhine sayısız yazılar yazan Der Spiegel’e kapak oldu. Hem de iki anlamda…

Almanya bir dönemler, “Ucuzcu ALDİ'den alışveriş yapan Türkler” diye dalga geçtiği Türklerin başarılarıyla övünüyor. Der Spiegel ise geçmişteki utanç verici haberlerin tersini yazıyor.

“Türkler geliyor, canını seven kaçsın” (Die Türken kommen- rette sich, wer kann), “Şehrin dibindeki saatli bomba” (Zeitbomben in den Vorstaedten) ve “Tehlikeli yabancı” (Gefaehrlich fremd) diye manşetler atan Der Spiegel, şimdi iki Türk bilim insanı başarılarından dolayı kapağına taşıdı. İki Türk, Der Spiegel'e, tam anlamıyla kapak oldu.

DER SPIEGEL, 180 DERECE DÖNDÜ
Almanların, Türkleri aşağılamak için kullandıkları “Aldi'ci Türkler” lafı ise, bir kez daha ters yüz olup yüzlerine çarptı. BioNTech firmasıyla aşıyı geliştiren Prof. Uğur Şahin ile Özlem Türeci, Almanya'nın en büyük umudu.

Alman medyası, “Tabii ki, milliyeti öne çıkarmamak gerekiyor” yayınları yapıyor. 1973'ten beri, Türkler ve Anadolu'dan göçüp gelen herkesi “uyumsuz, fakir ve zavallı, eğitimsiz, sürekli suç işleyen, geri kalmış” olarak gösteren Der Spiegel dergisi, iki Türkü kapağa aldığı son sayısında ise, “Türk kökeninizle ilgili tartışmadan tabii kaçamıyoruz.

Bazıları sizlerin göçmenler için rol model olmanızı kutluyor. Bazıları da bu tür kimliklerin bir rol oynamaması gerektiğini söylüyor. Siz ne düşünüyorsunuz?” diye sordu.

Der Spiegel, son sayısında Uğur Şahin ve Özlem Türeci'yi kapak yaptı. Almanya'nın umudu olarak tanıttı.

“KİMLİK OLUMSUZ ŞEY DEĞİL”
Bu soruya Uğur Şahin, “Şirketimizde 60’tan fazla ülkeden gelenler çalışıyor. Göçmen kökenli olmak normal bir durum, hiçbir rol oynamıyor. Diğer taraftan, başarımızın Türkler için ilham verici olmasını anlıyorum. Bunu verimli bir şekilde kullanma ve kendimizi biraz daha fazla anlatma sorumluluğumuz var” yanıtını verdi.

Özlem Türeci ise, “Kimlik olumsuz bir şey değildir, yalnızca kimliğin siyasallaşması zararlıdır. Bundan kaçınmak istiyoruz” dedi. Türk çift, Alman Der Spiegel'e bu şekilde insanlık dersi verdi.

Der Spiegel, 1973 yılındaki sayısında, “Almanya’daki Gettolar” başlığını kullanırken 1997 yılında Türkler'i suç makinesi, fakir- zavallı ve uyumsuz olarak gösteriyordu.

Der Spiegel'in 1997'deki bir kapağında “Türkler ve tehlikeli yabancı” ifadesi yer alıyordu.

Aynı Der Spigel geçmişte şunları yazmıştı:

Tarih 30.07.1973: TÜRKLER GELİYOR, KAÇAN CANINI KURTARIR: “Almanya'da yaklaşık bir milyon Türk yaşıyor. 1.2 milyonu ise buraya gelmek için evinde bekliyor. İstanbul Boğazı'ndan gelen bu akın, yabancıların istila ettiği metropollerde uzun zamandır yaşanan krizi artırıyor. Berlin, Münih ve Frankfurt, gelen bu güçlü işgal dalgası ile başa çıkamıyor. Gettolar doğuyor ve Harlem'de olduğu gibi kentsel çürüme, suç işlemede artış ve yoksullaşma yoğunlaşıyor.”

Tarih 14.04.1997: ŞEHRİN KAPISINDAKİ SAATLİ BOMBA: “Tehlikeli yabancı. Şehrin kapısındaki saatli bomba. Türk kadınlar okuma yazma bilmiyor. Türk gençleri, uyuşturucu bağımlısı ve eğitim oranları çok düşük. Aileler çocuklarını Türkiye'den evlendiriyor. Ülkemizde, Türkler çeteler oluşturuyor, diğerleriyle çatışıyor.”

VE ALDİ TORBALI UTANÇ
Bayern Münih ile Beşiktaş arasında 1997/1998 sezonunda oynanan Şampiyonlar Ligi maçı, tarihe “bir halkın aşağılanmasını gösteren” utanç belgesi olarak geçmişti.

Bayern Münih taraftarları, ülkelerinde göçmen olarak bulunan ve görece daha fakir olan Türklerle dalga geçmek için ucuzcu ALDİ marketlerinin poşetlerini kaldırmış, Türkleri aşağılamaya çalışmışlardı. Alman taraftarlar, 21 yıl sonra özür dilese de, bu fotoğraf akıllara çivi gibi çakıldı.

Kaynak

[@Bursalı68]

Merhaba,

Aslında Almanlar'ın, geçmişte Türkler için düşündükleriyle bizim şuan " Suriyeliler " için düşündüklerimizin çok büyük bir farkı yok...Bazı serzenişlerinde haklı olduklarını düşünüyorum, Bazı eleştirilerinin de haksız olduğunu...Ancak eleştirilerin haklı veya haksızlığı, göçmen olarak giden o toplumun yaptıkları-ettikleriyle doğru orantılıdır diye düşünüyorum...

Hiçbir toplumun, göçmen olarak gelip, kendi toplumlarıyla çatışmayan, uyum sağlayanlarla sorunu olmaz diye düşünüyorum...

Sağlıcakla kalınız...

[@Banemin]

Orjinal Mesaj Sahibi Bursalı68

Merhaba,

Aslında Almanlar'ın, geçmişte Türkler için düşündükleriyle bizim şuan " Suriyeliler " için düşündüklerimizin çok büyük bir farkı yok...

Bu cümleye çok pis itiraz edesim geldi Bursalı.

Almanyaya giden Türkler Almanyanın davetiyle gitti ve orada emekleri ile hayata tutundu. Suriyelilerin nasıl geldiği ve nasıl yaşamlarını idame ettirdiği zaten malumumuz...

Son cümlenede az itirazım var. Sadece Almanya bazında konuşabilirim, ne kadar uyumlu olursan ol bir noktaya geldiğinde ve onların çarkına çomak soktuğunda o "yabancı" yaftasını anında asarlar boynuna....

[@Bursalı68]

Orjinal Mesaj Sahibi Banemin

Bu cümleye çok pis itiraz edesim geldi Bursalı.

Almanyaya giden Türkler Almanyanın davetiyle gitti ve orada emekleri ile hayata tutundu. Suriyelilerin nasıl geldiği ve nasıl yaşamlarını idame ettirdiği zaten malumumuz...

Son cümlenede az itirazım var. Sadece Almanya bazında konuşabilirim, ne kadar uyumlu olursan ol bir noktaya geldiğinde ve onların çarkına çomak soktuğunda o "yabancı" yaftasını anında asarlar boynuna....

Merhaba,

Sevgili @Banemin, itirazın olsa da sonucu değiştirmiyor veya olanı...Evet doğru, ilk o Almanya'ya gidenler davet edilerek gitmiş, hatta sevinçle karşılanmışlardır, doğrudur...Ancak bu, o toplumu Türk toplumuna çevirmeye çalışmadan önce idi...Sonuçta göçmen olarak veya farklı şekillerde bir ülkeden bir ülkeye giderek hayatlarını şekillendirmek isteyen insanların doğal davranışlarıdır bu, hele ki belli bir yaş gurubunun üzerindeyse...Bir kaç nesil geçmesi gerek belki de düzelmesi için...Alışkanlık, örf-adet-geleneklerden öyle kolay vazgeçilmiyor doğal olarak....Sonuçta bu örf,adet-gelenekler, orada dünyaya gelen ilk kuşaklara da sirayet ediyor....Bir de buna eğitim seviye farkını, toplumsal farklılıkları, din farklılığı gibi etmenleri de katarsak, daha da iyi anlayabiliriz nedenleri ve sonuçları...

Sözün özü nasıl yer değiştirilmiş olursa olsun, isterse onların tekerine çomak sokmak olarak adlandıralım, toplumların yaşantılarını değiştirmeye çalışan göçmen, sığınmacı, işçi...v.b hiçbir toplum tarafından hoş karşılanmaz, ki Almanya'da da öncesinde alkışlarla karşılanıp, sonrasında eleştiri oklarının hedefi haline gelinmesinin de sebebi aynıdır...

3 Yıl önce Belçika/Brugge'ye gitmiştik, fuar için...4 Günlük bir ziyaretti...Pazar günü hava yağışlıydı ne yapalım derken hadi dedik Gent'e gidelim...Brugge ile Brüksel'in orta noktasında sayılan bir kent...Yemek için Gent'in meydanında, tam da merkezi yerde bir hamburgerci vari işletme gördük ve girdik...Sahibi Türk çıktı...Biraz sohbet ettik ve çok ilginç bir şey söyledi, dedi ki...: " Türkiye'de herkes çok SİNİRLİ "...! Bana çok ilginç geldi ve oradaki geçmişini sordum....Dedesi 2.dünya savaşı zamanında oradaymış, babası orada doğmuş, kendisi orada doğmuş ve çocukları orada doğmuş...Yani baba-oğul bir sayarsak 3, ayrı ayrı sayarsak 4 kuşaktır oradalar...Doğal olarak asimile olmuş mu desem, evrilmiş mi desem, ne dersek diyelim, toplum düzeni olarak oranın toplum düzenine uyum sağlamışlar...Orayı değiştirmek için uğraşmamışlar her nekadar " Afyonlular caddesi " kursalar da, genel yaşayışları oranın şartlarına uygun olarak kalmış...

Gittiğimiz ülkeyi, geldiğimiz ülkeye benzetmeye çalışacaksak ne diye gurbete gidiyoruz ki...Zaten yaşadığımız yerden, çeşitli nedenlerden dolayı memnun olmadığımız için göçmüyor muyuz...?

Dolayısı ile bir Türk olarak Almanya'yı, Fransa'yı, İsveç'i, Norveç'i...değiştirmeye kalkarsam tepki göreceğimi, yaftalanacağımı, dışlanacağımı, dolayısıyla tutunmakta zorlanacağımı bilmem gerek...Almanya'da olanlar da bunlardır...

Sağlıcakla kalınız...

[@Banemin]

Sevgili @Bursalı68, bu konuda sayfalar dolusu yazabilirim -ki yıllar önce yazmıştım hala duruyor forumda.

Son yazdıklarında yani 'gittiğin ülkeyi kendi ülkene çevirmeye çalışmak' her zaman her yerde tepki görür ve görmeli zaten.

Alkışlarla karşılanan bir ülkede yıllarca sadece gastarbeiter (misafir işçi) olarak görülür ve bu şekilde adlandırılırsan, sadece iş gücü olarak görülürsen ve bunun dışında yok sayılırsan kendine yaşam alanı bulmak/kurmak zorunda kalırsın bir şekilde. Bunu gittiğin yeri kendi ülkene çevirmeye çalışmak gibi algılayanların olması çok normal -ki bunu yapmaya çalışanların sayısıda az değil. Ama bunun yanında en az bir o kadar insanda kabul gördüğü bir toplum içinde kalarak kendine yaşam alanı oluşturmak zorunda kalıyor. Aslında tam bu nedenledir ki Avrupadaki Türkler kendi ülkelerinde olduğundan daha fazla orada ayrışmışlar/ayrıştırılmışlar ve bir sürü siyasi ve dini fraksiyonlar içinde sıkışıp kalmışlardır.

Bunun en önemli sebebi ise o insanlar değil, onları oraya davet edip alkışlayanların onların entegrasyonu için hiç bir çaba harcamaması, onları dediğim gibi sadece misafir ve günü geldiğinde postalayabilecekleri birer iş gücü olarak görmeyi tercih etmesidir. Bunun diğer bir ayağında ise kendi ülkemiz bulunmakta ve gönderdiği insanlar için hiç bir alt yapı çalışması yapmaması, orada ayakta kalabilmeleri için hiç bir sosyal destek vermemesi, sadece ülkeye döviz girdisi sağlayan bir kaynak olarak kabul görmesidir.

Uzatmayayım...

[@Bursalı68]

Merhaba,

Sevgili @Banemin, tabii ki nedenleri üzerine sayfalarca yazılabilir..." Misafir işçiler " in, hem Almaya, hem işçiler tarafından bir gün geri gönderilecek, geri dönecek işgücü olarak görüldüğü zaten bilinen birşey, yani gidenler de bir gün " döneceğiz "deyip gittiler, alanlar da " birgün göndereceğiz " deyip aldılar......O misafir işçilerin orada kalıcı olması tabii ki Almanya için ve giden gurbetçiler için de büyük sorunlara neden oldu...Orada kalmaları sadece Almanya'nın göndermemesinden değil, Türkiye'nin de şartlarının iyi olmaması nedeniyle işçilerin geri dönmemesinin de etkisi vardır...Yani dönecek olan kişi, dönse memlekette ne yapacak, iş yok güç yok...

Ama sorun sadece o dönemler " misafir işçiler " tarafında değil...80 li, 90 lı yıllarda, yasal yolla gidenler veya kaçak gidenlerde de çok değişen bir şey yok maalesef...35 yıldır Almanya'da yaşayıp, tek kelime Almanca öğrenmemiş insanlar da yığınla...Dilini öğrenememiş bir insan uyum sağlayabilir mi, onları anlayabilir, kendini anlatabilir mi...? Gidenlerin büyük çoğunluğu bu ülkede iş bulamayan insanlar zaten....Yani eğitim ve bilinç açısından da sorunlular...

Kısaca her ne kadar eleştirsek de Almanları, haklılıkları da var maalesef...Onları eleştirelim, ancak o eleştirilere muhatap olanlara da bir bakalım...

Konunun başındaki aşıyı bulan Türkler, neden oraya gitmiş acaba...? Ve oraya gittiğinde, oraya uyum sağlamasalardı, bugün o aşıyı orada bulma şansları olur muydu...? Yani aslında Türklerin aşıyı bulmaları Almanlara kapak değil, bizim ülkemizin, devletimizin ne durumda olduğunun da göstergesidir aslında...Kaldı ki bu sadece gündeme gelen bir örnek...

Tabii ki bu konu farklı bakış açılarından bakıldığında değişik yorumlanabilir...

Sağlıcakla kalınız....

[@Banemin]

Uyum konusunda, yani uyumun yorumlanışında sıkıntı var aslında.

Oraya giden kişi oranın yasalarına ve kurallarına uyum sağlamak zorunda tabi ki. Ama hayat sadece kural ve yasalardan ibaret değil ki. Gelenek var, görenek var, örf var, adet var, değişik değişik yaşam kültürleri var, hayata bakış felsefesi var, inançlar var, varoğluvar... Sen insanların bu yönlerini hoyratça törpülemeye, yok etmeye, kendine uydurmak adına baskı yapmaya başlarsan tepki kaçınılmazdır. Ve oradaki dışlanmışlık veya kendini kapatma tam bu bağlamda ortaya çıkıyor.

Konu başlığındaki "kapak" zaten apayrı bir olay. 2 bilim insanının başarısı üzerinden birilerinin birilerine kapak yapmaya çalışması ayrı bir sosyolojik olay.

Dediğin gibi her bakışın yorumu farklı, teşekkür ederim @Bursalı68 yorumların ve tuttuğun ışık için...

[@Bursalı68]

Merhaba,

Sevgili Banemin, evet bu konu çok su götürür bir konu...Herkes farklı pencereden bakarak düşünebilir...Ancak bahsettiğimiz ülke, konuştuğumuz ülke Almanya...Normlarını, DIN Normuyla, VDA 6.3 Normuyla...v.s...tüm dünyaya ispatlamış, bir ülkeden bahsediyoruz, bunu da unutmamak gerek...Dünyada normlarını kabul ettirmiş ülkeler bir elin parmaklarını geçmez...Almanlar DIN Normu, İngilizler BS Normu, Amerika ASME Normu, Japonya JIS normu...Diğerleri hep bunlardan alıntı yapar, bunları kullanır...Her ayrıntının bir normu vardır...Bizim ülkemiz mi bizde işler " salla pati " yürür, kalkıp TS veya TSE den dem vurmayalım...Çakma bir normdur, alıntı dolu bir normdur o...

Aslında bizim toplumumuz toprak ve endüstri arasında, dua ve bilim arasında sıkışıp kalmış, bocalayan bir toplum...Bu sorun da, göçmenler açısından bakıldığında, ister eskiden göçmüş olsunlar, ister şimdi göçsünler, sorunları da beraberlerinde götürmeleri anlamına gelmektedir...

Sağlıcakla kalınız...